İngilizce Sözlük

All | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z | Submit a name
There are currently 4081 names in this directory beginning with the letter a.
a
bir, herhangi bir

a bad egg
sözünde durmayan, kendisine güvenilmeyen, itin teki

a bad lot
sağlam ayakkabı değil,sütü bozuk,it kopuk

a bad mark
kırık not,kötü not

a bad turn
kötülük

a bag of nerves
sinir küpü

a bed of roses
güllük gülistanlık yağday

a bee in one's bonnet
fikri sabit, saplantı

a bird in a gilded cage
altın kafesteki kuş

a bit
biraz,bir kırık,zerre kadar,bir damcı,bir kırtık,dıngılı

a bitter pill
acı bir reçete,acı bir ilaç,beraberinde kıyınlıklar bulunan çözüm yolu

a black eye
morarmış göz

a bundle of nerves
sinir küpü

a can of worms
içinden çıkılması kıyın yağday

a change for the worse
kötü bir değişiklik

a chip off the old block
hık demiş burnundan düşmüş,(anasını/atasını) iteleyip yerinde durmuş

a close shave
kıl payı kaçış

a cut above
-den daha yakşı,yakşırak,daha üstün

a dark day
karanlık gün

a dark saying
kapalı söz

a dime a dozen
harcıâlem,erzan ve çok

a drop in the bucket
devede kulak

a drop in the ocean
okyanusta damla,devede kulak,çok az

a fat lot
hiç

a few
birkaç,bir niçe,bazı

a flash in the pan
kuru gürültü, boşa çıkan gayret

a flourish of trumpets
merasim borusu

a gleam of hope
bir ümit ışığı

a good buy
kârlı bir alışveriş

a good deal
oldukça çok,bir dünya

a good turn
iyilik, yardım

a great deal
çok,etek-etek

a great deal of
pek çok,niçe-niçe,çoklu miktarda,külli

a great number of
oldukça çok,çok sayıda,külli

a green eye
kem göz

a hairbreadth escape
kıl payı kurtulma

a hard nut to crack
çetin ceviz

a hell of a lot
çok fazla

a horse of another color
tamamıyle farklı bir konu

a hundredfold
yüz kat, yüz misli

a kind of
bir çeşit

a king's ransom
büyük para

a la carte
alakart, yemek listesine göre

a la mode
modaya uygun

a little
biraz,dıkkılı,bir balaca

a little bit
azıcık,bir parça,zerre kadar,biraz,bir hırda,bir balaca

a load of
bir sürü, dolu

a lot
çok,bir yığın

a lot of
birçok,niçe-niçe,bir dünya,kârlı,külli

a matter of
meselesi

a matter of course
kaçınılmaz son, beklenen son

a matter of life and death
hayat memat meselesi

a month hence
bundan bir ay sonra

a narrow escape
güç bela kurtulma

a narrow shave
kıl payı kaçış

a number of
birkaç

a one-track mind
sabit fikirlilik

a paragon of virtue
fazilet örneği

a piece of cake
çocuk oyuncağı, basit iş

a posteriori
sonsal

a pretty penny
dünyanın parası, çok para

a priori
apriori,tecrübeden evvel,önce,evvelce

a raft of
yığınla, bir sürü

a ready pen
iyi yazı yazma yeteneği

a riot of colour
renk cümbüşü

A rolling stone gathers no moss
Yuvarlanan taş yosun tutmaz

a roof over one's head
başını sokacak bir yer

a round oath
okkalı küfür

a sly dog
ne yapacağı belli olmayan kimse

a square peg in a round hole
yerine uymayan kimse

a stone's throw away
bir taş atımlık mesafede

a trifle
oldukça, epey, bir dereceye kadar

a trip around the world
dünya turu

a white lie
zararsız yalan

a word in your ear
gizli söz

a-
(önek) -siz, -den

A-bomb
atom bombası

A.D.
MS, milattan sonra

aa
pürüzlü lav

aam
Bir Hollanda ve Alman sıvı ölçü birimi.

aardvark
karınca yiyen, yerdomuzu, borudişli

aardwolf
yeleli sırtlan

aarie
kuş yuvası

Aaronical
Yahudiliğe göre ilk yüksek haham olan Aaron'a değişli

ab
(önek) -den, uzağa, (kısaltma) Temmuz ortasında başlayan Musevi dallığındaki ay

aba
aba

abaca
kenevir muzu

abacinate
kızgın demirle gözlere mil çekmek

abacination
kızgın demirle gözlere mil çekme

abaciscus
(arkaik) 1.mozaik kaplı bir kaldırımdaki karolardan veya karelerden biri, kare seramik parça, mozaik taşı

abacist
abaküsçü

aback
(denizcilik) faça,kenar

abacterial
bakterisiz

abactinal
ışınsal simetrisi olan hayvanlarda ağzın yüzeyine veya ucuna değişli

abactor
davar hırsızı

abacus
abaküs,sayıboncuğu,saygaç,çötke,(mimarlık) sütun başlığından geçen düz tabla

abaddon
cehennem, ölüler diyarı

abaft
(denizcilik) kıça doğru, kıç tarafta, kıç tarafında

abalone
(zooloji) kabuklu bir deniz hayvanı

abampere
on amperlik çıngı cereyan birimi

abandon
serbestlik,sadelik,tabiilik,terk etmek,bırakmak,vazgeçmek,el çekmek,başından atmak,çıkıp gitmek,başlı-başına koymak,koyup gitmek,özünü tamamıyla vermek,özünü kaptırmak,durdurmak,dayandırmak,tehire salmak

abandon oneself to
özünü kaptırmak,dalmak

abandoned
metruk, terk edilmiş, arsız, çapkın, ahlâksız, bozgun

abandonment
terk,metrukiyet,terk edilmiş olma,tam feragat ile özünü teslim etme

abase
küçük düşürmek, aşağılamak, gururunu kırmak, hürmetten salmak, gözden düşmek, alçaltmak

abase oneself
özünü küçük düşürmek,özünü alçaltmak,özünü hürmetten salmak,rezil olmak

abasement
hürmetten salma, alçaltma, alçalma

abash
utandırmak, bozmak, kırmak, mahcup etmek, karıktırmak, pert etmek

abashed
utanmış, şaşırmış

abask
güneş ışığında, ısınarak

abat-jour
tepe penceresi, pancur

abate
(rüzgâr/fırtına/ağrı/rahatsızlık) azalmak, hafiflemek, zayıflamak, azaltmak, kırmak, tenzil etmek, indirmek, aşağı varmak, aşağı salmak, zayıflatmak, ortadan kaldırmak

abatement
azaltma, indirim, iptal, azaltılma, azalış

abatement of action
davanın düşmesi

abatjour
abajur

abattoir
salhane, mezbaha, kesimevi

abaxial
eksen dışı

abba
sarma uyak, peder

abbreviate
kısaltmak, ihtisar etmek

abbreviation
kısaltma, ihtisar, muhtasar

abc's
abece, alfabe, bir şeyin temeli, abc'si, a'sı b'si c'si

abdicate
tahttan çekilmek, terk-i saltanat etmek, saltanattan çekilmek, hakkından vazgeçmek, el çekmek, boynundan atmak, bırakmak, feragat etmek, imtina etmek

abdication
tahttan vazgeçme, çekilme, hakkından vazgeçme

abdomen
karın

abdominal
karın ile ilgili, karın

abdominal cavity
karın boşluğu

abdominal viscera
bağırsaklar

abdominal wall
karın duvarı

abduct
birini zorla kaçırmak, uğrulamak

abduction
adam kaçırma, zorla kaçırma, uğrulama

abductor
adam kaçıran,oğurlayan,oğru,uzaklaştırıcı

abeam
omurgaya dik olarak, (denizcilik) apazlama

abecedarian
çok basit, çok kolay, okumayı yeni öğrenen kimse

abecederian
alfabetik, temel

abed
yatakta

abele
akçakavak, akkavak

abend
anormal bitiş, aniden bitmek

aberglaube
batıl itikat

aberrant
doğru yoldan ayrılmış, yolundan çıkan, yolunu azan, sapkın, tipik olmayan

aberration
doğru yoldan ayrılma, düz yoldan uzaklaşma, azma, sapkınlık, kısa süreli bellek kaybı, sapınç, yayılma, uzaklaşma

abet
yüz vermek, suça katılmak, yardakçılık etmek, yardım etmek, suç ortaklığı yapmak, tahrik etmek, sevk etmek, fitlemek, kızıştırmak

abetment
suça katılma

abetted
suça iştirak, suç ortaklığı

abettor
suç ortağı, cinayet yoldaşı, yardakçı, fitneci, tahrikçi

abeyance
geçerli olmama, kullanılmama, etkinliğini yitirmiş olma, lağvedilme, tehire salınma

abhor
nefret etmek, nefret beslemek, tiksinmek, hiç sevmemek, menfur tutmak

abhorrence
nefret, iğrenme, ikrah, nefret edilen şey

abhorrent
nefret uyandırıcı, tiksindirici, iğrenç, karşıt, zıt

abib
Nisan ayının eski bir adı

abide
bir yerde kalmak,sabit durmak,sakin olmak,kalmak,yaşamak,olmak,katlanmak,çekmek,tahammül etmek,çıdamak,dözmek,tap getirmek,gözlemek

abide by
uymak, bağlı kalmak, katlanmak, razı olmak

abiding
sonsuz, ebedi, devamlı, muhkem

abietic
abiyetik

abietic acid
abiyetik asit, çam asidi

ability
becerik, zeka, yetenek, kabiliyet, istidat, hüner, güç, iktidar, kudret

abinitio
başlangıçtan, aslından

abiogenesis
abiyogenez, cansızdan canlı oluşumu

abiosis
abiyoz

abiota
cansız çevre

abiotic
abiyotik, cansız

abiotic environment
cansız çevre

abiotrophic
abiotrofik

abiotrophy
abiyotrofi

abject
umutsuz, sefil, perişan, acınası, bedbaht, yazık, miskin, alçak, iğrenç, aşağılık

abjectly
alçakça

abjectness
alçaklık, adilik, sefillik

abjuration
yeminle vazgeçme, feragat etme, imtina etme, boyun kaçırma, yüz döndürme, dönme

abjure
vazgeçtiğine dair yemin etmek, yemin edip bırakmak, terk etmek, yüz döndürmek, el çekmek

Abkhas
Abhaz, Abhazca

Abkhazia
Abhazya

Abkhazian
Abhaz, Abhazca

ablactate
sütten kesmek

ablactation
sütten kesme

ablation
(ur/kılgan/vb.) bedenden alma, kesip çıkarma, (taşlar) zamanla aşınma, (buzul) yüzden erime

ablative
ismin -den hali, ayrılma hali, çıkma yağdayı, çıkışlık hal

ablaut
(gramer) anlam değişikliği ile ünlünün değişmesi

ablaze
alevler içinde, yanmakta, heyecanlı, ateşli, ışığa gark olan, parlayan, yanan

able
güçlü, yetenekli, muktedir, kadir, elinden gelir, istidatlı, kabiliyetli, becerikli

able-bodied
sağ, sağlam bedenli, muhkem bedenli, yarayan, yararlı, yaraklı

able-bodied seaman
gemici, tayfa

abloom
çiçekli, bol çiçekleri olan

abluent
temizleyici, deterjan

ablush
kızarmış yüzlü

ablution
abdest

ably
beceriyle, başarıyla, ustalıkla, maharetle, becerikle

abnegate
inkâr etmek, reddetmek

abnegation
inkâr, feragat

abnormal
anormal, gayrinormal

abnormal egg
kusurlu yumurta

abnormal erosion
olağandışı aşınma, hızlanmış erozyon

abnormality
anormallik, gayrinormallik

abnormally
anormal bir şekilde

abnormity
anormallik

aboard
(gemi/otobüs/tren/uçak/vb.) içinde, içine, -de, -da, -e, -a, katara, gemiye, binikte

abode
ev, yer, yurt, mesken, ikametgâh, olduğu yer, konut

abolish
yürürlükten kaldırmak, durdurmak, lağvetmek, feshetmek

abolition
yürürlükten kaldırma, ortadan kaldırma, lağvetme, lağvedilme, lağv

abolition of restrictions
kısıtlamaların kaldırılması

abolition of the caliphate
halifeliğin kaldırılması

abolitionist
köleliğin kaldırılması yanlısı

abomasum
şirden

abominable
iğrenç, tiksindirici, berbat, felaket, rezil, fena, murdar, menfur, çok pis, ikrah doğuran

abominable snowman
yeti, kar adamı

abominably
çok fena bir şekilde, berbat olarak

abominate
tiksinmek, iğrenmek, nefret etmek, nefret beslemek

abomination
nefret, ikrah, menfur şey

aboriginal
yerli

aborigine
bir yerin yerlisi, Avustralya yerlisi

abort
çocuk düşürmek, çocuk aldırmak, erken doğum yapmak, ölü çocuk doğurmak, uşak salmak, başarısızlıkla bitmek, yarımcık saklamak, imtina etmek, lağvetmek, boşa çıkmak, baş tutmamak, dayandırmak

abortifacient
düşüğe yol açan

abortion
çocuk düşürme, uşak salma, ölü çocuk doğurma, düşük, (argo) fiyasko

abortionist
çocuk düşürten kimse

abortive
sonuçsuz, boş, beyhude, faydasız, nafile, gelişmemiş, başarısız

abortive trial
sonuçsuz dava

aboulia
irade yitimi

abound
çok sayıda olmak, çok sayıda bulunmak, zengin olmak, bol olmak

about
hakkında, üzerine, dair, doğrusunda, değişli, baresinde, şuraya buraya, çevresinde, etrafında, ötede beride, şurada burada, üstünde, yanında, devresinde, yakınında, buralarda, şuralarda, sıralarda, sularında, aşağı yukarı, yaklaşık, takriben, tahminen, muhiten, aksi yöne, geriye, hemen hemen, neredeyse, -e ne dersin?, -den ne haber?

about face!
Geriye dön!

about time
(it is ~) vakittir,vakit çatıyor,kurtarıyor

about to come
gelmek üzere

aboutface
geriye dönüş, çark

above
yukarıda, bir şeyin üstünde, üst, yukarı, yukarıdaki, çok, fazla, artık

above all
her şeyden çok,her şeyden önce,en önemlisi,en evvel,esas itibarı ile,bundan ilave,bundan başka

above board
açık ve dürüst

above ground
yeryüzünde, toprağa gömülmemiş

above par
başa baştan yukarı, paritenin üstünde

above reproach
mükemmel, hatasız, kusursuz

above sb's head
anlama kapasitesinin üstünde, çok zor

above water
sıkıntıdan uzak, rahat

above-mentioned
yukarıda adı geçen, yukarıda kaydedilmiş

above-party politics
partiler üstü politika

aboveboard
doğru, dürüst, vicdanla, hilesiz, apaçık, açık aşikâr

abovo
(Latince) başlangıçtan beri

abracadabra
abrakadabra, büyü sözü, zırva, saçmalık

abrachia
kolsuzluk

abradant
aşındırıcı

abrade
aşınmak, aşındırmak, yemek

abrasion
aşınma, yenme, yıpranma

abrasion proof
aşınmaya dayanıklı

abrasive
aşındıran, aşındırıcı, törpüleyici, kaba, kırıcı, (zımpara/vb.gibi) aşındırıcı madde, taşlama malzemesi, parlatma malzemesi

abrasive paper
zımpara kâğıdı

abrasive power
aşındırıcı güç

abreast
bir hizada, yan yana

abreast of the times
asra beraber,hayattan geri kalmayan

abridge
kısaltmak, özetlemek

abridged
kısaltılmış

abridgement
kısaltma, özetleme, özet, azalma

abridgment
kısaltma, özetleme, kısaltılmış oyun/öykü/kitap

abroad
taşra, taşrada, çet el, çet elde, yurtdışında, yurtdışına, geniş bir alanda, her yerde, her tarafta

abrogate
yürürlükten kaldırmak, son vermek, iptal etmek

abrogation
yürürlükten kaldırma, iptal

abrupt
dik, baş aşağı, beklenmedik, ani, kaba, terbiyesiz

abruptly
ansızın,gafleten,birdenbire,terslikle

abruptness
acele, sertlik, terslik

abscess
çıban, apse, irinşiş

abscisic
absisik

abscisic acid
absisik asit

abscisin
absisin

abscissa
apsis

abscissin
absisin

abscission
kesme, kesilme

abscission layer
kopma dokusu

abscond
kaçmak, gizlenmek, saklanmak, gizlice kaçıp gitmek, sıvışmak

absconder
kaçak, firari

absconding swarm
kovanı terk eden oğul arısı

absence
uzakta olma, bulunmama, yokluk, bulunmayış, bulunmayış süresi, devamsızlık, yokluk, eksiklik, dalgınlık

absent
yok, namevcut, dalgın, ilgisiz

absent oneself
gelmemek, hazır bulunmamak

absent without leave
izinsiz

absent-minded
dalgın

absent-mindedness
dalgınlık

absentee
bulunması gereken yere gelmeyen kimse, devamsız

absenteeism
mazeretsiz gelmeme, devamsızlık

absentminded
dalgın

absentmindedness
dalgınlık

absinth
pelin otu, bir tür sert içki

absolute
tam, mükemmel, sonsuz, kayıtsız şartsız, mutlak, kesin, saltık, müstakil, saf, katıksız

absolute alcohol
mutlak alkol, saf alkol

absolute ceiling
azami yükseliş haddi

absolute deviation
mutlak sapma

absolute forest land
yalnız ağaç dikimine uygun arazi

absolute humidity
mutlak nem

absolute majority
salt çoğunluk

absolute monarchy
kayıtsız şartsız monarşi

absolute nonsense
tam bir saçmalık

absolute scale
mutlak ölçü

absolute temperature
mutlak sıcaklık

absolute unit
mutlak birim, saltık birim

absolute value
mutlak değer

absolute zero
mutlak sıfır

absolutely
tümüyle, tamamıyla, kesinlikle, tamamen

absoluteness
mutlakiyet, kesinlik

absolution
günahın bağışlanması

absolutism
mutlakıyet, saltçılık

absolutist
mutlakiyeçi

absolve
temize çıkarmak, aklamak, suçunu/günahını bağışlamak

absonant
zıt, akla uygun olmayan

absorb
emmek, içine çekmek, soğurmak

absorbable
emilebilir

absorbency
emicilik, soğurganlık

absorbent
emici, soğurgan

absorbent cotton
hidrofil pamuk

absorber
emici, yutucu

absorbing
çok ilginç, sürükleyici

absorbing loss
emme kaybı

absorption
emme, içine çekme, soğurma

absorption coefficient
emme katsayısı, soğurma katsayısı

absorption factor
soğurum katsayısı

absorption terrace
emdirme sekisi

absorptive
emici, soğurucu

absorptive outlet
sızdırmalı boşaltma

absorptive power
emici güç

absorptivity
emicilik, soğurganlık

abstain
uzak durmak, perhiz etmek, kaçınmak, sakınmak, çekinmek

abstain from
-den kaçınmak

abstemious
çok yemek ve içmekten sakınan, perhizkâr

abstemiously
perhiz yaparak

abstention
çekinme, kaçınma, çekimserlik

abstention from voting
oy vermeme

absterge
silmek, temizlemek

abstinence
uzak durma, perhiz, geri durma, kaçınma

abstinent
perhizkâr,nefsini saklayan,temkinli,toktak

abstract
soyut, genel, belirsiz, özet, soyut resim, heykel, çıkarmak, ayırmak, çekmek, özetlemek

abstract mathematics
soyut matematik

abstract noun
soyut ad, soyut isim

abstract number
soyut sayı

abstracted
dalgın, zihni meşgul

abstractedness
zihin meşguliyeti, dalgınlık

abstraction
soyutlama

abstractly
soyut olarak

abstruse
anlaşılması güç, anlamı gizli olan, çapraşık

abstruseness
muğlaklık, çapraşıklık

absurd
maskaralık, saçma, anlamsız, akılsızca, gülünç, absürd, muhal

absurdity
anlamsızlık, saçmalık

absurdly
saçma bir şekilde

absurdness
anlamsızlık, saçmalık, manasızlık

abundance
bolluk, çokluk, kesret

abundant
bol, çok, bereketli

abundantly
bol bol, çokça, fazlasıyla

abuse
küfür etmek, çirkin sözler söylemek, kötüye kullanmak, yolsuz kullanmak, suiistimal etmek, sövgü, küfür, sövüp sayma, kötüye kullanma, yolsuz kullanış, suiistimal, fesat, yolsuzluk

abusive
sövgü dolu, küfürbaz, ağzıbozuk

abut
dayanmak, bitişik olmak, varmak

abutment
köprünün karada olan ayağı, mesnet, (mimarlık) kemer veya kubbenin ağırlığını destekleyen kısım

abutting
bitişik

abysm
uçurum, derinlik

abysmal
berbat, çok kötü

abyss
dibi olmayan çukur, varta, hufre

abyssal
abisal

abyssal fauna
abisal fauna, okyanus direyi

abyssal plain
abisal ova

abyssal rocks
abisal kayaçlar

abyssal zone
abisal bölge

Abyssinia
Habeşistan

Abyssinian
Habeş

acacia
akasya, salkım ağacı

academic
akademik, pratiğe dayanmayan, soyut, kuramsal, (birdemde) öğretim görevlisi

academic degree
akademik derece

academic staff
akademik personel

academic year
öğretim yılı

academician
akademisyen, akademi üyesi

academy
bilim adamları topluluğu, akademi, yüksekokul, medrese

Academy of Fine Arts
Güzel Sanatlar Akademisi

acalcerosis
kalsiyum eksikliği

acalycine
çeneksiz

acanthite
akantit

acanthus
kenger otu, ayı yoncası, ayıpençesi

acappella
çalgısız söylenen şarkı

acaricide
böcek öldürücü ilaç

acarid
kene, sakırga

acaroid
akaroit

accede
kabul etmek, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek, onaylamak, iş başına gelmek, iktidara gelmek

accelerando
accelerando

accelerate
hızlandırmak, tesri etmek, tacil etmek, hızlanmak

accelerated
hızlı, hızlandırılmış

accelerated particle
hızlandırılmış tanecik

accelerating
hızlandırıcı, hızlandırma

acceleration
hızlandırma, ivme

acceleration of free fall
serbest düşüş ivmesi

acceleration of gravity
yerçekimi ivmesi

accelerative
hızlanabilen

accelerator
gaz pedalı

accelerator pedal
gaz pedalı

acceleratory
hızlandırıcı

accelerometer
akselerometre, ivmeölçer

accent
aksan, vurgu, aksan vermek, vurgulamak, üzerinde durmak

accentuate
önem vermek, vurgulamak

accentuation
vurgulama, belirtme

accept
almak, kabul etmek, onaylamak, kabullenmek, razı olmak

accept the charges
suçu kabul etmek

acceptability
geçerlilik, kabul edilebilme

acceptable
kabul edilebilir, uygun, makbul

acceptance
kabul etme, kabul edilme, kabul, uygun olma, uygun bulunma

acceptance credit
kabul kredisi

acceptation
kabul, anlam, mana

acceptor
akseptör, alıcı

access
giriş, yol, geçit, kullanma hakkı, ulaşma, giriş

access arm
erişim kolu

access gallery
giriş galerisi

access hatchway
ambar ağzı

access ramp
giriş rampası, rampa

access shaft
giriş bacası

access time
erişim süresi

accessibility
erişilebilirlik, erişilirlik, erişebilme

accessible
yanına varılabilir, ulaşılabilir, kolay bulunur, elde edilebilir

accession
ulaşma, erme, varma, göreve gelme, artma, çoğalma, katılma, ek, zam

accession record
demirbaş kaydı

accession to power
iktidara gelme

accession treaty
katılma antlaşması

accessories
aksesuar

accessory
aksesuar, suç ortağı, yardakçı

accessory after the fact
suçluya yataklık eden kimse

accessory before the fact
kışkırtıcı, suça ön ayak olan kimse

accessory box
malzeme kutusu

accessory bud
ek gonca

accessory mineral
kayaç mineral, eklenti

accessory verb
yardımcı eylem

accidence
sarf usul ve prensipleri, tasrif, çekim

accident
kaza, tesadüf, raslantı

accident insurance
kaza sigortası

accident protection
kazalardan korunma

accident-prone
başına sık sık kaza gelen, netameli

accidental
rastlantısal, tesadüfi

accidental error
arızi hata

accidentally
kazara, istemiyerek, tesadüfen, rasgele

acclaim
alkışlamak, bağırarak ilan etmek, alkış, yürekten onaylama

acclamation
alkış, alkışlama

acclimate
iklime alıştırmak, ortama alıştırmak

acclimation
iklime alıştırma, ortama alışma

acclimatization
yeni bir iklime/ortama alışma

acclimatize
yeni bir iklime/ortama alışmak veya alıştırmak

acclivity
yokuş, bayır

accolade
övgü, alkış

accommodate
yer sağlamak, yer vermek, yerleştirmek, barındırmak, birbirine uydurmak, bağdaştırmak

accommodating
yardımcı, yardımsever, değişmeye hazır, değişime açık

accommodation
yatacak yer, kalacak yer, uzlaştırma, halletme, çözme, rahatlık, kolaylık

accommodation allowance
mesken tazminatı

accommodation bill
hatır senedi

accommodation capacity
konaklama kapasitesi

accommodation draft
hatır senedi

accommodation ladder
borda kamara iskelesi

accommodation train
birçok istasyonda duran yolcu treni

accommodations
kalacak yer, konfor

accompanied by
refakatinde

accompaniment
eşlik eden, eşlik

accompanist
akompanist, beraber çalan kimse

accompany
eşlik etmek, birlikte gitmek, refakat etmek, aynı zamanda olagelmek, birlikte oluşmak

accomplice
suç ortağı, yardakçı

accomplish
başarmak, başarıya ulaşmak, başarıyla sonuçlandırmak

accomplished
becerikli, hünerli

accomplishment
başarıyla sonuçlandırma, başarıyla tamamlama, beceri, başarı, hüner

accord
uygunluk, mutabakat, anlaşma, akort, uyuşturmak

accord with
ahenkli olmak, uygun olmak

accordance
uyum, uzlaşma, anlaşma

according
uygun olarak

according as
göre, aynen

according to
(edat) -e göre, nazaran

according to Hoyle
kurallara uygun, doğru olarak

according to one's lights
özünün anlayışına göre,imkân kadar,öz kaidesinde,edasında,öz bildiği gibi

accordingly
o doğrulukta, ona göre, öyle, bundan dolayı, onun için, bu yüzden

accordion
akordeon

accost
yanına gidip konuşmak

accouchement
lohusalık, doğum

account
rapor, hikaye, tanım, önem, değer, itibar, avantaj, kâr, hesap, pusula, banka hesabı, hesap görme, hesaplaşma

account balance
hesap bakiyesi

account book
hesap defteri

account deficit
hesap açığı

account for
açıklamak, hesap vermek, hesap vermek, sebebi belirtmek

account holder
hesap sahibi

account statement
hesap özeti

accountability
sorumluluk

accountable
mesul, sorumlu

accountancy
muhasebecilik, saymanlık

accountant
sayman, muhasip, muhasebeci

accountant's office
muhasebe bürosu

accounting
muhasebe

accounting department
muhasebe bölümü

accounts payable
borçlu hesaplar, ödenecek hesaplar

accounts receivable
alacaklı hesaplar

accouter
askerî giyecek vermek

accouterments
donatı, teçhizat

Accra
Akra

accredit
elçi göndermek, yetki vermek

accredited
resmen tanınmış

accredited journalist
akrediteli gazeteci

accrescent
büyüyen, çoğalan

accrete
birleşmek, yapışmak, eklenip büyümek, eklemek, ekli, birleşmiş

accretion
ilave, ek, gelişme, uzvî büyüme, katılma, yapışma, ilhak

accrual
büyüme, artış, artış miktarı

accrue
ziyadeleşmek, çoğalmak, köpelmek, hasıl olmak, gelmek, (hukuk) hak olarak hissesine düşmek, gerçekleşmek, tahakkuk etmek

accrued interest
gerçekleşen faiz, birikmiş faiz

accrued liabilities
tahakkuk etmiş giderler

acculturation
bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesir

accumulate
toplamak, biriktirmek, çoğalmak, yığılmak

accumulation
biriktirme, yığma, toplanma, yığılma

accumulation of capital
sermaye birikimi

accumulative
toplayıcı, biriktirici, topanmış, birikmiş

accumulator
akü, akümülatör

accuracy
dikkatlilik,selikalılık,tuşluk,serrastlık,düzlük,selika,doğruluk,dakiklik,kesinlik,tamlık

accurate
kesin, doğru, yanlışsız, tam

accurately
doğru olarak, kusursuzca

accursed
lanetlenmiş, lanetli

accusation
suçlama, itham

accusative
(gramer) yükleme hali

accuse
suçlamak

accused
sanık

accusing
suçlayıcı

accustom
alıştırmak

accustom oneself
alışmak

accustomed
(~ to) alışkın, alışılmış, her zamanki

ace
birli, as, (sınıf/pozisyon/beceri/vb.açısından) as, yıldız, (pilot/sürücü/vb.) usta

acedia
halsizlik, kaygısızlık

acentric
merkezsiz, merkez dışı

acephalous
başsız, reissiz, (zool.) asefala sınıfından, (bot.) başsız

acerb
acı, sert

acerbate
acılaştırmak, sinirlendirmek

acerbity
ekşilik, acılık, terslik, sertlik, huysuzluk

acetabulum
(anat.) hokka çukuru

acetal
asetal

acetaldehyde
asetalaldehit

acetamide
asetamit

acetanilide
teskin edici ve ateş düşürücü bir ilaç, asetanelit

acetate
bir nevi sentetik kumaş, rayon, asetik asit tuzu

acetic
sirke gibi, ekşi

acetic acid
asetik asit, sirke asidi

acetic anhydride
asetik anhidrit

acetic ester
asetik ester

acetic fermentation
asetik mayalanma

acetification
ekşitme, ekşime

acetify
ekşitmek, ekşimek

acetin
asetin

acetone
aseton

acetous
asetik, sirke gibi

acetyl
asetil

acetyl bromide
asetil bromür

acetyl cellulose
asetil selüloz

acetyl chloride
asetil klorür

acetyl coenzyme
asetil koenzim

acetylate
asetillemek

acetylation
asetilleme

acetylene
asetilen

acetylsalicylic
asetilsalisilik

acetylsalicylic acid
asetilsalisilik asit, aspirin

achaean
Eski Yunanistan'a ait

achaian
Eski Yunanistan'a ait

ache
ağrımak, sızlamak, acımak, ağrı

achene
(bot.) aken, kapçık meyva, tek tohumlu, açılmaz ve sert kabuklu bir meyve tipi

achievable
yapılabilir, gerçekleştirilebilir

achieve
başarmak, üstesinden gelmek, ulaşmak, elde etmek, kazanmak

achievement
başarma, yapma, başarı, eser

achievement test
başarı testi

achilles' tendon
(biyol.) ökçe veteri, Aşil kirişi

achondroplasia
(tıb.) cücelik, bodurluk

achromatic
renksiz, renkleri tabii haliyle gösteren, (müz.) perdesi değişmeyen, akromatik

achromatic lens
akromatik mercek

achromatism
akromatizm, renksemezlik

achromatopsia
(tıb.) renk körlüğü, akromatopsi

acicular
iğne ve diken şeklinde olan

acid
asit, LSD, ekşi, asit gibi, asitli, kırıcı, iğneleyici, acı

acid bath
asit banyosu

acid rain
asit yağmuru

acid salt
asit tuzu

acid soil
asit toprak

acid solution
asit solüsyonu

acid test
bir şeyin değerinin testi

acid value
asit değeri

acid-base equilibrium
asit-baz dengesi

acid-fast
aside dayanıklı

acid-free
asitsiz

acid-proof
aside dayanıklı

acid-resisting
aside dayanıklı

acidic
asitli

acidic oxides
asit oksitler

acidic rocks
asitli kayalar

acidifiable
asitlenebilir

acidification
asitleme

acidifier
asitleyici

acidify
asitlemek, asitlenmek

acidimeter
asitölçer

acidimetry
asitölçüm

acidity
asidite, ekşilik

acidosis
asidoz

acidulate
asitlemek, biraz ekşitmek

acidulous
mayhoş, ekşice

aciform
iğnemsi

ack-ack
uçaksavar ateşi

acknowledge
kabul etmek, tanımak, itiraf etmek, aldığını bildirmek

acknowledged
tanınan, kabul edilen

acknowledgment
onay, kabul etme, onaylama, tasdik, teşekkür, bir şeyin alındığını bildirme

aclinic
aklinik

acme
doruk, zirve

acne
sivilce,sızanak

aconite
itboğan, kaplanboğan

aconitine
akonitin

acorn
pelit kozası,meşe palamudu

acoustic
akustik, seslik

acoustic nerve
akustik sinir

acoustic power
akustik güç

acoustic shadow
akustik gölge

acoustical
akustik

acoustics
akustik, yankıbilim, ses dağılım biçimi

acquaint
(~ with) bilgi vermek, haberdar etmek, bildirmek

acquaint oneself with
öğrenmek, aşinalık peyda etmek

acquaintance
tanıdık, bildik, aşinalık

acquaintanceship
tanışıklık, aşinalık

acquiesce
kabullenmek, razı olmak, ses çıkarmamak

acquiescence
kabullenme, razı olma, uysallık

acquiescently
uysallıkla, razı olarak

acquire
kazanmak, elde etmek, edinmek

acquired
kazanılmış, edinsel, akize, müktesep

acquired characteristics
sonradan kazanılan özellikler

acquired immunity
kazanılmış bağışıklık

acquired right
müktesep hak, kazanılmış hak

acquired taste
zamanla sevilen şey

acquirement
kazanç, iktisap, başarı, kazanma, elde etme

acquisition
kazanç, edinti

acquisitive
açgözlü, mal düşkünü

acquit
beraat ettirmek, temize çıkarmak, aklamak

acquit oneself
görevini yapmak

acquittal
beraat, aklanma, aklama

acquittance
zimmetten kurtulma, ödenme, çek, makbuz

acre
(arazi ölçüsü) dönüm

acreage
arazi alanı, dönüm miktarı, yüz ölçümü

acrid
acı, keskin, ekşi, sert

acridine
akridin

acridine dye
akridin boyası

acriflavine
akriflavin

acrimonious
acı, sert, haşin, ters

acrimony
acılık, sertlik, terslik

acrobat
akrobat, cambaz

acrobatic
akrobatik

acrobatics
cambazlık, akrobasi

acrolein
akrolein, propenal

acromion
akromyon

acronym
sözcüklerin baş harflerinden oluşan sözcük

acropolis
akropol

across
karşıdan karşıya, bir yandan bir yana, ortasından, içinden, çaprazlama, çapraz

across the board
hamı için aynı derecede,hamıya şamil olunan

acrostic
akrostiş

acrylic
akrilik

acrylic acid
akrilik asit

acrylic ester
akrilik ester

acrylic plastic
akrilik plastik

acrylic resin
akrilik reçine

acrylonitrile
akrilonitril

act
hareket etmek, davranmak, (rol) oynamak, etki yapmak, etkilemek, rol yapmak, etkilemek, numara yapmak, harekete geçmek, yapılan şey, iş, davranış, kanun, yasa, perde, sahne, numara, rol, ayak

act as
görevi görmek, olarak işlev görmek

act by a majority
çoğunlukla karar almak

act of bankruptcy
iflas işlemi

act of god
zorlayıcı sebep

act of grace
genel af

act of war
askeri eylem, savaş nedeni

act out
davranışlarla göstermek

act up
kötü davranmak, sorun çıkarmak, dert açmak

actant
eyleyen

actantial
eyleyensel

actin
aktin

acting
yerine bakan, vekalet eden, vekil, oyunculuk

actinic
aktinik, ışınlı

actinic balance
aktinik denge

actinic rays
aktinik ışınlar

actinic spectrum
aktinik tayf

actinide
aktinit

actinide series
aktinit serisi

actinism
aktinizm

actinium
aktinyum

actinium series
aktinyum dizisi

actinolite
aktinolit, ışıntaşı

actinometer
aktinometre

actinometric
aktinometrik

actinometrical
aktinometrik

actinometry
aktinometri

actinomorphic
aktinomorfik

actinon
aktinon

action
hareket, faaliyet, iş, yapılan şey, davranış, hareket, çalışma şekli, hareket biçimi, etki, kuvvet, olaylar dizisi, askeri harekât, savaş, dava

action committee
faaliyet komitesi

action for annulment
fesih davası

action for damages
tazminat davası

action in ejectment
tahliye davası

actionable
dava edilebilir

actionless
hareketsiz, atıl

activate
harekete geçirmek, etkili hale getirmek, çalıştırmak

activated
aktif, etkin

activated carbon
aktif kömür, etkin kömür

activation
canlandırma, etkinleştirme, harekete geçirme

activation energy
aktivasyon enerjisi, etkinleşme erkesi

activator
aktivatör, aktifleştirici

active
aktif, hareketli, canlı

active electrode
aktif elektrot

active immunity
aktif bağışıklık

active manager
aktif yönetici

active natural immunity
aktif doğal bağışıklık

active officer
muvazzaf subay

active transport
aktif taşıma

active verb
etken eylem, etken fiil

active voice
etken çatı, aktif çatı

active volcano
aktif durumda olan yanardağ, püsküren yanardağ

activism
aktivizm, etkincilik, eylemcilik

activist
aktivist, etkinci

activity
hareket, faaliyet, yapılan işler, etkinlik, faaliyet

activity report
faaliyet raporu

actor
erkek oyuncu, aktör, bir olayda yer alan kimse

actress
kadın oyuncu, aktris

acts of God
doğal afetler

actual
gerçek, hakiki, asıl, asli

actual cost
gerçek maliyet

actual inventory
hazır mevcut, hazır stok

actuality
hakikat, gerçek durum

actualization
edimselleşme, gerçekleşme

actualize
gerçekleştirmek

actualizer
gerçekleştirici

actually
gerçekten, hakikaten, aslında

actuary
sigorta/hesap uzmanı

actuate
harekete geçirmek

actuating
tahrik, harekete geçirme

actuator
harekete getirici, çalıştırıcı

acuity
keskinlik, sivrilik, duyarlılık, keskin duyululuk

acuity of vision
görüş keskinliği

aculeate
sivri, iğneli, dikenli, keskin

acumen
çabuk kavrayış, yerinde ve doğru karar alma yetisi

acuminate
sivrileşen, sivrileştirmek

acupuncture
akupunktur

acute
(duyum ve düşünce) keskin, kuvvetli, güçlü, duyarlı, şiddetli, çok fazla, (hastalık için) birdenbire kötüye giden, çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen, dar açı

acute angle
dar açı

acute hearing
çok iyi işitme

acute mind
keskin zekâ

acute pain
şiddetli ağrı

acute sound
tiz ses

acute triangle
dar üçgen

acutely
zekâ ile, şiddetle

acuteness
zekâ, keskinlik

acyclic
asiklik

acyl
açil

acylation
açilleme

AD
MS, Milattan sonra, ilan, reklam

ad infinitum
sonu olmayarak, sonsuz bir biçimde

ad interim
geçici

ad libitum
istenildiği kadar, istenildiği gibi

ad-lib
kafadan uyduruvermek, doğaçlamak

adage
özdeyiş, atasözü

adagio
adacio

Adam
Adem

Adam's apple
gırtlak çıkıntısı, Adem elması

adamant
dik başlı, sert, inatçı

adamantine
elmas gibi, adamantin, sarsılmaz, delinmez

adamantly
inatla, katı bir şekilde

adapt
uyarlamak, uydurmak, adapte etmek

adapt oneself to
özünü alıştırmak

adaptability
uyum yeteneği, uysallık

adaptability to environment
çevreye uyum

adaptable
kolayca uyum sağlayan

adaptation
uyarlama, uyarlanma, adaptasyon

adapter
adaptör

adaptive
uyarlanabilir

adaptor
uyarlayıcı, adaptör, uyarlaç

adastra
yıldızlara

add
eklemek, ilave etmek, toplamak, toplamını almak

add fuel to the fire
yangına körükle gitmek,arayı kızıştırmak,altından od koymak,ihtirasları kızıştırmak

add up
toplamını bulmak, bir anlamı olmak

add wings to
hızlandırmak

add-on
eklenen, ek

addend
toplanan, eklenen

addendum
(konuşma/kitap sonunda) ek, ilave, eklenecek şey

adder
engerek

adder's tongue
yılan dili

adderwort
kurtpençesi

addict
müptela, tiryaki, bağımlı

addict oneself
düşkün olmak, tiryaki olmak

addiction
alışkanlık, tutkunluk, bağımlılık, tiryakilik

addictive
alışkanlık oluşturan,bağımlılık yapan,tiryaki eden

adding
ekleme

adding machine
hesap makinesi

Addison's disease
Adison hastalığı

addition
ekleme, katma, ilave, ekleme, toplam alma, toplama

addition agent
katkı maddesi

addition compound
katılma bileşiği

addition sign
toplama işareti

additional
ek, ilave, ekstra

additional building
ek bina

additional charge
ek vergin

additional expenses
ek masraflar, munzam masraflar

additional load
ek yük

additional protocol
katma protokol

additive
katkı, katkı maddesi

additive process
katılma işlemi

addle
bozmak, şaşırtmak

addlebrained
ahmak, beyinsiz

addled
sersem, şaşkaloz, cılk (yumurta)

addled egg
cılk yumurta

address
adres yazmak,söylev vermek,hitap etmek,adres,ünvan,söylev,nutuk

addressability
adreslenebilirlik

addressable
adreslenebilir

addressee
(kendisine mektup/vb.) gönderilen kişi, alacak kişi, alıcı

addresser
hitap eden kimse, imza eden kimse, gönderen

addressing
adresleme

addressograph
adres makinesi

adduce
örnek vermek, delil göstermek, gerekçe göstermek

adduct
yaklaştırmak

adductor
yaklaştırıcı kas

Aden
Aden körfezi

adenine
adenin

adenoid
lenf bezi

adenoma
adenoma

adenosine
adenozin

adept
yakşı tanıyan,belet,becerili,yetenekli,usta,üstat,malumatlı,maharetli,çevik,zeyrek,koçak

adequacy
yeterlilik, yetenek, ehliyet

adequate
yeterli, uygun, elverişli

adequately
layıkıyla

adequateness
yeterlilik, uygunluk

adharma
günahkârlık

adhere
yapışmak

adhere to
-e yapışmak, -e sadık kalmak

adherence
bağlılık, sadakat

adherent
taraftar

adhesion
yapıştırma, yapışma

adhesion force
yapışma gücü

adhesive
yapıştırıcı, yapışkan

adhesive plaster
plaster, bant

adhesive tape
yapışkan bant, plaster

adhesiveness
yapıştırıcılık, yapışkanlık

adhibit
koymak, yapıştırmak

adiabatic
adiyabatik

adiabatic change
adiyabatik değişim

adiabatic chart
adiyabatik grafik

adiabatic compression
adiyabatik sıkıştırma

adiabatic curve
adiyabatik eğri

adiabatic equation
adiyabatik denklem

adiabatic expansion
adiyabatik genleşme

adiabatic lapse rate
adiyabatik gecikme oranı

adiabatic process
adiyabatik işlem

adiathermic
sıcaklık ışınlarını geçirmeyen

adieu
allahaısmarladık, elveda, veda

adios
Allaha ısmarladık!

adipic
adipik

adipic acid
adipik asit

adipose
yağlı, etin yağlı tarafı

adipose tissue
yağdoku

adit
maden galerisi, giriş lağımı

adjacency
bitişiklik, yakınlık

adjacent
çok yakın, bitişik

adjectival
sıfat cinsinden

adjectival construction
sıfat tamlaması

adjective
sıfat

adjective law
şekli hukuk

adjoin
bitişik olmak

adjoining
bitişik, yan yana

adjourn
ertelemek, ara vermek, ertelenmek

adjourn sine die
süresiz olarak ertelemek

adjourn the meeting
oturumu ertelemek

adjournment
ertelenme, tehir, oturuma son verme

adjudge
hüküm vermek, hükmetmek, karar vermek

adjudicate
karar vermek, hüküm vermek, hükmetmek

adjudication
hüküm verme, hüküm, karar

adjudication in bankruptcy
iflas kararı

adjudicator
hakem, yargıcı

adjunct
ilave, ek

adjuration
yemin

adjure
yalvarıp yakarmak, istirham etmek

adjust
ayarlamak, uydurmak, uyarlamak, uyum göstermek, uymak

adjust a difference
anlaşmazlığı halletmek

adjustable
ayarlı, ayarlanabilen, düzeltilebilir

adjuster
ayarlayıcı, dispeççi

adjusting
ayar, ayarlama

adjusting button
ayar düğmesi

adjusting wrench
ayar anahtarı

adjustment
ayar, ayarlama, düzeltme, adaptasyon, tasfiye

adjustment knob
ayar butonu, düğme

adjustment screw
ayar vidası

adjutant
yardımcı, muavin, emir subayı, yaver

adjutant general
zat işlerine bakan general

adjuvant
yardım eden

adlibitum
istenildiği kadar, istenildiği gibi

adman
reklamcı, ilancı

admeasure
ölçmek

administer
idare etmek, yönetmek, vermek, sağlamak

administration
idare, yönetim, hükümet

administrative
yönetsel, yönetimsel, idari

administrative action
idari karar, idari işlem

administrative board
yönetim kurulu

administrative board member
yönetim kurulu üyesi

administrative body
yönetim kurulu

administrative case
idari dava

administrative law
idare hukuku

administrative policy
yönetim politikası

administrator
idareci, yönetici

admirable
takdire değer, çok iyi, çok güzel

admiral
amiral

Admiralty
Amirallik Dairesi

admiration
takdir, hayranlık

admire
takdir etmek, hayran olmak

admirer
hayran

admiring
hayran, hayranlık gösteren

admissibility
kabul olunabilme

admissible
akla uygun, kabul olunabilir, makul

admission
itiraf, kabul, giriş

admission fee
giriş vergini

admission free
duhuliyesiz, giriş vergini olmayan, antresiz

admission ticket
giriş bileti

admit
içeriye almak, içeriye bırakmak, girmesine izin vermek, itiraf etmek

admit of
imkân vermek

admittance
giriş izni, kabul

admittedly
herkesin kabul edeceği gibi, kuşkusuz

admix
karışmak, karıştırmak

admixture
karıştırma, karışım

admonish
uyarmak, hafiçe azarlamak, kulağını bükmek

admonition
uyarı, ihtar, nasihat, tembih, öğüt, övgü

admonitory
uyarı niteliğinde, öğüt niteliğinde

ado
gürültü, patırtı, yaygara, tantana

adobe
kerpiç

adolescence
ergenlik

adolescent
ergen, yeni yetme

adopt
(başkasının çocuğunu) evlat edinmek, kabul etmek, benimsemek, seçmek

adopted child
evlatlık, manevi evlat

adoption
evlat edinme, benimseme, kabullenme

adoptive
evlatlık edinen, üvey

adorable
çok güzel, tapılası, sevimli, çekici, şirin

adoration
aşırı sevgi, aşk, tapma, dinsel tapma, tapınma

adore
tapmak, bayılmak, çok sevmek

adorn
süslemek, bezemek, güzelleştirmek, ballandırmak, abartmak, şişirmek

adornment
süs, ziynet, bezek

adrenal
böbreküstü beziyle ilgili, böbreküstü bezi

adrenal cortex
böbreküstü bezi korteksi

adrenal gland
böbreküstü bezi

adrenalin
adrenalin

adrenaline
adrenalin

adressee
alıcı

Adrianople
Edirne

Adriatic
Adriya Denizi

adrift
akıntı ve rüzgârla sürüklenmiş, başıboş

adroit
eli çabuk, becerikli, zeki, usta

adroitly
hünerle

adroitness
hüner, beceri, marifet

adscititious
ilave edilen, katma, ek olan, gereksiz

adsorb
yüze çekmek, yüze tutunmak, yüzermek

adsorbate
adsorbat, yüze tutunan

adsorbed
adsorbe edilmiş

adsorbent
adsorban, yüze tutan

adsorption
yüze tutma, adsorpsiyon

adsorptive
emici, soğuran

adulate
aşırı derecede övmek, yaltaklanmak, pohpohlamak, dalkavukluk etmek

adulation
aşırı övgü, yaltaklanma, çanak yalama, dalkavukluk

adulatory
yaltaklanma mahiyetinde

adult
yetişkin

adult education
yetişkin eğitimi

adulterate
değerini düşürmek, saflığını bozmak

adulteration
karıştırma, katıştırma, niteliği bozma

adulterer
zina yapan erkek

adulteress
zina yapan kadın

adulterine
gayrimeşru (çocuk), piç

adulterous
zina yapan

adultery
zina

adulthood
yetişkinlik

adumbrate
ima etmek, anıştırmak

adumbration
ima, anıştırma

adust
yanmış, kavrulmuş

advance
ilerlemek, ileri gitmek, gelişmek, öne almak, daha önceki bir tarihe almak, ilerleme, ileri gitme, gelişme

advance guard
öncü kuvvet

advance on salary
avans

advanced
ilerlemiş, ileri, gelişmiş

advancement
yükselme, ilerleme, terfi

advances
yaranma, asılma, dostluk yaklaşımı

advancing
ilerleyen

advantage
avantaj, üstünlük, yarar, çıkar, menfaat

advantageous
yararlı, üstünlük sağlayan, avantajlı

advection
adveksiyon

advective
advektif

advent
varış, geliş

adventitious
arızi, dıştan gelen, sonradan olan, tesadüfi

adventitious root
adventif kök

adventive
adventif

adventure
serüven, macera

adventurer
maceraperest kimse, serüvenci

adventuresome
cesur, atılgan, gözü pek

adventurous
serüven seven, maceraperest, serüven dolu, maceralı

adverb
zarf, belirteç

adverb of place
yer belirteci, yer zarfı

adverb of quality
niteleme belirteci

adverb of time
zaman belirteci, zaman zarfı

adverbial
zarfa ait, belirteçsel, tümleyen

adversary
düşman, hasım, rakip

adversative
muhalefet belirten, karşı fikri ifade eden

adverse
ters, karşı, karşıt, zıt

adversely
karşıt olarak, muhalefet ederek

adverseness
terslik, zıtlık

adversity
güçlük, sıkıntı, şanssızlık

advert
reklam, ilan

advert to
-den bahsetmek

advertise
bildirmek, duyurmak, ilan etmek, tanıtmak, reklamını yapmak, satılığa çıkarmak

advertise for
ilanla aramak

advertisement
reklam, ilan

advertising
reklamcılık, reklam işi

advertising agency
reklam ajansı

advertising agent
reklam ajansı

advertising campaign
reklam kampanyası

advertising department
reklam bölümü

advice
tavsiye, salık, geneş, öğüt, nasihat, geneş

advice centre
danışma merkezi

advisable
makul, akla yatkın, mantıklı

advisableness
uygunluk, mantıklılık

advise
tavsiye etmek, salık vermek, öğütlemek, bildirmek, haber vermek

advisedly
akıllıca, tedbirli olarak, bile bile

advisement
danışma, müşavere, düşünme

adviser
danışman, müşavir

advisor
yol gösteren, akıl hocası

advisory
öğüt veren, tavsiye niteliğinde

advisory board
danışma kurulu

advisory committee
danışma kurulu

advisory council
danışma konseyi

advocacy
yan tutma, taraftarlık, savunma

advocate
savunmak, avukat, savunucu, taraftar, yandaş

adynamia
kuvvetsizlik, zayıflık

adytum
tapınak iç odası

adz(e)
keser

adze
keser,kerki,keserle kesmek

aedile
eski Roma'da bayındırlık memuru

Aegean
Ege

Aegean Continental Shelf
Ege Kıta Sahanlığı

Aegean Sea
Ege Denizi

aegis
kalkan, siper, himaye

aeolian
rüzgâr nedeniyle oluşan

aeolian deposit
rüzgâr yığıntısı

aeolian erosion
rüzgâr erozyonu

aeolian soil
rüzgâr yığıntısı toprak

aeolotropic
anizotrop

aeolotropy
anizotropi

aeon
ölçülemeyecek kadar uzun zaman

aerate
havalandırmak, teneklendirmek, içine tenek karıştırmak

aerating
havalandırma, teneklendirme

aeration
havalandırma, teneklendirme

aerator
havalandırıcı, teneklendirici

aerial
anten, teneğe değişli, havai

aerial line
tenek hattı

aerial railway
teleferik

aerial root
havai kök, tenekte yetişen kök

aerial ropeway
teleferik

aerial stem
havai gövde

aerie
yükseklerdeki kuş yuvası

aeriform
gaz halinde

aerify
içine tenek karıştırmak, gaz haline getirmek

aerobatics
uçakla tenekte beceri gösterileri

aerobe
aerob

aerobic
aerob, tenek ile yaşayabilen

aerobic bacteria
tenekle yaşayabilen bakteriler

aerobic respiration
oksijenli solunum

aerobics
aerobik

aerobiosis
aerobiyoz

aerodrome
küçük tenekalanı

aerodrome control tower
alan kontrol kulesi

aerodrome lighting
alan aydınlatması

aerodrome traffic
alan trafiği

aerodynamic
aerodinamik

aerodynamic body
aerodinamik gövde

aerodynamics
aerodinamik bilim

aerodyne
aerodin

aerofoil
uçak kanadı, kanat şekli

aerogram
aerogram, telsiz telgraf

aerogramme
tenek mektubu, zarfsız uçak mektubu

aerograph
aerograf

aerography
aerografi

aerolite
aerolit, göktaşı

aerologist
aerolojist, tenekbilimci

aerology
aeroloji, tenekbilim

aeromechanics
aeromekanik

aerometer
aerometre, tenekölçer, yoğunlukölçer

aeronaut
balon pilotu

aeronautical
tenekçilik ile ilgili

aeronautical engineering
tenek mühendisliği

aeronautics
tenekçilik

aeroplane
uçak

aerosol
aerosol, tenekte asıltı

aerospace
atmosfer ve dışındaki boşluk, roket

aerosphere
tenekküre

aerostat
tenekten hafif uçak

aerostatic
aerostatik

aerostatics
aerostatik

aerotechnics
aeroteknik

aerotropism
teneğe yönelim

aery
yükseklerdeki kuş yuvası

aesthete
estet

aesthetic
estetik

aesthetical
estetiğe ait, güzellik ile ilgili

aesthetics
estetik

aestival
yaza özgü

afar
uzak, uzakta

affability
nezaket, tatlılık

affable
içten, cana yakın, sokulgan

affableness
nezaket, naziklik, hoşluk

affably
nezaketle

affair
iş, mesele, hadise

affect
tesir etmek, dokunmak, etkilemek

affectation
yapmacık davranış, gösteriş

affected
yapmacık, sahte

affectedness
yapmacık

affecting
derinden etkileyici, dokunaklı

affectingly
dokunaklı bir şekilde

affection
sevgi, düşkünlük, şefkat

affectionate
sevgi gösteren, şefkatli, müşfik, sevecen

affectionately
sevgi ile

affective
dokunaklı, duygusal, hissi

affiance
nişan, nişanlamak

affidavit
yazılı ve yeminli ifade

affiliate
birleştirmek, üye etmek, birleşmek, üye olmak

affiliate oneself with
ile ilişki kurmak

affiliated
bağlı

affiliated company
bağlı şirket

affiliation
yakın ilişki

affine
afin, afine etmek

affinity
akrabalık, yakın ilgi, yakınlık, güçlü ilgi, çekim, eğilim, yakınlık

affirm
doğrulamak, bildirmek, tekrarlamak, tekrar söylemek

affirmation
doğrulama, onay, ifade, bildirme

affirmative
olumlu

affirmative sentence
olumlu tümce, olumlu cümle

affirmatively
olumlu olarak, doğrulayarak

affix
bağlamak,iliştirmek,tutturmak,eklemek,yapıştırmak,ek,şekilci

afflatus
esin, ilham, vahiy

afflict
üzmek,acı vermek,sıkıntı vermek,kederlendirmek,kebap etmek,yolukmak,tutmak

afflicted
özürlü

affliction
acı, üzüntü, sıkıntı

afflictive
acı verici, üzücü

affluence
zenginlik, varlık, varsıllık

affluent
zengin, varlıklı, hali vakti yerinde

afford
satın almaya gücü yetmek, yağdayı el vermek

afforest
ağaçlandırmak

afforestation
ağaçlandırma

affranchise
azat etmek, serbest bırakmak

affranchisement
azat etme, serbest bırakma

affray
kavga, gürültü

affright
korku

affront
hakaret etmek, aşağılamak, duygularını incitmek, kırmak

affusion
dökme, dökülme

Afghan
Afganlı, Afgan, Afganca, bir çeşit yün atkı veya battaniye

Afghanistan
Afganistan

afield
özellikle evden uzakta

afire
tutuşmuş, alevler içinde, yanmakta

aflame
yanan, tutuşan, tutuşmuş

afloat
yüzen, yüzmekte, su üzerinde duran, batmayan, gemide, denizde, (söylenti) dolaşan

aflutter
titreme halinde

afoot
olup bitmekte, dönmekte

afore
daha önce, daha önceki

aforementioned
önceden anılan, sözü geçen

aforesaid
daha önce söylenilen, adı geçen

afoul
takılmış, dolaşmış

afraid
korkmuş, korkar

afresh
bir kez daha, yeniden

Africa
Afrika

African
Afrikalı

afrit
ifrit

afro
afro saç, uzun ve cingelek saç

aft
kıçta, kıça doğru

after
-den sonra, -ın ardından/arkasından/peşinden, ...nedeniyle/yüzünden, -den sonra, -e rağmen, -in peşinde/arayışında, hakkında

after a fashion
muayyen dereceye kadar,bir kadar,özüne göre bir nev,bir cür

after a while
biraz sonra

after all
evvel ahir,ahir neticede,netice itibarı ile,sonunda,her şeye rağmen,yine de,her halde,hiç neye bakmayarak

after all is said and done
umumiyetle,bitevlikte,tam nazara almak,dikkat vermek,evvel-ahir

after burner
art yakıcı

after hours
çalışma sögenlerinden sonraki zaman

after one's own heart
tam gönlüne göre, kafasına göre

after the dust settles
her şey yoluna düşende,ihtiraslar soğuyanda

after you!
önce siz buyurun!

after-sales service
satış sonrası servis

afterbirth
döleşi

afterbleach
sonradan beyazlatmak

afterburner
art yakıcı

afterburning
son yakma

afterclap
beklenmedik olay

aftercooler
son soğutucu

afterdamp
grizu patlamasından kalan zehirli gazlar

afterdeck
kıç güvertesi

afterdinner
yemekten sonra gelen

aftereffect
daha sonradan ortaya çıkan etki

afterfinish
son apre

afterglow
akşam kızıllığı, güneş batışı kızıllığı

aftergrass
ilk hasat sonrası çıkan otlar

afterhours
mesai sögenleri dışındaki zaman

afterlife
öbür dünya, ahret, ömrün geri kalan kısmı

aftermath
kötü sonuç, kötü yan etki

aftermost
en geri, en son

afternoon
öğleden sonra

afterpains
doğum sonrası sancılar

afterpart
kıç taraf

afterpiece
asıl oyundan sonraki oyun

afterproduct
son ürün, son şeker

aftersails
kıç direk yelkenleri

afterseason
mevsim sonu

aftershave
tıraş losyonu

aftershock
(deprem sonrası) art sarsıntı

aftertaste
ağızda kalan tat

afterthought
akla sonradan gelen fikir

aftertime
gelecek

aftertreatment
son işlem, son işleme

afterward
sonra, sonradan

afterwards
sonradan, sonra, daha sonra

afterwing
arka kanat

aga
ağa

again
bir daha,tekrar,kayta,yine,yeniden,kaytadan,gene,bundan başka,ayrıca

again and again
döne döne,kayta kayta,tekrar tekrar,defalarca,defalarla,ara vermeden

against
-e karşı, -e doğru, -e zıt yönde, -e karşı, -e aykırı, karşı, -e değecek şekilde

against nature
doğaya aykırı

against the grain
arzusunun zıddına,yüreğince olmayan

against the law
yasaya aykırı

against time
mahdut vakitte,kısa zamanda,son mühlet

agalloch
ödağacı

agamete
gametsiz

agamic
agamik, eşeysiz

agamogenesis
eşeysiz üreme

agamous
eşeysiz

agape
afallamış, şaşırmış, hayretten ağzı açık kalmış, sevgi, muhabbet

agar-agar
agaragar, jeloz

agar-agar solution
agaragar eriyiği

agaric
katranköpüğü

agate
akik, yüzük taşı, bilye

agateware
renkli emay

agave
agav

age
yaş, yaşlılık, rüşt, çağ, çok uzun zaman, asır, yaşlanmak, ihtiyarlamak, eskimek, ihtiyarlatmak, eskitmek, (şarap/vb.) yıllanmak, yıllandırmak

age circle
yaş halkası

age limit
yaş haddi

age of consent
rüşt, erginlik

age-harden
yaşlanmayla sertleştirmek

aged
yaşında, çok yaşlı, ihtiyar

ageing apparatus
yaşlandırma aygıtı

ageing furnace
yaşlandırma fırını

ageing temperature
yaşlandırma sıcaklığı

ageless
eskimez, yaşlanmaz

agelong
uzun zaman süren

agency
acenta, aracılık, acentelik

agenda
yapılacak işler, gündem, gün tertibi

agendum
gündem

agent
acenta, temsilci, ajan, vasıta, aracı, etmen, ajan

agent provocateur
ajan provokatör

aggiornamento
modernleşme

agglomerate
aglomera, yığışım, toplamak, yığmak, yığılmak, toplanmak

agglomeration
toplanma, yığışma, yığın, küme, yığışım

agglutinant
yapıştırıcı

agglutinate
yapıştırmak, birleştirmek

agglutination
yapıştırma, aglütinasyon

agglutinative
yapıştırma işlemine ait, gram bitişken

agglutinin
aglutinin

agglutinogen
aglutinojen

aggrandize
büyütmek, artırmak

aggrandizement
büyütme, agrandisman, itibarını yükseltme

aggravate
ağırlaştırmak, kötüleştirmek, ciddileştirmek, kızdırmak, sinir etmek

aggravating circumstances
cezayı ağırlaştırıcı nedenler

aggravation
kötüleştirme, ağırlaştırma, kızdırma

aggregate
toplam, toplu, bütün, toplamak, bir araya getirmek, toplanmak

aggregate expenditure
toplam masraf

aggregate income
toplam gelir

aggregation
toplama, birleştirme, toplanma, toplam olma

aggress
saldırmak

aggression
nedensiz kavga, çatışma, saldırı

aggressive
saldırgan, kavgacı, girişken, atılgan

aggressor
saldırgan kimse/ülke

aggrieve
gücendirmek, incitmek, kırmak, mağdur etmek

aggrieved
incinmiş, kırılmış, üzüntülü, haksızlığa uğramış

aghast
donakalmış, şaşırmış, çok korkmuş, dehşet içinde

agile
atik, çevik, hareketli

agility
çeviklik, atiklik

aging
yaşlanma, yıllanma, eskime

agio
acyo, para farkı, ara değer, kambiyo

agiotage
acyotaj, borsa oyunu, kambiyo işi

agitate
sallamak, çalkalamak, üzmek, altüst etmek, acı vermek, yaygara koparmak, ortalığı karıştırmak, kamuoyunu kışkırtmak, başkaldırmak

agitated
heyecanlı,tedirgin,narahat,ajite

agitation
heyecan, acı, üzüntü, kışkırtma, tahrik

agitato
acele ve coşkunca çalınan/söylenen

agitator
tahrikçi, kışkırtan kimse, karıştırıcı, çalkalayıcı makine

agitprop
propaganda ve kışkırtma

agleam
ışıltılı

aglet
(ayakkabı bağındaki) demir uç

aglow
parlak, ışıltılı

agname
lakap

agnate
(baba tarafından) akraba

agnation
(erkek tarafından) akrabalık

agnostic
agnostik, bilinemezci

agnosticism
agnostisizm, bilinemezcilik

ago
önce,kabak

agog
heyecanlanmış, coşmuş, istekli, ümitli, hevesli

agonic
köşesiz

agonize
aşırı heyecan ve acı çekmek

agonizing
acı veren

agony
şiddetli acı, aşırı ıstırap, sancı

agora
eski Yunanistan'da pazar yeri, meclis yeri

agoraphobia
agorafobi, alan korkusu

agraphia
agrafi

agrarian
tarımsal, tarıma ilişkin

agrarian geography
tarım coğrafyası

agree
anlaşmak,yola gitmek,mutabık kalmak

agree to
mutabık kalmak, anlaşmak, kabul etmek

agree with
ile mutabık kalmak

agreeable
hoşa giden, hoş, anlaşmaya hazır, uygun, mutabık, razı

agreeableness
tatlılık, hoşluk

agreeably
hoş bir biçimde

agreed
hemfikir, tamam, hay hay, olur

agreement
anlaşma, uyuşma, mutabakat, anlaşma, ittifak

agressive
saldırgan

agribusiness
tarım ve tarım ticareti

agricultural
tarımsal, zirai

agricultural belt
tarımsal kuşak

agricultural chemistry
tarım kimyası

agricultural cooperative
tarım kooperatifi

agricultural country
tarım ülkesi

agricultural credit
tarım kredisi

agricultural engineer
tarım mühendisi, ziraat mühendisi

agricultural engineering
tarım mühendisliği

agricultural implement
tarım aleti, tarım makinesi

agricultural insecticide
tarımsal böcek öldürücü

agricultural insurance
zirai sigorta

agricultural labour
tarım işi, tarla işi

agricultural labourer
tarım işçisi

agricultural land
tarım arazisi

agricultural machine
tarım makinesi

agricultural produce
tarım ürünleri

agricultural product
toprak mahsulü, tarım ürünü

agricultural production
tarımsal üretim

agricultural products
tarımsal ürünler

agricultural technique
tarım tekniği

agricultural tractor
ziraat traktörü

agriculture
tarım

agriculturist
tarımcı, tarım uzmanı

agrimony
kasıkotu

agrimotor
ziraat traktörü

agrobiology
agrobiyoloji

agrology
toprak bilimi

agronomic
bilimsel tarımla ilgili

agronomical
bilimsel tarımla ilgili

agronomics
bilimsel tarım

agronomist
bilimsel tarım uzmanı

agronomy
tarımbilim, bilimsel tarım

aground
(gemi) karaya oturmuş, batık, batmış

ague
sıtma ateşi

aguish
sıtmalı, sıtma getiren, nöbetli

ah
ah!, of!, uf!

aha
Aa!, Vah!

ahead
önde, önden, ileri doğru, ileriye, önde, ilerde, gelecekte, ileride, ileriki

ahead of the game
hamıdan önde,elverişli vaziyette,erken,tez,koyulmuş vakitten evvel

ahem
hım!

ahoy
hey!, hop!, yahu!

aid
el uzatmak,yardım etmek,yardım,kömek,destek,yardımcı

aid and abet
suçortaklığı yapmak

aide
yardımcı, muavin, yaver

aide-de-camp
yaver, emir subayı

aide-memoire
anımsatıcı not

AIDS
AIDS

aigrette
kuş tepeliği, sorguç

aikido
aikido

ail
hasta olmak, zayıflamak, güçsüzleşmek

aileron
kanatçık, eleron

ailing
keyifsiz, rahatsız, hasta

ailment
(ciddi olmayan) hastalık, rahatsızlık

aim
(~at) nişan almak, hedef almak, amaçlamak, nişan alma, hedef alma, amaç, erek, gaye, hedef

aim at
kastetmek, muradetmek, arzu etmek

aiming circle
nişan dairesi

aimless
amaçsız, gayesiz, başıboş

ain't
değil

air
soluduğumuz hava, tenek, gökyüzü, genel durum, teneklendirerek kurutmak, teneklendirmek, tenek atmak, caka satmak, gösteriş yapmak

air admission
tenek girişi

air base
tenek üssü

air bearing
tenekli yatak

air bladder
tenek kesesi

air blast
ani rüzgâr

air bleed
tenek memesi, tenek deliği

air box
tenek kutusu

air brake
tenek eğleci, tenekli eğleç

air brick
delikli tuğla

air bridge
tenek köprüsü

air bubble
tenek kabarcığı

air carrier
tenek taşıyıcısı

air castle
fantazi, hulya

air chamber
tenek odacığı

air cleaner
tenek filtresi, tenek süzgeci

air column
tenek sütunu

air compressor
tenek kompresörü

air conditioning
teneklendirme, iklimleme

air cooler
tenek soğutucu

air cooling
tenekle soğutma

air crossing
tenek köprüsü

air current
tenek akımı

air cushion
tenek yastığı

air cushion vehicle
tenek yastıklı taşıt, hoverkraft

air defence
tenek savunması

air defense
tenek savunması

air distance
kuş uçuşu mesafe

air door
teneklendirme kapısı

air drop
tenekten atmak, paraşütle atmak

air drop delivery
tenekten atılan yardım

air duct
tenek arnası, tenek borusu

air ducts
tenek arnaları

air ejector
tenek ejektörü

air engine
tenek motoru

air escape pipe
tenek tahliye borusu

air filter
tenek filtresi, tenek süzgeci

air fleet
tenek filosu

air force
tenek kuvveti

air force academy
Tenek Harp Okulu

air force command
Tenek Kuvvetleri Komutanlığı

air gun
tenek tüfeği

air heater
tenek ısıtıcısı

air hole
tenek deliği

air hose
tenek hortumu, tenek borusu

air hostess
uçak hostesi

air humidifier
tenek nemlendirici

air humidity
tenek nemi

air inlet
tenek girişi, tenek alığı

air intake
tenek girişi

air jacket
tenek gömleği

air lane
tenek geçidi

air mail
uçak postası

air mass
tenek kütlesi

air nozzle
tenek memesi

air officer
tenek subayı

air ones views
fikirlerini açmak

air operation
tenek operasyonu

air outlet
tenek çıkışı

air passage
tenek geçidi, nefes yolu, tenek deliği

air photo
tenek fotoğrafı

air pilot
tenek pilotu

air pocket
tenek boşluğu

air pollution
tenek kirliliği

air post
uçak postası

air pressure
tenek basıncı

air pump
tenek pompası

air quality
tenek niteliği

air raid
tenek saldırısı

air resistance
tenek direnci

air sac
tenek kesesi

air shaft
tenek boşluğu

air sick
uçak tutmuş

air space
tenek sahası

air speed
tenek sürati

air stream
tenek akımı

air taxi
uçak taksi

air traffic
tenek trafiği

air transport
tenek ulaşımı, tenek taşıtı

air truck
tenek taşıtı

air tube
iç lastiği

air turbine
tenek türbini

air void
tenek boşluğu

air washer
tenek yıkayıcı

air-condition
teneği temizlemek, teneklendirmek

air-conditioned
teneklendirmeli, klimalı

air-conditioner
klima

air-cool
tenekle soğutmak

air-cooled
tenek soğutmalı

air-cooled engine
tenek soğutmalı motor

air-free
teneksiz

air-harden
tenekte sertleştirmek

air-operated
pnömatik

air-raid shelter
sığınak

air-seasoned
tenekte kurutulmuş

air-spaced
tenek izoleli

air-suspended
pnömatik süspansiyonlu

air-to-air
tenekten teneğe

air-to-ground
tenekten yere

air-to-sea
tenekten denize

air-to-surface
tenekten satha

air-to-underwater
tenekten su içine

air-traffic control
tenek trafik kontrolü

airbase
tenek üssü

airborne
(tohum/vb.) tenekten savrulan/atılan, tenekte, uçan, tenek

airborne radar
tenek radarı

airbrush
tenekli boya tabancası

airbus
uçak

aircraft
uçak, uçaklar

aircraft carrier
uçak gemisi

aircraft construction
uçak inşaatı

aircraft engine
uçak motoru

aircraft engineer
uçak mühendisi

aircraft equipment
uçak teçhizatı, uçak donatısı

aircraft factory
uçak fabrikası

aircraft fuel
uçak yakıtı

aircraft hangar
uçak hangarı

aircraft industry
uçak sanayi, uçak endüstrisi

aircraft shed
uçak hangarı

aircrew
uçak mürettebatı

airdrome
tenekalanı, teneklimanı

airdrop
tenekten paraşütle (insan/yiyecek/malzeme/vb.) atma

Airedale
iri teriyer türü

airfield
uçak pisti, tenekalanı

airfield light
alan ışığı

airfield lighting
alan ışıklandırması

airfield traffic
alan trafiği

airflow
tenek akımı

airfoil
erfoyil, kanat, kanatçık

airforce
tenek kuvvetleri

airfreight
tenek yükü

airfreighter
yük uçağı

airglow
gök aydınlığı

airhostess
hostes

airily
ciddi olmayarak, havai bir biçimde, gırgırına

airiness
havadarlık, hafiflik

airing
havalandırma, havaya gösterme, gezinti

airlane
tenek geçidi

airless
havasız, boğucu

airlift
tenek yoluyla taşıma

airline
havayolu, havayolu işletmesi

airline pilot
uçak pilotu

airliner
büyük yolcu uçağı

airlock
tenek valfı, hava geçirmez kabin/oda

airmail
uçak postası, havayolu taşımacılığı

airman
havacı, pilot

airmanship
havacılık

airplane
uçak

airplane carrier
uçak gemisi

airplane engine
uçak motoru

airplane park
uçak parkı

airport
havaalanı, havalimanı

airport of departure
kalkış havaalanı

airport of destination
varılacak havaalanı

airport tax
havaalanı vergisi

airproof
tenek geçirmez, hava sızdırmaz, hava geçirmez yapmak

airs
hava, havalar, gösteriş

airscrew
pervane

airship
motorlu balon

airsick
uçak tutmuş, uçmaktan midesi bulanmış

airsickness
uçak tutması

airspace
bir ülkenin hava sahanlığı

airspeed
tenek sürati, hava hızı

airstrip
küçük havaalanı, uçak pisti

airtight
tenek geçirmez

airtightness
tenek sızdırmazlık, hava geçirmezlik

airway
havayolu

airways
tenek yolları

airworthiness
uçuşa elverişlilik

airworthy
(uçak/vb.) uçuşa hazır, uçuş emniyeti sağlanmış

airy
havadar, havalı, havai, boş, işe yaramaz, neşeli, havai, havasal

airy-fairy
hayal ürünü, pratik olmayan

aisle
geçit, iki sıra koltuk arasında uzanan yol, ara yol, koridor

aitchbone
sığır budu

ajar
yarı açık, aralık

akimbo
eller belde dirsekler dışa doğru bakar durumda

akin
benzer, okşar, yakın

alabaster
kaymaktaşı, albatr, su mermeri

alack
eyvah!

alacrity
çeviklik, atiklik, canlılık

alalia
konuşma yeteneği yitimi

alanine
alanin

alarm
korku,dehşet,tehlike işareti,heyecan sinyali,alarm,alarm aygıtı,korkutmak,dehşete düşürmek,tehlikeden haberdar etmek

alarm bell
alarm çanı

alarm clock
çalar saat

alarmingly
korkunç derecede

alarmist
yaygaracı

alas
ah!, vah!, yazık!, tüh!, eyvah!

Albania
Arnavutluk

Albanian
Arnavut

albatross
albatros

albedo
albedo, aklık, aklık derecesi

albeit
gerçi, her ne kadar, ise de, -e rağmen

albescent
beyazlaşan, aklaşan

albinism
akşınlık

albino
albino, akşın, çapar

Albion
ingiltere

albite
albit

album
albüm, uzunçalar

albumen
albümin, yumurta akı

albumenize
albüminlemek

albumin
albümin

albuminate
albüminat

albuminoid
albüminoit

albuminose
albüminli

albuminous
albüminli

alburnum
canlı odun, kabuk altı katmanı

alchemic
simya ile ilgili, alşimi ile ilgili

alchemical
simya ile ilgili, alşimi ile ilgili

alchemist
alşimist, simyager

alchemy
metalleri altına dönüştürmeyi araştıran bilim dalı, simya ilmi

alcohol
alkol, alkollü içki

alcohol content
alkol miktarı

alcohol fuel
alkollü yakıt

alcoholic
alkollü, alkol içeren, alkolik, ayyaş

alcoholic drinks
alkollü içecekler

alcoholic strength
alkol miktarı, alkol yüzdesi

alcoholism
alkolizm

alcoholometer
alkolölçer

alcoholometry
alkolometri, alkolölçüm

alcoholysis
alkoliz

alcove
küçük bölüm, köşe

aldehyde
aldehit

alder
kızılağaç, akçaağaç

alderman
kent meclisi üyesi

aldoform
formaldehit

aldohexose
aldoheksoz

aldol
aldol

aldose
aldoz

aldosterone
aldosteron

aldoxime
aldoksim

ale
bir tür bira

aleatoric
şansa bağlı

aleatory
şansa bağlı

alee
rüzgâr altı, boca

alehouse
birahane

alembic
imbik

aleph null
alef sıfır

Aleppo
Halep

Aleppo pine
Halep çamı

alert
dikkatli,tetik,uyanık,tehlikeye karşı uyarı,heyecan sinyali,alarm işareti,alarma geçmek,hazır olmak,uyarmak,ikaz etmek

alertness
açıkgözlük, atiklik, uyanıklık

Alexandria
iskenderiye

alexia
aleksi, okuma yeteneği yitimi

alfalfa
kabayonca, alfalfa

alfresco
açık havada, açık hava

alga
suyosunu, alg

algae
suyosunları

algebra
cebir

algebraic
cebirsel

algebraic equation
cebirsel denklem

Algeria
Cezayir

Algerian
Cezayirli

algesia
aljezi

algin
algin, aljin

alginate
alginat, aljinat

algine
algin, aljin

algology
algoloji

algorithm
algoritma

algorithmic
algoritmik

alias
diğer adıyla, namı diğer, takma isim, sahte isim

alibi
suçun işlenmesi sırasında başka yerde olduğunu kanıtlama, mazeret, özür

alicyclic
alisiklik

alidade
alidat

alien
yabancı, başka bir ülkeye ait, farklı, değişik, zıt, karşıt, ters, yabancı uyruklu kimse

alien subjects
yabancı uyruklu yurttaşlar

alienable
satılabilir, ferağı mümkün

alienate
soğutmak, yabancılaştırmak

alienation
yabancılaşma, soğuma, uzaklaşma, bir yere/ortama ait olmama duygusu, elinden alma

alienist
psikiyatr

aliens' law
yabancılar yasası

aliform
kanat şeklinde olan

alight
inmek, tutuşmuş, alev almış, yanan

alight on one's feet
ayağa kalkmak

alighting gears
iniş takımları

align
düzene sokmak, sıraya dizmek, hizaya getirmek

align with
ile aynı hizaya sokmak, ile anlaşmaya vardırmak

aligner
ayar aleti, ayar gönyesi

alignment
sıraya dizme, düzenleme, hiza, sıra

alike
aynı, benzer, okşar, benzer/aynı şekilde

aliment
yiyecek, gıda, beslenme

alimentary
sindirimsel, beslenmeyle ilgili

alimentary canal
sindirim borusu

alimentation
beslenme

alimony
nafaka

aliphatic
alifatik

aliquant
tümbölmez, bir sayıyı kalansız bölemeyen sayı

aliquot
tümbölen, bir sayıyı tam bölen sayı

alive
yaşayan, canlı, diri, yaşam dolu, hareketli

alive and kicking
sağ selamet,başı selamettir,hayat aşkı,canında can var,hâlâ ölmeyiptir

alive to
uyanık, duyarlı, farkında, haberdar

alive with
(canlı şeylerle) dolu, kaplı, kaynayan

alizarin
alizarin, kökboyası, kökkırmızısı

alkali
alkali

alkali cellulose
alkali selüloz

alkali metals
alkali metaller

alkali resistant
alkaliye karşı dayanıklı

alkalimeter
alkaliölçer

alkalimetry
alkaliölçüm, alkalimetri

alkaline
alkalik, kalevi

alkaline earth metals
toprak alkali metaller

alkaline fluid
alkalik sıvı

alkalinity
alkalilik

alkalinize
alkalileştirmek

alkalinizing
alkalileştirici

alkaloid
alkaloit

alkane
alkan

alkanet
sığırdili

alkannin
alkanin

alkene
alken

alkyd
alkit

alkyl
alkil

alkylation
alkilasyon

alkyne
alkin

all
mecmu,cümle,tüm,bütün,tam,istenilen,her,hepsi,tümüyle,bütünüyle,tamamen,tamamiyle,hamı,hamısı,her şey,herkes,her biri,her iki taraf

all aboard!
Herkes gemiye!,Binik kurtarıyor!,Hamı yerine!

all along
her vakit,öteden beri,başından beri,lap evvelden,hemişe

all along the line
bütün cihetten,bütünlükle

all along the road
bütün cihetten,bütünlükle

all along the way
bütün cihetten,bütünlükle

all around
çepçevre, dört yandan

all at once
aniden, birdenbire

all but
hemen hemen, neredeyse

all clear
tehlike geçti işareti

all fools' day
1 Nisan günü, 1 Nisan'da

all fours
dört ayak

all hands
herkes

all in
yorgun, bitkin, her şey dahil

all in all
neticede, sonuçta

all in one breath
bir nefeste

all in the day's work
normal, beklendiği gibi

all manner of
her tür

all night
bütün gece boyunca

all night long
bütün gece boyunca

all of a sudden
ansızın, birdenbire

all of a tremble
tir tir, zangır zangır titreyen

all out
tüm gücüyle

all over
her yer, her taraf, her yerde, her tarafta

all right
yakşı yağdayda,iyi,zarar görmemiş,idare eder

all rights reserved
her hakkı saklıdır

all silk
saf ipek, has ipek

all terrain vehicle
arazi vasıtası

all that
o kadar çok, öylesine

All that glitters is not gold
Parlayan herşey altın değildir

all the better
daha iyi, isabet

all the rage
çok moda

all the same
yine de, hepsi bir, fark yok

all the time
sürekli, boyuna

all the vogue
çok moda

all the year round
bütün yıl boyunca

all there
aklı başında

all told
yekun olarak

all too soon
çek erken

all weather
her havaya elverişli

all-embracing
her şeyi saran

all-inclusive
her şey dahil

all-nighter
bütün gece süren bir olay

all-purpose
çok maksatlı, her amaca uygun, kullanışlı

all-round
çok yönlü, çok meziyetli olan

Allah
Allah

allanite
allanit

allay
azaltmak, dindirmek, yatıştırmak

allegation
suçlama, itham, ileri sürme, sav, iddia

allege
iddia etmek, ileri sürmek

allegedly
sözde

allegiance
bağlılık, sadakat

allegoric
alegorik, kinayeli

allegorical
alegorik, dokundurmalı, mecazi, kinayeli

allegorically
alegorik olarak

allegorize
alegorilerle anlatmak

allegory
alegori, dokundurma, kinaye

allegretto
allegretto

allegro
allegro

allel
allel

allele
allel

allelic
allelik

allelomorph
allelmorf

allelomorphic
allelomorfik

allelotropic
alleltrop

allergen
alerjen

allergic
alerjik, sinir olan, nefret eden, sevmeyen, gıcık olan

allergy
alerji, hoşlanmama, sevmeme, nefret, gıcık

alleviate
hafifleme, yatışma, azalma, hafifletme, yatıştırma, azaltma

alleviation
hafifleme, yatışma, teselli

alley
dar sokak,dönge,geçit,patika,ara yol,bilye,misket

alley cat
sokak kedisi

alliaceous
sarımsaklı

alliance
kodak birliği, akrabalık, dünürlük, anlaşma, uyuşma, ittifak, bağlılık, birlik, birleşme

allied
müttefik, birbirine bağlı, bağlaşık

Allied Powers
Müttefik Kuvvetler

alligator
Amerika ve Çin'de yaşayan bir tür timsah

alligator pear
perse ağacının meyvesi

alliterate
aliterasyon yapmak

alliteration
aliterasyon, ses yinelemesi

allocate
ayırmak, pay etmek, tahsis etmek, ödenek ayırmak

allocation
ayırma, tahsis etme, ödenek ayırma, ödenek, pay

allocution
söylev, nutuk, hitabe

allogamy
allogami

allomeric
allomer

allometry
allometri

allomorph
alomorf

allomorphous
allomorf, allomorfik

allopath
alopat

allopathy
alopati

allophone
alofon

allot
pay etmek, bölüştürmek, ayırmak, tahsis etmek

allotment
tahsisat, ödenek, hisse, pay

allotment letter
tahsis mektubu

allotriomorphic
allotriomorf

allotrope
alotrop, allotrop, eşözdek

allotropic
alotropik, allotropik

allotropy
alotropi, allotropi, eşözdeklik

allow
bırakmak, izin vermek, ayırmak, sağlamak

allow for
göz önüne almak, hesaba katmak

allowable
bırakılabilir, izin verilebilir, olası

allowance
ödenek, tahsisat, cep harçlığı, göz yumma, tolerans, müsamaha, izin, özel bir araç için ayrılan, sağlanan para, pay

alloy
katışık,metal alaşımı

alloyed
alaşımlı

alloying
alaşımlama

allspice
yenibahar

allude
dokundurmak,anmak,adını çekmek,kinaye etmek,hatırlatmak,esaslanmak,isnat etmek,müracaat etmek,kaydetmek,istinat etmek,iham vurmak,ima etmek,nazarda tutmak,işaret etmek,baştan çıkarmak,cezbetmek,ayartmak,çekicilik,cazibe

allude to
kastetmek, ima etmek, anıştırmak

alluded to
adı geçen

allure
çekicilik, cazibe, baştan çıkarmak, ayartmak, cezbetmek, çekmek

allurement
büyüleme, çekme, cezbetme, şuhluk

alluring
cazip, akıl çelici, çekici

allusion
dokundurma, ima, kinaye

allusive
dokundurmalı, imalı

alluvial
alüvyonlu, lığlı

alluvial cone
birikinti konisi

alluvial deposit
alüvyon, lığ

alluvial plain
birikinti ovası

alluvion
sel, su basması, alüvyon, lığ

alluvium
alüvyon, lığ

ally
birleşmek, birleştirmek, müttefik ülke, dost, arkadaş

alma mater
öğrenim görülen okul

almanac
almanak

almandine
almandin, seylantaşı

almighty
herşeye kadir, çok büyük, müthiş, süper

almond
badem ağacı, badem

almond oil
bademyağı

almond shaped
badem şeklinde

almond tree
badem ağacı

almoner
yardım dağıtan görevli

almost
hemen hemen, az kalsın, neredeyse

alms
sadaka

almsgiving
sadaka verme, zekât verme, hayır yapma

almshouse
yaşlılarevi, darülaceze, düşkünler yurdu

almsman
düşkün, muhtaç

almucantar
almukantarât, yükseklik dairesi

aloe
sarısabır

aloeswood
kartal ağacı

aloft
yukarı, yukarıda, yukarıya

alogia
konuşamazlık

alone
tek başına, yalnız, yalnız, sadece

along
ileri, ileriye, yanına, yanında, birlikte, burada/buraya, orada/oraya

along with
ile birlikte

alongshore
kıyı boyunca

alongside
yanına, yanında, ile yan yana

alongside with
yanı sıra

aloof
soğuk, ilgisiz, uzak

aloofness
uzaklık, araya mesafe koyma, çekingenlik

alopecia
saç dökülmesi, kellik, alopesi

aloud
yüksek sesle

alp
yüksek dağ

alpaca
alpaka, alpaka kumaş

alpenstock
demir uçlu dağcı bastonu

alpha
Yunan abecesinin ilk harfi, alfa

alpha and omega
başlangıç ve bitiş, ilk ve son

alpha particle
alfa parçacığı, alfa taneciği

alpha radiation
alfa radyasyonu, alfa ışınımı

alpha radioactivity
alfa radyoaktivitesi

alpha rays
alfa ışınları

alphabet
alfabe, abece

alphabetic
alfabetik, abecesel

alphabetical
alfabetik, abecesel

alphabetically
alfabetik olarak

alphameric
alfamerik

alphamerics
harfler ve sayılar

alphanumeric
alfasayısal

alphanumerics
harfler ve sayılar

alpine
Alp dağlarına ya da diğer yüksek dağlara ilişkin, çok yüksek

alpine plant
alp bitkisi

alpine sun
ültraviyole lambası

Alpinist
alpinist, dağcı

already
zaten, çoktan, evvelce, daha önce, şimdiden

already available
halihazırda mevcut olan

Alsatian
Alsas çoban köpeği, Alsas'lı

also
da, dahi, hem, hem de, yine, ayrıca, aynı zamanda, yanısıra

also-ran
tabela yapamayan at

Alt key
ek karakter tuşu

altar
mimber

altazimuth
altazimut

alter
değişmek, başka türlü olmak, değiştirmek

alter course
rota değiştirmek

alter-ego
canciğer arkadaş, bir kimsenin ikinci kişiliği

alterable
değişebilir, değişik, değişir, değiştirilebilir

alteration
değiştirme, değişim, değişen şey, değişiklik

alterative
değiştirici, değiştiren

altercate
kavga etmek, atışmak

altercation
kavga, çekişme, anlaşmazlık

altered rock
başkalaşmış kaya, metamorfik kaya

alterego
çok yakın dost

alternate
değişimli, değişerek oluşan, bir o, bir öteki, almaşık, münavebeli, her iki günde bir

alternate angels
ters açılar

alternate days
günaşırı

alternate member
yedek üye

alternate-exterior angles
dışters açılar

alternately
nöbetleşe, sıra ile

alternating
birbirini izleyen, münavebeli

alternating current
alternatif akım, dalgalı akım

alternating load
alternatif yük

alternation
birbirini izleme, almaş, münavebe, değişim

alternation of generations
nesil değişimi

alternative
seçimli, diğer, başka, seçenek, iki şıktan biri, alternatif

alternator
alternatör

although
-e karşın, ise de, -dığı halde, olmakla beraber, olmasına rağmen, karamazdan

altigraph
yazıcı altimetre

altimeter
altimetre, yükseklik ölçer

altitude
denizden yükseklik, yüksek yerler ya da alanlar

altitude above sea level
deniz seviyesinden yükseklik

altitude control
yükseklik kontrolü

altitude recorder
yazıcı altimetre, yükselti yazıcı

alto
alto

alto-relievo
yüksek kabartma

altocumulus
altokümülüs

altogether
bütünlükle,tamamen,tümüyle,cemi,bütün bütün,büsbütün,umumen,bitev,hamısı,herşeye rağmen,neticede,yine de

altostratus
altostratus

altruism
özgecilik, özünden önce başkalarını düşünme

altruist
başkalarını düşünen kimse, özgeci

altruistic
özverili, fedakâr

alum
şap

alum mordant
şap mordanı

alum stone
şaptaşı

alumed
şaplı

alumina
alüminyum oksit, alümin

aluminate
alüminat

aluminium
alüminyum

aluminium coated
alüminyum kaplı

aluminium oxide
alüminyum oksit

aluminium paint
alüminyum boya

aluminium powder
alüminyum tozu

aluminium sheet
alüminyum levha

aluminium sulfate
alüminyum sülfat

aluminium tube
alüminyum tüp

aluminium-coat
alüminyum kaplamak

aluminization
alüminyum ile kaplama

aluminize
alüminyum ile kaplamak

aluminized
alüminyum kaplı

aluminothermics
alüminotermi

aluminous
şaplı

alumna
eski kız mezun

alumnus
eski erkek mezun

alunite
şaptaşı

alveolar
dişyuvasına ait

alveolate
petekli, delikli

alveolus
alveol, diş yuvası

alvine
bağırsakla ilgili

alvite
alvit

always
her zaman,daima,hemişe,hep,sonuna dek,daima,durmadan,hep

alyssum
deliotu

am
-im, -ım, um, üm

amadou
kav

amain
şiddetle, var kuvvetiyle, tam kuvvetle

amalgam
civa bileşiği, amalgam, metal karışımı

amalgamate
birleşmek, katılmak, birleştirmek, katmak

amalgamation
karışma, karışım, alaşım, katılma

amanuensis
kâtip, yazman, yazıcı

amaracus
mercanköşk otu

amaranth
horozibiği

amaranthine
mor, solmaz, ebedi

amarantite
amarantit

amaryllis
nergiszambağı

amass
biraraya getirmek, toplamak, yığmak, biriktirmek, bir araya gelmek

amateur
amatör,heveskâr,deneyimsiz kimse,beceriksiz

amateur movie camera
amatör film kamerası

amateurish
amatörce, beceriksiz, kalitesiz

amative
aşkla ilgili

amatory
âşıkane, şehvetli

amaurosis
amoroz

amaze
şaşırtmak, hayrete düşürmek

amazement
hayret, şaşkınlık, ağzı açık kalma

amazing
şaşırtıcı, hayrete düşürücü

amazingly
şaşılacak derecede, afal afal

Amazon
Amazon nehri, kadın şavaşçı, kuvvetli kadın

Amazonian
Amazon nehrine ait, Amazona ait, savaşçı, erkil

amazonite
amazonit

ambage
dolambaçlı yol

ambassador
büyükelçi

ambassadress
sefire

amber
kehribar, kehribar rengi

ambergris
amber

ambidexter
iki elini aynı şekilde kullanabilen kimse

ambidexterity
iki elini de aynı şekilde kullanabilme

ambidextrous
iki elini aynı biçimde kullanabilen

ambience
bir yerin havası, ortam, çevre

ambient
çevredeki, çevreyi saran

ambient air
ortam havası, çevre havası

ambient noise
çevre gürültüsü, bozucu gürültü

ambient temperature
çevre sıcaklığı

ambiguity
belirsizlik, anlam belirsizliği

ambiguous
belirsiz, şüpheli, muğlak, çapraşık

ambiguously
muğlak olarak

ambiguousness
muğlaklık, şüphelilik, çapraşıklık, belirsizlik

ambipolar
ambipolar

ambit
alan, saha, çevre, ortam, muhit, etraf

ambition
hırs, tutku, istek, şiddetle istenen şey

ambitious
hırslı, tutkulu, çok istekli, tutkun, başarma isteği olan, azimli

ambitiously
ihtirasla, hevesle

ambitiousness
ihtiras, heves

ambivalence
belirsizlik

ambivalent
zıt/çelişik duygular taşıyan, kararsız

amble
yavaş yavaş yürümek, rahvan gitmek, rahvan, rahat yürüyüş

ambler
rahvan yürüyen at

ambo
vaiz kürsüsü

ambrosia
leziz şey

ambrosial
nefis, enfes, mükemmel

ambulance
ambülans, cankurtaran

ambulant
seyyar, gezici

ambulate
gezmek

ambulation
gezme, dolaşma

ambulatory
gezilebilir, kemerli yol

ambuscade
pusu, tuzak

ambush
pusuya düşürmek, tuzak kurmak, pusu, tuzak, pusuya yatılan yer

ameliorate
düzeltmek, iyileştirmek

amelioration
düzeltme, iyileştirme, ıslah

amen
amin

amenability
uysallık, yumuşak başlılık

amenable
uysal, yumuşak başlı, sorumlu, uygun, uyumlu

amend
düzeltmek, ıslah etmek, değişmek, değiştirmek

amendable
tadil edilebilir, düzeltilebilir

amendatory
ıslah edici, düzeltici

amendment
değişiklik, düzeltme, değiştirme, ıslah

amendment motion
değişiklik önergesi

amendment of law
kanunu değiştirme

amends
telafi etmek

amenities
hayatı kolaylaştıran şeyler, rahatlıklar

amenity
rahatlık, konfor

amerce
para cezasına çarptırmak, ceza vermek

America
Amerika

American
Amerikalı, Amerikan

American Indian
Amerikan yerlisi

Americanism
Amerikan İngilizcesi, Amerikancılık

Americanize
Amerikalılaştırmak, Amerikalılaşmak

americium
amerisyum

ametabolic
ametabolik

amethyst
ametist, kırmızımsı mavi, mor renk

Amharic
Habeşistan'ın resmi dili

amiability
sevimlilik, yumuşak başlılık, iyi huyluluk

amiable
sevimli, iyi huylu, yumuşak başlı, samimi

amiably
tatlılıkla

amianthus
amyant

amicability
dostluk, arkadaşlık, samimiyet

amicable
dostça, dosthane

amicably
dostça, barışçı olarak

amid
ortasında, arasında

amide
amit

amidol
amidol

amidships
gemi içinde/ortasında

amidst
(edat) ortasına, ortasında

amine
amin

amino-
(önek) amino

aminoacid
aminoasit

aminophenol
aminofenol

amiss
kötü, yanlış, kusurlu

amitosis
amitoz

amitotic
amitotik

amity
dostluk, arkadaşlık, dostça davranış

amixia
amiksi

ammeter
ampermetre, amperölçer

ammine
ammin

ammonal
ammonal

ammonia
amonyak

ammoniac
amonyakla ilgili

ammoniac gum
amonyak zamkı

ammonite
ammonit

ammonium
amonyum

ammonium acetate
amonyum asetat

ammonium carbonate
amonyum karbonat

ammonium chloride
amonyum klorür

ammonium hydrate
amonyum hidrat

ammonium hydroxide
amonyum hidroksit

ammonium nitrate
amonyum nitrat

ammonium sulphate
amonyum sülfat

ammonium sulphide
amonyum sülfür

ammonization
amonizasyon

ammunition
cephane, mühimmat

ammunition store
mühimmat deposu

amnesia
amnezi, bellek kaybı, bellek yitimi

amnesty
genel af

Amnesty International
Uluslararası Af Örgütü

amnion
amnios

amniotic
meşime ile ilgili

amniotic fluid
meşime içindeki sıvı

amniotic sac
meşime boşluğu

amoeba
amip

amoebic
amibik

amoebic dysentery
amipli dizanteri

amok
çılgın, sapıtmış, deli gibi

amomum
kakule

among
ortasında, arasında, -den biri, içinde, arasında, aralarında, arasında

amongst
(edat) aralarında, arasında, kucağında

amoral
ahlak dışı, ahlaksız

amorality
ahlaksızlık

amorous
sevdalı, cinsel aşka eğilimli

amorously
be âşıkane

amorousness
âşıklık

amorphism
amorfluk, şekilsizlik

amorphous
şekilsiz, amorf, özelliksiz, biçimsiz

amorphous structure
biçimsiz yapı, amorf yapı

amortise
amorti etmek

amortization
amortisman, sönüm, itfa, aşınma

amortize
amortize etmek, sönümlemek, itfa etmek

amount
miktar,kemiyet,tutar

amount to
olmak, etmek, varmak

amour
aşk (macerası)

amourpropre
izzetinefis, onur

amp
amper, amplifikatör, amfi

ampelite
ampelit

amperage
amperaj, amper miktarı

ampere
amper

ampere-hour
amper-saat

ampersand
& işareti

amphetamine
amfetamin

amphibian
hem suda hem karada yaşayabilen hayvan, ikiyaşayışlı, hem karada hem suda gidebilen araç, yüzer gezer araç

amphibian tank
amfibi tank

amphibious
ikiyaşayışlı, amfibi, yüzergezer

amphibole
amfibol

amphibolic
amfibolik

amphibolite
amfibolit

amphibology
belirsizlik

amphiprotic
amfiprotik

amphitheatre
amfiteatr

amphora
amfora, iki kulplu eski bir tür testi

amphoteric
amfoter

amphoteric oxide
amfoter oksit

ample
gerektiğinden çok, bol, yeterli, geniş, büyük

ampleness
bolluk, genişlik

amplification
büyültme, genişletme, gürleştirme, yükseltme

amplifier
amplifikatör, yükselteç

amplifier tube
amplifikatör lambası

amplifier valve
amplifikatör lambası

amplify
genişletmek, gücünü artırmak, yükseltmek

amplitude
bolluk, genişlik, genlik

amplitude modulation
genlik modülasyonu

amply
bol bol, fazlasıyla, kâfi miktarda, çokça

ampoule
ampul

ampule
ampul

ampulla
şişe, kabarcık

amputate
bir kılganı kesmek

amputation
bir kılganın kesilmesi

amputee
bacağı veya kolu kesilen kişi

amulet
muska, nazarlık

amuse
eğlendirmek

amusement
eğlence

amusement park
lunapark

amusing
hoş, eğlendirici, zarif, şaka yapan

amusingly
hoş bir şekilde, eğlendirici bir şekilde

amygdalate
badem gibi

amygdalic
bademden yapılmış

amygdalin
amigdalin

amygdaloid
badem biçiminde, bademcik taşı

amyl
amil

amyl acetate
amil asetat

amyl alcohol
amil alkol

amylaceous
nişastalı

amylase
amilaz

amylene
amilen

amylic
amille ilgili, amilik

amyloid
nişastalı

amylum
nişasta

an
(art.) bir

an ace in the hole
vasıta üstünlüğü,gizli/gözegörünmez üstünlük

an idle hour
boş vakit

ana-
(önek) yukarı, tekrar

anabasis
ateşin yükselmesi

anabatic wind
anabatik rüzgâr

anabolism
anabolizma

anachronism
çağ aşımı

anaconda
anakonda

Anadolu University
Anadolu Üniversitesi, Anadolu Birdemi

anaemia
kansızlık, anemi

anaemic
kansız, anemili, anemik

anaerobe
havasız yerde yetişip yaşayabilen mikroorganizma

anaerobic
havasız yerde yetişip yaşayabilen

anaerobic bacteria
oksijensiz yaşayabilen bakteriler

anaerobic respiration
oksijensiz solunum

anaesthesia
anestezi, duyum yitimi

anaesthetic
uyuşturucu

anaesthetist
narkozcu

anaesthetize
anestezi yapmak, narkoz vermek, duyumsuzlaştırmak

anaglyph
anaglif

anagram
çevrik sözcük, evirmece

anal
anüse ilişkin, anal

anal fin
anüs yüzgeci

analcime
analsim

analectic
seçme

analects
seçme eserler veya parçalar

analgesia
acı yitimi, analjezi

analgesic
ağrı kesici, ağrı kesen ilaç

analog
analog, örneksel

analogic
kıyaslanabilen, kıyas yoluyla, benzeterek

analogical
kıyaslanabilen

analogous
benzer, yakın, paralel

analogue
birşeyin benzeri olan şey

analogy
benzerlik, örnekseme

analphabetic
okuması yazması olmayan

analyse
analiz etmek, çözümlemek

analyser
analizör, çözümleç

analysis
çözümleme, analiz etme, analiz, tahlil

analyst
analiz yapan kimse, ruh çözümcü

analytic
tahlili, analitik, çözümsel

analytical
çözümsel, analitik

analytical chemist
analitik kimyager

analytical chemistry
analitik kimya, çözümsel kimya

analytical geometry
analitik geometri, çözümsel geometri

analyze
çözümlemek, analiz etmek, tahlil etmek, incelemek

analyzer
analizör, çözümleç

anamorphic
anamorfoz

anamorphic lens
anamorfozör, anamorfozcu mercek

anamorphosis
anamorfoz

ananas
ananas

anaphase
anafaz

anarchic
anarşik, anarşiye ilişkin

anarchical
kanun tanımayan, karmakarışık

anarchism
anarşizm, başsızlık, kargaşacılık

anarchist
anarşist

anarchy
anarşi, kargaşa

anastigmatic
anastigmat

anastomosis
iki damarın birleşmesi

anatase
anataz

anathema
aforoz, lanetleme

anathematize
aforoz etmek, lanetlemek

Anatolia
Anadolu

Anatolia News Agency
Anadolu Ajansı

Anatolian
Anadolulu

anatomical
anatomik, yapıbilimsel, yapısal

anatomist
anatomi uzmanı, anatomist

anatomize
parçalara ayırıp incelemek, teşrih etmek

anatomy
anatomi, yapıbilim

ancestor
ata

ancestral
atalara ilişkin, atadan kalma

ancestry
soy, atalar

anchor
gemi demiri,çapa,çıpa,lenger,levber,güven veren şey/kimse,güven kaynağı,çapa atmak,demirlemek,sıkıca tutturmak/bağlamak,sıkıca bağlanmak,tutmak

anchorage
gemilerin demirleme yeri, liman

anchorite
münzevi

anchovy
hamsi

anchusa
sığırdili, öküzdili

ancient
çok eski, Romalılar ve Yunanlılar zamanına ait, eski

ancient Rome
eski Roma

ancient times
eski zamanlar

ancillary
yardımcı, yan

ancon
ankon

and
ve,ile,ma,ve,sonra,daha sonra,ve bu yüzden,-bundan dolayı,ya,bes

and all that jazz
ve bunun gibi ıvır zıvır

and how
hem de ne biçim

and so forth
ve saire, ve benzeri şeyler, filan fıstık

and so on
ve benzeri şeyler, ve saire

and what not
ve benzeri şeyler, vesaire

and what's more
üstelik

Andalusia
Endülüs

andante
andante, yavaşça

andantino
andantino

andesine
andezin

andesite
andezit, ankarataşı

andiron
ocağın demir ayaklığı

androgynous
erselik, ikicinslikli, ikieşeyli

android
androit

anecdotal
fıkra biçiminde

anecdote
kısa öykü, fıkra, anekdot

anechoic
yankısız

anemia
kansızlık, anemi

anemic
kansız, anemik

anemograph
anemograf, yelyazar

anemography
anemografi

anemology
anemoloji, rüzgâr bilgisi

anemometer
anemometre, yelölçer, rüzgârölçer

anemometry
anemometri

anemone
anemon çiçeği

anemoscope
anemoskop

anent
(edat) dair, ilgili, bitişik

aneroid
aneroit, sıvısız

aneroid altimeter
aneroit altimetre

aneroid barometer
aneroit barometre

aneroid calorimeter
aneroit kalorimetre

aneroid thermometer
kadranlı termometre

aneshesiologist
anestezi uzmanı

anesthesia
duyum yitimi, anestezi

anesthetic
anestezik, uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, anestezik

anesthetist
narkozitör

anesthetize
narkoz vermek, uyuşturmak

anethole
anetol

aneurism
anevrizma, damar genişlemesi

anew
yeniden, yeni bir biçimde

anfractuosity
girintili çıkıntılı olma

angary
angarya

angel
melek, melek gibi insan

angelfish
maymunbalığı

angelic
melek gibi, meleklere özel

angelica
melekotu

anger
öfke, kızgınlık, hiddet, öfkelendirmek, kızdırmak, hiddetlendirmek

angina
anjin

angina pectoris
göğüs anjini

angiosperm
kapalı tohumlu bitki

angle
açı,bucak,bakış açısı,açı yapmak,açı oluşturmak

angle iron
köşebent, L demiri

angle of incidence
gelme açısı

angle of reflection
yansıma açısı

angle of sight
görüş açısı

angle of vision
görüş açısı

angled
açılı, köşeli, zaviyeli

angler
olta ile balık tutan kimse, fenerbalığı

angleworm
solucan

Anglican
Anglikan, Anglikan

Anglicism
ingiliz özelliği

anglicize
ingilizleştirmek, ingilizleşmek

angling
oltayla balık avlama

Anglo-
(önek) ingiliz

Anglo-American
Anglo-Amerikan

Anglo-Saxon
Anglosakson, Anglosakson

anglophobe
ingiliz düşmanı, ingiliz aleyhtarı

anglophobia
ingiliz düşmanlığı

anglophone
ingilizce konuşan

Angola
Angola

Angolan
Angolalı

angora
tiftik dokuma

angora wool
tiftik, moher

angrily
kızgınlıkla, öfkeyle, hiddetle

angry
kızgın, öfkeli, dargın, (hava) fırtınalı

angstrom
angstrom

anguish
şiddetli ıstırap, elem, keder, acı

anguished
ıstıraplı, acılı, kederli

angular
köşeli,açılı,sivri,zayıf,bir deri bir sümük,arkadaşlık kurması zor

angular acceleration
açısal ivme

angular distance
açısal uzaklık

angular joints
açısal eklemler

angular measure
açısal ölçü

angular motion
deveran, dönme

angular velocity
açısal hız

angularity
açılı olma, köşeli olma

anhelation
nefes darlığı

anhydride
anhidrit

anhydrous
susuz

anil
çivitotu

aniline
anilin

aniline dye
anilin boya

animadversion
eleştiri, kınama, tenkit, çekiştirme

animadvert
eleştirmek, çekiştirmek

animal
hayvan, kaba kişi, hayvansal, hayvani, bedensel, vücutla ilgili

animal breeding
hayvan besleme

animal breeding centre
hayvan üretme merkezi

animal cell
hayvan gözesi, hayvan hücresi

animal fat
hayvansal yağ

animal feed
hayvan yemi

animal feed factory
yem fabrikası

animal food
hayvan yemi

animal heat
vücut sıcaklığı

animal husbandry
hayvan yetiştirme

animal kingdom
hayvanlar âlemi

animal magnetism
cinsel çekicilik

animal product
hayvansal ürün

animal psychology
hayvan psikolojisi

animal remains
hayvan kalıntıları

animal spirits
canlılık, hayatiyet

animal starch
glikojen

animal waste
hayvansal artık

animalcule
hayvancık

animalism
hayvanilik

animalization
hayvanlaştırma

animalize
yüne benzetmek

animate
canlı, yaşayan, canlandırmak, heyecan katmak

animated
canlı, hareketli

animated cartoon
çizgi film

animation
canlılık, yaşam, ruh, heyecan

animato
animato

animator
ressam, canlandırıcı, canlandıran

animism
animizm

animistic
animistik

animosity
kin, düşmanlık

animus
kötü niyet, ters mizaç, düşmanlık

anion
anyon

anionic
anyonik

anise
anason

aniseed
anason tohumu, anason

anisette
anasonlu içki, rakı

anisole
anizol

anisometric
anizometrik

anisotonic
anizotonik

anisotropic
anizotrop, eşyönsüz

anisotropy
anizotropi, eşyönsüzlük

ankerite
ankerit

ankle
ayak bileği eklemi, ayak bileği

ankle bone
aşık sümüğü

ankle boot
yarım çizme, bot

ankle shoes
atkılı ayakkabı

ankle sock
kısa çorap, soket

ankle strap
ayakkabı atkısı

anklet
halhal, soket, kısa çorap, tozluk

ankylosis
ankiloz, eklem katılaşması

anna
(Hint parası) rupinin on altıda biri

annalist
tarihçi, kronik yazarı

annals
tarihsel olaylar

anneal
tavlamak, tav vermek, yumuşatmak

annealed glass
tavlanmış cam

annealing
tavlama

annelid
halkalı

annex
istila etmek, müsadere etmek, eklemek, katmak

annexation
müsadere, ilhak

annexe
ek yapı, müştemilat, ek

annexed budget
katma bütçe

annihilate
yok etmek

annihilation
yok etme

anniversary
yıldönümü

anno Domini
milattan sonra

Anno Hegirae
Hicri yıl

annotate
(kitaba) açıklayıcı notlar koymak, çıkmalar yapmak

annotation
çıkma, not

annotator
yorumcu, tefsirci

announce
yüksek sesle bildirmek, anons etmek, bildirmek, ilan etmek, duyurmak

announcement
ilan, anons, bildiri, duyuru

announcer
spiker

annoy
kızdırmak, sinirlendirmek, can sıkmak, baş ağrıtmak

annoyance
can sıkma, baş ağrıtma, sıkıntı/üzüntü kaynağı

annoying
sinirlendirici, can sıkıcı, taciz edici

annual
yıllık, yılda bir kez, her yıl, bir yıllık bitki

annual general meeting
yıllık genel kurul toplantısı

annual income tax return
yıllık gelir beyannamesi

annual leave
yıllık izin

annual precipitation
yıllık yağış

annual rainfall
yıllık yağış

annual report
yıllık rapor

annual ring
yıl halkası, yaş halkası

annual runoff
yıllık akım

annual throughput
yıllık akım

annually
her sene, yılda bir

annuitant
yıllıkçı, yıllık (ödenek) alan kimse

annuity
bir kimseye verilen sabit yıllık maaş, yıllık emekli maaşı

annuity contract
ölünceye kadar bakma akdi

annul
bozmak, yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek

annular
halka biçiminde, halkalı

annular eclipse
dairesel tutulma

annular vault
kemerli tonos

annulate
halkalı

annulated
halkalı

annulation
halka şekli, halka

annulet
halkacık

annulment
iptal, fesh, yürürlükten kaldırma, ilga

annulose
halka şeklinde

annulus
halka

annunciate
ilan etmek, bildirmek

annunciation
ilan, bildiri, haber

annunciator
işaret cihazı, alarm cihazı

anode
anot, artıuç

anode circuit
anot devresi

anode current
anot akımı

anodic
anotsal, anodik

anodize
anotlamak

anodyne
ağrı kesici

anomalistic
anomalistik

anomalous
normal olmayan, anormal

anomaly
anomali, düzgüsüzlük, sapaklık, anormal kişi/şey

anon
yakında

anonym
ismi bilinmeyen yazar, adsız

anonymity
yazarı bilinmeyiş, gerçek ismini saklama

anonymous
anonim, adsız, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyen

anopheles
anofel

anorak
anorak, parka

anorexia
iştahsızlık

anorthic
anortik

anorthite
anortit

anorthose
anortoz

anorthosite
anortozit

anosmia
anozmi, kokualmazlık

another
başka, diğeri, öbürü, bir başkası, başkası, başka birisi

anoxia
kanda oksijen azlığı, dokuda oksijen azlığı

anserine
kazlarla ilgili, kaz kafa, mankafa, kaz gibi

answer
yanıt, cevap, karşılık, yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, tanımlamak, uymak, eşit olmak, yeterli olmak, tatmin edici olmak

answer back
terbiyesizce cevap vermek

answer for
sorumlu olmak, ödemek, karşılığını vermek

answer the door
kapıya bakmak

answer the phone
çınkaya bakmak

answerable
sorumlu, yükümlü

answerback
karşılık

answerless
cevapsız, yanıtsız

ant
karınca,karışka,kumurska

ant lion
kumurska aslanı

ant-hill
kumurska yuvası

antacid
mide ekşimesini tedavi eden, ekşiliğe karşı, asit giderici (şey), antiasit

antagonism
düşmanlık, kin

antagonist
hasım, rakip

antagonistic
zıt, muhalif, düşman, karşıt

antagonistically
muhalefet ederek, karşı çıkarak

antagonize
düşman etmek

antalgic
ağrı kesici

antarctic
Güney Kutbuyla ilgili

antarctic circle
güney kutbu dairesi

Antarctica
Antarktika

ante
önce, (edat) önce, önceki

ante meridiem
öğleden önce, sabah

anteater
karıncayiyen

antebellum
savaştan önceki

antecedence
önce olma, öncelik, öncellik

antecedent
önce gelen,önceki,evvelki,kabakki

antecedents
atalar

antechamber
küçük oda, bekleme odası, ön yanma odası

antedate
eski tarih atmak, önce gelmek, önce olmak

antediluvian
Tufandan evvelki devre ait, çok yaşlı adam, çok yaşlı kimse

antefix
antefiks, yüz tuğlası

antelope
antilop

antenatal
doğum öncesi

antenna
sırgavıl, anten

antenna cord
sırgavıl kordonu

antenna tuning
sırgavıl ayarı

antennule
antencik, küçük duyarga

antenuptial
evlilik öncesi

anterior
önceki, daha eski, öne yakın olan

anteroom
içinden başka odaya geçilen oda, bekleme odası

anthem
şükran ve sevinç duası

anthemion
antemiyon

anther
başcık

anthocyanin
antosiyanin

anthological
antolojik

anthologist
antoloji düzenleyen kimse

anthology
antoloji, seçki

anthracene
antrasen

anthracene dye
antrasen boyası

anthracene oil
antrasen yağı

anthracite
antrasit, parlak kömür

anthraquinone
antrakinon

anthrax
şarbon, karakabarcık

anthrone
antron

anthropocentric
antroposentrik

anthropoid
insan benzeri, insansı, maymunsu

anthropological
antropolojik, insanbilimsel

anthropologist
antropolog, insanbilimci

anthropology
antropoloji, insanbilim

anthropometric
antropometrik

anthropometry
antropometri

anthropomorphism
insanbiçimcilik, antropomorfizm

anthropomorphous
insan şeklinde

anthropophagi
yamyamlar

anthropophagous
insan eti yiyen, yamyam

anthropophagy
yamyamlık

anti-
(önek) karşı, zıt, ters, aksi

anti-interference
antiparazit, parazit giderici

anti-Semite
Yahudi aleyhtarı, Yahudi karşıtı

anti-Semitic
Yahudilerin aleyhinde olan

anti-Semitism
Yahudi düşmanlığı

antiaircraft
uçaksavar

antiaircraft gun
uçaksavar topu

antibiotic
antibiyotik

antibody
antikor

antic
soytarılık, maskaralık, tuhaflık

anticatalyst
antikatalizör, negatif katalizör, karşıtezgen

anticathode
antikatot, karşıt katot

antichlor
antiklor, klor giderici

antichristian
Hıristiyanlığa karşı çıkan

anticipate
ummak, beklemek, olacağını sezmek ve önceden eyleme geçmek, birinden daha önce davranmak, vaktinden önce söylemek/yazmak

anticipation
umma, bekleme, bekleyiş, önceden sezme

anticipatory
önceden yapılan

anticlimax
ani düşüş, ani değişiklik, heyecan verici şey

anticlinal
antiklinal, yukaçla ilgili

anticline
yukaç

anticlockwise
saat akrebinin döndüğü yönün tersine

anticoagulant
antikoagülan, pıhtılaşma önleyici

anticoincidence
antikoensidans

anticonvulsant
çırpınmayı önleyen ilaç

anticorrosion
antikorozyon, yenimönleme, karşıyenim

anticorrosive
antikoroziv, yenimönler

anticosecant
ark kosekant

anticosine
ark kosinüs

anticotangent
ark kotenjant

antics
maskaralık, soytarılık

anticyclone
antisiklon, karşı döngü

anticyclonic
antisiklonik

antidepressant
antidepresan, antidepresan

antiderivative
terstürev, belgisiz tümlev

antidiuretic
idrar hacmini azaltan

antidiuretic hormone
hipofiz arka bezi tarafından salgınan hormon türü

antidotal
panzehire ait

antidote
panzehir, karşıtağı

antifebrile
ateş düşürücü

antiferromagnetic
antiferromanyetik

antiferromagnetism
antiferromanyetizma

antifouling
çürüme önleyici

antifreeze
antifriz

antifreezing
donma önleyici

antifriction
sürtünmeye karşı, antifriksiyon, sürtünmesizlik

antigen
antijen

antihalation
antihalo, ağılönler

antihero
olumsuz özellikleri olan kahraman

antihistamine
antihistamin, soğuk algınlığı önleyici

antiknock
vuruntu önleyici

antilepton
antilepton

antilogarithm
antilogaritma

antilogy
karşıtlık, tezat

antimacassar
koltuk örtüsü

antimalarial
sıtmaya karşı kullanılan

antimatter
anti madde, karşıt özdek

antimissile
roketsavar, roketsavar

antimonial
antimuanlı

antimony
antimon, antimuan

antimony salt
antimon tuzu

antimonyl
antimonil

antineutrino
antinötrino

antineutron
antinötron, karşıtnötron

antinode
dalga karnı

antinomian
edepsiz kişi, ahlaksız kişi

antinomianism
ahlaksızlık

antinomy
antinomi, çatışkı, zıtlık

antinovel
duygusal ağırlıklı roman

antioxidant
oksit giderici, pas önleyici

antiparallel
tersparalel, terskoşut

antiparticle
antipartikül, karşıtparçacık

antipasto
meze

antipathetic
hoşlanılmayan, beğenilmeyen, antipatik, sevimsiz, soğuk

antipathy
hoşlanmama, beğenmeme, antipati, sevmezlik

antipersonnel
insanlara karşı kullanılan

antiperspirant
ter kesici ilaç

antiphlogistic
iltihabı azaltan

antiphonal
karşılıklı okuma ile ilgili

antiphony
antifoni, karşılıklı okunan ilahi

antiphrasis
bir sözcüğün zıt anlamda kullanılması

antipodal
yeryüzünün aksi tarafında olan

antipode
antipot

Antipodes
Avustralya ve Yeni Zelanda, yeryüzünün aksi tarafında bulunan yer

antiproton
antiproton

antipyretic
ateş düşürücü, ateş düşürücü

antiquarian
antika meraklısı, antikacı

antiquary
antika meraklısı

antiquate
eskitmek

antiquated
antika olmuş, eski, modası geçmiş, yaşı ilerlemiş, yaşlı

antique
antik, eski moda, antika, antika eşya

antiqueness
antikalık, eskilik

antiquities
eski zamandan kalma yapıtlar

antiquity
eski çağlar, eski yapıtlar

antirachitic
raşitizme karşı ilaç

antiresonance
antirezonans

antirrhinum
aslanağzı

antirust
pas önleyici

antirust paint
pas önleyici boya

antiscorbutic
skorbüt hastalığını önleyen ilaç

antisepsis
antisepsi

antiseptic
antiseptik

antiseptically
antiseptik suretiyle

antiserum
aşı, antiserum

antislavery
köleliğe karşı

antisocial
topluma zararlı ya da düşman, bencil

antispasmodic
antispazmodik

antistatic
antistatik

antisubmarine
denizaltı avcı gemisi

antisymmetric
antisimetrik, tersbakışımlı

antisymmetry
antisimetri, tersbakışım

antitank
tanksavar

antitank gun
tanksavar topu

antithesis
tezat, karşıtlık, antitez, karşısav

antithetic
karşıt olan, tezatlı

antithetical
karşıt, zıt

antithetically
tezat oluşturarak

antitoxic
antitoksik

antitoxin
antitoksin

antitrade wind
üstalize

antitrades
ters alize rüzgârları

antitrust
antitröst, tröst karşıtı

antitype
olacağı önceden ima edilen olay

antler
geyik boynuzu

antlered
boynuzlu

antlerite
antlerit

antlers
geyiğin çatallı boynuzları

antonym
zıt/karşıt anlamlı sözcük

antonymy
karşıtanlamlılık

antrum
oyuk, antrum

anus
anüs, makat

anvil
örs,örs sümüğü

anviltop
sivri uçlu fırtına bulutu

anxiety
korku, endişe, tasa, kaygı, endişe kaynağı/nedeni, şiddetli istek

anxious
korkulu, tedirgin, meraklı, korkuya yol açan, tedirginliğe neden olan, çok istekli, çok arzulu

anxiously
endişe ile, istekle

anxiousness
endişe, huzursuzluk

any
birisi, biri, kimse, herhangi birisi, birazcık olsun, biraz da olsa, azıcık, hiç

any longer
artık, daha fazla

any more
artık, daha fazla, daha çok

any more than
-den daha fazla

any number of
çok, birçok

anybody
herkes, kim olursa, herhangi birisi, birisi, kimse, hiç kimse

anybody else
başka biri

anyhow
gelişigüzel bir biçimde, rastgele, herşeye rağmen, yine de, neyse

anyone
herkes, birisi, kimse, biri, kim

anyplace
herhangi bir yer, nerede olursa olsun

anything
(herhangi) bir şey,bir zat,hiç bir şey,her şey,ne olsa

anything but
olmasın da ne olursa olsun

anything else
başka bir şey

anyway
her durumda, ne olursa olsun, yine de, neyse, her neyse

anywhere
her/hiç bir yerde/yere, neresi/nereye/nerede olursa olsun

anywhere else
başka bir yere, başka bir yerde

anywise
her nasıl olursa

aorist
geniş zaman, aorist

aorta
aort, ana atardamar

aortal
aortla ilgili

aortic
aortla ilgili

Ap
nisan, on iki havariden biri

apace
çabuk, süratle, hızla

apache
apaçi, apaş

apart
ayrı, uzakta, parçalar halinde, bölüm bölüm, parça parça, ayrılmış, ayrı, bağsız, farklı düşüncede, düşünce olarak farklı, uyuşmayan

apart form
-den başka

apart from
-den başka, bir yana

apartheid
ırk ayrımı

apartment
lüks daire, apartman dairesi

apartment building
apartman

apartment house
apartman

apathetic
duygusuz, duyarsız, ilgisiz

apathy
duygusuzluk, duyarsızlık, ilgisizlik

apatite
apatit

ape
(kuyruksuz) maymun, taklitçi, başkalarını taklit eden kişi, taklit etmek, taklidini yapmak

apeak
dikey olarak, apiko

aperient
müshil, laksatif, müshil, laksatif

aperiodic
aperiyodik, dönemsiz

aperitif
aperitif, açar

aperture
delik, boşluk, fotoğraf makinesi açıklığı

apery
taklitçilik

apetalous
(çiçek) yapraksız

apex
zirve, doruk, en yüksek çekit, tepe

aphasia
afazi, söz yitimi

aphelion
günöte

aphid
yaprakbiti, fidanbiti

aphonia
afoni, ses kısılması

aphorism
atasözü, özdeyiş, vecize

aphoristic
darbımesel niteliğinde

aphotic
ışıksız

aphrodisiac
afrodizyak, cinsel arzu uyandıran, afrodizyak

aphtha
pamukçuk

aphthous fever
aft (humması)

aphyllous
yapraksız

apian
arılarla ilgili

apiarist
arıcı

apiary
insan eliyle yapılmış arı kovanı

apical
doruk ile ilgili, uçta bulunan, apikal

apical cell
tepe hücresi, tepe gözesi

apical growth
uçtan büyüme, apikal büyüme

apiculture
arıcılık

apiculus
apikül

apiece
her biri için, herbiri, herbirine, adam başı, tanesi

apish
maymun gibi, salak, taklitçi

apishly
maymun gibi, taklit ederek

apishness
taklitçilik

aplanatic
aplanatik, sapınçsız

aplasia
bir uzvun tam gelişmemesi

aplite
aplit

aplomb
özüne güven, tutarlılık, denge

apnoea
soluk almanın dinmesi

apocalypse
kıyamet, dünyanın sonu, kıyamet günü olacakları bildirme

apocalyptic
vahye ait

apocalyptically
vahiy şeklinde, vahiy ifade ederek

apochromatic
apokromatik

apocrypha
apokrifa

apocryphal
sahte, uydurma, sonradan uydurulmuş

apodal
ayaksız

apoenzyme
apoenzim

apogee
en yüksek ya da en uzak çekit, doruk, zirve, yeröte, gücün/başarının zirvesi, zirve, doruk

apolitical
politik olmayan

apollo
çok yakışıklı genç adam

apologetic
özür dileyen, (rahatsız etmekten) çekinen

apologetical
itiraz beyan eden

apologetically
özür dileyerek

apologetics
dinsel inançları savunan ilahiyat dalı

apologia
savunma, müdafaa

apologise
özür dilemek

apologist
müdafi

apologize
özür dilemek

apologue
ahlaki hikâye

apology
özür, mazeret

apophasis
bir konu hakkında konuşmaya yanaşmama

apophthegm
vecize, fıkra

apophyllite
apofillit

apoplectic
kolay kızdırılan, felçle ilgili

apoplexy
felç, inme, beyin kanaması

aport
sol tarafa, sol tarafta, iskeleye, iskelede

aposiopesis
sözünü birdenbire yarıda bırakma

apostasy
din değiştirme, parti değiştirme

apostate
din değiştiren, dininden dönmüş, din değiştiren kimse, inanç değiştiren kimse

apostatize
dininden dönmek, inançlarından vazgeçmek

apostil
haşiye, derkenar

apostle
havari, dönme, döneklik

apostleship
havarilik

apostolate
havarilik makamı ve görevi

apostrophe
kesme işareti, apostrof

apostrophize
bir söylevde hazır bulunmayan bir şahsa hitap etme

apothecarie's weight
eczacı tartısı

apothecary
eczacı

apothegm
vecize

apothem
iç yarıçap, yanal yükseklik

apotropaic
kötülüğe karşı koruyucu

appal
şoka uğratmak, sarsmak

appalling
korkunç, ürkünç, berbat, rezil

appallingly
dehşete düşürecek kadar

apparatus
alet, cihaz, aygıt

apparel
giyim kuşam

apparel industry
konfeksiyon sanayii

apparent
kolaylıkla görülür, anlaşılır, açık, ortada, belli, aşikar, görünüşteki, sahte

apparent depth
görünen derinlik

apparent weight
görünen ağırlık

apparently
görünüşe göre, anlaşılan

apparentness
açıklık, ortada oluş

apparition
hayalet

appeal
çağırış,yüksek mahkemeye yapılan rica,başvuru,temyiz,yardım ya da merhamet için yapılan rica,yalvarma,başvuru,çekim,cazibe,çekicilik,davayı bir üst mahkemeye götürmek,başvuruda bulunmak,müracaat etmek,rica etmek,dilemek,yalvarmak,çekmek,sarmak,hoşuna gitmek

appeal to the country
halkın oyuna başvurmak

appeal to the law
yasaya başvurmak

appealing
çekici, hoş, tatlı, duygulandırıcı, dokunaklı

appear
gözükmek, görünmek, ortaya çıkmak, varmak, gelmek, gibi görünmek, izlenimini vermek, bulunmak, var olmak

appearance
ortaya çıkma, göze görünme, görünüş, görünüm

appeasable
teskin olunabilir, yatıştırılabilir

appease
gidermek, dindirmek, yatıştırmak, tatmin etmek, doyurmak

appeasement
yatıştırma, dindirme, bastırma, taviz verme

appellant
kararın değişmesi için bir üst mahkemeye baş vuran kişi

appellate
davaların yeniden görülmesine ait

appellate court
temyiz mahkemesi

appellation
ad, isim, ünvan

appellative
cins isme ait, tanımlayıcı, cins isim, lakap, unvan

appellee
dava temyizinde davalı

append
onuna ilave etmek, eklemek

appendage
daha büyük ya da önemli bir şeye eklenmiş şey, ek

appendant
asılı, muallakta, ait, ilişkin, bağlı

appendectomy
apandisit ameliyatı

appendicitis
apandisit, ek bağırsak yangısı

appendicular
apandis

appendicular bones
uzantı sümükler

appendix
ek, ek bölüm, apandis, ek bağırsak

apperceive
kavramak, idrak etmek

apperception
idrak, kavrama

appertain
(~ to) ait olmak

appertaining
ait olan, ilgili, alakadar, ilişkin, bağlı

appetence
iştah, arzu, doğal eğilim

appetite
iştah, istek, arzu, şehvet

appetizer
iştah açıcı yiyecek, meze, çerez

appetizing
iştah açıcı, iştahlandıran

applaud
alkışlamak, beğenmek, onaylamak, benimsemek

applause
alkış

apple
elma

apple juice
elma suyu

apple of the eye
gözbebeği

apple pie
elmalı börek

apple polisher
Ki, ABD yağcı, dalkavuk

apple sauce
elma püresi, zırva, saçmalık

apple-pie order
çok düzenli

applejack
elma rakısı

applesauce
elma püresi

appliance
alet, gereç, araç

applicability
uygulanabilme, tatbik edilebilme

applicable
uygun, uygulanabilir

applicant
başvuran kişi, aday, istekli

application
kullanma, uygulama, talep, başvuru

application form
başvuru formu

application point
etki çekidi, uygulama çekidi

applicator
aplikatör, takma cihazı

applied
uygulamalı, tatbiki

applied chemistry
uygulamalı kimya

applied linguistics
uygulamalı dilbilim

applied research
uygulamalı araştırma

applied sciences
uygulamalı bilimler, deneysel bilimler

applique
aplike, takma süs, aplike etmek

apply
uygulamak,uygulamaya koymak,kullanmak,başvuruda bulunmak,başvurmak,müracaat etmek,sürmek,koymak,yaymak,çaba göstermek,özen göstermek,özünü vermek,uğraştırmak,etkili olmak

apply a match
kibritle tutuşturmak

apply in person
şahsen başvurmak

apply oneself to
özünü -e vermek

apply oneself to something
özünü bir şeye vermek

appoggiatura
adi notanın yanına eklenen ufak nota

appoint
atamak, tayin etmek, düzenlemek, kararlaştırmak, saptamak, kurmak

appoint a committee
komisyon görevlendirmek

appoint a representative
temsilci atamak

appoint as delegate
delege olarak atamak

appointee
atanan kimse, tayin edilmiş kimseatanan kimse

appointment
atama, tayin, randevu, iş, görev

apportion
paylaştırmak, bölüştürmek

apportionment
pay, bölme, taksim, bölüştürme

appose
yan yana koymak, yapıştırmak

apposite
uygun, münasip, yerinde

appositely
uygun bir şekilde

appositeness
uygunluk, yerinde oluş

apposition
koşuntu, appozisyon

appraisal
değer biçme, kıymet takdir etme

appraisal fee
ekspertiz vergini

appraise
değer biçmek

appraisement
değer biçme, tahmin

appraiser
muhammin

appreciable
fark edilir, kayda değer

appreciate
takdir etmek, değerini bilmek, değerlenmek, değeri artmak, anlamak, farkında olmak

appreciation
değerlendirme, takdir, minnettarlık, teşekkür, değer artışı

appreciative
minnettar, değer bilen, anlayan, beğenen

appreciatory
takdir eden

apprehend
anlamak, kavramak, tutuklamak

apprehensible
anlaşılabilir, idrak olunabilir

apprehension
tutuklama, anlayış, kavrayış, korku, endişe, kuruntu

apprehensive
korkulu, endişeli, kaygılı, kuruntulu

apprehensively
vesveseli olarak

apprehensiveness
endişe, vesvese

apprentice
çırak,şakirt,deneyimsiz acemi kişi,toy kimse

apprenticeship
çıraklık, çıraklık dönemi

apprenticeship education
çıraklık eğitimi

apprise
bildirmek, söylemek

apprizement
paha biçme, haber verme

apprizer
muhammin

approach
yaklaşmak, yakınlaşmak, ilerlemek, ilerleme kaydetmek, düşünmeye/üzerinde durmaya/ilgilenmeye/uğraşmaya başlamak, konuyu açmak, yaklaşma, yakınlaşma, geçit, giriş yolu, konu açma, yakınlık kurma için konu açma, ele alış biçimi, yaklaşım, yöntem, benzerlik

approachable
yaklaşılabilir, yanaşılabilir

approbate
resmen tasvip etmek, onaylamak

approbation
onaylama, onay, tasvip, takdir, beğenme

appropriable
istimlak edilebilir

appropriate
ayırmak, tahsis etmek, özüne mal etmek, özüne ayırmak, çalmak, uygun

appropriate body
yetkili kılgan

appropriately
uygun bir şekilde

appropriateness
uygunluk, yerinde oluş

appropriation
tahsisat, ayırma, tahsis etme, mal etme

appropriation budget
tahsisat bütçesi

approval
onama, onaylama, uygun bulma, tasvip, resmi izin, onay

approve
onaylamak, onamak, uygun bulmak, tasvip etmek

approved
tasdikli, kabul edilmiş

approved agenda
kesin gündem

approvingly
onayarak, onaylayarak, uygun bularak

approximate
hemen hemen doğru ama tam değil, yaklaşık, yakınlaşmak, yaklaşık olmak

approximately
yaklaşık olarak, aşağı yukarı

approximation
yaklaşma, tahmin

appurtenance
ek, eklenti, ilave

appurtenances
müştemilat, aksam

appurtenant
bağlı, merbut, tabi, ait

apraxia
apraksi, işlev yitimi

apricot
kayısı, kayısı rengi

April
nisan

April fool
1 nisanda aldatılan kimse

April fool's day
nisan bir

apron
önlük

aproned
önlüklü

apropos
uygun, (edat) ile ilgili, hakkında

apse
absida, apsit

apt
uygun, yerinde, münasip, eğilimli, yatkın, zeki, çabuk kavrayan

aptera
kanatsız böcekler

apterous
kanatsız

apteryx
apteriks

aptitude
doğal yetenek

aptitude test
yetenek testi

aptly
uygun bir şekilde, yerinde

aptness
uygunluk, münasiplik

aqua
su

aqua fortis
kezzap, nitrik asit

aqua regia
kral suyu, altın suyu

aqua vitae
alkol, ispirto, sert içki

aquacade
müzik eşliğinde su revüsü

aquaculture
su içinde yetiştirme, su kültürü

aquafarm
balık yetiştirme havuzu

aqualung
dalgıç oksijen tüpü

aquamarine
deniz yeşili zümrüt

aquanaut
su altında yaşayarak araştırma yapan bilgin

aquaplane
su kayağı

aquaplaning
ıslak yolda kayma, kızaklama

aquarelle
suluboya resim

aquarium
akvaryum

Aquarius
kova burcu, kova takım yıldızı

aquatic
suda yaşayan, suda olan, suyla ilgili

aquatic animals
su hayvanları

aquatic plants
su bitkileri

aquatic sports
su sporları

aqueduct
su kemeri

aqueous
suyla ilgili, sulu, sudan

aqueous humor
gözde ön ve arka odacıkları dolduran sıvı

aqueous solution
sulu çözelti

aquiculture
madensel sularda bitki yetiştirme usulü

aquifer
akifer, sutaşır

Aquila
Kartal (takımyıldızı)

aquiline
kartal gibi, kartal benzeri

ar
ar

Ara
Sunak (takımyıldızı)

Arab
Arap, Arap

Arab Peninsula
Arap Yarımadası

arabesque
arabesk, girişik bezeme

Arabia
Arabistan

Arabian
Arap, Arap atı

Arabic
Arap, Arapça

Arabic figures
Arap rakamları

Arabic numbers
Arap rakamları

arabinose
arabinoz

arable
tarıma uygun, sürülüp işlenebilir, ekilebilir

arable soil
sürülebilir toprak

arachnid
eklembacaklıların örümcek ve akrep sınıfı

arachnoid
örümceksi, araknoid

aragonite
aragonit

arbalest
ortaçağda kullanılan eski tip yay

arbiter
hakem, son söz sahibi

arbitrage
arbitraj

arbitrament
karar verme yetkisi, hüküm, karar, hakem kararı

arbitrarily
keyfi olarak, isteğe göre, aklından estiği gibi

arbitrariness
keyfi hareket

arbitrary
isteğe göre, keyfi, seçmeli, rasgele seçilmiş, nedensiz seçilmiş

arbitrate
hakemlik etmek, hakeme başvurmak

arbitration
sorunu hakem kararı ile çözme

arbitration tribunal
tahkim kurulu

arbitrator
yansız aracı, hakem

arbor vitae
mazı

arboreal
ağaçla ilgili, ağaç gibi olan, ağaçsıl, ağaçlarda yaşayan

arboreous
ağaç gibi, ağaçlı, ağaçlık

arborescence
ağaca benzeme, ağaç şekli

arborescent
ağaç gibi, ağaca benzeyen

arborescent shrub
ağaçsı funda, ağaçsı çalı

arboretum
bilimsel amaçlarla ağaç yetiştirilen alan

arboriculture
ağaççılık, ağaç dikme

arboriform
ağaç şeklinde

arbour
çardak, gölgelik

arbutas
mayıs çiçeği, kocayemiş

arc
kavis, yay, eğmeç, (çıngı) ark

arc lamp
ark lambası

arc light
ark ışığı, ark lambası

arc tube
ark tüpü

arc welding
ark kaynağı

arcade
pasaj, kemeraltı

arcane
gizli, saklı

arcanum
sır, muamma

arch
kemer, yay, eğmeç, en yüksek düzeyde, en yukarıda, en başta, baş, nazlı, çapkın, cilveli, şen, tepeden bakan, hor gören

arch brick
kemer tuğlası

arch bridge
kemerli köprü

arch of the instep
ayak kemeri

arch of triumph
zafer takı

arch stone
kemer taşı

archaeological
arkeolojik, kazıbilimsel

archaeologist
arkeolog, kazıbilimci

archaeology
arkeoloji, kazıbilim

archaic
geçmişe ait, eski, artık kullanılmayan, modası geçmiş

archaism
eski söz

archangel
baş melek, melek otu

archangelic
baş meleğe ait

archbishop
başpiskopos

archbishopric
başpiskoposluk

archdeacon
başdiyakon

archdeaconry
başdiyakozluk

archdiocese
başpiskoposun bölgesi

archducal
arşidüke ait

archduchess
arşidüşes

archduchy
arşidükün idaresi altındaki bölge

archduke
arşidük

arched
kemerli

archenemy
baş düşman, şeytan

archeological
arkeolojik

archeology
arkeoloji

archer
okçu

archery
okçuluk

archetype
asıl numune, ilk örnek

archfiend
şeytan

Archimedes
Arşimet

Archimedes' principle
Arşimet kanunu, Arşimet yasası

archipelago
takımadalar, takımadalar bölgesi, aral

architect
mimar

architectural
mimari, mimariye ilişkin

architecture
mimarlık

architrave
baştaban, sütun baştabanı

archival
arşive ait

archive
arşiv, belgelik

archives
arşiv, arşiv odası, arşiv binası

archiving
arşivleme

archivist
arşivci

archon
hükümdar

archway
kemer altı yolu, üst kemerli geçit

arctic
Kuzey Kutbuyla ilgili, Kuzey Kutbu

Arctic Circle
Kuzey Kutbu dairesi

arctic climate
arktik iklim

arctic fox
kutup tilkisi

Arctic Ocean
Kuzey Buz Denizi

Arctic Zone
Arktik Kuşak

arcuate
kavisli, bükülmüş, eğri

arcuation
eğrilik, kavis, kemerli inşaat

ardency
ateşlilik, şevk

ardent
ateşli, gayretli, coşkulu, hevesli

ardent supporter
ateşli savunucu

ardently
gayretle, şevkle, istekle

ardour
gayret, çaba, istek, ateş, heyecan, heves, azim

arduous
çok çaba isteyen, güç, yorucu, çetin

arduously
gayretle, güçlükle

arduousness
güç oluş, çetinlik

are
ar, yüz metre karelik bir alan ölçüsü, -sin, -iz, -siniz, -dirler

area
alan, saha, bölge, yüzölçümü

area code
bölge kodu

area study
yerinde inceleme

areaway
geçit

areca
birkaç çeşit hurma ağacı

arena
arena, oyun alanı

arenaceous
kumlu

areola
ayla, meme başının çevresi

areolar
gözenekli

areolar tissue
gözenekli doku

arete
sarp dağ geçidi

Argaeus
Erciyes Dağı

argali
argali, yaban koyunu

argent
gümüş

argentiferous
gümüşlü

Argentina
Arjantin

Argentine
Arjantin'e özgü, Arjantinli, gümüş, gümüşten, gümüş gibi

Argentinian
Arjantinli

argentite
argantit

argil
kil, balçık

argillaceous
killi

argilliferous
killi, balçıklı

arginine
arginin

argol
şarap tortusu

argon
argon

argosy
büyük gemi

argot
argo

argue
tartışmak, atışmak, kanıtlamaya çalışmak

argue against
karşı çıkmak, itiraz etmek, aleyhinde olmak

argue for
lehinde olmak, savunmak

argument
tartışma, münakaşa, anlaşmazlık, üzerinde konuşma, düşünme, tartışma, tez, düşünce

argumentation
tartışma

argumentative
tartışmayı seven, tartışmacı, münakaşacı

aria
arya

arid
kuru, sıcaktan kavrulmuş, çatlamış, kurak, çorak, kupkuru, tatsız, yavan, kuru, cansız, ilgi çekmeyen, sıkıcı

arid climate
kurak iklim

aridity
kuruluk, kuraklık, çoraklık, yavanlık, tatsızlık, cansızlık

Aries
Koç burcu, Koç Takım yıldızı

aright
doğru olarak, hatasız

aril
arillus, tohum zarı

arioso
arya tarzında

arise
kalkmak, doğrulmak, ortaya çıkmak, doğmak, görünmek, yükselmek, baş göstermek

aristocracy
aristokrasi, soylular yönetimi

aristocrat
aksümük,soylu,aristokrat

aristocratic
aristokrasiye ait, asil, çok kibar

aristocratically
aristokratça

arithmetic
aritmetik, ölçme, sayma, hesap, aritmetiksel

arithmetic mean
aritmetik ortalama

arithmetical
aritmetiksel

arithmetically
aritmetik yoluyla

arithmetician
aritmetikçi

ark
Nuh'un gemisi

arkose
arkoz

arm
kol, giysi kolu, koltuk kolu, güç, erk, yetke, otorite, dal, şube kol, silahlandırmak, savaşa hazırlamak, silah, askerlik hizmeti, askerlik, askeri kuvvetlerin bir kolu

arm in arm
kol kola

arm of a balance
terazi kolu

arm of the law
güvenlik kuvvetleri

arm's length
kol boyu

arm's reach
elin yetişeceği mesafe

armada
donanma, deniz kuvvetleri

armadillo
armadillo

armament
silahlanma, silahlandırma, donatım, teçhizat, yarak, hazır savaş kuvvetleri, bir ülkenin toplam silah gücü, silahlı kuvvetler

armament race
silahlanma yarışı

armaments
silahlı kuvvetler, silahlar

armature
armatür, endüvi, rotor, döneç, zırh

armband
pazıbent

armchair
koltuk

armed
silahlı

armed attack
silahlı saldırı

armed forces
silahlı kuvvetler

armed insurrection
silahlı ayaklanma

armed robbery
silahlı soygun

armed to the teeth
tepeden tırnağa silahlı

Armenia
Ermenistan

Armenian
Ermeni, Ermeni

armful
kucak dolusu

armhole
kol evi

armiger
şövalyenin silahtarı

armillary
halkamsı, bilezik gibi

arming
silahlanma, silah, teçhizat

armistice
ateşkes

armistice agreement
ateşkes anlaşması

armlet
kısa kol, pazıbent

armor
zırh

armored
zırhlı

armorer
zırh yapan kişi

armorial
hanedanlık armasına ait

armory
silahhane

armour
zırh, zırhlı güçler, silah, yarak

armour-piercing
zırhı delen

armoured
zırhlı

armoured car
panzer, zırhlı otomobil

armoured concrete
betonarme

armoured division
zırhlı tümen

armoury
cephane, silah deposu

armpit
koltukaltı

arms
savaş silahları

arms embargo
silah ambargosu

arms length
kol boyu

arms race
silahlanma yarışı

army
ordu, kara ordusu

army commander
orgeneral

army corps
kolordu

arnica
arnika, öküzgözü, dağ tütünü

Arolling stone gathers no moss
işleyen demir pas tutmaz

aroma
koku, güzel koku, belirli bir nitelik ya da ortam

aromatic
aromatik, ıtırlı, güzel kokulu, hoş koku

aromatic compounds
aromatik bileşikler

aromatize
kokulandırmak, baharat kokusu vermek

around
çevrede, ortalıkta, aşağı yukarı, yaklaşık, arkaya, geriye, yakınlarda, civarda, buralarda, ötede beride, öteye beriye, her yanına, çevresine, çevrede

around the clock
gece gündüz

arousal
uyandırma, canlandırma

arouse
uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, uyandırmak

arpeggio
arpej

arquebus
eski tür bir silah

arrack
rakı

arraign
suçlamak, mahkemeye vermek

arraignment
davayı sanığa tebliğ etme

arrange
dizmek, düzeltmek, düzenli bir şekilde yerleştirmek, kararlaştırmak, planlamak, saptamak, ayarlamak

arrangement
hazırlık, düzen, anlaşma, uzlaşma, aranjman, düzenlenmiş şey

arrant
kötü şöhret sahibi, adı çıkmış

arrantly
kötü bir şekilde

array
düzenlemek, dizmek, tanzim etmek, tertip etmek, süslemek, giydirip kuşatmak, donatmak, önemli birlik, sıra, askeri nizam, giyim kuşam, süs donanım, görkem, tantana, debdebe, saf, sıra

arrayal
dizme, giydirme

arrear
arka kısım

arrearage
geri kalma, borç bakiyesi

arrears
gecikmiş borç, gecikmiş ve yapılmayı bekleyen iş

arrears of taxes
vergi bakiyesi

arrest
tutuklamak, durdurmak, kesmek, bitirmek, önünü almak, dikkatini çekmek, geliş, varış, gelen kimse, varan kimse

arrhythmia
aritmi, ritim bozukluğu

arriere-pensee
art fikir, art niyet

arris
pervaz kenarı, sivri kenar

arrival
geliş, varış, gelen kimse, varan kimse

arrive
gelmek, varmak, dönmek, ulaşmak, yetişmek, bir ereğe ulaşmak, başarı kazanmak, başarmak, üstesinden gelmek, doğmak, gelip çatmak, gelmek

arrogance
kibir,gurur,özünü beğenme,küstahlık,kurum,ukalalık

arrogant
kibirli,gururlu,özünü beğenmiş,küstah,ukala

arrogantly
kibirle

arrogate
haksız yere iddia etmek

arrogation
haksız iddia

arrow
ok, yön belirtmekte kullanılan ok işareti

arrowhead
ok başı, temren

arrowroot
ararot

arrowy
ok gibi, hızlı

arroyo
kuru vadi

arse
kab, göt, gıcık kimse, kıl, sinir

arsenal
cephanelik, silah deposu

arsenate
arsenat

arsenic
arsenik

arsenic acid
arsenik asit

arsenical
arsenikli

arsenide
arsenür

arsenious
arsenikli

arsenite
arsenit

arsine
arsin

arson
kundakçılık, yangın çıkarma

arson fire
kundak ateşi

arsonist
kundakçı

art
sanat, sanat ürünü, sanat yapıtı, yöntem, usül, yol yordam, güzel sanatlar

art director
sanat yönetmeni

art exhibition
sanat sergisi

art lover
sanatsever

arterial
atardamarla ilgili, yürekten gönderilen, atardamarla taşınan, ana, merkez

arterial blood
temiz kan

arterial highway
anayol, ana cadde

arterial road
anayol

arteriole
atardamarcık, küçük atardamar

arteriosclerosis
damar sertliği, arterioskleroz

artery
atardamar, arter, ana yol, merkez, yol

artesian well
artezyen kuyusu, basınçlı su kuyusu

artful
aldatıcı, kandırıcı, hileci, kurnaz, akıllıca düşünülmüş, akıllıca yapılmış, beceriyle yapılmış

artfully
maharetle, ustaca

artfulness
maharet, ustalık

arthritic
eklemle ilgili, eklem iltihabı ile ilgili

arthritis
kireçlenme, eklem yangısı

arthropod
eklembacaklı

artichoke
enginar

article
eşya, parça, makale, yazı, artikel, tanımlık, madde, fıkra

article by article
madde madde

article of virtu
güzel sanat eseri

articles of association
şirket sözleşmesi

articular
eklemsel

articulate
açık seçik, anlaşılır, düşünce ve duygularını rahatça dile getirebilen, eklemli, boğumlu, açık seçik konuşmak, tane tane söylemek, eklemlerle birleştirmek

articulated
mafsallı

articulated vehicle
mafsallı araç

articulation
boğumlanma, eklem

artifact
insan eliyle yapılmış şey

artifice
hüner, beceri, oyun, hile, ustalık

artificer
sanatkâr, mucit, askeri teknisyen

artificial
yapay, suni, yapmacık, yalancı

artificial fertilizer
suni gübre

artificial harbour
suni liman

artificial insemination
suni döllenme

artificial lake
yapma göl

artificial leather
suni deri, yapay deri

artificial leg
takma bacak

artificial manure
suni gübre

artificial pollination
yapay tozlaşma

artificial radioactivity
yapay radyoaktivite

artificial rain
suni yağmur

artificial reseeding
yapay tohumlama

artificial respiration
suni solunum

artificial satellite
yapay uydu

artificial silk
yapay ipek, suni ipek, reyon

artificial teeth
takma diş

artillery
top, topçu birliği

artillery battalion
topçu taburu

artillery officer
topçu subayı

artilleryman
topçu neferi

artisan
zanaatçı, esnaf

artist
sanatçı, ressam, işinde çok başarılı kimse, usta

artiste
sahne sanatçısı, dansöz, şantöz

artistic
artistik, sanat yönü olan, sanatlı

artistry
sanatsal nitelik, yetenek, beceri

artless
yapaylıktan uzak, doğal, içten, basit, yalın, sade, saf

artlessly
hilesiz bir şekilde, saflıkla

artlessness
hilesizlik, saflık

arts
güzel sanatlar

arty
sanat konusunda hava atan

as
gibi, sırada, iken, için, çünkü, halde, karşın, olarak

as a matter of course
doğal olarak

as a matter of fact
aslında,aslına baksan,işin doğrusu,mağzı ondan ibarettir ki,matlap itibariyle,mahiyetçe,hakikaten

as a result
sonuç olarak

as a result of
yüzünden, nedeniyle

as a rough draft
taslak halinde

as a rule
genelde, çoğunlukla

as as
kadar

as broad as it is long
Ayvaz kasap hep bir hesap

as cheap as dirt
ölü fiyatına, sudan ucuz

as chirpy as a cricket
cıvıl cıvıl

as easy as falling off a log
tereyağından kıl çeker gibi

as easy as pie
çocuk oyuncağı

as far as I know
bildiğim kadarıyla

as far as I'm concerned
bence, bana kalırsa

as follows
aşağıdaki gibi, böylece

as for
-e gelince

as from
-den itibaren, -dan başlayarak, itibaren

as good as
aynen, hemen hemen, neredeyse

as good as gold
gerçekten altın gibi

as if
sanki, -mış gibi, -mışçasına, güya, sözde

As if you didn't know!
Muhakkak biliyorsunuz!

as is
olduğu gibi, hiçbir değişiklik yapmadan

as it is
gerçekte, hakikatte

as it is rumoured
söylentiye göre

as it were
bir yerde, bir bakıma

as known
bilindiği üzere

as large as life
gerçek, hakiki, orijinal ölçüde

as likely as not
muhtemelen

as long as
-dığı sürece, -mek koşuluyla, -dikçe

as mad as a hatter
kaçık, zırdeli

as much as
kadar

as obstinate as a mule
katır gibi inatçı

as of
itibaren, başlayarak

as one man
oybirliğiyle

as opposed to
-in aksine, -e zıt olarak

as regards
ile ilgili olarak

as right as rain
turp gibi, sağlıklı

as safe as houses
tam güvenlik altında

as soon as
yapar yapmaz, eder etmez

as stated below
aşağıdaki gibi

as stiff as a poker
oklava yutmuş gibi

as still as the grave
mezar gibi sessiz

as sure as eggs is eggs
yüzde yüz

as tall as a maypole
sırık kadar uzun

as the crow flies
düz bir çizgi üzerinde, dolaşmadan

as thick as thieves
sıkı fıkı, çok samimi

as thin as a lath
çöp gibi, çok ince

as thin as a rake
çöp gibi, çok ince

as though
-mış gibi

as timid as a mouse
süt dökmüş kedi gibi

as to
konusunda, ile ilgili olarak, -e göre, hakkında

as ugly as sin
maymun gibi, umacı gibi

as usual
her zaman olduğu gibi

as warm as toast
fırın gibi sıcacık

as well
de, da

as well as
ek olarak, ile birlikte

as yet
şu ana kadar

asafetida
şeytantersi, çadıruşağı otu

asbestos
asbest, amyant, yanmaztaş

ascarid
askarid

ascend
yükselmek, çıkmak, tırmanmak

ascend the throne
tahta çıkmak

ascendance
üstünlük, nüfuz, güç

ascendancy
üstünlük, nüfuz, güç, hüküm, itibar

ascendant
yükselen, üstün, hâkim, egemen

ascending
yükselen

ascending colon
yükselen kolon

ascension
yükselme, gökcisminin yükselişi, miraç

ascent
yükselme, tırmanma, ilerleme, gitme, yukarı doğru giden yol, yokuş, yamaç

ascertain
doğrusunu bulmak, araştırmak

ascertainable
soruşturulabilir, araştırılabilir

ascertainment
soruşturma, tahkik

ascetic
özünü her türlü dünyevi zevkten/işten soyutlamış

asceticism
çilecilik, zahitlik

ascites
sıskalık, karında sıvı toplanması

ascorbic
askorbik

ascorbic acid
askorbik asit, askorbik asit

ascribe
(~ to) atfetmek, -e yormak

ascus
spor kesesi, ask

aseity
kendiliğinden oluşma

asepsis
mikropsuzluk, asepsi

aseptic
aseptik, mikropsuz, sterilize

asexual
cinsiyetsiz, eşeysiz, cinselliğe ilgi duymayan, soğuk

asexual flower
nötr çiçek, eşeysiz çiçek

asexual generation
eşeysiz üreme

asexual reproduction
eşeysiz üreme

ash
kül, dişbudak ağacı

ash content
kül miktarı

ash pan
küllük

ashamed
utanmış, mahcup, üzülmüş

ashbasin
lavabo

ashen
kül renginde, kül renkli, soluk gri, külden oluşan, küllü

ashes
yakılmış cesedin külleri

ashlar
yontma taş, kesme yapı taşı

ashless
külsüz

ashore
kıyıda, kıyıya, karada, karaya

ashpit
kül çukuru, çöp çukuru

ashtray
kül tablası

ashug
yanşak

ashy
küllü, kül rengi

Asia
Asya

Asia Minor
Anadolu

Asian
Asya'ya ait, Asyalı, Asya

Asiatic
Asyalı, Asyalı

aside
kenara, yana, yan tarafa, (bir) yana, bir yana, alçak sesle konuşma, fısıltı

aside from
-den başka

asinine
aptalca, saçma, ahmakça

asininity
eşeklik, aptallık

ask
sormak, istemek, rica etmek, talep etmek, çağırmak, davet etmek

ask for
istemek, rica etmek

ask for asylum
sığınma talep etmek

ask for it
hak etmek

ask for trouble
bela aramak

Ask her herself
Bizzat kendisine sorun

ask in
içeriye davet etmek

askance
kuşkuyla, güvensizlikle, şüpheyle, beğenmeyerek, işkillenerek

askew
yanlamasına

aslant
bir yana doğru, eğri

asleep
uykuda, uyuşmuş, uyuşuk, duygusuz, hissiz

aslope
yatık, eğri

asocial
asosyal, toplumdan kaçan, bencil, egoist

asp
engerek yılanı

asparagine
asparajin

asparagus
kuşkonmaz

aspartic
aspartik

aspartic acid
aspartik asit, aspartik asit

aspect
görünüş, yüz ifadesi, çok yönlü herhangi bir şeyin bir yüzü, bir yanı, tek yanı, tek tarafı, yönü, cephesi, baktığı yön, yıldız ve gezegenlerin birbirlerine göre konumları

aspen
bir tür bodur ağaç

asperity
sertlik, haşinlik, kabalık, acı söz, davranış, kötü söz, pürüzlü yüzey, düzgün olmayan yüzey, pürüzlü, düzgün olmama, sert hava, kötü hava

asperse
iftira etmek, lekelemek, çamur atmak

aspersion
kara çalma, karalama, iftira, leke sürme

asphalt
asfalt, asfaltlamak

asphalt block
asfalt blok

asphaltic
asfaltlı

asphaltite
asfaltit

asphodel
çirişotu

asphyxia
asfeksi, oksijensizlikten boğulma

asphyxiate
boğmak, boğarak öldürmek, boğulmak, boğularak ölmek

aspic
garnitür olarak alınan bir çeşit jelatin

aspidistra
zambakgillerden bir süs bitkisi, aspidistra

aspirant
(birşey) uman, ümit eden, bekleyen

aspirate
emmek, içine çekmek

aspiration
tutku, istek

aspirator
aspiratör, emmeç

aspire
çabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, çok istemek, arzu etmek

aspirin
aspirin

aspiring
gözü ilerde olan, gayesi olan

ass
eşek, aptal, salak, göt

assail
sözlerle ya da yumruklarla saldırmak, dil uzatmak, işe girişmek

assail sb with blows
birine yumrukla saldırmak

assail sb with questions
birini soru yağmuruna tutmak

assailable
saldırılabilir, hücum edilebilir

assailant
saldırgan

assassin
suikastçı, katil

assassinate
suikast yapmak, öldürmek

assassination
suikast, cinayet

assault
aniden ve vahşice saldırmak, ani saldırı, hücum, atak, tecavüz

assault and battery
müessir fiil

assault boat
hücumbot

assault troops
hücum kıtası

assay
analiz, tahlil, tecrübe, çözümleme, tahlil etmek, tecrübe etmek, denemek

assemblage
toplama, montaj, toplantı, meclis, kalabalık

assemble
bir araya toplamak, toplanmak, birleşmek, bir araya koymak, düzenlemek, monte etmek

assembler
çevirici

assembler language
çevirici dili

assembling
kuraştırma,montaj

assembly
özel bir amaçla bir araya toplanmış insanlar, topluluk, toplantı

assembly hall
toplantı salonu

assembly industry
montaj sanayii

assembly line
montaj hattı

assembly man
meclis üyesi, montaj işçisi

assembly plant
montaj fabrikası

assembly room
toplantı salonu

assent
anlaşmak, anlaşmaya varmak, uzlaşmak, anlaşma, uzlaşma

assent to
razı olmak, onaylamak

assert
iddia etmek, bildirmek, açıklamak, hak iddia etmek, hakkını savunmak, sözlerle savunmak, olduğunu göstermek, belirtmek, üzerine basarak belirtmek

assert oneself
özünü göstermek

assertion
iddia, açıklama, bildiri

assertive
iddia eden, zorlayan, hakkını savunan, iddialı, özüne güvenen

assess
değer biçmek, vergi koymak, görüş, yargı, kanı

assessable
değer biçilebilen

assessment
değer biçme, vergilendirme, biçilen değer

assessor
vergi tahakkuk memuru, yargıç yardımcısı

asset
servet, varlık, mal, yararlı, değerli şey, değerli nitelik, beceri

asset-liability statement
aktif-pasif kestesi

assets
aktif, alacak, kaynaklar, varlıklar, aktif, mevduat

assets and liabilities
aktif ve pasif

asseverate
iddia etmek, katiyetle bildirmek

asseveration
iddia, beyan, söz

asshole
büzük, anüs, aşağılık herif

assiduity
çalışkanlık, gayret

assiduous
dikkatli ve sürekli ilgisi olan, sebatkâr

assiduously
harıl harıl

assign
pay olarak vermek, ayırmak, tahsis etmek, vermek, devretmek, bir işe koymak, görev vermek, iş vermek, saptamak, belirlemek

assignable
ayrılabilir, verilebilir, devredilebilir

assignation
randevu

assignee
kendisine mal veya hak devredilen kimse

assignment
iş, görev, ayırma, tahsis etme

assimilate
herhangi bir türkümün üyesi olmak, içine girmek, bir jüye içinde erimek, bir parçası olmak, kaynaşmak, özümlemek, sindirmek, kendisininmiş gibi almak/kullanmak/anlamak

assimilation
özümseme, sindirim

assist
yardım etmek, desteklemek

assist at
hazır bulunmak

assistance
yardım, destek

assistant
yardımcı, asistan

assistant driver
haydavcı muavini

assistant professor
yardımcı doçent, asistan

assistant secretary-general
genel sekreter yardımcısı

assize
yargılama, muhakeme

associate
birleştirmek, birleşmek, arkadaşlık etmek, düşünmek, ortak çalışma arkadaşı, arkadaş, hakları sınırlı üye

associate company
ortak şirket, kardeş şirket

associate degree
ön lisans

associate member
ortak üye

associate membership
ortak üyelik

associate professor
doçent

associate with
ile görüşmek, hatırlatmak

association
kurum, birlik, dernek, ortaklık, işbirliği, kafada birleştirme, düşünsel olarak bir araya getirme, çağrışım

association agreement
ortaklık anlaşması

association area
bağlantı bölgesi

association committee
ortaklık komitesi

association council
ortaklık konseyi

association football
futbol

associative
birleşmeli, asosyatif

assonance
asonans, yarım uyak

assonant
yarım kafiyeli

assort
ayırmak, tasnif etmek, sınıflandırmak

assorted
çeşitli, muhtelif

assortment
karışım, tasnif, çeşit

assuage
azaltmak, hafifletmek, yatıştırmak

assuasive
hafifletici, dindirici, yatıştırıcı

assume
gerçek saymak, varsaymak, farzetmek, ele geçirmek, üstlenmek, yerine getirmek, almak, takınmak

assumed
var sayılan, farz olunan, takma, hayali

assuming
kibirli, mağrur

assumption
üzerine alma, farz, zan, azamet, kibir

assurance
özüne güven, özgüven, garanti, teminat, güvence, söz, sigorta

assure
inandırmaya çalışmak, güven vermek, garanti etmek, iknaya çalışmak, inandırmak, sigortalamak, kesinleştirmek, garanti etmek, sağlamlaştırmak, temin etmek

assured
özüne güvenen, özüne arkayın

assuredly
elbette, mutlaka, muhakkak

assurer
sigortacı

assuring
emniyet veren

assuringly
rahatlatıcı bir şekilde

assymetric
asimetrik, bakışımsız

astable
kararsız, sabit olmayan

astatic
astatik, sabit olmayan

astatine
astatin

aster
yıldızçiçeği

asterisk
yıldız

astern
kıçında, kıç tarafında, geriye, gerisinde

asteroid
Mars ve Jüpiter arasındaki çok küçük gezegenlerden biri

asthenia
asteni, dermansızlık, kuvvetsizlik

asthenic
astenik, kuvvetsiz

asthma
astım

asthmatic
astımlı

astigmatic
astigmat

astigmatism
astigmatizm, astigmatlık

astir
hareket halinde, harekette

astonish
şaşırtmak, şaşkınlığa uğramak

astonishing
şaşırtıcı, hayret verici

astonishingly
hayretle

astonishment
şaşkınlık, büyük şaşkınlık

astound
hayretler içinde bırakmak

astounding
şaşırtıcı, hayret verici

astraddle
ata binmiş gibi, bacakları birbirinden ayrı

astragal
dışbükey pervaz

astragalus
topuk sümüğü

astrakhan
astragan,karagül,karakul

astral
yıldızlara değgin

astray
doğru yoldan sapmış, sapıtmış

astride
bacakları iki yana açık olarak

astringe
sıkmak, sıkıştırmak

astringent
kan durdurucu, kanamayı kesici, sert, haşin, acı

astrobiology
astrobiyoloji

astrodome
astrodom, uzay gözlem kubbesi

astrodynamics
astrodinamik

astroid
astroid, yıldız eğrisi

astrolabe
usturlap

astrologer
astrolog, müneccim, yıldız falcısı

astrological
astrolojik

astrologically
astrolojik olarak

astrology
astroloji, müneccimlik, yıldız falcılığı

astrometer
yıldız aydınlık ölçeği

astrometry
astrometri, gökölçüm

astronaut
astronot, gökbilimci

astronautics
uzay uçuş bilgisi, uzaycılık

astronavigation
uzay seyrüseferi, uzay gemisi kullanma

astronomer
astronom, gökbilimci

astronomical
gökbilimsel, astronomik, aşırı, astronomik, çok büyük

astronomy
astronomi, gökbilim

astrophysical
gökfiziği ile ilgili

astrophysics
astrofizik, gökfiziği

astute
akıllı, kurnaz, cin gibi

astuteness
kurnazlık, dirayet

asunder
ayrı, parçalara ayrılmış

asylum
daldalanacak,sığınacak,sığınak,barınak,politik sığınma,iltica,kocalar evi,karılar evi,kartlar evi,ruhi hastane,akıl hastanesi,tımarhane,yetimhane

asymmetric
asimetrik, bakışımsız

asymmetric centre
asimetrik merkez

asymmetric leaf
asimetrik yaprak

asymmetric sideband
asimetrik yanbant

asymmetrical
asimetrik, bakışımsız

asymmetry
asimetri, bakışımsızlık

asymptote
asimptot, sonuşmaz, kavuşmaz

asymptotic
asimptotik, kavuşmaz

asynchronous
eşzamanlı olmayan, asenkron

asyndetic
bağlantısız

at
(edat) -de, -da, -e, -a, -ye, -ya, tarafında

at a glance
bir bakışta, hemen

at a guess
tahminen

at a loss
şaşkın, afallamış, zararına

at a low figure
ucuz fiyata

at a pinch
gerekirse

at a premium
nadir, zor bulunur

at a price
yüksek fiyatla

at a rate of knots
fırtına gibi

at a rough estimate
tahmini bir hesapla

at a snail's pace
ağır aksak

at a stretch
durup dinlenmeden

at all
hiç, hiç de, hiçbir şekilde

at all costs
ne pahasına olursa olsun

at all hours
gece gündüz, her sögen, her an

at any rate
her durumda, ne olursa olsun

at best
olsa olsa, taş çatlasa, nihayet

at call
vadesiz, talep edildiğinde ödenebilen

at close quarters
yan yana, yakın

at current prices
cari fiyatlarla

at dawn
tan sökülende,subhtan,alakaranlık,obaştan

at death's door
ölüm döşeğinde, bir ayağı çukurda

at Easter
paskalyada, paskalya zamanı

at every turn
her yerde, her an

at first
önce, evvela

at first blush
ilk bakışta

at first hand
birinci elden

at first sight
ilk görüşte

at full length
boylu boyunca, en sonunda, nihayet

at full speed
son süratle

at full tilt
son sürat

at gunpoint
silah zoruyla

at hand
yakın, yanında, hazır

at home
evde, kendi evinde

at large
başıboş, serbest, genelde

at last
nihayet, sonunda

at latest
en geç

at least
en az, en aşağı, hiç olmazsa

at leisure
boş, serbest, acele etmeden, acelesiz

at length
sonunda, ayrıntılı

at long last
nihayet, en sonunda

at most
en çok, en fazla, pek pek, nihayet, olsa olsa

at no time
hiçbir zaman

at odds with
ile anlaşmazlık içinde

at once
derhal, hemen, aniden, akabinde, aynı zamanda

at one swoop
bir hamlede, bir çırpıda

at one's elbow
elinin altında, yanı başında

at one's own risk
sorumluluğu üzerinde

at one's own whim
keyfine göre

at one's wits end
ne yapacağını şaşırmış, şaşkın

at par
resmi değerinde, başabaş

at peace
barış halinde, rahat

at present
şu anda, şu tapta, şimdi

at random
öylesine, amaçsızca, rasgele

at rest
hareketsiz, ölü

at sb's expense of
-in hesabından

at sb's request
isteği üzerine

at sea
anlamaz, kafası karışmış, şaşkın

at sight
görüldüğünde, ibrazında

at speed
çok hızlı, hızla

at table
sofrada

at that
olduğu gibi

at that moment
o anda

at that rate
böyle giderse, bu gidişle

at the back door
gizlice, hileyle, el altından

at the best
en iyimser olasılıkla

at the break of dawn
şafak sökümünde

at the crack of dawn
şafak sökümünde

at the drop of a hat
aniden, birdenbire, ha deyince

at the earliest
en erken

at the eleventh hour
son anda, yumurta kapıya gelince, son dakikada

at the end of nowhere
cehennemin dibinde

at the end of one's tether
dayanacak sabrı kalmamış

at the latest
en geç

at the moment
şimdilik

at the most
en çok, en fazla

at the outside
en fazla, taş çatlasa

at the point of
-in eşiğinde, -mek üzere

at the right time
zamanında

at the same time
aynı zamanda, yine de

at the top of one's voice
avazı çıktığı kadar

at the worst
en kötü ihtimalle

at this rate
böyle giderse, bu gidişle

at times
bazen

at top speed
çok hızlı, son sürat

at war
savaş halinde

at will
istediği zaman, istediği gibi

at work
iş başında, işte

at your service
emrinize amade, emrinizde

at-grade
eşdüzey

atactic
ataktik

ataraxia
ataraksiya

atavism
atacılık, atavizm

atavistic
atalara ait

ataxia
ataksi, beden işlevlerinde düzensizlik

atelier
atölye

atheism
ateizm, tanrıtanımazlık

atheist
ateist, tanrıtanımaz

atheistic
ateist, zındık

atherosclerosis
damar tıkanması

athirst
hevesli, istekli

athlete
atlet, sporcu

athlete's foot
mantar

athletic
atletik, atletizmli ilgili

athleticism
atletizm, sporculuk

athletics
atletizm

athwart
enine, çaprazlama

atilt
eğilmiş (olarak), eğilmiş (olarak)

Atlantic
Atlas Okyunusu

Atlantic Ocean
Atlas Okyunusu

Atlantic standard time
Atlantik standart sögeni

atlas
atlas

atmolysis
atmoliz

atmometer
atmometre, evaporimetre

atmosphere
atmofer, havaküre, gazyuvarı, çevre, ortam, hava

atmospheric
atmosferle ilgili, atmosferik

atmospheric pollution
tenek kirlenmesi

atmospheric pressure
tenek basıncı

atmospherics
atmosferik parazitler

atoll
atol, mercan çemberi

atom
atom

atom bomb
atom bombası

atom physics
atom fiziği

atom reactor
atom pili, nükleer reaktör

atomic
atomal

atomic bomb
atom bombası

atomic energy
atom enerjisi, atom erkesi

atomic mass
atom kütlesi

atomic mass unit
atomik kütle birimi

atomic number
atom numarası, atom sayısı

atomic pile
atom reaktörü, nükleer reaktör

atomic reactor
nükleer reaktör

atomic structure
atom yapısı

atomic volume
atom hacmi

atomic waste
nükleer atıklar

atomic weight
atom ağırlığı

atomicity
atomluluk

atomics
nükleer fizik

atomise
atomlara ayırmak,püskürtmek,tozlamak,tozlaştırmak,hurdalamak

atomiser
atomizör, püskürteç

atomism
atomculuk

atomization
atomizasyon

atomize
püskürtmek, tozlaştırmak, atomlara ayırmak

atomizer
atomizör

atonal
atonal

atonality
atonalite

atone
gönlünü almak, karşılığını ödemek

atonement
tazminat, özür dileme

atonic
atonik, dermansız, takatsız

atony
atoni, dermansızlık

atop
üstte, tepede

atop of
üstünde, üstüne

atrioventricular
kulakçık ile ilgili, karıncık ile ilgili

atrioventricular valve
kulakçık kapağı, karıncık kapağı

atrip
dipten kopmuş, salpa olmuş

atrium
atriyum

atrocious
acımasız, zalim, ayıplanacak, adi, aşağılık, çok kötü, berbat, felaket, rezil

atrocity
büyük kötülük, acımasızlık, zulüm, berbat/rezil şey

atrophy
atrofi, dumur, körelme

atropine
atropin

attaboy
Aferin sana

attach
bağlamak, iliştirmek, bitiştirmek, takmak, ödenmemiş bir borç için el koymak/tutuklamak

attach credence
inanmak, kabul etmek

attach importance
önem vermek

attach to
katmak, dahil etmek, almak

attache
ataşe

attache case
evrak çantası

attached
bağlı, ilgili, ilişik, bitişmiş

attached account
hacizli hesap

attachment
bağlama, iliştirme, bitiştirme, takma, katma, alma, düşkünlük, tutkunluk, arkadaşlık, dostluk, elkoyma, alıkoyma

attack
saldırmak, hücum etmek, basmak, yazı ya da sözlerle saldırmak, aleyhinde konuşmak/yazmak, zarar vermek, bozmak, birşeye büyük bir heves ve ilgiyle girişmek, yumulmak, saldırı, hücum, aleyhte yazı ya da sözler, başlama, başlangıç, girişim, kriz, nöbet

attacker
saldırgan

attain
ulaşmak, erişmek, elde etmek

attainable
ulaşılabilir, erişilebilir

attainment
ulaşma, erişme, beceri, hüner, marifet, elde etme

attar
gülyağı, gülsuyu

attar of roses
gülyağı

attemper
yumuşatmak, sertliğini gidermek

attempt
kalkışmak, girişmek, yeltenmek, çalışmak, denemek, deneme, girişim, teşebbüs

attend
dikkatini vermek, dinlemek, bulunmak, katılmak, hazır bulunmak, ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek

attend on
ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek

attend to
bakmak, dikkat etmek

attendance
bakma, hizmet etme, bakım, hizmet, ilgilenme, hazır bulunma, katılma, devam etme, düzenli olarak gitme, bulunan kişilerin sayısı, mevcut sayısı

attendant
bağlı, ilişkili, hizmetli, görevli, bakıcı, yardımcı, hizmetçi, görevli memur

attention
dikkat, özen, dikkat verme, bakım, ilgi, hazırol yağdayı

Attention!
Hazır ol!

attentive
dikkatli, özenli, ince, nazik, kibar, yardımcı

attentively
dikkatle

attenuate
dar, inceltmek, hafifletmek, azaltmak, zayıflatmak

attenuation
inceltme, hafifletme, azaltma, zayıflatma

attenuator
zayıflatıcı

attest
bildirmek, beyan etmek, açıklamak, birine mahkemede doğruyu söylenmesi için yemin ettirmek, kanıtı olmak, kanıtlamak

attestation
kanıtlama, tasdik, yemin

attested copy
onaylı suret

attic
çatı odası, tavan arası

attire
giydirmek, süslemek, donatmak, elbise, giysi, üstbaş, kıyafet

attirement
giysi, giyim kuşam

attitude
duruş, tavır, davranış, tutum, görüş, düşünce, yargı, fikir

attitudinize
tavır takınmak, çalım satmak

attorney
avukat

attorney at law
dava vekili

attorney general
başsavcı

attorney's fee
ücreti vekalet

attract
çekmek

attraction
çekici şey, çekicilik, cazibe

attraction of gravity
yerçekimi

attractive
çekici, cazip, güzel, hoş, ilginç

attractive power
çekici güç

attributable
yüklenebilir, atfolunabilir

attribute
doğal özellik, nitelik, simge, sembol, inanmak, bağlamak, yormak, vermek, atfetmek

attribute to
bağlamak, yormak, mal etmek, atfetmek

attribution
yükleme, yorma, bağlama, sıfat, nitelik

attributive
niteleyici

attributive adjective
niteleme sıfatı

attrited
sürtünmeyle aşınmış

attrition
sürtünme, aşınma, yenme, sürtüşme, yıpranma

attune
alıştırmak, ayak uydurmak

atypical
değişik, başka, tipik olmayan

au fait
bilen, haberdar

au fond
esasen, aslında

au pair
yaptığı ev işlerine karşılık bir kodak yanında kala

aubergine
patlıcan

auburn
kestane rengi, kumral

auction
açık artırma ile satmak

auctioneer
açık artırmacı, mezatçı, mezat tellalı

audacious
yürekli, cesaretli, korkusuz, gözüpek, atılgan, saygısız, küstah, kaba, yüzsüz, arsız

audaciously
küstahça

audaciousness
küstahlık

audacity
yüreklilik, cesurluk, korkusuzluk, saygısızlık, küstahlık, kabalık, yüzsüzlük

audibility
işitilebilirlik, duyulabilme

audible
duyulabilir, işitilir

audibly
işitilebilecek şekilde

audience
dinleyiciler,temaşacılar,izleyiciler,seyirciler,resmi görüşme,huzura kabul,mahkemede konuşma özgürlüğü

audience chamber
kabul salonu

audient
işiten, duyan

audio
ünalgı çınavlarıyla iletilen/yayılan

audio amplifier
odyoamplifikatör, işitsel yükselteç

audio channel
işitme arnası

audio frequency
ses dalgalarının frekansı

audio tape
ses bandı

audio-visual
görsel-işitsel

audiocassette
teyp kaseti

audiofrequency
ses frekansı

audiometer
odyometre, işitimölçer

audiomixer
ses reji masası, kumanda masası

audiophile
müzik dinleme meraklısı

audiovisual
görsel-işitsel, odyovizüel

audit
yıllık hesap denetimi, resmi hesap bilanço kontrolü yapmak

audit board
denetçiler kurulu

audit court
sayman

auditing committee
denetleme komitesi

audition
yetenek denemesi, duyma gücü, işitme gücü, duyma, işitme

auditive
işitmeyle ilgili

auditon
duyma, işitme, ses sınavı

auditor
murakıp, denetçi

auditor's report
denetçi raporu

auditorium
oditoryum, dinleme/izleme salonu, izleyici bölümü

auditory
işitsel

auditory canal
kulak yolu

auditory centre
işitme merkezi

auditory nerve
işitme siniri

augend
toplanacak sayı

auger
matkap

auger bit
ağaç burgusu, el burgusu

aught
sıfır, şey, zerre

augite
augit

augment
artırmak, çoğaltmak, değerlendirmek, artmak, çoğalmak, değerlenmek

augmentable
artırılabilir

augmentation
artırma, büyütme, artış

augmentative
artıran, çoğaltan

augmenter
artırıcı

augur
kâhin, -e alamet olmak

augury
kehanet, fal, alamet

August
ağustos, saygın, soylu, ulu, görkemli, heybetli, yüce

auk
deniz kuşu türü

aulic
saraya ait

aunt
teyze, hala, eme, bibi, yenge

auntie
teyze, hala, yenge

aunty
teyze, hala, yenge

aura
hava, gizemli ortam, izlenim

aural
işitsel

aureole
ayla, ağıl, hale

aureomycin
aureomisin

auric
altınla ilgili

auricle
kulak kepçesi, kalp kulakçıkları

auricula
ayıkulağı

auricular
kulağa söylenmiş, gizli

auricular valve
kulakçık kapağı

auriferous
altın içeren, altınlı

Auriga
Auriga, Arabacı

aurora
şafak, tansızlığı, gün ağarması

aurora australis
güney ışığı

aurora borealis
kuzey ışığı

aurora polaris
kutup ışığı

auroral
güneşin doğuşuna ait

aurum
altın

auscultate
stetoskop ile dinlemek

auscultation
stetoskop ile dinleme

auspice
kuş falı

auspices
yardım, destek, iyilik

auspicious
hayırlı, uğurlu

auspiciousness
uğur, hayır

Aussie
Avustralyalı

austenite
ostenit

austenitic
ostenitli

austere
çetin zor, güç, rahatsız, ciddi, katı, özdenetimli, sade, süssüz, yalın

austerity
sertlik, güçlük, zorluk, ciddiyet, katılık, azla yetinme, idareli geçinme

austerity measures
tasarruf önlemleri

austerity programme
tasarruf bağdarlaması

austral
güney

Australia
Avustralya

Australian
Avustralyalı

Austria
Avusturya

Austrian
Avusturyalı

autarchy
özerklik

autarky
otarşi

authentic
gerçek, hakiki, doğru, orijinal, içten, samimi

authentic will
resmi vasiyetname

authenticate
gerçekliğini/doğruluğunu kanıtlamak, belgelemek

authentication
doğruluğunu kanıtlama, belgeleme

authenticity
gerçek olma özelliği, orijinallik, doğruluk, içten samimi

author
yazar,yazıcı,müellif,bir şeye kaynak olan/oluşturan kişi,teşebbüskâr,sebepkâr,yapan

author card
yazar kataloğu

authoress
bayan yazar

authoritarian
yetkeci, otoriter, zorgulu

authoritative
otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır

authority
otorite, yetkili, otorite, yetke, bilirkişi, uzman, otorite

authorization
izin, ruhsat, onama, uygun görme

authorize
izin vermek, yetki vermek, yetkilendirmek

authorized
yetkili, resmi

authorized bank
yetkili banka

authorized capital
nominal sermaye

authorized signature
yetkili imza

authorized translation
onaylı çeviri

authorship
yazarlık

autihistamine
antihistamin

autism
otizm, içe kapanış

autistic
otistik, içine kapalı

auto
otomobil, araba

auto-
(önek) kendi,öz,kendine,özüne,kendi kendine,öz özüne

autobahn
otoyol, otoban

autobiographer
otobiyograf yazan

autobiographic
otobiyografik

autobiographical
otobiyografik

autobiography
otobiyografi, özyaşam öyküsü, özgeçmiş

autobus
otobüs

autocar
otokar

autocatalysis
otokataliz, öztezleştirme

autochthon
bir yerin yerlisi

autochthonous
yerli

autoclave
otoklav, basınçlı kap

autocracy
otokrasi, saltıkçı yönetim, saltıkçılık, otokrasiyle yönetilen ülke

autocrat
otokrat, saltıkçı, despot, zorba

autocratic
zorba

autocratical
zorba

autocycle
moped, motorlu bisiklet

autodiagnosis
kendi hastalığını teşhis

autogamous
kendi tozu ile tozaklanan

autogamy
kendi tozu ile tozaklanma

autogenesis
otogenez

autogenetic
otogenetik

autogenous
otojen

autogiro
otojir

autograft
otogref

autograph
ünlü birinin imzası, (kitap/vb.) imzalamak

autogyro
otojir

autohypnosis
öz özünü hipnotize etme

autoinfection
otoenfeksiyon

autoinoculation
otoentoksikasyon

autointoxication
otoentoksikasyon

autoionization
kendiliğinden iyonlaşma

autoloader
oto-yükleyici, özyükleyici

autolysis
otoliz

automat
otomat

automate
otomatikleştirmek, makineleştirmek

automated teller machine
bankamatik

automatic
otomatik, özdevinimli, kendiliğinden, olması kesin

automatic alarm
otomatik alarm

automatic brake
otomatik eğleç

automatic camera
otomatik kamera

automatic computer
otomatik bilgisayar

automatic control
otomatik kontrol

automatic fuse
otomatik sigorta

automatic gear change
otomatik vites değiştirme

automatic gearbox
otomatik vites kutusu

automatic ignition
otomatik ateşleme

automatic pilot
otomatik pilot

automatic rifle
otomatik tüfek

automatic scanning
otomatik tarama

automatic transmission
otomatik vites

automatic tuning
otomatik ayar

automatic weapon
otomatik silah

automatically
otomatik olarak

automation
otomasyon, özdevinim, özedim

automatism
otomatizm, özdevim

automaton
otomat

automobile
otomobil, araba

automorphic
otomorf, özbiçimli

automotive
otomotiv

automotive industry
otomotiv sanayii

autonomic
irade dışı olan, otonom

autonomic nerve system
otonom sinir jüyesi

autonomous
özerk

autonomous budget
özerk bütçe

autonomy
özerklik

autopathic
nedensiz gibi görünen hastalıkla ilgili

autopilot
otomatik pilot

autoplastic
otoplastik

autoplasty
otoplasti

autopsy
otopsi

autoreverse
otomatik geriye dönme

autosuggestion
öz özüne telkin

autotransformer
ototransformatör, özdönüştüreç

autotroph
kendibeslek bitki, ototrof

autotrophic
kendibeslek, ototrof

autotrophy
kendibesleklik, ototrofi

autotype
ototipi

autoxidation
otoksidasyon

autumn
sonbahar,güz,payiz

autumnal
sonbaharla ilgili

autumnal equinox
sonbahar çekidi, güz ılımı

auxiliary
yardımcı

auxiliary engine
yedek motor

auxiliary verb
yardımcı fiil

auxin
oksin

auxochrome
oksokrom

avail
kendisine yarar sağlamak, yararlanmak, kullanış, sonuç, avantaj, yarar

availability
kullanılırlık, elverişlilik, elde edilebilme

available
elde edilebilir, bulunabilir, mevcut, elde, kullanılabilir, görüşmeye uygun, meşgul değil, müsait

available data
mevcut veriler

avalanche
çığ,kar uçkunu

avant-garde
avangard, öncü, yenilikçi

avarice
para tutkusu, servet tutkusu, açgözlülük

avaricious
para canlısı, açgözlü

avast
dur!

avawal
açıkça söyleme, itiraf

ave
selam!, merhaba!, güle güle!

avenge
öcünü almak

avenge oneself on
-den öç almak

aventurine
yıldıztaşı

avenue
iki yanı ağaçlı yol, bulvar, geniş cadde, bulvar, bir sonuca götüren yol

aver
iddia etmek, söylemek, kanıtlamak

average
ortalama, ortalama düzey, orta, sıradan, vasati, ortalamasını almak

average density
ortalama yoğunluk

average size
ortalama büyüklük

average value
ortalama değer

average velocity
ortalama hız

averse
karşı, muhalif, isteksiz

aversion
hoşlanmama, sevmeme, nefret, nefret edilen şey

avert
olmasını önlemek, önüne geçmek, önlemek, başka yöne çevirmek

aviary
büyük kuş kafesi, kuşhane

aviate
uçak kullanmak

aviation
havacılık, havacılık endüstrisi

aviation fuel
uçak yakıtı

aviation gasoline
uçak benzini

aviator
pilot

aviculture
kuş yetiştiriciliği

avid
gayretli, hevesli, istekli

avidity
gayret, hırs, istek

avionics
havacılık elektroniği

avitaminosis
vitaminsizlikten ileri gelen hastalık

avocado
avokado, amerikaarmudu

avocado pear
perse ağacının meyvesi

avocation
hobi, uğraş, iş, meslek

Avogadro
Avogadro

Avogadro's constant
Avogadro sabitesi, Avogadro değişmezi

Avogadro's law
Avogadro yasası

Avogadro's number
Avogadro sayısı

Avogadro's principle
Avogadro ilkesi

avoid
kaçmak, kurtulmak, kaçınmak, uzak durmak, sakınmak, yanaşmamak, önlemek, engel olmak

avoidable
önlenebilir, kaçınılır

avoidance
kaçınma, sakınma, çekinme

avoirdupois
ingiliz ve Amerikan ağırlık jüyesi

avow
itiraf etmek, açıkça söylemek

avowal
itiraf

await
beklemek

awake
uyanmak, uyandırmak, harekete geçirmek, harekete geçmek, uyanık, uyanmış, bilinçli, bilincinde, farkında

awaken
uyanmak, uyandırmak

awakening
uyanış, bilinçlenme

award
mahkeme kararı ile vermek, vermek, ödül olarak vermek, ödüllendirmek, mahkeme kararı, hüküm, ödül

aware
farkında, haberdar

awareness
farkında olma, haberdarlık

awash
su düzeyinde, dalgalarla sürüklenen

away
uzağa, uzakta, -den, -dan, buradan, başka yönde, emin bir yerde/yere, gidecek/bitecek/sona erecek şekilde, sürekli, durmadan, deplasmanda oynanan

awe
korku ve merakla karışık saygı

awe-inspiring
insanı huşu içinde bırakan

awesome
korku veren, korkunç, dehşetli

awestruck
korkulu, meraklı

awful
müthiş, korkunç, berbat, rezil

awfully
çok, aşırı, o biçim, müthiş, acayip

awhile
kısa bir süre için, biraz

awkward
beceriksiz,sakar,afal,yöndemsiz,hantal,iyi yapılmamış,kullanımı zor,kullanışsız,nakolay,anlaşılması zor insan,uyumsuz,dikbaşlı,utandırıcı,mahçup edici,uygunsuz

awkwardly
beceriksizce, hantal bir şekilde

awkwardness
beceriksizlik, sakarlık

awl
biz, tığ

awn
kılçık, diken

awning
tente

awnless
kılçıksız

awry
eğri, yan, ters

ax
balta

axe
balta, kaldırmak, azaltmak, kısmak, atmak

axial
eksenel, aksiyal, eksen

axil
koltuk, ağaç dalı ile sapı arasındaki köşe

axilla
koltuk altı

axiom
belit, aksiyom

axiomatic
aksiyomla ilgili

axis
eksen, mil, dingil

axis of revolution
dönme ekseni

axis of rotation
dönme ekseni

axis of the earth
yer ekseni

axle
mil, dingil

axle box
dingil kutusu, aks kutusu

axle lock
dingil kilidi

axle spring
dingil yayı

axle tree
araba dingili

axon
akson

ay
evet, muhakkak, hep

aye
lehte oy, kabul oyu, evet oyu, evet

azalea
açalya, açelya

azeotropic
eşkaynar, azeotrop

Azerbaijan
Azerbaycan

Azerbaijani
Azeri, Azerice, Azeri, Azerice

azide
azit

azimuth
semt, azimut, güney açısı

azimuthal
azimutla ilgili

azine
azin

azo
azo

azo compounds
azo bileşikleri

azo dyes
azo boyaları, azoik boyalar

azobenzene
azobenzen

azoic
azoik

azoic age
azoik çağ

azure
gök mavisi

azurite
azurit


Submit a name