İngilizce Sözlük

All | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z | Submit a name
There are currently 6207 names in this directory beginning with the letter C.
Caaba
Kâbe

cab
taksi, fayton, (otobüs/tren/vb.) sürücü bölümü

cab driver
taksi haydavcısı

cab rank
taksi kuyruğu, taksi sırası

cabal
entrika, dolap, klik, hizip, komplo, suikast, komplo hazırlamak, suikast tertiplemek

cabaret
kabare

cabbage
lahana,kelem,uyuşuk kimse,ruh

cabbala
kabala

cabby
taksi haydavcısı

cabin
kamara, tahta kulübe, pilot kabini

cabin boy
kamarot

cabin class
ikinci mevki

cabinet
camlı ve raflı dolap, (sınalgı/pikap/vb.) kabin, kabine, bakanlar kurulu, küçük özel oda

cabinet crisis
hükümet krizi

cabinet meeting
kabine toplantısı

cabinetmaker
doğramacı, ince iş yapan marangoz

cabinetwork
ince marangozluk

cable
tel kablo,çıngı,telgraf ve alısün kablosu,telgraf mesajı,telgraf,telgrafla yollamak,telgraf havalesi çekmek

cable armour
kablo zırhı

cable box
kablo kutusu

cable car
teleferik

cable coupler
kablo kuplörü

cable crane
kablo vinci

cable drum
kablo makarası

cable manhole
kablo ek odası, menhol

cable reel
kablo makarası

cable release
deklanşör kablosu

cable television
kablolu sınalgı

cable transfer
telgraf havalesi

cable winch
kablolu vinç

cablegram
telgraf mesajı

cablet
ince ip

cableway
teleferik

cabling
kablaj

cabman
arabacı, taksi haydavcısı

cabob
şiş kebabı

caboodle
kalabalık, takım, bol

caboose
gemi mutfağı, yük treninde bekçi vagonu

cabotage
kabotaj

cabriolet
üstü açılan araba, fayton

cacao
kakao, kakao ağacı

cacao bean
kakao tanesi

cacao butter
kakao yağı

cacao-tree
kakao ağacı

cachalot
kaşalot, ispermeçet balinası

cache
zula, zuladaki mallar, gizlemek, zula etmek

cache memory
önbellek, tampon bellek

cachet
kaşe, mühür, damga

cachexia
beden zayıflığı, kaşeksi

cachinnate
yüksek sesle gülmek

cachou
ağız pastili

cacique
Kızılderili kabile reisi

cackle
(tavuk) gıdaklamak, kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, gıdaklama, kıkırtı, gülüş, saçma konuşma, zırva

cackle at
gürültülü konuşmak, anlamsız konuşmak

cackler
geveze kimse

cacodyl
kakodil

cacodyl oxide
kakodil oksit

cacoethes
kötü alışkanlık

cacography
kötü el yazısı

cacophonous
kakofonik, ahenksiz, bozuk (ses)

cacophony
kakofoni, ses uyumsuzluğu, bozuk ses

cactus
kaktüs

cacuminal
üstdamaksıl

cad
terbiyesiz kimse, aşağılık kimse, aşağılık adam

cadastral
kadastroya ait

cadaver
kadavra

cadaverous
kadavra gibi, sapsarı, zayıf, ölü gibi

caddis
şayak

caddis fly
mayıs böceği

caddy
çay kutusu

cadence
ritim, (özellikle şiir okurken) sesin alçalıp yükselmesi

cadenced
ahenkli, ritmik

cadenza
kadenz, durgu

cadet
harp okulu ya da sakçı koleji öğrencisi, küçük kardeş

cadet corps
harp okulu taburu

cadge
otlakçılık etmek, otlanmak

cadger
otlakçı, anaforcu

cadmium
kadmiyum

cadmium yellow
limon sarısı

cadre
kadro, hücre, çerçeve

caduceus
tıp ilminin sembolü olan yılanlı asa

caducity
bunaklık, fanilik, geçicilik

caducous
hükümsüz, geçici

caecum
kör bağırsak

Caesar
Sezar

caesarean
sezaryen

caesarean operation
sezaryen ameliyatı

Caesaria
Kayseri

caesarism
emperyalizm

caesium
sezyum

cafe
kafe

cafeteria
(selfservis) kafeterya, yemekhane

caffeine
kafein

caffeine-free
kafeinsiz

caftan
kaftan

cage
kafes, kamp, düşerge, kafese koymak

cageling
kafese kapatılmış kuş

cagey
ağzısıkı, ketum

cahoots
ortaklık

Cain
Kabil, Adem'in büyük oğlu, katil

Cainozoic
dördüncü zaman, dördüncü zaman

cairn
yığılan taş kümesi, kurgan

Cairo
Kahire

caisson
keson, cephane arabası

caitiff
aşağılık, korkak, alçak adam

cajole
(into/out of ile) kandırmak, ikna etmek

cajoler
kandırıcı kimse

cajolery
kandırma, güzel sözlerle aldatma

cake
pasta, kek, kalıp, topak, kaplamak, kaplanmak

caked
topaklı

cakewalk
çalımla dolaşmak

calabash
sukabağı

calaboose
cezaevi, hapishane

calamander
bir cins sert ağaç

calamary
kalamar

calamine
kalamin, tutya taşı

calamitous
felaketli, belalı

calamity
felaket, afet

Calamity Jane
zavallı kimse, gariban

calamus
hintkamışı, saz kalemi

calandria
borulu radyatör

calash
kaleska, bir çeşit hafif atlı araba

calc-tufa
kireçli süngertaşı

calcaneus
topuk sümüğü

calcareous
kalkerli, kireçli, kalsiyumlu

calcareous spar
kalsit

calceolaria
çantaçiçeği

calcic
kalsiyumlu, kireçli

calcification
kireçleşme

calcify
kireçlenmek, kireçlendirmek

calcination
yakma, kireçleştirme

calcine
yakarak kireçleştirmek, kalsine etmek

calciner
kireç ocağı

calcining
kavurma

calcite
kalsit

calcium
kalsiyum

calcium carbide
karpit

calcium carbonate
kalsiyum karbonat

calcium chloride
kireçkaymağı, kalsiyum klorit

calcium cyanamide
kalsiyum siyanamit

calcium cycle
kalsiyum döngüsü

calcium fluoride
kalsiyum florür

calcium light
kalsiyum ışığı, kireç ışığı

calcium nitrate
kalsiyum nitrat

calcium oxide
kalsiyum oksit

calcium phosphate
kalsiyum fosfat

calculable
hesaplanabilir, güvenilir, olabilir

calculate
hesaplamak, planlamak, tasarlamak, (on ile) -e bel bağlamak

calculate on
bel bağlamak, güvenmek

calculate upon
beklemek, ummak, sanmak, tahmin etmek

calculating
kurnaz

calculation
hesap

calculation of probabilities
olasılık hesabı

calculation sheet
hesap cetveli

calculative
hesaba ait

calculator
hesap makinası

calculous
böbrek taşı cinsinden, hesaplı

calculus
hesap

calculus of probabilities
olasılık hesabı, ihtimal hesabı

Calcutta
Kalküta

caldera
kaldera

Caledonia
iskoçya

calefacient
sıcaklık yapan, sıcaklık veren, sıcaklık yapan şey, ısıtıcı, yakıcı ilaç

calefaction
ısıtma, ısınma

calefactory
ısıtıcı, sıcak oda

calendar
dallık, takvim, gündizme

calendar month
dallık ayı

calendar year
dallık yılı

calender
perdah makinası

calends
ayın ilk günü

calenture
şiddetli humma

calf
buzağı, dana, baldır

calf love
çocukluk aşkı

calfskin
vidala

caliber
çap, kalibre, kabiliyet

calibrate
ayar etmek, çapını ölçmek

calibrated
ayarlı, ölçülü, taksimatlı

calibration
ayarlama, çaplama, bölmelendirme, ölçü işareti

calibration condenser
ayarlama kondansatörü

calibre
kalite, kalibre, çap

calicle
bazı çiçeklerde küçük kese, çanak

calico
patiska

California
Kaliforniya

californium
kaliforniyum

calina
kalina

caliper
çap pergeli, kumpas

caliph
halife

caliphate
halifelik

calix
çiçek zarfı, kadeh

calk
buz mıhı, kaymayı önleyen çivi

call
seslenmek,bağırmak,uğramak,aramak,çağırmak,farzetmek,varsaymak,demek,...diye hitap etmek,...adını vermek,(by ile) geçerken uğramak,bağırış,sesleniş,çığlık,çağrı,rağbet,deklare,çağrı,resmi çağrı,davet,alısünle arama,kısa ziyaret,uğrama

call a halt
durdurmak

call a spade a spade
dobra dobra konuşmak

call account
apel hesabı

call aside
bir tarafa çağırmak

call at
ziyaret etmek, uğramak

call attention to
dikkat çekmek

call back
daha sonra aramak, geri çağırmak, cevabını vermek

call box
alısün kulübesi

call boy
konakçı uşağı

call by
geçerken uğramak

call collect
ödemeli alısünlemek

call deposits
vadesiz mevduat

call down
azarlamak

call for
istemek, ihtiyaç duymak, uğrayıp almak

call for restraint
sük-nete davet etmek

call for sb
uğrayıp almak, gerekmek, istemek

call for tender
ihale duyurusu

call forth
ortaya çıkarmak, yol açmak, meydan vermek

call girl
tele-kız, fahişe

call house
umumhane, genelev

call in
yardıma çağırmak, iadesini istemek

call into question
yalancı çıkarmak

call it a day
paydos etmek

call it quits
fit olmak

call number
alısün numarası

call of nature
tuvalet ihtiyacı

call off
iptal etmek, geri çağırmak, uzak tutmak

call office
alısün idaresi

call on
ziyaret etmek, uğramak, rica etmek

call one's attention
dikkatini çekmek

call out
yardıma çağırmak, greve çağırmak

call sb names
-e sövüp saymak

call sb on the carpet
birine ağzının payını vermek

call sb to account
hesap istemek, hesap sormak

call sb up
alısünlemek,askere çağırmak

call sb's bluff
blöfe meydan okumak

call sth off
iptal etmek

call the roll
yoklama yapmak

call to mind
hatırlamak, hatırlatmak

call to order
sük-nete davet etmek

call to witness
tanıklığa davet etmek

call up
askere çağırmak,alısünlemek,zeng vurmak,hatırlatmak

call upon
ödenmesini talep etmek

callable
istenebilen

callboard
ilan tahtası

callboy
konakçı uşağı, tele-oğlan

called
denilen, adlanan, adındaki

caller
kısa ziyaret yapan kimse,uğrayan kimse,alısünle arayan kimse,arayan

calligraphist
hattat, kaligraf

calligraphy
güzel el yazısı (sanatı), hattatlık

calling
istek, heves, tutku, meslek, ticari ünvan

calling card
kartvizit

callipers
çap pergeli, kumpas, bacaklara takılan metal destek

callisthenics
beden eğitimi, jimnastik

callosity
kabar,dövenek,nasır,hissizlik

callous
katı, duygusuz

callousness
duyarsızlık

callow
acemi, çaylak, deneyimsiz, toy, kuş

callus
dövenek,kabar,nasır

calm
(hava) sakinlik, (deniz) durgunluk, sakinlik, rahat, huzur, (hava) rüzgârsız, (deniz) durgun, dalgasız, sakin, rahat, huzurlu, sakinleştirmek

calm down
sakinleş(tir)mek, yatış(tır)mak

calmative
yatıştırıcı (ilaç)

calmness
sakinlik, durgunluk, soğukkanlılık

calms of Cancer
Yengeç dönencesi limanlığı

calms of Capricorn
Oğlak dönencesi limanlığı

calomel
kalomel

caloric
ısıyla ilgili, ısı

caloric energy
ısıl enerji

calorie
kalori

calorific
kalorifik, ısıtıcı

calorific effect
kalorifik etki, ısıl etki

calorific power
kalorifik kuvvet

calorific value
kalorifik değer, ısıldeğer

calorimeter
kalorimetre, ısıölçer

calorimeter bomb
kalorimetre bombası

calorimetric
kalorimetrik

calorimetry
kalorimetri, ısıölçüm

calorisator
kalorizatör

calorize
kalorize etmek, alüminyum emdirmek

calotte
kalot

calque
öyküntü

caltrop
domuzyağı, boğadikeni

calumet
barış çubuğu

calumniate
iftira etmek

calumniation
iftira

calumniator
iftiracı

calumnious
iftira türünden

calumny
iftira, suç atma, uydurma, kemsöz

Calvary
isa'nın çarmıha gerildiği yer, büyük ıstırap

calve
buzağılamak, parçalara ayrılmak

Calvinism
Kalvinizm

Calvinist
Kalvinist

calx
kalsiyum oksit

calypso
kalipso

calyptra
yosun tohumunun zarfı

calyx
çanak, kaliks, çiçek zarfı

cam
kam, eksantrik, dirsekli kurs, mil dirseği

cam follower
itecek, supap iteceği

cam gear
eksantrik dişlisi

cam journal
kam muylusu, eksantrik muylusu

cam lever
kam levyesi

cam profile
kam profili

camaraderie
dostluk, arkadaşlık

camarilla
danışmanlar türkümü, gizli komite

camber
kavis, eğrilik, yatıklık

camber arch
kambur kemer

cambered
kavisli

cambist
kambiyocu, kambiyo el kitabı

cambistry
kambiyo etüdü

cambium
kambiyum, büyütkendoku, katmandoku

Cambodian
Kamboçyalı, Kamboçyalı

Cambrian
Galler ülkesine ait, Galli, Kambriya dönemi

cambric
patiska

Cambridge
Cambridge şehri, Cambridge Birdemi

camel
deve

camel's hair
devetüyü

camelback
dış lastik sırt kauçuğu

cameleer
deveci

camellia
kamelya

camelopard
zürafa

camelshair
deve tüylü

cameo
işlemeli akik

camera
fotoğraf makinesi, kamera

camera angle
kamera açısı, açı

camera crew
kamera ekibi

camera dolly
şaryo, kaydırma arabası

camera shooting
filme alma, çekim

cameraman
kameraman

camiknickers
kadın iç çamaşırı

camion
kamyon

camisole
kadın iç gömleği

camomile
papatya, papatya çayı

camomile tea
papatya çayı

camouflage
kamuflaj, kamufle etmek

camouflage of earnings
örtülü kazanç

camp
kamp, düşerge, düşerge yapmak, homo, ibne, kadınsı

camp fever
tifo, karahumma

camp girl
kız izci

camp grounds
düşerge yeri

camp-fire
düşerge ateşi

campaign
kampanya, kampanya yapmak

campaigner
kampanyaya katılan kimse

campanile
çan kulesi

campanology
çan çalma sanatı

campanula
çançiçeği

campanulate
çan şeklinde

camper
düşergeci, düşerge arabası

campfire
düşerge ateşi

camphor
kâfur

camphor tree
kâfur ağacı

camphorated
kâfurlu

camping
kamping, düşerge yapma

camping ground
düşerge yeri

camping site
düşerge yeri

campion
bir tür karanfil

campsite
düşerge yeri

campus
kampüs, yerleşke

camshaft
kam mili, eksantrik mili, kam şaftı

can
-ebilmek, -abilmek, kap, kutu., teneke kutu, konserve kutusu, konserve, kodes, konserve yapmak, konservelemek, (müzik) kaydetmek

can opener
konserve açacağı

can't
-emez, -amaz, -emiyor, -emiyor

can't help
elinde olmamak, -meden edememek

Canada
Kanada

Canadian
Kanada ile ilgili, Kanadalı

canaille
ayaktakımı

canal
arna, kanal

canal toll
arna geçiş vergini

canalization
arna açma

canalize
(akarsuyu) derinleştirmek, genişletmek, arna açmak, suyu bir yöne aktarmak, bir yöne akıtmak, belirli bir sonuca götürmek, belirli bir yöne kanalize etmek

canape
kanape

canard
uydurma haber, asılsız haber

canary
kanarya

canary bird
kanarya,sarı bülbül

canasta
kanasta

cancan
kankan dansı

cancel
kaldırmak, iptal etmek, feshetmek, bozmak, eşitlemek, denkleştirmek, dengelemek, çizmek, üstünü çizmek

cancel an order
siparişi geri almak

cancel character
iptal karakteri

cancel entry
iptal maddesi

cancellation
iptal, bozma, fesih

cancellation of contract
mukavelenin feshi

cancelled
çizilmiş, iptal edilmiş

cancelling
iptal etme, feshetme

cancer
Yengeç Burcu, kanser

cancerous
kanserli

candela
kandela

candelabrum
kollu şamdanlık,çilçırak

candent
ısıdan parlayan, akkor

candid
içten, samimi, dürüst, (kamera) gizli

candid camera
gizli kamera

candid observer
tarafsız gözlemci

candidacy
adaylık

candidate
aday, sınava giren kimse

candied
şekerlenmiş, şekerli

candle
mum

candle light
mum ışığı

candle power
mumgücü

candle wick
fitil

candle-end
mum artığı

candleberry
mumağacı

candlefoot
mum-fut

candleholder
şamdan

candlelight
mum ışığı

candlepower
mum

candlestick
şamdan

candlewick
fitil

candour
içtenlik, açık yüreklilik, dürüstlük, samimiyet

candy
şeker,kannadı,şekerleme,şekerlemek

candy store
şekerci dükkânı

candyfloss
pamuk helva

candytuft
iberide

cane
kamış, sopa, değnek, değnekle dövmek

cane sugar
kamış şekeri

canebrake
kamışlık

canework
kamış işi, kamış örgüsü

canine
köpek ve benzeri hayvanlarla ilgili

canine tooth
köpekdişi

canister
teneke kutu

canister shot
şarapnel

canker
pamukçuk

cankered
bozulmuş, kötücül

canna
kana

cannabis
kendirden elde edilen bir uyuşturucu

canned
konserve, plağa doldurulmuş (müzik), ayyaş

canned food
konserve yiyecek

canned meat
konserve et

canner
konserve fabrikası, konserveci

cannery
konserve fabrikası

cannibal
yamyam, kendi türünün etini yiyen hayvan

cannibalism
yamyamlık

cannibalize
çıkma parça takmak

canning
konserve yapma

canning factory
konserve fabrikası

cannodle
kucaklamak

cannon
büyük top, hızla vurmak, çarpmak

cannon-bone
incik sümüğü

cannonade
top ateşi, topa tutmak

cannonball
top, savaş topu, gülle

cannot
bkz.can

cannula
sonda, kanül

canny
kurnaz, akıllı, uyanık

canoe
kano

canoeist
kanocu

canonical
doğal, kanonik, meşru, kabul edilmiş

canonical law of Islam
şeriat

canopy
gölgelik, tente, örtü

canopy of heaven
gök kubbe

canorous
ahenkli, uyumlu

cant
ikiyüzlülük, yapmacık konuşma

cantaloupe
kantalup kavunu

cantankerous
huysuz, hırçın, aksi, geçimsiz

cantata
kantat

canted
eğimli

canteen
kantin, matara, / kişilik çatal, bıçak, kaşık takımı

canter
eşkin gidiş (at), eşkin gitmek

canterbury bell
bir çeşit çançiçeği

cantharides
kunduzböceği

canticle
kantik, ilahi, dini şarkı

cantilever
dirsek, destek, konsol

cantilever bridge
konsol köprü, çıkma köprü

cantle
eyerin arka kaşı, parça, kısım

canto
şiirin bölümlerinden biri, kıta

canton
kanton, eyalet

cantonment
konak, karargâh, kışla

Canuck
Kanadalı

canvas
çadır bezi, çadır, tuval

canvass
(siyasi görüş/vb.için) anket yapmak, kamuoyu yoklaması yapmak

canvasser
sipariş toplayan kimse, tetkik eden kimse

canvassing
reklam

canyon
kanyon, kapız

caoutchouc
kauçuk

cap
kasket,başlık,takke,papak,kalpak,kep,kapak,kaplamak,örtmek,(önceki bir şeyi) geliştirmek

cap in hand
süklüm püklüm, hürmetkârane

cap it all
üstüne üstlük

cap nut
başlık somunu

cap screw
başlık vidası

cap stone
taş başlık, tepelik

capability
yeteneklilik, yetenek

capable
yetenekli, -e açık, yatkın, eğilimli

capableness
muktedir olma

capacious
geniş, ferah, büyük

capaciousness
genişlik, büyüklük

capacitance
kapasitans, kapasite, güçlülük

capacitance bridge
kapasite köprüsü

capacitance coupling
kapasitif kuplaj

capacitate
yetenekli kılmak, yetki vermek, yetkilendirmek

capacitive
kapasitif

capacitive coupling
kapasitif kuplaj

capacitive transducer
kapasitif güç çevirici

capacitor
kondansatör

capacitor microphone
kondansatörlü mikrofon

capacitor modulator
kondansatör modülatör

capacitor pickup
kondansatör pikap

capacity
kapasite, yetenek, kapasite, sıfat, durum, mevki

capacity cost
tam kapasite maliyeti

capacity ratio
kapasite nispeti

capapie
tepeden tırnağa

caparison
haşe, haşe örtme, haşe örtmek

cape
burun, pelerin

cape chisel
saplama kalemi, yassı keski

Cape of Good Hope
Ãœmit Burnu

Cape Town
Kap şehri

caper
hoplamak, sıçramak, oynaşmak

capercaillie
çalıhorozu

capias
tutuklama emri

capillarity
kapilarite

capillary
kılcal damar

capillary attraction
kapiler çekme

capillary condensation
kılcal yoğunlaşma

capillary elevation
kapiler yükselme

capillary energy
kapiler enerji

capillary pressure
kapiler basınç, kılcal basınç

capillary repulsion
kapiler itme

capillary rise
kapiler yükselme

capillary tube
kılcal boru, kapiler boru

capillary vessel
kılcal damar

capillary water
kapiler su

capital
ölüm cezası verilebilir,ölümle cezalandırılabilir,(harf) büyük,başkent,payitaht,anamal,kapital,sermaye,para,büyük harf,sütun başlığı

capital account
sermaye hesabı

capital accumulation
sermaye birikimi

capital assets
sabit varlıklar, sermaye kıymetleri

capital budget
yatırım bütçesi

capital city
başkent,başşehir,paytaht,asitane

capital consumption
sermaye tüketimi

capital decrease
sermaye azaltımı

capital dividend
sermaye temettüü

capital expenditure
sermaye harcaması

capital expenditures
yatırım gideri, sermaye harcamaları

capital flow
sermaye akışı

capital fund
sermaye fonu

capital gain
sermaye geliri

capital goods
yatırım malları

capital increase
sermaye artırımı

capital investment
sermaye yatırımı

capital letter
büyük harf

capital levy
sermaye vergisi

capital market
sermaye piyasası

capital outlay
yatırım harcamaları

capital punishment
ölüm cezası

capital resources
öz kaynaklar

capital stock
hisse senedi sermayesi, öz sermaye

capital surplus
sermaye üstesi

capital tax
sermaye vergisi

capital-intensive
sermaye yoğun

capitalism
kapitalizm, anamalcılık

capitalist
kapitalist, anamalcı

capitalistic
kapitalist, anamalcı

capitalization
kapitalizasyon, sermayelendirme

capitalize
(on ile) -den yararlanmak

capitation
baş vergisi

capitulate
(düşmana şartlı) teslim olmak

capitulation
şartlı teslim olma, kapitülasyon

capitulum
sümük başı,kömeç

capon
kısırlaştırılmış horoz

caporal
bir tür Fransız tütünü

capped
kepli, bereli

capping
küpeşte kapağı, demir başlık

capric acid
kaprik asit, kaprik asit

capriccio
kapris,şıltak

caprice
kapris,ıncıklık,şımarıklık,edabazlık

capricious
kaprisli,ıncık,şıltakçı,dönek,değişken

capriciousness
kaprislilik, havailik

Capricorn
Oğlak burcu

capriole
sıçrayış, sıçramak, zıplamak

caproic
kaproik

caproic acid
kaproik asit, kaproik asit

caprylic
kaprilik

caprylic acid
kaprilik asit, kaprilik asit

capsicum
(dolmalık/uzun) biber

capsize
alabora olmak, alabora etmek

capstan
bocurgat, ırgat, vinç

capsulated
kapsül şekli verilmiş

capsule
kapsül

captain
kaptan, kaptan, takım başı, yüzbaşı, kaptanlık etmek, kumanda etmek, yönetmek

captain pilot
kaptan pilot

captain's report
kaptan raporu

captaincy
kaptanlık, yüzbaşılık, albaylık, reislik

captainship
yüzbaşılık, kaptanlık, liderlik, albaylık

caption
manşet başlık

captious
müşkülpesent, zor beğenir

captivate
büyülemek, çekmek

captivation
büyüleme, cezbetme, gönül çelme

captivator
büyüleyen şey/kimse

captive
tutsak, emir, tutsak edilmiş, kapatılmış, tutsak, esir

captive audience
dinlemeye mecbur edilen kimse

captivity
tutsaklık, esaret

captor
tutsak eden kişi, esir alan kişi

capture
esir alma, esir alınma, ganimet, tutmak, yakalamak, tutsak etmek, esir etmek, egemen olmak, almak, zaptetmek, özelliğini yitirmeden korumak, aynen almak

capturer
yakalayan

capuchin
başlıklı maymun

car
otomobil,araba,kölük,vagon

car aerial
oto anteni

car antenna
oto anteni

car body
otomobil karoseri, oto gövdesi

car bumper
tampon

car ferry
araba vapuru

car mechanic
otomobil tamircisi

car park
otopark

car pool
araba parkı

car sickness
araba tutması

caracal
karakulak

caracole
binicilikte yarım çark hareketi

caracul
karagül

carafe
cam sürahi

caramel
karamela

caramelize
karamelleştirmek, karamelleşmek

carat
kırat, ayar

caravan
kervan, çingene arabası, karavan

caravanner
kervanla seyahat eden kimse

caravanserai
kervansaray

caravel
karavela

caraway
karaman kimyonu

carbamate
karbamat

carbamic
karbamik

carbamic acid
karbamik asit

carbamide
karbamit, üre

carbanion
karbanyon

carbazole
karbazol

carbide
karbür, karbit

carbine
karabina

carbinol
karbinol

carbocyclic
karbosiklik, homosiklik

carbohydrase
karbohidraz

carbohydrate
karbonhidrat

carbolic
fenollü

carbolic acid
asit fenik, fenik asit

carbon
karbon, karbon kâğıdı, karbon kâğıdı ile çıkarılan kopya

carbon black
is, karbon siyahı

carbon brush
karbon fırçası, kömür fırçası

carbon contact
karbon kontağı

carbon content
karbon miktarı, karbon niceliği

carbon copy
karbon kopyası, karbon kağıdı

carbon cycle
karbon çevrimi

carbon dating
karbon tarih saptama yöntemi

carbon deposit
karbon kiri, is

carbon dioxide
karbondioksit

carbon fibre
karbon lifi

carbon filament
karbon filaman, kömür teli

carbon monoxide
karbonmonoksit

carbon paper
karbon kâğıdı

carbon residue
karbon artığı

carbon rheostat
karbon reosta

carbon silk
karbon ipeği

carbonaceous
karbonlu

carbonado
siyah elmas, karbonado, karaelmas

carbonate
karbonat, karbonatlamak

carbonate of lime
kalsiyum karbonat, kireç karbonatı

carbonate of soda
sodyum karbonat

carbonated water
karbonatlı su, soda

carbonation
karbonatlama

carbonic
karbonik

carbonic acid
karbonik asit

Carboniferous
karbon dönemi, Karbon dönemi, karbonlu, kömürlü

carbonization
kömürleşme, kömürleştirme

carbonize
kömürleştirmek, koklaştırmak

carbonized
karbonlu

carbonizing
karbonizasyon

carbonyl
karbonil

carbonyl chloride
karbonil klorür

Carborundum
karborundum, zımpara, korindon

carboxyl
karboksil

carboxylase
karboksilaz

carboxylic
karboksilik

carboxylic acid
karboksilik asit

carboy
damacana, cam balon

carbuncle
şirpençe, çıban

carburate
karbürlemek

carburation
karbürleme

carburet
karbonla birleştirmek

carburetted
karbonlanmış

carburettor
karbüratör

carburettor bowl
karbüratör çanağı

carburettor choke
karbüratör jiklesi

carburettor engine
karbüratörlü motor

carburettor float
karbüratör şamandırası

carburettor pump
karbüratör pompası

carburettor throttle
karbüratör gaz kelebeği

carburettor valve
karbüratör supabı

carburization
karbonlama

carburize
karbonlamak

carburized steel
karbonlanmış çelik

carbylamine
karbilamin

carcase
gövde, iskelet

carcass
yemek için kesilmiş hayvanın ölüsü, hayvan ölüsü, hkr, ceset, leş, hkr, birşeyin döküntü parçaları, döküntü artık, leş, hurda, eski ya da bitmemiş tekne iskeleti, carcase, ceset, leş

carcinogen
kansere neden olan madde

carcinogenic
kansere yol açan

carcinology
karsinoloji

carcinoma
kanser, kötücül ur

card
oyun kâğıdı, kart, ziyaret kartı, kartpostal, gırgır, şamatacı, karşılaşma bağdarlaması

card catalogue
kart kataloğu, fiş usulü dosya

card deck
kart destesi

card hopper
kart tutucu

card index
kart fihristi, kartotek

card punch
kart delici

card reader
kart okuyucu

card system
kart jüyesi

card table
kumar masası

card-to-card
karttan-karta

cardamine
acı tere

cardamom
hemame,edviye

cardan joint
kardan mafsalı, kardan kavraması

cardan shaft
kardan şaftı, kardan mili

cardboard
kalın karton, mukavva, mukavvadan yapılmış, mukavva, gerçek olmayan, doğal olmayan, sahte, yapay

carded
taranmış

carded wool
taranmış yün

carder
tarakçı, tarak makinesi, tarak tezgâhı

cardiac
kalp ya da kalp hastalıklarıyla ilgili

cardiac dilatation
kalp büyümesi

cardiac muscle
kalp kası

cardiac valve
kalp kapağı

cardialgia
kalp ağrısı

cardigan
hırka

cardinal
en önemli, baş, ana, esas, kardinal

cardinal number
asıl sayı, sayal sayı, nicelik sayısı

cardinal point
anayön

cardinal principles
ana ilkeler

carding
tarama, taraklama

carding machine
yün ve pamuk tarama makinası

cardiogram
kardiyogram

cardiograph
kardiograf

cardiography
kardiografi

cardioid
kardioit, yürek eğrisi

cardiology
kardiyoloji

care
kaygı, üzüntü, bakım, ilgi, koruma, sorumluluk, dikkat, özen, aldırmak, umursamak, önemsemek, istemek, hoşlanmak, sevmek

care for
bakmak, ilgilenmek, istemek, sevmek, hoşlanmak

careen
karina etmek, karinaya basmak

career
meslek yaşamı, kariyer, son süratle gitmek, profesyonel

career woman
meslek sahibi kadın

careerist
kariyer yapmayı amaçlayan kimse

carefree
kaygısız, tasasız, sorumsuz

careful
dikkatli, dikkatle yapılmış, özenli, cimri, sıkı

carefully
dikkatle, usulcacık

carefulness
dikkat, özen

careless
dikkatsiz, dikkatsizce/baştan savma yapılmış, aldırışsız, ilgisiz

carelessly
dikkat etmeden, körlemesine, sere-serpe

carelessness
dikkatsizlik, ihmal

caress
okşama, öpme, okşamak, öpmek

caressing
şefkatli

caret
ters V işareti, yazıda çıkma işareti ( )

caretaker
hademe, odacı, ev bekçisi

caretaker government
geçici hükümet

careworn
üzgün, dertli

carfare
bilet vergini

cargo
yük, kargo

cargo boat
yük gemisi, şilep

cargo carrier
yük gemisi

cargo hold
yük ambarı

cargo plane
kargo uçağı

cargo steamer
şilep

Caribbean Sea
Karayib Denizi

caribou
karibu

caricature
karikatür

caricaturist
karikatürist, karikatürcü

caries
yenirce

carillon
bazı çanlarla çalınan melodi

carina
omurga

caring
yardımsever, şefkatli

carious
(diş/vb.) çürük

carline
hat, yol

carload
vagon yükü, araba yükü

carman
kamyon sürücüsü, arabacı, nakliyeci

carminative
gaz çıkarıcı

carmine
lal, kızıl, vişne çürüğü, parlak kırmızı renk

carnage
kıyım, katliam, kırım

carnal
cinsel, şehvetle ilgili

carnal knowledge
cinsel ilişki

carnality
şehvet

carnallite
karnalit

carnassial
köpekdişi

carnation
karanfil

carnauba wax
Brezilya balmumu

carnelian
kırmızı bir akik

carnet
gümrük geçiş belgesi

carnify
et haline gelmek, et bağlamak

carnival
karnaval, şenlik

carnivora
etobur hayvanlar

carnivore
etobur hayvan

carnivorous
etobur, etçil

carnotite
karnotit

carob
keçiboynuzu, harnup

carol
Noel şarkısı, neşeli şarkı

Carolingian
?arlman hanedanına ait

carom
karambol

carotene
karoten

carotid
karotis, şahdamarı

carotid artery
karotis arteri, şahdamar

carousal
içki âlemi

carouse
âlem, cümbüş yapma, içki âlemi yapmak

carousel
atlıkarınca

carp
mızmızlanmak, dırdır etmek, sazanbalığı

carpal
el bileğine ait,el bileği sümüğü

carpel
karpel, meyve yaprağı

carpenter
marangoz, doğramacı, dülger

carpenter's hammer
marangoz çekici

carpenter's level
kabarcıklı düzeç, tesviyeruhu

carpenter's plane
marangoz rendesi

carpenter's rule
marangoz cetveli

carpenter's vice
marangoz mengenesi

carpentry
marangozluk, doğramacılık

carpet
halı, halı döşemek, kaplamak

carpet bag
heybe

carpet loom
halı tezgâhı

carpet sweeper
halı süpürgesi, gırgır

carpet wool
halı yünü

carpet yarn
halı ipliği

carpetbag
heybe, halı torba

carping
yersiz eleştiri

carpology
meyve bilimi

carpus
el bileği

carriage
araba, at arabası, vagon, taşıma, nakliye, nakliye vergini, makinenin oynak parçası, duruş, yürüyüş biçimi

carriage by sea
deniz taşımacılığı

carriage forward
navlun alıcıya ait

carriage freight
nakliye masrafları

carriage paid
nakliyesiz, navlun satıcıya ait

carriage spring
vagon yayı

carriage trade
zengin müşteriler

carriageway
taşıt yolu

carried
nakledilmiş

carrier
nakliyeci, taşıyıcı, (hastalık) taşıyıcı, kariyer

carrier bag
saplı naylon çanta

carrier current
taşıyıcı akım, kuran partör

carrier filter
taşıyıcı süzgeci

carrier gas
taşıyıcı gaz

carrier line
taşıyıcı hattı

carrier noise
taşıyıcı gürültüsü

carrier pigeon
posta güvercini

carrier rocket
taşıyıcı roket

carrier wave
taşıyıcı dalga

carriers
taşıyıcı firma

carrion
pis, kokmuş, leş, kokmuş et

carrion beetle
leşböceği

carrion crow
leşkargası

carrot
havuç,kök,yerkökü,mükafat

carroty
havuç renginde, kırmızı saçlı

carry
taşımak, götürmek, ağırlığını çekmek, taşımak, desteklemek, yardım etmek, bulundurmak, geçirmek, bulaştırmak, içermek, taşımak, desteğini kazanmak, onaylamak, kabul edilmek, ulaşmak, erişmek

carry a message
haber taşımak

carry a motion
bir teklifi onaylatmak

carry a torch
abayı yakmak

carry an election
saylav kazanmak

carry an item
bir maddeyi nakletmek

carry arms
silah taşımak

carry authority
yetki sahibi olmak

carry away
coşturmak, büyülemek, özünden geçirmek

carry back
geçmişe götürmek

carry balance forward
bakiyeyi nakletmek

carry coals to Newcastle
tereciye tere satmak

carry consequences
sonucu kabullenmek

carry conviction
inandırıcı vasıfta olmak

carry down
hesap açmak için bakiyeyi nakletmek

carry forward
nakli yek-n yapmak, yeni sayfaya nakletmek

carry forward to credit
alacağa kaydetmek

carry forward to debt
borca kaydetmek

carry insurance
sigortalı olmak

carry interest
faiz getirmek

carry into effect
uygulamaya koymak

carry off
kazanmak, başarılı olmak, kapıp götürmek

carry on
sürdürmek, yürütmek, devam etmek, devam ettirmek

carry on a lawsuit
davacı olmak

carry on business
iş yapmak

carry on with
sürdürmek

carry on with sb
biriyle mercimeği fırına vermek

carry one's cross
bağrına taş basmak

carry out
bitirmek, tamamlamak, başarmak, icra etmek

carry over
nakletmek, aktarmak, tehir etmek, uzatmak

carry the day
kazanmak, tam başarı sağlamak

carry through
bitirmek, tamamlamak, yerine getirmek, başarmak

carry weight
önem taşımak, önemli/etkili olmak, ağır basmak

carryall
kaptıkaçtı, yolcu çantası

carryback
müdevver zarar, aktarılan zarar

carrycot
portbebe

carrying
nakliye, taşıma

carrying agent
nakliyeci, taşımacı

carrying charge
taksitli satışlarda ödenen faiz

carrying company
nakliye şirketi

carrying trade
nakliyecilik, taşımacılık

carryover
müdevver zarar, nakli yek-n

carsick
kendisini araba tutan, arabada hasta olan

cart
at arabası, el arabası, taşımak, götürmek

cart-horse
yük beygiri

cartage
taşıma vergini, navlun, nakliye parası

carte blanche
kayıtsız şartsız yetki, tam yetki

carte de visite
kartvizit

cartel
kartel

cartelization
kartelleşme

cartelize
kartelleşmek, kartel oluşturmak

carter
arabacı

cartesian
kartezyen

cartilage
kıkırdak

cartilage bone
kıkırdakdoku

cartilage cell
kıkırdak hücresi

cartilage skeleton
kıkırdak iskelet

cartilaginous
kıkırdaklı, kıkırdak gibi

cartilaginous fish
iskeleti kıkırdaktan balık

cartilaginous ring
kıkırdak halka

carting
nakliye vergini

cartographer
kartograf, haritacı

cartographic
kartografik

cartographical
haritacılıkla ilgili

cartography
haritacılık, kartografi

cartomancy
iskambil falcılığı

carton
mukavva kutu, karton kutu

cartoon
karikatür, çizgi film

cartoon film
çizgi film, miki filmi

cartoon movie
çizgi film

cartoonist
karikatürcü, karikatürist

cartouche
hartuç, kabartma resim

cartridge
fişek, pikap kafası, kartuş

cartridge belt
fişeklik, palaska

cartridge case
hartuç sandığı, fişek kutusu, kovan

cartridge pen
hartuçlu kalem

cartulary
sicil defteri, sicil dairesi

cartwheel
çember hareketi

cartwright
araba yapımcısı

caruncle
horoz ibiği

carve
oymak, kesmek, dilimlemek, (up ile) bölmek, paylaştırmak

carve up
bölmek, paylaştırmak

carvel
karavela

carver
et bıçağı, oymacı

carving
oyma, oymacılık

carving chisel
oymacı kalemi

carwash
oto yıkama

caryatid
karyatit, heykel sütun, yontudikeç

caryopsis
karyops, buğdaysı meyve

casaba
bir tür kış kavunu

casaba melon
kavun

cascade
çağlamak, taşmak, taşırmak

cascade amplifier
kaskat amplifikatör

cascade connection
kaskat bağlama

cascade converter
kaskat konvertör

case
hal, durum, olay, sorun, dava, kutu, sandık, çanta, kasa, kutulamak

case ending
ad durumunu belirten ek, isim çekim eki, takı

case grammar
durum dilbilgisi

case hardness
doku sertliği

case in point
konuşma konusu olan mesele

case law
davalarda hukuk usulü

case lawyer
dava vekili, avukat

case of defamation
hakaret davası

case shot
şarapnel

case study
örnekolay, örnek olay incelemesi

casein
kazein

caseinogen
kazeinojen

casemate
kazamat, mazgallı siper

casement
içe ya da dışa doğru açılan pencere

caseous
peynir ile ilgili, peynir gibi

cash
nakit para, para, mangır, paraya çevirmek, bozdurmak

cash a check
çek bozdurmak

cash account
kasa hesabı

cash and carry
peşin ödeyip alma, peşinle çalışan işyeri

cash audit
kasa kontrolü, nakit kontrolü

cash balance
kasa mevcudu, nakit bakiye

cash before delivery
teslimden önce ödeme

cash before shipment
yüklemeden önce ödeme

cash bonus
nakit ikramiye

cash book
kasa defteri, cari hesap defteri

cash budget
nakit bütçesi

cash cheque
çizgili olmayan çek

cash count
kasa sayımı

cash cover
kuvertür, karşılık

cash credit
para olarak verilen kredi

cash crop
peşin satılan mahsul

cash delivery
teslimat, tediye

cash desk
kasa, vezne

cash discount
peşin indirimi, peşin ödeme indirimi

cash dispenser
bankamatik

cash dividend
peşin ödenen kâr

cash down
peşin para

cash flow
nakit akımı, nakit girişi

cash in
kazanç sağlamak, yararlanmak

cash in advance
peşin ödeme

cash in bank
bankadaki nakit hesabı

cash in hand
kasa mevcudu, elde bulunan para

cash in one's chips
ecel şerbetini içmek

cash inflow
para girişi

cash letter of credit
kredi mektubu

cash loan
nakit ödünç

cash market
nakit piyasası

cash on delivery
ödemeli, tesliminde ödenecek

cash on hand
eldeki nakit, mevcut para

cash outflow
para çıkışı

cash payment
peşin ödeme

cash price
peşin fiyat

cash ratio
disponibilite oranı

cash receipts
kasa girişi, tahsilat

cash register
otomatik kasa, yazarkasa

cash requirements
nakit ihtiyacı

cash reserve
para rezervi

cash sale
peşin satış, vadesiz satış

cash shortage
nakit darlığı, nakit sıkıntısı

cash value
nakdi değer, peşin ödeme değeri

cashbook
kasa defteri

cashew
maun, akaju ağacı

cashew nut
akaju cevizi

cashier
kasiyer, kasadar

cashier's account
kasiyer hesabı

cashier's desk
kasa, vezne

cashier's office
kaza, vezne

cashless
parasız

cashmere
kaşmir

cashomat
bankamatik

casing
koruyucu kaplama

casino
gazino

cask
fıçı, varil

casket
mücre,küçük kutu,tabut

Caspian
Hazar

Caspian Sea
Hazar Denizi

casque
başlık, miğfer

cassation
iptal, fesih

cassava
manyok

casserole
güveç

cassette
kaset

cassette recorder
kasetçalar, teyp

cassette tape
teyp bandı

cassia
Çin tarçını

cassiopeium
lutesyum

cassiterite
kasiterit

cassowary
tepeli devekuşu

cast
fırlatmak, atmak, atmak, çıkarmak, değiştirmek, (oy) vermek, dökmek, saçmak, rol vermek, dökmek, döküm yapmak, atma, atış, kalıp, döküm, oynayanlar, oyuncular, çeşit, tür, alçı

cast a shadow over
gölge düşürmek

cast a spell upon
büyü yapmak

cast about
tasarlamak

cast anchor
demir atmak

cast away
çöpe atmak

cast doubt on
gölge düşürmek

cast down
devirmek, canını sıkmak

cast in sb's teeth
birinin yüzüne vurmak

cast iron
font, pik demir, dökme demir

cast light
ışık tutmak

cast off
çıkarmak, kurtulmak, ilişkisini kesmek, reddetmek

cast off the rope
halatı mola etmek

cast one's vote
oy vermek

cast reflections on
hakkında kötü şeyler söylemek, kötülemek

cast steel
dökme çelik

cast stone
suni taş

cast the blame
iftira etmek

cast up
kusmak, karaya vurmak

castanet
kastanyet, ispanyol çalparası

castaway
deniz kazazedesi

caste
sınıf, kast

castellan
kale kumandanı

castellated
kuleli, mazgallı

caster
mobilya tekerleği

castigate
ağır biçimde cezalandırmak/azarlamak

castigation
cezalandırma, azarlama

castigator
paylayıcı kimse

castile soap
zeytinyağlı sabun

casting
döküm, oyuncu seçme

casting net
serpme ağ

casting vote
başkanın oyu

castle
şato, kale, (satranç) kale

castoff
istenmeyen giysi, döküntü

castor
bkz.caster

castor oil
hintyağı

castor sugar
pudraşeker

castor-oil plant
keneotu

castrate
hadım etmek, iğdiş etmek, enemek

castration
hadım etme, eneme, kısırlaştırma, iğdiş etme

casual
raslantısal, tesadüfi, ciddi olmayan, hafif, sudan, günlük, resmi olmayan, (işçi) geçici olarak işe alınmış

casual clothes
günlük elbiseler

casual labourer
gündelikçi, geçici işçi

casual leave
mazeret izni

casual wear
günlük elbise

casually
dikkat etmeden

casualness
kaygısızlık

casualties
zayiat, kayıplar

casualty
kazazede, yaralı, zayiat, kayıp

casualty department
yaralı koğuşu, ilkyardım, acil

casualty insurance
hasar sigortası, kaza sigortası

casualty ward
yaralı koğuşu

casuistic
ahlak kuralları ile ilgili

casus belli
savaşı gerektiren olay

cat
kedi,pişik,göcen

cat burglar
hırsız

cat's eye
reflektör, kedigözü, aynülhir

cat's whisker
kedi bıyığı

cat's-paw
bir çeşit düğüm

catabolic
katabolik

catabolism
katabolizma, anabolizmin karşıtı

catachresis
kaydırma, kelimeyi yanlış kullanma

cataclasis
kataklasis, kaya ezilmesi

cataclastic
kataklastik, ezik

cataclysm
afet

cataclysmal
müthiş

cataclysmic
kıyamet günü gibi, tufan gibi

catacomb
yeraltı mezarı, katakomb

catadromous
katodrom, katadrom

catafalque
katafalk

catalase
katalaz

catalepsis
katalepsi, istencin yitimi

cataleptic
katalepsi ile ilgili

catalog
bkz.catalogue

cataloger
katalogcu

cataloging
katalog yapma

catalogue
katalog, liste, kataloglamak, listelemek, listeye almak

catalpa
katalpa

catalyctic
katalizle ilgili

catalyse
katalizlemek

catalysis
kataliz

catalyst
katalizör

catalytic
katalitik

catalytic reaction
katalitik reaksiyon

catalyze
katalizlemek, çözdürmek

catalyzer
katalizör

catamaran
katamaran

catamite
ibne, oğlan

catamount
kedigillerden jaguara benzer bir hayvan

cataphoresis
kataforez

cataplasm
yakı

catapult
sapan,kuşatan,mancınık,(sapanla) fırlatmak

cataract
büyük çağlayan, çavlan, nehrin en akıntılı yeri, katarakt, aksu

catarrh
nezle, soğuk algınlığı

catarrhal
nezle ile ilgili

catastrophe
yıkım, felaket, facia

catastrophic
felaket gibi, felaket getiren, müthiş

catbird
alaycı kuş

catboat
tek direkli küçük yelkenli

catcall
ıslık çalma, yuhalama, yuhalanmak, ıslıklanmak, yuhalamak

catch
tutmak, yakalamak, avlamak, yakalamak, tutmak, ansızın bulmak, birdenbire farketmek, görmek, yakalamak, takılmak, yetişmek, yakalamak, carpmak, vurmak, yanmaya başlamak, çalışmak, duymak, anlamak, kavramak, topu tutma, yakalama, top tutma, tutulan, yakalanan şeyin miktarı, bityeniği

catch a cold
nezle olmak, üşütmek

catch a tartar
çetin cevize çatmak

catch an infection
mikrop kapmak, enfeksiyon almak

catch cold
nezle olmak, üşütmek

catch fire
tutuşmak, ateş almak

catch hell
azarlamak

catch it
zılgıtı yemek, azar işitmek

catch on
popüler olmak, ünlü olmak, moda olmak

catch one's breath
dinlenmek, soluk almak

catch out
(birisine) hatalı olduğunu göstermek

catch penny
işporta malı

catch phrase
slogan

catch red-handed
suçüstü yakalamak

catch sb napping
kaytarırken yakalamak

catch sb on the hop
gafil avlamak

catch sb red-handed
birini suç üstü yakalamak

catch sb's eyes
bakışlarını yakalamak, dikkatini çekmek

catch sight of
bir an gözüne ilişmek, bir an görmek

catch up
yetişmek, geri kalmamak

catch up on
tamamlamak

catch up with
aynı düzeye gelmek, yetişmek

catch-all
öteberi torbası, şerbet tutucu

catch-as-catch-can
kıran kırana

catcher
yakalayıcı, kapan, avcı, mandal

catching
bulaşıcı,yolukucu

catchment
havza

catchment area
havza, beslenme bölgesi

catchment basin
havza, tutma havzası

catchweight
serbest kilo

catchword
savsöz, slogan

catchy
kolayca akılda kalan

catechu
hint helvası otu

catechumen
din eğitimi gören kimse

categorial
ulamsal

categorical
kesin, koşulsuz

categorisation
ulamlaştırma

categorize
sınıflandırmak

category
ulam, sınıf, kategori

catena
zincirleme seri, dizi, sıra

catenary
zincir eğrisi

catenate
zincirlemek

catenoid
zincir yüzeyi

cater
yiyecek ve içecek sağlamak

cater for
göz önünde bulundurmak, dikkate almak

caterer
yiyecek sağlayan kimse, vekilharç, kumanyacı

caterpillar
tırtıl

caterwaul
azgın kedi sesi, miyavlama, haykırmak, miyavlamak

catfish
yayın balığı

catgut
kiriş, katgüt

catharsis
ishal, amel

cathartic
müshil, müshil ilacı

Cathay
Çin

cathead
griva mataforası

Catherine-wheel
çarkıfelek

catheter
sonda

cathetometer
katetometre, düşeyölçer

cathode
katot, eksiuç

cathode bias
katot öngerilimi

cathode coating
katot kaplaması

cathode current
katot akımı

cathode deposit
katot birikintisi

cathode disintegration
katot parçalanması

cathode emission
katot emisyonu

cathode follower
katot çıkışlı amplifikatör

cathode grid
katot ızgarası

cathode ray
katot ışını

cathode ray tube
katot ışınlı tüp

cathode voltage
katot gerilimi

cathodic
katodik

cathodic etching
katodik gravür

cathodic evaporation
katodik buharlaştırma

catholic
(beğeni/ilgi/vb.) genel, yaygın, geniş, Katolik

catholicism
katoliklik

catholicity
düşünce özgürlüğü, geniş fikirlilik, liberallik

catholicize
evrenselleşmek

catholicon
panzehir

catholyte
katolit

cation
katyon

cation exchange
katyon alışverişi

cationic
katyonik

catkin
söğüt çiçeği, huş çiçeği

catnap
kısa hafif uyku, şekerleme, kestirme

catoptrics
ışık yansıtma bilimi, katoptrik

catsup
ketçap, domates sosu

cattail
büyük sukamışı

cattish
kedi gibi,acı,acıklı,zehirli,kinli,gazaplı,hırslı,hilekâr,kelekbaz

cattle
büyükbaş hayvan,karamal,sığır,davar

cattle breeding
hayvan yetiştirme

cattle car
sığır vagonu

cattle plague
sığır vebası

cattle ranch
sığır otlağı

cattle tax
hayvan vergisi

cattle yard worker
maldar

cattle-dealer
celep,çodar,maldar

cattleman
sığır yetiştiren kimse

catty
nefret dolu, sinsi

catwalk
iskele, geçit kalası, dar köprü

Caucasia
Kafkasya

Caucasian
Kafkasya, Kafkasyalı

Caucasion
Kafkasyalı

Caucasus
Kafkas Dağları

caucus
parti yönetim kurulu

caudal
kuyrukla ilgili, kuyruk gibi

caudal fin
kuyruk yüzgeci

caudate
kuyruklu

caul
cenin zarı

cauldron
kazan

caulescent
saplı

cauliflower
karnabahar

cauline
sap ile ilgili

caulk
kalafatlamak, kalafat etmek

caulker
kalafatçı

caulking
kalafatlama, üstüpü, macun

causal
nedensel

causal explanation
nedensel açıklama

causality
nedensellik

causation
sebep olma

causative
neden olan, ettirgen

causative verb
ettirgen fiil, ettirgen eylem

causative voice
ettirgen çatı

cause
neden, sebeb, dava, amaç, hedef, ilke, -e neden olmak

cause a disturbance
huzursuzluğa sebep olmak

cause a loss
zarar vermek

cause a sensational emotion
sansasyona neden olmak

cause and effect
sebep ve sonuç

cause damage
hasar meydana getirmek

cause discord
nifak sokmak

cause havoc
zarar vermek, berbat etmek

cause of death
ölüm nedeni

cause pain
sancı yapmak

cause sb a trouble
başına dert açmak

cause uneasiness
rahatsızlığa neden olmak

causecelebre
meşhur bir dava

causeless
nedensiz, sebepsiz, asılsız

causerie
söyleşi, sohbet, konuşma

causeway
geçit, geçit yol, set

caustic
yakıcı, aşındırıcı

caustic alkali
kostik alkali

caustic ammonia
amonyum hidroksit

caustic lime
sönmemiş kireç

caustic potash
potasyum hidroksit

caustic soda
sudkostik, sodyum hidroksit

causticity
yakıcılık, aşındırıcılık

causticize
kostiklemek

cauterization
dağlama, yakma

cauterize
dağlamak, yakmak

cautery
yakma, dağlama, yakı

caution
uyarı, ihtar, dikkat, sakınma, uyarmak, ikaz etmek

cautionary
uyaran, uyarıcı, ders veren

cautious
dikkatli, önemli, sakıngan

cautiousness
ihtiyatlılık

cavalcade
süvari alayı resmi geçidi

cavalier
düşüncesiz, saygısız, laubali, bambılı

cavalry
süvari

cavalry regiment
süvari alayı

cavalry soldier
süvari askeri

cavalryman
süvari

cavatina
kavatin

cave
mağara

cave bear
mağara ayısı

cave in
çökmek, yıkılmak, teslim olmak

caveat
hukuki işlemleri durdurma

Caveat emptor
Alıcı dikkatli olsun!

caved area
göçük alan

caveman
mağara adamı

cavern
büyük ve derin mağara

cavernous
mağaraları olan, mağara gibi

cavetto
oyuk pervaz

cavetto vault
aynalı tonoz

caviar
havyar,kürü

cavil
kusur bulmak, bahane aramak

caviller
itirazcı kimse

cavitation
kavitasyon, boşluk oluşumu, boşlama

cavity
çukur, oyuk, boşluk

cavity of the eye
göz çukuru

cavort
hoplayıp sıçramak, zıplamak, tepinmek

cavy
kobay

caw
gaklamak

cay
adacık

cayenne
arnavutbiberi

cayenne pepper
arnavutbiberi

cayman
büyük timsah

cease
durdurmak, kesmek, durmak

cease fire
ateş kesmek

ceaseless
sürekli, aralıksız

ceaselessly
durmaksızın

cedar
sedir, dağservisi

cedar of Lebanon
Lübnan sediri, katran ağacı

cede
bırakmak, vermek, teslim etmek

cedent
terk eden, sedan

cedilla
çengel işareti

ceil
tavan yapmak

ceiling
tavan

ceiling board
tavan tahtası

ceiling floor
asma tavan

ceiling joist
tavan kirişi

ceiling price
azami fiyat, tavan fiyat

celandine
sarı çiçekli bitki, kırlangıç otu

celebrant
törene katılan kimse

celebrate
kutlamak, övmek

celebrated
ünlü, bilinen, meşhur

celebration
kutlama, tören

celebrator
kutlayan kimse

celebrity
ünlü kişi, ün, şöhret

celeriac
kereviz

celerity
hız, sürat

celery
kereviz

celestial
gökle ilgili, semavi

celestial body
gökcismi

celestial equator
gök büyük kuşağı

celestial globe
gök yuvarlağı

celestial navigation
uzay seyrüseferi

celestial pole
gökkutbu

celestial sphere
gökküresi

celestine
selestin

celiac
karın boşluğuna ait

celibacy
dinsel nedenlerden dolayı evlenmeme, bekârlık

celibate
bekar,subay

cell
hücre, hücre, göze, pil

cell division
hücre bölünmesi

cell membrane
hücre çeperi

cell theory
hücre teorisi

cell wall
hücre çeperi

cellar
mahzen, kiler

cellarage
bodrum, mahzen kirası, kiler vergini

cellaret
içki dolabı

celled
hücreli, gözeli

cellist
viyolonselist

cello
viyolonsel

cellobiose
selobiyoz

cellophane
selofan

cellose
selobiyoz

cellular
hücresel, gözesel, hücreli, gözeli

cellule
hücrecik, gözecik

celluloid
selüloid

celluloid based
selüloit tabanlı

cellulose
selüloz

Celsius
santigrat

Celsius thermometer
selsiyus termometresi, santigrat termometresi

Celt
Kelt

celtic
Keltler ile ilgili, Keltçe

cembalo
çembalo, klavsen

cement
çimento, tutkal, macun, dolgu, çiriş, çimentolamak, birleştirmek

cement floor
çimento döşeme

cement good relations with
...ile dosluk kurmak

cement gun
çimento tabancası

cement mortar
çimento harcı

cement pipe
çimento künk, büz

cement silo
çimento silosu

cement stucco
çimentolu sıva

cement work
çimento işi

cementation
çimentolama, yapıştırma, sementasyon

cemented
yapışık

cementite
sementit

cemetery
gömütlük, mezarlık

ceneme
boşbirim, anlatımbirim, senem

cenotaph
simgesel mezar

Cenozoic
Senozoyik

cense
tütsülemek

censer
buhurluk, buhurdan

censor
sansürcü, sansürden geçirmek

censorial
sansüre ait

censorious
tenkitçi, devamlı kusur bulan

censorship
sansür

censurable
eleştirilebilir

censure
kınamak, kınama

censurer
tenkitçi

census
nüfus sayımı, sayım

census-taker
sayım görevlisi

cent
doların yüzde biri değerindeki para, sent

centage
yüzde oranı

centaur
mit.yarı insan yarı at biçimindeki yaratık, santor

centaury
kantaron, peygamber çiçeği

centenarian
yüz yaşında ya da yüz yaşının üstünde kimse

centenary
yüzüncü yıldönümü

centennial
yüz yılda bir olan

center
bkz.centre

center bit
punta matkabı

centerpiece
sofra ortasındaki süs

centesimal
yüzüncü

centi-
(önek) yüzde bir, (edat) santi

Centigrade
santrigrat

centigrade degree
santigrat derece

centigrade thermometer
santigrat termometre

centigram
santigram

centiliter
santilitre

centime
santim

centimetre
santimetre

centimetric
santimetrik

centimetric wave
santimetrik dalga

centipede
kırkayak

centner
elli kilogramlık bir ağırlık birimi

central
merkezi, ana, temel, kolayca ulaşılan, uygun

Central America
Orta Amerika

central angle
merkez açı

Central Asia
Orta Asya

Central Bank
Merkez Bankası

central battery
merkez bataryası

central city
kent merkezi

central control
merkezi kontrol

central electrode
orta elektrotu

central government
merkezi hükümet

central heating
merkezi ısıtma (tesisatı), kalorifer

central lane
orta şerit

central locking
merkezi kilitleme

central nervous system
merkezi sinir jüyesi

central office
merkez, merkez büro

central processing unit
merkezi işlem birimi

central processor
merkezi işlemci, merkezi işlem birimi

central refuge
orta refüj

central reserve
yolda orta şerit

centralism
merkezcilik, merkeziyetçilik, merkezileştirme

centralist
merkezci, merkeziyetçi

centrality
merkezde olma, ortada

centralization
merkezileştirme, merkezcilik, merkezlenme

centralize
merkezileştirmek

centralized
merkezi

centralized administration
merkezi yönetim

centralized data processing
merkezi bilgi işlem

centre
merkez, orta, bir merkezde toplamak, merkezlemek, bir merkezde toplanmak, merkezleşmek, merkeze yerleştirmek, ortaya koymak

centre arch
orta kemer

centre bit
punta matkabı

centre forward
santrfor

centre gauge
punta mastarı

centre half
santrhaf

centre hole
punta deliği, merkez deliği

centre line
orta çizgi, merkez hattı

centre of attraction
çekim merkezi

centre of curvature
eğrilik merkezi

centre of drag
sürükleme merkezi

centre of gravity
ağırlık merkezi, ağırlık özeği

centre of gyration
dönme merkezi

centre of impact
orta vuruş çekidi

centre of lift
kaldırma merkezi

centre of mass
kütle merkezi

centre of pressure
basınç merkezi

centre of projection
izdüşüm merkezi

centre of trade
ticaret merkezi

centre party
merkez parti

centre point
merkez çekit, orta, göbek

centre punch
çekit zımbası, punta zımbası

centreboard
işler omurga, salma omurga

centric
merkezi

centrical
merkezi

centrifugal
merkezkaç

centrifugal basket
santrifüj sepeti

centrifugal brake
santrifüj eğleç

centrifugal clutch
santrifüjlü debriyaj, merkezkaç debriyaj

centrifugal drum
santrifüj tamburu, santrifüj sepeti

centrifugal dryer
santrifüj kurutma makinesi

centrifugal fan
santrifüj vantilatör, merkezkaç vantilatör

centrifugal filter
santrifüj filtre

centrifugal force
merkezkaç kuvvet

centrifugal governor
santrifüjlü regülatör

centrifugal machine
santrifüj

centrifugal power
merkezkaç kuvvet

centrifugal pump
santrifüj pompa, merkezkaç pompa

centrifugal regulator
santrifüjlü regülatör

centrifugal running
santrifüj şurubu

centrifugation
santrifüjleme

centrifuge
santrifüj, santrifüjlemek

centring
puntalama, merkezleme

centriole
sentriyol

centripetal
merkezcil, ortaya çeken

centripetal acceleration
merkezcil ivme, özekçil ivme

centripetal force
merkezcil kuvvet, özekçil kuvvet

centro-
(önek) merkez, orta

centroid
kitle merkezi

centrosoma
sentrozom

centrosphere
dünyanın merkezi

centrum
merkez

centuple
yüz misli, yüz katı

centuplicate
yüz ile çarpmak

centurion
yüz kişilik bölük komutanı, yüzbaşı

century
yüzyıl, asır

cephalic
başa ait

cephalic index
kafa indisi

cephalin
sefalin

cephalopod
kafadanbacaklı

cephalothorax
sefalotoraks, baş ve göğüs

cephalous
başlı

ceramic
seramikle ilgili, seramik

ceramic amplifier
seramik amplifikatör

ceramic capacitor
seramik kondansatör

ceramic filter
seramik filtre

ceramic microphone
seramik mikrofon

ceramic photocell
seramik fotosel

ceramic tile
çini

ceramic transducer
seramik güç çevirici

ceramics
seramik, çömlek, seramikçilik, çömlekçilik

ceramist
seramikçi

ceratoid
boynuz gibi

cere
balmumuna batırmak

cereal
tahıl

cerebellum
beyincik

cerebellum hemisphere
beyin yarımyuvarı

cerebral
beyinle ilgili

cerebral cortex
beyin zarı

cerebral hemispheres
beyin yarımyuvarı

cerebral lobe
beyin lobu

cerebration
beynin çalışması, düşünme

cerebrospinal
beyin-omurilik

cerebrospinal axis
beyin-omurilik ekseni

cerebrospinal fluid
beyin-omurilik sıvısı

cerebrospinal nerves
beyin-omurilik sinirleri

cerebrum
beyin

cerecloth
mumlu bez

cerement
kefen

ceremonial
resmi törensel

ceremonious
törensel, resmi, merasime düşkün

ceremony
tören, merasim, resmiyet

ceresin
serezin

cerise
kiraz kırmızısı, kiraz kırmızısı

cerium
seryum

cermet
sermet

cerotic
serotik, kerotik

cerotic acid
serotik asit, kerotik asit

certain
kesin, muhakkak, emin, kuşkusuz, belirli, kesin, bazı, kimi, belirli, ayrım

certainly
kesinlikle, tabi, elbette

certainty
kesinlik, kuşkusuzluk, kesin olan şey

certifiable
onaylanabilir, doğrulanabilir

certificate
sertifika, belge

certificate account
tasarruf hesabı

certificate of baptism
vaftiz belgesi

certificate of birth
nüfus hüviyet cüzdanı

certificate of bonds
tahvil sertifikası

certificate of death
vefat ilmühaberi

certificate of debt
borç senedi

certificate of deposit
mevduat sertifikası

certificate of incorporation
tescil belgesi

certificate of inspection
ekspertiz raporu

certificate of origin
menşe belgesi, köken belgesi

certificate of quality
kalite belgesi

certificate of secondary school
ortaokul diploması

certificated
onaylı, onaylanmış

certificated engineer
yüksek mühendis

certification
belgeleme, onay, ruhsat, belge

certified
onaylı, tasdikli, diplomalı

certified accountant
yeminli muhasebeci

certified bankrupt
resmi iflas, belgelenmiş iflas

certified copy
onaylı suret, tasdikli suret

certified engineer
yüksek mühendis

certified mail
taahhütlü posta

certified true copy
sahih suret

certify
doğrulamak, doğruluğunu belirtmek, onaylamak, (özellikle bir incelemeden/testten sonra) açıklamak, bildirmek, ilan etmek, (belirli bir kursu/eğitim sürecini/vb.tamamlayan birine) belge vermek, sertifika vermek

certifying
onaylayan

certifying officer
onaylayan memur, ita amiri

certitude
kesinlik, katiyet, kuşkusuzluk, birşeyrden emin olma

cerulean
gök mavisi

cerumen
kulak kiri, kulak kiri

ceruse
üstübeç

cerussite
serüzit

cervical
rahim boynuna ait

cervine
geyik ile ilgili

cervix
rahim boynu, serviks

cesarean
sezaryen

cesarean section
sezaryen

cesium
sezyum

cessation
durma, duruş, ara verme, mola

cesser
mühlet bitimi, sona erme

cession
(mal/hak vs.) feragat, bırakma

cession of portfolio
portföy devri

cessionary
sesyoner, terk eden

cesspipe
kanalizasyon borusu, lağım borusu

cesspit
bkz.cesspool

cesspool
lağım, lağım çukuru, mazgal, çok pis yer, çöplük gibi yer

cestode
bağırsak şeridi

cetacean
memeli deniz hayvanı

cetane
setan

cetane number
setan sayısı

Ceylon
Seylan adası

Chad
Çad, kırpıntı

chafe
ısınmak için (ellerini/vb.) birbirine sürtmek, sürtünmekden yara olmak/yapmak, sıkılmak, sinir olmak, illet olmak

chafer
mayısböceği, su ısıtacak kap

chaff
kepek,tahılın dış kabuğu,(hayvan yemi olarak) saman,lak

chaff cutter
saman bıçağı, saman kesici

chaffer
pazarlık, pazarlık etmek, çekişmek

chaffinch
sarıasma kuşu, sarıcık

chaffing dish
ocaklı sahan

chagrin
hayal kırıklığı, üzüntü, keder, iç sıkıntısı, ümidini kırmak, sıkmak, gücendirmek, küstürmek

chain
zincir, (olay/dükkân/dağ/vb.için) zincir, zincirlemek, zincirle bağlamak, zincire vurmak, elini kolunu bağlamak

chain armour
zincir zırhı

chain belt
zincir kayışı

chain bridge
zincirli asma köprü

chain bucket
zincirli kova

chain compressor
ırgat kastanyolası

chain coupling
zincirli kavrama

chain drive
zincirle tahrik

chain drum
zincir kasnağı

chain harrow
zincirli tırmık

chain hook
salyafora kancası

chain letter
zincirleme mektup

chain link
zincir baklası

chain locker
zincir dolabı

chain loom
zincirli tezgâh

chain pipe
zincir güverte loçası

chain pump
zincirli pompa

chain reaction
zincirleme tepkime, zincirleme reaksiyon

chain reactor
atom reaktörü

chain rope
salyafora haladı

chain smoker
peş peşe sigara içen kimse

chain store
mağazalar zinciri

chain up
zincirle bağlamak

chain wheel
zincir çarkı, zincir dişlisi

chain-smoke
sürekli sigara içmek

chained
zincirlenmiş

chaining
zincirleme

chainless
zincirsiz

chair
iskemle,sandalye,başkanlık makamı,başkan,sadır,profesörlük makamı,kürsü,(the ile) çıngılı sandalye,(tren rayı) kalası tutturan metal nesne,(toplantı) başkan olmak,yönetmek,başkanlık yapmak,(saygı sevgi gösterisi olarak) omuzlarda taşımak

chair car
salonlu vagon

chair lift
telesiyej

chair person
başkan

chairman
başkan,sadır,yönetici,toplantı başkanı

chairman of the board
yönetim kurulu başkanı

chairman of the board of directors
yönetim kurulu başkanı

chairman of the party
parti başkanı

chairmanship
başkanlık, riyaset, yöneticilik, yöneticilik hakları ve nitelikleri

chairmanship council
başkanlık konseyi

chairoplane
zincirli atlıkarınca

chairship
başkanlık, reislik

chairwoman
kadın başkan

chaise
hafif gezinti arabası

chaise longue
şezlong

chalaza
iç göbek

Chalcedon
Kadıköy yakasının eski ismi

chalcedony
kalseduan, kadıköytaşı, alaca akik

chalcographer
bakır hakkâkı

chalcopyrite
kalkopirit, bakırlı pirit

chaldean
müneccim

chalet
küçük köşk, şale, deniz kıyısında yazlık kulübe, bungalov, çoban barakası

chalk
kireçtaşı, tebeşir, tebeşirle çizmek

chalk up
puan toplamak, sayı yapmak, kazanmak

chalkpit
tebeşir ocağı

chalkstone
nıkris uru

chalky
kireçli, tebeşirli

chalky sandstone
kireçli kumtaşı

challenge
meydan okumak, (düelloya/kavgaya/vb.) davet etmek, doğruluğunu/yasallığını sorgulamak, karşı çıkmak, meydan okuma, karşılaşmaya davet, karşı çıkma, uğraştırıcı şey

challenge cup
çalenç kupası

challenge match
çelenç

challenge trophy
çalenç

challengeable
meydan okunabilir

challenger
meydan okuyan kimse

chalybeate
demirli, içinde demir tuzları olan

chalybeate water
demirli su

chamber
oda, meclis, oda, kamara, özel bir amaç için ayrılmış oda, kapalı bölüm, odacık, ilginç, düşündürücü, uğraştırıcı olma, jüri üyesine itiraz

chamber counsel
müşavir avukat

chamber music
oda müziği

chamber of accounts
sayıştay

chamber of agriculture
ziraat odası

chamber of commerce
Ticaret Odası

chamber of commerce and industry
ticaret ve sanayi odası

chamber of industry
sanayi odası

chamber of shipping
armatörler birliği

chamber orchestra
oda orkestrası

chamber pot
küvet

chamberlain
saray nazırı, mabeyinci

chambermaid
oda hizmetçisi

chameleon
bukalemun

chamfer
oluk, yiv, şev, oluk açmak, yiv açmak

chamfer plane
pah rendesi

chamfered
oluklu, yivli, pahlı

chamois
dağ keçisi

chamois leather
güderi

chamomile
papatya

champ
şampiyon

champ at the bit
gemini ısırmak, kabına sığmamak

champagne
şampanya

champion
şampiyon, savunucu, destekleyici, desteklemek, savunmak

championship
şampiyona, şampiyonluk

chance
şans, talih, ihtimal, olasılık, fırsat, olanak, risk, rastlantı sonucu oluşmak, şans eseri olmak, tesadüfen olmak, göze almak, denemek, riske girmek, tesadüfi, rastlantısal, planlanmamış

chance it
bir denemek, şansını bir denemek

chance on
tesadüfen karşılaşmak, rastlamak

chance upon
tesadüfen bulmak, rastlamak

chancellery
rektörlük, elçilik kançılaryası

chancellor
bakan, şansölye, başbakan, rektör

Chancellor of the Exchequer
Maliye Bakanı

chancery
arşivler

chances are
muhtemelen

chancre
şankr, frengi çıbanı

chancy
riskli

chandelier
avize,çilçırak

chandelle
şandel

chandler
mumcu

chandlery
mum deposu

change
değişmek, değiştirmek, üstünü değiştirmek, (döviz) bozdurmak, değişme, değiştirme, değişiklik, bozuk para, para üstü

change beyond all recognition
tanınmaz hale getirmek

change colour
kızarıp bozarmak, rengi uçmak, rengi değişmek

change cubicle
soyunma kabini

change down
araba sürerken vitesi düşürmek

change front
cepheyi değiştirmek

change hands
el değiştirmek, sahip değiştirmek

change into
-e dönüşmek, -e dönüştürmek

change machine
para bozdurma makinesi

change money
para bozmak

change of address
adres değiştirme

change of air
tenek değişikliği

change of life
menopoz, âdet kesilmesi

change of money
sarraflık

change of occupation
meslek değişikliği

change of price
fiyat değişikliği

change of quotation
kur değişmesi

change of residence
ikamet değişikliği

change of state
maddenin hal değişimi

change of temperature
ısı değişikliği

change one's mind
fikrini değiştirmek,fikrinden taşınmak

change one's tune
ağız değiştirmek

change the guard
nöbet değiştirmek

change up
vitesi yükseltmek

changeable
değişebilir

changeableness
değişebilirlik

changeful
kararsız

changeless
değişmeyen

changeling
aptal kimse, gizlice değiştirilen bebek

changeover
köklü değişim, büyük değişiklik

changing
değişim, değişme, değiştirme

changing room
soyunma odası

channel
arna, oluk, çevirmek, yöneltmek, yönlendirmek, arna açmak

channel effect
arna etkisi

channel frequency
arna tezliği

channel iron
oluklu demir

Channel Islands
Anglo-Normand Adaları

channel selector
arna seçici

channelize
kanalize etmek

channelling
arnalama, oluklanım, arna açma

chant
(dinsel) şarkı, zamanında ve sürekli yinelenen sözcükler, ilahi söylemek, zamanında ve sürekli sözcükler yinelemek

chant anti-government slogans
hükümet aleyhinde sloganlar atmak

chant slogans
slogan atmak

chanter
şarkıcı, gayda borusu

chanterelle
sarı renkli bir tür mantar

chantey
heyamola şarkısı, gemici şarkısı

chanticleer
horoz

chanty
kulübe, baraka

chaos
karışıklık, kargaşa, kaos

chaotic
karmakarışık, altüst

chap
arkadaş, adam, ahbap, (ciltte) çatlak, (cilt) çatlamak, çatlatmak

chaperon
şaperon

chapfallen
kederli

chapiter
başlık

chapman
seyyar satıcı

chappy
çatlak, yarık

chapter
(kitap/yazı/vb.) bölüm

chapulling
Yemek yediği kaba tükürmek gibi bir şey. Vatan hainiyim veya vatan hainlerine uşaklık ediyorum demenin bir yolu. İngilizcede böyle bir söz yoktur.

char
yanıp simsiyah olmak, kömürleşmek, kömürleştirmek, gündelikçi, temizlikçi kadın

char-a-banc
büyük gezinti otobüsü

character
nitelik, özellik, kişilik, karakter, doğa, kişi, insan, karakter, (kitapta/oyunda/vb.) kişi, karakter, kahraman, gırgır kimse, şamatacı, dürüstlük, ahlaklılık

character actor
karakter oyuncusu

character defect
karakter zayıflığı

character part
karakter rolü

character reader
karakter okuyucu

character recognition
karakter tanıma

character reference
iyi durum belgesi

character register
karakter yazmaç

characteristic
tipik, karakteristik, özellik

characteristic curve
karakteristik eğri

characteristic equation
karakteristik denklem

characteristic overflow
karakteristik taşması

characteristic value
karakteristik değer, gizdeğer

characterize
nitelendirmek, tanımlamak, -in ayırıcı özelliği olmak

characterless
karaktersiz, mayası bozuk

charade
saçmalık, zırva

charades
sessiz sinema oyunu

charbroil
kızartmak

charcoal
mangal kömürü, odun kömürü

charcoal drawing
karakalem resim

chard
pazı

charge
fiyat istemek, (birinin borcuna) kaydetmek, (hesabına) yazmak, saldırmak, hücum etmek, atılmak, görevlendirmek, buyurmak, tenbihlemek, suçlamak, şarj etmek, doldurmak, dolmak, istenen/ödenen fiyat, vergin, bakım, denetim, sorumluluk, sorumlu kimse, görev, sorumluluk, emir, buyruk, talimat, suçlama, itham, saldırı, patlayıcı miktarı, şarj

charge account
veresiye hesabı

charge d'affaires
maslahatgüzar, işgüder

charge distribution
yük dağılımı

charge off
hesabı kapatmak, kayıttan silmek

charge sale
kredili satış, veresiye satış

charge sb with murder
birini cinayetle suçlamak

charge the jury
jüriyi bilgilendirmek

charge to debit
zimmete geçirmek

charge up to
hesaba geçirmek

charge with
suçlamak, görevlendirmek

chargeable
hesabına geçirilebilir, ödenebilir

chargeless
havayi,müft,pulsuz

charger
şarj redresörü, doldurma cihazı, şarjör

charges forward
malın tesliminde ödemeli

charging
şarj, doldurma

charging generator
şarj dinamosu

charging time
şarj süresi, doldurma süresi

charging voltage
yükleme gerilimi

charily
ihtiyatla, hesaplı olarak

chariot
(savaşta/yarışta kullanılan) iki tekerlikli at arabası

charioteer
yarış arabası sürücüsü

charisma
karizma, büyüleyim

charismatic
karizmatik, büyüleyici

charitable
sevecen, şefkatli, iyiliksever, hayırsever, yardımsever, eli açık

charitableness
cömertlik, yardımseverlik, hayırseverlik

charity
hayırseverlik, sadaka, hayır kurumu

charity school
hayat okulu

charivari
ahenksiz gürültü

charlatan
şarlatan, üçkâğıtçı

charlatanry
şarlatanlık

Charles's law
Charles yasası

Charles's wain
büyükayı takımyıldızı

charleston
çarliston dansı

charley horse
adale kasılması, kramp

charlock
yabani hardal

charm
çekicilik, alım, cazibe, nazarlık, muska, büyü, sihir, hayran bırakmak, büyülemek, cezbetmek, korumak

charm price
cazip fiyat

charmeuse
şarmöz

charming
çekici, büyüleyici, hoş

charnel house
cesetlerin toplandığı mahzen

chart
harita, grafik, çizim, haritasını çizmek

chart of accounts
hesap cetveli, hesap şeması

charter
ferman, beyanname, kiralama, tutma, patent, patent vermek, kiralamak, tutmak

charter contract
çarter sözleşmesi

charter flight
çarter uçuşu

charter member
kurucu üye

chartered
mukaveleli

chartered accountant
imtiyazlı muhasebeci

chartered company
ayrıcalıklı şirket

charterer
gemi kiralayan

chartering
gemi kiralama

chartreuse
sarımtırak açık yeşil ren

charwoman
gündelikçi kadın

chary
dikkatli, tedbirli, sakıngan

chase
peşine düşmek, kovalamak, kovmak, koşuşturmak, takip, kovalama, av

chaser
hafif içki

chasm
derin yarık, uçurum, büyük ayrılık

chassis
şasi

chaste
temiz, erden, iffetli, yalın, süssüz, basit, sade

chasten
yola getirmek, uslandırmak, aklını başına getirmek

chasteness
iffetli oluş, sade güzellik

chastise
acımasızca cezalandırmak, pataklamak, acımasızca suçlamak

chastisement
dayak, kötek, ceza verme

chastity
erdemlik, bekaret, iffet, namusluluk

chat
sohbet etmek, laklak etmek, muhabbet etmek, sohbet, muhabbet, hoşbeş

chat up
konuşarak tavlamaya çalışmak

chateau
şato

chatelaine
şato sahibi kadın

chattel
taşınabilir eşya, menkul eşya

chattel goods
menkul eşya

chattel mortgage
menkul rehin

chattel paper
taşıma belgesi

chatter
çene çalmak,sohbet etmek,gevezelik etmek,(diş/vb.) takırdamak,çene çalma,sohbet,gevezelik,laklak,çeren,takırdama,takırtı

chatterbox
geveze,şapır,ezme

chatterer
geveze,nakkal,çerenci,farfaracı

chatty
geveze,şapır,sirgep,çenebaz

chauffeur
özel şöför

chaulmoogra oil
şolmgra yağı

chauvinism
şovenizm, bağnaz ulusçuluk

chauvinist
şoven

chauvinistic
şoven, aşırı ulusçu

chaw
ağız dolusu, çiğnemek

cheap
ucuz, kolay, basit, asan, değersiz, kalitesiz, adi, elisıkı, cimri, ucuza, ucuz ucuz olarak, adice

cheap labour
ucuz emek

cheap money
ucuz para

cheap workforce
ucuz işgücü

cheapen
ucuzlamak, ucuzlatmak, itibarını düşürmek, alçaltmak

cheapjack
seyyar satıcı

cheapness
ucuzluk

cheapskate
pinti, cimri

cheat
dolandırıcı, dalavereci, hileci, kazıkçı, hile, aldatma, dolandırıcılık, dalavere, kazık, dolap, aldatmak, kazıklamak, dolandırmak, kandırmak, aldatmak, hile yapmak, (sınavda) kopya çekmek, atlatmak, kaçınmak, kurtulmak, (karısını/kocasını) aldatmak

cheat death
kefeni yırtmak

cheater
hilebaz,kelekbaz

check
kontrol,denetim,zapt,tutma,dizginleme,doğru işareti,inceleme,karşılaştırma,kontrol,emanet makbuzu,fiş,ekose desen/kumaş,hesap,fiş,(satranç) şah çekme,şah,kiş,(kumar) fiş,çek,kontrol etmek,gözden geçirmek,denetlemek,bakmak,tekşirmek,doğruluğunu araştırmak,incelemek,durdurmak,önlemek,engellemek,engel olmak,tutmak,yanına doğru işareti koymak,emanete vermek,vestiyere vermek,şah çekmek

check account
cari hesap, çek hesabı

check back
soruşturmak

check bank
çek keşide eden banka

check book
çek defteri

check character
denetim karakteri

check counter
kasa

check currency
vadesiz mevduat

check desk
muhasebe departmanı

check files
çek dosyaları

check gauge
ana mastar

check in
gelişini bildirmek, adını kaydettirmek

check list
kontrol listesi

check nut
kontra somun

check off
işaret koymak

check out
hesabı ödeyerek konakçıdan ayrılmak

check over
kontrol etmek

check rail
karşı ray, kılavuz ray, emniyet rayı

check register
çek defteri

check room
emanet eşya bürosu, vestiyer

check to bearer
hamiline çek

check to order
nama çek

check up on
araştırmak, soruşturmak

check valve
çek valfı, tek yönlü supap

checkback
soruşturma, araştırma

checkbook
çek defteri

checked
ekose desenli, kareli

checker
kontrolör, denetçi, dama, damalı yapmak, alacalı yamak

checkered
kareli

checkers
dama

checking
denetim, kontrol

checking account
çek hesabı

checklist
kontrol listesi

checkmate
(santranç) mat etmek, yenilgiye uğratmak, bozguna uğratmak, yenmek, (satranç) mat, bozgun, yenilgi, hezimet

checkout
ödeme yeri, kasa

checkpoint
trafik kontrol çekidi

checkpointing
denetim çekidi koyma

checkroom
vestiyer

checkup
çekap, sağlık yoklaması

cheddar
bir tür kaşar peyniri

cheek
yanak, yüzsüzlük, arsızlık, küstahlık

cheek by jowl
al takke ver külah

cheek muscle
yanak kası

cheek pouch
avurt

cheekbone
elmacık sümüğü

cheekiness
yüzsüzlük, arsızlık

cheeky
küstah, arsız, yüzsüz

cheep
cıvıltı, cıvıldamak

cheer
alkış, bağırış, neşe, keyif, bağırarak ya da alkışlayarak yüreklendirmek, alkışlamak, destekleyici şekilde bağırmak, umutlandırmak, yardım etmek, desteklemek, yüreklendirmek

cheer on
tezahürat yapmak

cheer up
neşelen(dir)mek, sevin(dir)mek

Cheer up!
Keyfine bak!, Geçmiş olsun!

cheerful
neşeli, şen, keyifli

cheerfully
neşeyle

cheerfulness
neşelilik, neşe

cheering
neşelendirici, alkış

cheerio
(İİ) selamet kal!,hoşça kal!,güle güle!

cheerleader
amigo

cheerless
sıkıcı, üzücü, keyifsiz, neşesiz

cheerlessness
neşesizlik

cheers
(İİ) şerefe!, (çınkada) hoşça kal!

cheery
neşeli, şen

cheese
peynir

Cheese it!
Kaç!

cheese mite
peynir kurdu, peynir akarı

cheese straws
peynirli çörek

cheese-paring
cimri, hasislik, cimrilik

cheesecake
peynirli kek

cheesecloth
tülbent

cheesemaking
peynircilik

cheesemonger
peynirci

cheesy
peynir gibi, peynirli

cheetah
çita

chef
şef, aşçıbaşı

chef-d'oeuvre
şaheser, baş yapıt

chela
kıskaç, mürit

chelate
çelat

chelation
çelatlama, kıskaçlama

chelonian
kaplumbağa

chem
kimyasal

chemic
kimyaya ait

chemical
kimyasal, kimyasal madde

chemical action
kimyasal etki

chemical agent
kimyasal ajan

chemical analysis
kimyasal analiz, kimyasal çözümleme

chemical bond
kimyasal bağ

chemical change
kimyasal değişme

chemical combination
kimyasal bileşme

chemical composition
kimyasal bileşim

chemical compound
kimyasal bileşik

chemical element
kimyasal element, kimyasal öğe

chemical energy
kimyasal enerji

chemical engineer
kimya mühendisi

chemical engineering
kimya mühendisliği

chemical equation
kimyasal denklem

chemical equilibrium
kimyasal denge

chemical equivalent
kimyasal eşdeğer

chemical extinguisher
kimyasal yangın söndürücü

chemical finish
apre

chemical formula
kimyasal formül

chemical fuel
kimyasal yakıt

chemical kinetics
kimyasal kinetik

chemical lead
saf kurşun

chemical means
kimyasal yollar

chemical mixture
kimyasal karışım

chemical properties
kimyasal özellikler

chemical reaction
kimyasal tepkime, kimyasal reaksiyon

chemical shift
kimyasal kayma

chemical symbol
kimyasal sembol, kimyasal simge

chemical treatment
kimyasal işlem

chemical warfare
kimyasal savaş

chemical weapon
kimyasal silah

chemise
kombinezon

chemise dress
kadın elbisesi

chemisette
bluz

chemisorption
kemisorpsiyon, kimyasal tutunma

chemist
kimyager, kimyacı, eczacı

chemistry
kimya

chemotherapy
kemoterapi, ilaçlarla tedavi

chemotropism
kemotropizm

chenille
tüylü saçak

cheque
çek

cheque account
çek hesabı

cheque to bearer
hamiline yazılı çek

chequebook
çek defteri

chequer
ekose deseni, damalı yapmak, ekose desenli yapmak

chequerboard
dama tahtası

chequered
kareli, ekose, damalı

cherish
sevmek, şefkat göstermek, hatırasında yaşatmak

cherish a serpent in one's bosom
koynunda yılan beslemek

cherish a viper in one's bosom
koynunda yılan beslemek

chernozem
çernozyom toprağı, kara toprak

cheroot
puro

cherry
kiraz,vişne,albalı,kiraz ağacı,kiraz rengi

cherry coal
yarı yağlı kömür

cherry pie
kirazlı turta

cherry red
kıpkırmızı

cherry stone
kiraz çekirdeği

chersonese
yarımada

chert
silisli şist

cherub
melek, güzel, masum yüzlü çocuk

cherubic
melek gibi, masum yüzlü

chervil
frenkmaydanozu

chess
satranç

chessboard
satranç/dama tahtası

chessman
satranç taşı

chest
sandık, kutu, göğüs, bağır, sine

chest cage
göğüs kafesi

chest cavity
göğüs boşluğu

chest of drawers
çekmeceli dolap

chesterfield
kanape

chestnut
kestane,şabalıt,kestane rengi,şabalıdı,keher,kestane ağacı,bayatlamış espri/hikaye

chesty
iri göğüslü, küstah

cheval glass
boy aynası

chevalier
şövalye

cheviot
şevyot, şevyot yünü

chevron
V biçiminde süs, kol şeridi, sırma

chevy
av, avlamak

chew
çiğnemek, çiğneme, çiğnenen tütün

chew over
hakkında düşünmek

chew the cud
düşünüp taşınmak, geviş getirmek

chew the rag
çene çalmak

chewing gum
çiklet, sakız

chewinggum
çiklet, sakız

chiasm
kiyasma

chibouk
çubuk

chic
şık, şıklık

Chicago
?ikago şehri

chicane
şike, hile, safsata, dalavere, hile yapmak

chicanery
hile, dalavere, safsata, düzen

chichi
gösterişli, süslü

chick
civciv, cüce, yavru kuş, güzel kız, piliç, yavru

chicken
piliç, tavuk, piliç eti, korkak

chicken broth
tavuk suyu

chicken feed
az para, kuş yemi

chicken hearted
tavşan yürekli, korkak

chicken livered
tavşan yürekli, korkak

chicken out
korkup vazgeçmek

chicken pox
suçiçeği

chicken run
kümes bahçesi

chickenfeed
çok az para, üç kuruş para

chickenhearted
korkak, yüreksiz, tabansız

chickpea
nohut

chicory
hindiba

chid
azarlamak

chide
azarlamak

chief
başkan, baş, amir, şef, reis, patron, baş, en önemli, ana

chief clerk
büro şefi, mağaza şefi

Chief Constable
Emniyet Müdürü, emniyet müdürü

chief engineer
başmühendis

chief executive
başkan

chief judge
başyargıç, mahkeme başkanı

chief justice
başyargıç

chief of staff
genelkurmay başkanı

chief of state
devlet başkanı

chief of the protocol
protokol şefi

chief office
merkez

chief part
başrol

chief prosecutor
başsavcı

chief public prosecutor
cumhuriyet başsavcısı

chief surgeon
başhekim

chief wrestler
başpehlivan

chiefly
başlıca, en çok

chieftain
reis,başçı,lider,kabile başçısı,serkerde,ataman,koçu,koçubaşı,kuldurbaşı,destebaşı

chieftain of the tribe
aşiret reisi

chieftaincy
kabile reisliği, başkanlık

chiffon
şifon

chiffonier
şifoniyer

chilblain
soğuk şişliği

child
çocuk, deneyimsiz, toy, çaylak, ürün, sonuç, çocuk

child bearing
doğum

child benefit
çocuk yardımı

child care
çocuk bakımı

child labour
çocuk çalıştırma

child language
çocuk dili

child prodigy
harika çocuk

child relief
çocuk yardımı

child's play
çocuk oyuncağı, kolay iş

childbearing
çocuk doğurma, doğum yapma, çocuk sahibi olma

childbed
lohusa yatağı, loğusalık

childbirth
çocuk doğurma, doğum

childhood
çocukluk, çocukluk dönemi

childish
çocuksu, çocuk gibi, çocukça, saçma

childishly
çocukça

childishness
çocuksuluk, çocukçalık

childless
çocuksuz

childlike
çocuksu

children
çocuklar

children insurance
çocuk sigortası

children's allowance
çocuk zammı

children's hour
sınalgıda çocuk sögeni

children's library
çocuk kütüphanesi

children's wear
çocuk giyimi

chile
bkz.chilli

Chile saltpetre
sodyum nitrat

chili
bkz.chilli

chiliad
bin, bin yıllık devre

chill
soğumak, soğutmak, ürpertmek, korkutmak, soğuk, titreme, ürperti, soğuk algınlığı, soğukluk, soğuk

chilli
kırmızı biber

chilliness
soğukluk, soğuk

chilling
soğuk

chilly
soğuk, serin

chime
zil/çan sesi, (saat/zil/vb.) çalmak

chime in
söze karışmak, lafa girmek

chimera
vehim, kuruntu, kâbus, ejderha

chimerical
hayali, imkânsız, anlamsız

chimney
baca, gaz lambası şişesi

chimney cap
baca külahı, baca şapkası

chimney corner
ocak başı, baca kenarı

chimney draught
baca çekişi

chimney piece
şömine tablası, ocak rafı

chimney pot
baca külahı

chimney rock
peribacası

chimney sweep
baca temizleyicisi

chimneypot
baca başlığı

chimneysweep
baca temizleyicisi

chimneysweeper
baca temizleyicisi

chimp
şempanze

chimpanzee
şempanze

chin
çene

chin-chin
selam!, merhaba, şerefe!

china
çini, porselen

China aster
pat çiçeği, meydan güzeli

China bark
kınakına

china clay
kaolin, arıkil

china closet
tabak dolabı

Chinaman
Çinli

chinatown
Çin mahallesi

chinaware
çin işi, çini/porselen eşya

chinch
tahtakurusu

chinchilla
çinçilla

chine
benekli,desenli,belsümüğü,dağ sırtı

Chinese
Çinli, Çince

Chinese arborvitae
doğu mazısı

Chinese binary
sütun ikili

Chinese cabbage
Çin lahanası

Chinese lantern
körüklü fener, şeytan feneri

Chinese wall
Çin seddi, geçilemez engel

chink
yarık, çatlak, Çinli

chinook
şinuk

chinstrap
miğfer kayışı

chintz
basma kumaş

chintz calender
şintz kalenderi

chintz effect
parlatma efekti

chinwag
gevezelik, çene

Chios
Sakız Adası

chip
küçük parça, kırıntı, yonga, iz, çentik, çizik, yarık, cips, mikroçip, yontmak, çentmek, küçük bir parça koparmak, yontulmak, çentilmek, (patates/vb.) doğramak

chip basket
hasır sepet

chip breaker
talaş kalemi, yonga bıçağı

chip hat
hasır şapka

chip in
söze karışmak, lafa girmek, iştirak etmek

chip pan
fritöz

chipmunk
küçük Amerika sincabı

chipper
canlı, şevkli, sohbet etmek

chipping
çakıltaşı

chippy
serçe, ufak sincap

chirograph
el ile yazılmış vesika

chirography
el yazısı

chiromancy
el falı

chiropodist
pedikürcü

chiropody
ayak bakımı

chirp
cıvıltı, cıvıldamak

chirpy
neşeli, şen şakrak, cıvıl cıvıl

chirr
bazı böceklerin ötüşü

chirrup
cıvıltı

chisel
keski, oymak, yontmak, dolandırmak, (out of ile) kazıklamak

chisel bit
düz matkap ağzı, keski ucu

chisel steel
keski çeliği

chit
küçük çocuk, küstah, saygısız ve yaygaracı kadın

chitchat
sohbet, muhabbet, laklak

chitin
kitin

chitterling
bumbar

chivalrous
şövalyelikle ilgili, yiğit, yürekli, kahraman, ince, kibar, mert, cömert, yardımsever

chivalry
şövalyelik, yiğitlik, yüreklilik, kahramanlık, incelik, kibarlık

chive
frenksoğanı

chivy
avlamak, rahatsız etmek

chloral
kloralhidrat, kloral

chlorate
klorik asit tuzu

chlorate of zinc
lehim suyu

chloric
klorik

chloric acid
klorik asit

chloride
klorür

chloride of lime
kalsiyum klorür, kireçkaymağı

chlorinate
klorlamak

chlorinated
klorlu

chlorination
klorlama

chlorine
klor

chlorite
klorit

chloroform
kloroform

chlorophyll
klorofil

chloroplast
kloroplast

chlorosis
sarılık

chlorous
kloröz

choc-ice
çikolata kaplı dondurma

chock
takoz, takoz koymak, tıkamak

chock-a-block
tıka basa dolu, tıklım tıklım, hıncahınç

chock-a-block full with
ağzına kadar dolu

chock-full
ağzına kadar dolu

chocolate
çikolata

choice
seçme, seçim, seçenek, tercih, seçilen/seçilmiş kişi/şey, seçkin, çok iyi, kaliteli

choiceness
seçkinlik, nefaset

choir
koro, koro üyelerinin yeri

choir master
koro yönetmeni

choke
boğmak, boğulmak, tıkamak, tıkanmak, tıkabasa doldurmak, boğma, boğulma, kodes

choke back
(duygularını) eğleçlemek, zapt etmek, menetmek

choke coil
şok bobini, tıkama bobini

choke down
aceleyle yemek, (duygularını) eğleçlemek

choke off
ekmek, atlatmak, kurtulmak, eğleçlemek

choke up
tıkanmak

choker
boğan şey/kimse, dik yaka

choky
boğucu, hapishane

choler
safra, öd, öfke

cholera
kolera

cholera bacillus
kolera basili

choleric
sinirli, çabuk kızan

cholesterol
kolesterol

chondrite
kondrit, kumlu göktaşı

chondroid
kıkırdak gibi

chondrule
kondrul, gökkumu

choose
seçmek, uygun görmek, yeğlemek, karar vermek

chooser
seçen kimse

choosy
güç beğenen, titiz, müşkülpesent

chop
(balta/vb.ile) kesmek, yarmak, kıymak, doğramak, dilmek, (plan/vb.) baltalamak, (balta/vb.) vuruşu, vuruş, darbe, (deniz) çırpıntı, pirzola, külbastı, damga, mühür, kalite, derece, aynı kalitede mallar, çene

chop off
kesmek, budamak

chop up
doğramak, kıymak

chop-chop
çabucak, hemencecik

chophouse
et lokantası

chopper
balta, satır, dikuçar, helikopter, motosiklet, ç, dişler

chopping
iri yapılı, kesme, yarma, değişiklik

chopping block
kütük, et kütüğü

chopping board
et tahtası

chopping knife
et baltası

choppy
(deniz) çırpıntılı, dalgalı, (rüzgâr) değişken

chopstick
Çinlilerin kullandığı yemek çubuğu

choral
koro ile ilgili

choral society
koro

chorale
koral, ilahi beste

chord
tel, tel, akor, kiriş

chordate
omurgalı, omurgalı (hayvan)

chore
angarya, ufak gündelik işler

Chorea
Kore

choreographer
koreograf, bale direktörü

choreography
koreografi

choriamb
dört heceli bir ölçü

choric
koro ile ilgili

chorion
ceninin dış zarı, koryon

chorister
koro üyesi, koro şefi

choroid
damarkatman, koroit

choroid coat
damarkatman, koroit

chortle
gülmek, kıkırdamak, kahkaha

chorus
koro, nakarat, uğultu, aynı anda şarkı söylemek/konuşmak

chorus girl
kabare kızı

chough
kızılca karga

chouse
hile, dolandırmak

chow
yiyecek

chowder
balıklı sebze çorbası

chrestomathy
krestomati

Christian area
miladi tarih

Christmas rose
kara çöpleme

chroma
renk parlaklığı

chromate
kromat

chromatic
kromatik, renkser, renklerle ilgili

chromatic aberration
kromatik sapınç, renk sapması

chromatic scale
kromatik gam

chromatic sensitivity
renk duyarlığı

chromaticity
kromatiklik, renkserlik

chromatics
kromatik, renk bilgisi

chromatid
kromatit

chromatin
kromatin

chromatography
kromatografi

chrome
krom

chrome green
krom yeşili

chrome steel
kromlu çelik

chromic
kromla ilgili, kromlu

chromic acid
krom asidi

chromic oxide
krom oksidi

chrominance
krominans, renklilik

chromite
kromit

chromium
krom

chromium plating
krom kaplama

chromium-plate
kromlamak, krom kaplamak

chromize
kromlamak

chromo-
(önek) renk-, kromo-

chromogen
kromogen, kromojen

chromophore
kromofor, renkyapan

chromoplast
kromoplast

chromosome
kromozom

chromosome number
kromozom sayısı

chromosphere
kromosfer, renkyuvarı

chronic
süreğen, müzmin, kronik, (İİ) berbat, rezil, çok kötü

chronic unemployment
kronik işsizlik

chronicle
kronik, vakayıname, kroniğini çıkarmak

chronicler
tarihçi

chronogram
kronogram

chronograph
kronograf

chronological
kronolojik, zamandizinsel

chronological age
dallık yaşı

chronologically
kronolojik olarak, tarih sırasıyla

chronologize
kronolojik olarak düzenlemek

chronology
kronoloji, zamandizin

chronometer
kronometre, süreölçer

chronometry
kronometri

chrysalis
krizalit

chrysanthemum
kasımpatı, krizantem

chrysolite
zebercet

chrysoprase
yeşilimsi kuvars taşı

chub
tatlı su kefalı, sarı balık

chubby
tombul,dobişko,kök

chuck
atmak, fırlatmak, dışarı atmak, sepetlemek, vazgeçmek, bırakmak, terketmek

chuck out
dışarı atmak, sepetlemek

chuck sth in
işini bırakmak, yapmaktan vazgeçmek

chucker-out
fedai

chuckle
kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, kıkırdama

chucklehead
budala kimse, ahmak

chuffed
memnun

chug
(motor) pat pat etmek, teklemek

chum
iyi arkadaş, ahbab

chummy
samimi, arkadaş canlısı

chump
odun,takoz,salak,aptal,pirzola,sümüklü et

chunk
iri parça, büyük miktar

chunky
bodur ve tıknaz,gödek,gebeş

churl
hödük,pezevenk

churlish
kaba, ters, aksi

churn
yayık, yayıkta tereyağı yapmak, çalkalamak, çalkalanmak

churn out
bol miktarda öndürmek

chute
küçük çağlayan, oluk, paraşüt

chute trap
oluk sürgüsü

chutney
bir tür acı sos

chutzpa
cüret, küstahlık

chyle
keylüs, kilüs

chyme
kimüs

cicada
ağustosböceği, orakböceği

cicatrice
sikatris, yara izi

cicatrize
iyileşmek, iyileştirmek, kabuk bağlamak

cicero
katrat

cicerone
turist rehberi

cider
elma şarabı, elma şırası

cider press
elma cenderesi

cigar
puro

cigar box
puro kutusu

cigar case
puro tabakası

cigar lighter
sigara yakacağı, çakmak

cigaret
bkz.cigarette

cigarette
sigara,çilim

cigarette advertising
sigara reklamı

cigarette case
sigara tabakası

cigarette end
izmarit

cigarette holder
sigara ağızlığı

cilia
kirpikler

ciliary
kirpiksi

ciliated
kirpikli

cilice
yapağıdan dokunmuş kumaş

Cilicia
Kilikya, Adana bölgesinin eski ismi

cilium
kirpik

cimmerian
kasvetli, kapanık

cinch
kolay iş, çocuk oyuncağı, kesin şey, garanti

cinchona
kınakına

cincture
kuşak, kemer, pervaz, kuşak dolamak

cinder
kor, köz

cinder concrete
cüruflu beton

cinderella
külkedisi

cine camera
kamera

cineaste
sinema meraklısı

cinema
sinema

Cinemascope
Sinemaskop

cinematic
sinematik

cinematograph
sinematograf, sinema makinesi

cinematographic
sinematografik

cinematography
sinematograf, sinemacılık

Cinerama
Sinerama

cineraria
bileşikgillere ait bir bitki

cinerarium
yakılan ölünün küllerinin muhafaza edildiği yer

cinerator
ölülerin yakıldığı fırın

cinnabar
zincifre, sülüğen

cinnamon
tarçın

cinque
(iskambil) beşli

cinquefoil
beşparmakotu, kurtpençesi

cipher
sıfır, şifre

cipher code
şifre kodu

cipher key
şifre anahtarı

cipher message
şifreli mesaj

cipolin
yeşil mermer

Cirassian
Çerkezce

circa
tahminen, dolayında, yaklaşık

circadian
yirmi dört sögenlik

Circassian
Çerkez

circe
tehlikeli büyücü kadın

circinate
halka şeklinde

circle
çember, daire, halka, çevre, (tiyatro/vb.) balkon, çember içine almak, daire içine almak, daire biçiminde hareket etmek, çember çizmek, çevresini dolaşmak

circle brick
kemer tuğlası

circle of curvature
eğrilik çemberi

circle of trade
iş sahası

circlet
(taç/bilezik/kolbak/kolye/vb.) halka şeklinde süs eşyası

circuit
dolaşma, devir, tur, çevre, halka, daire, çıngı devresi, gezi, tur, ziyaret, ring seferi, tur, devre, çevrim

circuit board
devre levhası

circuit breaker
şalter, devre kesici

circuit court of appeal
gezici temyiz mahkemesi

circuit diagram
devre şeması

circuitous
dolambaçlı, kıvrımlı, dönemeçli

circular
dairesel, dolambaçlı, genelge

circular arch
daire kemer

circular letter
sirküler, genelge

circular letter of credit
kredi mektubu

circular lever
küresel düzeç

circular note
tamim, sirküler nota, sirküler mektubu

circular ring
dairevi halka

circular saw
yuvarlak testere

circular vault
dairevi kemer

circularization
tamim etme

circularize
tamim etmek, sirküler yollamak

circulate
dolaşmak, dolaştırmak, yaymak, yayılmak

circulating
devreden, dolaşan, devir, dolaşım

circulation
dolaşım, kan dolaşımı, dolaşma, yayılma, tiraj, baskı sayısı

circulation capital
döner sermaye

circulator
devir ettirici

circulatory
dolaşımla ilgili

circulatory system
dolaşım jüyesi

circumambient
etrafını çeviren

circumambulate
etrafını dolaşmak

circumcise
sünnet etmek

circumcision
sünnet

circumcision feast
sünnet düğünü

circumference
çember, çevre

circumferential
çevresel

circumflex
düzeltme/uzatma imi

circumfluous
etrafı su ile çevrilmiş

circumfuse
etrafına dökmek (su)

circumjacent
etraftaki, çevredeki

circumlocution
dolambaçlı söz, yuvarlak ifade

circumnavigate
etrafını dolaşmak

circumnavigation
etrafını dolaşma

circumnavigator
(gemiyle) dünya turu yapan kimse

circumnutate
çeşitli yönlere kıvrılmak

circumpolar
dolaykutupsal

circumpolar star
batmayan yıldız

circumscribe
çevresini çizmek, sınırlamak

circumscription
çevresine çizgi çizme, kuşatma, daire içine alma

circumsolar
güneşin etrafında dönen, güneşe yakın

circumspect
dikkatli, önemli

circumspection
dikkatlilik, sakınganlık, öngörü

circumspectly
dikkatle

circumstance
durum, koşul

circumstances
durumlar, koşullar, mali durum

circumstantial
duruma bağlı, ayrıntılı

circumstantial evidence
ikinci derecede deliller

circumstantiate
ayrıntılarıyla açıklamak

circumvent
-den kaçmak, kaçınmak, atlatmak

circumvention
tuzağa düşürme

circumvolution
bir merkez etrafında dönüş, döndürme

circus
sirk, alan, meydan

cirque
sirk, buzyalağı

cirque glacier
sirk buzulu, buzyalağı buzulu

cirrhosis
siroz

cirrocumulus
sirokumulus, yumakbulut

cirrostratus
sirrostratüs, tülbulut

cirrus
sirüs bulutu

cissoid
sissoid, sarmaşık eğrisi

cissy
bkz.sissy

cist
taş tabut

cistern
sarnıç

cistern barometer
hazneli barometre

citadel
kale

citation
geldiri, celpname, alıntı, iktibas

cite
mahkemeye çağırmak, celpname göndermek, bahsetmek, adından söz etmek, örnek olarak vermek/göstermek

citified
şehir hayatına uymuş, şehirleşmiş

citify
kentleştirmek

citizen
vatandaş, yurttaş

citizenry
bütün vatandaşlar

citizenship
vatandaşlık, yurttaşlık

citrate
sitrat

citric
sitrik, ekşi

citric acid
sitrik asit

citrine
açık sarı, limon sarısı

citron
ağaçkavunu

citrus
turunçgillerle ilgili

citrus fruits
narenciye

city
kent, şehir

city council
şehir meclisi

city father
kent yöneticisi

city hall
belediye, belediye binası

city manager
belediye başkanı

city planning
şehir planlama

city state
site kent, şehir devleti

civet
misk kedisi

civic
şehirle ilgili, kentsel, yurttaşlıkla ilgili

civic centre
kent merkezi

civics
yurttaşlık bilgisi

civil
sivil, uygar, medeni, kibar, nazik

civil administration
sivil idare

civil aviation
sivil havacılık

civil case
hukuk davası

civil code
medeni kanun

civil commotion
halk ayaklanması

civil defence
sivil savunma

civil disobedience
kanunlara itaat etmeme

civil engineer
inşaat mühendisi

civil engineering
inşaat mühendisliği

civil government
sivil idare

civil law
medeni hukuk

civil liberties
insan hakları

civil life
sivil yaşam

civil marriage
medeni nikâh

civil population
sivil halk

civil rights
vatandaşlık hakları

civil servant
devlet memuru

civil service
devlet memurluğu, devlet hizmeti, kamu görevi

civil state
medeni hal

civil suit
hukuk davası

civil tribunal
hukuk mahkemesi

civil war
iç savaş

civil year
mali yıl

civil-spoken
nazik, terbiyeli

civilian
sivil

civilian life
sivil yaşam

civilian population
sivil halk

civility
incelik, nezaket, kibarlık

civilization
uygarlık, medeniyet, uygarlaştırma, uygarlaşma, modern toplum

civilize
uygarlaştırmak, uygarlaşmak

civilized
medeni, uygar, sosyal

civvies
sivil elbise

clabber
katık

clack
tıkırdamak, tıkırdatmak, tıkırtı

clad
bürünmüş, kaplanmış, örtünmüş

cladding
plakaj, giydirme

claim
hak talep etmek, almak, sahip çıkmak, iddia etmek, istek, talep, hak, iddia

claim for damages
zarar ve ziyan talebi

claim for indemnity
tazminat talebi

claimable
hak talep edilebilir

claimant
talep sahibi, davacı

clairvoyance
geleceği görebilme gücü

clairvoyant
geleceği görebilen

clam
deniztarağı, (up ile) gıkını çıkarmamak, susmak

clam up
gıkını çıkarmamak, susmak

clamant
gürültülü, ısrarlı

clamber
tırmanmak

clammy
nemli, yapışkan ve soğuk

clamor
bkz.clamour

clamorous
gürültülü, patırtılı, yaygaracı

clamour
gürültü, patırtı, yaygara, yaygara koparmak

clamp
mengene, kenet, kıskaç, mengeneyle sıkıştırmak

clamp bolt
kelepçe cıvatası

clamp down on
daha sıkı olmak, sınır koymak, menetmek

clamp-on
kenetlenme

clampdown
resmi kısıtlama, sınırlama, önleme

clamping
bağlama, kenetleme

clamshell
çift çeneli kova

clan
klan, oymak, kabile, boy, büyük kodak

clandestine
gizli, el altından yapılan, gizli kapaklı

clandestine meeting
gizli toplantı

clandestine worker
kaçak işçi

clang
çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama

clanger
büyük hata, gaf

clangour
madeni ses

clank
şakırtı, şıkırtı, şakırdamak, şakırdatmak

clannish
(türküm) ayrılıkçı

clansman
klan üyesi kimse

clap
(el) çırpmak, alkışlamak, dostça vurmak, koyuvermek, gönderivermek, postalamak, alkış, alkışlama, gürleme, yavaş vurma, (the ile) belsoğukluğu

clapboard
tahta kaplama, ahşap

clapper
çan tokmağı

clappers
şakşak

clapping
alkış sesi, alkış

clapstick
şakşak

claptrap
zırva, saçmalık, hikâye, boş laf

claque
verginli şakşakçılar türkümü

claret
kırmızı şarap, kırmızı şarap rengi

clarification
arıtma, temizleme, açıklama

clarifier
durultucu

clarify
açıklamak, açıklık getirmek, aydınlatmak, açıklanmak, anlaşılır olmak, aydınlanmak, arıtmak

clarinet
klarnet

clarinetist
klarnetçi

clarion
boru sesi, yüksek ses, boru

clarity
açık seçiklik, anlaşılırlık, berraklık, açıklık

clary
adaçayı

clash
çarpışmak, çatışmak, (renk) uymamak, gitmemek, çatışmak, aynı zamana denk gelmek, gürültü yapmak, gürültü, patırtı, çatışma

clasp
toka, kopça, kavrama, sıkı sıkı tutma, tokalamak, kopçalamak, sıkıca tutmak, kavramak

clasp knife
sustalı çakı

clasp one's hands
ellerini kavuşturmak

class
toplumsal sınıf, sınıf, zümre, tabaka, (okul) sınıf, ders, çeşit, tür, sınıf, sınıflandırmak

class book
okul kitabı, yoklama defteri

class consciousness
sınıf bilinci

class distinction
sınıf farkı

class price
en yüksek fiyat

class struggle
sınıf mücadelesi

class war
sınıf mücadelesi

classic
klasik, birinci sınıf, klasik, bilinen, tipik, klasik yapıt, klasik

classical
klasik

classical music
klasik müzik

classicism
klasisizim

classicist
klasik biçim yanlısı

classicize
klasikleştirmek

classifiable
sınıflandırılabilir

classification
sınıflama, bölümleme, tasnif, sınıflandırma

classified
sınıflandırılmış, bölümlenmiş, tasnif edilmiş, (askeri bilgi/vb.) gizli

classified ad
küçük gazete ilanı

classified advertisements
küçük ilanlar

classifier
klasifikatör, kümeleyici

classify
sınıflandırmak

classless
(toplum) sınıfsız, sınıf farkı olmayan, hiç bir özel ya da toplumsal sınıfa bağlı olmayan, sınıfsız

classless society
sınıfsız toplum

classmate
sınıf arkadaşı

classroom
sınıf, derslik

classroom teacher
sınıf öğretmeni

classy
şık

clastic
klastik

clastic rocks
klastik kaya, mekanik tortul kaya

clastic sediment
klastik tortu, kırıntı tortu

clatter
tangırdamak, tangırtmak, tangırtı

claudication
topallama

clause
cümlecik, yantümce, madde, fıkra

clause of statement
bildirme tümcesi

clauses of reason
neden cümlecikleri, sebep cümlecikleri

claustrophobia
kapalı yer korkusu, klostrofobi

clavichord
klavsen

clavicle
köprücüksümüğü

clavier
klavye

claviform
çomak şeklinde

claw
pençe, kıskaç, pençelemek, tırmalamak

claw clutch
kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama

claw coat
frak

claw coupling
kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama

claw hammer
çatal çekiç, tırnak çekici

claw hatchet
çatallı balta

clay
kil

clay blanket
kil örtü

clay content
kil muhtevası

clay dam
kil baraj

clay fraction
kil fraksiyonu

clay layer
kil tabakası, kil katmanı

clay mud
kil çamuru

clay pigeon
suni güvercin

clay pipe
toprak künk

clay pit
kil ocağı

clay schist
killi şist

clay seam
kil damarı

clay slate
killi şist

clay soil
killi toprak

clay stratum
kil tabakası

clay tile
künk

clayey
killi, balçıklı

clayish
kil gibi

claymore
kılıç

clean
temiz, kullanılmamış, yeni, namuslu, masum, temiz, düzgün, adil, kurallara uygun, net, başarılı, boş, tam anlamıyla, bütünüyle, temizlemek, temizlenmek, (hayvan) iç kılganlarını çıkartmak, sakatatını çıkartmak, içini temizlemek, temizleme, temizlik

clean bill of lading
temiz konşimento

clean letter of credit
temiz akreditif

clean out
temizlemek, ayıklamak, seçmek, silip süpürmek

clean sweep
tam temizlik, köklü değişim, tam zafer

clean up
temizlemek, çok kâr etmek, vurgun vurmak

clean-bred
safkan

clean-cut
biçimli, düzgün, belirgin, kesin, iyi yontulmuş

clean-handed
suçsuz, günahsız

clean-limbed
çakı gibi, dalyan gibi

cleaner
temizlik işçisi, temizlikçi, temizleyici

cleaner's
temizleyici dükkânı

cleaner's naphtha
benzin

cleaning
temizleme

cleaning brush
temizleme fırçası

cleaning supplies
temizlik malzemesi

cleaning woman
temizlikçi kadın

cleanliness
temizkârlık,selikalılık,selika,temizlik

cleanly
temiz,temizliğe dikkat eden,temizkâr,selikalı,pakize,temiz bir biçimde

cleanse
(yara/vb.) temizlemek

cleanser
temizlik maddesi

cleansing
temizleyici

clear
açık, parlak, berrak, açık, anlaşılır, net, belirgin, anlayışlı, kolayca kavrayan, emin, kararlı, suçsuz, belasız, açık, engelsiz, tehlikesiz, boş, masum, temiz, arı, saf, lekesiz, açık, belirgin, ortada, aşikâr, açıkça net bir şekilde, tamamen, uzağa, uzakta, dışarı, temizlemek, açmak, aklamak, değmeden geçmek, aşmak, resmi izin vermek, (borç) temizlemek, ödemek

clear away
temizlemek, toplamak, kaldırıp götürmek

clear off
çekip gitmek, kaçmak, sıvışmak, borç ödemek

clear out
sıvışmak, tüymek, tertemiz etmek, çekilip gitmek

clear syrup
beyaz şurup

clear the air
sürtüşmeyi gidermek, gerginliği gidermek

clear the line
çınkayı meşgul etmemek, hattı açık tutmak

clear up
(hava) açılmak, çözümlemek, halletmek

clear violation
açıkça ihlal

clear-cut
biçimli, düzgün, açık ve net, kesin, keskin hatlı

clear-headed
anlayışlı, mantıklı

clear-sighted
keskin gözlü, mantıklı

clearance
(gemi/vb.) geçiş izni, temizleme, açıklık yer

clearance sale
tasfiye satışı

clearheaded
iyi düşünen, anlayışlı

clearing
(orman) açıklık, meydan, ağaçsız yer

clearing bank
ciro bankası

clearing office
takas bürosu

clearing system
takas jüyesi

clearinghouse
kliring odası, takas odası

clearly
açık bir biçimde, açık seçik, açıkça, şüphesiz, kesinlikle, düpedüz

clearness
açıklık

clearout
tepeden tırnağa temizleme

clearstarch
kolalamak

cleat
koçboynuzu, kama, takoz, kelepçe, mandal

cleavage
yarma, yarık, çatlak, bölünme, memelerin arasındaki boşluk

cleave
yarmak, bölmek

cleaver
kasap satırı

cleavers
yoğurtotu

clef
anahtar

cleft
yarık, çatlak, yarık, çatlak

cleft foot
çift tırnaklı ayak

cleft graft
kalem aşısı

cleft palate
yarık damak

cleft sentence
ayrık tümce

cleistogamic
öz özüne döllenen

clematis
akasma, yabanasması

clemency
acıma, merhamet, (hava) yumuşaklık

clement
merhametli, yufka yürekli, (hava) yumuşak

clench
(diş/el/vb.) sıkmak, sımsıkı kapamak, sıkıca kavramak

clepsydra
su saati

clerestory
asma kat

clerical costs
personel giderleri

clerical error
yazı hatası

clerical work
büro işi

clerk
yazman, kâtip, tezgâhtar, satıcı

clerkship
kâtiplik, yazmanlık

clever
akıllı, zeki, usta, becerikli, parlak

clever dick
ukala dümbeleği

cleverness
akıllılık, zekilik, maharetlilik

clevis
kenet demiri, çatal

clew
yumak, topak, kuka, ipucu, yumak yapmak, sarmak

cliche
basmakalıp söz, beylik laf

click
tıkırtı, tıkırdamak, tıkırdatmak, anlaşılmak, çakılmak, başarılı olmak, tutulmak

click beetle
taklaböceği

client
müşteri, alıcı, müvekkil

clientele
müşteriler, müşteri

cliff
uçurum

cliffhanger
büyük çekişme, heyecanlı yarış, (ünalgı/sınalgı) en heyecanlı yerinde kesilen dizi, arkası yarın

climacteric
buhranlı yaş devresi

climacterical
buhranlı devreye ait

climactic
(heyecan/vb.) doruğa ulaştıran

climate
iklim, ortam, hava

climatic
iklimsel

climatic change
iklim değişimi

climatic zone
iklim bölgesi

climatology
klimatoloji, iklimbilim

climax
en heyecanlı bölüm, orgazm, en heyacanlı çekide ulaşmak, doruğa ulaşmak

climb
tırmanmak, çıkmak, yükselmek, tırmanış, tırmanma, yokuş

climb down
alttan almak, inmek, vazgeçmek

climb the walls
aklı başından gitmek

climbable
tırmanılabilir

climber
tırmanıcı, dağcı, toplumda yükselmek isteyen kişi

climbing
tırmanıcı, tırmanma

climbing root
tırmanıcı kök

clime
iklim, diyar

clinch
sarılma, kucaklaşma, perçinlemek, halletmek, çözümlemek, sarılmak, kucaklaşmak

clincher
perçinleme çivisi

cling
yapışmak, sıkı sıkı tutmak, bırakmamak

cling like a leech
sülük gibi yapışmak

clinging
(giysi) yapışan, sıkan, dar, çok bağlı, kopamayan, yapışan

clingstone
etşeftalisi

clingy
yapışkan

clinic
klinik

clinical
klinik, soğuk, ilgisiz, umursamaz

clinical thermometer
tıbbi termometre

clinicar
gezici klinik

clinician
klinisyen

clink
çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama, kodes

clinker
klinker, sert tuğla, dışık, cüruf, cüruf oluşturmak

clinometer
klinometre, eğimölçer

clip
ataş,sıkaç,toka,klips,kıskaç,sancak,şarjör,kesme,kırılma,darbe,(ataş/vb.ile) tutturmak,kesmek,kırkmak,vurmak

clip joint
kötü şöhretli gece kulübü

clip sb's wings
ayağına bağ olmak

clipboard
raptiyeli yazı altlığı

clipped compound
kesintili birleşik

clipper
sürat teknesi, hızlı at, kırpma makası

clippers
kırpma makası

clipping
kesilen şey, kesik, kupür

clique
klik, hizip

cliquish
hizipçi

clit
klitoris, bızır

clitellum
semer

clitoris
klitoris, dılak, bızır

cloaca
lağım

cloak
pelerin, perde, paravana, gizlemek, örtmek, saklamak

cloak-and-dagger
casusluk ile ilgili

cloakroom
vestiyer, tuvalet

clobber
pataklamak,marizlemek,yenmek,haklamak,sürekli ve acımasız saldırılar yapmak,paltar,giyim,birkese mahsus şeyler

cloche
çan şeklinde şapka, kloş

clock
masa/duvar saati, hız göstergesi, hızölçer, sögen tutarak süresini ölçmek

clock face
saat kadranı

clock in
işe başlamak, işe geliş sögenini kaydetmek

clock out
işten çıkmak, işten çıkış sögenini kaydetmek

clock radio
saatli ünalgı

clock tower
saat kulesi

clock up
kaydetmek, katetmek

clocked
süslü

clockmaker
saatçi

clockwise
saat yelkovanı yönünde

clockwork
saati çalıştıran düzenek

clod
(kil/vb.) toprak, aptal, salak

cloddishness
aptallık

clodhopper
hödük, andavallı, kıro

clodhopping
kaba, hödük, dangıl dungul

clog
nalın, takunya, tıkamak, tıkanmak

clone
klon

clonus
klonüs, ihtilaç

clop
nal sesi

cloque
klog, kabarcıklı krep, klog, kabarcıklı krep

close
kapatmak, kapanmak, eylemi durmak, eylemini durdurmak, birleşmek, birleştirmek, son vermek, son, bitim, sonuç, nihayet, katedral alanı, yakın, samimi, sık, az aralıklı, dar, sınırlı, dikkatli, titiz, (hava) sıkıntılı, boğucu, havasız, kapalı, az farklı, hemen hemen eşit, ketum, ağzı sıkı, eli sıkı, cimri, hasi, yakın, yakından, yakına

close a bank account
banka hesabını kapamak

close call
kıl payı kurtuluş

close circuit
kapalı devre

close down
kapamak, tasfiye etmek, kapanmak

close fitting
dar, sıkı

close friend
yakın arkadaş

close in
sarmak, kuşatmak, (günler) kısalmak

close in on
yaklaşmak

close of the year
yıl sonu

close on
hemen hemen

close out
tasfiye etmek

close relative
yakın akraba

close resemblance
yakın benzerlik

close shave
paçayı zor kurtarma, sinek kaydı tıraş

close shot
yakın plan, göğüs çekimi

close the books
defterleri kapatmak

close up
kapatmak, tıkamak, engellemek, kapanmak, şıkışmak

close-grained
sık taneli, ince taneli

close-knit
çok yakın, ayrılmaz

close-set
birbirine yakın

closed
kapalı

closed bidding
kapalı usulle teklif

closed circuit
kapalı devre

closed circuit television
kapalı devre sınalgı

closed community
kapalı toplum

closed cycle
kapalı devre, kapalı çevrim

closed economy
kapalı ekonomi

closed path
kapalı yol

closed session
gizli celse, gizli oturum

closed shop
yalnız sendika üyelerini çalıştıran işyeri

closed vowel
kapalı ünlü

closefisted
cimri, pinti

closely
yakından

closeness
yakınlık, sıklık, darlık

closet
gömme dolap, tuvalet, küçük oda

closing
kapama

closing date
kapanış tarihi

closing entry
kapanış maddesi, kapanış kaydı

closing of an account
hesabı kapatma

closing price
kapanış fiyatı

closing speech
kapanış konuşması, son konuşma

closing time
kapanış zamanı

closure
kapatma, kapanma, son, tartışmayı kesip oylamaya koyma

clot
pıhtı, aptal, salak, sersem, pıhtılaşmak

cloth
kumaş, bez, örtü

cloth binding
bez cilt

cloth finishing
kumaş apresi

cloth fulling
kumaş dinkleme

cloth milling
kumaş dinkleme

cloth printing
kumaş baskısı

cloth roller
kumaş roliği

cloth waste
kumaş telefi

cloth-bound
bez ciltli, bez kaplı

clothe
giydirmek

clothes
giysi,giyim,elbise,paltar,libas,eğin,üst baş

clothes basket
çamaşır sepeti

clothes hanger
elbise askısı

clothes moth
güve

clothes peg
çamaşır mandalı

clothes press
çamaşır dolabı, elbise dolabı

clotheshorse
çamaşır kurutma askısı

clothesline
çamaşır ipi

clothespin
mandal

clothespress
çamaşır dolabı, ütü makinesi

clothier
kumaşçı

clothing
giyecek, giyim, kıyafet

clothing industry
konfeksiyon sanayii

clotting
pıhtılaşma

cloud
bulut, karaltı, gölge, küme, korku ya da üzüntü kaynağı olan şey, bulutlanmak, bulandırmak, karıştırmak

cloud chamber
sis odası

cloud chart
bulut haritası

cloud cover
bulut örtüsü

cloud layer
bulut tabakası

cloud-capped
bulutla kaplanmış

cloudburst
ani bastıran şiddetli yağmur, sağanak

clouded
bulutlu, bulanık

cloudiness
bulutluluk

cloudless
bulutsuz

cloudy
bulutlu, bulanık

clout
darbe,yumruk,nüfuz,torpil,bulaşık bezi,cındır,vurmak,patlatmak,yapıştırmak,çakmak

clove
karanfil, sarımsak dişi

clover
yonca

cloverleaf
yonca yaprağı

cloverleaf junction
yonca yaprağı (kavşak)

clown
palyaço, soytarı, şaklaban, maskara, soytarılık etmek, maskaralık etmek

clownery
soytarılık, fars

cloy
bıkkınlık vermek, gına getirmek, içini bayıltmak

cloying
iğrenç

club
kulüp, dernek, sopa, golf sopası, sinek, sopa ile vurmak/dövmek

club car
büfeli vagon

club fee
kulüp aidatı

club moss
kurtayağı

club of the rich nations
zenginler kulübü

club together
masrafı paylaşmak, bir araya gelmek

clubby
girişken, girgin

clubfooted
yumru ayaklı

clubhouse
(spor/vb.) kulüp binası

clubman
kulüp üyesi

cluck
gıdaklama, gıdaklamak

clue
ipucu

clue in
ipucu vermek

clump
küme, yığın, ayak sesi, ayak patırtısı, tok ses, ağır ve gürültülü adımlarla yürümek

clumsiness
hantallık, sakarlık

clumsy
beceriksiz, sakar, biçimsiz

cluster
salkım, demet, küme, türküm, kümelenmek, bir araya gelmek, toplamak, kümelemek, bir araya getirmek, toplamak

clutch
kavramak, sıkıca tutmak, sarmak, kavrama, tutma, pençe, debriyaj, kavrama

clutch brake
kavrama eğleci, debriyaj eğleci

clutch coupling
kavrama bağlantısı

clutch disc
debriyaj diski, kavrama diski

clutch fork
debriyaj çatalı, kavrama çatalı

clutch lining
debriyaj balatası, kavrama tabanı

clutch pedal
debriyaj pedalı, kavrama pedalı

clutch shaft
debriyaj mili, kavrama mili

clutter
karmakarışık etmek, dağıtmak, darmadağın etmek, karışıklık, darmadağınlık, zürzavar, saçıştırılmış şeyler

clyster
lavman, tenkiye

co
(önek) birlikte, müşterek, ortak

co-occurrence
birlikte bulunma, birliktelik

co-op
kooperatif

co-opt
üye olarak kabul etmek

co-star
başrol oyuncularından biri

co-worker
meslektaş

coacervate
koaservat

coach
at arabası, fayton, yolcu otobüsü, yolcu vagonu, özel öğretmen, antrenör, koç, çalıştırıcı, çalıştırmak, yetiştirmek

coach horse
araba atı

coach house
hangar, garaj

coaching
araba ile gezme, özel ders

coachman
arabacı

coachwork
karoseri

coaction
birbirini etkileme, baskı, zorlama

coagulable
pıhtılaşır, pıhtılaşabilir

coagulant
pıhtılaştırıcı madde

coagulate
koyulaşmak, pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak

coagulation
pıhtılaşma

coagulator
pıhtılaştırıcı madde

coagulum
pıhtı

coal
kömür

coal bed
kömür yatağı

coal bunker
kömürlük

coal district
kömür havzası, kömür bölgesi

coal drawing
kömür çıkarma

coal dust
kömür tozu

coal field
kömür yatağı

coal gas
kömür gazı, havagazı

coal measure
kömür tabakası

coal mine
kömür madeni

coal oil
gazyağı

coal scuttle
kömür kovası

coal seam
kömür damarı

coal tar
kömür katranı

coalbunker
kömürlük

coaler
kömür gemisi, kömür vagonu

coalesce
birleşerek bir bütün haline gelmek, bütünleşmek, birleşmek

coalescence
birleşme, bütünleşme

coalescent
birleşmek üzere olan

coalfield
kömür yatağı

coaling station
kömür istasyonu

coalition
koalisyon, birleşme

coalition partner
koalisyon ortağı

coalmine
kömür madeni

coalminer
maden kömürü işçisi

coalyard
kömür deposu

coaming
mezarna, ambar ağzı

coarse
kaba, terbiyesiz, bayağı, adi, işlenmemiş, kaba

coarse adjustment
kaba ayar

coarse grain
iri tane, kaba tane

coarse gravel
kaba çakıl, iri çakıl

coarse-grained
kaba damarlı (ağaç)

coarsen
kabalaştırmak, kabalaşmak, irileştirmek

coarseness
kabalık, irilik

coast
kıyı, sahil, kızakla kayılabilecek yokuş, yokuştan kızakla kayma, kıyı boyunca gitmek, yokuş aşağı inmek

coast artillery
sahil topçusu

coast defence
sahil savunma

coast guard
sahil koruma

coast guards
sahil muhafaza

coastal
kıyı ile ilgili

coastal current
kıyı akıntısı

coastal dune
kıyı kumulu

coastal navigation
kabotaj

coastal region
kıyı bölgesi

coastal security
sahil güvenlik

coastal strip
sahil şeridi

coastal town
liman kenti

coastal waters
karasuları

coaster
koster, bardak altlığı, altlık, kızak

coaster brake
pedal eğleci

coastguard
sahil koruma görevlisi

coasting
kıyı seyri, kabotaj

coasting trade
kabotaj, sahil ticareti

coasting vessel
sahil gemisi

coastline
kıyı, rahil şeridi

coastwise
kıyı boyunca

coastwise shipping
kabotaj

coat
ceket, palto, mont, post, tabaka, kat, kaplama

coat hanger
elbise askısı

coat of arms
arma

coat of paint
bir kat boya

coat stand
portmanto

coated
kaplanmış, kaplı

coati
koati

coating
tabaka, kat, astar, kaplama

coauthor
ortak yazar

coax
tatlılıkla ikna etmek, tatlılıkla elde etmek

coaxial
koaksiyal, eksendeş, ortak eksenli

coaxial antenna
koaksiyal anten

coaxial cable
koaksiyal kablo

cob
mısır koçanı

cobalt
kobalt

cobalt blue
kobalt mavisi

cobalt-plate
kobalt kaplamak

cobble
kaldırım taşı döşemek, arnavut kaldırım taşı

cobbler
ayakkabı tamircisi, sakar işçi

cobblers
aptalca konuşma, saçmalık, zırva

cobblestone
arnavut kaldırım taşı

cobra
kobra

cobweb
örümcek ağı

coca
koka

cocaine
kokain

cocatoo
kakadu

coccus
koküs

coccyx
koksiks,kuyruksokumu sümüğü

cochineal
kırmız, koşnil

cochineal insect
kırmızböceği

cochlea
koklea, kulak salyangozu

cochlear
kokleayla ilgili

cochlear duct
koklea arnası

cock
horoz, tetik, musluk, saman yığını, zırva, saçmalık, aptallık, cüret, (silah) kurmak, tetiğe almak, (kulak/vb.) dikilmek, kalkmak, kabarmak, dikmek, kaldırmak, kabartmak, (şapka/vb.) yana yatırmak, yan giymek, (saman) yığmak

cock an ears
kulak kabartmak

cock and bull story
uydurma laf, martaval

cock chafer
mayısböceği

cock fighting
horoz dövüşü

cock horse
tahta at, oyuncak at

cock of the walk
lider

cock one's hat
şapkayı yan giymek

cock up
içine etmek, içine sıçmak, berbat etmek

cockade
şapka arması

cockatoo
Avustralya tepeli papağanı

cockboat
küçük sandal

cockchafer
mayısböceği

cockcrow
şafak, sabahın ilk sögenleri

cockerel
yavru horoz

cockeyed
aptal, salak, saçma, yamuk, yan, yatık

cockfight
horoz döğüşü

cockhorse
oyuncak at, tahta at

cockle
bir tür midye

cocklebur
pıtrak

cockleshell
tarak kabuğu, küçük sandal

Cockney
(Doğu) Londralı

cockpit
horoz dövüşü yapılan küçük alan, pilot kabini, yarış arabasında sürücü yeri

cockroach
hamamböceği

cockscomb
horoz ibiği, ibik

cockshy
nişan tahtası

cockspur
horoz mahmuzu

cocksure
ukala,özünü beğenmiş

cocktail
kokteyl

cocky
ukala,özünü beğenmiş

coco
hindistancevizi ağacı

cocoa
kakao

cocoa bean
kakao çekirdeği

coconut
hindistancevizi

coconut butter
hindistancevizi yağı

coconut milk
hindistancevizi sütü

cocoon
koza,barama

cocotte
yosma

cod
morina balığı

cod liver oil
balıkyağı

coda
koda, final

codbank
morina bulunan sığlık

coddle
ağır ateşte kaynatmak, üzerine titremek, şımartmak, çok üstüne düşmek

code
şifre, kod, kural, şifrelemek, şifreyle yazmak, kodlamak

code name
kod adı

code number
kod numarası

code of ethics
ahlak kuralları

codebtor
müşterek borçlu

coded
kodlu, kodlanmış

codein
kodein

codeine
kodein

coder
kodlayıcı

codetermination
ortak yönetim, yönetime katılma

codex
eski bir kitabın orijinali

codfish
morina

codger
antika adam, tuhaf adam

codicil
vasiyetnameye yapılan ek

codification
kodlama, tanzim etme

codify
düzenlemek, kodlamak

coding
kodlama

coding language
kodlama dili

codling
morina yavrusu, ham elma

codling moth
elma içkurdu

codliver oil
balıkyağı

codominance
eşbaskınlık

codriver
haydavcı muavini

codswallop
saçmalık, zırva

coed
karma okulda kız öğrenci, (okul) karma eğitim yapan, karma

coeducation
karma eğitim

coefficient
katsayı

coefficient of absorption
absorpsiyon katsayısı, soğurum katsayısı

coefficient of elasticity
esneklik katsayısı

coefficient of error
hata katsayısı

coefficient of expansion
genleşme katsayısı

coefficient of friction
sürtünme katsayısı, sürtünüm çarpanı

coefficient of induction
endüksiyon katsayısı

coefficient of linear expansion
doğrusal genleşme katsayısı

coefficient of loading
yükleme katsayısı

coefficient of reflection
yansıma katsayısı

coefficient of roughness
pürüzlülük katsayısı

coelenterate
selentere

coeliac
karın boşluğu ile ilgili

coelostat
kolostot

coenzyme
koenzim

coequal
eş, denk, eş, denk

coerce
zorlamak, baskı yapmak

coercible
zorunlu, mecburi

coercion
zorlama, baskı

coercive
zorlayıcı

coessential
aslı bir olan

coeval
yaşıt,akran,hemasır,çağdaş

coexist
bir arada olmak, aynı anda varolmak, (karşıt siyasetli ülkeler) bir arada barış içinde yaşamak

coexistence
bir arada var oluş

coexistent
birlikte var olan

cofactor
kofaktör, eşçarpan

coffee
kahve

coffee bean
kahve çekirdeği

coffee break
kahve molası

coffee cup
kahve fincanı

coffee grounds
kahve telvesi

coffee house
çayevi, kahvehane, kahve

coffee maker
kahve makinesi

coffee mill
kahve değirmeni

coffee pot
cezve,kahvedan,kahvedanlık

coffee set
kahve takımı

coffee spoon
tatlı kaşığı

coffee table
çay masası

coffeepot
cezve

coffer
sandık, çekmece, kasa, kutu

cofferdam
batardo, sugeçirmez sandık

coffin
tabut

coffin bone
toynak içindeki ayak sümüğü

coffin joint
toynak eklemi

coffin plate
tabut üstüne konulan levha

cofunction
kofonksiyon, eşişlev

cog
çark dişi, diş

cog the dice
zar tutmak

cogency
telkin gücü, ikna yeteneği

cogent
ikna edici, inandırıcı, telkin edici

cogently
ikna ederek

cogged
dişli

cogger
dolgucu

cogging
doldurma

cogitate
(birşey üzerinde) dikkatle ve ciddi olarak düşünmek, enine boyuna iyice düşünmek

cogitation
iyice düşünme, enine boyuna düşünme

cogitative
düşünceli, düşünebilen, dalgın

cognac
konyak

cognate
aynı kökenli, aynı soydan gelen, akraba

cognate languages
akraba diller

cognation
aynı kökten gelme, akrabalık

cognition
bilme, kavrama, idrak

cognitive
bilmeye, kavramaya ya da idrak etmeye ilişkin

cognizable
kavranabilir, idrak edilir

cognizance
kavrama, idrak, bilgi, yetki

cognizant
farkında olan, haberdar

cognomen
soyadı, lakap, ad

cognoscente
ehil, erbap

cognoscible
kavranır, anlaşılır

cognovit
ikrar, itirafname

cograil
dişli ray

cogwheel
dişli, çark

cohabit
birlikte yaşamak, karı koca gibi yaşamak

cohabitation
birlikte yaşama

coheir
ortak, mirasçı

coheiress
ortak mirasçı (kadın)

cohere
yapışmak, birleşmek, uyuşmak, tutarlı olmak, birbirini tutmak

coherence
yapışma, birbirini tutma, tutarlık, uygunluk

coherent
uygun, tutarlı, birbirini tutan, kolayca anlaşılan

coherently
tutarlı olarak

coherer
koherer

cohesion
yapışma,birbirini tutma,kohezyon,uyuşma,hemreylik

cohesive
yapışkan, bağlı, yapıştırıcı

cohesive force
yapışma gücü, moleküler çekim

cohesiveness
yapışıklık

cohort
bir lejyonun onda biri, türküm

coif
takke,külah,papak,takke giydirmek

coiffeur
kuaför

coiffure
kuaförlük

coign
çıkıntılı köşe

coil
dolanmak, kangal haline gelmek, dolamak, kangal, bobin, tutam, gebeliği önleyici alet

coil ignition
bobinli ateşleme

coil spring
helis yay, helezoni yay

coil vacuum pan
serpantinli vakum kazanı

coil winding
bobin sarımı

coil wire
bobinaj teli

coin
madeni para, para basmak, (sözcük/vb.) uydurmak, icad etmek

coin box
kumbaralı alısün

coin money
para kırmak

coin-box telephone
kumbaralı alısün

coinage
madeni para basma, madeni para, (yeni sözcük/vb.) uydurma, icat

coincide
aynı zamana rastlamak, çatışmak, (düşünce/vb.) uymak, uyuşmak

coincidence
rastlantı, tesadüf, uygunluk

coincidence circuit
çakışma devresi, koinsidens devresi

coincident
tesadüfi, mutabık

coincidental
rastlantısal, tesadüfi

coincidentally
tesadüfen

coiner
para basan kimse, kalpazan

coinsurance
ortak sigorta, müşterek sigorta

coir
hindistancevizi lifi

coital
cinsel birleşme ile ilgili

coition
bkz.coitus

coitus
cinsel birleşme

coke
kok kömürü, kokain, koka kola

coke breeze
kok tozu, kok mıcırı

coke furnace
kok fırını

coke oven
kok fırını

coking
koklaştırma

coking coal
kok kömürü

coking duff
kok tozu

col
boyun, vadi, geçit

cola
kolalı içecekler

cola nut
kola cevizi

colander
süzgeç, kevgir

colchicum
safran

cold
soğuk,soğukluk,tumağı,zükâm,meraksız,lakayıt

cold air
soğuk hava

cold chisel
soğuk keski, demir kalemi

cold cream
yüz kremi

cold cuts
soğutma et,söğüş

cold electrode
soğuk elektrot

cold fish
soğuk kimse, soğuk nevale

cold frame
limonluk, sera

cold front
soğuk cephe, soğuk hava kitlesi

cold meat
soğutma et,söğüş

cold roll
soğuk hadde

cold saw
soğuk testere, daire testere

cold shoulder
soğuk davranış

cold snap
ani hava soğuması

cold sore
uçuk

cold steel
kılıç

cold storage
soğuk hava deposu

cold war
soğuk savaş

cold water
soğuk su

cold wave
soğuk dalgası

cold weather
soğuk hava

cold work
soğuk iş, soğuk işleme

cold-blooded
soğukkanlı, duygusuz, acımasız, merhametsiz

cold-hearted
soğuk, duygusuz, kaba

coldness
soğukluk

cole
kolza, lahana cinsinden sebze

coleoptera
kınkanatlılar

coleopterous
kınkanatlı

coleoptile
koleoptil

colic
kolik, buruntu, sancı

colitis
kolit, kalınbağırsak iltihabı

collaborate
birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düşmanla işbirliği yapmak

collaboration
işbirliği

collaborationist
işbirlikçi

collaborator
iş arkadaşı, işbirlikçi, mesai arkadaşı

collage
kolaj, kolaj resim

collagen
kolajen

collapse
çökmek, çöktürmek, katlamak, katlanmak, başarısızlığa uğramak, suya düşmek, düşmek, yığılmak, bayılmak, güçten düşmek, çökmek, yıkılmak, çöküş, yıkılış, çökme, yıkılma, ani düşüş, yıkım, başarısızlık, güçten düşme

collapsible
katlanabilir, açılır kapanır

collar
yaka, tasma, yakalamak, araklamak, yürütmek

collarbone
köprücük sümüğü

collate
karşılaştırmak, sıraya koymak, dizmek, düzenlemek

collateral
yan yana, paralel, yardımcı, ikincil, ek, aynı soydan gelen, maddi teminat

collateral security
karşılıklı teminat, munzam teminat, ek inanca

collateralize
teminat altına almak

collation
karşılaştırma, hafif yemek

collator
dizici

colleague
meslektaş

collect
toplamak, biriktirmek, toplanmak, birikmek, toparlamak, uğrayıp almak

collect call
ödemeli konuşma

collect on delivery
ödemeli olarak

collect oneself
özünü toplamak

collect taxes
vergi toplamak

collected
özüne hakim, sakin

collectible
tahsil edilebilir

collecting
toplayıcı, devşirici, toplama, devşirme

collecting agent
tahsildar

collecting tank
depo, tank

collection
toplama, toplanma, koleksiyon, derlem, biriktiri, iane, toplanan para, yığın, posta kutusunu boşaltma

collection clerk
tahsilat memuru

collection manager
tahsilat müdürü

collective
ortak, ortaklaşa, toplu, kolektif, kolektif şirket

collective agreement
toplusözleşme

collective bargain
toplusözleşme

collective bargaining
toplusözleşme görüşmesi

collective farm
kolhoz, ortaklaşa çiftlik

collective labour agreement
toplu iş sözleşmesi

collective noun
topluluk adı

collective ownership
ortak mülkiyet, ortak iyelik

collective security
ortak güvenlik

collective work
ortak yapıt

collectively
toplu olarak

collectivism
kolektivizm, ortaklaşacılık

collectivist
kolektivist, ortaklaşacı

collectivity
bütünlük

collector
vergi toplayan kişi, tahsildar, kolleksiyoncu

colleen
kız

college
yüksekokul, bilimyurdu, heyet, birlik

College of Europe
Avrupa Koleji

collegiate
birdem öğrencilerine özgü

collegiate school
ortaokul ve lise

collenchyma
pekdoku

collet
halka, yüksük, bilezik

collide
çarpışmak, çatışmak, zıt olmak, zıt görüşte olmak

collie
iskoç çoban köpeği

collier
kömür işçisi, kömür gemisi

colliery
kömür ocağı, kömür madeni

colligate
birbirine bağlamak, birleştirmek

colligative
koligatif, bağlaşık

collimate
bir hizaya getirmek

collimation
yönlendirme, kolimasyon

collimator
yönlendirici, kolimator

collinear
doğrudaş, aynı doğru üzerindeki

collision
çarpışma, çatışma, düşünce ayrılığı

collocate
düzenlemek, yan yana koymak, yerleştirmek

collocation
düzenleme, sıraya koyma, tanzim, tertip

collocutor
muhatap

collodion
kolodyum

collogue
entrika hazırlamak, gizlice konuşmak

colloid
koloit, asıltı, yapışkan, pelte

colloid dispersion
koloidal dağılım

colloid substance
koloidal madde

colloidal
koloidal, pelteli

colloidal chemistry
koloit kimyası

colloidal electrolyte
koloidal elektrolit

colloidal particles
koloidal parçacıklar

colloidal solution
koloidal çözelti

colloidal state
koloidal hal

collop
kızartmalık ince et dilimi

colloquial
konuşma diline özgü

colloquial language
günlük dil

colloquial speech
gündelik dil

colloquialism
konuşma diline özgü söz/sözcük/ifade, konuşma dili

colloquially
konuşma diliyle, sözlü olarak

colloquium
kolokyum

colloquy
resmi konuşma

collotype
ışık baskısı

collude
dolap çevirmek, tezgâh hazırlamak

collusion
gizli anlaşma, dolap, tezgâh

collusive
gizli anlaşma

collyrium
göz damlası

collywobbles
heyecan ya da korkudan oluşan hafif karın ağrısı

colocynth
acıelma, ebucehilkarpuzu

cologarithm
kologaritma, eştersüstel

cologne
kolonya

Colombia
Kolombiya

Colombo
Kolombo

colon
iki çekit üstüste, kolon

colonel
albay

colonelcy
albaylık

colonial
sömürgeyle ilgili, sömürgeci

colonial administration
sömürge yönetimi

colonialism
sömürgecilik

colonic
kolon ile ilgili, kolik

colonist
sömürgeci

colonization
sömürge kurma

colonize
kolonileştirmek, sömürgeleştirmek

colonizer
sömürge oluşturan ülke

colonnade
sıra sütunlar, sıra direkler

colony
sömürge, koloni, yabancı bir ülkede yaşayan millet, koloni

colophon
basımcının adını ve tarihini gösteren yazı

colophony
kolofan, reçine

color
bkz.colour

colorant
renklendirici

coloration
renklendirme

coloratura
koloratür

colorimeter
renkölçer, kolorimetre

colorimetry
renkölçüm, kolorimetri

colossal
büyük, kocaman, devasa, muazzam

colossus
dev

colour
renk,tüs,renk duyumu,boya,ten rengi,canlılık,hareketlilik,boyamak,renklendirmek,renk değiştirmek,yüzü kızarmak,etkilemek

colour blind
renk körü

colour blindness
renk körlüğü

colour chart
renk kataloğu

colour code
renk kodu

colour correction
renk düzeltme

colour decoder
renk çözücü

colour disc
renk diski

colour doctor
boya raklesi

colour fastness
renk haslığı

colour film
renkli film

colour hue
renk nüansı

colour killer
renk önleyici

colour line
ırk ayrımı

colour matching
renk uyuşumu

colour mixture
renk karışımı

colour negative film
renkli negatif film

colour photography
renkli fotoğrafçılık

colour printing
renkli baskı

colour scale
renk ölçeği, renk skalası

colour separation
renk ayrımı

colour sergeant
çavuş

colour stain
renk lekesi

colour television
renkli sınalgı

colour test
renk testi

colour value
renk değeri

colourant
boyarmadde

colouration
renklendirme

coloured
renkli, beyaz ırktan olmayan

coloured enamel
renkli emay

coloured filter
renk filtresi, renk süzgeci

colourfast
boyası çıkmaz, solmaz

colourful
renkli, rengârenk, canlı, parlak, renkli, hareketli

colouring
boya, gıda boyası, boyama, renklendirme, ten rengi

colouring agent
boya maddesi

colourless
renksiz, solgun, sıkıcı, itici, donuk, renksiz

colours
bayrak, (okul/takım/kulüp/vb.)simgesel giysi/takı/şapka/vb.

colportage
seyyar kitap satıcısı

colt
tay, sıpa, acemi, toy, çaylak, kolt tabanca

colt's footh
şehvet

coltsfoot
öksürükotu

columbarium
güvercinlik

Columbia
Kolombiya

columbine
hasekiküpesi

columbite
kolumbit

columbium
kolombiyum

column
sütun, (gazete) sütun, köşe yazısı, (insan/araç/hayvan/vb.) dizi, kuyruk

columnar
sütuna benzer, sütunlar halinde olan

columnist
sütun yazarı, köşe yazarı

colza
kolza

colza oil
kolza yağı

com-
(önek) ile, beraber

coma
koma

comate
püsküllü, arkadaş

comatose
komada, bilinçsiz

comb
tarak, tarama, bal peteği, horoz ibiği, taramak, (bir yeri) aramak, taramak

comb honey
petek balı

comb out
taramak, ayırmak, temizlemek

combat
mücadele etmek, savaşmak, mücadele, savaşım, çarpışma, savaş

combat aircraft
muhabere uçağı

combat car
savaş arabası

combat plane
savaş uçağı

combat sport
dövüş sporu

combat troops
savaş birlikleri

combatant
savaşçı

combative
kavgacı

comber
tarak, tarayıcı

combination
birleştirme, birleşme, bileşim, terkip, birlik, sepetli motosiklet, şifreli bir kilidi açan harf ya da sayılar, kombinasyon

combination lock
şifreli kilit

combinational
bileşimli, bileşimsel

combinatorial
kombinasyonal, katışımsal

combinatory
birleşmiş, kaynaşmış, bağlamlı, bağlamsal

combine
birleşmek, birleştirmek, birlik, kartel

combine harvester
biçerdöver

combined
birleşik, karışık, kombine

combined board
karma komisyon

combined vessels
bileşik kaplar

combings
tarantı

combo
küçük caz topluluğu

combustibility
yanma, yanabilme

combustible
yanabilir, kolayca tutuşabilir, yanıca

combustion
yanma, tutuşma

combustion chamber
yanma odası

combustion engine
yanmalı motor

combustion gases
yanıcı gazlar

combustion motor
yanmalı motor

come
gelmek, ulaşmak, gelip çatmak, olmak, başlamak, elde edilmek, üretilmek, gelmek, görünmek sight again, orgazma varmak, boşalmak, (beli) gelmek

come a cropper
naneyi yemek, baş aşağı gitmek

come a purler
başaşağı düşmek

come about
olmak, volta etmek

come across
karşılaşmak, rastlamak, etkileyici olmak

come along
gelişmek, (sağlık) iyiye gitmek, olmak

come apart
kopuvermek, dağılıvermek

come apart at the seams
iler tutar yeri kalmamak

come at
üstüne üstüne gelmek

come away
terk etmek, ayrılmak, çekilmek, kopuvermek

come away empty-handed
eli boş dönmek

come back
geri gelmek, hatırına gelmek, aklına gelmek

come between
aralarına girmek

come by
önünden geçmek, edinmek, elde etmek

come clean
suçunu itiraf etmek, gerçeği söylemek

come down
(geçmişten bugüne) gelmek, erişmek, intikal etmek

come down in the world
yoksullaşmak, gerilemek, düşmek

come down on
üstelemek, cezalandırmak, acımasızca azarlamak

come down to earth
ayakları suya ermek

come forward
ileri gelmek

come full circle
dönüp dolaşıp aynı yere gelmek

come hell or high water
iki eli kanda olsa

come high
pahalıya mal olmak

come home to
kafasına dank etmek, farkına varılmak

come in
gözde olmak, moda olmak, seçilmek, başa geçmek

come in for
maruz kalmak, hak etmek

come into
miras olarak almak, başlamak, mirasa konmak

come into force
yürürlüğe girmek

come into leaf
yapraklanmak, yeşermek

come into operation
kullanıma girmek

come into power
iktidara gelmek

come into question
gündeme gelmek

come into sight
görünmeye başlamak

come into use
kullanılmaya başlanmak

come loose
açılmak, gevşemek, serbest kalmak

come near
yaklaşmak

come of
-den gelmek, ortaya çıkmak

come of age
reşit olmak

come off
kopmak, olmak, gerçekleşmek, başarmak, sona ermek

come off it!
Saçmalama!

come off the hinges
çığırından çıkmak

come on
görünmek, ortaya çıkmak, baş göstermek

Come on!
Haydi!, Hadi!, Yok canım!

come out
çıkmak, yayınlanmak, belirmek

come out against
karşı çıkmak

come out with
ağızdan kaçırmak, satışa çıkarmak

come over
gelmek, uğramak, taraf değiştirmek, bastırmak

come round
ayılmak, özüne gelmek, dönmek, barışmak, gelmek

come round to
özüne gelmek

come through
gelmek, yaşamak, atlatmak

come to
gelmek, ulaşmak, varmak, ayılmak

come to a dead end
çıkmaza girmek

come to a decision
karara varmak

come to a head
dönüm çekidine gelmek, olgunlaşmak

come to a sticky end
bok yoluna gitmek

come to an agreement
anlaşmaya varmak

come to being
var olmak

come to blows
yumruk yumruğa gelmek, elleşmek

come to grief
başarısız olmak, zarar görmek, başı darda olmak

come to grips with
ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak

come to life
canlanmak, hareketlenmek, tepki göstermek

come to light
ortaya çıkmak, meydana çıkmak

come to naught
boşa gitmek, ziyan olmak

come to nothing
boşa gitmek, suya düşmek

come to one's ears
kulağına çalınmak

come to one's senses
aklı başına gelmek, özüne gelmek

come to pass
vuku bulmak

come to rest
durmak

come to sb's rescue
imdadına yetişmek, yardımına koşmak

come to stay
yerleşmek

come to terms with
kabullenmek, boyun eğmek, uzlaşmak

come to the crunch
paçası sıkışmak

come to the fore
sivrilmek, ilerlemek, öne geçmek

come to the point
sadede gelmek

come to the wrong shop
yanlış kapı çalmak

come together
bir araya gelmek

come true
gerçekleşmek

come under the hammer
açık artırma ile satılmak

come unstuck
kötü gitmek, başarısız olmak

come up
ele alınmak, gündeme gelmek, olmak, yükselmek

come up against
karşı karşıya kalmak, karşılaşmak

come up to
denk olmak, eşit olmak

come up with
düşünmek, öndürmek, bulmak

come-hither
seksi, çekici, davetkâr

come-uppance
hak edilmiş ceza

comeatable
varılır, erişilebilir

comeback
dönüş, geri dönüş, akıllıca ve çabuk yanıtlama, karşılık

comedian
komedyen, şamatacı, gırgır kimse

comedienne
(bayan) komedyen

comedown
düşme, saygınlığını yitirme, düşkırıklığı

comedy
komedi, güldürü

comeliness
güzellik, alımlılık

comely
güzel, hoş, iç açıcı, çekici

comer
yad,özge,garip,gelen (kimse)

comestible
yenilebilir, yiyecek şey

comet
kuyrukluyıldız, komet

cometic
kuyruklu yıldıza ait

comfit
şekerli meyve

comfort
rahatlık, ferahlık, refah, konfor, avuntu, teselli, yardım, destek, rahatlatmak, ferahlatmak, avutmak, teselli etmek

comfortable
rahat, konforlu, huzurlu

comfortably
rahatça

comforter
rahatlatıcı şey, yorgan, emzik

comfortless
konforsuz, huzursuz

comfrey
karakafes, eşekkulağı

comfy
rahat, konforlu

comic
komik, gülünç, komediyle ilgili, komedi, resimli mizah dergisi, komedyen

comic opera
operakomik

comic paper
mizah dergisi

comic strip
çizgi resimli öykü

comic strips
karikatür şeklinde öykü dizisi

comic writer
komedi yazarı

comical
gülünç,gülmeli,komik,tuhaf

comicality
komiklik

comically
komik bir biçimde

comics
resimli mizah dergileri, karikatür öyküsü

coming
gelme, geliş, varış, gelen, gelmekte olan, gelecek, başarılı, ilerleyen

coming into force
yürürlüğe girme

coming of age
reşit olma

comitative
birliktelik yağdayı gösteren, birliktelik yağdayı

comity
kibarlık, nezaket, incelik

comma
virgül

command
buyurmak, emretmek, komuta etmek, kumanda etmek, yönetmek, hakim olmak, hak etmek, layık olmak, buyruk, emir, komut, kontrol, komuta, kumanda, yönetim, yetki, hakimiyet

command chain
komut zinciri

command democracy
güdümlü demokrasi

commandant
komutan

commandeer
el koymak

commander
komutan, deniz yarbayı

commander-in-chief
başkomutan

commanding
emreden, nüfuzlu, hâkim olan, yetkili

commandment
`on emir'den biri

commando
komando

commando team
komando timi

commemorate
anmak, anısını kutlamak, anısı olmak, anısına olmak

commemoration
anmak, anma töreni

commemorative
anmaya yarayan, anımsatıcı

commemorative plaque
anı plaketi

commemorative stamp
anma pulu

commence
başlamak

commencement
başlangıç, başlama, diploma töreni

commend
övmek, takdir etmek, emanet etmek

commendable
övgüye layık, övülmeye değer

commendation
övgü, övme, takdir, resmi takdirname, onurlandırma, ödül

commensal
komensal (hayvan), ortakçı hayvan

commensalism
komensalizm, ortakçılık

commensurability
ölçekdeşlik, aynı birimle ölçülebilme

commensurable
orantılı, ölçekdeş, aynı birimle ölçülebilen

commensurate
uygun, oranlı, eşit

comment
yorum, yorum yapmak

comment on
yorumlamak, eleştirmek, tenkit etmek, açıklamak

commentary
açıklama, yorum, (maç/vb.) anlatma, nakil

commentate
(maç/vb.) anlatmak

commentator
(maç/vb.) anlatıcı

commerce
tecim, ticaret

commercial
tecimsel, ticari, kâr amaçlı, ticari, sınalgı/ünalgı reklamı

commercial account
çek hesabı

commercial agent
ticaret acentası

commercial agreement
ticaret anlaşması

commercial art
grafik sanatı

commercial bill
ticari senet, kambiyo senedi

commercial company
ticari şirket

commercial court
Ticaret Mahkemesi

commercial credit
ticari kredi

commercial enterprise
ticari teşebbüs

commercial exchange
ticaret borsası

commercial film
reklam filmi

commercial high school
ticaret lisesi

commercial law
ticaret hukuku

commercial letter of credit
akreditif

commercial occupations
alım satım işleri

commercial paper
ticari senet

commercial policy
ticaret politikası

commercial school
ticaret okulu

commercial standing
ticari itibar

commercial treaty
ticari anlaşma

commercial vehicle
ticari araç

commercial year
ticari yıl

commercialism
ticari anlayış, ticari terim

commercialization
ticarileştirme

commercialize
ticarete dökmek

commie
komünist

commination
uyarı

commingle
karıştırmak, katıştırmak, karışmak

comminute
ufalamak, ezmek

comminution
ufalama

commiserate
(with ile) acısını paylaşmak

commiseration
acısını paylaşma, derdine ortak olma

commissar
komiser

commissariat
levazım sınıfı, komiserlik

commissary
vekil, komiser, temsilci

commission
iş, görev, yetki, kurul, heyet, komisyon, yarkurul, komisyon, yüzde, terfi belgesi, görev vermek, görevlendirmek, (gemiyi) hizmete sokmak, terfi belgesi vermek, sipariş etmek

commission agent
komisyoncu acente

commission business
komisyon işi

commission merchant
komisyoncu

commission of bankruptcy
konkordato

commissionaire
(sinema/konakçı/vb.de) kapıcı

commissioned officer
subay

commissioner
komisyon üyesi, hükümet temsilcisi, (devlet dairesinde) yetkili memur, şube müdürü, bahisçi, bahis toplayıcısı

commissure
ek yeri, birleşme yeri

commit
yapmak, işlemek, kalkışmak, teslim etmek, (özünü) sorumlu kılmak, üstlenmek, vaadetmek

commit a sin
günah işlemek

commit an irregularity
yolsuzluk yapmak

commit an offence
suç işlemek

commit oneself
taahhüt altına girmek

commit oneself to
özünü adamak

commit suicide
intihar etmek

commit to memory
ezberlemek, aklında tutmak

commit to writing
yazmak

commitment
taahhüt, üstlenme, söz, sorumluluk, bağlılık, teslim etme

committal
(birini) tutukevine/akıl hastanesine gönderme, teslim

committed
özünü adamış

committee
komisyon, heyet, komite, yarkurul

committee of enquiry
soruşturma kılganı

committee of experts
uzmanlar komitesi

committee of honour
şeref komitesi

committee of inquiry
soruşturma komisyonu

committee of inspection
inceleme kurulu

committee of investigation
soruşturma komisyonu

committee stage
komisyon aşaması

commix
birbirine karıştırmak, karışmak

commixture
karıştırma

commmmercial attache
ticari ataşe

commode
komodin, şifoniyer

commodification
metalaştırma, nesneleştirme

commodious
geniş, ferah, kullanışlı, rahat

commodity
eşya, mal, ürün

commodity credit
ayni kredi

commodore
tuğamiral, ticari gemi filosu, kaptanı, komodor, yelken kulübü başkanı

common
ortak,genel,yalpı,sıradan,toplumsal,kamusal,topluma ait,ortak,çok rastlanan,yaygın,bilinen,çok kullanılan,bayağı,adi,kaba,halka açık yeşil alan,park,ortak,müşterek

common accord
müşterek mutabakat

common action
müşterek faaliyet

common area
ortak alan

common carrier
taşımacı, taşıyıcı, nakliyeci

common cold
nezle

common customs tariff
ortak gümrük tarifesi

common denominator
ortak payda

common divisor
ortakbölen

common factor
ortak çarpan

common fraction
bayağı kesir

common good
kamu yararı

common knowledge
bilinen gerçek

common language
ortak dil

common law
örf ve âdet hukuku, içtihatlara dayalı hukuk

common market
ortak pazar

common noun
cins adı, cins ismi, tür adı

common property
ortak mal

common rights
insan hakları

common room
öğretmenler odası

common school
devlet okulu

common sense
sağduyu

common stock
adi hisse senedi

commonage
genel arazi hakkı

commonalty
sıradan insanlar, vatandaşlar

commoner
halk tabakasından olan kimse

commonly
genellikle, çoğunlukla, ekseriya, adi/bayağı bir şekilde

commonness
bayağılık, adilik

commonplace
alalade, sıradan, basit, beylik, basmakalıp

Commons
Avam Kamarası (üyeleri)

commonweal
kamu yararı

commonwealth
ulus, cumhuriyet

commotion
kargaşa, karışıklık, zürzavar

communal
halka ait, toplumsal, ortaklaşa kullanılan, ortak

commune
görüş alışverişinde bulunmak, söyleşmek, (komünist ülkelerde) çalışanlar türkümü, komün, komün yaşamı süren türküm, komün

communicable
bulaşıcı, (görüş/vb.) yayılan

communicate
(haber/bilgi/görüş/düşünce/vb.) geçirmek, nakletmek, iletmek, bildirmek, açıklamak, (with ile) görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak, birleşmek

communicate with
görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak

communication
iletişim, haberleşme, komünikasyon, haber, mesaj, ç.komünikasyon jüyesi

communication devices
iletişim aygıtları

communication medium
iletişim aracı, medya

communication satellite
iletişim uydusu, haberleşme uydusu

communications
haberleşme

communications channel
iletişim arnası, iletişim oluğu

communications satellite
haberleşme uydusu

communicative
konuşkan, geveze, boşboğaz

communion
görüş alışverişi, (duygu/düşünce/vb.) paylaşma

communique
bildiri

communism
komünizm

communist
komünist

communist block
komünist blok

communistic
komünist

community
halk, toplum, topluluk, ortak iyelik, ortaklaşalık

community antenna television
ortak sırgavıllı sınalgı

community chest
kamu yararına tutulan fon

community development
toplum kalkınması

community of assets
mal ortaklığı

community of interest
çıkar türkümü

community ownership
ortak mülkiyet

community property
ortak mülkiyet

commutable
değiştirilebilir, dönüştürülebilir

commutate
çevirmek, değiştirmek

commutation
cezayı hafifletme, değişme, akım çevirme

commutative
değişmeli, komütatif

commutator
komütatör, çevirici, değiştirici

commute
(cezayı) hafifletmek, ev ile iş arasında gidip gelmek, değiş tokuş etmek

commuter
abonman sahibi

compact
sık,sıkı,yoğun,özlü,kısa,sıkıca paketlenmiş,az yer kaplayan,küçük,pudra kutusu,pudriyer,küçük otomobil,antlaşma,sözleşme,razılaşma,mukavele,saziş,anlaşmak,anlaşma yapmak,sözleşme yapmak

compact disc
kompakt disk

compactibility
sıkışabilirlik

compacting
sıkıştırma

compaction
sıkıştırma, kompaksiyon

compactness
tıkızlık, yoğunluk

companion
arkadaş, yoldaş, yardımcı, kılavuz, el kitabı, eş, diğer parça

companionable
arkadaş canlısı, sokulgan

companionate
arkadaşça

companionship
arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık

company
şirket, arkadaşlık, eşlik, arkadaş, dost, misafir, arkadaşlar, arkadaş çevresi, birlik, türküm, tayfa, bölük

company car
şirket arabası

company management
şirket yönetimi

company meeting
şirket toplantısı

company officials
şirket yetkilileri

company promoter
şirket temsilcisi

company secretary
şirket sekreteri

company union
işçi sendikası

comparable
karşılaştırılabilir

comparative
salıştırma,karşılaştırmalı,mukayeseli,göreli,göreceli,nispi,üstünlük derecesi

comparative anatomy
karşılaştırmalı anatomi

comparative degree
artıklık derecesi, üstünlük derecesi

comparative grammar
karşılaştırmalı dilbilgisi

comparative linguistics
karşılaştırmalı dilbilim

comparatively
bir dereceye kadar, oldukça, karşılaştırmalı olarak

comparativism
karşılaştırmacılık

comparator
komparatör, karşılaştırıcı

compare
salıştırmak,karşılaştırmak,mukayese etmek,benzetmek,(with ile) kıyaslanmak,mukayese edilmek

compare notes
görüş alışverişinde bulunmak

compare to
benzetmek, göstermek

compare with
kıyaslanmak, mukayese edilmek

comparison
karşılaştırma, mukayese, benzerlik

comparison of adverbs
zarfların karşılaştırılması, zarflarda derece

compartment
bölme, daire, (tren) kompartıman

compartmentalize
bölmelere ayırmak

compass
pusula, pergel, sınır, alan, erim

compass bearing
pusula kerterizi

compass card
pusula kartı

compass needle
pusula iğnesi, pusula ibresi

compass rose
rüzgârgülü

compass saw
delik testeresi

compassion
acıma, merhamet, acısını paylaşma, şefkat, sevecenlik

compassionate
sevecen, merhametli, müşfik

compatibility
bağdaşabilirlik, bağdaşırlık, uyarlık, uyma

compatible
birarada olabilir, uyuşabilir, bağdaşabilir, uyum içinde

compatible with
uygun, geçimli

compatriot
yurttaş, hemşeri

compeer
akran, eş

compel
zorlamak, zorunda bırakmak, gerektirmek

compendious
kısa, net, öz

compendium
kısa ve detaylı özet

compensate
tazminat ödemek, karşılamak, bedelini vermek, acısını telafi etmek

compensating
dengeleyici, dengeleme

compensation
bedel, tazminat, yerini doldurma, telafi

compensative
telafi edici

compensator
kompansatör, denkleştirgen

compensatory
telafi edici

compensatory budget
telafi edici bütçe

compensatory financing
telafi edici finansman

compere
sunucu, sunuculuk yapmak, sunmak

compete
yarışmak

compete head to head
başa baş yarışmak, başa baş rekabet etmek

competence
yetenek, beceri, ustalık, yetki

competency
yeterlik, ehliyet, yetenek, güç

competent
yetenekli, becerili, usta, doyurucu, çok iyi, yetkili

competent authorities
yetkili makamlar

competition
yarışma, musabaka, rekabet, çekişme, deneme, sınama

competitive
rekabete dayanan, rekabetçi

competitive market
rekabet piyasası

competitive power
rekabet gücü

competitiveness
rekabet yeteneği

competitor
yarışmacı, rakip

compilation
derleme

compile
derlemek

compiler
derleyici

compiling
derleyici, derleme

complacence
memnuniyet

complacency
öz özüne yetme, halinden memnun olma, gönül rahatlığı

complacent
öz özüne yeten,halinden memnun,arkayın,rahat,keyfi yerinde

complain
şikayet etmek, yakınmak

complainant
davacı, şikâyetçi

complaint
yakınma, şikayet, resmi şikayet, hastalık, rahatsızlık, şikayet

complaisance
hoşgörü

complaisant
müşfik, lütufkâr, hoşgörülü

complement
tamamlayıcı, tamamlayıcı şey, tam kadro, tamamlamak

complementarity
tümleme

complementary
tamamlayıcı

complementary angle
tümler açı

complementary colour
komplementar renk, tamamlayıcı renk

complementation
tümleme

complete
tam,bitev,eksiksiz,tamam,bitmiş,tamamlamak,bitirmek

completely
tamamen, bütünüyle, tam anlamıyla

completion
tamamlama, bitirme, yerine getirme

complex
birçok parçadan oluşmuş, çok parçalı, karmaşık, karışık, kompleks

complex of inferiority
aşağılık kompleksi

complex sentence
bileşik cümle, karmaşık tümce

complexion
ten, ten rengi, karakter, doğa, tutum

complexity
güçlük, zorluk, karmaşıklık

compliance
uyma, itaat, razı olma, rıza

compliant
yumuşakbaşlı, uysal, itaatkâr

complicacy
karmaşıklık

complicate
karıştırmak, güçleştirmek

complicated
karışık, komplike, zor

complication
karışıklık, yeni sorun, yağdayı güçleştiren şey

complicity
suç ortaklığı, yardakçılık

compliment
övgü, iltifat, kompliman, ç.selamlar, saygılar, iyi dilekler, övmek, tebrik etmek

complimentary
övgü niteliğinde, hayranlık belirtici, övücü, bedava, parasız

compliments
selamlar, tebrikler

compliments of the season
yeni yıl tebriği

complot
komplo, suikast

comply
(with ile) uymak, razı olmak

comply with
uymak, razı olmak

component
(makine/vb.) parça, bileşen

component forces
bileşen kuvvetler

comport with
uymak, uygun olmak

comportment
davranış, hal

compose
birleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek, yazmak, bestelemek, beste yapmak, yatıştırmak, sakinleştirmek

compose oneself
özüne hâkim olmak

composed
kompoze

composedly
sakin

composedness
sakinlik

composer
besteci

composing
birleştirme

composing galley
gale

composing machine
dizgi makinesi

composing room
dizgievi, dizgi odası

composing stick
kumpas

composite
birçok parçalardan oluşan, karma, karışık, bileşik

composite index
bileşik endeks

composition
beste, bestecilik, bileşim, kompozisyon, düzenleme, tertip

compositor
dizgici

compost
çürümüş organik maddeli gübre

composure
soğukkanlılık, özüne hakimiyet, kontrol

compote
komposto, hoşaf

compound
katmak, eklemek, artırmak, birleştirmek, bileşik, bileşim, (duvar/çit/vb.ile çevrili) binalar topluluğu

compound adjective
bileşik sıfat, sıfat tamlaması

compound arch
kompoze kiriş, bileşik kiriş

compound circuit
bileşik devre

compound curve
mürekkep eğri

compound duty
gümrük resmi

compound eye
bileşik göz

compound fraction
bileşik kesir

compound fracture
açık kırık

compound fruit
bileşik meyve

compound girder
bileşik kiriş, kompoze kiriş

compound interest
bileşik faiz

compound interest method
bileşik faiz yöntemi

compound leaf
bileşik yaprak

compound machine
bileşik makine

compound microscope
bileşik mikroskop

compound motor
kompaund motor, bileşik motor

compound noun
bileşik isim, bileşik ad

compound pendulum
bileşik sarkaç

compound sentence
bileşik cümle, bileşik tümce

compound signal
bileşik sinyal

compound tariff
karma gümrük tarifesi

compound tense
bileşik zaman

compound verb
birleşik fiil

compound word
bileşik kelime, bileşik sözcük

comprador
işbirlikçi, komprador

comprehend
anlamak,düşünmek,kavramak

comprehensible
anlaşılabilir

comprehension
anlama, kavrama, (okulda) kavrama testi

comprehensive
etraflı, geniş, ayrıntılı, (eğitim) çok yönlü

comprehensive insurance
toplu sigorta

comprehensive school
sanat okulu, çok amaçlı okul

comprehensive service
komple servis

compress
basmak, sıkıştırmak, bastırmak, bir kaç sözcükle anlatmak, özetlemek, kompres

compressed
sıkıştırılmış, basınçlı, özet, kısa

compressed air
sıkıştırılmış hava, basınçlı hava

compressed gas
sıkıştırılmış gaz

compressibility
kompresibilite, sıkışırlık

compressible
sıkışabilir, sıkıştırılabilir

compression
sıkıştırma, özetleme

compression ratio
kompresyon oranı, sıkıştırma oranı

compression spring
baskı yayı

compressive
sıkıştıran, bastıran, sıkıştırıcı

compressive force
basınç kuvveti

compressor
kompresör, sıkmaç, sıkıştırıcı

comprise
-den oluşmak

compromise
uzlaşma, uzlaşmak, şerefini tehlikeye atmak, şerefine gölge düşürmek

comptroller
kontrolör, denetçi, murakıp, müfettiş

comptroller general
baş müfettiş

compulsion
zorlama, zor, baskı, güçlü istek, tutku

compulsive
zorunlu, mecburi

compulsorily
zorla

compulsory
zorunlu, mecburi

compulsory auction
zorunlu satış

compulsory delay
zorunlu gecikme

compulsory education
zorunlu öğrenim

compulsory insurance
zorunlu sigorta

compulsory liquidation
zorunlu tasfiye

compulsory military service
zorunlu askerlik

compulsory purchase
istimlak, kamulaştırma

compulsory sale
zorunlu satış

compulsory saving
zorunlu tasarruf

compulsory subject
zorunlu ders

compunction
vicdan azabı, pişmanlık, utanma

computable
hesaplanabilir

computation
ölçüm, hesap, hesaplama, ölçümleme

computation of the interests
faiz hesabı

computational
bilişimsel

computational linguistics
bilişimsel dilbilim

compute
hesap yapmak, hesaplamak

computed price
hesaplanmış fiyat

computer
bilgisayar

computer architecture
bilgisayar mimarisi

computer centre
bilgisayar merkezi

computer code
bilgisayar kodu

computer engineer
bilgisayar mühendisi

computer industry
bilgisayar endüstrisi

computer language
bilgisayar dili

computer network
bilgisayar ağı, bilişim ağı

computer operator
bilgisayar operatörü, bilgisayar işletmeni

computer personnel
bilgisayar personeli

computer program
bilgisayar bağdarlaması

computer programmer
bilgisayar bağdarlamacısı

computer science
bilgisayar bilimi

computer software
bilgisayar yazılımı

computer user
bilgisayar kullanıcısı

computer utility
bilgisayar desteği

computer word
bilgisayar sözcüğü

computer-assisted instruction
bilgisayar destekli öğretim

computerize
bilgisayarlaştırmak, bilgisayara yüklemek

comrade
arkadaş, yazgı arkadaşı, (komünist ülkelerde) yoldaş

comradeship
dostluk, arkadaşlık

con
aleyhte çekit/kimse, kazık, üçkâğıt, mahkûm, tutuklu, kazıklamak, dolandırmak

con brio
canlı olarak

conative
çaba ile ilgili

concatenate
sıralamak, birbirine bağlamak

concatenation
birbirine bağlama

concave
çukur, içbükey

concave lens
çukur mercek, obruk mercek

concave mirror
çukur ayna, obruk ayna

concave reflector
içbükey yansıtıcı

concavity
içbükeylik, çukurluk

concavo-concave
iki yüzü çukur, çift taraflı içbükey

concavo-convex
içbükey-dışbükey

conceal
gizlemek, saklamak

concealable
gizlenebilir, saklanabilir

concealed
gizli, saklı

concealed unemployment
gizli işsizlik

concealment
saklama, gizleme, gizlenme, sır tutma

concede
kabul etmek, itiraf etmek, vermek, teslim etmek, bahşetmek, bırakmak

conceit
özünü beğenmişlik, kibir, kurum

conceited
özünü beğenmiş, burnu büyük, kibirli, kurumlu

conceivable
akla yatkın, olası

conceive
tasarlamak, kurmak, düşünmek, gebe kalmak, (of ile) tasavvur etmek, düşünmek

concentrate
konsantre olmak, bir yerde toplamak, deriştirmek, toplanmak, derişmek, konsantre, derişik madde

concentrated
çok güçlü, yoğun

concentration
toplama, toplanma, konsantrasyon

concentration camp
toplama düşergesi

concentration cell
konsantrasyon pili, derişim pili

concentrator
toplayıcı, koyultucu

concentric
eşmerkezli

concentricity
eksen birliği

concept
genel kavram, genel düşünce

conception
anlayış, kavrayış, kavrama, düşünce, görüş, kavram, fikir, gebe kalma

conceptional
kavramsal

conceptive
anlayan, kavrayan

conceptual
kavramsal

conceptualism
kavramcılık

conceptualization
kavramsallaştırma

concern
hakkında olmak, ilgili olmak, ilgilendirmek, etkilemek, kaygılandırmak, endişelendirmek, ilgilendirmek, mesele, sorun, iş, kaygı, endişe, şirket, firma

concerned
ilgili, ilişkili, endişeli, kaygılı

concerned oneself with
karışmak

concerning
hakkında, -e dair, ile ilgili, değişli

concert
dinleti, konser

concert goer
konser meraklısı

concert grand
kuyruklu piyano

concerted
birlikte planlanmış/yapılmış, ortak, çok güçlü, sıkı

concerted action
toplu hareket

concertina
akordeona benzer bir çalgı

concerto
konçerto

concession
ödün, taviz, ayrıcalık, imtiyaz

concessionaire
imtiyaz sahibi kimse

concessionary
ayrıcalıklı, tavizli

concessioner
bayi

conch
büyük deniz kabuğu,balıkkulağı

concha
yarım kubbe, kulak kepçesinin çukuru

conchifera
kabuklu deniz hayvanları

conchiferous
kabuklu

conchoid
konkoid, sedef eğrisi

conchoidal
konkoidal

concierge
kapıcı, odabaşı

conciliate
gönlünü almak, gönlünü yapmak

conciliation
gönül alma

conciliator
uzlaştıran kimse, arabulucu

conciliatory
gönül alıcı

concise
kısa, özlü

concisely
kısaca

conciseness
kısalık, özlülük

concision
özetleme

conclave
özel toplantı

conclude
bitirmek, sona erdirmek, bitmek, sona ermek, sonucuna varmak, çözmek, halletmek, anlaşmak, karara varmak

conclusion
son, bitim, sonuç, karar, yargı, anlaşma

conclusive
kesin, şüpheleri ortadan kaldıran

conclusive evidence
kati delil, kesin kanıt

conclusiveness
kesinlik

concoct
birbirine karıştırıp hazırlamak, uydurmak, kafadan atmak

concoction
karışım, uydurma, tertip

concomitant
birlikte olan, beraberinde gelen

concord
uyum, anlaşma, birlik, dostluk, barış

concordance
uyum, uygunluk, ahenk

concordant
uyumlu, ahenkli, uygun

concourse
gelme, toplanma, kalabalık, geniş yer, meydan

concrete
somut, açık, kesin, belli, somut, beton, betonlamak, betonla kaplamak

concrete floor
beton döşeme

concrete mixer
betonyer, beton karıştırıcı, betonkarar

concrete noun
somut ad

concrete pipe
beton boru

concrete road
beton yol

concrete roof
betonarme çatı

concrete slab
beton plaka, beton levha

concrete step
somut adım

concrete work
betonarme işi, beton iş

concretion
taş, kireçtaşı yumrusu, şiş, dondurulmuş cisim

concubinage
kapatma olarak yaşama, flört hayatı

concubine
kapatma, odalık, cariye, metres

concupiscence
cinsel arzu, şehvet

concupiscent
şehvetli

concur
anlaşmak, uyuşmak, aynı zamanda oluşmak, aynı zamana rastlamak, üst üste gelmek

concurrence
rastlantı, uyuşma, mutabakat, uygun görme

concurrent
aynı zamanda oluşan, rastlantısal, tesadüfi, anlaşma içinde, anlaşmış, uyuşmuş, mutabık

concuss
sarsmak

concussion
beyin sarsıntısı, sarsıntı, şok

concussion of the brain
beyin sarsıntısı

condemn
kınamak, ayıplamak, mahkûm etmek, kullanıma uygunsuz bulmak

condemnable
mahk-m edilebilir, istimlak edilebilir

condemnation
el koyma, istimlak, mahk-miyet, ayıplama

condemnatory
kınayıcı

condensable
yoğunlaştırılabilir

condensate
yoğuşku, kondansat

condensation
yoğunlaşma, sıvılaşma, buğu, özetleme, özet

condense
(gaz) yoğunlaşmak, sıvılaşmak, koyulaşmak, yoğunlaştırmak, özetlemek

condensed
muhtasar

condensed milk
koyulaştırılmış süt

condensed water
yoğunlaşmış su

condenser
kondansatör, yoğunlaç, kondansör, yoğuşturucu

condescend
tenezzül etmek, havalara girmek, tepeden bakmak

condescending
tenezzül eden, küçümseyen, hor gören

condescension
tenezzül

condign
(ceza/vb.) hak edilmiş, yerinde, müstahak

condiment
baharat, sos, çeşni

condition
durum, hal, vaziyet, koşul, şart, toplumsal durum, konum, mevki, gerekli ya da zorunlu olan şey, genel sağlık yağdayı, kondisyon, form, şartlandırmak, koşullandırmak, düzenlemek, alıştırmak

condition of equilibrium
denge hali

conditional
şartlı, koşullara bağlı, şarta bağlı

conditional acceptance
şartlı kabul

conditional bond
koşullu tahvil

conditional clause
şart cümlesi, koşul yantümcesi

conditional military aid
şartlı askeri yardım

conditional mood
şart kipi

conditional relationship
koşullu ilişki

conditional sale
şartlı satış

conditional sentence
koşul tümcesi

conditional variable
koşullu değişken

conditionally
şartlı olarak

conditioned
şarta bağlı, iyi durumda, alışmış, alıştırılmış

conditioned reflex
şartlı refleks

conditioning
kondisyonlama, uygun duruma getirme

conditions of sale
satış koşulları

condo
mülk mesken, iyelik konut

condole
başsağlığı dilemek, acısını paylaşmak, avutmak, teselli etmek

condolence
başsağlığı, acısını paylaşma paylaşma, avutma

condom
kaput, prezervatif

condominium
bir ülke üzerinde iki ya da daha fazla devletin ortak egemenliği, bu şekilde yönetilen ülke, içinde oturanların sahip olduğu apartman/kat

condonation
hoş görme, görmezden gelme

condone
bağışlamak, affetmek, göz yummak

condor
(özellikle Güney Amerika'da bulunan) iri bir tür akbaba

conduce
(to/towards ile) yardım etmek, katkıda bulunmak

conduce to
yardım etmek, katkıda bulunmak, neden olmak

conduce toward
vesile olmak, yardım etmek

conducive
yardım eden, olanak sağlayan

conduct
davranış, yönetme, idare, davranmak, hareket etmek, götürmek, kılavuzluk etmek, rehberlik etmek, yönetmek, idare etmek, taşımak, nakletmek, (çıngı/ısı/vb.) iletmek, geçirmek, orkestra yönetmek

conduct a research
araştırma yapmak

conduct a survey
anket yapmak

conduct an inquiry
soruşturma yönetmek

conduct oneself
davranmak, hareket etmek

conductance
iletkenlik

conducted tour
rehberli tur

conductibility
iletkenlik

conductimetry
iletkenlikölçüm, kondüktometri

conducting
iletken, geçiren

conducting tissue
iletken doku

conducting wire
iletken tel, nakil teli

conduction
taşıma, götürme, iletme

conduction band
iletken bant, iletken kuşak

conduction current
iletim akımı

conduction of heat
ısı iletimi

conductive
iletken

conductive material
iletken gereç, iletken malzeme

conductivity
iletkenlik, geçirgenlik, nakliyet

conductor
orkestra şefi, biletçi, kondüktör, iletken

conductor duct
iletken arna

conductor rail
iletken ray

conductress
kadın biletçi

conduit
oluk, arna, mecra, boru, kablo borusu

conduit box
çıngı kutusu, buat

conduit pipe
sevk borusu

condyl
kondil

cone
koni, kozalak, külah

cone antenna
konik anten

cone coupling
konik kavrama

cone friction clutch
konik sürtünmeli kavrama

cone gear
konik dişli

cone of rays
konik ışık demeti

cone pulley
konik makara

cone shaped
konik, koni biçimli

cone sugar
kelle şekeri

cone valve
konik valf

cone-bearing
kozalaklı

coned
konik

confab
sohbet etmek

confabulate
sohbet etmek, başbaşa vermek

confabulation
sohbet

confection
şekerleme

confectioner
şekerci, pastacı

confectioner's shop
pastahane

confectionery
(tatlı/pasta/çikolata/vb.) şekerleme

confederacy
konfederasyon, birlik

confederate
konfedere, birleşik, müttefik, suçortağı, birleşmek, birleştirmek

confederation
konfederasyon, birlik

confer
(on/upon ile) (ünvan/vb.) vermek, (with ile) danışmak, görüşmek

conference
(fikir alışverişi için düzenlenen) toplantı, görüşme, müzakere

conference call
toplu görüşme

conference room
konferans salonu

confess
itiraf etmek

confessed
aleni, açık, kimseden gizlemeyen

confession
itiraf, günah çıkarma

confetti
konfeti

confidant
birisinin (özellikle aşk konularında) sırrını açtığı kimse

confide
(sır/vb.) söylemek, açmak, (in ile) güvenmek, açılmak

confidence
güven, sır, gizli şey

confidence coefficient
güven katsayısı

confidence game
dolandırıcılık

confidence level
güven düzeyi

confidence limit
güven sınırı

confidence man
dolandırıcı, zarfçı

confidence trick
dolandırıcılık, üçkâğıtçılık

confidence trickster
dolandırıcı, üçkâğıtçı

confident
özünden emin

confident agent
gizli ajan

confident secretary
özel sekreter

confident speaking
söz aramızda

confidential
gizli, güvenilir

confidential account
sırdaş hesap

confidential agent
gizli ajan

confidential document
gizli belge

confidential information
gizli bilgi

confidential meeting
özel toplantı

confidential secretary
özel sekreter

confidently
tereddüt etmeden

confiding
saf, herkese güvenen

configuration
biçim, şekil

confine
kapatmak, hapsetmek, sınırlandırmak, sınır koymak, (doğum yapmak üzere olan kadını) yatırmak, yatakta tutmak

confined
sarılmış, kuşatılmış, kapalı, sınırlı

confined to bed
yatağa düşmüş

confinement
kapatma, hapsetme, kapatılma, hapsedilme, sınırlama, sınır koyma, loğusalık

confines
sınırlar

confirm
doğrulamak, pekiştirmek, onaylamak

confirm for sufficient funds
provizyon almak

confirmable
onaylanır, tasdik olunur

confirmation
doğrulayıcı, pekiştirici, kanıtlayıcı şey, kanıt

confirmation note
teyit mektubu

confirmative
doğrulayıcı, onaylayıcı, teyit edici (söz)

confirmatory
doğrulayıcı, teyit edici

confirmatory letter
teyit mektubu

confirmed
alışkanlıklarını değiştirmez, sürekli, müzmin

confirmed copy
tasdikli kopya

confirmed credit
konfirme kredi

confiscate
el koymak

confiscation
el koyma

confiscatory
müsadere ile ilgili, acımasız, haydut gibi

conflagration
büyük yangın

conflict
savaş, çatışma, çarpışma, uyuşmazlık, zıtlık, anlaşmazlık, çatışma, uyuşmamak, bağdaşmamak, çatışmak

conflict of interests
çıkar çatışması

conflict of laws
yasal uyuşmazlık

conflicting
çelişkili, zıt

confluence
iki akıntının/ırmağın karışması, bir arada akma

confluent
birlikte akan, birbirine karışan

conflux
kavşak, birleşme, birlikte akma

confocal
aynı odaklı, odaktaş

conform
uymak

conform to
itaat etmek

conform with
uymak

conformability
uygunluk, yerindelik, benzerlik

conformable
benzer, uygun, münasip

conformance
uygunluk

conformation
uygunluk, uyma, biçim, şekil

conformism
konformizm

conformist
konformist, uymacı, uygitsinci

conformity
uymacılık, uyum

confound
karıştırmak, allak bullak etmek, birbirine katmak, kafasını karıştırmak, şaşırtmak

confounded
şaşırmış

confrere
meslektaş

confront
karşı koymak, göğüs germek, (with ile) yüzleştirmek

confront with
yüzleştirmek

confrontation
karşılama, karşı karşıya gelme

Confucius
Konfüçyüs

confuse
şaşırtmak, kafasını karıştırmak, birbirine karıştırmak, karıştırmak

confused
kafası karışmış, karışık, karman çorman

confusion
kargaşa, karışıklık, karıştırma, düzensizlik

confutable
çürütülebilir

confutation
çürütme, tekzip, yalanlama

confute
çürütmek, tekzip etmek, yalanlamak

conge
ayrılma, kovma, yol verme, işten çıkarma

congeal
(sıvı) katılaşmak, pıhtılaşmak, katılaştırmak, pıhtılaştırmak

congelation
pıhtılaşma, pıhtılaştırma

congener
aynı cinsten, aynı sınıftan

congenial
hoş, kafa dengi, kafasına uygun

congeniality
cana yakınlık, dostluk

congenital
(hastalık) doğuştan

congenitaly
doğuştan, yaradılıştan

conger
mığrı, bir yılanbalığı

congeries
yığın, küme

congest
doldurmak, tıkamak, dolmak, tıkanmak, yığılmak

congested
tıkanmış, tıkalı

congested area
aşırı nüfuslu bölge

congestion
kan birikmesi, tıkanıklık

conglobate
küre şeklinde, top halinde, küre şekline sokmak, toplanmak

conglomerate
küme, yığın, büyük işletme/şirket, çakıl, kayaç

conglomeration
kümelenme, yığın, birikinti

conglutinate
yapıştırmak, yapışmak

conglutination
yapışma, kaynaşma

Congo
Kongo

congrats
tebrikler!

congratulate
kutlamak, tebrik etmek

congratulation
kutlama, tebrik, ç.tebrikler

congratulations
tebrikler!, tesenna

congratulator
kutlayan kimse

congratulatory
kutlama niteliğinde, tebrik niteliğinde, tebrik eden

congratulatory message
kutlama mesajı

congregate
bir araya gelmek, toplanmak

congregation
cemaat, topluluk

congress
kongre, kurultay, toplantı, kongre, (ABD'de) Millet Meclisi

congressional
kongre ile ilgili

congressional medal
liyakat madalyası

congressman
milletvekili, parlamento üyesi

congruence
uygunluk, ahenk, uyma, benzerlik

congruent
eşleşik

congruent with
uygun, benzer

congruity
uygunluk, uzlaşma çekidi, uyum

congruous
uygun, yakışır

conic
bkz.conical

conic section
konik kesit eğrisi

conical
koni biçiminde, konik

conical gear
konik dişli, pinyon

conical spiral
konik spiral

conifer
kozalaklı ağaç

coniferin
koniferin

coniferous
kozalaklı

conjecturable
tahmin olunabilir

conjectural
varsayıma dayanan

conjecture
varsayım, tahmin, kestirim

conjoin
birleştirmek, birleşmek, bitiştirmek, bitişmek

conjoined twins
yapışık ikizler

conjoint
birleşik, bitişik

conjointly
birleşik olarak

conjugal
karı kocaya/evliliğe ait, evlilikle ilgili

conjugal affection
karı koca sevgisi

conjugal rights
karı koca hakları

conjugate
(eylem) çekmek, (eylem) çekilmek

conjugate angles
eşlenik açılar

conjugation
eylem çekimi

conjunct
birleşik, ortak

conjunction
bağlaç, birleşme, birleşim

conjunctions of comparison
karşılaştırma bağlaçları

conjunctions of concession
uzlaştırma bağlaçları

conjunctions of condition
durum bağlaçları

conjunctions of purpose
istek bağlaçları

conjunctions of reason
neden bildiren bağlaçlar

conjunctions of result
netice bildiren bağlaçlar

conjunctions of time
zaman bağlaçları

conjunctiva
konjonktiv

conjunctive
bitiştiren, birleştiren

conjunctive mood
şart kipi

conjunctively
birleştirerek, bitiştirerek

conjunctivitis
konjonktivit, trahoma

conjuncture
konjonktür, kriz, buhran, kritik durum

conjuration
yalvarma, sihir, büyü

conjure
hokkabazlık yapmak, el çabukluğu ile çıkarmak

conjure up
tahayyül etmek, hatırlatmak

conjurer
hokkabaz, sihirbaz

conjuror
bkz.conjurer

conk
burun

conk out
bozulmak, arıza yapmak, aniden durmak

conker
at kestanesi

connate
doğuştan olan, fıtri, aynı soydan gelen, bitişik

connate water
tortulu su

connatural
doğuştan olan, fıtri

connect
bağlamak, birleştirmek, (çınkayla) bağlamak, (tren/vb.) birleşmek, aktarmalı olmak

connect in series
seri bağlamak

connected
bağlı, ilgili

connected set
bağlantılı küme

connectedly
ilgili olarak

connecting
bağlayan, birleştiren, bağlama

connecting bolt
bağlama cıvatası

connecting line
bağlantı hattı

connecting rod
piston kolu

connection
bağlantı, ilişki, bağ, aktarma, aktarmalı taşıt, müşteri

connection piece
irtibat parçası

connection pin
bağlama pimi

connective
bağlayıcı, bağlayan, birleşik

connective tissue
bağdoku

connector
bağlayıcı, ara parça, rakor, con.

conning tower
kumanda kulesi

connivance
göz yumma, görmezlikten gelme

connive
gizlice işbirliği yapmak, (at ile) göz yummak, görmezlikten gelmek

connive at
göz yummak, ses çıkarmamak

connoisseur
yakşı bilen,bilici,başbilen,belet,uzman,ehil

connotation
yan anlam

connotative
yananlamsal

connotative meaning
yananlam

connote
anlamına gelmek

connubial
evlilikle ilgili

conoid
koni şeklinde

conquer
almak, fethetmek, zaptetmek, yenmek, üstesinden gelmek, alt etmek

conqueror
fatih

conquest
fetih, fethetme, ele geçirme, yenme, alt etme, üstesinden gelme, ele geçirilmiş şey/kimse

consanguine
soydaş

consanguinity
kan akrabalığı, kan bağı

conscience
vicdan, bulunç, duyunç

conscientious
vicdanlı, dürüst, özenle yapılmış, özenli dikkatli

conscious
bilinçli, kendinde, farkında, bilincinde, kasıtlı, kasti

consciously
bile bile

consciousness
bilinç

conscript
askere alınmış kimse, askere almak

conscription
askere alma

consecrate
kutsamak, adamak

consecution
birbirini takip etme, peşpeşe olma, dizi

consecutive
ardarda gelen, ardışık

consensus
ortak karar, oy birliği, anlaşma

consensus of opinion
ortak görüş, görüş mutabakatı

consent
izin vermek, razı olmak, izin, rıza

consentient
birbirine uygun, kabul eden

consequence
sonuç, önem

consequent
sonucu olan, izleyen, uyumlu, konsekan, bağlı

consequential
sonucu olan, bağlı olan

consequently
sonuç olarak, bu nedenle

conservancy
koruma, muhafaza

conservation
koruma, idareli kullanma

conservation of energy
enerjinin korunumu

conservation of matter
maddenin korunumu

conservationist
çevreci, doğal çevreyi koruma yanlısı

conservatism
tutuculuk, muhafazakârlık

conservative
tutucu, muhafazakâr, gösterişsiz, sade, yalın, alçak gönüllü, dikkatli, önlemli, mantıklı, tutucu, muhafazakâr, muhafazakâr parti üyesi

conservatoire
konservatuvar

conservator
koruyucu, veli, vasi

conservatory
konservatuvar, limonluk, ser

conserve
korumak

consider
iyice düşünüp taşınmak, hesaba katmak, olduğunu düşünmek, saymak, gözü ile bakmak, göz önünde tutmak, dikkate almak, hesaba katmak

considerable
büyük, önemli, hatırı sayılır

considerably
çok

considerate
düşünceli, saygılı

consideration
dikkat, göz önünde tutma, düşünce, saygı, husus, etmen, ödeme, ödül, karşılık

consideration for sale
satış fiyatı

considering
-e göre, -e karşın

consign
(satılmak amacıyla bir şey) göndermek, sevketmek, vermek, teslim etmek, tahsis etmek, emanet etmek, vermek

consignation
emanet, depozito

consignee
alıcı, konsinye, mal gönderilen kimse

consignment
mal gönderme, gönderilen mal, parti

consignment account
konsinye mal hesabı

consignment buying
konsinye alım

consignment note
irsaliye, konşimento

consignment sale
konsinye satış

consignor
gönderen, malı gönderen kimse

consist
(of ile) oluşmak, (in ile) bağlı olmak, dayanmak

consist in
oluşmak, ibaret olmak, içine almak

consist of
bağlı olmak, dayanmak, ibaret olmak, kapsamak

consistence
bkz.consistency

consistency
koyuluk, yoğunluk, kıvam, kararlılık, tutarlılık, uyum

consistent
birbirini tutar, istikrarlı, tutarlı, uygun, tutarlı, sürekli, devamlı

consistently
sürekli olarak, durmadan

consolation
teselli, avunç, avuntu

consolatory
teselli edici

console
avutmak, teselli etmek, konsol, dirsek, destek

console switch
konsol anahtarı

consolidate
güçlendirmek, sağlamlaştırmak, pekiştirmek, güçlenmek, sağlamlaşmak, pekişmek, birleştirmek, birleşmek

consolidated
birleştirilmiş, konsolide edilmiş

consolidated budget
konsolide bütçe

consolidated debt
konsolide borç

consolidation
sağlamlaştırma, birleşim, ünite, birleştirme, birleşme

consolidator
grupaj acentası

consols
devlet tahvilatı

consomme
konsome, et suyu

consonance
uygunluk, uyum, ahenk, mutabakat

consonant
ünsüz harf,ünsüz,samit

consonant harmony
ünsüz uyumu

consonant to
ahenkli

consonant with
uygun

consonantal
ünlü harflerle ilgili

consort
karı, koca, eş, refakat gemisi, (with ile) düşüp kalkmak, sürtmek, takılmak

consortium
konsorsiyum, birlik

conspectus
taslak

conspicuous
göze çarpan, çarpıcı, dikkat çekici

conspiracy
komplo, tezgâh

conspirator
komplocu

conspire
plan yapmak, komplo kurmak, (olaylar) bir araya gelmek, birleşmek, üst üste gelmek

constable
sakçı memuru

constabulary
sakçı örgütü

constancy
direşim, karar, metanet, sebat, değişmezlik, tutarlılık, bağlılık

constant
direşimli, sebatkâr, metin, kararlı, değişmez, sabit, vefalı, sadık

constant fraction
sabit kesir

constant speed
sabit hız

constantan
konstantan

Constantinople
istanbul'un eski ismi

constantly
daima, sürekli, hiç durmadan, devamlı, sık sık

constate
olumlu olarak belirtmek, betimlemek

constative
pekiştirici, betimleyici

constellation
takımyıldız

consternation
şaşkınlık, dehşet, korku, şok

constipate
kabız etmek, kabız olmak

constipation
kabızlık, peklik

constituency
saylavcılar, saylav bölgesi

constituent
seçmen, bileşen, öğe, oluşturan, bileşen

constituent assembly
kurucu meclis

constituent body
seçmenler

constituent sentence
kurucu tümce

constitute
oluşturmak, kurmak

constitution
oluşum,bileşim,yapı,bünye,anayasa,esas kanun,kural,yol yordam

constitutional
yapısal, bünyesel, anayasal

constitutional court
anayasa mahkemesi

constitutional law
anayasa hukuku

constitutional state
hukuk devleti

constitutional strike
yasal grev

constitutionalism
meşrutiyet

constitutionality
anayasaya uygunluk

constitutionally
anayasaya göre

constitutive
kurucu, yapıcı, oluşturan, teşkil eden

constrain
zorlamak, zorunda bırakmak

constrained
(davranış/vb.) doğal olmayan, zorlamalı

constraint
kısıtlama, zorlama, baskı, tehdit, zor, gerçek duygularını saklama, uslu durma

constrict
daraltmak, sıkmak, kısmak

constriction
daraltı, sıkma, büzme, dar geçit, tazyik

constrictive
daraltılı

constrictor
sıkıcı adele

construct
inşa etmek, yapmak, kurmak

constructed language
yapma dil, yapay dil

construction
yapılış,yapım,inşa,yapı,bina,dikinti,inşaat,abatlık,yapı endüstrisi,tümce kuruluşu,tümce yapısı,anlam,anlam verme

construction engineer
inşaat mühendisi

construction industry
inşaat sanayii

construction plan
proje, joba

construction site
şantiye

construction worker
inşaat işçisi

constructive
geliştirici, yapıcı, yardımcı, yararlı

constructor
müteahhit, inşaatçı

construe
yorumlamak, anlam vermek, (cümle) analiz etmek

consuetude
örf, âdet, usul

consuetudinary
olağan, alışılagelen

consul
konsolos

consul general
başkonsolos

consular
konsoloslukla ilgili

consular agent
fahri konsolos

consular fees
konsolosluk vergini

consulate
konsolosluk, konsolosluk binası

consulate general
başkonsolosluk

consulship
konsolosluk

consult
danışmak, başvurmak, (with ile) görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak

consult with
görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak

consultant
danışman doktor, başhekim, uzman, danışman, bilirkişi

consultation
danışma, başvurma, geneş, konsültasyon

consultative
istişari

consultative assembly
danışma meclisi

consultative committee
danışma komitesi

consulting
danışmanlık yapan, danışman olan

consulting engineer
danışman mühendis

consulting fee
danışmanlık vergini

consulting room
muayenehane

consumable
tüketilir, sarf olunur, kullanılır

consume
tüketmek, yemek/içmek, yok etmek, yakmak, kül etmek

consumer
tüketici

consumer acceptance
tüketici tercihi

consumer cooperative
tüketici kooperatifi

consumer credit
tüketici kredisi

consumer demand
tüketici talebi

consumer durable
dayanıklı tüketim malı

consumer durables
dayanıklı tüketim malları

consumer goods
tüketim malları

consumer loan
tüketici kredisi

consumer non-durables
dayanıksız tüketim malları

consumer prices
tüketici fiyatları

consumer protection
tüketiciyi koruma

consumer society
tüketici derneği

consumer's goods
tüketim malları

consumer's strike
tüketici grevi

consumers' cooperative
tüketim kooperatifi

consummate
tam, eksiksiz, mükemmel, tamamlamak, mükemmelleştirmek, (evliliği) cinsel ilişkiyle tamamlamak

consummation
tamamlama

consumption
tüketim, verem

consumption goods
tüketim malları

consumption loan
tüketim kredisi

consumption of energy
enerji tüketimi

consumption society
tüketim toplumu

consumption tax
tüketim vergisi

consumptive
tüketilecek, veremli

contact
dokunma, temas, değme, bağlantı, bağ, irtibat, bağlantı kurulan kimse, kontak, kontaklens, görüşmek, bağlantı kurmak

contact breaker
otomatik şalter

contact button
çıngı düğmesi

contact lens
kontaklens, lens

contactless
değmesiz, temassız, kontaksız

contactor
kontaktör

contagion
hastalık bulaşması, bulaşıcı hastalık, sirayet

contagious
(hastalık) temasla geçen,bulaşıcı,yolukucu,yukmalı,(insan) bulaşıcı hastalığı bulunan,bulaşıcı,herkesi etkileyen

contain
içermek, kapsamak, tutmak, zaptetmek, bastırmak

container
(kutu/şişe/vb.) kap

containerization
konteynerleştirme

contaminant
kirletici, bulaşkan, bulaştırıcı parçacık

contaminate
bulaştırmak, pisletmek, kirletmek, zehirlemek, bozmak

contaminating
kirletici, bulaştırıcı

contamination
bulaştırma, kirletme, bulaşma, bulaşım

contamination meter
Geiger cihazı

contango
tehir primi, repor

contemn
küçük görmek, adam yerine koymamak

contemplate
bakmak, niyetinde olmak, tasarlamak, üzerinde düşünmek, düşünüp taşınmak

contemplation
derin düşünme, düşünceye dalma, niyet, beklenti

contemplative
derin düşünceye dalmış, düşünceli, dalgın

contemporaneous
aynı zamanda olan

contemporary
aynı zamana ait,çağdaş,modern,yaşıt,akran,diğeriyle aynı dönemde doğan/yaşayan kimse,muasır,hemasır,çağdaş,hazırki,zamanevi

contempt
teessüf, aşağısama, küçümseme, saygısızlık

contempt of court
mahkemeye itaatsizlik

contemptible
alçak, alçakça, aşağılık, adi

contemptuous
hor gören, küçümseyici, aşağılayıcı

contend
çekişmek, yarışmak, iddia etmek

contender
yarışmacı

content
memnun, hoşnut, mutlu, doygun, doyurmak, hoşnut etmek, tatmin etmek, içerik

content analysis
içerik çözümlemesi

content validity
içerik geçerliliği

contented
memnun, hoşnut, doygun

contention
tartışma, çekişme, mücadele, iddia, bakış açısı, görüş

contentious
tartışmacı, kavgacı, tartışmalı, tartışma konusu olan

contentment
memnuniyet, razı olma, gönül hoşluğu

contents
içindekiler

conterminous
komşu, sınırdaş, bitişik

contest
mücadele, yarışma, yarışmak, çekişmek, rekabet etmek, doğruluğu hakkında tartışmak

contestant
yarışmacı

context
bağlam, kontekst, genel durum

context-free
bağlamdan bağımsız

context-restricted
bağlama bağlı

contextual
bağlamsal

contextual meaning
kapsam

contextuality
bağlamlılık

contexture
yapı

contiguity
bitişiklik, komşuluk

contiguous
bitişik, yakın, sınırdaş

contiguous country
komşu ülke

contiguous zone
bitişik bölge

continence
ılımlılık, ölçülülük

continent
kıta, anakara

continental
kıtasal, Avrupa'ya ait

continental climate
kara iklimi

continental divide
kıta bölüm çizgisi

continental drift
karaların kayması

continental quilt
kuştüyü yorgan

continental shelf
kıta sahanlığı, kara sahanlığı

contingency
olasılık

contingency allowance
fazla mesai vergini

contingency annuity
şartlı ödeme

contingency fund
karşılık fonu

contingency reserve
yedek akçe, ihtiyat akçesi

contingent
-e bağlı, şans eseri olan, umulmadık, tesadüfi, birlik, türküm, bölüm, grup

continual
sürekli, devamlı, sık

continually
mütemadiyen, harıl harıl

continuance
devam, erteleme

continuant
sürekli

continuation
sürme, devam etme, devam

continue
devam etmek, sürmek, devam ettirmek, sürdürmek, kalmak

continued
sürekli, devamlı

continuing
müdevver

continuity
süreklilik

continuity concept
devamlılık kavramı

continuous
sürekli, devamlı

continuous control
sürekli kontrol, sürekli denetim

continuous current
sürekli akım, doğru akım

continuous market
sürekli pazar

continuous power
devamlı güç, sürekli güç

continuously
sürekli olarak, mütemadiyen

continuum
kontinuum, sürem

contort
(yüz/vb.) buruşturmak, buruşmak

contortion
bükme, burma, bükülme, burulma, kıvrık

contour
dış hatlar, (haritada) yükseklik çizgisi, kontur

contour line
eşyükselti eğrisi, tesviye eğrisi

contour map
çevre eğrisi haritası, düzey haritası

contour pen
çevre eğrisi kalemi

contra
kontra, karşı, hesabın alacak bölümü

contra account
mukabil hesap

contra-
(önek) karşı, zıt, aksi, ters

contraband
kaçak eşya, kaçak mal, kaçakçılık, kaçak

contraband goods
kaçak mallar

contrabass
kontrbas

contraception
doğum kontrolü, gebelikten korunma

contraceptive
gebelik önleyici

contract
sözleşme, kontrat, sözleşme yapmak, (hastalık/vb.) kapmak, küçülmek, büzülmek, küçültmek, büzmek, kısalmak, kısaltmak

contract a debt
borca girmek

contract an engagement
taahhüt etmek

contract book
mukavele defteri

contract bridge
briç oyunu

contract for futures
vadeli sözleşme

contract of insurance
sigorta sözleşmesi

contract of licence
lisans sözleşmesi

contract of sale
satış sözleşmesi

contracted
büzük, büzülmüş, kısaltılmış, pazarlığı edilmiş

contractible
büzülebilir

contractile
kasılabilen, büzülebilen, kasılabilir

contracting firm
müteahhit firma

contraction
(hastalık/vb.) kapma, küçülme, büzülme, küçültme, büzme, (kas) kasılma

contractionary
daraltıcı

contractor
müteahhit

contractual
sözleşmeye bağlanmış, sözleşmeli

contractual terms
sözleşme koşulları

contradict
inkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, birbirini tutmamak, çelişmek

contradiction
tersini söyleme, inkâr, yadsıma, yalanlama, zıtlık, çelişki

contradictory
çelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan

contralto
kontralto

contraption
garip alet/makine, zamazingo, zımbırtı

contrarily
aksine, bilakis

contrariness
inatçılık, aksilik

contrariwise
bilakis, aksine, ters yönde

contrary
karşıt, aksi, zıt, tamamen farklı, karşı, aykırı, ters, huysuz, inatçı, kafasının dikine giden, zıt, karşıt olan şey

contrary to the specifications
şartnameye aykırı

contrast
karşıtlık, tezat, fark, farklılık, karşılaştırma, mukayese, zıt şey, çelişmek, tezat oluşturmak, (farkı görmek için) karşılaştırmak, mukayese etmek

contrast control
kontrast ayarı, sertlik ayarı

contrasting colour
kontrast renk

contrastive
ayrımsal

contrastive analysis
ayrımsal çözümleme

contravene
karşı gelmek, aykırı davranmak, ihlal etmek, çiğnemek, karşı çıkmak, reddetmek, uyuşmamak, çatışmak

contravener
kanuna karşı gelen

contravention
karşı gelme, ihlal, muhalefet

contretemps
gaf

contribute
katkıda bulunmak, katılmak, -de payı olmak, neden olmak, yazı hazırlamak, yazmak

contribution
kalıtım, katkı, yardım, yazı, makale

contribution margin
azami gelir

contributor
katkıda bulunan kimse, yardım yapan kimse

contributory
payı olan, neden olan

contrite
pişman, suçluluk duyan

contrition
pişmanlık

contrivance
tertibat, icat, buluş, hüner, cihaz, aygıt

contrive
bulmak, icad etmek, uydurmak, planlamak, kurmak, bir yolunu bulup yapmak, becermek, ayarlamak

contrived
yapmacık, zoraki

control
hakim olmak,dizginlemek,düzenlemek,kontrol etmek,tekşirmek,denetlemek,denetim,kontrol,düzenleme,idare,hakimiyet,yönetim,(ç.) (uçak/vb.) kumanda donanımı

control apparatus
kontrol cihazı

control box
kontrol kutusu, yönetim odası

control cable
kumanda kablosu

control card
kontrol kartı, denetim kartı

control chart
kontrol grafiği

control circuit
kontrol devresi

control desk
denetim masası, kumanda masası

control gear
kumanda dişlisi

control group
kontrol türkümü

control key
kontrol tuşu

control knob
ayar butonu, düğme

control lever
kumanda kolu

control mechanism
kumanda mekanizması

control point
denetim çekidi

control port
kontrol kapısı

control program
denetim bağdarlaması

control room
kontrol odası, yönetim odası

control system
kontrol jüyesi, denetim jüyesi

control tower
kontrol kulesi

control word
denetim sözcüğü

controllable
yönetilebilir, idare edilebilir, denetlenebilir

controlled
denetimli, kontrollü

controlled economy
kontrollü ekonomi

controlled prices
kontrol altında tutulan fiyatlar

controller
müfettiş, kontrolör, kontrol aygıtı

controlling
kontrol eden, kontrol

controlling company
ana şirket

controversial
tartışmaya yol açan

controversy
tartışma, anlaşmazlık, uyuşmazlık

controvert
tekzip etmek, yalanlamak

contumacious
asi, itaatsiz

contumacy
inatçılık, isyankârlık

contumely
hakaret, aşağılama

contuse
berelemek, ezmek

contusion
ezik, bere, çürük, morartı

conurbation
birleşik kentler

convalesce
iyileşmek

convalescence
nekahet, iyileşme dönemi

convalescent
iyileşen

convection
konveksiyon, ısıyayım

convection current
konveksiyon akımı

convector
konvektör

convene
toplantıya çağırmak, buluşmak, toplanmak

convene in extraordinary
olağanüstü toplanmak

convenience
uygunluk, elverişlilik, rahat, çıkar, uygun zaman, halk tuvaleti

convenient
uygun, elverişli, müsait, yakın, ulaşması kolay

convention
toplama, toplanma, toplantı, anlaşma, uzlaşma

conventional
ananevi, uzlaşımsal, (silah) konvansiyonel

conventional weapons
konvansiyonel silahlar, klasik silahlar

conventionalism
konvansiyonalizm, uzlaşımcılık

converge
bir çekitte birleşmek

convergence
bir çekitte birleşme, yakınsama

convergent
bir çekitte birleşen, yakınsak

convergent lens
yakınsak mercek

converging
yakınsak, birbirine yaklaşan

converging lens
yakınsak mercek

converging mirror
yakınsak ayna

conversant
(with ile) bilgisi olan, bilen

conversant with
yakından bilen, iyi bilen

conversation
konuşma, sohbet, muhabbet

conversational
karşılıklı konuşmalı, konuşkan

conversationalist
iyi konuşan kimse

converse
konuşmak, sohbet etmek, zıt, ters, karşıt

converse with
konuşmak

conversely
tam tersine

conversion
değişme, dönüşme, değiştirme, dönüştürme, din değiştirme

conversion factor
uyum katsayısı

conversion right
değiştirme hakkı

convert
değiştirmek, dönüştürmek, değişmek, dönüşmek, döndürmek, dönmek, geçmek, belli bir din/siyasi inancı kabul etmeye ikna edilen kimse

converter
konvertisör, çevireç, değiştirgeç, redresör

convertibility
konvertibilite, tahvil edilebilme

convertible
(para) konvertibıl, başka bir şeye dönüştürülebilen, üstü açılır araba

convertible currency
konvertibl para, serbest döviz

convertible money
konvertibl para

convertor
konvertisör, çevireç, değiştirgeç

convex
dışbükey

convex lens
tümsek mercek

convex mirror
tümsek ayna

convex reflector
dışbükey yansıtıcı

convexity
dışbükeylik

convey
taşımak, nakletmek, götürmek, açığa çıkarmak, ifade etmek

conveyable
devredilebilir

conveyance
taşıma,götürme,nakil,tebliğ,ihbar,terk,taşıt,araç

conveyance by land
karayolu ile gönderme

conveyance of goods
mal gönderme

conveyance of letters
mektup sevki

conveyancer
temlikname düzenleyen

conveyer
taşıyıcı, nakliyeci

conveying plant
sevk tertibatı

conveyor
taşımacı, nakliyeci, taşıyıcı, konveyör

conveyor belt
bantlı konveyör, kayışlı konveyör

conveyor line
taşıyıcı bant

convict
suçlu bulmak, mahkum

convicted previously
sabıkalı, eski hükümlü

conviction
mahkumiyet, sağlam ve içten inanç, kanı, kanaat

convince
inandırmak, ikna etmek

convincing
ikna edici, inandırıcı

convivial
neşeli, muhabbetli

conviviality
eğlence

convocation
çağrı, davet, toplantı, meclis

convoke
toplantıya çağırmak, toplamak

convolute
sarılmış, dürülmüş, bükülmüş

convoluted
kıvrık, büklümlü, anlaşılması güç, karışık, dolambaçlı

convolution
kat, kıvrım, büklüm

convolvulus
çitsarmaşığı, kahkaha çiçeği

convoy
(korumak amacıyla) eşlik etmek, konvoy

convoy pennant
konvoy flaması

convulse
şiddetle sarsmak

convulsion
çırpınma, sarsılma, kıvranma

cony
ada tavşanı

coo
(kumru gibi) ötmek, öpüşüp koklaşmak, kumru gibi sevişmek, sevmek

Coo!
Eyah!, Hey!, Bana bak!

cook
aşçı,aşpaz,(yemek) pişirmek,pişmek

cook book
yemek kitabı

cook sb's goose
birinin yuvasını yapmak, onun hakkından gelmek

cook up
uydurmak, kafadan atmak

cooker
ocak, gaz ocağı

cookery
aşçılık

cookie
kurabiye,bisküvi,koğal,kırıntı,çerez,adam

cooky
bkz.cookie

cool
serin,salkın,sakin,soğukkanlı,serinkanlı,(davranış) soğuk,uzak,kafasına göre takılan,küstah,çok yakşı,soğumak,serinlemek,soğutmak,serinletmek,serinlik,sakinlik,serinkanlılık,serinkanlılıkla,heyecanlanmadan

cool and collected
aklı başında, telaşlı olmayan

cool customer
haddini bilmez kişi

cool down
sakinleşmek, yatışmak, sakinleştirmek

cool off
heyecanı sönmek

cool one's heels
ağaç olmak, sabırsızlanarak beklemek

coolant
soğutucu

cooler
soğutucu, kodes

coolie
vasıfsız işçi

cooling
soğuma, soğutma

cooling water pump
devridaim tulumbası, su pompası

coon
zenci, marsık, karaköpek, hayb, rakun

coop
kümes

coop up
kapatmak, hapsetmek, tıkmak, kafeslemek

cooper
fıçıcı

cooperate
birlikte çalışma, işbirliği, elbirliği, yardım, destek

cooperation
birlikte çalışma, işbirliği, elbirliği, yardım

cooperative
yardımcı, yardımsever, elbirliğiyle yapılan, kooperatif

cooperative bank
kooperatif bankası

cooperative marketing
müşterek pazarlama

cooperative society
kooperatif şirket

coopt
oyla seçmek, atamak, tayin etmek

coordinate
etkinliği artırmak için birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düzenlemek, ayarlamak

coordinate clause
bağlaçlı yan cümle, sıralı tümce

coordination
koordinasyon, eşgüdüm

coordination committee
koordinasyon komitesi

coordination number
koordinasyon sayısı

coordinative
eşgüdümlü, koordine

coordinator
koordinatör, bağlayan, bağlaç

coot
sutavuğu

coownership
ortak mülkiyet

cop
sakçı, aynasız

cop it
fırça yemek

cop out
sorumluluktan kaçmak, yan çizmek

copaiba
pelesenk yağı

copal
kopal

copartner
ortak, hissedar

copartnership
ortaklık, hissedarlık

cope
cüppe, (with ile) başa çıkmak, üstesinden gelmek

cope of heaven
gökkubbe

cope with
ile başa çıkmak, üstesinden gelmek

copier
fotokopi makinesi

copilot
ikinci pilot

coping
harpuşta, duvar semeri

coping saw
oyma testere

copious
bol, çok, (yazar) çok yazmış, verimli

coplanar
düzlemdeş, eş düzlemli, eş yüzlü

copolymer
kopolimer, eşpolimer

copolymerization
kopolimerizasyon, eşpolimerleşme

copper
bakır, düşük değerli bakır para, sakçı, aynasız, bakır rengi

copper acetate
bakır asetat

copper beech
kızıl gürgen

copper boiler
bakır kazan

copper carbonate
bakır karbonat

copper chloride
bakır klorür

copper coloured
bakır renginde

copper engraving
bakır oymacılığı

copper glance
kalkosin, sülfürlü bakır

copper oxide
bakır oksit

copper pipe
bakır boru

copper plate
bakır levha

copper plating
bakır kaplama

copper sulphate
bakır sülfat

copper sulphide
kalkopirit

copper wire
bakır tel

copper-clad
bakır kaplı

copperas
demir sülfat, zaç

copperbottomed
karinası bakır kaplı, denize dayanıklı

coppersmith
bakırcı, kazancı

coppery
bakır gibi, bakırlı

coppice
küçük koru, ağaçlık

coppice forest
baltalık, koruluk

copra
kurutulmuş hindistan cevizi

coproduction
ortak üretim

coproprietor
müşterek sahip

coproprietorship
müşterek sahiplik

copse
çalılık, koru

copula
haber edatı, koşaç, bildirme eki

copulate
(hayvan) çiftleşmek

copulation
çiftleşme

copulative
bağlayan, birleştiren, haber edatı, bağlayan, birleştiren, haber edatı

copy
kopya,suret,(gazete/vb.'nin) bir tek sayısı,sayı,nüsha,kopyasını yapmak,kopyasını çıkarmak,göçürmek,örnek almak,taklit etmek,kopya çekmek

copy book
yazı defteri, not defteri

copycat
sürekli başkalarını taklit eden kimse, taklitçi

copyright
telif hakkı

copyright law
telif hakları yasası

copytypist
daktilo

copywriter
reklam yazarı

coquet
cilveli hareket etmek, işve yapmak, kırıtmak

coquetry
cilve, şuhluk, aşna fişne

coquette
edabaz,fettan kadın,oynak kadın,fingirdek

coquettish
şuh

coracle
bir çeşit kayık

coral
mercan

coral island
mercanada, atol

coral reef
mercan resifi, mercan kayalığı

coral snake
mercan yılanı

coralline
mercandan, mercanlı, koralina

corallite
mercanın tek polipi

coralloid
mercana benzeyen

corbel
bindirmelik, çıkma desteği

cord
ip,sicim,kendir,tel,şerit,(ses) tel

cord velvet
fitilli kadife

cordage
halat takımı, selviçe

cordate
yürek biçiminde

corded
fitilli, iple bağlanmış, ipli

corded ladder
ip merdiven

cordial
candan, yürekten, içten, sıcak, dostça, meyve suyu, likör

cordiality
samimiyet, dostluk

cordially
içtenlikle, yürekten

cordite
kordit, dumansız barut

cordon
sakçı kordonu, askeri kordon, kordon, şerit, (off ile) kordon altına almak

cords
fitilli kadife pantolon

corduroy
fitilli kadife kumaş, ç.fitilli kadife pantolon

core
(meyve) göbek,koçan,eşelek,özek,bir şeyin en önemli yeri ya da merkezi,öz,çekirdek

core carbon
göbek karbonu

corgi
kısa bacaklı küçük bir köpek türü

coriaceous
deriden yapılmış, sert

coriander
kişniş

corinthian
Korint

corinthian order
Korint üslubu

corium
koryum, altderi

cork
şişe mantarı, (şişe/vb.) mantarla tıkamak

cork oak
mantar meşesi, sezü

cork stopper
mantar tapa

corked
mantarlı, mantar kokan

corkscrew
tirbuşon, sarmal, burgu, spiral, helezon

corkscrew stair
helezon merdiven, sarmal merdiven

corkwood
mantar ağacı

corky
mantara benzer, kuru, hafif

cormorant
karabatak

corn
buğday,mısır,kargıdalı,ekin,tahıl,tane,nasır

corn bread
mısır ekmeği

corn chandler
zahire tüccarı

corn crake
bıldırcın kılavuzu

corn flour
mısır unu, nişasta

corn silk
mısır püskülü

corn sugar
mısır şekeri

corn syrup
glikoz

corncob
mısır koçanı

corncrib
mısır ambarı

cornea
kornea

cornel
karaniya, kızılcık

cornelian
akik taşı

cornelian cherry
kızılcık

corner
köşe,künç,(futbol) köşe vuruşu,künç darbesi,korner,kıstırmak,köşeye sıkıştırmak,(taşıt) köşe dönmek,(ticarette) öne geçmek,alım satımı/üretimi ele geçirmek

corner bumper
köşeli tampon

corner stone
köşe taşı, kilit taşı

corner the market
piyasayı ele geçirmek

cornering
viraj alma

cornerstone
köşe taşı, temel, esas

cornerwise
çapraz

cornet
kornet, dondurma külahı, kornet

cornfield
mısır tarlası

cornflakes
mısır gevreği

cornflour
mısır unu

cornflower
peygamberçiçeği

cornhusk
mısır koçanı kabuğu

cornice
pervaz,korniş,saçak silmesi,saçak,kırak

corning
salamura yapma

cornsilk
mısır püskülü

cornstarch
mısır unu

corny
modası geçmiş, eski, bayat

corolla
taçyapraklar, korol

corollary
bir şeyin doğal sonucu, sonuç

corona
ağıl, ayla, hale, taç, korona

corona discharge
korona deşarjı, fırça deşarjı

coronach
cenaze şarkısı

coronary
kalple ilgili, kalp krizi

coronary artery
taçdamar, koroner atardamar

coronary thrombosis
kanın pıhtılaşması, tromboz

coronation
taç giyme töreni

coroner
sorgu yargıcı, kuşkulu ölüm olaylarını kovuşturan görevli

coronet
küçük taç

corporal
gövdesel, bedensel, vücuda ait, onbaşı

corporal punishment
dayak

corporally
bedenen, cismen

corporate
birleşmiş, ortak, kollektif birlik halinde, tüzel, hükmî

corporate director
yönetim kurulu üyesi

corporate income tax
kurumlar vergisi

corporate name
şirket unvanı

corporate saving
şirket tasarrufu

corporate seal
şirket mühürü

corporate state
korporatif devlet

corporate tax
kurumlar vergisi

corporate trust
şirket kredisi

corporation
dernek, kurum, lonca, tüzel kişi, kuruluş, şirket, şişko göbek

corporation accounting
şirket muhasebesi

corporation bylaw
şirket tüzüğü

corporation income tax
kurumlar vergisi

corporation tax
kurumlar vergisi

corporeal
bedeni, maddi

corps
kurul, heyet, kolordu

corps commander
kolordu komutanı

corpse
ceset, ölü

corpulence
şişmanlık

corpulent
çok şişman, şişko

corpus
külliyat

corpuscle
yuvar

corpuscular
parçacık ile ilgili

corral
çevresi çitle sarılı büyükbaş koyun ağılı

correct
düzeltmek, doğru, yanlışsız, kurala uygun

correcting
düzeltme, tashih etme, cezalandırma

correction
düzeltme, ceza, cezalandırma

correction of age
yaş tashihi

corrective
düzeltici

correctly
doğru olarak, uygun biçimde, tam tamına

correctness
doğruluk, dürüstlük, uygunluk

corrector
düzeltici

correlate
aralarında ilişki kurmak, bağlantılı olmak

correlation
ilişki

correlation matrix
ilişki dizeyi, korelasyon matrisi

correlative
bağlılaşık, karşılıklı

correspond
uymak, uyuşmak, uygun olmak, -in karşılığı olmak, uyuşmak, birbirini karşılamak, (düzenli olarak) yazışmak, mektuplaşmak

correspondence
uygunluk, birbirini tutma, benzerlik, uyuşma, mektuplaşma, yazışma, yazışmalar, mektuplar

correspondence course
mektupla öğretim

correspondence school
açıköğretim

correspondent
bir kimseyle sürekli mektuplaşan kişi, taşra ya da dış ülke muhabiri

correspondent bank
muhabir banka

corresponding
uygun, mutabık, benzer

corridor
koridor, aralık, geçit, iki ülke arasındaki dar arazi

corrigendum
baskı hatası

corrigible
düzeltilebilir, giderilebilir

corroborant
destekleyici

corroborate
kanıtlarla desteklemek, doğrulamak, onaylamak

corroboration
doğrulama, teyit, tasdik

corrode
aşındırmak, çürütmek, aşınmak, çürümek, oksitlenmek, paslanmak

corrosion
aşındırma, paslandırma, çürütme, aşınma, çürüme, paslanma, korozyon

corrosion-proof
aşınmaya dayanıklı

corrosion-resistant
aşınmaya dayanıklı

corrosive
aşındırıcı, yiyici, yiygen, çürütücü

corrosive power
aşındırıcı güç

corrosive sublimate
biklorit, süblime

corrugate
kırıştırmak, buruşturmak, buruşmak

corrugated
dalgalı, kıvrımlı, katlı

corrugated iron
oluklu demir levha

corrugated paper
oluklu karton

corrugated pipe
oluklu sac boru

corrugation
oluk, yiv, ondüle

corrupt
(insanı) bozmak, baştan çıkarmak, kötüleştirmek, yozlaştırmak, rüşvet vermek, özgünlüğünü bozmak, kötü duruma sokmak, laçkalaştırmak, ahlaksız, yozlaşmış, kötü, namussuz, rüşvet yiyici, yanlış, bozuk, laçka

corruptible
ayartılabilir, çürüyebilir, bozulabilir

corruption
kötüleştirme, yozlaştırma, bozma, namussuzluk, ahlaksızlık, rüşvet yiyicilik, rüşvetçilik, (sağlık) bozulma, zayıflama

corsage
korsaj

corsair
korsan

corset
korsa

cortege
kortej, tören alayı

cortex
kabuk, kışır, korteks

corticate
kabuklu

corticated
kabuklu

cortisol
kortizol

cortisone
kortizon

corundum
korindon, zımpara

coruscate
ışıldamak, parlamak

corvette
ufak torpido muhribi

corvine
karga gibi

corymb
demet, salkım

coryza
burun nezlesi

cos
bkz.because

cosecant
kosekant, eşkesenlik

coset
koset, eşküme

cosh
cop, coplamak

cosignatory
birlikte imzalayan, ortak imza atan kişi

cosine
kosinüs

cosmetic
kozmetik, kozmetikle ilgili, kozmetik, (sorunun) yalnız dış görünümüyle ilgili, dış görüntüye önem veren

cosmetics
kozmetik

cosmic
evrensel, engin, geniş, sınırsız

cosmic dust
kozmik toz, yıldızlararası toz

cosmic radiation
kozmik radyasyon

cosmic ray
kozmik ışın, evren ışını

cosmogony
kozmogoni, evrendoğum

cosmography
kozmografya, kâinat ilmi

cosmology
evrenbilim, kozmoloji

cosmonaut
Sovyet uzayadamı, kozmonot

cosmonautics
kozmonotik, uzay yolculuğu, uzay gemiciliği

cosmopolitan
kozmopolit, (insan/düşünce/vb.) geniş, sınırsız, geniş görüşlü

cosmos
evren

cosset
üzerine düşmek, şımartmak, üzerine titremek

cossette
küspe

cost
fiyat, değer, paha, masraf, maliyet, mal olmak, değerinde olmak, etmek, yapmak, maliyet hesaplamak

cost a packet
tuzluya mal olmak

cost a pretty penny
pahalıya mal olmak/patlamak

cost account
maliyet hesabı

cost analysis
maliyet analizi

cost free
verginsiz, masrafsız

cost of consumption
tüketim maliyeti

cost of conveyance
nakliye masrafı

cost of education
eğitim maliyeti

cost of living
geçim gideri

cost of living index
geçim indeksi

cost of manufacture
üretim maliyeti

cost of packing
ambalaj masrafı

cost of production
üretim maliyeti, imalat maliyeti

cost of research
araştırma gideri

cost of sales
satış maliyeti

cost or marketing
pazarlama giderleri

cost overrun
fazla maliyet

cost price
maliyet fiyatı

cost reduction
maliyeti azaltma

cost report
maliyet raporu

costal
kaburgalara ait

costate
kaburgalı

coster
sokak satıcısı

costermonger
seyyar sebze, meyve, balık satıcısı

costing
maliyetleme

costive
kabız

costless
müft,pulsuz,havayi

costliness
pahalılık

costly
pahalı, pahalıya mal olan

costume
giysi, kostüm

costume ball
kıyafet balosu

costume jewellery
taklit ziynet eşyası

costumer
kostümleri hazırlayan kimse, elbiseci

cosurety
müteselsil kefil

cosy
rahat, sıcacık, örtü, kılıf

cot
beşik, baraka, kulübe

cotangent
kotanjant

cote
ağıl, kuş yuvası, mandıra

coterie
zümre, heyet

cottage
küçük ev, kulübe, kır evi

cottage cheese
süzme peynir, lor peyniri

cottager
rençper, köylü

cotter
kama, çivi, kopilya

cotton
pamuk,pamuk ipliği,pamuk bezi,anlaşmak,yola gitmek,uzlaşmak

cotton belt
pamuk üretme bölgesi

cotton candy
pamukhelva, ketenhelva

cotton cloth
pamuklu kumaş

cotton exchange
pamuk borsası

cotton fabric
pamuklu kumaş

cotton field
pamuk tarlası

cotton gin
pamuk çırçırı

cotton grass
pamuk otu

cotton mill
pamuk fabrikası

cotton plant
pamuk fidanı

cotton plush
pamuklu peluş

cotton thread
pamuk ipliği

cotton up to
yaltaklanmak, geçinmek, anlaşmak

cotton velvet
pamuklu kadife

cotton wad
hidrofil pamuk

cotton wool
ham pamuk, hidrofil pamuk

cotton yarn
pamuk ipliği

cottonize
pamuklaştırmak

cottonseed
pamuk çekirdeği, çiğit

cottonseed oil
pamuk yağı

cottony
pamuk gibi, pamuklu

cotyledon
kotileden, çenek

cotyloid
hokka gibi

couch
ifade etmek, belirtmek, bildirmek, divan, sedir, kanape

couch grass
ayrıkotu

couchette
(trende) kuşet

couching
katarakt ameliyatı

cougar
puma

cough
öksürmek, yötelmek, öksürük, yötel, öksürme, yötelme

cough drop
öksürük pastili

cough mixture
öksürük şurubu

cough up
para bayılmak, toslamak, sökülmek

could
(`can' eyleminin geçmiş biçimi olarak) -ebilirdi, -abilirdi, (dolaylı anlatımda `can'in yerine) -ebilir, -ebileceği, (olasılık belirtir) -ebilir, -abilir, (rica belirtir) -ebilir, -abilir

coulee
derin sel çukuru

coulisse
kulis

coulomb
kulomb, kulon

coulometer
kulonmetre, coulombmetre

coulter
kotan bıçağı

coumarin
kumarin

coumarone
kumaron

council
konsey, danışma kurulu, meclis, (ev/daire/vb.) yerel idare tarafından yapılan, denetlenen, kiraya verilen

Council of Europe
Avrupa Konseyi

Council of Ministers
Bakanlar Kurulu

Council of State
Danıştay, Devlet ?urası, Danıştay, Devlet ?urası

council of war
harp meclisi

councillor
meclis üyesi

councilman
belediye encümen üyesi

counsel
avukat, öneri, tavsiye, önermek, tavsiye etmek, akıl vermek

counsel fee
vekâlet vergini

counsellor
danışman, avukat

counsellor-at-law
avukat, dava vekili

counselor
bkz.counsellor

count
(sayı) saymak, içermek, saymak, kapsamak, içine almak, olduğunu düşünmek, olarak saymak, önemi olmak, değeri olmak, sayma, sayım, hesap, sayı, toplam, şikayet maddesi, önemseme, umursama, dikkat, kont

count down
geriye doğru saymak

count for little
çok önemsiz olmak

count for nothing
çok önemsiz olmak

count in
katmak, dahil etmek

count noses
kelle saymak

count on
bel bağlamak, güvenmek, beklemek, hesaba katmak

count one's chickens
dereyi görmeden paçaları sıvamak

count out
birer birer saymak, dahil etmemek, saymamak

count the cost
bütün riskleri hesaplamak, enikonu düşünmek

count the pennies
kemerleri sıkmak

count up
hesap etmek

countable
sayılabilen, sayılabilir

countable noun
sayılabilen isim

countdown
gerisayım

countenance
yüz ifadesi, uygun bulma, onama, destek, onay, tasvip, izin, desteklemek, onaylamak, uygun bulmak, izin vermek

counter
tezgâh, marka, fiş, sayıcı, sayaç, karşı çıkmak, karşısında olmak, muhalefet etmek, karşılamak, karşı koymak, karşılık vermek, karşı

counter claim
karşı dava

counter currency
sahte para

counter demonstration
karşı gösteri

counter jumper
tezgâhtar

counter measure
karşı önlem

counter motion
karşı öneri, karşı teklif

counter offer
karşı teklif

counter proposal
karşı teklif

counter revolution
karşı devrim

counter security
ikinci kefalet

counter-intelligence service
karşı casusluk servisi

counteract
karşılık vermek, mukabele etmek, (etkisini) yok etmek, gidermek

counteraction
karşı hareket, karşı koyma

counterattack
karşı saldırı, kontratak, karşı saldırı yapmak, kontratak yapmak

counterbalance
eş ağırlık, karşılık, denkleştirmek, denk ağırlıkla karşılamak

counterbore
havşa, havşa açmak

counterbrace
çapraz gergi

countercharge
karşı suçlama

countercheck
tepki, reaksiyon

counterclaim
karşı dava, karşı iddia

counterclockwise
saat yönünün tersine

countercurrent
karşıakım

counterespionage
karşı casusluk

counterfeit
(para/vb.) sahtesini yapmak, basmak, taklit etmek, sahte, taklit

counterfeit money
sahte para, kalp para

counterfeiter
kalpazan, sahtekâr

counterfire
karşı ateş

counterflange
kontra flanş

counterfoil
çek ya da makbuzun dip koçanı

counterfort
payanda, destek, ayak

counterglow
karşıgün

counterintelligence
karşı haber alma örgütü

counterirritant
karşı irkilme

counterman
tezgâhtar

countermand
yeni bir emirle geçersiz kılmak, iptal etmek

countermark
kalite işareti

countermeasure
karşı önlem

counterorder
siparişi geri alma

counterpane
yatak örtüsü

counterpart
tam benzeri, kopyası

counterplot
karşı tedbir, karşı tedbir almak

counterpoint
kontrpuan

counterpoise
denge ağırlığı, karşı ağırlık, denkleştirmek, karşı etki yapmak

counterpressure
karşıbasınç

counterrecoil
yerine gelme, yerine getirme

counterrevolution
karşı devrim

counterrevolutionary
karşı devrimci

countershaft
transmisyon mili, avara mili

countersign
parola, onay imzası, (onay için) ayrıca imzalamak

countersignature
tasdik imzası, ikinci imza

countersink
havşa matkabı, havşa açmak

counterspy
karşı casus

countersunk
gömme, gömülmüş

countervail
aynı kuvvetle karşı koymak

countervailing
aynı kuvvetle karşı koyma

counterwedge
karşı kama

counterweight
denge ağırlığı, karşı ağırlık

countess
kontes

countless
çok fazla, sayısız

countrified
köylümsü, kır halkı gibi

country
ülke, yurt, vatan, ulus, halk, kır, taşra, kırsal kesim, bölge, yöre, taşraya özgü, kırsal

country club
kırdaki spor ve eğlence kulübü

country cousin
taşralı akraba

country house
şehir dışındaki yazlık, sayfiye

country music
kantri müzik

country race
kır koşusu

countryman
vatandaş, yurttaş, hemşeri, taşralı, köylü

countryseat
sayfiye evi

countryside
kırsal bölge,kent

countrywide
ülke çapında, ülkeye yayılmış

county
ilçe, kontluk, il, idare bölgesi

coup
başarılı hareket,hükümet darbesi,çevriliş

coup d'etat
hükümet darbesi

coupe
iki kapılı spor araba

couple
birleştirmek, (hayvan) çiftleşmek, çift, karı koca, çift, (of ile) birkaç, iki-üç

coupled
akuple, bağlı

coupler
kuplör, bağlaştırıcı, kavrama, bağlama

couplet
beyit

coupling
kavrama, bağlama, kuplaj, manşon, koşum

coupon
kupon

coupon of bonds
tahvilat kuponu

courage
yüreklilik, cesaret, mertlik

courageous
yürekli, cesur, yiğit, mert

courgette
bir çeşit dolmalık kabak

courier
haberci, kurye, turist rehberi

course
yön, rota, akış, cereyan, gidişat, saha, alan, pist, kurs, dizi, seri, eğitim, tahsil, davranış biçimi, eylem biçimi, yöntem, yol, yemeğin bölümlerinden biri, tabak, yemek, (sıvı) akmak

course of business
işlerin seyri

course of flight
uçuş rotası

courser
av köpeği

court
mahkeme, mahkeme üyeleri, oturum, saray, saray halkı, avlu, kort, saha, gözüne girmeye çalışmak, teveccühünü kazanmaya çalışmak, dalkavukluk etmek, kur yapmak, riskine girmek, atılmak

court danger
tehlike peşinde koşmak

court death
ölümüne susamak

court fees
mahkeme masrafları

court file
dava dosyası

court of account
Sayıştay

court of admiralty
deniz mahkemesi

court of appeal
Temyiz Mahkemesi, Yargıtay

court of bankruptcy
iflas mahkemesi

court of first instance
asliye mahkemesi

court of human Rights
insan hakları mahkemesi

court of jurisdictional disputes
uyuşmazlık mahkemesi

court of justice
adalet divanı

court of peace
sulh mahkemesi

court of review
temyiz mahkemesi

court order
mahkeme ilamı

court plaster
plaster

court-martial
askeri mahkeme, divanıharp, askeri mahkemede yargılamak

courteous
ince, kibar, nazik

courtesan
fahişe, kahpe

courtesy
incelik, nezaket, kibarlık

courtesy call
nezaket ziyareti, resmi ziyaret

courtesy title
resmi olmayan unvan

courtesy visit
nezaket ziyareti, resmi ziyaret

courthouse
adliye sarayı

courtier
saray adamı, nedim

courtly
nazik, saygılı

courtship
kur yapma, kur, iltifat

courtyard
avlu,hayat

cousin
kuzen

couture
terzilik, desinatörlük

couturier
modacı, desinatör, erkek terzi

couturiere
kadın terzi

covalence
kovalans, değerdeşlik

covalent
kovalent, değerdeş

covalent bond
kovalent bağ, değerdeş bağ

covariance
eşdeğişirlik, kovaryans, ortakdeğişke

covariant
kovaryant, eşdeğişkin

cove
koy, körfezcik

coven
cadılar toplantısı

covenant
(dinsel) anlaşma, sözleşme, anlaşma, mukavele

covenanted employee
sözleşmeli çalışan

Coventry
dışlamak

cover
örtmek, tıkamak, kapatmak, kaplamak, (yol) katetmek, gözlemek, göz altında tutmak, (ayrıntıları/vb.) aktarmak, rapor etmek, yetmek, karşılamak, sigortalamak, silahla korumak, -e silah tutmak/doğrultmak, kapak, örtü, koruyucu, kitap kabı, kap, zarf, kılıf, siper, sığınak, maske, perde, paravana, sigorta

cover charge
giriş vergini

cover crop
örtü bitkisi, koruyucu bitki

cover girl
kapak kızı

cover glass
lamel

cover letter
tanıtma yazısı

cover up
örtmek, örtbas etmek, kapatmak

coverage
(sınalgı/gazete/vb.'de) bir olaya ayrılan yer/zaman

covered
kapalı, örtülü

covered market
kapalı çarşı, kapalı pazar

covering
kat, örtü

covering letter
açıklayıcı mektup, teyit mektubu

covering note
sigorta zeyilnamesi

covering warrant
hazine bonosu

coverlet
yatak örtüsü

covert
gizli, saklı, örtülü

covet
göz dikmek

covetous
hırslı, mal canlısı

covetousness
açgözlülük, harislik

covey
keklik sürüsü

coving
sundurma, çıkma

cow
inek, fil gibi iri hayvanların dişisi, yıldırmak, korkutmak, sindirmek

cow pea
börülce

coward
korkak

cowardice
korkaklık

cowardliness
korkaklık, kancıklık

cowardly
korkakça

cowbane
sığır baldıranı

cowbell
inek çıngırağı

cowberry
kırmızı yaban mersini

cowboy
kovboy, sığırtmaç

cower
sinmek, büzülmek

cowhand
kovboy

cowhide
gön, sığır derisi

cowling
kaporta, motor kapağı

coworker
iş arkadaşı

cowpat
tezek

cowslip
çuhaçiçeği

cox
dümenci

coxa
böcekte kalça sümüğü

coxcomb
edabaz,züppe adam,horozibiği çiçeği

coxcombry
züppelik,edabazlık

coxswain
dümenci

coy
çekingen, utangaç, nazlı, cilveli

coyness
çekingenlik, mahcubiyet, cilve, naz

coyote
kır kurdu

coypu
bataklık kunduzu

cozen
aldatmak, kandırmak

cozy
bkz.cosy

crab
yengeç, kasık biti, eleştirmek, şikâyet etmek, dırdır etmek

crab apple
yaban elması

crab louse
kasıkbiti, ambiti

crabbed
ters, huysuz, karışık, anlaşılmaz

crabbing
krablama, yaş fiksaj

crabby
huysuz, dırdırcı

crack
çatlamak, çatlatmak, şaklamak, şaklatmak, vurmak, çarpmak, çarptırmak, (up ile) (güçlüklere) boyun eğmek, bitmek, tükenmek, (espri/fıkra/vb.) patlatmak, şifresini, sırrını çözmek, keşfetmek, başarılı, usta, yetenekli, çatlak, şaklama, çatırtı, vuruş, darbe, tokat, girişim, şaka, nükte

crack a joke
fıkra patlatmak, şaka yapmak

crack down
acımasızlaşmak, daha katı olmak

crack of doom
kıyamet kopması

crack up
sağlığı bozulmak, gülmekten katılmak

crackdown
yasaklama, kısıtlama, engelleme

cracked
çatlak, kaçık, üşütük

cracker
kraker, çatapat, fıstık, yavru, piliç

crackers
deli, çatlak, üşütük, kaçık

cracking
çatlama, parçalanma, kraking

crackle
çatırdamak, çıtırdamak, çatırdatmak, çıtırdatmak, çatırtı, çıtırtı

crackling
çatırtı, çıtırtı, kızarmış jambon kabuğu

crackpot
kaçık, çatlak, çılgın, uçuk

crackup
kaza, sinir krizi, çarpışma

cradle
beşik, bir şeyin başladığı yer, köken, beşik, insan yaşamının ilk yılları, çocukluk yılları, (dikinti/vb.) tahta, tezgâh, kızak, beşikte sallamak, beşikteymiş gibi sallamak

cradle of civilization
uygarlığın beşiği

cradlesong
ninni,layla

craft
sanat, beceri, hüner, kesp, ustalık, maharet, kurnazlık, hile, gemi, uçak, teknik eleman

craftily
şeytanca

craftiness
kurnazlık, hile

crafts
gemi, uçak

craftsman
usta, zanaatçı

craftsmanship
hüner

crafty
kurnaz, dalavereci, üçkâğıtçı

crag
yalçın kayalık

cragged
sarp

craggy
dik ve pütürlü

cram
tıkmak, sıkıştırmak, tıka basa doldurmak, ağzına kadar doldurmak, acele ile sınava hazırlanmak, ineklemek

cram-full
dopdolu

cramp
kramp, kasınç, mengene, engel, engel olmak, kısıtlamak, tıkıştırmak, sıkıştırmak

cramped
(yer) dar, sıkışık

crampon
kanca, mengene, krampon, buz mahmuzu

cranage
vinç kirası

cranberry
keçiyemişi, yabanmersini

crane
vinç, turna, (boynunu) uzatmak

crane truck
vinçli kamyon

cranebill
turnagagası, yabani sardunya

cranial
kafatasıyla ilgili

cranial cavitiy
kafatası boşluğu

cranial nerve
kafatası siniri

craniology
kafabilim

cranium
kafatası

crank
dirsek,kol,kanırtmaç,saplantılı kimse,deli,kaçık,şıltak

crank arm
krank kolu, anadingil kolu

crank web
krank kolu

crankcase
karter

crankshaft
krank mili

cranky
acayip, tuhaf, garip, sinirli, huysuz, aksi, (alet/vb.) laçka, gevşek, bozuk

cranny
çatlak, gedik, yarık

crap
bok, zırva, saçmalık, boktan laf, ıvır zıvır döküntü, bok

crape
krep

craps
iki zarla oynanan kumar, barbut

crapulence
içkiye aşırı düşkünlük

crash
(araba/vb.) gürültüyle çarpmak, çarptırmak, düşmek, düşürmek, iflas etmek, top atmak, paldır küldür gitmek/hareket etmek, çatırtı, gürültü, (uçak/otomobil/vb.) kaza, batkı, iflas, acele, ivedi, hızlı, hızlandırılmış

crash about one's ears
dünya başına yıkılmak

crash dive
(denizaltı) birden dalma

crash helmet
kask, koruyucu başlık

crash landing
mecburi iniş

crash-land
mecburi iniş yapmak

crass
aptal, aptalca, kaba, duygusuz, (aptallık/vb.) büyük, tam, aşırı derecede

crate
kafesli sandık, kasa, külüstür araba/uçak

crater
krater, yanardağ ağzı, çukur

crater lake
krater gölü

cravat
boyunbağı, kravat

crave
çok istemek, -e can atmak, için deli olmak

craven
ödlek, korkak

craving
arzu, tutku

craw
kursak, hayvan midesi

crawfish
kerevit

crawl
emeklemek, sürünmek, ağır ağır yürümek/ilerlemek, (böcek/vb.ile) dolu olmak, kaynamak, tüyleri ürpermek, karıncalanmak, yaltaklanmak, yağlamak, dalkavukluk etmek, yağ çekmek, krol yüzme, çok yavaş hareket, ağır gidiş

crawler
tırtıl zincirli makine

crayfish
kerevit, kerevides

crayon
renkli kalem, boyalı kalem

craze
çılgına çevirmek, çıldırtmak, deli etmek, çok heyecanlandırmak, geçici akım, moda, çılgınlık, düşkünlük, hayranlık

craziness
delilik, çılgınlık, kaçıklık, cinnet

crazing
sır çatlaması

crazy
deli,çılgın,kuduruk,olanaksız,aptalca,saçma,çılgınca,kuluduk,aptal,salak,(about ile) hayran,tutkun,hasta,deli

creak
gıcırtı, gıcırdamak

creaky
(kapı/vb.) gıcırtılı, gıcırdayan

cream
kaymak, krema, krem, merhem, bir şeyin en iyi bölümü, kaymak, krem rengi, (sütün) kaymağını almak, (off ile) (en iyileri) seçmek, ayıklamak

cream cheese
krem peynir

cream of tartar
krem tartar

cream of the crop
kaymak tabaka, en iyisi

creamer
ekramöz, krema makinesi

creamery
süthane, kaymakçı dükkanı

creamy
krem gibi, yumuşak, kaygan, kremalı, krema içeren, kaymaklı

crease
buruşukluk, kırışıklık, kat, pli, buruşmak, kırışmak, buruşturmak, kırıştırmak

crease-proof
buruşmaz

crease-resistant
buruşmaz

create
yaratmak,-e yol açmak,neden olmak,oluşturmak,atamak

create a stink
kıyameti koparmak

create jobs
istihdam olanağı oluşturmak

creatine
kreatin

creatinine
kreatinin

creation
yaratma, yaradılış, acun, evren, kreasyon

creative
yaratıcı

creative power
yaratıcı güç

creativity
yaratıcılık

creator
yaratıcı

creature
yaratık

creature comforts
refah

creche
kreş, bebekevi, yuva

credence
inanma, güven, doğru kabul etme

credentials
güven belgesi, itimatname

credibility
güvenilirlik, inanılırlık

credible
inanılır, güvenilir

credit
inanç,güven,sadakat,övgü,onur,şereflendirme,kredi,saygınlık,itibar,onur kaynağı,veresiye,nisiye,inanmak,güvenmek,itibar etmek,para yatırmak

credit account
kredi hesabı, açık hesap

credit advice
alacak dekontu

credit agency
kredi kurumu

credit agent
sigorta acentesi

credit agreement
kredi anlaşması

credit application
kredi başvurusu

credit balance
alacak bakıyesi

credit bank
kredi bankası, ticaret bankası

credit card
kredi kartı

credit control
kredi kontrolü

credit department
kredi servisi

credit interest
kredi faizi

credit limit
kredi limiti

credit line
kredi limiti

credit market
kredi piyasası

credit money
banka kredisi

credit note
kredi mektubu

credit period
kredi dönemi

credit rating
kredi değerliliği

credit standing
kredi yağdayı, mali itibar

credit system
kredi jüyesi

credit target
kredi hedefi

credit terms
kredi şartları

creditable
şerefli, övgüye değer

crediting
kredi verme, alacaklandırma

creditor
kredi veren, alacaklı

creditor's ledger
alacaklılar defteri

credits and titles
jenerik

creditworthiness
kredi almaya layık olma

credulity
saflık, her şeye inanma

credulous
herşeye inanan, saf

creed
inanç, iman, itikat

creek
çay, ırmak kolu, dere

creel
cağlık, çözgü sehpası, balık sepeti

creep
sürünmek, sürünerek ilerlemek, sessizce sokulmak, (sarmaşık/vb.) sarılmak, sarılarak büyümek, ürpermek, tüyleri ürpermek, dalkavuk, yağcı, gıcık, kıl

creepage
akış, sızıntı, dağılma

creeper
sürüngen bitki, sarmaşık

creeping
sürünen, tırmanarak büyüyen

creeping stem
sürüngen gövde

creeps
(the ile) ürperti, korku

creepy
tüyler ürpertici

cremate
(ölüyü) yakmak

cremation
ölüyü yakma

crematorium
ölülerin yakıldığı yer, krematoryum

crenate
tırtıllı

crenel
mazgal

crenellated
mazgallı

crenellation
mazgallı siper

creole
hem Avrupa hem de Afrika soyundan gelen (kişi), bu kişilerin konuştuğu (dil)

creosote
katran ruhu, kreozot

crepe
krep

crepe de Chine
krepdöşin

crepe Georgette
krepjorjet

crepe paper
krepon kâğıdı

crepe rubber
krepsol, krep lastik

crepe suzette
krepsüzet

crepe yarn
krep ipliği

crepitate
çatırdamak

crescendo
kreşendo

crescent
hilâl, ayça, yeniay

crescent wrench
ayarlı anahtar

cresol
krezol

cress
tere

cresset
fener

crest
ibik, taç, tepe, doruk

crestfallen
üzgün, mutsuz, kırgın, yılgın

cresyl
kresil

cresylic acid
kresilik asit

cretaceous
tebeşirli, kireçli, tebeşir dönemi

cretaceous period
kretase

Cretan
Giritli, Girit

Crete
Girit adası

cretin
salak, aptal, geri zekâlı, kreten

cretinism
kretenizm

cretonne
kreton

crevasse
(buz/vb.'de) derin yarık

crevice
(kaya/vb.'de) çatlak, yarık

crew
tayfa, mürettebat, ekip

crew cut
asker tıraşı

crew-neck
hâkim yaka

crib
çocuk karyolası, hayvan yemliği, kopya çekmek

cribbage
bir çeşit iskambil oyunu

cribriform
kalbur gibi, delik deşik

cribwork
kafes çatkı, çerçeve çatkı

crick
boyun tutulması, kasılma

cricket
cırcırböceği,cırcırama,kriket

cricoid
halka şeklinde, gırtlak kıkırdağı

crier
mübaşir, ağlayan kimse, tellal

crime
suç, aptallık, mantıksızlık, mantıksızca hareket

crime against humanity
insanlık suçu

crime rate
suç oranı

crime reporter
sakçı muhabiri

crime writer
cinayet romanları yazarı

Crimea
Kırım

criminal
suçla ilgili, cezalı, çok kötü, suçlu

criminal assault
ırza tecavüz

criminal contempt
mahkemeye hakaret

criminal conversation
zina

criminal court
ceza mahkemesi

criminal discretion
cezai ehliyet

criminal law
ceza hukuku

criminal liability
cezai sorumluluk

criminal medicine
adli tıp

criminal record
sabıka kaydı

criminality
suçluluk

criminology
suçbilim, kriminoloji

crimp
kıvrım, kıvırmak, dalgalandırmak, asker toplamak

crimson
koyu kırmızı

cringe
korkudan sinmek, büzülmek, (birinin önünde) iki büklüm olmak

cringle
radansa, halat matafyonu

crinite
kıllı, saçlı

crinkle
buruşturmak, kırıştırmak, katlamak, buruşmak, kırışmak

crinoid
denizlalesi

crinoline
çemberli etek

cripple
sakat, topal, kötürüm, sakatlamak, baltalamak, bozmak, engellemek

crippled
sakat, topal, kötürüm, arızalı

crisis
bunalım, kriz

crisp
gevrek, körpe, taze, yeni, gıcır gıcır, çabuk, tez, hızlı, (hava) soğuk, cips

crispate
dalgalı

crispation
büklüm, buruşukluk

crispy
gevrek, körpe, taze

crisscross
çapraz çizgili

crista
kabartı

cristate
ibikli, tepelikli, sorguçlu

cristobalite
kristobalit

criterion
ölçüt, kriter

critic
eleştirmen, eleştiren kimse

critical
kusur bulan, eleştiren, eleştiri niteliğinde, eleştirel, tehlikeli, ciddi, kritik

critical angle
kritik açı, dönüşül açı

critical point
kritik çekit

critical range
kritik bölge

critical temperature
kritik sıcaklık

critical voltage
kritik gerilim

criticism
eleştiri, kritik, kusur bulma, olumsuz eleştiri

criticize
kusur bulmak, eleştirmek

critique
eleştiri yazısı, kritik

croak
kurbağa sesi çıkartmak, vraklamak, çatlak sesle konuşmak/söylemek, nalları dikmek, kurbağa sesi, vırak, hırıltı

Croat
Hırvat

Croatia
Hırvatistan

Croatian
Hırvatça

crochet
tığ işi, tığ işi yapmak, tığ ile örmek

crochet hook
dantel tığı, tığ

crock
çanak, çömlek, toprak kap, külüstür araba, hurda, moruk, işi bitmiş adam, yaşlı at

crockery
çanak, çömlek

crocodile
timsah

crocodile tears
sahte gözyaşları, sahte üzüntü

crocus
çiğdem

croft
küçük çiftlik

crofter
küçük toprak sahibi

croissant
ayçöreği

crone
kocakarı

crony
yakın arkadaş, dost

crook
kanca, sopa, değnek, hırsız, dolandırıcı, kıvırmak, bükmek, kıvrılmak, bükülmek

crooked
eğri, yamuk, namussuz

croon
yumuşak sesle (şarkı) söylemek

crop
ekin, ürün, mahsul, yığın, türküm, küme, topluluk, kısa kesilmiş saç, kursak, (hayvan) otlamak, yemek, (saç/kuyruk) kesmek, kırpmak, ekmek, ürün vermek

crop failure
bereketsiz ürün

crop insurance
ürün sigortası

crop plant
kültür bitkisi

crop rotation
ürün rotasyonu

crop up
birden meydana çıkmak

cropper
kırkma aleti, ürün veren bitki

croquet
krikete benzer bir açık hava oyunu, kroket

crosier
piskopos asası

cross
çarpı/artı işareti,çarmıh,üzüntü,gam,elem,çapraz,köndelen,geçmek,öbür tarafına geçmek,kesişmek,(kol/bacak) kavuşturmak,üst üste atmak,karşı koymak,engellemek,melezlemek,kızgın,sinirli,ters,aksi,huysuz

cross action
karşılıklı dava

cross check
çizgili çek

cross country race
kır koşusu

cross demand
karşı dava

cross member
travers

cross off
üstünü çizip çıkarmak

cross one's fingers
iyi şans dilemek

cross one's legs
ayak ayak üstüne atmak

cross one's mind
aklından geçmek

cross out
üstünü çizmek

cross rate
çapraz kur

cross ratio
çapraz oran

cross reference
gönderme

cross section
kesit, enine kesit, profil

cross someone's palm
bahşiş vermek

cross street
ara sokak

cross the't' and dot the'i's
kılı kırk yapmak

cross-border
sınır ötesi

cross-country
kırlar boyunca, kırlarda

cross-country race
kırkoşusu

cross-examine
çaprazlama sorguya çekmek, ahret suali sormak

cross-eyed
şaşı

cross-fertilization
çaprazlama dölleme

cross-fertilize
çaprazlama yöntemiyle döllemek

cross-legged
bacak bacak üstüne atmış, bacak bacak üstüne atmış

cross-lode
enine damar

cross-pollination
çapraz tozlaşma, çapraz tozlaşma

cross-purposes
farklı ve zıt amaçlar, yanlış anlama

cross-refer
okuru başka bir yere göndermek

cross-stitch
kanaviçe işi

cross-wind
yan rüzgâr

crossband
çaprazbant

crossbar
kol demiri

crossbeam
kiriş

crossbow
tatar yayı

crossbrace
çapraz gergi çubuğu, çapraz bağlantı

crossbracing
çapraz bağlantı

crossbred
melez

crossbreed
melez, melezlemek

crossbreeding
çaprazlama

crosscheck
(bir işlemin/yanıtın/vb.) sonucunu başka kaynaklardan ikinci kez kontrol etmek, sağlamasını yapmak

crosscountry
kros

crosscut
enine kesiş, enine kesim, enine kesmek

crosscut saw
çapraz testere

crosscutrents
zıt akımlar

crossed
çizgili, çapraz

crossed cheque
çizgili çek

crossfall
enine eğim

crossfire
çapraz ateş

crosshatch
çapraz taramak

crosshatching
tarama

crosshead
piston kafası, kroshed

crossing
deniz yolculuğu, (iki yolun/nehrin/vb.) birleştiği yer, geçit, geçiş yeri, geçiş

crossover
geçit, köprü, üst geçit

crossroad
yan yol, çapraz yol

crossroads
birkaç yolun kesiştiği yer, dönüm çekidi

crosstalk
diyafoni, karışma

crosstree
kurcata, kurceta

crosswalk
yaya geçidi

crosswind
karşı rüzgâr

crosswise
çapraz, çaprazlama, ters, çapraz

crossword
bulmaca

crossword puzzle
çapraz bulmaca

crotch
kasık, pantalon ağı, apışlık, dalın ağaç gövdesinden ayrıldığı yer, çatak

crotchet
çeyrek nota, garip, saçma düşünce

crotchety
(yaşlı) huysuz, aksi, dırdırcı

croton
kroton

croton oil
kroton yağı

crotonyl
krotonil

crouch
çömelmek, sinmek

croupier
krupiye

crow
karga, (horoz) ötmek, böbürlenmek, hava atmak, horoz ötüşü

crow one's head off
koltukları kabarmak

crow's-foot
göz kenarındaki kırışıklar

crowbar
demir kol, manivela, levye

crowd
toplanmak, doluşmak, kalabalık oluşturmak, (bir alan) doldurmak, tıkıştırmak, sıkıştırmak, kalabalık, belirli bir toplumsal türküm, topluluk, yığın

crowd out
sıkıştırarak çıkarmak

crowded
kalabalık, tıkış tıkış, dopdolu

crowded profession
çok rağbet gören meslek

crowfoot
kazayağı, düğünçiçeği, boyunduruk

crown
taç giydirmek, bir şeyin tepesini/üsütünü kaplamak, tamamlamak, tamam etmek, kafasına vurmak, (diş) kaplamak, tac, çiçeklerden yapılmış tac, krallık, kraliyet iktidarı, tepe, üst kısım, penny değerinde madeni para, şampiyonluk, mükemmellik, kusursuzluk

crown it all
tüy dikmek

crown jewels
hükümdarlığa ait mücevherler

crown land
krala ait toprak

crown prince
veliaht

crowning
en son, en yüksek

crowning achievement
parlak başarı

crucial
çok önemli, kesin, son

crucible
pota, kröze

crucible steel
pot çeliği, pota döküm çeliği

crucify
çarmıha gererek öldürmek, çarmıha germek

crude
ham, işlenmemiş, kaba, inceliksiz, iyi yapılmamış, baştan savma, kaba saba

crude fibre
ham elyaf

crude oil
ham petrol, yeryağı

crude petroleum
petrol, ham petrol

crude rate
kaba hız

crude tar
ham katran

crudely
kabaca

crudeness
kabalık, çiğlik, hamlık

crudity
kabalık

cruel
acımasız, zalim, gaddar, çok acı, dayanılmaz

cruelty
acımasızlık, gaddarlık, zulüm

cruet
baharatlık, baharat kutusu

cruise
gemiyle gezmek, deniz gezisi yapmak, (otomobil/uçak/vb.) ortalama bir hızla gitmek, karı peşinde dolaşmak, eline alıp dolaşmak, deniz gezisi, tekne gezintisi

cruiser
bir ya da iki kamaralı büyük motor, kotra, kruvazör

cruising speed
seyir hızı

crumb
ekmek kırıntısı, kırıntı, kırıntı, çok az miktar, (Aİ) ciğeri beş para etmez adam

crumble
dövmek,hurda hurda doğramak,ovalamak,ezilip büzülmek,ezmek,ovulmak,hurdalamak,çok küçük parçalara ayırmak,ufalamak,ufalanmak,harap olmak

crumbly
kolayca ufalanan

crummy
pis, köhne, bakımsız, ikinci kalite, ucuz

crumpet
hamburger ekmeği, kafa, seksi karı

crumple
buruşturmak, kırıştırmak, buruşmak, kırışmak

crunch
çatır çutur yemek, çatırdamak, çatırdatmak, çatırtı, çuturtu, zor an, karar anı, dönüm çekidi

crunchy
gevrek

cruse
testi, saksı

crush
ezmek, sıkıştırarak ezmek, izdiham oluşturmak, sıkışıp tepişmek, izdiham, kalabalık, sıkma meyve suyu, abayı yakma, aptalca aşk

crusher
kırma makinesi, konkasör, kırıcı

crushing
ezme

crust
kabuk, ekmek kabuğu, tabaka, kabuk

crust of the earth
yerkabuğu

crustacean
kabuklu

crustaceous
kabuklu

crusty
kabuklu, gevrek, ters, huysuz, aksi

crutch
koltuk değneği, kasık, pantolon ağı, apışlık

crux
sorunun merkezi/en önemli çekidi

cry
ağlamak, bağırmak, haykırmak, bağırarak istemek/çağırmak, feryat etmek, (kuş/vb.) ötmek, çığlık, feryat, haykırma, bağırma, yüksek ses, seslenme, ağlama, (hayvan ve kuş) ses

cry down
kötülemek

cry for the moon
olmayacak şey istemek

cry off
sözünden dönmek, caymak, su koyuvermek

cry one's eyes out
hüngür hüngür ağlamak

cry one's heart out
hüngür hüngür ağlamak

cry out
haykırmak, şikâyet etmek

cry out against
karşı gelmek

cry out for
şiddetle gereksinim duymak

cry over spilt milk
boşuna üzülmek

cry quits
yeter demek, dur demek

cry wolf
kurt masalı okumak

crying
büyük

cryo
(önek) soğuk, buz, krio

cryogen
soğutucu kimyasal madde

cryogenic
kriyojenik

cryogenics
kriyojeni, soğukbilim

cryohydrate
kriyohidrat

cryolite
kriyolit, soğuktaş

cryometer
kriyometre

cryoscopic
kriyoskopik

cryoscopy
kriyoskopi, donargözleyim

crypt
yeraltı türbesi

cryptic
gizli, kapalı, örtük

crypto
(önek) gizli, kapalı, açık olmıyan

cryptogam
çiçeksiz bitki, kriptogam

cryptogram
gizli yazı

cryptograph
kriptograf

cryptography
kriptografi

crystal
kristal, kırılca, billur

crystal lattice
kristal kafesi

crystal structure
kristal yapısı

crystal sugar
kristal şeker

crystal symmetry
kristal simetrisi

crystalline rock
billuri kayaç, kırılcal kayaç

crystalline structure
kristal yapı

crystallite
kristalit

crystallization
kristalleşme, kristalleştirme, billurlaşma

crystallize
billurlaşmak, billurlaştırmak, belirginleşmek, belirginleştirmek

crystallizer
kristalizatör, mayşe kazanı

crystallographic
kristalografik

crystallography
kristalografi

cub
yavru ayı/aslan/kaplan/tilki, yavrukurt, izci, acemi, toy

cub reporter
acemi gazeteci

Cuba
Küba

cubage
küpleme

Cuban
Küba ile ilgili

cubature
küpleme

cube
küp, (neyise) küp biçiminde kesmek, doğramak, bir sayının küpünü almak

cube root
küpkök, köküç

cubic
küp biçiminde, kübik

cubic antenna
kübik anten

cubic centimetre
santimetre küp

cubic equation
üçüncü derecede denklem

cubic foot
fut küp

cubic meter
metre küp

cubic system
kübik jüye

cubical
küp şeklinde, kübik, dört köşeli

cubicle
küçük oda, kabin, odacık

cubit
gez, kol boyu, arşın

cuckold
boynuzlu koca

cuckoldry
zina

cuckoo
guguk kuşu, deli, çılgın, kaçık, salak

cuckoo clock
guguklu saat

cucullate
külahlı, başlıklı

cucumber
salatalık, hıyar

cud
geviş

cuddle
sarılmak, kucaklamak, kucaklaşmak, kucaklama, sarılma

cuddle up
birbirine sokulmak

cuddly
insanın sarılası gelen

cuddy
küçük kamara, küçük kamara veya kiler

cudgel
kısa kalın sopa

cudgel one's brains
kafa patlatmak

cue
başlama işareti, işaret, ipucu, işaret, bilardo sopası, isteka

cuff
kolluk,manşet,yen,paltar kolunun katlanmış hissesi,katlanmış pantolon paçası,tokat,tokat atmak

cuff link
kol düğmesi

cuirass
göğüslük zırh

cuisine
yemek pişirme yöntemi, aşçılık, mutfak

cul-de-sac
çıkmaz sokak, çıkmaz

cule
-cik

culinary
yemek pişirmeyle ilgili, mutfakla ilgili

cull
içinden en iyileri seçip ayırmak, seçip almak, güçsüz/hasta hayvanları seçip öldürmek

cullender
bkz.colander

culm
eklemli ot sapı

culminate
(in ile) doruğuna yükselmek, sonuçlanmak

culmination
doruk, zirve, bitme, sonuçlanma, son

culpability
suçluluk

culpable
suçlanmayı hakeden

culprit
sanık, suçlu

cult
mezhep, tapınma, merak, rağbet, moda

cultivable
işlenebilir, ekilip biçilebilir

cultivate
toprağı işlemek, ekip biçmek, yetiştirmek, dostluğunu kazanmaya/ilerletmeye çalışmak

cultivate a friendship
dostluk kazanmaya çalışmak

cultivated
kültürlü, terbiyeli, görgülü, işlenmiş, ekili

cultivated land
işlenmiş arazi

cultivated plant
kültür bitkisi, yetiştirim bitkisi

cultivation
toprağı işleme

cultivator
kültivatör, çiftçi

cultural
kültürel, ekinsel

cultural anthropology
kültürel antropoloji

cultural committee
kültür heyeti

cultural ecology
kültürel ekoloji

cultural heritage
kültürel miras

cultural language
kültür dili, uygarlık dili

cultural mission
kültür heyeti

cultural value
kültürel değer

culture
kültür, ekin, yetiştirme, kültür

culture gap
kültür farkı

culture shock
kültür şoku

cultured
kültürlü

culvert
ark, arna, suyolu, menfez

cum
(edat) ile, birlikte

cumber
yük olmak, sıkıntı vermek, engel olmak

cumbersome
biçimsiz, hantal, kullanışsız, taşıması zor

cumin
kimyon

cummerbund
kemer

cumulative
gittikçe artan

cumulative dividend
birikmiş kâr

cumulonimbus
kümülonimbüs, boranbulut

cumulostratus
kümülostratüs

cumulus
kümülüs, kümebulut

cuneiform
kama biçiminde

cuneiform script
çivi yazısı

cunnilingus
ferce dil vurma

cunning
kurnaz, kurnazlık

cunt
am, amcık, amcık herif, itoğlu it, puşt, saloz

cup
fincan, kupa, (ellerini/vb.) yuvarlak bir şey tutar gibi yapmak

cupboard
dolap

cupel
küçük pota, potada arıtmak

cupful
fincan dolusu, kadeh dolusu

cupidity
açgözlülük, hırs

cupola
küçük kubbe, kümbet, döküm ocağı

cupola furnace
kupol fırını, döküm ocağı

cupreous
bakırla ilgili, bakırlı

cupric
iki değerlikli bakırdan oluşmuş

cuprite
kuprit

cupro-nickel
nikel bakırı

cuprous
bakırlı

cuprous sulphide
bakır sülfür

cupule
kadehçik

cur
sokak köpeği, adi köpek, korkak/adi herif, aşağılık köpek

curable
iyileştirilebilir, tedavi edilebilir

curare
ok zehiri, kürar bitkisi

curative
iyileştirici, sağaltıcı, şifa verici

curator
sanat galerisi/müze/kütüphane müdürü

curb
eğleç, engel, zaptetme, kontrol, kaldırım kenarı, tutmak, engellemek, dizginlemek

curbstone
kaldırım kenar taşı, bordür taşı

curd
kesmik, lor

curdle
(süt) kesilmek, kesmek

cure
(hastayı) iyileştirmek, sağaltmak, tedavi etmek, (kötü bir durumu) iyileştirmek, iyi duruma getirmek, düzeltmek, tuzlamak, tütsülemek, sağaltım, tedavi, ilaç, çare, iyileşme, iyi olma, şifa

cure-all
her derde deva

cured cod
füme morina, tütsülenmiş morina

curettage
kürtaj

curette
küret

curfew
sokağa çıkma yasağı

curie
küri, radyoaktivite birimi

curing
eti tuzlama, vulkanizasyon

curio
nadir ve değerli eşya, antika

curiosity
bilseme, merak, garip, tuhaf şey

curious
meraklı, bilmek isteyen, meraklı, her şeye burnunu sokan, herkesin işine karışan, garip, acayip, tuhaf

curium
küriyum

curl
(saç) kıvırmak, kıvrılmak, bükülmek, kıvrılarak/dönerek hareket etmek, büklüm, kıvrım, bukle, helezon, sarmal biçimde herhangi bir şey

curl one's lip
dudak bükmek

curl sb's hair
birinin tüylerini diken diken etmek

curl up
kıvrılmak

curler
bigudi

curlew
çulluk

curling
kıvırma, kıvrılma

curling iron
saç maşası

curly
kıvırcık, cingelek, kıvrımlı

curly-top
cingelek baş hastalığı

curmudgeon
huysuz adam, cimri kimse

currant
karagat,kuşüzümü,frenküzümü

currency
geçerlilik, revaç, para

currency account
döviz hesabı

currency in circulation
dolaşımdaki para

currency indexed
dövize endeksli

currency inflation
para enflasyonu

currency issued
emisyon hacmi

currency reform
para reformu

currency risk
kur riski

currency system
para jüyesi

currency trade
döviz ticareti

currency unit
para birimi

current
şimdiki, bugünkü, güncel, yaygın, geçer, geçerli, genel, cari, genel, yaygın

current account
cari hesap

current capital
döner sermaye

current debt
cari borç

current density
akım yoğunluğu

current efficiency
akım verimi

current events
güncel olaylar, aktüalite

current exchange rate
cari kur, gerçek kur

current expenditure
cari masraf, cari harcama

current expenses
günlük masraflar

current income
cari gelir

current liability
cari borç, kısa vadeli borç

current operations
cari işlemler

current payments
cari ödemeler

current price
cari fiyat

current ratio
cari oran

current value
rayiç değer

currently
halen, şu anda, şu tapta, devamlı olarak

curriculum
müfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak

curriculum vitae
özgeçmiş

currish
it gibi, terbiyesiz, kaba, huysuz

curry
(içinde et/yumurta/balık/vb.bulunan) acılı bir Hint yemeği

curry favor with
gözüne girmeye çalışmak

curry favour with
yaltaklanmak, yaranmak

currycomb
kaşağı, kaşağılamak

curse
lanet, ilenç, lanetleme, küfür, ilenmek, lanet etmek, lanetlemek, beddua etmek, küfür etmek

cursed
körolası, lanetli

cursive
el yazısı

cursor
kürsör, imleç

cursorial
koşucu (kuş)

cursory
acele, üstünkörü, gelişigüzel, baştansavma

curt
(söz) kısa, sert, kısa ve sert konuşan

curtail
kısa kesmek, kısmak, azaltmak

curtail step
birinci basamak

curtailment
kısma, azaltma, kısaltma

curtain
perde, tiyatro perdesi

curtain antenna
perde sırgavıl

curtain raiser
bağdarlamanın ilk kısmı

curtain ring
perde halkası

curtain rod
perde rayı, korniş

curtness
terslik

curtsy
(kadınların yaptığı) reverans, reverans yapmak

curvaceous
biçimli, çok kavisli

curvature
eğrilik derecesi, eğim derecesi, eğrilik

curve
eğmek, eğilmek, eğri, kavis, dönemeç, eğmeç

curve chart
eğri grafiği

curved
eğri, kavisli

curved line
eğri çizgi

curvet
şaha kalkmak

curvilinear
eğrili, eğrisel

curvy
eğrili, biçimli

cushion
minder, yastık, (bilardo) bant, kenar, rahatlatmak

cushioning
tamponlama, yastıkla besleme

cushy
rahat, kolay

cusp
doruk, zirve

cuspid
köpekdişi

cuspidate
dilimli, ucu eğri ve sivri

cuspidor
tükürük hokkası

cuss
herif, küfür, küfretmek, lanetlemek

cussedness
terslik, inatçılık

custard
muhallebi, krema

custard apple
Hint ayvası

custodian
(kütüphane/müze/vb.) sorumlu, yönetici kimse

custodianship
muhafaza hizmeti sağlama

custody
gözetim bakım,nezaret,gözaltı,muhafaza,himayedarlık,hapis

custom
gelenek, görenek, töre, alışkanlık, adet, huy, müşteri

custom made
ısmarlama

custom union
gümrük anlaşması

customarily
alışıldığı gibi, teamüle göre

customary
geleneksel, alışılmış

customer
alıcı, müşteri

customer country
alıcı ülke

customer-oriented
müşteriye yönelik

customer's account
müşteri hesabı

customize
müşteriye uydurmak, müşteriye uyarlamak

customs
gümrük vergisi, gümrük

customs agent
gümrük komisyoncusu

customs and traditions
örf ve âdetler

customs area
gümrük bölgesi

customs barriers
gümrük duvarları

customs broker
gümrük komisyoncusu

customs declaration
gümrük beyannamesi

customs duty
gümrük resmi, gümrük vergisi

customs entry
gümrük girişi

customs examiner
gümrük kontrolörü

customs formalities
gümrük işlemleri

customs free
gümrüksüz, gümrükten muaf

customs house
gümrük idaresi, gümrük dairesi, gümrük

customs house report
gümrük beyanı

customs inspection
gümrük kontrolü, gümrük muayenesi

customs law
gümrük kanunu

customs of arrival
varış gümrüğü

customs officer
gümrük memuru

customs receipt
gümrük makbuzu

customs revenue
gümrük geliri

customs tariff
gümrük tarifesi

customs territory
gümrük bölgesi

customs union
gümrük birliği

customs wall
gümrük duvarı

customs walls
gümrük duvarları

cut
kesmek, dilimlemek, kesilmek, dilimlenmek, açmak, çıkartmak, atmak, kısaltmak, kısmak, azaltmak, seyrekleştirmek, incitmek, kırmak, üzmek, asmak, kırmak, sapmak, aniden dönmek, yön değiştirmek, (plak) doldurmak, kesik, yarık, yara, dilim, parça, kısıntı, kesinti, azaltma, indirim, kesme, pay

cut a big swath
caka satmak

cut a tooth
diş çıkarmak

cut a wide swath
caka satmak

cut across
kestirmeden gitmek, sınırlarını aşmak

cut adrift
akıntıya bırakmak, serbest bırakmak

cut and dried
iç karartıcı

cut and run
sıvışmak

cut back
budamak, kesinti yapmak, kısmak, azaltmak

cut corners
kestirmeden gitmek, kısa yoldan gitmek

cut down
devirmek, azaltmak, kısmak, kısaltmak, biçmek

cut down on
indirmek, azaltmak, kısmak

cut in
müdahale etmek, lafa girmek

cut into
azaltmak, kısaltmak, söze karışmak

cut into small pieces
küçük parçalara bölmek,hurdalamak

cut loose
baskıdan kurtulmak

cut nail
döşemeci çivisi

cut no ice
önemli olmamak, sökmemek, etkisiz kalmak

cut off
kesmek, bağlantısını kesmek, izole etmek

cut one's cables
bağları koparmak

cut one's coat according to one's cloth
ayağını yorganına göre uzatmak

cut one's eyeteeth on
saçını sakalını ağartmak

cut one's own throat
bindiği dalı kesmek

cut one's wisdom tooth
olgunlaşmak

cut oneself adrift
olayların gidişine kapılmak

cut out
kesmek, kesip çıkarmak, stop etmek, durmak

cut out for sth
bir şey için biçilmiş kaftan, uygun

cut out the dead wood
ıskartaya çıkarmak

cut sb dead
biriyle selamı sabahı kesmek

cut sb down to size
yüzünü yere getirmek

cut sb off with a shilling
birini mirastan yoksun etmek

cut sb to the quick
kalbini kırmak, derinden yaralamak

cut short
kısa kesmek, uzatmamak

cut stone
yontma taş, yapıtaşı

cut the cackle
kapa çeneni, kes

cut the Gordian knot
düğümü çözmek, sorunu çözmek

cut the ground from under sb's feet
ayağının altına karpuz kabuğu koymak

cut the painter
yuvadan ayrılmak, ilişkiyi kesmek

cut to the bone
iyice kısmak, azaltmak

cut up
doğramak, yıkmak, mahvetmek, acı çektirmek

cut-price
ucuz, indirimli, tenzilatlı

cut-price shop
ucuzcu dükkân

cut-rate
ucuz, piyasanın altında

cutaneous
derisel

cutback
indirim, kesinti

cute
şirin, hoş, sevimli

cuticle
tırnakların çevresindeki ölü deri, üst deri

cutie
cici kız

cutis
derma, altderi

cutlass
pala, kıvrık uçlu kısa kılıç

cutler
bıçakçı

cutlery
çatal-bıçak-kaşık, sofra takımı

cutlet
pirzola, külbastı

cutoff
kesici düzenek, anahtar, sürgü, kestirme yol

cutoff point
sona eriş çekidi

cutoff statement
ara bilanço

cutout
kesici, disjonktür, enterüptör

cutout box
kofra

cutter
kesici, filika

cutthroat
katil, cani, tefeci

cutthroat competition
kıyasıya rekabet

cutting
kupür, kesik, dal çeliği, budanmış parça, geçit, yarık, tünel, acı, kırıcı, kalp kırıcı, incitici, (rüzgâr) soğuk, kesici, içe işleyen

cuttle
katlamak, paftalamak, istiflemek

cuttlefish
mürekkepbalığı

cuttler
katlayıcı

cutwater
talimar, kayak tığı

cyanamide
siyanamit

cyanate
siyanat

cyanic
siyanik

cyanic acid
siyanik asit

cyanidation
siyanürleme

cyanide
siyanür

cyanine
siyanin

cyanogen
siyanojen

cyanohydrin
siyanohidrin

cybernetician
sibernetikçi, güdümbilimci

cybernetics
sibernetik, güdümbilim

cyclamen
siklamen, tavşankulağı

cycle
devir, tur, dönüş, bisiklet, motosiklet, bisiklet sürmek

cycle track
bisiklet yolu

cyclic
periyodik

cyclic compound
halkalı bileşik

cyclical
devirli, periyodik, konjonktürel, dairesel

cyclist
bisikletçi

cyclobutane
siklobutan

cyclogenesis
siklojenez

cyclogram
siklogram

cyclograph
siklograf

cyclohexane
sikloheksan

cyclohexylamine
siklohekzilamin

cycloid
sikloit, yuvarlanma eğrisi

cycloidal
çevrimsi, dairevi

cyclometer
siklometre, mesafe saati

cyclone
kasırga, siklon

cyclopean
dev gibi

cyclopedia
ansiklopedi

cyclopedic
geniş (bilgi/malumat)

cyclopropane
siklopropan

cyclorama
siklorama, sayklorama, gök perdesi

cyclotron
siklotron

cygnet
kuğu yavrusu

cylinder
silindir, yuvgu

cylinder bore
silindir iççapı

cylinder cock
silindir musluğu

cylindrical
silindirik, yuvgusal

cylindroid
silindiroit, yuvaksı

cyma
tepe silmesi, çerçeve başlığı, pervaz

cymbal
büyük zil

cymbalist
zil çalan kimse

cymene
simen

cymose
talkımlı

cynic
insanların her davranışında mutlaka bir çıkar bulunduğuna inanan kimse, iyiliğe inanmayan kimse, alaycı, sinik, kinik

cynical
sinik, iyiliğe inanmayan

cynicism
siniklik

cypher
bkz.cipher

cypress
servi

Cyprian
Kıbrıslı kimse, şehvetli, çapkın

cyprinoid
havuz balığı

Cypriote
Kıbrıslı

Cyprus
Kıbrıs

cyst
kist

cysteine
sistein

cystine
sistin

cystitis
sistit, mesane iltihabı, idrar zorluğu

cystoscope
sistoskop

cyte-
(art.) hücreye ait

cyto-
(art.) hücre

cytochrome
sitokrom

cytokinesis
hücre bölünmesi

cytologic
sitolojik, gözebilimsel

cytologist
sitolog, gözebilimci

cytology
sitoloji, hücre bilimi, gözebilim

cytoplasm
sitoplazma

cytosine
sitozin

czar
çar

Czech
Çek, Çekçe, Çek, Çekçe

Czech republic
Çek cumhuriyeti

Czechoslovakia
Çekoslovakya


Submit a name