a bad eggsözünde durmayan, kendisine güvenilmeyen, itin teki
a bad lotsağlam ayakkabı değil,sütü bozuk,it kopuk
a bad markkırık not,kötü not
a bag of nervessinir küpü
a bed of rosesgüllük gülistanlık yağday
a bee in one's bonnetfikri sabit, saplantı
a bird in a gilded cagealtın kafesteki kuş
a bitbiraz,bir kırık,zerre kadar,bir damcı,bir kırtık,dıngılı
a bitter pillacı bir reçete,acı bir ilaç,beraberinde kıyınlıklar bulunan çözüm yolu
a bundle of nervessinir küpü
a can of wormsiçinden çıkılması kıyın yağday
a change for the worsekötü bir değişiklik
a chip off the old blockhık demiş burnundan düşmüş,(anasını/atasını) iteleyip yerinde durmuş
a close shavekıl payı kaçış
a cut above-den daha yakşı,yakşırak,daha üstün
a dime a dozenharcıâlem,erzan ve çok
a drop in the bucketdevede kulak
a drop in the oceanokyanusta damla,devede kulak,çok az
a fewbirkaç,bir niçe,bazı
a flash in the pankuru gürültü, boşa çıkan gayret
a flourish of trumpetsmerasim borusu
a gleam of hopebir ümit ışığı
a good buykârlı bir alışveriş
a good dealoldukça çok,bir dünya
a good turniyilik, yardım
a great dealçok,etek-etek
a great deal ofpek çok,niçe-niçe,çoklu miktarda,külli
a great number ofoldukça çok,çok sayıda,külli
a hairbreadth escapekıl payı kurtulma
a hard nut to crackçetin ceviz
a horse of another colortamamıyle farklı bir konu
a hundredfoldyüz kat, yüz misli
a king's ransombüyük para
a la cartealakart, yemek listesine göre
a littlebiraz,dıkkılı,bir balaca
a little bitazıcık,bir parça,zerre kadar,biraz,bir hırda,bir balaca
a lot ofbirçok,niçe-niçe,bir dünya,kârlı,külli
a matter of coursekaçınılmaz son, beklenen son
a matter of life and deathhayat memat meselesi
a month hencebundan bir ay sonra
a narrow escapegüç bela kurtulma
a narrow shavekıl payı kaçış
a one-track mindsabit fikirlilik
a paragon of virtuefazilet örneği
a piece of cakeçocuk oyuncağı, basit iş
a pretty pennydünyanın parası, çok para
a prioriapriori,tecrübeden evvel,önce,evvelce
a raft ofyığınla, bir sürü
a ready peniyi yazı yazma yeteneği
a riot of colourrenk cümbüşü
A rolling stone gathers no mossYuvarlanan taş yosun tutmaz
a roof over one's headbaşını sokacak bir yer
a sly dogne yapacağı belli olmayan kimse
a square peg in a round holeyerine uymayan kimse
a stone's throw awaybir taş atımlık mesafede
a trifleoldukça, epey, bir dereceye kadar
a trip around the worlddünya turu
a white liezararsız yalan
a word in your eargizli söz
aamBir Hollanda ve Alman sıvı ölçü birimi.
aardvarkkarınca yiyen, yerdomuzu, borudişli
AaronicalYahudiliğe göre ilk yüksek haham olan Aaron'a değişli
ab(önek) -den, uzağa, (kısaltma) Temmuz ortasında başlayan Musevi dallığındaki ay
abacinatekızgın demirle gözlere mil çekmek
abacinationkızgın demirle gözlere mil çekme
abaciscus(arkaik) 1.mozaik kaplı bir kaldırımdaki karolardan veya karelerden biri, kare seramik parça, mozaik taşı
aback(denizcilik) faça,kenar
abactinalışınsal simetrisi olan hayvanlarda ağzın yüzeyine veya ucuna değişli
abacusabaküs,sayıboncuğu,saygaç,çötke,(mimarlık) sütun başlığından geçen düz tabla
abaddoncehennem, ölüler diyarı
abaft(denizcilik) kıça doğru, kıç tarafta, kıç tarafında
abalone(zooloji) kabuklu bir deniz hayvanı
abampereon amperlik çıngı cereyan birimi
abandonserbestlik,sadelik,tabiilik,terk etmek,bırakmak,vazgeçmek,el çekmek,başından atmak,çıkıp gitmek,başlı-başına koymak,koyup gitmek,özünü tamamıyla vermek,özünü kaptırmak,durdurmak,dayandırmak,tehire salmak
abandon oneself toözünü kaptırmak,dalmak
abandonedmetruk, terk edilmiş, arsız, çapkın, ahlâksız, bozgun
abandonmentterk,metrukiyet,terk edilmiş olma,tam feragat ile özünü teslim etme
abaseküçük düşürmek, aşağılamak, gururunu kırmak, hürmetten salmak, gözden düşmek, alçaltmak
abase oneselfözünü küçük düşürmek,özünü alçaltmak,özünü hürmetten salmak,rezil olmak
abasementhürmetten salma, alçaltma, alçalma
abashutandırmak, bozmak, kırmak, mahcup etmek, karıktırmak, pert etmek
abaskgüneş ışığında, ısınarak
abat-jourtepe penceresi, pancur
abate(rüzgâr/fırtına/ağrı/rahatsızlık) azalmak, hafiflemek, zayıflamak, azaltmak, kırmak, tenzil etmek, indirmek, aşağı varmak, aşağı salmak, zayıflatmak, ortadan kaldırmak
abatementazaltma, indirim, iptal, azaltılma, azalış
abatement of actiondavanın düşmesi
abattoirsalhane, mezbaha, kesimevi
abbreviatekısaltmak, ihtisar etmek
abbreviationkısaltma, ihtisar, muhtasar
abc'sabece, alfabe, bir şeyin temeli, abc'si, a'sı b'si c'si
abdicatetahttan çekilmek, terk-i saltanat etmek, saltanattan çekilmek, hakkından vazgeçmek, el çekmek, boynundan atmak, bırakmak, feragat etmek, imtina etmek
abdicationtahttan vazgeçme, çekilme, hakkından vazgeçme
abdominalkarın ile ilgili, karın
abdominal cavitykarın boşluğu
abdominal viscerabağırsaklar
abdominal wallkarın duvarı
abductbirini zorla kaçırmak, uğrulamak
abductionadam kaçırma, zorla kaçırma, uğrulama
abductoradam kaçıran,oğurlayan,oğru,uzaklaştırıcı
abeamomurgaya dik olarak, (denizcilik) apazlama
abecedariançok basit, çok kolay, okumayı yeni öğrenen kimse
abecederianalfabetik, temel
abendanormal bitiş, aniden bitmek
aberrantdoğru yoldan ayrılmış, yolundan çıkan, yolunu azan, sapkın, tipik olmayan
aberrationdoğru yoldan ayrılma, düz yoldan uzaklaşma, azma, sapkınlık, kısa süreli bellek kaybı, sapınç, yayılma, uzaklaşma
abetyüz vermek, suça katılmak, yardakçılık etmek, yardım etmek, suç ortaklığı yapmak, tahrik etmek, sevk etmek, fitlemek, kızıştırmak
abettedsuça iştirak, suç ortaklığı
abettorsuç ortağı, cinayet yoldaşı, yardakçı, fitneci, tahrikçi
abeyancegeçerli olmama, kullanılmama, etkinliğini yitirmiş olma, lağvedilme, tehire salınma
abhornefret etmek, nefret beslemek, tiksinmek, hiç sevmemek, menfur tutmak
abhorrencenefret, iğrenme, ikrah, nefret edilen şey
abhorrentnefret uyandırıcı, tiksindirici, iğrenç, karşıt, zıt
abibNisan ayının eski bir adı
abidebir yerde kalmak,sabit durmak,sakin olmak,kalmak,yaşamak,olmak,katlanmak,çekmek,tahammül etmek,çıdamak,dözmek,tap getirmek,gözlemek
abide byuymak, bağlı kalmak, katlanmak, razı olmak
abidingsonsuz, ebedi, devamlı, muhkem
abietic acidabiyetik asit, çam asidi
abilitybecerik, zeka, yetenek, kabiliyet, istidat, hüner, güç, iktidar, kudret
abinitiobaşlangıçtan, aslından
abiogenesisabiyogenez, cansızdan canlı oluşumu
abiotic environmentcansız çevre
abjectumutsuz, sefil, perişan, acınası, bedbaht, yazık, miskin, alçak, iğrenç, aşağılık
abjectnessalçaklık, adilik, sefillik
abjurationyeminle vazgeçme, feragat etme, imtina etme, boyun kaçırma, yüz döndürme, dönme
abjurevazgeçtiğine dair yemin etmek, yemin edip bırakmak, terk etmek, yüz döndürmek, el çekmek
ablation(ur/kılgan/vb.) bedenden alma, kesip çıkarma, (taşlar) zamanla aşınma, (buzul) yüzden erime
ablativeismin -den hali, ayrılma hali, çıkma yağdayı, çıkışlık hal
ablaut(gramer) anlam değişikliği ile ünlünün değişmesi
ablazealevler içinde, yanmakta, heyecanlı, ateşli, ışığa gark olan, parlayan, yanan
ablegüçlü, yetenekli, muktedir, kadir, elinden gelir, istidatlı, kabiliyetli, becerikli
able-bodiedsağ, sağlam bedenli, muhkem bedenli, yarayan, yararlı, yaraklı
able-bodied seamangemici, tayfa
abloomçiçekli, bol çiçekleri olan
abluenttemizleyici, deterjan
ablybeceriyle, başarıyla, ustalıkla, maharetle, becerikle
abnegateinkâr etmek, reddetmek
abnormalanormal, gayrinormal
abnormal eggkusurlu yumurta
abnormal erosionolağandışı aşınma, hızlanmış erozyon
abnormalityanormallik, gayrinormallik
abnormallyanormal bir şekilde
aboard(gemi/otobüs/tren/uçak/vb.) içinde, içine, -de, -da, -e, -a, katara, gemiye, binikte
abodeev, yer, yurt, mesken, ikametgâh, olduğu yer, konut
abolishyürürlükten kaldırmak, durdurmak, lağvetmek, feshetmek
abolitionyürürlükten kaldırma, ortadan kaldırma, lağvetme, lağvedilme, lağv
abolition of restrictionskısıtlamaların kaldırılması
abolition of the caliphatehalifeliğin kaldırılması
abolitionistköleliğin kaldırılması yanlısı
abominableiğrenç, tiksindirici, berbat, felaket, rezil, fena, murdar, menfur, çok pis, ikrah doğuran
abominable snowmanyeti, kar adamı
abominablyçok fena bir şekilde, berbat olarak
abominatetiksinmek, iğrenmek, nefret etmek, nefret beslemek
abominationnefret, ikrah, menfur şey
aboriginebir yerin yerlisi, Avustralya yerlisi
abortçocuk düşürmek, çocuk aldırmak, erken doğum yapmak, ölü çocuk doğurmak, uşak salmak, başarısızlıkla bitmek, yarımcık saklamak, imtina etmek, lağvetmek, boşa çıkmak, baş tutmamak, dayandırmak
abortifacientdüşüğe yol açan
abortionçocuk düşürme, uşak salma, ölü çocuk doğurma, düşük, (argo) fiyasko
abortionistçocuk düşürten kimse
abortivesonuçsuz, boş, beyhude, faydasız, nafile, gelişmemiş, başarısız
abortive trialsonuçsuz dava
aboundçok sayıda olmak, çok sayıda bulunmak, zengin olmak, bol olmak
abouthakkında, üzerine, dair, doğrusunda, değişli, baresinde, şuraya buraya, çevresinde, etrafında, ötede beride, şurada burada, üstünde, yanında, devresinde, yakınında, buralarda, şuralarda, sıralarda, sularında, aşağı yukarı, yaklaşık, takriben, tahminen, muhiten, aksi yöne, geriye, hemen hemen, neredeyse, -e ne dersin?, -den ne haber?
about time(it is ~) vakittir,vakit çatıyor,kurtarıyor
about to comegelmek üzere
aboutfacegeriye dönüş, çark
aboveyukarıda, bir şeyin üstünde, üst, yukarı, yukarıdaki, çok, fazla, artık
above allher şeyden çok,her şeyden önce,en önemlisi,en evvel,esas itibarı ile,bundan ilave,bundan başka
above boardaçık ve dürüst
above groundyeryüzünde, toprağa gömülmemiş
above parbaşa baştan yukarı, paritenin üstünde
above reproachmükemmel, hatasız, kusursuz
above sb's headanlama kapasitesinin üstünde, çok zor
above watersıkıntıdan uzak, rahat
above-mentionedyukarıda adı geçen, yukarıda kaydedilmiş
above-party politicspartiler üstü politika
aboveboarddoğru, dürüst, vicdanla, hilesiz, apaçık, açık aşikâr
abovo(Latince) başlangıçtan beri
abracadabraabrakadabra, büyü sözü, zırva, saçmalık
abradeaşınmak, aşındırmak, yemek
abrasionaşınma, yenme, yıpranma
abrasion proofaşınmaya dayanıklı
abrasiveaşındıran, aşındırıcı, törpüleyici, kaba, kırıcı, (zımpara/vb.gibi) aşındırıcı madde, taşlama malzemesi, parlatma malzemesi
abrasive paperzımpara kâğıdı
abrasive poweraşındırıcı güç
abreastbir hizada, yan yana
abreast of the timesasra beraber,hayattan geri kalmayan
abridgekısaltmak, özetlemek
abridgementkısaltma, özetleme, özet, azalma
abridgmentkısaltma, özetleme, kısaltılmış oyun/öykü/kitap
abroadtaşra, taşrada, çet el, çet elde, yurtdışında, yurtdışına, geniş bir alanda, her yerde, her tarafta
abrogateyürürlükten kaldırmak, son vermek, iptal etmek
abrogationyürürlükten kaldırma, iptal
abruptdik, baş aşağı, beklenmedik, ani, kaba, terbiyesiz
abruptlyansızın,gafleten,birdenbire,terslikle
abruptnessacele, sertlik, terslik
abscessçıban, apse, irinşiş
abscisic acidabsisik asit
abscission layerkopma dokusu
abscondkaçmak, gizlenmek, saklanmak, gizlice kaçıp gitmek, sıvışmak
absconding swarmkovanı terk eden oğul arısı
absenceuzakta olma, bulunmama, yokluk, bulunmayış, bulunmayış süresi, devamsızlık, yokluk, eksiklik, dalgınlık
absentyok, namevcut, dalgın, ilgisiz
absent oneselfgelmemek, hazır bulunmamak
absent without leaveizinsiz
absent-mindednessdalgınlık
absenteebulunması gereken yere gelmeyen kimse, devamsız
absenteeismmazeretsiz gelmeme, devamsızlık
absentmindednessdalgınlık
absinthpelin otu, bir tür sert içki
absolutetam, mükemmel, sonsuz, kayıtsız şartsız, mutlak, kesin, saltık, müstakil, saf, katıksız
absolute alcoholmutlak alkol, saf alkol
absolute ceilingazami yükseliş haddi
absolute deviationmutlak sapma
absolute forest landyalnız ağaç dikimine uygun arazi
absolute humiditymutlak nem
absolute majoritysalt çoğunluk
absolute monarchykayıtsız şartsız monarşi
absolute nonsensetam bir saçmalık
absolute scalemutlak ölçü
absolute temperaturemutlak sıcaklık
absolute unitmutlak birim, saltık birim
absolute valuemutlak değer
absolute zeromutlak sıfır
absolutelytümüyle, tamamıyla, kesinlikle, tamamen
absolutenessmutlakiyet, kesinlik
absolutiongünahın bağışlanması
absolutismmutlakıyet, saltçılık
absolvetemize çıkarmak, aklamak, suçunu/günahını bağışlamak
absonantzıt, akla uygun olmayan
absorbemmek, içine çekmek, soğurmak
absorbencyemicilik, soğurganlık
absorbent cottonhidrofil pamuk
absorbingçok ilginç, sürükleyici
absorptionemme, içine çekme, soğurma
absorption coefficientemme katsayısı, soğurma katsayısı
absorption factorsoğurum katsayısı
absorption terraceemdirme sekisi
absorptiveemici, soğurucu
absorptive outletsızdırmalı boşaltma
absorptive poweremici güç
absorptivityemicilik, soğurganlık
abstainuzak durmak, perhiz etmek, kaçınmak, sakınmak, çekinmek
abstain from-den kaçınmak
abstemiousçok yemek ve içmekten sakınan, perhizkâr
abstemiouslyperhiz yaparak
abstentionçekinme, kaçınma, çekimserlik
abstention from votingoy vermeme
abstergesilmek, temizlemek
abstinenceuzak durma, perhiz, geri durma, kaçınma
abstinentperhizkâr,nefsini saklayan,temkinli,toktak
abstractsoyut, genel, belirsiz, özet, soyut resim, heykel, çıkarmak, ayırmak, çekmek, özetlemek
abstract mathematicssoyut matematik
abstract nounsoyut ad, soyut isim
abstract numbersoyut sayı
abstracteddalgın, zihni meşgul
abstractednesszihin meşguliyeti, dalgınlık
abstruseanlaşılması güç, anlamı gizli olan, çapraşık
abstrusenessmuğlaklık, çapraşıklık
absurdmaskaralık, saçma, anlamsız, akılsızca, gülünç, absürd, muhal
absurdityanlamsızlık, saçmalık
absurdlysaçma bir şekilde
absurdnessanlamsızlık, saçmalık, manasızlık
abundancebolluk, çokluk, kesret
abundantbol, çok, bereketli
abundantlybol bol, çokça, fazlasıyla
abuseküfür etmek, çirkin sözler söylemek, kötüye kullanmak, yolsuz kullanmak, suiistimal etmek, sövgü, küfür, sövüp sayma, kötüye kullanma, yolsuz kullanış, suiistimal, fesat, yolsuzluk
abusivesövgü dolu, küfürbaz, ağzıbozuk
abutdayanmak, bitişik olmak, varmak
abutmentköprünün karada olan ayağı, mesnet, (mimarlık) kemer veya kubbenin ağırlığını destekleyen kısım
abyssdibi olmayan çukur, varta, hufre
abyssal faunaabisal fauna, okyanus direyi
abyssal rocksabisal kayaçlar
acaciaakasya, salkım ağacı
academicakademik, pratiğe dayanmayan, soyut, kuramsal, (birdemde) öğretim görevlisi
academic degreeakademik derece
academic staffakademik personel
academic yearöğretim yılı
academicianakademisyen, akademi üyesi
academybilim adamları topluluğu, akademi, yüksekokul, medrese
Academy of Fine ArtsGüzel Sanatlar Akademisi
acalcerosiskalsiyum eksikliği
acanthuskenger otu, ayı yoncası, ayıpençesi
acappellaçalgısız söylenen şarkı
acaricideböcek öldürücü ilaç
accedekabul etmek, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek, onaylamak, iş başına gelmek, iktidara gelmek
acceleratehızlandırmak, tesri etmek, tacil etmek, hızlanmak
acceleratedhızlı, hızlandırılmış
accelerated particlehızlandırılmış tanecik
acceleratinghızlandırıcı, hızlandırma
accelerationhızlandırma, ivme
acceleration of free fallserbest düşüş ivmesi
acceleration of gravityyerçekimi ivmesi
accelerator pedalgaz pedalı
accelerometerakselerometre, ivmeölçer
accentaksan, vurgu, aksan vermek, vurgulamak, üzerinde durmak
accentuateönem vermek, vurgulamak
accentuationvurgulama, belirtme
acceptalmak, kabul etmek, onaylamak, kabullenmek, razı olmak
accept the chargessuçu kabul etmek
acceptabilitygeçerlilik, kabul edilebilme
acceptablekabul edilebilir, uygun, makbul
acceptancekabul etme, kabul edilme, kabul, uygun olma, uygun bulunma
acceptance creditkabul kredisi
acceptationkabul, anlam, mana
accessgiriş, yol, geçit, kullanma hakkı, ulaşma, giriş
access gallerygiriş galerisi
access hatchwayambar ağzı
access rampgiriş rampası, rampa
accessibilityerişilebilirlik, erişilirlik, erişebilme
accessibleyanına varılabilir, ulaşılabilir, kolay bulunur, elde edilebilir
accessionulaşma, erme, varma, göreve gelme, artma, çoğalma, katılma, ek, zam
accession recorddemirbaş kaydı
accession to poweriktidara gelme
accession treatykatılma antlaşması
accessoryaksesuar, suç ortağı, yardakçı
accessory after the factsuçluya yataklık eden kimse
accessory before the factkışkırtıcı, suça ön ayak olan kimse
accessory boxmalzeme kutusu
accessory mineralkayaç mineral, eklenti
accessory verbyardımcı eylem
accidencesarf usul ve prensipleri, tasrif, çekim
accidentkaza, tesadüf, raslantı
accident insurancekaza sigortası
accident protectionkazalardan korunma
accident-pronebaşına sık sık kaza gelen, netameli
accidentalrastlantısal, tesadüfi
accidental errorarızi hata
accidentallykazara, istemiyerek, tesadüfen, rasgele
acclaimalkışlamak, bağırarak ilan etmek, alkış, yürekten onaylama
acclamationalkış, alkışlama
acclimateiklime alıştırmak, ortama alıştırmak
acclimationiklime alıştırma, ortama alışma
acclimatizationyeni bir iklime/ortama alışma
acclimatizeyeni bir iklime/ortama alışmak veya alıştırmak
accommodateyer sağlamak, yer vermek, yerleştirmek, barındırmak, birbirine uydurmak, bağdaştırmak
accommodatingyardımcı, yardımsever, değişmeye hazır, değişime açık
accommodationyatacak yer, kalacak yer, uzlaştırma, halletme, çözme, rahatlık, kolaylık
accommodation allowancemesken tazminatı
accommodation billhatır senedi
accommodation capacitykonaklama kapasitesi
accommodation drafthatır senedi
accommodation ladderborda kamara iskelesi
accommodation trainbirçok istasyonda duran yolcu treni
accommodationskalacak yer, konfor
accompanied byrefakatinde
accompanimenteşlik eden, eşlik
accompanistakompanist, beraber çalan kimse
accompanyeşlik etmek, birlikte gitmek, refakat etmek, aynı zamanda olagelmek, birlikte oluşmak
accomplicesuç ortağı, yardakçı
accomplishbaşarmak, başarıya ulaşmak, başarıyla sonuçlandırmak
accomplishedbecerikli, hünerli
accomplishmentbaşarıyla sonuçlandırma, başarıyla tamamlama, beceri, başarı, hüner
accorduygunluk, mutabakat, anlaşma, akort, uyuşturmak
accord withahenkli olmak, uygun olmak
accordanceuyum, uzlaşma, anlaşma
according to(edat) -e göre, nazaran
according to Hoylekurallara uygun, doğru olarak
according to one's lightsözünün anlayışına göre,imkân kadar,öz kaidesinde,edasında,öz bildiği gibi
accordinglyo doğrulukta, ona göre, öyle, bundan dolayı, onun için, bu yüzden
accostyanına gidip konuşmak
accouchementlohusalık, doğum
accountrapor, hikaye, tanım, önem, değer, itibar, avantaj, kâr, hesap, pusula, banka hesabı, hesap görme, hesaplaşma
account balancehesap bakiyesi
account bookhesap defteri
account deficithesap açığı
account foraçıklamak, hesap vermek, hesap vermek, sebebi belirtmek
account holderhesap sahibi
account statementhesap özeti
accountablemesul, sorumlu
accountancymuhasebecilik, saymanlık
accountantsayman, muhasip, muhasebeci
accountant's officemuhasebe bürosu
accounting departmentmuhasebe bölümü
accounts payableborçlu hesaplar, ödenecek hesaplar
accounts receivablealacaklı hesaplar
accouteraskerî giyecek vermek
accoutermentsdonatı, teçhizat
accreditelçi göndermek, yetki vermek
accreditedresmen tanınmış
accredited journalistakrediteli gazeteci
accrescentbüyüyen, çoğalan
accretebirleşmek, yapışmak, eklenip büyümek, eklemek, ekli, birleşmiş
accretionilave, ek, gelişme, uzvî büyüme, katılma, yapışma, ilhak
accrualbüyüme, artış, artış miktarı
accrueziyadeleşmek, çoğalmak, köpelmek, hasıl olmak, gelmek, (hukuk) hak olarak hissesine düşmek, gerçekleşmek, tahakkuk etmek
accrued interestgerçekleşen faiz, birikmiş faiz
accrued liabilitiestahakkuk etmiş giderler
acculturationbir kültürün başka bir kültürden aldığı tesir
accumulatetoplamak, biriktirmek, çoğalmak, yığılmak
accumulationbiriktirme, yığma, toplanma, yığılma
accumulation of capitalsermaye birikimi
accumulativetoplayıcı, biriktirici, topanmış, birikmiş
accumulatorakü, akümülatör
accuracydikkatlilik,selikalılık,tuşluk,serrastlık,düzlük,selika,doğruluk,dakiklik,kesinlik,tamlık
accuratekesin, doğru, yanlışsız, tam
accuratelydoğru olarak, kusursuzca
accursedlanetlenmiş, lanetli
accusative(gramer) yükleme hali
accustomed(~ to) alışkın, alışılmış, her zamanki
acebirli, as, (sınıf/pozisyon/beceri/vb.açısından) as, yıldız, (pilot/sürücü/vb.) usta
acediahalsizlik, kaygısızlık
acentricmerkezsiz, merkez dışı
acephalousbaşsız, reissiz, (zool.) asefala sınıfından, (bot.) başsız
acerbateacılaştırmak, sinirlendirmek
acerbityekşilik, acılık, terslik, sertlik, huysuzluk
acetabulum(anat.) hokka çukuru
acetaldehydeasetalaldehit
acetanilideteskin edici ve ateş düşürücü bir ilaç, asetanelit
acetatebir nevi sentetik kumaş, rayon, asetik asit tuzu
acetic acidasetik asit, sirke asidi
acetic anhydrideasetik anhidrit
acetic fermentationasetik mayalanma
acetificationekşitme, ekşime
acetousasetik, sirke gibi
acetyl bromideasetil bromür
acetyl celluloseasetil selüloz
acetyl chlorideasetil klorür
acetyl coenzymeasetil koenzim
acetylsalicylicasetilsalisilik
acetylsalicylic acidasetilsalisilik asit, aspirin
achaeanEski Yunanistan'a ait
achaianEski Yunanistan'a ait
acheağrımak, sızlamak, acımak, ağrı
achene(bot.) aken, kapçık meyva, tek tohumlu, açılmaz ve sert kabuklu bir meyve tipi
achievableyapılabilir, gerçekleştirilebilir
achievebaşarmak, üstesinden gelmek, ulaşmak, elde etmek, kazanmak
achievementbaşarma, yapma, başarı, eser
achievement testbaşarı testi
achilles' tendon(biyol.) ökçe veteri, Aşil kirişi
achondroplasia(tıb.) cücelik, bodurluk
achromaticrenksiz, renkleri tabii haliyle gösteren, (müz.) perdesi değişmeyen, akromatik
achromatic lensakromatik mercek
achromatismakromatizm, renksemezlik
achromatopsia(tıb.) renk körlüğü, akromatopsi
aciculariğne ve diken şeklinde olan
acidasit, LSD, ekşi, asit gibi, asitli, kırıcı, iğneleyici, acı
acid solutionasit solüsyonu
acid testbir şeyin değerinin testi
acid-base equilibriumasit-baz dengesi
acid-proofaside dayanıklı
acid-resistingaside dayanıklı
acidic oxidesasit oksitler
acidic rocksasitli kayalar
acidifyasitlemek, asitlenmek
acidulateasitlemek, biraz ekşitmek
acknowledgekabul etmek, tanımak, itiraf etmek, aldığını bildirmek
acknowledgedtanınan, kabul edilen
acknowledgmentonay, kabul etme, onaylama, tasdik, teşekkür, bir şeyin alındığını bildirme
aconiteitboğan, kaplanboğan
acornpelit kozası,meşe palamudu
acoustic nerveakustik sinir
acoustic powerakustik güç
acoustic shadowakustik gölge
acousticsakustik, yankıbilim, ses dağılım biçimi
acquaint(~ with) bilgi vermek, haberdar etmek, bildirmek
acquaint oneself withöğrenmek, aşinalık peyda etmek
acquaintancetanıdık, bildik, aşinalık
acquaintanceshiptanışıklık, aşinalık
acquiescekabullenmek, razı olmak, ses çıkarmamak
acquiescencekabullenme, razı olma, uysallık
acquiescentlyuysallıkla, razı olarak
acquirekazanmak, elde etmek, edinmek
acquiredkazanılmış, edinsel, akize, müktesep
acquired characteristicssonradan kazanılan özellikler
acquired immunitykazanılmış bağışıklık
acquired rightmüktesep hak, kazanılmış hak
acquired tastezamanla sevilen şey
acquirementkazanç, iktisap, başarı, kazanma, elde etme
acquisitionkazanç, edinti
acquisitiveaçgözlü, mal düşkünü
acquitberaat ettirmek, temize çıkarmak, aklamak
acquit oneselfgörevini yapmak
acquittalberaat, aklanma, aklama
acquittancezimmetten kurtulma, ödenme, çek, makbuz
acreagearazi alanı, dönüm miktarı, yüz ölçümü
acridacı, keskin, ekşi, sert
acridine dyeakridin boyası
acrimoniousacı, sert, haşin, ters
acrimonyacılık, sertlik, terslik
acrobaticscambazlık, akrobasi
acroleinakrolein, propenal
acronymsözcüklerin baş harflerinden oluşan sözcük
acrosskarşıdan karşıya, bir yandan bir yana, ortasından, içinden, çaprazlama, çapraz
across the boardhamı için aynı derecede,hamıya şamil olunan
acrylic esterakrilik ester
acrylic plasticakrilik plastik
acrylic resinakrilik reçine
acrylonitrileakrilonitril
acthareket etmek, davranmak, (rol) oynamak, etki yapmak, etkilemek, rol yapmak, etkilemek, numara yapmak, harekete geçmek, yapılan şey, iş, davranış, kanun, yasa, perde, sahne, numara, rol, ayak
act asgörevi görmek, olarak işlev görmek
act by a majorityçoğunlukla karar almak
act of bankruptcyiflas işlemi
act of godzorlayıcı sebep
act of waraskeri eylem, savaş nedeni
act outdavranışlarla göstermek
act upkötü davranmak, sorun çıkarmak, dert açmak
actingyerine bakan, vekalet eden, vekil, oyunculuk
actinic balanceaktinik denge
actinic raysaktinik ışınlar
actinic spectrumaktinik tayf
actinide seriesaktinit serisi
actinium seriesaktinyum dizisi
actinoliteaktinolit, ışıntaşı
actinometricalaktinometrik
actinomorphicaktinomorfik
actionhareket, faaliyet, iş, yapılan şey, davranış, hareket, çalışma şekli, hareket biçimi, etki, kuvvet, olaylar dizisi, askeri harekât, savaş, dava
action committeefaaliyet komitesi
action for annulmentfesih davası
action for damagestazminat davası
action in ejectmenttahliye davası
actionabledava edilebilir
actionlesshareketsiz, atıl
activateharekete geçirmek, etkili hale getirmek, çalıştırmak
activated carbonaktif kömür, etkin kömür
activationcanlandırma, etkinleştirme, harekete geçirme
activation energyaktivasyon enerjisi, etkinleşme erkesi
activatoraktivatör, aktifleştirici
activeaktif, hareketli, canlı
active electrodeaktif elektrot
active immunityaktif bağışıklık
active manageraktif yönetici
active natural immunityaktif doğal bağışıklık
active officermuvazzaf subay
active transportaktif taşıma
active verbetken eylem, etken fiil
active voiceetken çatı, aktif çatı
active volcanoaktif durumda olan yanardağ, püsküren yanardağ
activismaktivizm, etkincilik, eylemcilik
activistaktivist, etkinci
activityhareket, faaliyet, yapılan işler, etkinlik, faaliyet
activity reportfaaliyet raporu
actorerkek oyuncu, aktör, bir olayda yer alan kimse
actresskadın oyuncu, aktris
actualgerçek, hakiki, asıl, asli
actual costgerçek maliyet
actual inventoryhazır mevcut, hazır stok
actualityhakikat, gerçek durum
actualizationedimselleşme, gerçekleşme
actualizergerçekleştirici
actuallygerçekten, hakikaten, aslında
actuarysigorta/hesap uzmanı
actuatingtahrik, harekete geçirme
actuatorharekete getirici, çalıştırıcı
acuitykeskinlik, sivrilik, duyarlılık, keskin duyululuk
acuity of visiongörüş keskinliği
aculeatesivri, iğneli, dikenli, keskin
acumençabuk kavrayış, yerinde ve doğru karar alma yetisi
acuminatesivrileşen, sivrileştirmek
acute(duyum ve düşünce) keskin, kuvvetli, güçlü, duyarlı, şiddetli, çok fazla, (hastalık için) birdenbire kötüye giden, çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen, dar açı
acute hearingçok iyi işitme
acutelyzekâ ile, şiddetle
ADMS, Milattan sonra, ilan, reklam
ad infinitumsonu olmayarak, sonsuz bir biçimde
ad libitumistenildiği kadar, istenildiği gibi
ad-libkafadan uyduruvermek, doğaçlamak
Adam's applegırtlak çıkıntısı, Adem elması
adamantdik başlı, sert, inatçı
adamantineelmas gibi, adamantin, sarsılmaz, delinmez
adamantlyinatla, katı bir şekilde
adaptuyarlamak, uydurmak, adapte etmek
adapt oneself toözünü alıştırmak
adaptabilityuyum yeteneği, uysallık
adaptability to environmentçevreye uyum
adaptablekolayca uyum sağlayan
adaptationuyarlama, uyarlanma, adaptasyon
adaptoruyarlayıcı, adaptör, uyarlaç
addeklemek, ilave etmek, toplamak, toplamını almak
add fuel to the fireyangına körükle gitmek,arayı kızıştırmak,altından od koymak,ihtirasları kızıştırmak
add uptoplamını bulmak, bir anlamı olmak
addendum(konuşma/kitap sonunda) ek, ilave, eklenecek şey
addictmüptela, tiryaki, bağımlı
addict oneselfdüşkün olmak, tiryaki olmak
addictionalışkanlık, tutkunluk, bağımlılık, tiryakilik
addictivealışkanlık oluşturan,bağımlılık yapan,tiryaki eden
adding machinehesap makinesi
Addison's diseaseAdison hastalığı
additionekleme, katma, ilave, ekleme, toplam alma, toplama
addition agentkatkı maddesi
addition compoundkatılma bileşiği
addition signtoplama işareti
additionalek, ilave, ekstra
additional buildingek bina
additional chargeek vergin
additional expensesek masraflar, munzam masraflar
additional protocolkatma protokol
additivekatkı, katkı maddesi
additive processkatılma işlemi
addlebrainedahmak, beyinsiz
addledsersem, şaşkaloz, cılk (yumurta)
addressadres yazmak,söylev vermek,hitap etmek,adres,ünvan,söylev,nutuk
addressabilityadreslenebilirlik
addressableadreslenebilir
addressee(kendisine mektup/vb.) gönderilen kişi, alacak kişi, alıcı
addresserhitap eden kimse, imza eden kimse, gönderen
addressographadres makinesi
adduceörnek vermek, delil göstermek, gerekçe göstermek
adeptyakşı tanıyan,belet,becerili,yetenekli,usta,üstat,malumatlı,maharetli,çevik,zeyrek,koçak
adequacyyeterlilik, yetenek, ehliyet
adequateyeterli, uygun, elverişli
adequatenessyeterlilik, uygunluk
adhere to-e yapışmak, -e sadık kalmak
adherencebağlılık, sadakat
adhesionyapıştırma, yapışma
adhesion forceyapışma gücü
adhesiveyapıştırıcı, yapışkan
adhesive plasterplaster, bant
adhesive tapeyapışkan bant, plaster
adhesivenessyapıştırıcılık, yapışkanlık
adhibitkoymak, yapıştırmak
adiabatic changeadiyabatik değişim
adiabatic chartadiyabatik grafik
adiabatic compressionadiyabatik sıkıştırma
adiabatic curveadiyabatik eğri
adiabatic equationadiyabatik denklem
adiabatic expansionadiyabatik genleşme
adiabatic lapse rateadiyabatik gecikme oranı
adiabatic processadiyabatik işlem
adiathermicsıcaklık ışınlarını geçirmeyen
adieuallahaısmarladık, elveda, veda
adiposeyağlı, etin yağlı tarafı
aditmaden galerisi, giriş lağımı
adjacencybitişiklik, yakınlık
adjacentçok yakın, bitişik
adjectivalsıfat cinsinden
adjectival constructionsıfat tamlaması
adjoiningbitişik, yan yana
adjournertelemek, ara vermek, ertelenmek
adjourn sine diesüresiz olarak ertelemek
adjourn the meetingoturumu ertelemek
adjournmentertelenme, tehir, oturuma son verme
adjudgehüküm vermek, hükmetmek, karar vermek
adjudicatekarar vermek, hüküm vermek, hükmetmek
adjudicationhüküm verme, hüküm, karar
adjudication in bankruptcyiflas kararı
adjudicatorhakem, yargıcı
adjureyalvarıp yakarmak, istirham etmek
adjustayarlamak, uydurmak, uyarlamak, uyum göstermek, uymak
adjust a differenceanlaşmazlığı halletmek
adjustableayarlı, ayarlanabilen, düzeltilebilir
adjusterayarlayıcı, dispeççi
adjusting buttonayar düğmesi
adjusting wrenchayar anahtarı
adjustmentayar, ayarlama, düzeltme, adaptasyon, tasfiye
adjustment knobayar butonu, düğme
adjustment screwayar vidası
adjutantyardımcı, muavin, emir subayı, yaver
adjutant generalzat işlerine bakan general
adlibitumistenildiği kadar, istenildiği gibi
administeridare etmek, yönetmek, vermek, sağlamak
administrationidare, yönetim, hükümet
administrativeyönetsel, yönetimsel, idari
administrative actionidari karar, idari işlem
administrative boardyönetim kurulu
administrative board memberyönetim kurulu üyesi
administrative bodyyönetim kurulu
administrative caseidari dava
administrative lawidare hukuku
administrative policyyönetim politikası
administratoridareci, yönetici
admirabletakdire değer, çok iyi, çok güzel
AdmiraltyAmirallik Dairesi
admirationtakdir, hayranlık
admiretakdir etmek, hayran olmak
admiringhayran, hayranlık gösteren
admissibilitykabul olunabilme
admissibleakla uygun, kabul olunabilir, makul
admissionitiraf, kabul, giriş
admission feegiriş vergini
admission freeduhuliyesiz, giriş vergini olmayan, antresiz
admission ticketgiriş bileti
admitiçeriye almak, içeriye bırakmak, girmesine izin vermek, itiraf etmek
admittancegiriş izni, kabul
admittedlyherkesin kabul edeceği gibi, kuşkusuz
admixkarışmak, karıştırmak
admixturekarıştırma, karışım
admonishuyarmak, hafiçe azarlamak, kulağını bükmek
admonitionuyarı, ihtar, nasihat, tembih, öğüt, övgü
admonitoryuyarı niteliğinde, öğüt niteliğinde
adogürültü, patırtı, yaygara, tantana
adolescentergen, yeni yetme
adopt(başkasının çocuğunu) evlat edinmek, kabul etmek, benimsemek, seçmek
adopted childevlatlık, manevi evlat
adoptionevlat edinme, benimseme, kabullenme
adoptiveevlatlık edinen, üvey
adorableçok güzel, tapılası, sevimli, çekici, şirin
adorationaşırı sevgi, aşk, tapma, dinsel tapma, tapınma
adoretapmak, bayılmak, çok sevmek
adornsüslemek, bezemek, güzelleştirmek, ballandırmak, abartmak, şişirmek
adornmentsüs, ziynet, bezek
adrenalböbreküstü beziyle ilgili, böbreküstü bezi
adrenal cortexböbreküstü bezi korteksi
adrenal glandböbreküstü bezi
adriftakıntı ve rüzgârla sürüklenmiş, başıboş
adroiteli çabuk, becerikli, zeki, usta
adroitnesshüner, beceri, marifet
adscititiousilave edilen, katma, ek olan, gereksiz
adsorbyüze çekmek, yüze tutunmak, yüzermek
adsorbateadsorbat, yüze tutunan
adsorbentadsorban, yüze tutan
adsorptionyüze tutma, adsorpsiyon
adulateaşırı derecede övmek, yaltaklanmak, pohpohlamak, dalkavukluk etmek
adulationaşırı övgü, yaltaklanma, çanak yalama, dalkavukluk
adulatoryyaltaklanma mahiyetinde
adult educationyetişkin eğitimi
adulteratedeğerini düşürmek, saflığını bozmak
adulterationkarıştırma, katıştırma, niteliği bozma
adultererzina yapan erkek
adulteresszina yapan kadın
adulterinegayrimeşru (çocuk), piç
adumbrateima etmek, anıştırmak
adumbrationima, anıştırma
advanceilerlemek, ileri gitmek, gelişmek, öne almak, daha önceki bir tarihe almak, ilerleme, ileri gitme, gelişme
advancedilerlemiş, ileri, gelişmiş
advancementyükselme, ilerleme, terfi
advancesyaranma, asılma, dostluk yaklaşımı
advantageavantaj, üstünlük, yarar, çıkar, menfaat
advantageousyararlı, üstünlük sağlayan, avantajlı
adventitiousarızi, dıştan gelen, sonradan olan, tesadüfi
adventitious rootadventif kök
adventurermaceraperest kimse, serüvenci
adventuresomecesur, atılgan, gözü pek
adventurousserüven seven, maceraperest, serüven dolu, maceralı
adverb of placeyer belirteci, yer zarfı
adverb of qualityniteleme belirteci
adverb of timezaman belirteci, zaman zarfı
adverbialzarfa ait, belirteçsel, tümleyen
adversarydüşman, hasım, rakip
adversativemuhalefet belirten, karşı fikri ifade eden
adverseters, karşı, karşıt, zıt
adverselykarşıt olarak, muhalefet ederek
adversenessterslik, zıtlık
adversitygüçlük, sıkıntı, şanssızlık
advertisebildirmek, duyurmak, ilan etmek, tanıtmak, reklamını yapmak, satılığa çıkarmak
advertise forilanla aramak
advertisementreklam, ilan
advertisingreklamcılık, reklam işi
advertising agencyreklam ajansı
advertising agentreklam ajansı
advertising campaignreklam kampanyası
advertising departmentreklam bölümü
advicetavsiye, salık, geneş, öğüt, nasihat, geneş
advice centredanışma merkezi
advisablemakul, akla yatkın, mantıklı
advisablenessuygunluk, mantıklılık
advisetavsiye etmek, salık vermek, öğütlemek, bildirmek, haber vermek
advisedlyakıllıca, tedbirli olarak, bile bile
advisementdanışma, müşavere, düşünme
advisoryol gösteren, akıl hocası
advisoryöğüt veren, tavsiye niteliğinde
advisory boarddanışma kurulu
advisory committeedanışma kurulu
advisory councildanışma konseyi
advocacyyan tutma, taraftarlık, savunma
advocatesavunmak, avukat, savunucu, taraftar, yandaş
adynamiakuvvetsizlik, zayıflık
adzekeser,kerki,keserle kesmek
aedileeski Roma'da bayındırlık memuru
Aegean Continental ShelfEge Kıta Sahanlığı
aegiskalkan, siper, himaye
aeolianrüzgâr nedeniyle oluşan
aeolian depositrüzgâr yığıntısı
aeolian erosionrüzgâr erozyonu
aeolian soilrüzgâr yığıntısı toprak
aeonölçülemeyecek kadar uzun zaman
aeratehavalandırmak, teneklendirmek, içine tenek karıştırmak
aeratinghavalandırma, teneklendirme
aerationhavalandırma, teneklendirme
aeratorhavalandırıcı, teneklendirici
aerialanten, teneğe değişli, havai
aerial roothavai kök, tenekte yetişen kök
aerieyükseklerdeki kuş yuvası
aerifyiçine tenek karıştırmak, gaz haline getirmek
aerobaticsuçakla tenekte beceri gösterileri
aerobicaerob, tenek ile yaşayabilen
aerobic bacteriatenekle yaşayabilen bakteriler
aerobic respirationoksijenli solunum
aerodromeküçük tenekalanı
aerodrome control toweralan kontrol kulesi
aerodrome lightingalan aydınlatması
aerodrome trafficalan trafiği
aerodynamic bodyaerodinamik gövde
aerodynamicsaerodinamik bilim
aerofoiluçak kanadı, kanat şekli
aerogramaerogram, telsiz telgraf
aerogrammetenek mektubu, zarfsız uçak mektubu
aerologistaerolojist, tenekbilimci
aerologyaeroloji, tenekbilim
aerometeraerometre, tenekölçer, yoğunlukölçer
aeronauticaltenekçilik ile ilgili
aeronautical engineeringtenek mühendisliği
aerosolaerosol, tenekte asıltı
aerospaceatmosfer ve dışındaki boşluk, roket
aerostattenekten hafif uçak
aerotropismteneğe yönelim
aeryyükseklerdeki kuş yuvası
aestheticalestetiğe ait, güzellik ile ilgili
affabilitynezaket, tatlılık
affableiçten, cana yakın, sokulgan
affablenessnezaket, naziklik, hoşluk
affecttesir etmek, dokunmak, etkilemek
affectationyapmacık davranış, gösteriş
affectingderinden etkileyici, dokunaklı
affectinglydokunaklı bir şekilde
affectionsevgi, düşkünlük, şefkat
affectionatesevgi gösteren, şefkatli, müşfik, sevecen
affectivedokunaklı, duygusal, hissi
affiancenişan, nişanlamak
affidavityazılı ve yeminli ifade
affiliatebirleştirmek, üye etmek, birleşmek, üye olmak
affiliate oneself withile ilişki kurmak
affiliated companybağlı şirket
affinityakrabalık, yakın ilgi, yakınlık, güçlü ilgi, çekim, eğilim, yakınlık
affirmdoğrulamak, bildirmek, tekrarlamak, tekrar söylemek
affirmationdoğrulama, onay, ifade, bildirme
affirmative sentenceolumlu tümce, olumlu cümle
affirmativelyolumlu olarak, doğrulayarak
affixbağlamak,iliştirmek,tutturmak,eklemek,yapıştırmak,ek,şekilci
afflatusesin, ilham, vahiy
afflictüzmek,acı vermek,sıkıntı vermek,kederlendirmek,kebap etmek,yolukmak,tutmak
afflictionacı, üzüntü, sıkıntı
afflictiveacı verici, üzücü
affluencezenginlik, varlık, varsıllık
affluentzengin, varlıklı, hali vakti yerinde
affordsatın almaya gücü yetmek, yağdayı el vermek
afforestationağaçlandırma
affranchiseazat etmek, serbest bırakmak
affranchisementazat etme, serbest bırakma
affronthakaret etmek, aşağılamak, duygularını incitmek, kırmak
AfghanAfganlı, Afgan, Afganca, bir çeşit yün atkı veya battaniye
afieldözellikle evden uzakta
afiretutuşmuş, alevler içinde, yanmakta
aflameyanan, tutuşan, tutuşmuş
afloatyüzen, yüzmekte, su üzerinde duran, batmayan, gemide, denizde, (söylenti) dolaşan
afootolup bitmekte, dönmekte
aforedaha önce, daha önceki
aforementionedönceden anılan, sözü geçen
aforesaiddaha önce söylenilen, adı geçen
afreshbir kez daha, yeniden
afroafro saç, uzun ve cingelek saç
after-den sonra, -ın ardından/arkasından/peşinden, ...nedeniyle/yüzünden, -den sonra, -e rağmen, -in peşinde/arayışında, hakkında
after a fashionmuayyen dereceye kadar,bir kadar,özüne göre bir nev,bir cür
after allevvel ahir,ahir neticede,netice itibarı ile,sonunda,her şeye rağmen,yine de,her halde,hiç neye bakmayarak
after all is said and doneumumiyetle,bitevlikte,tam nazara almak,dikkat vermek,evvel-ahir
after hoursçalışma sögenlerinden sonraki zaman
after one's own hearttam gönlüne göre, kafasına göre
after the dust settlesher şey yoluna düşende,ihtiraslar soğuyanda
after you!önce siz buyurun!
after-sales servicesatış sonrası servis
afterbleachsonradan beyazlatmak
afterclapbeklenmedik olay
afterdampgrizu patlamasından kalan zehirli gazlar
afterdinneryemekten sonra gelen
aftereffectdaha sonradan ortaya çıkan etki
afterglowakşam kızıllığı, güneş batışı kızıllığı
aftergrassilk hasat sonrası çıkan otlar
afterhoursmesai sögenleri dışındaki zaman
afterlifeöbür dünya, ahret, ömrün geri kalan kısmı
aftermathkötü sonuç, kötü yan etki
afterpainsdoğum sonrası sancılar
afterpieceasıl oyundan sonraki oyun
afterproductson ürün, son şeker
aftersailskıç direk yelkenleri
aftershock(deprem sonrası) art sarsıntı
aftertasteağızda kalan tat
afterthoughtakla sonradan gelen fikir
aftertreatmentson işlem, son işleme
afterwardssonradan, sonra, daha sonra
againbir daha,tekrar,kayta,yine,yeniden,kaytadan,gene,bundan başka,ayrıca
again and againdöne döne,kayta kayta,tekrar tekrar,defalarca,defalarla,ara vermeden
against-e karşı, -e doğru, -e zıt yönde, -e karşı, -e aykırı, karşı, -e değecek şekilde
against naturedoğaya aykırı
against the grainarzusunun zıddına,yüreğince olmayan
against the lawyasaya aykırı
against timemahdut vakitte,kısa zamanda,son mühlet
agamogenesiseşeysiz üreme
agapeafallamış, şaşırmış, hayretten ağzı açık kalmış, sevgi, muhabbet
agar-agar solutionagaragar eriyiği
agateakik, yüzük taşı, bilye
ageyaş, yaşlılık, rüşt, çağ, çok uzun zaman, asır, yaşlanmak, ihtiyarlamak, eskimek, ihtiyarlatmak, eskitmek, (şarap/vb.) yıllanmak, yıllandırmak
age of consentrüşt, erginlik
age-hardenyaşlanmayla sertleştirmek
agedyaşında, çok yaşlı, ihtiyar
ageing apparatusyaşlandırma aygıtı
ageing furnaceyaşlandırma fırını
ageing temperatureyaşlandırma sıcaklığı
agelesseskimez, yaşlanmaz
agencyacenta, aracılık, acentelik
agendayapılacak işler, gündem, gün tertibi
agentacenta, temsilci, ajan, vasıta, aracı, etmen, ajan
agent provocateurajan provokatör
agglomerateaglomera, yığışım, toplamak, yığmak, yığılmak, toplanmak
agglomerationtoplanma, yığışma, yığın, küme, yığışım
agglutinateyapıştırmak, birleştirmek
agglutinationyapıştırma, aglütinasyon
agglutinativeyapıştırma işlemine ait, gram bitişken
aggrandizebüyütmek, artırmak
aggrandizementbüyütme, agrandisman, itibarını yükseltme
aggravateağırlaştırmak, kötüleştirmek, ciddileştirmek, kızdırmak, sinir etmek
aggravating circumstancescezayı ağırlaştırıcı nedenler
aggravationkötüleştirme, ağırlaştırma, kızdırma
aggregatetoplam, toplu, bütün, toplamak, bir araya getirmek, toplanmak
aggregate expendituretoplam masraf
aggregate incometoplam gelir
aggregationtoplama, birleştirme, toplanma, toplam olma
aggressionnedensiz kavga, çatışma, saldırı
aggressivesaldırgan, kavgacı, girişken, atılgan
aggressorsaldırgan kimse/ülke
aggrievegücendirmek, incitmek, kırmak, mağdur etmek
aggrievedincinmiş, kırılmış, üzüntülü, haksızlığa uğramış
aghastdonakalmış, şaşırmış, çok korkmuş, dehşet içinde
agileatik, çevik, hareketli
agingyaşlanma, yıllanma, eskime
agioacyo, para farkı, ara değer, kambiyo
agiotageacyotaj, borsa oyunu, kambiyo işi
agitatesallamak, çalkalamak, üzmek, altüst etmek, acı vermek, yaygara koparmak, ortalığı karıştırmak, kamuoyunu kışkırtmak, başkaldırmak
agitatedheyecanlı,tedirgin,narahat,ajite
agitationheyecan, acı, üzüntü, kışkırtma, tahrik
agitatoacele ve coşkunca çalınan/söylenen
agitatortahrikçi, kışkırtan kimse, karıştırıcı, çalkalayıcı makine
agitproppropaganda ve kışkırtma
aglet(ayakkabı bağındaki) demir uç
agnate(baba tarafından) akraba
agnation(erkek tarafından) akrabalık
agnosticagnostik, bilinemezci
agnosticismagnostisizm, bilinemezcilik
agogheyecanlanmış, coşmuş, istekli, ümitli, hevesli
agonizeaşırı heyecan ve acı çekmek
agonyşiddetli acı, aşırı ıstırap, sancı
agoraeski Yunanistan'da pazar yeri, meclis yeri
agoraphobiaagorafobi, alan korkusu
agrariantarımsal, tarıma ilişkin
agrarian geographytarım coğrafyası
agreeanlaşmak,yola gitmek,mutabık kalmak
agree tomutabık kalmak, anlaşmak, kabul etmek
agree withile mutabık kalmak
agreeablehoşa giden, hoş, anlaşmaya hazır, uygun, mutabık, razı
agreeablenesstatlılık, hoşluk
agreedhemfikir, tamam, hay hay, olur
agreementanlaşma, uyuşma, mutabakat, anlaşma, ittifak
agribusinesstarım ve tarım ticareti
agriculturaltarımsal, zirai
agricultural belttarımsal kuşak
agricultural chemistrytarım kimyası
agricultural cooperativetarım kooperatifi
agricultural countrytarım ülkesi
agricultural credittarım kredisi
agricultural engineertarım mühendisi, ziraat mühendisi
agricultural engineeringtarım mühendisliği
agricultural implementtarım aleti, tarım makinesi
agricultural insecticidetarımsal böcek öldürücü
agricultural insurancezirai sigorta
agricultural labourtarım işi, tarla işi
agricultural labourertarım işçisi
agricultural landtarım arazisi
agricultural machinetarım makinesi
agricultural producetarım ürünleri
agricultural producttoprak mahsulü, tarım ürünü
agricultural productiontarımsal üretim
agricultural productstarımsal ürünler
agricultural techniquetarım tekniği
agricultural tractorziraat traktörü
agriculturisttarımcı, tarım uzmanı
agronomicbilimsel tarımla ilgili
agronomicalbilimsel tarımla ilgili
agronomistbilimsel tarım uzmanı
agronomytarımbilim, bilimsel tarım
aground(gemi) karaya oturmuş, batık, batmış
aguishsıtmalı, sıtma getiren, nöbetli
aheadönde, önden, ileri doğru, ileriye, önde, ilerde, gelecekte, ileride, ileriki
ahead of the gamehamıdan önde,elverişli vaziyette,erken,tez,koyulmuş vakitten evvel
aidel uzatmak,yardım etmek,yardım,kömek,destek,yardımcı
aid and abetsuçortaklığı yapmak
aideyardımcı, muavin, yaver
aide-de-campyaver, emir subayı
aide-memoireanımsatıcı not
aigrettekuş tepeliği, sorguç
ailhasta olmak, zayıflamak, güçsüzleşmek
ailingkeyifsiz, rahatsız, hasta
ailment(ciddi olmayan) hastalık, rahatsızlık
aim(~at) nişan almak, hedef almak, amaçlamak, nişan alma, hedef alma, amaç, erek, gaye, hedef
aim atkastetmek, muradetmek, arzu etmek
aiming circlenişan dairesi
aimlessamaçsız, gayesiz, başıboş
airsoluduğumuz hava, tenek, gökyüzü, genel durum, teneklendirerek kurutmak, teneklendirmek, tenek atmak, caka satmak, gösteriş yapmak
air admissiontenek girişi
air bleedtenek memesi, tenek deliği
air braketenek eğleci, tenekli eğleç
air bubbletenek kabarcığı
air carriertenek taşıyıcısı
air cleanertenek filtresi, tenek süzgeci
air compressortenek kompresörü
air conditioningteneklendirme, iklimleme
air coolingtenekle soğutma
air crossingtenek köprüsü
air cushion vehicletenek yastıklı taşıt, hoverkraft
air defencetenek savunması
air defensetenek savunması
air distancekuş uçuşu mesafe
air doorteneklendirme kapısı
air droptenekten atmak, paraşütle atmak
air drop deliverytenekten atılan yardım
air ducttenek arnası, tenek borusu
air ejectortenek ejektörü
air escape pipetenek tahliye borusu
air filtertenek filtresi, tenek süzgeci
air force academyTenek Harp Okulu
air force commandTenek Kuvvetleri Komutanlığı
air heatertenek ısıtıcısı
air hosetenek hortumu, tenek borusu
air humidifiertenek nemlendirici
air inlettenek girişi, tenek alığı
air ones viewsfikirlerini açmak
air operationtenek operasyonu
air passagetenek geçidi, nefes yolu, tenek deliği
air pollutiontenek kirliliği
air pressuretenek basıncı
air qualitytenek niteliği
air resistancetenek direnci
air transporttenek ulaşımı, tenek taşıtı
air-conditionteneği temizlemek, teneklendirmek
air-conditionedteneklendirmeli, klimalı
air-cooledtenek soğutmalı
air-cooled enginetenek soğutmalı motor
air-hardentenekte sertleştirmek
air-seasonedtenekte kurutulmuş
air-suspendedpnömatik süspansiyonlu
air-to-airtenekten teneğe
air-to-groundtenekten yere
air-to-seatenekten denize
air-to-surfacetenekten satha
air-to-underwatertenekten su içine
air-traffic controltenek trafik kontrolü
airborne(tohum/vb.) tenekten savrulan/atılan, tenekte, uçan, tenek
airborne radartenek radarı
airbrushtenekli boya tabancası
aircraft carrieruçak gemisi
aircraft constructionuçak inşaatı
aircraft engineuçak motoru
aircraft engineeruçak mühendisi
aircraft equipmentuçak teçhizatı, uçak donatısı
aircraft factoryuçak fabrikası
aircraft hangaruçak hangarı
aircraft industryuçak sanayi, uçak endüstrisi
aircraft sheduçak hangarı
airdrometenekalanı, teneklimanı
airdroptenekten paraşütle (insan/yiyecek/malzeme/vb.) atma
airfielduçak pisti, tenekalanı
airfield lightingalan ışıklandırması
airfield trafficalan trafiği
airfoilerfoyil, kanat, kanatçık
airilyciddi olmayarak, havai bir biçimde, gırgırına
airinesshavadarlık, hafiflik
airinghavalandırma, havaya gösterme, gezinti
airlifttenek yoluyla taşıma
airlinehavayolu, havayolu işletmesi
airlinerbüyük yolcu uçağı
airlocktenek valfı, hava geçirmez kabin/oda
airmailuçak postası, havayolu taşımacılığı
airplane carrieruçak gemisi
airplane engineuçak motoru
airporthavaalanı, havalimanı
airport of departurekalkış havaalanı
airport of destinationvarılacak havaalanı
airport taxhavaalanı vergisi
airprooftenek geçirmez, hava sızdırmaz, hava geçirmez yapmak
airshava, havalar, gösteriş
airsickuçak tutmuş, uçmaktan midesi bulanmış
airspacebir ülkenin hava sahanlığı
airspeedtenek sürati, hava hızı
airstripküçük havaalanı, uçak pisti
airtightnesstenek sızdırmazlık, hava geçirmezlik
airworthinessuçuşa elverişlilik
airworthy(uçak/vb.) uçuşa hazır, uçuş emniyeti sağlanmış
airyhavadar, havalı, havai, boş, işe yaramaz, neşeli, havai, havasal
airy-fairyhayal ürünü, pratik olmayan
aislegeçit, iki sıra koltuk arasında uzanan yol, ara yol, koridor
akimboeller belde dirsekler dışa doğru bakar durumda
alabasterkaymaktaşı, albatr, su mermeri
alacrityçeviklik, atiklik, canlılık
alaliakonuşma yeteneği yitimi
alarmkorku,dehşet,tehlike işareti,heyecan sinyali,alarm,alarm aygıtı,korkutmak,dehşete düşürmek,tehlikeden haberdar etmek
alarminglykorkunç derecede
alasah!, vah!, yazık!, tüh!, eyvah!
albedoalbedo, aklık, aklık derecesi
albeitgerçi, her ne kadar, ise de, -e rağmen
albescentbeyazlaşan, aklaşan
albinoalbino, akşın, çapar
albumenalbümin, yumurta akı
alburnumcanlı odun, kabuk altı katmanı
alchemicsimya ile ilgili, alşimi ile ilgili
alchemicalsimya ile ilgili, alşimi ile ilgili
alchemistalşimist, simyager
alchemymetalleri altına dönüştürmeyi araştıran bilim dalı, simya ilmi
alcoholalkol, alkollü içki
alcohol contentalkol miktarı
alcohol fuelalkollü yakıt
alcoholicalkollü, alkol içeren, alkolik, ayyaş
alcoholic drinksalkollü içecekler
alcoholic strengthalkol miktarı, alkol yüzdesi
alcoholometryalkolometri, alkolölçüm
aldermankent meclisi üyesi
alertdikkatli,tetik,uyanık,tehlikeye karşı uyarı,heyecan sinyali,alarm işareti,alarma geçmek,hazır olmak,uyarmak,ikaz etmek
alertnessaçıkgözlük, atiklik, uyanıklık
alexiaaleksi, okuma yeteneği yitimi
alfalfakabayonca, alfalfa
alfrescoaçık havada, açık hava
algebraic equationcebirsel denklem
aliasdiğer adıyla, namı diğer, takma isim, sahte isim
alibisuçun işlenmesi sırasında başka yerde olduğunu kanıtlama, mazeret, özür
alienyabancı, başka bir ülkeye ait, farklı, değişik, zıt, karşıt, ters, yabancı uyruklu kimse
alien subjectsyabancı uyruklu yurttaşlar
alienablesatılabilir, ferağı mümkün
alienatesoğutmak, yabancılaştırmak
alienationyabancılaşma, soğuma, uzaklaşma, bir yere/ortama ait olmama duygusu, elinden alma
aliens' lawyabancılar yasası
aliformkanat şeklinde olan
alightinmek, tutuşmuş, alev almış, yanan
alight on one's feetayağa kalkmak
alighting gearsiniş takımları
aligndüzene sokmak, sıraya dizmek, hizaya getirmek
align withile aynı hizaya sokmak, ile anlaşmaya vardırmak
alignerayar aleti, ayar gönyesi
alignmentsıraya dizme, düzenleme, hiza, sıra
alikeaynı, benzer, okşar, benzer/aynı şekilde
alimentyiyecek, gıda, beslenme
alimentarysindirimsel, beslenmeyle ilgili
alimentary canalsindirim borusu
aliquanttümbölmez, bir sayıyı kalansız bölemeyen sayı
aliquottümbölen, bir sayıyı tam bölen sayı
aliveyaşayan, canlı, diri, yaşam dolu, hareketli
alive and kickingsağ selamet,başı selamettir,hayat aşkı,canında can var,hâlâ ölmeyiptir
alive touyanık, duyarlı, farkında, haberdar
alive with(canlı şeylerle) dolu, kaplı, kaynayan
alizarinalizarin, kökboyası, kökkırmızısı
alkali cellulosealkali selüloz
alkali metalsalkali metaller
alkali resistantalkaliye karşı dayanıklı
alkalimetryalkaliölçüm, alkalimetri
alkaline earth metalstoprak alkali metaller
alkaline fluidalkalik sıvı
alkalinizealkalileştirmek
alkalinizingalkalileştirici
allmecmu,cümle,tüm,bütün,tam,istenilen,her,hepsi,tümüyle,bütünüyle,tamamen,tamamiyle,hamı,hamısı,her şey,herkes,her biri,her iki taraf
all aboard!Herkes gemiye!,Binik kurtarıyor!,Hamı yerine!
all alongher vakit,öteden beri,başından beri,lap evvelden,hemişe
all along the linebütün cihetten,bütünlükle
all along the roadbütün cihetten,bütünlükle
all along the waybütün cihetten,bütünlükle
all aroundçepçevre, dört yandan
all at onceaniden, birdenbire
all buthemen hemen, neredeyse
all cleartehlike geçti işareti
all fools' day1 Nisan günü, 1 Nisan'da
all inyorgun, bitkin, her şey dahil
all in allneticede, sonuçta
all in one breathbir nefeste
all in the day's worknormal, beklendiği gibi
all nightbütün gece boyunca
all night longbütün gece boyunca
all of a suddenansızın, birdenbire
all of a trembletir tir, zangır zangır titreyen
all overher yer, her taraf, her yerde, her tarafta
all rightyakşı yağdayda,iyi,zarar görmemiş,idare eder
all rights reservedher hakkı saklıdır
all silksaf ipek, has ipek
all terrain vehiclearazi vasıtası
all thato kadar çok, öylesine
All that glitters is not goldParlayan herşey altın değildir
all the betterdaha iyi, isabet
all the sameyine de, hepsi bir, fark yok
all the timesürekli, boyuna
all the year roundbütün yıl boyunca
all weatherher havaya elverişli
all-embracingher şeyi saran
all-inclusiveher şey dahil
all-nighterbütün gece süren bir olay
all-purposeçok maksatlı, her amaca uygun, kullanışlı
all-roundçok yönlü, çok meziyetli olan
allayazaltmak, dindirmek, yatıştırmak
allegationsuçlama, itham, ileri sürme, sav, iddia
allegeiddia etmek, ileri sürmek
allegiancebağlılık, sadakat
allegoricalegorik, kinayeli
allegoricalalegorik, dokundurmalı, mecazi, kinayeli
allegoricallyalegorik olarak
allegorizealegorilerle anlatmak
allegoryalegori, dokundurma, kinaye
allelomorphicallelomorfik
allergicalerjik, sinir olan, nefret eden, sevmeyen, gıcık olan
allergyalerji, hoşlanmama, sevmeme, nefret, gıcık
alleviatehafifleme, yatışma, azalma, hafifletme, yatıştırma, azaltma
alleviationhafifleme, yatışma, teselli
alleydar sokak,dönge,geçit,patika,ara yol,bilye,misket
alliancekodak birliği, akrabalık, dünürlük, anlaşma, uyuşma, ittifak, bağlılık, birlik, birleşme
alliedmüttefik, birbirine bağlı, bağlaşık
Allied PowersMüttefik Kuvvetler
alligatorAmerika ve Çin'de yaşayan bir tür timsah
alligator pearperse ağacının meyvesi
alliteratealiterasyon yapmak
alliterationaliterasyon, ses yinelemesi
allocateayırmak, pay etmek, tahsis etmek, ödenek ayırmak
allocationayırma, tahsis etme, ödenek ayırma, ödenek, pay
allocutionsöylev, nutuk, hitabe
allomorphousallomorf, allomorfik
allotpay etmek, bölüştürmek, ayırmak, tahsis etmek
allotmenttahsisat, ödenek, hisse, pay
allotment lettertahsis mektubu
allotriomorphicallotriomorf
allotropealotrop, allotrop, eşözdek
allotropicalotropik, allotropik
allotropyalotropi, allotropi, eşözdeklik
allowbırakmak, izin vermek, ayırmak, sağlamak
allow forgöz önüne almak, hesaba katmak
allowablebırakılabilir, izin verilebilir, olası
allowanceödenek, tahsisat, cep harçlığı, göz yumma, tolerans, müsamaha, izin, özel bir araç için ayrılan, sağlanan para, pay
alloykatışık,metal alaşımı
alludedokundurmak,anmak,adını çekmek,kinaye etmek,hatırlatmak,esaslanmak,isnat etmek,müracaat etmek,kaydetmek,istinat etmek,iham vurmak,ima etmek,nazarda tutmak,işaret etmek,baştan çıkarmak,cezbetmek,ayartmak,çekicilik,cazibe
allude tokastetmek, ima etmek, anıştırmak
allureçekicilik, cazibe, baştan çıkarmak, ayartmak, cezbetmek, çekmek
allurementbüyüleme, çekme, cezbetme, şuhluk
alluringcazip, akıl çelici, çekici
allusiondokundurma, ima, kinaye
allusivedokundurmalı, imalı
alluvial conebirikinti konisi
alluvial depositalüvyon, lığ
alluvial plainbirikinti ovası
alluvionsel, su basması, alüvyon, lığ
allybirleşmek, birleştirmek, müttefik ülke, dost, arkadaş
alma materöğrenim görülen okul
almandinealmandin, seylantaşı
almightyherşeye kadir, çok büyük, müthiş, süper
almond shapedbadem şeklinde
almoneryardım dağıtan görevli
almosthemen hemen, az kalsın, neredeyse
almsgivingsadaka verme, zekât verme, hayır yapma
almshouseyaşlılarevi, darülaceze, düşkünler yurdu
almucantaralmukantarât, yükseklik dairesi
aloftyukarı, yukarıda, yukarıya
alonetek başına, yalnız, yalnız, sadece
alongileri, ileriye, yanına, yanında, birlikte, burada/buraya, orada/oraya
alongsideyanına, yanında, ile yan yana
aloofsoğuk, ilgisiz, uzak
aloofnessuzaklık, araya mesafe koyma, çekingenlik
alopeciasaç dökülmesi, kellik, alopesi
alpacaalpaka, alpaka kumaş
alpenstockdemir uçlu dağcı bastonu
alphaYunan abecesinin ilk harfi, alfa
alpha and omegabaşlangıç ve bitiş, ilk ve son
alpha particlealfa parçacığı, alfa taneciği
alpha radiationalfa radyasyonu, alfa ışınımı
alpha radioactivityalfa radyoaktivitesi
alphabeticalfabetik, abecesel
alphabeticalalfabetik, abecesel
alphabeticallyalfabetik olarak
alphamericsharfler ve sayılar
alphanumericsharfler ve sayılar
alpineAlp dağlarına ya da diğer yüksek dağlara ilişkin, çok yüksek
alpine sunültraviyole lambası
alreadyzaten, çoktan, evvelce, daha önce, şimdiden
already availablehalihazırda mevcut olan
AlsatianAlsas çoban köpeği, Alsas'lı
alsoda, dahi, hem, hem de, yine, ayrıca, aynı zamanda, yanısıra
also-rantabela yapamayan at
alterdeğişmek, başka türlü olmak, değiştirmek
alter courserota değiştirmek
alter-egocanciğer arkadaş, bir kimsenin ikinci kişiliği
alterabledeğişebilir, değişik, değişir, değiştirilebilir
alterationdeğiştirme, değişim, değişen şey, değişiklik
alterativedeğiştirici, değiştiren
altercatekavga etmek, atışmak
altercationkavga, çekişme, anlaşmazlık
altered rockbaşkalaşmış kaya, metamorfik kaya
alternatedeğişimli, değişerek oluşan, bir o, bir öteki, almaşık, münavebeli, her iki günde bir
alternate angelsters açılar
alternate memberyedek üye
alternate-exterior anglesdışters açılar
alternatelynöbetleşe, sıra ile
alternatingbirbirini izleyen, münavebeli
alternating currentalternatif akım, dalgalı akım
alternating loadalternatif yük
alternationbirbirini izleme, almaş, münavebe, değişim
alternation of generationsnesil değişimi
alternativeseçimli, diğer, başka, seçenek, iki şıktan biri, alternatif
although-e karşın, ise de, -dığı halde, olmakla beraber, olmasına rağmen, karamazdan
altigraphyazıcı altimetre
altimeteraltimetre, yükseklik ölçer
altitudedenizden yükseklik, yüksek yerler ya da alanlar
altitude above sea leveldeniz seviyesinden yükseklik
altitude controlyükseklik kontrolü
altitude recorderyazıcı altimetre, yükselti yazıcı
alto-relievoyüksek kabartma
altogetherbütünlükle,tamamen,tümüyle,cemi,bütün bütün,büsbütün,umumen,bitev,hamısı,herşeye rağmen,neticede,yine de
altruismözgecilik, özünden önce başkalarını düşünme
altruistbaşkalarını düşünen kimse, özgeci
altruisticözverili, fedakâr
aluminaalüminyum oksit, alümin
aluminium coatedalüminyum kaplı
aluminium oxidealüminyum oksit
aluminium paintalüminyum boya
aluminium powderalüminyum tozu
aluminium sheetalüminyum levha
aluminium sulfatealüminyum sülfat
aluminium tubealüminyum tüp
aluminium-coatalüminyum kaplamak
aluminizationalüminyum ile kaplama
aluminizealüminyum ile kaplamak
aluminizedalüminyum kaplı
aluminothermicsalüminotermi
alveolatepetekli, delikli
alveolusalveol, diş yuvası
alwaysher zaman,daima,hemişe,hep,sonuna dek,daima,durmadan,hep
amainşiddetle, var kuvvetiyle, tam kuvvetle
amalgamciva bileşiği, amalgam, metal karışımı
amalgamatebirleşmek, katılmak, birleştirmek, katmak
amalgamationkarışma, karışım, alaşım, katılma
amanuensiskâtip, yazman, yazıcı
amaranthinemor, solmaz, ebedi
amassbiraraya getirmek, toplamak, yığmak, biriktirmek, bir araya gelmek
amateuramatör,heveskâr,deneyimsiz kimse,beceriksiz
amateur movie cameraamatör film kamerası
amateurishamatörce, beceriksiz, kalitesiz
amazeşaşırtmak, hayrete düşürmek
amazementhayret, şaşkınlık, ağzı açık kalma
amazingşaşırtıcı, hayrete düşürücü
amazinglyşaşılacak derecede, afal afal
AmazonAmazon nehri, kadın şavaşçı, kuvvetli kadın
AmazonianAmazon nehrine ait, Amazona ait, savaşçı, erkil
amberkehribar, kehribar rengi
ambidexteriki elini aynı şekilde kullanabilen kimse
ambidexterityiki elini de aynı şekilde kullanabilme
ambidextrousiki elini aynı biçimde kullanabilen
ambiencebir yerin havası, ortam, çevre
ambientçevredeki, çevreyi saran
ambient airortam havası, çevre havası
ambient noiseçevre gürültüsü, bozucu gürültü
ambient temperatureçevre sıcaklığı
ambiguitybelirsizlik, anlam belirsizliği
ambiguousbelirsiz, şüpheli, muğlak, çapraşık
ambiguousnessmuğlaklık, şüphelilik, çapraşıklık, belirsizlik
ambitalan, saha, çevre, ortam, muhit, etraf
ambitionhırs, tutku, istek, şiddetle istenen şey
ambitioushırslı, tutkulu, çok istekli, tutkun, başarma isteği olan, azimli
ambitiouslyihtirasla, hevesle
ambitiousnessihtiras, heves
ambivalentzıt/çelişik duygular taşıyan, kararsız
ambleyavaş yavaş yürümek, rahvan gitmek, rahvan, rahat yürüyüş
ambrosialnefis, enfes, mükemmel
ambulanceambülans, cankurtaran
ambulatorygezilebilir, kemerli yol
ambushpusuya düşürmek, tuzak kurmak, pusu, tuzak, pusuya yatılan yer
amelioratedüzeltmek, iyileştirmek
ameliorationdüzeltme, iyileştirme, ıslah
amenabilityuysallık, yumuşak başlılık
amenableuysal, yumuşak başlı, sorumlu, uygun, uyumlu
amenddüzeltmek, ıslah etmek, değişmek, değiştirmek
amendabletadil edilebilir, düzeltilebilir
amendatoryıslah edici, düzeltici
amendmentdeğişiklik, düzeltme, değiştirme, ıslah
amendment motiondeğişiklik önergesi
amendment of lawkanunu değiştirme
amenitieshayatı kolaylaştıran şeyler, rahatlıklar
amercepara cezasına çarptırmak, ceza vermek
AmericanAmerikalı, Amerikan
American IndianAmerikan yerlisi
AmericanismAmerikan İngilizcesi, Amerikancılık
AmericanizeAmerikalılaştırmak, Amerikalılaşmak
amethystametist, kırmızımsı mavi, mor renk
AmharicHabeşistan'ın resmi dili
amiabilitysevimlilik, yumuşak başlılık, iyi huyluluk
amiablesevimli, iyi huylu, yumuşak başlı, samimi
amicabilitydostluk, arkadaşlık, samimiyet
amicablydostça, barışçı olarak
amidshipsgemi içinde/ortasında
amidst(edat) ortasına, ortasında
amisskötü, yanlış, kusurlu
amitydostluk, arkadaşlık, dostça davranış
ammeterampermetre, amperölçer
ammoniac gumamonyak zamkı
ammonium acetateamonyum asetat
ammonium carbonateamonyum karbonat
ammonium chlorideamonyum klorür
ammonium hydrateamonyum hidrat
ammonium hydroxideamonyum hidroksit
ammonium nitrateamonyum nitrat
ammonium sulphateamonyum sülfat
ammonium sulphideamonyum sülfür
ammunitioncephane, mühimmat
ammunition storemühimmat deposu
amnesiaamnezi, bellek kaybı, bellek yitimi
Amnesty InternationalUluslararası Af Örgütü
amnioticmeşime ile ilgili
amniotic fluidmeşime içindeki sıvı
amniotic sacmeşime boşluğu
amoebic dysenteryamipli dizanteri
amokçılgın, sapıtmış, deli gibi
amongortasında, arasında, -den biri, içinde, arasında, aralarında, arasında
amongst(edat) aralarında, arasında, kucağında
amoralahlak dışı, ahlaksız
amoroussevdalı, cinsel aşka eğilimli
amorphismamorfluk, şekilsizlik
amorphousşekilsiz, amorf, özelliksiz, biçimsiz
amorphous structurebiçimsiz yapı, amorf yapı
amortizationamortisman, sönüm, itfa, aşınma
amortizeamortize etmek, sönümlemek, itfa etmek
amountmiktar,kemiyet,tutar
amount toolmak, etmek, varmak
amourpropreizzetinefis, onur
ampamper, amplifikatör, amfi
amperageamperaj, amper miktarı
amphibianhem suda hem karada yaşayabilen hayvan, ikiyaşayışlı, hem karada hem suda gidebilen araç, yüzer gezer araç
amphibian tankamfibi tank
amphibiousikiyaşayışlı, amfibi, yüzergezer
amphoraamfora, iki kulplu eski bir tür testi
amphoteric oxideamfoter oksit
amplegerektiğinden çok, bol, yeterli, geniş, büyük
amplenessbolluk, genişlik
amplificationbüyültme, genişletme, gürleştirme, yükseltme
amplifieramplifikatör, yükselteç
amplifier tubeamplifikatör lambası
amplifier valveamplifikatör lambası
amplifygenişletmek, gücünü artırmak, yükseltmek
amplitudebolluk, genişlik, genlik
amplitude modulationgenlik modülasyonu
amplybol bol, fazlasıyla, kâfi miktarda, çokça
amputatebir kılganı kesmek
amputationbir kılganın kesilmesi
amputeebacağı veya kolu kesilen kişi
amusinghoş, eğlendirici, zarif, şaka yapan
amusinglyhoş bir şekilde, eğlendirici bir şekilde
amygdalicbademden yapılmış
amygdaloidbadem biçiminde, bademcik taşı
amylicamille ilgili, amilik
an ace in the holevasıta üstünlüğü,gizli/gözegörünmez üstünlük
ana-(önek) yukarı, tekrar
anabasisateşin yükselmesi
anabatic windanabatik rüzgâr
Anadolu UniversityAnadolu Üniversitesi, Anadolu Birdemi
anaemickansız, anemili, anemik
anaerobehavasız yerde yetişip yaşayabilen mikroorganizma
anaerobichavasız yerde yetişip yaşayabilen
anaerobic bacteriaoksijensiz yaşayabilen bakteriler
anaerobic respirationoksijensiz solunum
anaesthesiaanestezi, duyum yitimi
anaesthetizeanestezi yapmak, narkoz vermek, duyumsuzlaştırmak
anagramçevrik sözcük, evirmece
analectsseçme eserler veya parçalar
analgesiaacı yitimi, analjezi
analgesicağrı kesici, ağrı kesen ilaç
analogickıyaslanabilen, kıyas yoluyla, benzeterek
analogousbenzer, yakın, paralel
analoguebirşeyin benzeri olan şey
analogybenzerlik, örnekseme
analphabeticokuması yazması olmayan
analyseanaliz etmek, çözümlemek
analyseranalizör, çözümleç
analysisçözümleme, analiz etme, analiz, tahlil
analystanaliz yapan kimse, ruh çözümcü
analytictahlili, analitik, çözümsel
analyticalçözümsel, analitik
analytical chemistanalitik kimyager
analytical chemistryanalitik kimya, çözümsel kimya
analytical geometryanalitik geometri, çözümsel geometri
analyzeçözümlemek, analiz etmek, tahlil etmek, incelemek
analyzeranalizör, çözümleç
anamorphic lensanamorfozör, anamorfozcu mercek
anarchicanarşik, anarşiye ilişkin
anarchicalkanun tanımayan, karmakarışık
anarchismanarşizm, başsızlık, kargaşacılık
anastomosisiki damarın birleşmesi
anathemaaforoz, lanetleme
anathematizeaforoz etmek, lanetlemek
Anatolia News AgencyAnadolu Ajansı
anatomicalanatomik, yapıbilimsel, yapısal
anatomistanatomi uzmanı, anatomist
anatomizeparçalara ayırıp incelemek, teşrih etmek
anatomyanatomi, yapıbilim
ancestralatalara ilişkin, atadan kalma
anchorgemi demiri,çapa,çıpa,lenger,levber,güven veren şey/kimse,güven kaynağı,çapa atmak,demirlemek,sıkıca tutturmak/bağlamak,sıkıca bağlanmak,tutmak
anchoragegemilerin demirleme yeri, liman
anchusasığırdili, öküzdili
ancientçok eski, Romalılar ve Yunanlılar zamanına ait, eski
ancient timeseski zamanlar
andve,ile,ma,ve,sonra,daha sonra,ve bu yüzden,-bundan dolayı,ya,bes
and all that jazzve bunun gibi ıvır zıvır
and so forthve saire, ve benzeri şeyler, filan fıstık
and so onve benzeri şeyler, ve saire
and what notve benzeri şeyler, vesaire
andesiteandezit, ankarataşı
andironocağın demir ayaklığı
androgynouserselik, ikicinslikli, ikieşeyli
anecdotekısa öykü, fıkra, anekdot
anemographanemograf, yelyazar
anemologyanemoloji, rüzgâr bilgisi
anemometeranemometre, yelölçer, rüzgârölçer
anent(edat) dair, ilgili, bitişik
aneroid altimeteraneroit altimetre
aneroid barometeraneroit barometre
aneroid calorimeteraneroit kalorimetre
aneroid thermometerkadranlı termometre
aneshesiologistanestezi uzmanı
anesthesiaduyum yitimi, anestezi
anestheticanestezik, uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, anestezik
anesthetizenarkoz vermek, uyuşturmak
aneurismanevrizma, damar genişlemesi
anewyeniden, yeni bir biçimde
anfractuositygirintili çıkıntılı olma
angelmelek, melek gibi insan
angelicmelek gibi, meleklere özel
angeröfke, kızgınlık, hiddet, öfkelendirmek, kızdırmak, hiddetlendirmek
angina pectorisgöğüs anjini
angiospermkapalı tohumlu bitki
angleaçı,bucak,bakış açısı,açı yapmak,açı oluşturmak
angle ironköşebent, L demiri
angle of incidencegelme açısı
angle of reflectionyansıma açısı
angle of sightgörüş açısı
angle of visiongörüş açısı
angledaçılı, köşeli, zaviyeli
anglerolta ile balık tutan kimse, fenerbalığı
AnglicanAnglikan, Anglikan
Anglicismingiliz özelliği
anglicizeingilizleştirmek, ingilizleşmek
anglingoltayla balık avlama
Anglo-AmericanAnglo-Amerikan
Anglo-SaxonAnglosakson, Anglosakson
anglophobeingiliz düşmanı, ingiliz aleyhtarı
anglophobiaingiliz düşmanlığı
anglophoneingilizce konuşan
angrilykızgınlıkla, öfkeyle, hiddetle
angrykızgın, öfkeli, dargın, (hava) fırtınalı
anguishşiddetli ıstırap, elem, keder, acı
anguishedıstıraplı, acılı, kederli
angularköşeli,açılı,sivri,zayıf,bir deri bir sümük,arkadaşlık kurması zor
angular accelerationaçısal ivme
angular distanceaçısal uzaklık
angular jointsaçısal eklemler
angular measureaçısal ölçü
angular motiondeveran, dönme
angular velocityaçısal hız
angularityaçılı olma, köşeli olma
animadversioneleştiri, kınama, tenkit, çekiştirme
animadverteleştirmek, çekiştirmek
animalhayvan, kaba kişi, hayvansal, hayvani, bedensel, vücutla ilgili
animal breedinghayvan besleme
animal breeding centrehayvan üretme merkezi
animal cellhayvan gözesi, hayvan hücresi
animal feed factoryyem fabrikası
animal heatvücut sıcaklığı
animal husbandryhayvan yetiştirme
animal kingdomhayvanlar âlemi
animal magnetismcinsel çekicilik
animal producthayvansal ürün
animal psychologyhayvan psikolojisi
animal remainshayvan kalıntıları
animal spiritscanlılık, hayatiyet
animal wastehayvansal artık
animalizationhayvanlaştırma
animatecanlı, yaşayan, canlandırmak, heyecan katmak
animated cartoonçizgi film
animationcanlılık, yaşam, ruh, heyecan
animatorressam, canlandırıcı, canlandıran
animuskötü niyet, ters mizaç, düşmanlık
aniseedanason tohumu, anason
anisetteanasonlu içki, rakı
anisotropicanizotrop, eşyönsüz
anisotropyanizotropi, eşyönsüzlük
ankleayak bileği eklemi, ayak bileği
ankle bootyarım çizme, bot
ankle shoesatkılı ayakkabı
ankle sockkısa çorap, soket
ankle strapayakkabı atkısı
anklethalhal, soket, kısa çorap, tozluk
ankylosisankiloz, eklem katılaşması
anna(Hint parası) rupinin on altıda biri
annalisttarihçi, kronik yazarı
annealtavlamak, tav vermek, yumuşatmak
annealed glasstavlanmış cam
annexistila etmek, müsadere etmek, eklemek, katmak
annexationmüsadere, ilhak
annexeek yapı, müştemilat, ek
annexed budgetkatma bütçe
anno Dominimilattan sonra
annotate(kitaba) açıklayıcı notlar koymak, çıkmalar yapmak
annotatoryorumcu, tefsirci
announceyüksek sesle bildirmek, anons etmek, bildirmek, ilan etmek, duyurmak
announcementilan, anons, bildiri, duyuru
annoykızdırmak, sinirlendirmek, can sıkmak, baş ağrıtmak
annoyancecan sıkma, baş ağrıtma, sıkıntı/üzüntü kaynağı
annoyingsinirlendirici, can sıkıcı, taciz edici
annualyıllık, yılda bir kez, her yıl, bir yıllık bitki
annual general meetingyıllık genel kurul toplantısı
annual income tax returnyıllık gelir beyannamesi
annual precipitationyıllık yağış
annual rainfallyıllık yağış
annual reportyıllık rapor
annual ringyıl halkası, yaş halkası
annual throughputyıllık akım
annuallyher sene, yılda bir
annuitantyıllıkçı, yıllık (ödenek) alan kimse
annuitybir kimseye verilen sabit yıllık maaş, yıllık emekli maaşı
annuity contractölünceye kadar bakma akdi
annulbozmak, yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek
annularhalka biçiminde, halkalı
annular eclipsedairesel tutulma
annular vaultkemerli tonos
annulationhalka şekli, halka
annulmentiptal, fesh, yürürlükten kaldırma, ilga
annunciateilan etmek, bildirmek
annunciationilan, bildiri, haber
annunciatorişaret cihazı, alarm cihazı
anode circuitanot devresi
anomalousnormal olmayan, anormal
anomalyanomali, düzgüsüzlük, sapaklık, anormal kişi/şey
anonymismi bilinmeyen yazar, adsız
anonymityyazarı bilinmeyiş, gerçek ismini saklama
anonymousanonim, adsız, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyen
anosmiaanozmi, kokualmazlık
anotherbaşka, diğeri, öbürü, bir başkası, başkası, başka birisi
anoxiakanda oksijen azlığı, dokuda oksijen azlığı
anserinekazlarla ilgili, kaz kafa, mankafa, kaz gibi
answeryanıt, cevap, karşılık, yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, tanımlamak, uymak, eşit olmak, yeterli olmak, tatmin edici olmak
answer backterbiyesizce cevap vermek
answer forsorumlu olmak, ödemek, karşılığını vermek
answer the doorkapıya bakmak
answer the phoneçınkaya bakmak
answerablesorumlu, yükümlü
answerlesscevapsız, yanıtsız
antkarınca,karışka,kumurska
antacidmide ekşimesini tedavi eden, ekşiliğe karşı, asit giderici (şey), antiasit
antagonisticzıt, muhalif, düşman, karşıt
antagonisticallymuhalefet ederek, karşı çıkarak
antarcticGüney Kutbuyla ilgili
antarctic circlegüney kutbu dairesi
anteönce, (edat) önce, önceki
ante meridiemöğleden önce, sabah
antebellumsavaştan önceki
antecedenceönce olma, öncelik, öncellik
antecedentönce gelen,önceki,evvelki,kabakki
antechamberküçük oda, bekleme odası, ön yanma odası
antedateeski tarih atmak, önce gelmek, önce olmak
antediluvianTufandan evvelki devre ait, çok yaşlı adam, çok yaşlı kimse
antefixantefiks, yüz tuğlası
antenna cordsırgavıl kordonu
antenna tuningsırgavıl ayarı
antennuleantencik, küçük duyarga
antenuptialevlilik öncesi
anteriorönceki, daha eski, öne yakın olan
anteroomiçinden başka odaya geçilen oda, bekleme odası
anthemşükran ve sevinç duası
anthologistantoloji düzenleyen kimse
anthracene dyeantrasen boyası
anthracene oilantrasen yağı
anthraciteantrasit, parlak kömür
anthraxşarbon, karakabarcık
anthropocentricantroposentrik
anthropoidinsan benzeri, insansı, maymunsu
anthropologicalantropolojik, insanbilimsel
anthropologistantropolog, insanbilimci
anthropologyantropoloji, insanbilim
anthropometricantropometrik
anthropometryantropometri
anthropomorphisminsanbiçimcilik, antropomorfizm
anthropomorphousinsan şeklinde
anthropophagousinsan eti yiyen, yamyam
anti-(önek) karşı, zıt, ters, aksi
anti-interferenceantiparazit, parazit giderici
anti-SemiteYahudi aleyhtarı, Yahudi karşıtı
anti-SemiticYahudilerin aleyhinde olan
anti-SemitismYahudi düşmanlığı
antiaircraft gunuçaksavar topu
anticsoytarılık, maskaralık, tuhaflık
anticatalystantikatalizör, negatif katalizör, karşıtezgen
anticathodeantikatot, karşıt katot
antichlorantiklor, klor giderici
antichristianHıristiyanlığa karşı çıkan
anticipateummak, beklemek, olacağını sezmek ve önceden eyleme geçmek, birinden daha önce davranmak, vaktinden önce söylemek/yazmak
anticipationumma, bekleme, bekleyiş, önceden sezme
anticipatoryönceden yapılan
anticlimaxani düşüş, ani değişiklik, heyecan verici şey
anticlinalantiklinal, yukaçla ilgili
anticlockwisesaat akrebinin döndüğü yönün tersine
anticoagulantantikoagülan, pıhtılaşma önleyici
anticoincidenceantikoensidans
anticonvulsantçırpınmayı önleyen ilaç
anticorrosionantikorozyon, yenimönleme, karşıyenim
anticorrosiveantikoroziv, yenimönler
anticotangentark kotenjant
anticsmaskaralık, soytarılık
anticycloneantisiklon, karşı döngü
antidepressantantidepresan, antidepresan
antiderivativeterstürev, belgisiz tümlev
antidiureticidrar hacmini azaltan
antidiuretic hormonehipofiz arka bezi tarafından salgınan hormon türü
antidotepanzehir, karşıtağı
antiferromagneticantiferromanyetik
antiferromagnetismantiferromanyetizma
antifoulingçürüme önleyici
antifreezingdonma önleyici
antifrictionsürtünmeye karşı, antifriksiyon, sürtünmesizlik
antihalationantihalo, ağılönler
antiheroolumsuz özellikleri olan kahraman
antihistamineantihistamin, soğuk algınlığı önleyici
antiknockvuruntu önleyici
antilogarithmantilogaritma
antimacassarkoltuk örtüsü
antimalarialsıtmaya karşı kullanılan
antimatteranti madde, karşıt özdek
antimissileroketsavar, roketsavar
antimonyantimon, antimuan
antimony saltantimon tuzu
antineutronantinötron, karşıtnötron
antinomianedepsiz kişi, ahlaksız kişi
antinomyantinomi, çatışkı, zıtlık
antinovelduygusal ağırlıklı roman
antioxidantoksit giderici, pas önleyici
antiparalleltersparalel, terskoşut
antiparticleantipartikül, karşıtparçacık
antipathetichoşlanılmayan, beğenilmeyen, antipatik, sevimsiz, soğuk
antipathyhoşlanmama, beğenmeme, antipati, sevmezlik
antipersonnelinsanlara karşı kullanılan
antiperspirantter kesici ilaç
antiphlogisticiltihabı azaltan
antiphonalkarşılıklı okuma ile ilgili
antiphonyantifoni, karşılıklı okunan ilahi
antiphrasisbir sözcüğün zıt anlamda kullanılması
antipodalyeryüzünün aksi tarafında olan
AntipodesAvustralya ve Yeni Zelanda, yeryüzünün aksi tarafında bulunan yer
antipyreticateş düşürücü, ateş düşürücü
antiquarianantika meraklısı, antikacı
antiquaryantika meraklısı
antiquatedantika olmuş, eski, modası geçmiş, yaşı ilerlemiş, yaşlı
antiqueantik, eski moda, antika, antika eşya
antiquenessantikalık, eskilik
antiquitieseski zamandan kalma yapıtlar
antiquityeski çağlar, eski yapıtlar
antirachiticraşitizme karşı ilaç
antiresonanceantirezonans
antirust paintpas önleyici boya
antiscorbuticskorbüt hastalığını önleyen ilaç
antisepticallyantiseptik suretiyle
antislaveryköleliğe karşı
antisocialtopluma zararlı ya da düşman, bencil
antispasmodicantispazmodik
antisubmarinedenizaltı avcı gemisi
antisymmetricantisimetrik, tersbakışımlı
antisymmetryantisimetri, tersbakışım
antitank guntanksavar topu
antithesistezat, karşıtlık, antitez, karşısav
antithetickarşıt olan, tezatlı
antitheticallytezat oluşturarak
antitradesters alize rüzgârları
antitrustantitröst, tröst karşıtı
antitypeolacağı önceden ima edilen olay
antlersgeyiğin çatallı boynuzları
antonymzıt/karşıt anlamlı sözcük
anviltopsivri uçlu fırtına bulutu
anxietykorku, endişe, tasa, kaygı, endişe kaynağı/nedeni, şiddetli istek
anxiouskorkulu, tedirgin, meraklı, korkuya yol açan, tedirginliğe neden olan, çok istekli, çok arzulu
anxiouslyendişe ile, istekle
anxiousnessendişe, huzursuzluk
anybirisi, biri, kimse, herhangi birisi, birazcık olsun, biraz da olsa, azıcık, hiç
any longerartık, daha fazla
any moreartık, daha fazla, daha çok
any more than-den daha fazla
anybodyherkes, kim olursa, herhangi birisi, birisi, kimse, hiç kimse
anyhowgelişigüzel bir biçimde, rastgele, herşeye rağmen, yine de, neyse
anyoneherkes, birisi, kimse, biri, kim
anyplaceherhangi bir yer, nerede olursa olsun
anything(herhangi) bir şey,bir zat,hiç bir şey,her şey,ne olsa
anything butolmasın da ne olursa olsun
anything elsebaşka bir şey
anywayher durumda, ne olursa olsun, yine de, neyse, her neyse
anywhereher/hiç bir yerde/yere, neresi/nereye/nerede olursa olsun
anywhere elsebaşka bir yere, başka bir yerde
aoristgeniş zaman, aorist
Apnisan, on iki havariden biri
apaceçabuk, süratle, hızla
apartayrı, uzakta, parçalar halinde, bölüm bölüm, parça parça, ayrılmış, ayrı, bağsız, farklı düşüncede, düşünce olarak farklı, uyuşmayan
apart from-den başka, bir yana
apartmentlüks daire, apartman dairesi
apartment buildingapartman
apatheticduygusuz, duyarsız, ilgisiz
apathyduygusuzluk, duyarsızlık, ilgisizlik
ape(kuyruksuz) maymun, taklitçi, başkalarını taklit eden kişi, taklit etmek, taklidini yapmak
aperientmüshil, laksatif, müshil, laksatif
aperiodicaperiyodik, dönemsiz
aperturedelik, boşluk, fotoğraf makinesi açıklığı
apetalous(çiçek) yapraksız
apexzirve, doruk, en yüksek çekit, tepe
aphidyaprakbiti, fidanbiti
aphoniaafoni, ses kısılması
aphorismatasözü, özdeyiş, vecize
aphoristicdarbımesel niteliğinde
aphrodisiacafrodizyak, cinsel arzu uyandıran, afrodizyak
aphthous feveraft (humması)
apiaryinsan eliyle yapılmış arı kovanı
apicaldoruk ile ilgili, uçta bulunan, apikal
apical celltepe hücresi, tepe gözesi
apical growthuçtan büyüme, apikal büyüme
apieceher biri için, herbiri, herbirine, adam başı, tanesi
apishmaymun gibi, salak, taklitçi
apishlymaymun gibi, taklit ederek
aplanaticaplanatik, sapınçsız
aplasiabir uzvun tam gelişmemesi
aplombözüne güven, tutarlılık, denge
apnoeasoluk almanın dinmesi
apocalypsekıyamet, dünyanın sonu, kıyamet günü olacakları bildirme
apocalypticallyvahiy şeklinde, vahiy ifade ederek
apocryphalsahte, uydurma, sonradan uydurulmuş
apogeeen yüksek ya da en uzak çekit, doruk, zirve, yeröte, gücün/başarının zirvesi, zirve, doruk
apoliticalpolitik olmayan
apolloçok yakışıklı genç adam
apologeticözür dileyen, (rahatsız etmekten) çekinen
apologeticalitiraz beyan eden
apologeticallyözür dileyerek
apologeticsdinsel inançları savunan ilahiyat dalı
apophasisbir konu hakkında konuşmaya yanaşmama
apoplectickolay kızdırılan, felçle ilgili
apoplexyfelç, inme, beyin kanaması
aportsol tarafa, sol tarafta, iskeleye, iskelede
aposiopesissözünü birdenbire yarıda bırakma
apostasydin değiştirme, parti değiştirme
apostatedin değiştiren, dininden dönmüş, din değiştiren kimse, inanç değiştiren kimse
apostatizedininden dönmek, inançlarından vazgeçmek
apostlehavari, dönme, döneklik
apostolatehavarilik makamı ve görevi
apostrophekesme işareti, apostrof
apostrophizebir söylevde hazır bulunmayan bir şahsa hitap etme
apothecarie's weighteczacı tartısı
apothemiç yarıçap, yanal yükseklik
apotropaickötülüğe karşı koruyucu
appalşoka uğratmak, sarsmak
appallingkorkunç, ürkünç, berbat, rezil
appallinglydehşete düşürecek kadar
apparatusalet, cihaz, aygıt
apparel industrykonfeksiyon sanayii
apparentkolaylıkla görülür, anlaşılır, açık, ortada, belli, aşikar, görünüşteki, sahte
apparent depthgörünen derinlik
apparent weightgörünen ağırlık
apparentlygörünüşe göre, anlaşılan
apparentnessaçıklık, ortada oluş
appealçağırış,yüksek mahkemeye yapılan rica,başvuru,temyiz,yardım ya da merhamet için yapılan rica,yalvarma,başvuru,çekim,cazibe,çekicilik,davayı bir üst mahkemeye götürmek,başvuruda bulunmak,müracaat etmek,rica etmek,dilemek,yalvarmak,çekmek,sarmak,hoşuna gitmek
appeal to the countryhalkın oyuna başvurmak
appeal to the lawyasaya başvurmak
appealingçekici, hoş, tatlı, duygulandırıcı, dokunaklı
appeargözükmek, görünmek, ortaya çıkmak, varmak, gelmek, gibi görünmek, izlenimini vermek, bulunmak, var olmak
appearanceortaya çıkma, göze görünme, görünüş, görünüm
appeasableteskin olunabilir, yatıştırılabilir
appeasegidermek, dindirmek, yatıştırmak, tatmin etmek, doyurmak
appeasementyatıştırma, dindirme, bastırma, taviz verme
appellantkararın değişmesi için bir üst mahkemeye baş vuran kişi
appellatedavaların yeniden görülmesine ait
appellate courttemyiz mahkemesi
appellationad, isim, ünvan
appellativecins isme ait, tanımlayıcı, cins isim, lakap, unvan
appelleedava temyizinde davalı
appendonuna ilave etmek, eklemek
appendagedaha büyük ya da önemli bir şeye eklenmiş şey, ek
appendantasılı, muallakta, ait, ilişkin, bağlı
appendectomyapandisit ameliyatı
appendicitisapandisit, ek bağırsak yangısı
appendicular bonesuzantı sümükler
appendixek, ek bölüm, apandis, ek bağırsak
apperceivekavramak, idrak etmek
apperceptionidrak, kavrama
appertain(~ to) ait olmak
appertainingait olan, ilgili, alakadar, ilişkin, bağlı
appetenceiştah, arzu, doğal eğilim
appetiteiştah, istek, arzu, şehvet
appetizeriştah açıcı yiyecek, meze, çerez
appetizingiştah açıcı, iştahlandıran
applaudalkışlamak, beğenmek, onaylamak, benimsemek
apple of the eyegözbebeği
apple polisherKi, ABD yağcı, dalkavuk
apple sauceelma püresi, zırva, saçmalık
apple-pie orderçok düzenli
appliancealet, gereç, araç
applicabilityuygulanabilme, tatbik edilebilme
applicableuygun, uygulanabilir
applicantbaşvuran kişi, aday, istekli
applicationkullanma, uygulama, talep, başvuru
application formbaşvuru formu
application pointetki çekidi, uygulama çekidi
applicatoraplikatör, takma cihazı
applieduygulamalı, tatbiki
applied chemistryuygulamalı kimya
applied linguisticsuygulamalı dilbilim
applied researchuygulamalı araştırma
applied sciencesuygulamalı bilimler, deneysel bilimler
appliqueaplike, takma süs, aplike etmek
applyuygulamak,uygulamaya koymak,kullanmak,başvuruda bulunmak,başvurmak,müracaat etmek,sürmek,koymak,yaymak,çaba göstermek,özen göstermek,özünü vermek,uğraştırmak,etkili olmak
apply a matchkibritle tutuşturmak
apply in personşahsen başvurmak
apply oneself toözünü -e vermek
apply oneself to somethingözünü bir şeye vermek
appoggiaturaadi notanın yanına eklenen ufak nota
appointatamak, tayin etmek, düzenlemek, kararlaştırmak, saptamak, kurmak
appoint a committeekomisyon görevlendirmek
appoint a representativetemsilci atamak
appoint as delegatedelege olarak atamak
appointeeatanan kimse, tayin edilmiş kimseatanan kimse
appointmentatama, tayin, randevu, iş, görev
apportionpaylaştırmak, bölüştürmek
apportionmentpay, bölme, taksim, bölüştürme
apposeyan yana koymak, yapıştırmak
appositeuygun, münasip, yerinde
appositelyuygun bir şekilde
appositenessuygunluk, yerinde oluş
appositionkoşuntu, appozisyon
appraisaldeğer biçme, kıymet takdir etme
appraisal feeekspertiz vergini
appraisementdeğer biçme, tahmin
appreciablefark edilir, kayda değer
appreciatetakdir etmek, değerini bilmek, değerlenmek, değeri artmak, anlamak, farkında olmak
appreciationdeğerlendirme, takdir, minnettarlık, teşekkür, değer artışı
appreciativeminnettar, değer bilen, anlayan, beğenen
apprehendanlamak, kavramak, tutuklamak
apprehensibleanlaşılabilir, idrak olunabilir
apprehensiontutuklama, anlayış, kavrayış, korku, endişe, kuruntu
apprehensivekorkulu, endişeli, kaygılı, kuruntulu
apprehensivelyvesveseli olarak
apprehensivenessendişe, vesvese
apprenticeçırak,şakirt,deneyimsiz acemi kişi,toy kimse
apprenticeshipçıraklık, çıraklık dönemi
apprenticeship educationçıraklık eğitimi
apprisebildirmek, söylemek
apprizementpaha biçme, haber verme
approachyaklaşmak, yakınlaşmak, ilerlemek, ilerleme kaydetmek, düşünmeye/üzerinde durmaya/ilgilenmeye/uğraşmaya başlamak, konuyu açmak, yaklaşma, yakınlaşma, geçit, giriş yolu, konu açma, yakınlık kurma için konu açma, ele alış biçimi, yaklaşım, yöntem, benzerlik
approachableyaklaşılabilir, yanaşılabilir
approbateresmen tasvip etmek, onaylamak
approbationonaylama, onay, tasvip, takdir, beğenme
appropriableistimlak edilebilir
appropriateayırmak, tahsis etmek, özüne mal etmek, özüne ayırmak, çalmak, uygun
appropriate bodyyetkili kılgan
appropriatelyuygun bir şekilde
appropriatenessuygunluk, yerinde oluş
appropriationtahsisat, ayırma, tahsis etme, mal etme
appropriation budgettahsisat bütçesi
approvalonama, onaylama, uygun bulma, tasvip, resmi izin, onay
approveonaylamak, onamak, uygun bulmak, tasvip etmek
approvedtasdikli, kabul edilmiş
approved agendakesin gündem
approvinglyonayarak, onaylayarak, uygun bularak
approximatehemen hemen doğru ama tam değil, yaklaşık, yakınlaşmak, yaklaşık olmak
approximatelyyaklaşık olarak, aşağı yukarı
approximationyaklaşma, tahmin
appurtenanceek, eklenti, ilave
appurtenancesmüştemilat, aksam
appurtenantbağlı, merbut, tabi, ait
apraxiaapraksi, işlev yitimi
apricotkayısı, kayısı rengi
April fool1 nisanda aldatılan kimse
April fool's daynisan bir
aproposuygun, (edat) ile ilgili, hakkında
aptuygun, yerinde, münasip, eğilimli, yatkın, zeki, çabuk kavrayan
aptitude testyetenek testi
aptlyuygun bir şekilde, yerinde
aptnessuygunluk, münasiplik
aqua fortiskezzap, nitrik asit
aqua regiakral suyu, altın suyu
aqua vitaealkol, ispirto, sert içki
aquacademüzik eşliğinde su revüsü
aquaculturesu içinde yetiştirme, su kültürü
aquafarmbalık yetiştirme havuzu
aqualungdalgıç oksijen tüpü
aquamarinedeniz yeşili zümrüt
aquanautsu altında yaşayarak araştırma yapan bilgin
aquaplaningıslak yolda kayma, kızaklama
Aquariuskova burcu, kova takım yıldızı
aquaticsuda yaşayan, suda olan, suyla ilgili
aquatic animalssu hayvanları
aquatic plantssu bitkileri
aquatic sportssu sporları
aqueoussuyla ilgili, sulu, sudan
aqueous humorgözde ön ve arka odacıkları dolduran sıvı
aqueous solutionsulu çözelti
aquiculturemadensel sularda bitki yetiştirme usulü
AquilaKartal (takımyıldızı)
aquilinekartal gibi, kartal benzeri
Arab PeninsulaArap Yarımadası
arabesquearabesk, girişik bezeme
Arabic figuresArap rakamları
Arabic numbersArap rakamları
arabletarıma uygun, sürülüp işlenebilir, ekilebilir
arable soilsürülebilir toprak
arachnideklembacaklıların örümcek ve akrep sınıfı
arachnoidörümceksi, araknoid
arbalestortaçağda kullanılan eski tip yay
arbiterhakem, son söz sahibi
arbitramentkarar verme yetkisi, hüküm, karar, hakem kararı
arbitrarilykeyfi olarak, isteğe göre, aklından estiği gibi
arbitrarinesskeyfi hareket
arbitraryisteğe göre, keyfi, seçmeli, rasgele seçilmiş, nedensiz seçilmiş
arbitratehakemlik etmek, hakeme başvurmak
arbitrationsorunu hakem kararı ile çözme
arbitration tribunaltahkim kurulu
arbitratoryansız aracı, hakem
arborealağaçla ilgili, ağaç gibi olan, ağaçsıl, ağaçlarda yaşayan
arboreousağaç gibi, ağaçlı, ağaçlık
arborescenceağaca benzeme, ağaç şekli
arborescentağaç gibi, ağaca benzeyen
arborescent shrubağaçsı funda, ağaçsı çalı
arboretumbilimsel amaçlarla ağaç yetiştirilen alan
arboricultureağaççılık, ağaç dikme
arbutasmayıs çiçeği, kocayemiş
arckavis, yay, eğmeç, (çıngı) ark
arc lightark ışığı, ark lambası
archkemer, yay, eğmeç, en yüksek düzeyde, en yukarıda, en başta, baş, nazlı, çapkın, cilveli, şen, tepeden bakan, hor gören
arch of the instepayak kemeri
arch of triumphzafer takı
archaeologicalarkeolojik, kazıbilimsel
archaeologistarkeolog, kazıbilimci
archaeologyarkeoloji, kazıbilim
archaicgeçmişe ait, eski, artık kullanılmayan, modası geçmiş
archangelbaş melek, melek otu
archangelicbaş meleğe ait
archbishopricbaşpiskoposluk
archdeaconrybaşdiyakozluk
archdiocesebaşpiskoposun bölgesi
archduchyarşidükün idaresi altındaki bölge
archenemybaş düşman, şeytan
archetypeasıl numune, ilk örnek
Archimedes' principleArşimet kanunu, Arşimet yasası
archipelagotakımadalar, takımadalar bölgesi, aral
architecturalmimari, mimariye ilişkin
architravebaştaban, sütun baştabanı
archivesarşiv, arşiv odası, arşiv binası
archwaykemer altı yolu, üst kemerli geçit
arcticKuzey Kutbuyla ilgili, Kuzey Kutbu
Arctic CircleKuzey Kutbu dairesi
arctic climatearktik iklim
Arctic OceanKuzey Buz Denizi
arcuatekavisli, bükülmüş, eğri
arcuationeğrilik, kavis, kemerli inşaat
ardentateşli, gayretli, coşkulu, hevesli
ardent supporterateşli savunucu
ardentlygayretle, şevkle, istekle
ardourgayret, çaba, istek, ateş, heyecan, heves, azim
arduousçok çaba isteyen, güç, yorucu, çetin
arduouslygayretle, güçlükle
arduousnessgüç oluş, çetinlik
arear, yüz metre karelik bir alan ölçüsü, -sin, -iz, -siniz, -dirler
areaalan, saha, bölge, yüzölçümü
area studyyerinde inceleme
arecabirkaç çeşit hurma ağacı
areolaayla, meme başının çevresi
areolar tissuegözenekli doku
argaliargali, yaban koyunu
ArgentineArjantin'e özgü, Arjantinli, gümüş, gümüşten, gümüş gibi
argilliferouskilli, balçıklı
arguetartışmak, atışmak, kanıtlamaya çalışmak
argue againstkarşı çıkmak, itiraz etmek, aleyhinde olmak
argue forlehinde olmak, savunmak
argumenttartışma, münakaşa, anlaşmazlık, üzerinde konuşma, düşünme, tartışma, tez, düşünce
argumentativetartışmayı seven, tartışmacı, münakaşacı
aridkuru, sıcaktan kavrulmuş, çatlamış, kurak, çorak, kupkuru, tatsız, yavan, kuru, cansız, ilgi çekmeyen, sıkıcı
ariditykuruluk, kuraklık, çoraklık, yavanlık, tatsızlık, cansızlık
AriesKoç burcu, Koç Takım yıldızı
arightdoğru olarak, hatasız
arisekalkmak, doğrulmak, ortaya çıkmak, doğmak, görünmek, yükselmek, baş göstermek
aristocracyaristokrasi, soylular yönetimi
aristocrataksümük,soylu,aristokrat
aristocraticaristokrasiye ait, asil, çok kibar
aristocraticallyaristokratça
arithmeticaritmetik, ölçme, sayma, hesap, aritmetiksel
arithmetic meanaritmetik ortalama
arithmeticallyaritmetik yoluyla
armkol, giysi kolu, koltuk kolu, güç, erk, yetke, otorite, dal, şube kol, silahlandırmak, savaşa hazırlamak, silah, askerlik hizmeti, askerlik, askeri kuvvetlerin bir kolu
arm of a balanceterazi kolu
arm of the lawgüvenlik kuvvetleri
arm's reachelin yetişeceği mesafe
armadadonanma, deniz kuvvetleri
armamentsilahlanma, silahlandırma, donatım, teçhizat, yarak, hazır savaş kuvvetleri, bir ülkenin toplam silah gücü, silahlı kuvvetler
armament racesilahlanma yarışı
armamentssilahlı kuvvetler, silahlar
armaturearmatür, endüvi, rotor, döneç, zırh
armed attacksilahlı saldırı
armed forcessilahlı kuvvetler
armed insurrectionsilahlı ayaklanma
armed robberysilahlı soygun
armed to the teethtepeden tırnağa silahlı
armigerşövalyenin silahtarı
armillaryhalkamsı, bilezik gibi
armingsilahlanma, silah, teçhizat
armistice agreementateşkes anlaşması
armorialhanedanlık armasına ait
armourzırh, zırhlı güçler, silah, yarak
armour-piercingzırhı delen
armoured carpanzer, zırhlı otomobil
armoured concretebetonarme
armoured divisionzırhlı tümen
armourycephane, silah deposu
arms embargosilah ambargosu
arms racesilahlanma yarışı
arnicaarnika, öküzgözü, dağ tütünü
Arolling stone gathers no mossişleyen demir pas tutmaz
aromakoku, güzel koku, belirli bir nitelik ya da ortam
aromaticaromatik, ıtırlı, güzel kokulu, hoş koku
aromatic compoundsaromatik bileşikler
aromatizekokulandırmak, baharat kokusu vermek
aroundçevrede, ortalıkta, aşağı yukarı, yaklaşık, arkaya, geriye, yakınlarda, civarda, buralarda, ötede beride, öteye beriye, her yanına, çevresine, çevrede
around the clockgece gündüz
arousaluyandırma, canlandırma
arouseuyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, uyandırmak
arquebuseski tür bir silah
arraignsuçlamak, mahkemeye vermek
arraignmentdavayı sanığa tebliğ etme
arrangedizmek, düzeltmek, düzenli bir şekilde yerleştirmek, kararlaştırmak, planlamak, saptamak, ayarlamak
arrangementhazırlık, düzen, anlaşma, uzlaşma, aranjman, düzenlenmiş şey
arrantkötü şöhret sahibi, adı çıkmış
arraydüzenlemek, dizmek, tanzim etmek, tertip etmek, süslemek, giydirip kuşatmak, donatmak, önemli birlik, sıra, askeri nizam, giyim kuşam, süs donanım, görkem, tantana, debdebe, saf, sıra
arrearagegeri kalma, borç bakiyesi
arrearsgecikmiş borç, gecikmiş ve yapılmayı bekleyen iş
arrears of taxesvergi bakiyesi
arresttutuklamak, durdurmak, kesmek, bitirmek, önünü almak, dikkatini çekmek, geliş, varış, gelen kimse, varan kimse
arrhythmiaaritmi, ritim bozukluğu
arriere-penseeart fikir, art niyet
arrispervaz kenarı, sivri kenar
arrivalgeliş, varış, gelen kimse, varan kimse
arrivegelmek, varmak, dönmek, ulaşmak, yetişmek, bir ereğe ulaşmak, başarı kazanmak, başarmak, üstesinden gelmek, doğmak, gelip çatmak, gelmek
arrogancekibir,gurur,özünü beğenme,küstahlık,kurum,ukalalık
arrogantkibirli,gururlu,özünü beğenmiş,küstah,ukala
arrogatehaksız yere iddia etmek
arrowok, yön belirtmekte kullanılan ok işareti
arsekab, göt, gıcık kimse, kıl, sinir
arsenalcephanelik, silah deposu
arsonkundakçılık, yangın çıkarma
artsanat, sanat ürünü, sanat yapıtı, yöntem, usül, yol yordam, güzel sanatlar
art directorsanat yönetmeni
art exhibitionsanat sergisi
arterialatardamarla ilgili, yürekten gönderilen, atardamarla taşınan, ana, merkez
arterial highwayanayol, ana cadde
arterioleatardamarcık, küçük atardamar
arteriosclerosisdamar sertliği, arterioskleroz
arteryatardamar, arter, ana yol, merkez, yol
artesian wellartezyen kuyusu, basınçlı su kuyusu
artfulaldatıcı, kandırıcı, hileci, kurnaz, akıllıca düşünülmüş, akıllıca yapılmış, beceriyle yapılmış
artfullymaharetle, ustaca
artfulnessmaharet, ustalık
arthriticeklemle ilgili, eklem iltihabı ile ilgili
arthritiskireçlenme, eklem yangısı
articleeşya, parça, makale, yazı, artikel, tanımlık, madde, fıkra
article by articlemadde madde
article of virtugüzel sanat eseri
articles of associationşirket sözleşmesi
articulateaçık seçik, anlaşılır, düşünce ve duygularını rahatça dile getirebilen, eklemli, boğumlu, açık seçik konuşmak, tane tane söylemek, eklemlerle birleştirmek
articulated vehiclemafsallı araç
articulationboğumlanma, eklem
artifactinsan eliyle yapılmış şey
artificehüner, beceri, oyun, hile, ustalık
artificersanatkâr, mucit, askeri teknisyen
artificialyapay, suni, yapmacık, yalancı
artificial fertilizersuni gübre
artificial harboursuni liman
artificial inseminationsuni döllenme
artificial leathersuni deri, yapay deri
artificial legtakma bacak
artificial manuresuni gübre
artificial pollinationyapay tozlaşma
artificial radioactivityyapay radyoaktivite
artificial rainsuni yağmur
artificial reseedingyapay tohumlama
artificial respirationsuni solunum
artificial satelliteyapay uydu
artificial silkyapay ipek, suni ipek, reyon
artificial teethtakma diş
artillerytop, topçu birliği
artillery battaliontopçu taburu
artillery officertopçu subayı
artistsanatçı, ressam, işinde çok başarılı kimse, usta
artistesahne sanatçısı, dansöz, şantöz
artisticartistik, sanat yönü olan, sanatlı
artistrysanatsal nitelik, yetenek, beceri
artlessyapaylıktan uzak, doğal, içten, basit, yalın, sade, saf
artlesslyhilesiz bir şekilde, saflıkla
artlessnesshilesizlik, saflık
artysanat konusunda hava atan
asgibi, sırada, iken, için, çünkü, halde, karşın, olarak
as a matter of coursedoğal olarak
as a matter of factaslında,aslına baksan,işin doğrusu,mağzı ondan ibarettir ki,matlap itibariyle,mahiyetçe,hakikaten
as a result ofyüzünden, nedeniyle
as a rough drafttaslak halinde
as a rulegenelde, çoğunlukla
as broad as it is longAyvaz kasap hep bir hesap
as cheap as dirtölü fiyatına, sudan ucuz
as chirpy as a cricketcıvıl cıvıl
as easy as falling off a logtereyağından kıl çeker gibi
as easy as pieçocuk oyuncağı
as far as I knowbildiğim kadarıyla
as far as I'm concernedbence, bana kalırsa
as followsaşağıdaki gibi, böylece
as from-den itibaren, -dan başlayarak, itibaren
as good asaynen, hemen hemen, neredeyse
as good as goldgerçekten altın gibi
as ifsanki, -mış gibi, -mışçasına, güya, sözde
As if you didn't know!Muhakkak biliyorsunuz!
as isolduğu gibi, hiçbir değişiklik yapmadan
as it isgerçekte, hakikatte
as it is rumouredsöylentiye göre
as it werebir yerde, bir bakıma
as large as lifegerçek, hakiki, orijinal ölçüde
as likely as notmuhtemelen
as long as-dığı sürece, -mek koşuluyla, -dikçe
as mad as a hatterkaçık, zırdeli
as obstinate as a mulekatır gibi inatçı
as ofitibaren, başlayarak
as opposed to-in aksine, -e zıt olarak
as regardsile ilgili olarak
as right as rainturp gibi, sağlıklı
as safe as housestam güvenlik altında
as soon asyapar yapmaz, eder etmez
as stated belowaşağıdaki gibi
as stiff as a pokeroklava yutmuş gibi
as still as the gravemezar gibi sessiz
as sure as eggs is eggsyüzde yüz
as tall as a maypolesırık kadar uzun
as the crow fliesdüz bir çizgi üzerinde, dolaşmadan
as thick as thievessıkı fıkı, çok samimi
as thin as a lathçöp gibi, çok ince
as thin as a rakeçöp gibi, çok ince
as timid as a mousesüt dökmüş kedi gibi
as tokonusunda, ile ilgili olarak, -e göre, hakkında
as ugly as sinmaymun gibi, umacı gibi
as usualher zaman olduğu gibi
as warm as toastfırın gibi sıcacık
as well asek olarak, ile birlikte
asafetidaşeytantersi, çadıruşağı otu
asbestosasbest, amyant, yanmaztaş
ascendyükselmek, çıkmak, tırmanmak
ascend the thronetahta çıkmak
ascendanceüstünlük, nüfuz, güç
ascendancyüstünlük, nüfuz, güç, hüküm, itibar
ascendantyükselen, üstün, hâkim, egemen
ascending colonyükselen kolon
ascensionyükselme, gökcisminin yükselişi, miraç
ascentyükselme, tırmanma, ilerleme, gitme, yukarı doğru giden yol, yokuş, yamaç
ascertaindoğrusunu bulmak, araştırmak
ascertainablesoruşturulabilir, araştırılabilir
ascertainmentsoruşturma, tahkik
asceticözünü her türlü dünyevi zevkten/işten soyutlamış
asceticismçilecilik, zahitlik
ascitessıskalık, karında sıvı toplanması
ascorbic acidaskorbik asit, askorbik asit
ascribe(~ to) atfetmek, -e yormak
aseitykendiliğinden oluşma
asepsismikropsuzluk, asepsi
asepticaseptik, mikropsuz, sterilize
asexualcinsiyetsiz, eşeysiz, cinselliğe ilgi duymayan, soğuk
asexual flowernötr çiçek, eşeysiz çiçek
asexual generationeşeysiz üreme
asexual reproductioneşeysiz üreme
ashamedutanmış, mahcup, üzülmüş
ashenkül renginde, kül renkli, soluk gri, külden oluşan, küllü
ashesyakılmış cesedin külleri
ashlaryontma taş, kesme yapı taşı
ashorekıyıda, kıyıya, karada, karaya
ashpitkül çukuru, çöp çukuru
AsianAsya'ya ait, Asyalı, Asya
asidekenara, yana, yan tarafa, (bir) yana, bir yana, alçak sesle konuşma, fısıltı
asinineaptalca, saçma, ahmakça
asininityeşeklik, aptallık
asksormak, istemek, rica etmek, talep etmek, çağırmak, davet etmek
ask foristemek, rica etmek
ask for asylumsığınma talep etmek
ask for troublebela aramak
Ask her herselfBizzat kendisine sorun
ask iniçeriye davet etmek
askancekuşkuyla, güvensizlikle, şüpheyle, beğenmeyerek, işkillenerek
aslantbir yana doğru, eğri
asleepuykuda, uyuşmuş, uyuşuk, duygusuz, hissiz
asocialasosyal, toplumdan kaçan, bencil, egoist
aspartic acidaspartik asit, aspartik asit
aspectgörünüş, yüz ifadesi, çok yönlü herhangi bir şeyin bir yüzü, bir yanı, tek yanı, tek tarafı, yönü, cephesi, baktığı yön, yıldız ve gezegenlerin birbirlerine göre konumları
asperitysertlik, haşinlik, kabalık, acı söz, davranış, kötü söz, pürüzlü yüzey, düzgün olmayan yüzey, pürüzlü, düzgün olmama, sert hava, kötü hava
asperseiftira etmek, lekelemek, çamur atmak
aspersionkara çalma, karalama, iftira, leke sürme
asphaltasfalt, asfaltlamak
asphyxiaasfeksi, oksijensizlikten boğulma
asphyxiateboğmak, boğarak öldürmek, boğulmak, boğularak ölmek
aspicgarnitür olarak alınan bir çeşit jelatin
aspidistrazambakgillerden bir süs bitkisi, aspidistra
aspirant(birşey) uman, ümit eden, bekleyen
aspirateemmek, içine çekmek
aspiratoraspiratör, emmeç
aspireçabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, çok istemek, arzu etmek
aspiringgözü ilerde olan, gayesi olan
asseşek, aptal, salak, göt
assailsözlerle ya da yumruklarla saldırmak, dil uzatmak, işe girişmek
assail sb with blowsbirine yumrukla saldırmak
assail sb with questionsbirini soru yağmuruna tutmak
assailablesaldırılabilir, hücum edilebilir
assassinatesuikast yapmak, öldürmek
assassinationsuikast, cinayet
assaultaniden ve vahşice saldırmak, ani saldırı, hücum, atak, tecavüz
assault and batterymüessir fiil
assault troopshücum kıtası
assayanaliz, tahlil, tecrübe, çözümleme, tahlil etmek, tecrübe etmek, denemek
assemblagetoplama, montaj, toplantı, meclis, kalabalık
assemblebir araya toplamak, toplanmak, birleşmek, bir araya koymak, düzenlemek, monte etmek
assembler languageçevirici dili
assemblingkuraştırma,montaj
assemblyözel bir amaçla bir araya toplanmış insanlar, topluluk, toplantı
assembly halltoplantı salonu
assembly industrymontaj sanayii
assembly linemontaj hattı
assembly manmeclis üyesi, montaj işçisi
assembly plantmontaj fabrikası
assembly roomtoplantı salonu
assentanlaşmak, anlaşmaya varmak, uzlaşmak, anlaşma, uzlaşma
assent torazı olmak, onaylamak
assertiddia etmek, bildirmek, açıklamak, hak iddia etmek, hakkını savunmak, sözlerle savunmak, olduğunu göstermek, belirtmek, üzerine basarak belirtmek
assert oneselfözünü göstermek
assertioniddia, açıklama, bildiri
assertiveiddia eden, zorlayan, hakkını savunan, iddialı, özüne güvenen
assessdeğer biçmek, vergi koymak, görüş, yargı, kanı
assessabledeğer biçilebilen
assessmentdeğer biçme, vergilendirme, biçilen değer
assessorvergi tahakkuk memuru, yargıç yardımcısı
assetservet, varlık, mal, yararlı, değerli şey, değerli nitelik, beceri
asset-liability statementaktif-pasif kestesi
assetsaktif, alacak, kaynaklar, varlıklar, aktif, mevduat
assets and liabilitiesaktif ve pasif
asseverateiddia etmek, katiyetle bildirmek
asseverationiddia, beyan, söz
assholebüzük, anüs, aşağılık herif
assiduityçalışkanlık, gayret
assiduousdikkatli ve sürekli ilgisi olan, sebatkâr
assignpay olarak vermek, ayırmak, tahsis etmek, vermek, devretmek, bir işe koymak, görev vermek, iş vermek, saptamak, belirlemek
assignableayrılabilir, verilebilir, devredilebilir
assigneekendisine mal veya hak devredilen kimse
assignmentiş, görev, ayırma, tahsis etme
assimilateherhangi bir türkümün üyesi olmak, içine girmek, bir jüye içinde erimek, bir parçası olmak, kaynaşmak, özümlemek, sindirmek, kendisininmiş gibi almak/kullanmak/anlamak
assimilationözümseme, sindirim
assistyardım etmek, desteklemek
assistantyardımcı, asistan
assistant driverhaydavcı muavini
assistant professoryardımcı doçent, asistan
assistant secretary-generalgenel sekreter yardımcısı
assizeyargılama, muhakeme
associatebirleştirmek, birleşmek, arkadaşlık etmek, düşünmek, ortak çalışma arkadaşı, arkadaş, hakları sınırlı üye
associate companyortak şirket, kardeş şirket
associate degreeön lisans
associate memberortak üye
associate membershiportak üyelik
associate professordoçent
associate withile görüşmek, hatırlatmak
associationkurum, birlik, dernek, ortaklık, işbirliği, kafada birleştirme, düşünsel olarak bir araya getirme, çağrışım
association agreementortaklık anlaşması
association areabağlantı bölgesi
association committeeortaklık komitesi
association councilortaklık konseyi
association footballfutbol
associativebirleşmeli, asosyatif
assonanceasonans, yarım uyak
assortayırmak, tasnif etmek, sınıflandırmak
assortedçeşitli, muhtelif
assortmentkarışım, tasnif, çeşit
assuageazaltmak, hafifletmek, yatıştırmak
assuasivehafifletici, dindirici, yatıştırıcı
assumegerçek saymak, varsaymak, farzetmek, ele geçirmek, üstlenmek, yerine getirmek, almak, takınmak
assumedvar sayılan, farz olunan, takma, hayali
assumptionüzerine alma, farz, zan, azamet, kibir
assuranceözüne güven, özgüven, garanti, teminat, güvence, söz, sigorta
assureinandırmaya çalışmak, güven vermek, garanti etmek, iknaya çalışmak, inandırmak, sigortalamak, kesinleştirmek, garanti etmek, sağlamlaştırmak, temin etmek
assuredözüne güvenen, özüne arkayın
assuredlyelbette, mutlaka, muhakkak
assuringlyrahatlatıcı bir şekilde
assymetricasimetrik, bakışımsız
astablekararsız, sabit olmayan
astaticastatik, sabit olmayan
asternkıçında, kıç tarafında, geriye, gerisinde
asteroidMars ve Jüpiter arasındaki çok küçük gezegenlerden biri
astheniaasteni, dermansızlık, kuvvetsizlik
asthenicastenik, kuvvetsiz
astigmatismastigmatizm, astigmatlık
astirhareket halinde, harekette
astonishşaşırtmak, şaşkınlığa uğramak
astonishingşaşırtıcı, hayret verici
astonishmentşaşkınlık, büyük şaşkınlık
astoundhayretler içinde bırakmak
astoundingşaşırtıcı, hayret verici
astraddleata binmiş gibi, bacakları birbirinden ayrı
astrakhanastragan,karagül,karakul
astraydoğru yoldan sapmış, sapıtmış
astridebacakları iki yana açık olarak
astringesıkmak, sıkıştırmak
astringentkan durdurucu, kanamayı kesici, sert, haşin, acı
astrobiologyastrobiyoloji
astrodomeastrodom, uzay gözlem kubbesi
astrodynamicsastrodinamik
astroidastroid, yıldız eğrisi
astrologerastrolog, müneccim, yıldız falcısı
astrologicallyastrolojik olarak
astrologyastroloji, müneccimlik, yıldız falcılığı
astrometeryıldız aydınlık ölçeği
astrometryastrometri, gökölçüm
astronautastronot, gökbilimci
astronauticsuzay uçuş bilgisi, uzaycılık
astronavigationuzay seyrüseferi, uzay gemisi kullanma
astronomerastronom, gökbilimci
astronomicalgökbilimsel, astronomik, aşırı, astronomik, çok büyük
astronomyastronomi, gökbilim
astrophysicalgökfiziği ile ilgili
astrophysicsastrofizik, gökfiziği
astuteakıllı, kurnaz, cin gibi
astutenesskurnazlık, dirayet
asunderayrı, parçalara ayrılmış
asylumdaldalanacak,sığınacak,sığınak,barınak,politik sığınma,iltica,kocalar evi,karılar evi,kartlar evi,ruhi hastane,akıl hastanesi,tımarhane,yetimhane
asymmetricasimetrik, bakışımsız
asymmetric centreasimetrik merkez
asymmetric leafasimetrik yaprak
asymmetric sidebandasimetrik yanbant
asymmetricalasimetrik, bakışımsız
asymmetryasimetri, bakışımsızlık
asymptoteasimptot, sonuşmaz, kavuşmaz
asymptoticasimptotik, kavuşmaz
asynchronouseşzamanlı olmayan, asenkron
at(edat) -de, -da, -e, -a, -ye, -ya, tarafında
at a glancebir bakışta, hemen
at a lossşaşkın, afallamış, zararına
at a low figureucuz fiyata
at a premiumnadir, zor bulunur
at a rate of knotsfırtına gibi
at a rough estimatetahmini bir hesapla
at a snail's paceağır aksak
at a stretchdurup dinlenmeden
at allhiç, hiç de, hiçbir şekilde
at all costsne pahasına olursa olsun
at all hoursgece gündüz, her sögen, her an
at any rateher durumda, ne olursa olsun
at bestolsa olsa, taş çatlasa, nihayet
at callvadesiz, talep edildiğinde ödenebilen
at close quartersyan yana, yakın
at current pricescari fiyatlarla
at dawntan sökülende,subhtan,alakaranlık,obaştan
at death's doorölüm döşeğinde, bir ayağı çukurda
at Easterpaskalyada, paskalya zamanı
at every turnher yerde, her an
at first blushilk bakışta
at first handbirinci elden
at first sightilk görüşte
at full lengthboylu boyunca, en sonunda, nihayet
at handyakın, yanında, hazır
at homeevde, kendi evinde
at largebaşıboş, serbest, genelde
at leasten az, en aşağı, hiç olmazsa
at leisureboş, serbest, acele etmeden, acelesiz
at lengthsonunda, ayrıntılı
at long lastnihayet, en sonunda
at mosten çok, en fazla, pek pek, nihayet, olsa olsa
at odds withile anlaşmazlık içinde
at oncederhal, hemen, aniden, akabinde, aynı zamanda
at one swoopbir hamlede, bir çırpıda
at one's elbowelinin altında, yanı başında
at one's own risksorumluluğu üzerinde
at one's own whimkeyfine göre
at one's wits endne yapacağını şaşırmış, şaşkın
at parresmi değerinde, başabaş
at peacebarış halinde, rahat
at presentşu anda, şu tapta, şimdi
at randomöylesine, amaçsızca, rasgele
at sb's expense of-in hesabından
at sb's requestisteği üzerine
at seaanlamaz, kafası karışmış, şaşkın
at sightgörüldüğünde, ibrazında
at that rateböyle giderse, bu gidişle
at the back doorgizlice, hileyle, el altından
at the besten iyimser olasılıkla
at the break of dawnşafak sökümünde
at the crack of dawnşafak sökümünde
at the drop of a hataniden, birdenbire, ha deyince
at the eleventh hourson anda, yumurta kapıya gelince, son dakikada
at the end of nowherecehennemin dibinde
at the end of one's tetherdayanacak sabrı kalmamış
at the mosten çok, en fazla
at the outsideen fazla, taş çatlasa
at the point of-in eşiğinde, -mek üzere
at the right timezamanında
at the same timeaynı zamanda, yine de
at the top of one's voiceavazı çıktığı kadar
at the worsten kötü ihtimalle
at this rateböyle giderse, bu gidişle
at top speedçok hızlı, son sürat
at willistediği zaman, istediği gibi
at your serviceemrinize amade, emrinizde
ataxiaataksi, beden işlevlerinde düzensizlik
atheismateizm, tanrıtanımazlık
atheistateist, tanrıtanımaz
atherosclerosisdamar tıkanması
athleticatletik, atletizmli ilgili
athleticismatletizm, sporculuk
atilteğilmiş (olarak), eğilmiş (olarak)
Atlantic OceanAtlas Okyunusu
Atlantic standard timeAtlantik standart sögeni
atmometeratmometre, evaporimetre
atmosphereatmofer, havaküre, gazyuvarı, çevre, ortam, hava
atmosphericatmosferle ilgili, atmosferik
atmospheric pollutiontenek kirlenmesi
atmospheric pressuretenek basıncı
atmosphericsatmosferik parazitler
atollatol, mercan çemberi
atom reactoratom pili, nükleer reaktör
atomic energyatom enerjisi, atom erkesi
atomic mass unitatomik kütle birimi
atomic numberatom numarası, atom sayısı
atomic pileatom reaktörü, nükleer reaktör
atomic reactornükleer reaktör
atomic structureatom yapısı
atomic wastenükleer atıklar
atomic weightatom ağırlığı
atomiseatomlara ayırmak,püskürtmek,tozlamak,tozlaştırmak,hurdalamak
atomiseratomizör, püskürteç
atomizepüskürtmek, tozlaştırmak, atomlara ayırmak
atonegönlünü almak, karşılığını ödemek
atonementtazminat, özür dileme
atonicatonik, dermansız, takatsız
atrioventricularkulakçık ile ilgili, karıncık ile ilgili
atrioventricular valvekulakçık kapağı, karıncık kapağı
atripdipten kopmuş, salpa olmuş
atrociousacımasız, zalim, ayıplanacak, adi, aşağılık, çok kötü, berbat, felaket, rezil
atrocitybüyük kötülük, acımasızlık, zulüm, berbat/rezil şey
atrophyatrofi, dumur, körelme
attachbağlamak, iliştirmek, bitiştirmek, takmak, ödenmemiş bir borç için el koymak/tutuklamak
attach credenceinanmak, kabul etmek
attach importanceönem vermek
attach tokatmak, dahil etmek, almak
attache caseevrak çantası
attachedbağlı, ilgili, ilişik, bitişmiş
attached accounthacizli hesap
attachmentbağlama, iliştirme, bitiştirme, takma, katma, alma, düşkünlük, tutkunluk, arkadaşlık, dostluk, elkoyma, alıkoyma
attacksaldırmak, hücum etmek, basmak, yazı ya da sözlerle saldırmak, aleyhinde konuşmak/yazmak, zarar vermek, bozmak, birşeye büyük bir heves ve ilgiyle girişmek, yumulmak, saldırı, hücum, aleyhte yazı ya da sözler, başlama, başlangıç, girişim, kriz, nöbet
attainulaşmak, erişmek, elde etmek
attainableulaşılabilir, erişilebilir
attainmentulaşma, erişme, beceri, hüner, marifet, elde etme
attemperyumuşatmak, sertliğini gidermek
attemptkalkışmak, girişmek, yeltenmek, çalışmak, denemek, deneme, girişim, teşebbüs
attenddikkatini vermek, dinlemek, bulunmak, katılmak, hazır bulunmak, ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek
attend onilgilenmek, bakmak, hizmet etmek
attend tobakmak, dikkat etmek
attendancebakma, hizmet etme, bakım, hizmet, ilgilenme, hazır bulunma, katılma, devam etme, düzenli olarak gitme, bulunan kişilerin sayısı, mevcut sayısı
attendantbağlı, ilişkili, hizmetli, görevli, bakıcı, yardımcı, hizmetçi, görevli memur
attentiondikkat, özen, dikkat verme, bakım, ilgi, hazırol yağdayı
attentivedikkatli, özenli, ince, nazik, kibar, yardımcı
attenuatedar, inceltmek, hafifletmek, azaltmak, zayıflatmak
attenuationinceltme, hafifletme, azaltma, zayıflatma
attestbildirmek, beyan etmek, açıklamak, birine mahkemede doğruyu söylenmesi için yemin ettirmek, kanıtı olmak, kanıtlamak
attestationkanıtlama, tasdik, yemin
attested copyonaylı suret
atticçatı odası, tavan arası
attiregiydirmek, süslemek, donatmak, elbise, giysi, üstbaş, kıyafet
attirementgiysi, giyim kuşam
attitudeduruş, tavır, davranış, tutum, görüş, düşünce, yargı, fikir
attitudinizetavır takınmak, çalım satmak
attorney at lawdava vekili
attorney's feeücreti vekalet
attractionçekici şey, çekicilik, cazibe
attraction of gravityyerçekimi
attractiveçekici, cazip, güzel, hoş, ilginç
attractive powerçekici güç
attributableyüklenebilir, atfolunabilir
attributedoğal özellik, nitelik, simge, sembol, inanmak, bağlamak, yormak, vermek, atfetmek
attribute tobağlamak, yormak, mal etmek, atfetmek
attributionyükleme, yorma, bağlama, sıfat, nitelik
attributive adjectiveniteleme sıfatı
attritedsürtünmeyle aşınmış
attritionsürtünme, aşınma, yenme, sürtüşme, yıpranma
attunealıştırmak, ayak uydurmak
atypicaldeğişik, başka, tipik olmayan
au pairyaptığı ev işlerine karşılık bir kodak yanında kala
auburnkestane rengi, kumral
auctionaçık artırma ile satmak
auctioneeraçık artırmacı, mezatçı, mezat tellalı
audaciousyürekli, cesaretli, korkusuz, gözüpek, atılgan, saygısız, küstah, kaba, yüzsüz, arsız
audacityyüreklilik, cesurluk, korkusuzluk, saygısızlık, küstahlık, kabalık, yüzsüzlük
audibilityişitilebilirlik, duyulabilme
audibleduyulabilir, işitilir
audiblyişitilebilecek şekilde
audiencedinleyiciler,temaşacılar,izleyiciler,seyirciler,resmi görüşme,huzura kabul,mahkemede konuşma özgürlüğü
audience chamberkabul salonu
audioünalgı çınavlarıyla iletilen/yayılan
audio amplifierodyoamplifikatör, işitsel yükselteç
audio channelişitme arnası
audio frequencyses dalgalarının frekansı
audio-visualgörsel-işitsel
audiofrequencyses frekansı
audiometerodyometre, işitimölçer
audiomixerses reji masası, kumanda masası
audiophilemüzik dinleme meraklısı
audiovisualgörsel-işitsel, odyovizüel
audityıllık hesap denetimi, resmi hesap bilanço kontrolü yapmak
audit boarddenetçiler kurulu
auditing committeedenetleme komitesi
auditionyetenek denemesi, duyma gücü, işitme gücü, duyma, işitme
auditonduyma, işitme, ses sınavı
auditor's reportdenetçi raporu
auditoriumoditoryum, dinleme/izleme salonu, izleyici bölümü
auditory centreişitme merkezi
auditory nerveişitme siniri
auger bitağaç burgusu, el burgusu
augmentartırmak, çoğaltmak, değerlendirmek, artmak, çoğalmak, değerlenmek
augmentationartırma, büyütme, artış
augmentativeartıran, çoğaltan
augurkâhin, -e alamet olmak
augurykehanet, fal, alamet
Augustağustos, saygın, soylu, ulu, görkemli, heybetli, yüce
auntteyze, hala, eme, bibi, yenge
aurahava, gizemli ortam, izlenim
auriclekulak kepçesi, kalp kulakçıkları
auricularkulağa söylenmiş, gizli
auricular valvekulakçık kapağı
auriferousaltın içeren, altınlı
auroraşafak, tansızlığı, gün ağarması
aurora australisgüney ışığı
aurora borealiskuzey ışığı
aurora polariskutup ışığı
auroralgüneşin doğuşuna ait
auscultatestetoskop ile dinlemek
auscultationstetoskop ile dinleme
auspicesyardım, destek, iyilik
auspicioushayırlı, uğurlu
auspiciousnessuğur, hayır
austereçetin zor, güç, rahatsız, ciddi, katı, özdenetimli, sade, süssüz, yalın
austeritysertlik, güçlük, zorluk, ciddiyet, katılık, azla yetinme, idareli geçinme
austerity measurestasarruf önlemleri
austerity programmetasarruf bağdarlaması
authenticgerçek, hakiki, doğru, orijinal, içten, samimi
authentic willresmi vasiyetname
authenticategerçekliğini/doğruluğunu kanıtlamak, belgelemek
authenticationdoğruluğunu kanıtlama, belgeleme
authenticitygerçek olma özelliği, orijinallik, doğruluk, içten samimi
authoryazar,yazıcı,müellif,bir şeye kaynak olan/oluşturan kişi,teşebbüskâr,sebepkâr,yapan
author cardyazar kataloğu
authoritarianyetkeci, otoriter, zorgulu
authoritativeotoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır
authorityotorite, yetkili, otorite, yetke, bilirkişi, uzman, otorite
authorizationizin, ruhsat, onama, uygun görme
authorizeizin vermek, yetki vermek, yetkilendirmek
authorized bankyetkili banka
authorized capitalnominal sermaye
authorized signatureyetkili imza
authorized translationonaylı çeviri
autihistamineantihistamin
autisticotistik, içine kapalı
auto-(önek) kendi,öz,kendine,özüne,kendi kendine,öz özüne
autobiographerotobiyograf yazan
autobiographicotobiyografik
autobiographicalotobiyografik
autobiographyotobiyografi, özyaşam öyküsü, özgeçmiş
autocatalysisotokataliz, öztezleştirme
autochthonbir yerin yerlisi
autoclaveotoklav, basınçlı kap
autocracyotokrasi, saltıkçı yönetim, saltıkçılık, otokrasiyle yönetilen ülke
autocratotokrat, saltıkçı, despot, zorba
autocyclemoped, motorlu bisiklet
autodiagnosiskendi hastalığını teşhis
autogamouskendi tozu ile tozaklanan
autogamykendi tozu ile tozaklanma
autographünlü birinin imzası, (kitap/vb.) imzalamak
autohypnosisöz özünü hipnotize etme
autoinfectionotoenfeksiyon
autoinoculationotoentoksikasyon
autointoxicationotoentoksikasyon
autoionizationkendiliğinden iyonlaşma
autoloaderoto-yükleyici, özyükleyici
automateotomatikleştirmek, makineleştirmek
automated teller machinebankamatik
automaticotomatik, özdevinimli, kendiliğinden, olması kesin
automatic alarmotomatik alarm
automatic brakeotomatik eğleç
automatic cameraotomatik kamera
automatic computerotomatik bilgisayar
automatic controlotomatik kontrol
automatic fuseotomatik sigorta
automatic gear changeotomatik vites değiştirme
automatic gearboxotomatik vites kutusu
automatic ignitionotomatik ateşleme
automatic pilototomatik pilot
automatic rifleotomatik tüfek
automatic scanningotomatik tarama
automatic transmissionotomatik vites
automatic tuningotomatik ayar
automatic weaponotomatik silah
automaticallyotomatik olarak
automationotomasyon, özdevinim, özedim
automatismotomatizm, özdevim
automobileotomobil, araba
automorphicotomorf, özbiçimli
automotive industryotomotiv sanayii
autonomicirade dışı olan, otonom
autonomic nerve systemotonom sinir jüyesi
autonomous budgetözerk bütçe
autopathicnedensiz gibi görünen hastalıkla ilgili
autoreverseotomatik geriye dönme
autosuggestionöz özüne telkin
autotransformerototransformatör, özdönüştüreç
autotrophkendibeslek bitki, ototrof
autotrophickendibeslek, ototrof
autotrophykendibesleklik, ototrofi
autumnalsonbaharla ilgili
autumnal equinoxsonbahar çekidi, güz ılımı
auxiliary engineyedek motor
auxiliary verbyardımcı fiil
availkendisine yarar sağlamak, yararlanmak, kullanış, sonuç, avantaj, yarar
availabilitykullanılırlık, elverişlilik, elde edilebilme
availableelde edilebilir, bulunabilir, mevcut, elde, kullanılabilir, görüşmeye uygun, meşgul değil, müsait
available datamevcut veriler
avant-gardeavangard, öncü, yenilikçi
avaricepara tutkusu, servet tutkusu, açgözlülük
avariciouspara canlısı, açgözlü
avawalaçıkça söyleme, itiraf
aveselam!, merhaba!, güle güle!
avenge oneself on-den öç almak
avenueiki yanı ağaçlı yol, bulvar, geniş cadde, bulvar, bir sonuca götüren yol
averiddia etmek, söylemek, kanıtlamak
averageortalama, ortalama düzey, orta, sıradan, vasati, ortalamasını almak
average densityortalama yoğunluk
average sizeortalama büyüklük
average valueortalama değer
average velocityortalama hız
aversekarşı, muhalif, isteksiz
aversionhoşlanmama, sevmeme, nefret, nefret edilen şey
avertolmasını önlemek, önüne geçmek, önlemek, başka yöne çevirmek
aviarybüyük kuş kafesi, kuşhane
aviationhavacılık, havacılık endüstrisi
aviation gasolineuçak benzini
aviculturekuş yetiştiriciliği
avidgayretli, hevesli, istekli
aviditygayret, hırs, istek
avionicshavacılık elektroniği
avitaminosisvitaminsizlikten ileri gelen hastalık
avocadoavokado, amerikaarmudu
avocado pearperse ağacının meyvesi
avocationhobi, uğraş, iş, meslek
Avogadro's constantAvogadro sabitesi, Avogadro değişmezi
Avogadro's lawAvogadro yasası
Avogadro's numberAvogadro sayısı
Avogadro's principleAvogadro ilkesi
avoidkaçmak, kurtulmak, kaçınmak, uzak durmak, sakınmak, yanaşmamak, önlemek, engel olmak
avoidableönlenebilir, kaçınılır
avoidancekaçınma, sakınma, çekinme
avoirdupoisingiliz ve Amerikan ağırlık jüyesi
avowitiraf etmek, açıkça söylemek
awakeuyanmak, uyandırmak, harekete geçirmek, harekete geçmek, uyanık, uyanmış, bilinçli, bilincinde, farkında
awakenuyanmak, uyandırmak
awakeninguyanış, bilinçlenme
awardmahkeme kararı ile vermek, vermek, ödül olarak vermek, ödüllendirmek, mahkeme kararı, hüküm, ödül
awarenessfarkında olma, haberdarlık
awashsu düzeyinde, dalgalarla sürüklenen
awayuzağa, uzakta, -den, -dan, buradan, başka yönde, emin bir yerde/yere, gidecek/bitecek/sona erecek şekilde, sürekli, durmadan, deplasmanda oynanan
awekorku ve merakla karışık saygı
awe-inspiringinsanı huşu içinde bırakan
awesomekorku veren, korkunç, dehşetli
awestruckkorkulu, meraklı
awfulmüthiş, korkunç, berbat, rezil
awfullyçok, aşırı, o biçim, müthiş, acayip
awhilekısa bir süre için, biraz
awkwardbeceriksiz,sakar,afal,yöndemsiz,hantal,iyi yapılmamış,kullanımı zor,kullanışsız,nakolay,anlaşılması zor insan,uyumsuz,dikbaşlı,utandırıcı,mahçup edici,uygunsuz
awkwardlybeceriksizce, hantal bir şekilde
awkwardnessbeceriksizlik, sakarlık
axebalta, kaldırmak, azaltmak, kısmak, atmak
axialeksenel, aksiyal, eksen
axilkoltuk, ağaç dalı ile sapı arasındaki köşe
axiomaticaksiyomla ilgili
axis of revolutiondönme ekseni
axis of rotationdönme ekseni
axis of the earthyer ekseni
axle boxdingil kutusu, aks kutusu
ayelehte oy, kabul oyu, evet oyu, evet
azeotropiceşkaynar, azeotrop
AzerbaijaniAzeri, Azerice, Azeri, Azerice
azimuthsemt, azimut, güney açısı
azo compoundsazo bileşikleri
azo dyesazo boyaları, azoik boyalar