oafsakar ve hantal kimse, ayı
oafishsakar, beceriksiz, sersem, salak
oakpelit,meşe ağacı,pelit oduncağı,meşe odunu
oakenpelit,meşeden yapılmış
oakwoodmeşe ağacının kerestesi, meşe ormanı
oastşerbetçiotu kurutma fırını
oatenyulaf ile ilgili, yulaftan yapılmış
oathant, yemin, sövgü, küfür
oath of allegiancesadakat yemini
obduracyinatçılık, sertlik
obedienceitaat, uyma, söz dinleme
obedientitaatkâr, söz dinler, uysal
obeisantsaygılı, hürmetli
obeyitaat etmek, uymak, riayet etmek, denileni yapmak, söz dinlemek
obfuscateşaşırtmak, sersemletmek
obfuscationşaşırtma, sersemletme
objectnesne,şey,madde,obje,amaç,mevzu,konu,nesne,tamamlık,karşı çıkmak,itiraz etmek
object d'artsanatsal nesne
object languagekonudil, amaç dil
object of derisionalay konusu
objectifysomutlaştırmak, nesnelleştirmek
objectionitiraz, sakınca, engel
objectionableitiraz edilebilir, nahoş
objectivetarafsız, yansız, nesnel, objektif, amaç, hedef, mercek, objektif
objective casebelirtme yağdayı
objectlessamaçsız, ereksiz, gayesiz, maksatsız, hedefsiz
objectoritirazcı, protesto eden
objurgateazarlamak, paylamak
oblatekutupları yassılaşmış
obligatebağlamak, mecbur etmek
obligationzorunluluk, mecburiyet, yükümlülük, ödev, senet, borç senedi
obligatoryzorunlu, bağlayıcı
obligezorunda bırakmak, zorlamak, lütufta bulunmak, lütfetmek, iyilikte bulunmak, minnetar bırakmak
obliquedolaylı, eğri, eğik, yatık, meyilli
obliquenesseğrilik, meyil
obliterateyok etmek, izini bırakmamak, silmek
obliterationyok etme, silme, aşındırma, aşınma
oblivionunutulma, unutma, dikkatsizlik, dalgınlık
obliviousbihaber, farkında olmayan
oblivious ofunutkan, habersiz
obloquykötüleme, yerme, kınama, azarlama, gözden düşme, saygınlığını yitirme, itibarını kaybetme
obnoxiousuygunsuz, çirkin, kötü, pis, iğrenç
obnoxiousnessiğrençlik, nahoşluk
obsceneaçık saçık, müstehcen
obscene publicationmüstehcen yayın
obscene talkerağzı pis kimse, küfürbaz
obscenitymüstehcenlik, müstehcen şey
obscurantgerici, örümcek kafa
obscurantismgericilik, örümcek kafalılık
obscurationkarartma, kararma
obscureanlaşılması güç, kapalı, anlaşılmaz, karanlık, pek tanınmamış, silik, anlaşılmaz hale getirmek, karıştırmak, gizlemek, gözden saklamak, örtmek
obscurenessbelirsizlik, kapalılık, meçhullük, karanlık
obscurityçapraşıklık, meçhullük, loşluk, karanlık
obsequiousitaatkâr, boyun eğen
obsequiousnessyağcılık, yaltakçılık
observablegörünür, fark edilir, ayırt edilebilir
observanceitaat, yerine getirme, yapma, görenek
observantuyan, itaatli, dikkatli
observationinceleme, gözlem, gözlem, gözleme, gözetleme, düşünce, görüş
observation balloonmeteoroloji balonu
observation portgözetleme deliği
observation towergözetleme kulesi
observation wardmüşahede odası
observatoryrasathane, gözlemevi
observedikkat etmek, dikkatle bakmak, gözlemek, incelemek, gözlem yapmak, gözlemlemek, gözetlemek, -e uymak, saygı göstermek, riayet etmek, görüş belirtmek, söylemek, demek
observergözlemci, kurallara uyan kimse
obsesshiç aklından çıkmamak, kafasında yer etmek, kafasına takılmak
obsessiontakınak, saplantı, sabit fikir
obsidianobsidiyen, doğal cam
obsidianitetektit, camsı göktaşı
obsolescenceeskime, modası geçme
obsolescenteskimeye yüz tutmuş, demode olmaya başlamış
obsoleteeskimiş, eski, modası geçmiş
obstetricdoğuma ait, gebeliğe ait
obstetricsdoğum doktorluğu, doğumbilim
obstinacyinatçılık, nemrutluk, dikkafalılık
obstreperousşamatacı, gürültücü, haşarı, haylaz, azgın
obstreperousnessele avuca sığmama
obstructtıkamak, engellemek
obstructionengelleme, engel
obstructiveengelleyici, zorluk çıkarıcı
obtainelde etmek, edinmek, sağlamak, almak
obtainableelde edilebilir, bulunabilir
obtainmentsağlama, elde etme
obtrudezorla benimsetmek, içine sokmak, sokulmak
obtrusionsokma, sokulma, yılışma
obtrusivesıkıntı veren,sırnaşık,kır-sakız,yılışık,askıntı,göze batan
obtundkörletmek, gidermek
obtuseaptal, kalın kafalı, (açı) geniş, (ses) boğuk
obtusenessaptallık, kalın kafalılık, duygusuzluk
obversepara, madalya, /vb.'nin ön yüzü
obverselytersine çevirerek, ters açıdan
obviateüstesinden gelmek, çözmek, halletmek
obviationüstesinden gelme, çözme, halletme
obviousapaçık, belli, gün gibi ortada, besbelli
obviouslybesbelli, belli ki
obviousnessbesbellilik, açıklık, aşikârlık
occasionfırsat, münasebet, vesile, özel olay, önemli gün, neden, uygun zaman, sıra, durum, hal, gerek, lüzum, ihtiyaç, icap
occasionalarada sırada olan
occasionallyarada sırada, ara sıra, bazen
Occidentbatı,garp,(Batı) Avrupa,Amerika
Occidentalbatı ile ilgili, batılı
occipitalartkafa, kafanın arka kısmı
occipital boneartkafa sümüğü
occludetıkamak, kapamak, emmek, absorbe etmek
occlusionkapatılma, emme, emilme
occultgizli, büyülü, gizemli, esrarengiz
occult sciencegizli bilimler
occultationörtülme, okültasyon, gizleme, gölgeye girme
occultismgizli güçlere inanma
occultistgizli güçlere inanan kimse
occupantbir yerde oturan kimse, sakin
occupationmeslek, iş, işgal
occupationalmesleki, meslekle ilgili, iş
occupational accidentiş kazası
occupational diseasemeslek hastalığı
occupational hazardiş tehlikesi
occupational retrainingmesleki eğitim
occupational therapyiş terapisi, uğraş terapisi
occupierbir yerde oturan kimse, sakin
occupyişgal etmek, zaptetmek, -de oturmak, işgal etmek, doldurmak, meşgul etmek
occupy a postgörevde bulunmak
occurvuku bulmak, meydana gelmek, olmak, bulunmak, yer almak, var olmak
ocean currentokyanus akıntısı
ocean explorationokyanus keşfi
ocean floorokyanus tabanı
ocean food chainokyanusta besin zinciri
ocean-going vesselaçık deniz gemisi
oceanographeroşinograf, denizbilimci
oceanographicaloşinografik
oceanographyoşinografi, okyanusbilim
ochreaşıboyası, toprak boya
ochreoustoprak boyalı, aşıboyalı, koyu sarı
octal notationsekizli yazım
octane numberoktan sayısı
octane ratingoktan değeri
octavosekiz yaprak halinde katlanmış kâğıt tabakası
octetoktet, sekiz bitli bayt, sekiz kişilik koro
octogenarianseksenlik, 80-90 yaşında olan
octosyllabicsekiz heceli (mısra)
octroioktruva, şehre giriş vergisi
ocularoküler, göz merceği
ocularlygözle görünür biçimde, kesin olarak
oddacayip, tuhaf, garip, çifti olmayan, tek, eşi yok, (sayı) tek, (sayı) küsur, arada sırada olan, düzensiz
odd man outfarklı şey/kimse
oddityacayip kişi ya da şey, antika
oddlygarip/tuhaf bir şekilde
oddly enoughne gariptir ki, tuhaftır ki
oddmentartık, kalıntı, döküntü
oddsolasılık, şans, ihtimaller, (bahiste) ikramiye oranı
odds and endsufak tefek şeyler, ıvır zıvır
odeontiyatro veya konser binası
odiousiğrenç, nefret uyandırıcı, tiksindirici
odiousnessiğrençlik, çirkinlik
odiumyüzkarası, ayıp, iğrençlik, nefret
odometeryolölçer, odometre
odontologistdiş ilmi uzmanı, odontolog
odontologydiş bilimi, odontoloji
odorantkokulu, güzel kokulu
odysseyuzun ve serüvenli yolculuk
oedipalödip kompleksiyle ilgili
Oedipus complex(tm) dip kompleksi
oenologyşarap araştırma bilimi
oesophagealyemek borusuyla ilgili
oesophageal orificeyemek borusu ağzı, yutak
of(edat) -in, -ın, -nin, -nın
of great accountçok önemli
of notetanınmış, ünlü, önemli
of olduzun zaman önce, geçmişteki, uzun süredir
of one's own accordistenmeden, kendiliğinden, gönüllü
of one's own volitionkendi iradesiyle
of serviceyardımcı, yararlı
of sortsgüya, sözümona, hesapta
offuzakta, uzağa, uzak, gitmiş, ayrılmış, izinli, sönmüş, kapalı, çalışmayan, tamamen, (yiyecek/içecek) bozulmuş, bozuk, kötü, kaba, suya düşmüş, ertelenmiş, vazgeçilmiş, (pul/vb.) sahibi, -dan, -den uzak, -den ayrılan, sapan, yakınında
off and onara sıra, bazen
off one's handssorumluluğu dışında
off one's headkaçık, üşütük
off one's own batkendi başına
off one's rockerüşütük, çatlak, kaçık
off the airünalgıda yayında değil
off the beaten trackherkesçe bilinmeyen
off the cuffhazırlıksız, düşünmeden
off the pointmeseleden uzak, konunun dışında
off the recordgayri resmi (olarak)
off-balance sheet accountsnazım hesapları
off-licenseiçki satılan dükkân
off-linehat-dışı, çevrim-dışı, bağsız
off-peakdaha az meşgul, sakin
off-whitehafif grimsi beyaz renk
offalsakatat, süprüntü, artık, çerçöp
offbeatolağandışı, garip, tuhaf, acayip
offencesuç, kusur, kabahat, yasaya aykırı davranış, saldırı, gücendirme, kırma, hakaret
offendsuç işlemek, gücendirmek, kırmak, rahatsız etmek, hoş gelmemek
offendersuçlu, suç işlemiş kimse
offensivepis, kötü, çirkin, tiksindirici, iğrenç, saldırıyla ilgili, sürekli saldırı
offensive weapontaarruz silahı
offerteklif etmek, teklif, sunma, takdim, arz, fiyat teklifi
offer a briberüşvet teklif etmek
offer for salesatılığa çıkarmak
offer pricearz fiyatı, satış fiyatı
offeringbağış, adak, kurban, teklif
offhandinceliksiz, saygısız, kaba, hazırlıksız, düşünmeden
officeyazıhane, büro, ofis, devlet dairesi, kalem, iş, memuriyet, görev, bakanlık
office automationofis otomasyonu
office holderdevlet memuru
office hoursiş sögenleri, mesai sögenleri
office machinerybüro makineleri
office managerbüro müdürü
office of the governorvalilik
office of the presidentcumhurbaşkanlığı
office of the town Governorkaymakamlık
office seekeriş arayan kimse
office staffbüro elemanları, ofis personeli
office towergökdelen işhanı
office workerbüro elemanı
officergörevli, memur, sakçı memuru, subay
officer of the daynöbetçi subay
officers' recreation roomorduevi
officialresmi, görevli, memur
official actresmi muamele
official businessresmi iş
official callresmi görüşme
official exchange rateresmi kur, resmi döviz kuru
official gazetteresmi gazete
official holidaysresmi tatil günleri
official languageresmi dil
official permissionruhsat
official reportresmi rapor, mazbata
official residencedevlet konutu
official strikeresmi grev
official tripresmi amaçlı gezi
officialdommemur sınıfı, bürokrasi
officialismkırtasiyecilik, bürokrasi
officiallyresmi olarak, resmen
officiategörev yapmak, vazife görmek
officinalmüstahzar, hazır ilaç
officinal plantsşifalı bitkiler
officiousişgüzar,her işe burnunu sokan,ukala,çokbilmiş,yılışık,kır-sakız
offishkimseye yaklaşmak istemeyen, soğuk, uzak duran
offsetofset, ofset baskı, dengelemek, denkleştirmek
offset printingofset baskı
offshadehatalı renk, renk farkı
offshootfiliz, sürgün, dal, kök, filizlenme, doğuş
offshorekıyıdan uzak, kıyıdan uzakta, denizde
offshore drillingdeniz sondajı, deniz dibi delmesi
offshore windkıyıdan esen rüzgâr
offspringçoluk çocuk, döl, yavru hayvan
ogee archdeveboynu kemer, sivri kemer
ogive(dikinti) kaşkemer, sivri kemer
ogleilgiyle/arzuyla bakmak, süzmek, kesmek
ohhey!, o!, aman!, öyle mi?, vay başım
ohmicohmik, om ile ilgili
ohmic resistanceohm direnci
ohmmeterdirençölçer, ommetre
oilyağ, yağlıboya, petrol, zeytinyağı, yağ sürmek, yağlamak
oil circuit breakeryağlı şalter
oil cleaneryağ filtresi, yağ süzgeci
oil collectoryağ toplayıcı
oil companypetrol şirketi
oil control ringyağ segmanı
oil dipstickyağ seviye çubuğu
oil feederyağlama aygıtı, yağdanlık
oil fieldpetrol yatağı, petrol alanı
oil filteryağ filtresi, yağ süzgeci
oil gaugeyağ basınçölçeri
oil hardeningyağda sertleştirme
oil lampyağ lambası, kandil
oil levelyağ seviyesi, yağ düzeyi
oil paintingyağlıboya resim
oil quenchingyağda suverme
oil refineryrafineri, petrol rafinerisi
oil ringyağ segmanı, yağ bileziği
oil slicksu üzerinde yüzen petrol tabakası
oil slingeryağ deflektörü
oil straineryağ filtresi, yağ süzgeci
oil wellpetrol kuyusu, yeryağı kuyusu
oilfieldpetrol sahası, petrol alanı
oilinesskaypaklık, yağcılık
oiling ringyağlama segmanı
oilskinmuşamba, muşambadan yapılmış şey
oilyyağlı, yağla ilgili, aşırı nazik, yağcı
oinkdomuz sesi, domuz sesi çıkarmak
OKtamam, olur, Peki!, okey, olur, onaylamak, olur vermek
okaypeki,kabul,tamam,oldu,onaylamak,okeylemek,iyi,yakşı,uygun,idare eder,fena değil,onay,izin,olur,okey
oldyaşlı, ...yaşında, eski, eski, önceki, deneyimli, pişkin
old age insuranceyaşlılık sigortası
old age pensionyaşlılık maaşı
Old GloryBirleşik Amerika bayrağı
old handdeneyimli kimse, eski kurt
old maidevlenmemiş yaşlı kız
old people's homeyaşlılar evi
old saltyaşlı gemici, deniz kurdu
old-fashionedeski, modası geçmiş, demode, eski kafalı
old-timereski, kıdemli, yaşlı adam
oldengeçmiş, uzun süre önceki
oldiemoruk, ihtiyar, soğuk espri
oldishyaşlıca, eskice, oldukça eski
oleaginousyağlı, yağcı, yaltakçı
oleographyağlıboya taklidi resim
oleographyyağlıboya taklidi resim biçemi
olfactionkoku alma, koklama duyusu
olfactorykoku almayla ilgili
olfactory cellkoku alma hücresi
olfactory nervekoku siniri
oligarcholigarşi yöneticisi
oligarchicaloligarşiye ait
oligarchytakımerki, oligarşi
oliotürlü, derleme, potpuri
olivaceouszeytuni, sarımsı yeşil
olivezeytin, zeytin ağacı
oliverayak çekici, küçük çekiç
Olympiangörkemli, muhteşem
Olympic GamesOlimpiyat Oyunları, Olimpiyatlar
ombrophilousyağmurcul, yağmuru seven
ombudsmansoruşturma kurulu üyesi
omegaomega, bir şeyin sonu
omentumepiplon, bağırsakları örten zar
ominouskötülük habercisi, uğursuz
omissibleatlanabilir, yapılmayabilir
omissiondahil etmeme, atlatma, çıkarma, atlanan şey/kimse
omitdahil etmemek, atlamak, geçmek, çıkarmak, ihmal etmek, yapmamak
omni-(önek) hep, bütün, her şey, her yerde
omnibus(bir yazarın bir çok yapıtını içeren) kitap, otobüs, bir çok şey içeren
omnidirectionalyönsüz, yöneltmesiz
omnidirectional aerialyönsüz anten
omnifariousher türden, değişik türden
omnipotenther şeyi yapabilecek güçte olan, gücü sınırsız
omnipresenceaynı anda her yerde olma
omnipresentaynı anda her yerde olabilen
omniscienceher şeyi bilme
omniumsermaye ve borçlar toplamı
omnivoroushem otobur hem etobur, her şeyi yiyen
omophalicgöbek ile ilgili
omoplateküreksümüğü,omuz sümüğü
omphalosgöbek, orta yer, merkez
onaralıksız, durmadan, ileri, giymiş, üzerinde, aralıksız, durmadan, ileri, ileriye, giymiş, (edat) üstün(d)e, üzerin(d)e, yanında
on a shoestringçok az para ile
on a turnkey basisanahtar teslimi
on an even keeldeğişmez, sürekli, dertsiz belasız, sakin
on and offara sıra, bazen, aralıklı olarak
on and ondurmadan, boyuna
on approvalmuhayyer olarak
on behalf of-in adına, yararına
on bended kneeyalvararak, ayaklarına kapanarak
on boardgemide, gemiye, trende, trene, uçakta, uçağa
on board bill of ladingyükleme konşimentosu
on callhazır, amade, çalışmaya hazır
on cloud ninesevinçten havalara uçmuş
on condition ofkoşuluyla, şartıyla
on condition thateğer, şartıyla
on consignmentkonsinye olarak
on creditveresiye, krediyle
on demandibrazında, görüldüğünde
on dutynöbetçi, iş başında, nöbette
on firealevler içinde, yanmakta
on general release(film) gösterimde
on good terms withile iyi arkadaş
On guard!Dikkat!, Hazır ol!
on his own hookkendi başına
on no accounthiçbir şekilde, kesinlikle
on no conditionasla, hiçbir surette
on oathgerçeği söyleyeceğine yeminli
on occasionara sıra, arada bir
on one's heelshemen arkasından, çok yakın
on one's honourşerefi üzerine
on one's ownkendi kendine, tek başına, yalnız, yardımsız
on one's own volitionkendi iradesiyle
on one's toesharekete hazır, tetikte
on presentationibrazında, gösterildiğinde
on principleprensip itibarıyla
on purposekasten, bile bile
on recordkayıtlara geçmiş, kayıtlardaki
on remandyargılanmasını beklemede
on scheduleplanlanan sögende, beklenen sögende
on second thoughtssonradan düşününce, tekrar düşününce
on tap(bira) fıçıdan, hazır
on that scoreo konu üzerinde
on the airünalgıda yayınlanmakta
on the alertalarm durumunda
on the breadlineçok yoksul
on the cardsolası, muhtemel
on the cheap sideoldukça ucuz
on the contrarybilakis, aksine, tersine
on the dottam vaktinde, elifi elifine
on the Greek calendsbalık kavağa çıkınca
on the high sideoldukça yüksek
on the housebeleş, şirketten, patrondan
on the knife-edgebıçak sırtında
on the leveliçten, doğru, dürüst
on the low sideoldukça düşük
on the marketpiyasada (satılan)
on the movehareket halinde, ilerlemekte
on the occasion ofmünasebetiyle, dolayısıyla
on the offensivesürekli saldıran
on the one handdiğer yandan, diğer taraftan
on the one hand on the other handbir yandan diğer yandan
on the other handbir yanda, diğer yanda, diğer taraftan
on the part of-ın tarafından
on the quietkimseye çaktırmadan
on the reboundsekerken, öfkeyle kalkıp, gücenerek
on the right trackdoğru yolda
on the roadseyahatte, yolda, turda
on the scent ofizi üstünde, keşfetmek üzere
on the short sideoldukça kısa
on the slygizlice, el altından, sinsice
on the spottam vaktinde, başı belada
on the spur of the momenthazırlıksız, anında, hemen
on the surfacegörünüşte, dıştan
on the tip of one's tonguedilinin ucunda
on the trotüst üste, art arda
on the wholeneticede, genelde, genellikle
on these conditionbu şartlarda
on timevaktinde, tam vaktinde
on tiptoeayaklarının ucuna basarak
on trialyargılanmakta, deneme için
on-duty courtnöbetçi mahkeme
on-lineonlayn, hatta-bağlı, çevrim-içi
oncebir kez, bir kere, bir zamanlar, eskiden, -diği zaman, -dimi, -ince
once and for allilk ve son kez
once bitten twice shysütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer
once for allilk ve son olarak
once in a blue moonkırk yılda bir
once in a whilearada bir, bazen
once upon a timebir zamanlar, bir varmış bir yokmuş
once-overşöyle bir bakma, göz atma
oncomingilerleyen, yaklaşan, gelen
onebir, tek, aynı, bir tane, insan
one after anotherbirer birer, birbiri ardına
one and allhepsi, herkes, topunu birden
one daybir gün, günün birinde
one ofter anotherbirbiri arkasından
one or twobir iki, birkaç
one-armed banditkollu kumar makinesi
one-bathtek banyo, tek banyolu
one-celledbirgözeli, tek hücreli
one-man showtek kişilik oyun
one-piecetek parçalı, yekpare
one-sidedtek taraflı, yanlı, eşit değil, tek yönlü
one-to-one relationbire bir ilişki
one-tracktek yollu, darkafalı
one-waytek yönlü, (bilet) gidiş
one-way streettekyönlü yol
one's better halfeş, karı ya da koca
one's cup of teasevdiği şey
one's days are numberedgünleri sayılı
one's jaw dropsağzı bir karış açık kalmak
one's level bestelinden gelenin en iyisi
one's own lookoutkendi sorunu
oneirocriticalrüya yorumlayan
onenessbir olma, birlik, fikir birliği
oneryaman kimse, müthiş şey
onerousağır, külfetli, güç, zahmetli
onerous contractivazlı sözleşme
onerousnesskülfet, zahmet, sıkıntı, ağırlık
oneselfkendisi, kendi kendine
onion toppersoğan baş kesme makinesi
onium dyestuffonyum boyarmaddesi
onlineçevrimiçi, hatta, dizimde
onlookerolaylara katılmayıp yalnızca izleyen kişi, seyirci
onlybiricik, tek, ancak, yalnız, yalnızca, sadece, sırf, ama, ne var ki, ancak
onrushsaldırı, atak, hücum, hamle
onset(kötü bir şey için) başlangıç ya da ilk saldırı, ilk atak
onshoredenizden karaya, kıyıya
onslaughtşiddetli saldırı
ontogenesisontogenez, bireyoluş
ontologyontoloji, varlıkbilim
onusyük, sorumluluk, görev
onus probandikanıtlama zorunluluğu
onwardsileriye doğru, ileri
ooblastolgunlaşmamış dişi hücre
oocystoosit, olgunlaşma dönemi öncesi dişi hücre
oodlesçok büyük miktar, pek çok, bolluk
ooliteoolit, taneli kireçtaşı
oospermzigot, döllenmiş yumurtacık
oozesızıntı,sızmak,sızdırmak,sulu çamur,balçık,bataklık,ahek
opal glasssütlü cam, buzlu cam
opaqueışıkgeçirmez, saydamsız, anlaşılması güç, anlaşılmaz
opaquenessopaklık, saydamsızlık
openaçık, etrafı çevrilmemiş, açık, (giysi/vb.) açık, iliklenmemiş, çözümlenmemiş, askıda, içten, açık, dürüst, samimi, herkese açık, girişi serbest, kullanıma hazır, açık, açmak, açılmak, açık hava
open an accounthesap açtırmak
open blood systemaçık dolaşım jüyesi
open chequeaçık çek, adi çek, çizgisiz çek
open circulatory systemaçık dolaşım jüyesi
open competitionaçık rekabet
open end wrenchsomun anahtarı
open fire onsoru yağmuruna tutmak
open heart surgeryaçık kalp ameliyatı
open marketaçık pazar, açık piyasa
open one's heart to sbbirine kalbini açmak
open outdaha rahat konuşmak, açılmak
open sb's eyes to sthgözünü açmak
open the budgetbütçeyi sunmak
open to questiontartışılabilir
Open Universityaçıköğretim
open upaçmak, başlatmak, rahat konuşmak, açılmak
open up a businessiş açmak
open-air cinemaaçık hava sineması
open-air theatreaçık hava tiyatrosu
open-endedkısıtlamasız, sınırsız, sonuca bağlanmamış
open-ended questionaçık uçlu soru
open-eyedaçıkgöz, uyanık, şaşkın
open-handedeli açık, cömert
openheartedaçık kalpli, içten, samimi, eli açık, cömert
openingaçılış, boşluk, açık alan, iyi şartlar, fırsat, ilk, başlangıçta/açılışta yer alan, açış
opening ceremonyaçılış töreni
opening priceaçılış fiyatı
opening speechaçılış konuşması
openlyaçıkça, açık açık, saklısız gizlisiz
opennessgenişlik, açık sözlülük, tarafsızlık
openworkseyrek örgü, ajur, kafes oyma
opera glassesopera dürbünü
opera hatsilindir erkek şapkası
operableuygulanabilir, pratik, çalıştırılabilir
operateişletmek, çalıştırmak, işlemek, çalışmak, ameliyat etmek
operaticopera ile ilgili, opera
operatic singeropera şarkıcısı
operatingişletme, çalıştırma, ameliyat
operating consoleişletim konsolu
operating costsişletme giderleri, işletme masrafları
operating currentçalışma akımı
operating incomeişletme geliri
operating leverişletme kolu, kumanda kolu
operating profitişletme kârı
operating revenueişletme geliri, faaliyet geliri
operating systemişletim jüyesi
operating tableameliyat masası
operating theatreameliyat odası
operationiş, çalışma, işletme, işleme, çalışma, işleme tarzı, ameliyat, operasyon, yürürlük, harekat, operasyon
operation registerişlem yazmacı, işletim yazmacı
operationalkullanıma hazır, işletme/işleme ile ilgili
operational amplifierişlemsel amplifikatör
operational researchyöneylem araştırması
operations analysisyöneylem araştırması
operations manualişletim elkitabı
operations researchyöneylem araştırması
operativeişleyen, faal, geçerli, yürürlükte, etkili, etkin
operatoroperatör, işletmen, işi bilen kimse, uzman
operculumyosun kapsül kapağı, solungaç kapağı
ophthalmicgöz doktorluğu/tedavisi ile ilgili
ophthalmic hospitalgöz hastalıkları hastanesi
ophthalmologistgöz hekimi
ophthalmologygöz hekimliği
ophthalmoscopeoftalmoskop
opinedüşünmek, varsaymak, belirtmek, dile getirmek
opinionfikir, düşünce, kanı, teşhis, yargı
opinion researchkamuoyu araştırması
opinionatedfikrinden dönmez, dikkafalı
opium poppyhaşhaş, afyon çiçeği
opium-eaterafyonkeş, esrarkeş
opiumismafyonkeşlik, esrarkeşlik, afyon zehirlenmesi
opossum(keselisıçangillerden) opossum
opponentaleyhtar, muhalif, rakip
opportuneuygun, eyverişli, yerinde
opportunityfırsat, elverişli zaman
opposablekarşı konulabilir, muhalefet edilebilir
opposekarşı koymak, karşı çıkmak
opposed cylinder engineboksermotor, düz motor
opposed piston enginekarşılıklı pistonlu motor
oppositekarşıt, zıt, karşı, karşıt, zıt, ters, aksi, karşısında, karşıda, -in karşısında
opposite numbermeslektaş, iş arkadaşı
oppositionkarşıtlık, karşı koyma, itiraz, direnme, karşı koyma, karşıtlık, zıtlık, muhalefet
opposition leadermuhalefet lideri
opposition partymuhalefet partisi
oppressbunaltmak, sıkmak, sıkıntı vermek, içini daraltmak, ezmek, baskı uygulamak, eziyet etmek
oppressionsıkıntı, bunalma, baskı, eziyet, zulum
oppressivezalim, ezici, bunaltıcı
oppressivenesssıkıcılık, gaddarlık, zalimlik
opprobriousaşağılayıcı, hakaret dolu, utanç verici
opprobriumaşağılama, hakaret, utanç, rezalet, ayıp
oppugnyalanlamak, tekzip etmek, karşı koymak
opt(for ile) -e yeğlemek, -e tercih etmek, (out ile) -den çekilmek, yapmamayı tercih etmek
opt outçekilmek, vaz geçmek
optativeistek kavramı veren, istek kipi
optic axisoptik eksen, ışık ekseni
optic centergörme merkezi
optic tractsgöz sinirleri
opticalgörme duyusuyla ilgili
optical activityoptik etkinlik, ışıksal etkinlik
optical character readeroptik karakter okuyucu
optical character recognitionoptik karakter tanıma
optical densityoptik yoğunluk, ışıksal yoğunluk
optical illusionoptik illüzyon, göz yanılması
optical imageoptik görüntü
optical mark readeroptik işaret okuyucu
optical microscopeoptik mikroskop
optical printingoptik basım
optical refractionoptik kırılma
optical scanneroptik tarayıcı
optical viewfindervizör, optik tarayıcı
optimalen iyi/yüksek/uygun, optimal
optimizationoptimizasyon, eniyileme
optimizeen uygun şekle getirmek
optimumen iyi/yüksek/uygun
optionseçme hakkı, tercih hakkı, seçilen şey, seçme, tercih
option dealeropsiyon satıcısı, opsiyon alıcısı
option forwardvadeli opsiyon
option to purchaseşufa hakkı
optionalisteğe bağlı, seçmeli
options exchangeopsiyon borsası
optometryoptometri, göz muayenesi
opulencerefah, zenginlik, bolluk, varlık
opulentvarlıklı, zengin, bol, gür, süslü
orya da, veya, yoksa, yahut
or I'm a Dutchmandeğilse Arap olayım
or somethingya da öyle bir şey, falan
or whateverya da öyle bir şey, ya da her neyse
oracleen iyi öğüt verebilecek kimse, nasihatçı, (eski Yunanistan'da) tanrıların halkın sorularına cevap verdiğine inanılan yer
oracularkehanetle ilgili, anlaşılması güç, iki anlamlı
oralsözel, sözlü, ağızdan, ağızla ilgili, ağızdan, oral
oral examinationsözlü (sınav)
oral intercourseoral seks
orangeportakal,portakal rengi,turuncu,narencî
orange blossomportakal çiçeği
orange jamportakal reçeli
oratekonuşma yapmak, nutuk çekmek
oratoryhitabet, güzel konuşma sanatı
orbicularküresel, yuvarlak, küre şeklinde
orbityörünge, yörüngede dönmek
orbitalyörüngeye ait, orbital, yörüngemsi
orbital electronorbital elektron
orchestrateorkestraya uyarlamak
orchestrationorkestraya uyarlama, orkestrasyon
ordainbuyurmak, emretmek, mukadder kılmak
ordealçetin sınav, ateşten gömlek
orderdüzen, tertip, intizam, düzenlik, asayiş, sıra, düzen, buyruk, emir, sipariş, ısmarlama, durum, hal, kural, usul, yol, sınıf, tabaka, havale, rütbe, tür, çeşit, sınıf, türküm, buyurmak, emretmek, ısmarlamak, sipariş vermek, düzenlemek, tertiplemek
order billemre yazılı tahvil
order booksipariş defteri
order chequeemre yazılı çek
order formsipariş listesi, sipariş formu
order instrumentemre yazılı senet
order of kinghthoodşeref rütbesi
order of paymentödeme emri
order of precedencekıdem sırası
order of reactionreaksiyon sırası
order of the daygünlük emir, ordu emri
order slipsipariş bülteni
ordereddüzenli, derli toplu, tertipli
orderingsıralama, düzenleme, ısmarlama, sipariş etme
ordering axiomsıralama aksiyomu
orderlessdüzensiz, intizamsız
orderlinessdüzen,intizam,düzenlilik,dakiklik
orderlydüzenli, derli toplu, tertipli, jüyeli, düzenli, tertipli, sakin, uslu, yumuşakbaşlı, uysal, emir eri, hastane hademesi
ordinalsıra gösteren, sıra belirten, sıra sayısı
ordinal numbersıra sayısı
ordinancebuyruk, emir, ferman, yasa, yönetmelik
ordinarilyher zaman olduğu gibi, alışılmış biçimde, her zamanki gibi, genellikle, çoğunlukla
ordinarinessbayağılık, olağan olma
ordinarysıradan, alışılmış, olağan
ordinary creditoradi alacaklı
ordinary interestbasit faiz
ordinary languagegündelik dil
ordinary shareadi hisse senedi
ordinateordinat, düşey konaç
ordnanceordu donatım, ordu donatım malzemesi
ordnance officerordudonatım subayı
Ordovicianordovizyen, ordovizyen
ordurepislik,gübre,necis,tullantı,zibil
ore bunkermaden filizi deposu
ore separatorcevher ayırıcı, filiz ayırıcı
organorgan, kılgan, araç, vasıta, alet, org, kitle iletişim araçları, yayın kılganı
organ of hearingişitme kılganı
organ of sightgörme kılganı
organ of touchdokunma kılganı
organ of visiongörme kılganı
organdyçok ince muslin, organze
organic chemistorganik kimyager
organic chemistryorganik kimya
organic compoundorganik bileşik
organic diseaseorganik hastalık
organic electricitybedenlik çıngı
organic matterorganik madde
organic sedimentorganik tortu
organic soilorganik toprak
organic structureorganik yapı
organic substanceorganik madde
organicallyorganik olarak
organizationörgüt, örgütlenme, organizasyon
organizekurmak, örgütlemek, düzenlemek
organized labourörgütlü işgücü
organizerdüzenleyici, organizatör, örgütleyici, örgütçü
organoidorganoit, kılgana benzeyen
organometallicorganometalik
organs of speechses kılganları, ses aygıtı
organzineorganzin ibrişimi
orgasmorgazm, doyunum, cinsel doyum
orgiasticsefahatla ilgili, âlemle ilgili
orgyseks partisi, âlem, cümbüş
oriel windowcumbalı pencere
orientalşarkî,doğuya özgü,şark,doğu
orientalismşarkşinaslık,şarkiyat,istişrak,doğu bilimi
orientalistşarkşinas,şarkiyatçı,müsteşrik,doğu bilimci
origamiJapon kâğıt katlama sanatı
originbaşlangıç, kaynak, kök, köken
originalorijinal,asıl,esas,başlangıç,hiç kimden götürülmemiş,hamıdan seçilen,şahsî,özüne mahsus,gayriadi
original capitalkuruluş sermayesi, ana sermaye
originalityorijinallik,asıllık,özüne mahsusluk
originallybaşlangıçta, aslında, özgün bir biçimde
originatekaynaklanmak, çıkmak, başlamak, başlatmak
originate fromden kaynaklanmak
originating trafficmebde trafiği, çıkış trafiği
orlopkontra tavlon, alt güverte
ormolualtın kaplama tunç, yaldızlı pirinç
ornamentsüs, süs eşyası, süslemek
ornamentalsüs olarak kullanılan, süsleyici, süslü, cafcaflı
ornamental plantssüs bitkileri
orneryhuysuz, aksi, aşağılık, kaba, nahoş
ornithologicalkuşbilimle ilgili, ornitolojik
ornithologistkuşbilimci, ornitolog
orogenesisorojenez, dağoluşum
orologydağlar bilgisi, oroloji
orometeryükseklik barometresi
orotundtumturaklı, tantanalı, dolgun sesli
orphanöksüz, yetim, öksüz bırakmak
orpimentorpiment, sarı zırnık
orris powdersüsen kökü tozu
orrisrootsüsen kökü, menekşe kökü
orthiconortikon, sınalgı alıcı tüpü
orthocenteryükseklik merkezi, yükseklik özeği
orthochromaticortokromatik
orthodonticsdiş düzeltme sanatı
orthodoxherkesin inandığına inanan, ortodoks, alışılmış, geçerli, kabul edilmiş
orthographicortografik, dikçizgisel
orthohydrogenortohidrojen
orthopaedic surgeonortopedist
orthopaedic surgeryortopedik ameliyat
orthopedicbkz.orthopaedic
oscillatesarkaç gibi sallanmak, salınmak
oscillatorosilatör, salıngaç, sallayıcı, titretici
oscillatorytitreşimli, titreyen, sallanan
oscillographosilograf, salınımçizer
oscilloscopeosiloskop, salınımgözler
osculatedokunmak, yaslanmak, ortak özellikleri olmak
osculating curvedokunum eğrisi
osculating planedokunum düzlemi
osiersepetçisöğüdü, sorkun
osmosisgeçişim, geçişme, osmoz
osmotic pressureosmotik basınç, geçişim basıncı
osseoussümükle ilgili,sümüklü
ossifysümükleştirmek,sümükleşmek
ossuaryölü sümüklerinin korunduğu yer
ostensiblegörünüşte, sözde, gerçek olmayan
ostensible partnersözde ortak
ostentationgösteriş, çalım, hava
ostentatiousgösterişli, gösterişçi, cakalı, çalımlı
osteoblastosteoblast,sümük anagöze
osteologysümükbilimi,osteoloji
osteomasümük tümörü,osteom
osteomalaciasümük yumuşaması,osteomalasi
osteomyelitissümük iliği iltihabı
ostracismtoplumdan dışlama, ilişkiyi kesme, sürgün etme
ostracizetoplum dışı bırakmak, ilişiğini kesmek, soyutlamak
ostrich plumedevekuşu tüyü
otherdiğer,öteki,öbür,başka,özge,diğeri,öbürü,başkası,özgesi
otherwisebaşka türlü, farklı bir şekilde, başka bakımlardan, yoksa, aksi takdirde
otioseaylak, tembel, işsiz, faydasız, gereksiz
otitis mediaortakulak iltihabı
otolaryngologistkulak, burun, boğaz uzmanı
otolaryngologykulak-burun-boğaz bilimi
otologykulak, burun, boğaz hastalıkları bilimi
ottersu samuru, samur kürk
OttomanOsmanlı, sedir, divan
Ottoman EmpireOsmanlı imparatorluğu
ought(ödev/zorunluluk belirtir) -meli, -malı, -mesi gerek, -se iyi olur
ought to-meli, -malı, -mesi gerek
ounceons, zerre, parça, birazcık
ourselvesbiz, kendimiz, özümüz
oustdışarı atmak, zorla çıkarmak
outdışarı, dışarıya, dışarıda, yüksek sesle, bağırarak, adamakıllı, tamamıyla, bütünüyle, modası geçmiş, dışta yer alan, dış, harici, uzak, uzakta olan, olanaksız, (ışık/ateş/vb.) sönmüş, sönük, (tahmin/hesap/vb.) yanlış
out and aboutiyileşmiş, ayaklanmış
out and outkomple, tam, tamamen
out coldbilinçsiz, özünü kaybetmiş
out in left fieldnev'i şahsına münhasır
out of-den dışarı, dışına, dışında, -siz, -sız
out of actionişlemeyecek hale gelmiş
out of breathnefes nefese
out of controlkontrolden çıkmış olmak
out of dangertehlikeden çıkmış, iyileşmiş
out of dateeski, modası geçmiş
out of fashiondemode, modası geçmiş
out of functioniş görmez, hizmet dışı
out of handderhal, hemen, birdenbire
out of harm's waytehlikeden uzak, emniyette
out of keepingbağdaşmayan, zıt
out of one's depthboyunu aşan, bilgi ve yeteneğini aşan
out of one's mindçatlak, üşütük, kaçık, deli
out of orderçalışmaz, bozuk
out of pityacıyarak, acıdığı için
out of placeyersiz, uygunsuz
out of pocketsarf edilmiş, cepten çıkmış, zararda, zarar etmiş
out of positionyerinden çıkmış
out of practicekörelmiş, pratiğini yitirmiş
out of printbaskısı tükenmiş
out of proportionmantıksızca
out of reacherişilmez, yetişilmez
out of seasonsatın alınmaz, mevsimsiz, yersiz, vakitsiz
out of servicehizmet dışı
out of sightgözden uzak, kazık marka, fahiş
out of sortskeyifsiz, neşesiz
out of stockelde kalmamış, mevcudu tükenmiş
out of the bluedamdan düşme, damdan düşer gibi
out of the corner of one's eyegöz ucuyla
out of the ordinaryolağandışı, alışılmamış
out of the questionolanaksız
out of the runningkazanma ümidi olmayan
out of the wayolağandışı, anormal
out of the wooddertten beladan uzak
out of thin airhiç yoktan
out of this worldsüper, olağanüstü, müthiş
out of touch with-den habersiz
out of turnsırasız, yersiz, uygunsuz
out of usekullanılmayan, modası geçmiş
out of wedlockevlilik dışı
out one's elementhalinden memnun olmayan, keyfi kaçmış
out-of-focusflu, bulanık, odak dışı
out-of-pocket expensesküçük nakit masraflar
out-of-the-wayücra, uzak, sapa, ıssız
outagefire, hizmet dışı kalma
outbalancedaha ağır gelmek, geçmek
outbid-den daha fazlasını teklif etmek
outboardtekne dışı, takma motorlu, dıştan motorlu
outboard enginedış motor, takma motor
outboard motorküçük botların arkasına takılan motor
outbreakpatlak verme, çıkma, salgın
outburstpatlama, patlak verme
outcasttoplumdan atılmış, serseri
outclass-den çok üstün olmak
outcropyeryüzüne çıkmış katman ya da kaya
outdategeçersiz kılmak, modası geçmek, bayatlamak
outdistancedaha hızlı gitmek ya da daha ileri gitmek, geçmek, geride bırakmak
outdo-den üstün olmak, yenmek, geçmek
outdooraçık havada, açık havada olan/yapılan, açık hava
outdoor antennaharici anten, dış anten
outdoorsaçık hava, dışarısı, açık havada, dışarıda
outerharici,dış,çöl,hariçteki,dıştaki,çöldeki
outermosten dıştaki, en uzaktaki
outfitteçhizat, takım, donatı, türküm, ekip
outfitterteçhizat müteahhidi
outflowdışarıya akan miktar, taşan miktar
outgoinggiden, ayrılan, canayakın
outgrow-den daha çabuk büyümek, sığmamak, ...için fazla büyümüş olmak
outgrowthdoğal sonuç, büyüyen, gelişen şey
outlandishgarip, acayip, tuhaf
outlast-den daha uzun sürmek
outlawkanun kaçağı, haydut, suçlu ilan etmek, (neyise) yasadışı ilan etmek
outlay(on/for ile) harcanan para, gider, masraf
outletçıkış yeri, delik, ağız
outlierşahit tepe, tanıktepe
outlineana hatlar, taslak, özet, şekil, şeklini/taslağını çıkarmak
outlive-den daha uzun yaşamak
outlookgörünüm, bakış açısı, ileriki olasılıklar
outlyingmerkezden uzak, uzak
outmanoeuvre(rakibinden) daha etkili hareket etmek, (rakibine) üstünlük sağlamak
outmosten dıştaki, en uzaktaki
outnumbersayıca üstün olmak
outpatientayakta tedavi edilen hasta
outputverim, randıman, üretim, ürün, bilgisayardan alınan bilgi, çıktı
output amplifierçıkış amplifikatörü, çıkış yükselteci
output circuitçıkış devresi
output dataçıkış bilgisi, çıktı bilgileri
output deviceçıktı aygıtı
output impedanceçıkış empedansı, çıkış çelisi
output tubeçıkış tüpü, çıkış lambası
output voltageçıkış gerilimi
outragenefret uyandırıcı hareket, zulüm, büyük öfke, nefret, öfkelendirmek, nefretini uyandırmak
outrageousterbiyesiz, çirkin, öfke uyandırıcı, ahlaksız, utanmak, şok edici
outreachuzama, aşmak, geçmek
outrideraraba önündeki atlı uşak
outriggeravara demiri, dirsekli çıkıntı, dirsekli iskele
outrighttamamen, bütünüyle, açıkça, dobra dobra, tam, kesin, katıksız, içten, açık sözlü, gerçek
outshine-den daha fazla parlamak
outsidedış, dış taraf, dış, harici, açık havada olan, dışarıdaki, dıştan gelen, dış, en çok, en yüksek, azami, (şans/olasılık/vb.) uzak, dışarıda, dışarıya, dışında, dışına
outsiderbir türkümün dışında olan kimse,bayırda olan bir kes,yabancı,kenar adam,özge,yad,kenar şahıs,kazanma olasılığı az olan yarışmacı/hayvan
outsize(giysi) çok büyük boy
outskirtskentin dışı, dış mahalle, varoş
outsmartkurnazlıkla üstesinden gelmek, hakkından gelmek, yenmek, altetmek
outspokendobra dobra konuşan, açık sözlü
outspread(kol/vb.) açık, gerilmiş
outstandingdiğerlerinden iyi, çok iyi, göze çarpan, henüz yapılmamış, yarım kalmış, ödenmemiş
outstanding debtödenmemiş borç
outstandingsödenmemiş borçlar
outstretcheduzanmış, gerilmiş, açık
outstrip-den daha iyi yapmak, geçmek, geride bırakmak
outwardlydıştan, görünüşte
outweigh-den daha ağır basmak, -den daha önemli olmak
outwitkurnazlıkla altetmek, yenmek
outworkevde yapılan parça başı iş
outworkerparça başı çalışan kişi
outwornmodası geçmiş, geçerliliğini yitirmiş
ovalyumurta biçiminde, oval
ovarianyumurtalıkla ilgili, tohumlukla ilgili
ovaritisyumurtalık iltihabı
ovaryyumurtalık, tohumluk
ovationcoşkunca alkış/beğeni
oven-dryfırınlanmış, fırında kurumuş
overyere, aşağıya, ters, karşıya, öbür tarafa, -in üzerine, üstüne, üstünde, (alttaki şeye değmeksizin) -in üzerinde, üzerine, aracılığıyla, -den, -dan, bitmiş, sona ermiş
over a barrelsıkışık durumda, zor bir durumda
over and over againtekrar tekrar, defalarca
over sb's headanlama kapasitesinin üstünde, çok zor
over the hillyaşını başını almış
over the moonçok mutlu, sevinçten uçan
over-(önek) aşırı, üstün, üstünde, fazla
over-chargefazla yüklemek, fazla doldurmak
overactabartmalı bir şekilde oynamak
overallher şey dahil, tüm, toplam, ayrıntılı, geniş kapsamlı, sonuçta, genelde
overall efficiencytoplam verim
overallsişçi tulumu, tulum
overawekorkutmak, sindirmek
overbalancedengesini kaybedip düşmek, dengesini bozup düşürmek
overbearfazla ürün vermek
overbearingmütehakkim, buyurucu
overbidfazla fiyat vermek
overblownabartmalı, fazla açmış çiçek
overburden(with ile) -e fazla yük taşıtmak, fazla yüklenmek
overbuyfazla miktarda satın almak
overcapitalizationaşırı kapitalizasyon
overcapitalizesermayesini yüksek göstermek
overchargefazla fiyat istemek, fazla hesap yazmak, kazıklamak
overcomeüstesinden gelmek, alt etmek, galip gelmek, (duygu/vb.) davranışları etkilemek
overconfidentözüne fazla güvenen
overcrowd(with ile) çok fazla insanla doldurmak, aşırı kalabalık yapmak, tıka basa doldurmak
overcurrentfazla akım, aşırı akım
overdevelopedsürdevelope, aşırı açındırılmış
overdevelopmentsürdevelopman, aşırı açındırma
overdoabartmak, şişirmek, gereğinden fazla kullanmak, aşırı duygusallık göstermek
overdonefazla pişmiş, abartılmış, şişirilmiş, aşırı, çok fazla, aşırıya kaçmış
overdrafthesabından fazla para çekme izni, açık kredi
overdraw(bankadaki hesabından) fazla para çekmek
overdriveaşırı hız düzeni, yüksek hız vitesi
overdrive transmissionoverdrayv transmisyonu, fazla sürat düzeni
overduevadesi geçmiş, rötarlı, geçikmiş
overeatfazla yemek yemek, oburluk etmek
overestimateolduğundan fazla değer biçmek, abartmak
overexposedsürekspoze, aşırı ışıklı
overexposuresürekspozisyon, aşırı ışıklama
overflowtaşmak, -in dışına taşmak, sığamamak, taşma, taşkın, oluk
overflow pipetaşıntı borusu, taşma borusu
overgrowçok büyümek, çabuk büyümek, kartlaşmak
overgrownyabanıl bitkilerle kaplı, fazla/hızlı büyümüş
overhardeningaşırı sertleşme, aşırı sertleştirme
overhaulelden geçirmek, yoklamak, onarmak, yetişip geçmek
overheadkafasının üstünde, yukarıda, tepede
overhead camshaftüstten kam mili, üstten eksantrik mili
overhead costdolaylı maliyet
overhead craneyürür köprü
overhead crossingüstgeçit
overhead expensesgenel giderler
overhead irrigationyağdırma sulaması
overhead railwayasma demiryolu
overheadsişletme giderleri
overhearkulak misafiri olmak, gizlice dinlemek
overheataşırı ısıtmak, fazla ısıtmak, fazla ısınmak
overinsuredeğerinden yüksek sigorta yaptırmak
overkillgereğinden fazla silah, sınırını aşınca zarar veren şey
overladenfazlasıyla yüklenmiş, fazla süslenmiş
overlandkarayolu ile yapılan, karadan
overlapüstüste binmek, kısmen kaplamak
overlaykaplama, örtü, kaplamak, üstüne yüklemek, üzerine yatırmak
overloadaşırı yüklemek, fazla çıngı kullanmak
overlook-e nazır olmak, bakmak, gözden kaçırmak, görememek, atlamak, göz yummak, affetmek
overmasterhakkından gelmek
overmuchaşırı, gereğinden fazla
overnightgeceleyin, gece, aniden, bir anda
overnight interestgecelik faiz
overnight interest rategecelik faiz oranı
overnight repobir gecelik repo
overnight staybir gece kalma
overpopulationnüfus fazlalığı, aşırı nüfuslanma
overpoweryenmek, ezmek, hakkından gelmek, alt etmek
overpressureaşırı basınç, fazla basınç
overprintüst baskı, üstüne basmak
overprintsfazla basmak, üzerine yeniden basmak
overproducegereğinden fazla öndürmek
overproductionaşırı üretim
overpunchaşırı delgilemek, fazla delmek
overratefazla değer vermek, büyütmek, abartmak
overreachyetişip geçmek, hile ile yenmek
overrideumursamamak, önem vermemek
overripegeçkin, fazla olgun
overrulereddetmek, iptal etmek, geçersiz kılmak
overrunistilâ etmek, (sınır/bitiş süresi/vb.) aşmak, uzamak
overseas countriesdenizaşırı ülkeler
overseegöz kulak olmak, bakmak, izlemek
overseermüdür, müfettiş, ustabaşı, kalfa
oversellaşırı övmek, göklere çıkartmak
oversetdevirmek, altüst etmek, devrilmek, altüst olmak
overshadegölge etmek, gölgelemek, gölgede bırakmak
overshadowgölge düşürmek, gölgelemek
overshootçok hızlı gidip kaçırmak, geçip gitmek
oversightdikkatsizlik, gözden kaçırma, dalgınlık
oversimplifyyalınlaştırarak anlamını çarpıtmak, bozmak, fazla basitleştirmek
overspendfazla sarf etmek
overstateabartmak,artırmak,büyütmek,şişirmek
overstepaşmak, çok ileri gitmek, çizgiyi aşmak
overstockfazla stok yapmak
overstrungaşırı duyarlı ve heyecanlı
oversubscribefazla taahhüt etmek
oversubscriptionfazla taahhüt, aşırı talep
overtgizli olmayan, ortada, açık, aleni
overtakeyetişip geçmek, sollamak, ansızın yakalamak, bastırmak
overtaxağır vergi koymak, fazla vergi istemek, sınırını zorlamak
overthrow(hükümet/vb.) devirmek, yıkmak
overtime payfazla mesai vergini
overtime workfazla çalışma
overtureuvertür, ç.görüşme önerisi, öneri
overturndevirmek, devrilmek
overvaluefazla kıymet biçmek
overweeningkibirli, özünü beğenmiş, mağrur
overweight(belli bir kilodan) ağır, fazla ağır, fazla kilolu
overwhelmyenmek, ezmek, bastırmak, garketmek, boğmak
overwhelmingçok büyük, ezici
overworkfazla çalışmak, fazla çalıştırmak, aşırı heyecanlı, gergin
overwroughtçok heyecanlı, sinirleri gergin, fazla işlemeli
oviductyumurta arnası, yumurta geçidi
oviformyumurta biçiminde, oval
ovigerousyumurta oluşturucu, yumurtlayıcı, yumurtlayan
ovipositoryumurtlama borusu
ovogenesisyumurtalıkta olgun yumurta oluşumu
ovulationovülasyon, yumurtlama
oweborcu olmak, borçlu olmak, borçlu olmak
owe sb a grudgekin beslemek
owing to-den dolayı, yüzünden, (edat) -den dolayı, yüzünden
ownkendi, kendisinin, sahip olmak, tanımak, kabul etmek, itiraf etmek
own resourcesöz kaynaklar
own weightölü yük, zati yük
ownershipmülkiyet, sahiplik
ox-eye daisyöküzgözü, mastıçiçeği
oxalic acidoksalik asit, kuzukulağı asidi
oxcartöküz arabası, kağnı
oxidationoksidasyon, yükseltgenme, paslanma, oksitlenme
oxidation numberoksitlenme numarası
oxidation-reductionyükseltgeme-indirgeme
oxidizeoksitlemek, oksitlenmek
oxidizingyükseltgeyici, oksitleyici
oxidizing agentyükseltgen madde
oxidizing flameyükseltgeyici alev
oxlipçuhaçiçeğine benzer bir bitki
oxyacetylene weldingoksijen kaynağı
oxygen apparatusoksijen teneffüs aygıtı
oxygen cycleoksijen çevrimi
oxygen maskoksijen maskesi
oxygen tentoksijen çadırı
oxyhydrogenoksijen ile hidrojen karışımı
oyer and terminerağır ceza mahkemesi
oyster bankistiridye yatağı
oyster bedistiridye yatağı
oyster catcheristridye avcısı, deniz saksağanı
oyster shellistiridye kabuğu
ozalid printozalit baskısı
ozone friendlyozon dostu, ozona zarar vermeyen
ozonizerozonatör, ozon öndürücüsü
ozonometerozonölçer, ozonometre
ozonosphereozonosfer, ozon tabakası