cabtaksi, fayton, (otobüs/tren/vb.) sürücü bölümü
cab drivertaksi haydavcısı
cab ranktaksi kuyruğu, taksi sırası
cabalentrika, dolap, klik, hizip, komplo, suikast, komplo hazırlamak, suikast tertiplemek
cabbagelahana,kelem,uyuşuk kimse,ruh
cabinkamara, tahta kulübe, pilot kabini
cabinetcamlı ve raflı dolap, (sınalgı/pikap/vb.) kabin, kabine, bakanlar kurulu, küçük özel oda
cabinet crisishükümet krizi
cabinet meetingkabine toplantısı
cabinetmakerdoğramacı, ince iş yapan marangoz
cabinetworkince marangozluk
cabletel kablo,çıngı,telgraf ve alısün kablosu,telgraf mesajı,telgraf,telgrafla yollamak,telgraf havalesi çekmek
cable couplerkablo kuplörü
cable manholekablo ek odası, menhol
cable releasedeklanşör kablosu
cable televisionkablolu sınalgı
cable transfertelgraf havalesi
cabmanarabacı, taksi haydavcısı
caboodlekalabalık, takım, bol
caboosegemi mutfağı, yük treninde bekçi vagonu
cabrioletüstü açılan araba, fayton
cachalotkaşalot, ispermeçet balinası
cachezula, zuladaki mallar, gizlemek, zula etmek
cache memoryönbellek, tampon bellek
cachexiabeden zayıflığı, kaşeksi
cachinnateyüksek sesle gülmek
caciqueKızılderili kabile reisi
cackle(tavuk) gıdaklamak, kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, gıdaklama, kıkırtı, gülüş, saçma konuşma, zırva
cackle atgürültülü konuşmak, anlamsız konuşmak
cacodyl oxidekakodil oksit
cacophonouskakofonik, ahenksiz, bozuk (ses)
cacophonykakofoni, ses uyumsuzluğu, bozuk ses
cadterbiyesiz kimse, aşağılık kimse, aşağılık adam
cadaverouskadavra gibi, sapsarı, zayıf, ölü gibi
cadenceritim, (özellikle şiir okurken) sesin alçalıp yükselmesi
cadetharp okulu ya da sakçı koleji öğrencisi, küçük kardeş
cadet corpsharp okulu taburu
cadgeotlakçılık etmek, otlanmak
cadmium yellowlimon sarısı
cadrekadro, hücre, çerçeve
caduceustıp ilminin sembolü olan yılanlı asa
caducitybunaklık, fanilik, geçicilik
caesarean operationsezaryen ameliyatı
cafeteria(selfservis) kafeterya, yemekhane
cagekafes, kamp, düşerge, kafese koymak
cagelingkafese kapatılmış kuş
CainKabil, Adem'in büyük oğlu, katil
Cainozoicdördüncü zaman, dördüncü zaman
cairnyığılan taş kümesi, kurgan
caissonkeson, cephane arabası
caitiffaşağılık, korkak, alçak adam
cajole(into/out of ile) kandırmak, ikna etmek
cajolerykandırma, güzel sözlerle aldatma
cakepasta, kek, kalıp, topak, kaplamak, kaplanmak
calaboosecezaevi, hapishane
calamanderbir cins sert ağaç
calaminekalamin, tutya taşı
calamitousfelaketli, belalı
Calamity Janezavallı kimse, gariban
calamushintkamışı, saz kalemi
calashkaleska, bir çeşit hafif atlı araba
calc-tufakireçli süngertaşı
calcareouskalkerli, kireçli, kalsiyumlu
calcickalsiyumlu, kireçli
calcifykireçlenmek, kireçlendirmek
calcinationyakma, kireçleştirme
calcineyakarak kireçleştirmek, kalsine etmek
calcium carbonatekalsiyum karbonat
calcium chloridekireçkaymağı, kalsiyum klorit
calcium cyanamidekalsiyum siyanamit
calcium cyclekalsiyum döngüsü
calcium fluoridekalsiyum florür
calcium lightkalsiyum ışığı, kireç ışığı
calcium nitratekalsiyum nitrat
calcium oxidekalsiyum oksit
calcium phosphatekalsiyum fosfat
calculablehesaplanabilir, güvenilir, olabilir
calculatehesaplamak, planlamak, tasarlamak, (on ile) -e bel bağlamak
calculate onbel bağlamak, güvenmek
calculate uponbeklemek, ummak, sanmak, tahmin etmek
calculation of probabilitiesolasılık hesabı
calculation sheethesap cetveli
calculousböbrek taşı cinsinden, hesaplı
calculus of probabilitiesolasılık hesabı, ihtimal hesabı
calefacientsıcaklık yapan, sıcaklık veren, sıcaklık yapan şey, ısıtıcı, yakıcı ilaç
calefactionısıtma, ısınma
calefactoryısıtıcı, sıcak oda
calendardallık, takvim, gündizme
caliberçap, kalibre, kabiliyet
calibrateayar etmek, çapını ölçmek
calibratedayarlı, ölçülü, taksimatlı
calibrationayarlama, çaplama, bölmelendirme, ölçü işareti
calibration condenserayarlama kondansatörü
calibrekalite, kalibre, çap
caliclebazı çiçeklerde küçük kese, çanak
caliperçap pergeli, kumpas
calkbuz mıhı, kaymayı önleyen çivi
callseslenmek,bağırmak,uğramak,aramak,çağırmak,farzetmek,varsaymak,demek,...diye hitap etmek,...adını vermek,(by ile) geçerken uğramak,bağırış,sesleniş,çığlık,çağrı,rağbet,deklare,çağrı,resmi çağrı,davet,alısünle arama,kısa ziyaret,uğrama
call a spade a spadedobra dobra konuşmak
call asidebir tarafa çağırmak
call atziyaret etmek, uğramak
call attention todikkat çekmek
call backdaha sonra aramak, geri çağırmak, cevabını vermek
call collectödemeli alısünlemek
call depositsvadesiz mevduat
call foristemek, ihtiyaç duymak, uğrayıp almak
call for restraintsük-nete davet etmek
call for sbuğrayıp almak, gerekmek, istemek
call for tenderihale duyurusu
call forthortaya çıkarmak, yol açmak, meydan vermek
call girltele-kız, fahişe
call houseumumhane, genelev
call inyardıma çağırmak, iadesini istemek
call into questionyalancı çıkarmak
call it a daypaydos etmek
call numberalısün numarası
call of naturetuvalet ihtiyacı
call offiptal etmek, geri çağırmak, uzak tutmak
call officealısün idaresi
call onziyaret etmek, uğramak, rica etmek
call one's attentiondikkatini çekmek
call outyardıma çağırmak, greve çağırmak
call sb names-e sövüp saymak
call sb on the carpetbirine ağzının payını vermek
call sb to accounthesap istemek, hesap sormak
call sb upalısünlemek,askere çağırmak
call sb's bluffblöfe meydan okumak
call the rollyoklama yapmak
call to mindhatırlamak, hatırlatmak
call to ordersük-nete davet etmek
call to witnesstanıklığa davet etmek
call upaskere çağırmak,alısünlemek,zeng vurmak,hatırlatmak
call uponödenmesini talep etmek
callboykonakçı uşağı, tele-oğlan
calleddenilen, adlanan, adındaki
callerkısa ziyaret yapan kimse,uğrayan kimse,alısünle arayan kimse,arayan
calligraphisthattat, kaligraf
calligraphygüzel el yazısı (sanatı), hattatlık
callingistek, heves, tutku, meslek, ticari ünvan
callipersçap pergeli, kumpas, bacaklara takılan metal destek
callisthenicsbeden eğitimi, jimnastik
callositykabar,dövenek,nasır,hissizlik
callowacemi, çaylak, deneyimsiz, toy, kuş
callusdövenek,kabar,nasır
calm(hava) sakinlik, (deniz) durgunluk, sakinlik, rahat, huzur, (hava) rüzgârsız, (deniz) durgun, dalgasız, sakin, rahat, huzurlu, sakinleştirmek
calm downsakinleş(tir)mek, yatış(tır)mak
calmativeyatıştırıcı (ilaç)
calmnesssakinlik, durgunluk, soğukkanlılık
calms of CancerYengeç dönencesi limanlığı
calms of CapricornOğlak dönencesi limanlığı
caloricısıyla ilgili, ısı
caloric energyısıl enerji
calorifickalorifik, ısıtıcı
calorific effectkalorifik etki, ısıl etki
calorific powerkalorifik kuvvet
calorific valuekalorifik değer, ısıldeğer
calorimeterkalorimetre, ısıölçer
calorimeter bombkalorimetre bombası
calorimetrykalorimetri, ısıölçüm
calorizekalorize etmek, alüminyum emdirmek
caltropdomuzyağı, boğadikeni
calumniousiftira türünden
calumnyiftira, suç atma, uydurma, kemsöz
Calvaryisa'nın çarmıha gerildiği yer, büyük ıstırap
calvebuzağılamak, parçalara ayrılmak
calyptrayosun tohumunun zarfı
calyxçanak, kaliks, çiçek zarfı
camkam, eksantrik, dirsekli kurs, mil dirseği
cam followeritecek, supap iteceği
cam geareksantrik dişlisi
cam journalkam muylusu, eksantrik muylusu
camaraderiedostluk, arkadaşlık
camarilladanışmanlar türkümü, gizli komite
camberkavis, eğrilik, yatıklık
cambistkambiyocu, kambiyo el kitabı
cambiumkambiyum, büyütkendoku, katmandoku
CambodianKamboçyalı, Kamboçyalı
CambrianGaller ülkesine ait, Galli, Kambriya dönemi
CambridgeCambridge şehri, Cambridge Birdemi
camelbackdış lastik sırt kauçuğu
camerafotoğraf makinesi, kamera
camera anglekamera açısı, açı
camera dollyşaryo, kaydırma arabası
camera shootingfilme alma, çekim
camiknickerskadın iç çamaşırı
camomilepapatya, papatya çayı
camouflagekamuflaj, kamufle etmek
camouflage of earningsörtülü kazanç
campkamp, düşerge, düşerge yapmak, homo, ibne, kadınsı
camp fevertifo, karahumma
campaignkampanya, kampanya yapmak
campaignerkampanyaya katılan kimse
campanologyçan çalma sanatı
camperdüşergeci, düşerge arabası
campingkamping, düşerge yapma
camping grounddüşerge yeri
camshaftkam mili, eksantrik mili, kam şaftı
can-ebilmek, -abilmek, kap, kutu., teneke kutu, konserve kutusu, konserve, kodes, konserve yapmak, konservelemek, (müzik) kaydetmek
can openerkonserve açacağı
can't-emez, -amaz, -emiyor, -emiyor
can't helpelinde olmamak, -meden edememek
CanadianKanada ile ilgili, Kanadalı
canal tollarna geçiş vergini
canalize(akarsuyu) derinleştirmek, genişletmek, arna açmak, suyu bir yöne aktarmak, bir yöne akıtmak, belirli bir sonuca götürmek, belirli bir yöne kanalize etmek
canarduydurma haber, asılsız haber
canary birdkanarya,sarı bülbül
cancelkaldırmak, iptal etmek, feshetmek, bozmak, eşitlemek, denkleştirmek, dengelemek, çizmek, üstünü çizmek
cancel an ordersiparişi geri almak
cancel characteriptal karakteri
cancel entryiptal maddesi
cancellationiptal, bozma, fesih
cancellation of contractmukavelenin feshi
cancelledçizilmiş, iptal edilmiş
cancellingiptal etme, feshetme
cancerYengeç Burcu, kanser
candelabrumkollu şamdanlık,çilçırak
candentısıdan parlayan, akkor
candidiçten, samimi, dürüst, (kamera) gizli
candid cameragizli kamera
candid observertarafsız gözlemci
candidateaday, sınava giren kimse
candiedşekerlenmiş, şekerli
candouriçtenlik, açık yüreklilik, dürüstlük, samimiyet
candyşeker,kannadı,şekerleme,şekerlemek
candy storeşekerci dükkânı
canekamış, sopa, değnek, değnekle dövmek
caneworkkamış işi, kamış örgüsü
canineköpek ve benzeri hayvanlarla ilgili
cankeredbozulmuş, kötücül
cannabiskendirden elde edilen bir uyuşturucu
cannedkonserve, plağa doldurulmuş (müzik), ayyaş
canned foodkonserve yiyecek
cannerkonserve fabrikası, konserveci
cannerykonserve fabrikası
cannibalyamyam, kendi türünün etini yiyen hayvan
cannibalizeçıkma parça takmak
canning factorykonserve fabrikası
cannonbüyük top, hızla vurmak, çarpmak
cannonadetop ateşi, topa tutmak
cannonballtop, savaş topu, gülle
cannykurnaz, akıllı, uyanık
canonicaldoğal, kanonik, meşru, kabul edilmiş
canonical law of Islamşeriat
canopygölgelik, tente, örtü
canopy of heavengök kubbe
cantikiyüzlülük, yapmacık konuşma
cantaloupekantalup kavunu
cantankeroushuysuz, hırçın, aksi, geçimsiz
canteenkantin, matara, / kişilik çatal, bıçak, kaşık takımı
cantereşkin gidiş (at), eşkin gitmek
canterbury bellbir çeşit çançiçeği
canticlekantik, ilahi, dini şarkı
cantileverdirsek, destek, konsol
cantilever bridgekonsol köprü, çıkma köprü
cantleeyerin arka kaşı, parça, kısım
cantoşiirin bölümlerinden biri, kıta
cantonmentkonak, karargâh, kışla
canvasçadır bezi, çadır, tuval
canvass(siyasi görüş/vb.için) anket yapmak, kamuoyu yoklaması yapmak
canvassersipariş toplayan kimse, tetkik eden kimse
capkasket,başlık,takke,papak,kalpak,kep,kapak,kaplamak,örtmek,(önceki bir şeyi) geliştirmek
cap in handsüklüm püklüm, hürmetkârane
cap stonetaş başlık, tepelik
capabilityyeteneklilik, yetenek
capableyetenekli, -e açık, yatkın, eğilimli
capaciousgeniş, ferah, büyük
capaciousnessgenişlik, büyüklük
capacitancekapasitans, kapasite, güçlülük
capacitance bridgekapasite köprüsü
capacitance couplingkapasitif kuplaj
capacitateyetenekli kılmak, yetki vermek, yetkilendirmek
capacitive couplingkapasitif kuplaj
capacitive transducerkapasitif güç çevirici
capacitor microphonekondansatörlü mikrofon
capacitor modulatorkondansatör modülatör
capacitor pickupkondansatör pikap
capacitykapasite, yetenek, kapasite, sıfat, durum, mevki
capacity costtam kapasite maliyeti
capacity ratiokapasite nispeti
caparisonhaşe, haşe örtme, haşe örtmek
cape chiselsaplama kalemi, yassı keski
Cape of Good HopeÃœmit Burnu
caperhoplamak, sıçramak, oynaşmak
capillary attractionkapiler çekme
capillary condensationkılcal yoğunlaşma
capillary elevationkapiler yükselme
capillary energykapiler enerji
capillary pressurekapiler basınç, kılcal basınç
capillary repulsionkapiler itme
capillary risekapiler yükselme
capillary tubekılcal boru, kapiler boru
capillary vesselkılcal damar
capillary waterkapiler su
capitalölüm cezası verilebilir,ölümle cezalandırılabilir,(harf) büyük,başkent,payitaht,anamal,kapital,sermaye,para,büyük harf,sütun başlığı
capital accountsermaye hesabı
capital accumulationsermaye birikimi
capital assetssabit varlıklar, sermaye kıymetleri
capital budgetyatırım bütçesi
capital citybaşkent,başşehir,paytaht,asitane
capital consumptionsermaye tüketimi
capital decreasesermaye azaltımı
capital dividendsermaye temettüü
capital expendituresermaye harcaması
capital expendituresyatırım gideri, sermaye harcamaları
capital flowsermaye akışı
capital gainsermaye geliri
capital goodsyatırım malları
capital increasesermaye artırımı
capital investmentsermaye yatırımı
capital levysermaye vergisi
capital marketsermaye piyasası
capital outlayyatırım harcamaları
capital punishmentölüm cezası
capital resourcesöz kaynaklar
capital stockhisse senedi sermayesi, öz sermaye
capital surplussermaye üstesi
capital taxsermaye vergisi
capital-intensivesermaye yoğun
capitalismkapitalizm, anamalcılık
capitalistkapitalist, anamalcı
capitalistickapitalist, anamalcı
capitalizationkapitalizasyon, sermayelendirme
capitalize(on ile) -den yararlanmak
capitulate(düşmana şartlı) teslim olmak
capitulationşartlı teslim olma, kapitülasyon
capitulumsümük başı,kömeç
caponkısırlaştırılmış horoz
caporalbir tür Fransız tütünü
cappingküpeşte kapağı, demir başlık
capric acidkaprik asit, kaprik asit
capricekapris,ıncıklık,şımarıklık,edabazlık
capriciouskaprisli,ıncık,şıltakçı,dönek,değişken
capriciousnesskaprislilik, havailik
capriolesıçrayış, sıçramak, zıplamak
caproic acidkaproik asit, kaproik asit
caprylic acidkaprilik asit, kaprilik asit
capsicum(dolmalık/uzun) biber
capsizealabora olmak, alabora etmek
capstanbocurgat, ırgat, vinç
capsulatedkapsül şekli verilmiş
captainkaptan, kaptan, takım başı, yüzbaşı, kaptanlık etmek, kumanda etmek, yönetmek
captain pilotkaptan pilot
captain's reportkaptan raporu
captaincykaptanlık, yüzbaşılık, albaylık, reislik
captainshipyüzbaşılık, kaptanlık, liderlik, albaylık
captiousmüşkülpesent, zor beğenir
captivatebüyülemek, çekmek
captivationbüyüleme, cezbetme, gönül çelme
captivatorbüyüleyen şey/kimse
captivetutsak, emir, tutsak edilmiş, kapatılmış, tutsak, esir
captive audiencedinlemeye mecbur edilen kimse
captivitytutsaklık, esaret
captortutsak eden kişi, esir alan kişi
captureesir alma, esir alınma, ganimet, tutmak, yakalamak, tutsak etmek, esir etmek, egemen olmak, almak, zaptetmek, özelliğini yitirmeden korumak, aynen almak
carotomobil,araba,kölük,vagon
car bodyotomobil karoseri, oto gövdesi
car mechanicotomobil tamircisi
car sicknessaraba tutması
caracolebinicilikte yarım çark hareketi
caramelizekaramelleştirmek, karamelleşmek
caravankervan, çingene arabası, karavan
caravannerkervanla seyahat eden kimse
carbamic acidkarbamik asit
carbocyclickarbosiklik, homosiklik
carbolic acidasit fenik, fenik asit
carbonkarbon, karbon kâğıdı, karbon kâğıdı ile çıkarılan kopya
carbon blackis, karbon siyahı
carbon brushkarbon fırçası, kömür fırçası
carbon contactkarbon kontağı
carbon contentkarbon miktarı, karbon niceliği
carbon copykarbon kopyası, karbon kağıdı
carbon cyclekarbon çevrimi
carbon datingkarbon tarih saptama yöntemi
carbon depositkarbon kiri, is
carbon dioxidekarbondioksit
carbon filamentkarbon filaman, kömür teli
carbon monoxidekarbonmonoksit
carbon paperkarbon kâğıdı
carbon residuekarbon artığı
carbon rheostatkarbon reosta
carbonadosiyah elmas, karbonado, karaelmas
carbonatekarbonat, karbonatlamak
carbonate of limekalsiyum karbonat, kireç karbonatı
carbonate of sodasodyum karbonat
carbonated waterkarbonatlı su, soda
carbonic acidkarbonik asit
Carboniferouskarbon dönemi, Karbon dönemi, karbonlu, kömürlü
carbonizationkömürleşme, kömürleştirme
carbonizekömürleştirmek, koklaştırmak
carbonyl chloridekarbonil klorür
Carborundumkarborundum, zımpara, korindon
carboxylic acidkarboksilik asit
carboydamacana, cam balon
carburetkarbonla birleştirmek
carburettor bowlkarbüratör çanağı
carburettor chokekarbüratör jiklesi
carburettor enginekarbüratörlü motor
carburettor floatkarbüratör şamandırası
carburettor pumpkarbüratör pompası
carburettor throttlekarbüratör gaz kelebeği
carburettor valvekarbüratör supabı
carburized steelkarbonlanmış çelik
carcassyemek için kesilmiş hayvanın ölüsü, hayvan ölüsü, hkr, ceset, leş, hkr, birşeyin döküntü parçaları, döküntü artık, leş, hurda, eski ya da bitmemiş tekne iskeleti, carcase, ceset, leş
carcinogenkansere neden olan madde
carcinogenickansere yol açan
carcinomakanser, kötücül ur
cardoyun kâğıdı, kart, ziyaret kartı, kartpostal, gırgır, şamatacı, karşılaşma bağdarlaması
card cataloguekart kataloğu, fiş usulü dosya
card indexkart fihristi, kartotek
card-to-cardkarttan-karta
cardan jointkardan mafsalı, kardan kavraması
cardan shaftkardan şaftı, kardan mili
cardboardkalın karton, mukavva, mukavvadan yapılmış, mukavva, gerçek olmayan, doğal olmayan, sahte, yapay
cardertarakçı, tarak makinesi, tarak tezgâhı
cardiackalp ya da kalp hastalıklarıyla ilgili
cardiac dilatationkalp büyümesi
cardinalen önemli, baş, ana, esas, kardinal
cardinal numberasıl sayı, sayal sayı, nicelik sayısı
cardinal principlesana ilkeler
carding machineyün ve pamuk tarama makinası
cardioidkardioit, yürek eğrisi
carekaygı, üzüntü, bakım, ilgi, koruma, sorumluluk, dikkat, özen, aldırmak, umursamak, önemsemek, istemek, hoşlanmak, sevmek
care forbakmak, ilgilenmek, istemek, sevmek, hoşlanmak
careenkarina etmek, karinaya basmak
careermeslek yaşamı, kariyer, son süratle gitmek, profesyonel
career womanmeslek sahibi kadın
careeristkariyer yapmayı amaçlayan kimse
carefreekaygısız, tasasız, sorumsuz
carefuldikkatli, dikkatle yapılmış, özenli, cimri, sıkı
carefullydikkatle, usulcacık
carelessdikkatsiz, dikkatsizce/baştan savma yapılmış, aldırışsız, ilgisiz
carelesslydikkat etmeden, körlemesine, sere-serpe
carelessnessdikkatsizlik, ihmal
caressokşama, öpme, okşamak, öpmek
caretters V işareti, yazıda çıkma işareti ( )
caretakerhademe, odacı, ev bekçisi
caretaker governmentgeçici hükümet
cargo boatyük gemisi, şilep
Caribbean SeaKarayib Denizi
caricaturistkarikatürist, karikatürcü
carillonbazı çanlarla çalınan melodi
caringyardımsever, şefkatli
carloadvagon yükü, araba yükü
carmankamyon sürücüsü, arabacı, nakliyeci
carminelal, kızıl, vişne çürüğü, parlak kırmızı renk
carnagekıyım, katliam, kırım
carnalcinsel, şehvetle ilgili
carnal knowledgecinsel ilişki
carnauba waxBrezilya balmumu
carneliankırmızı bir akik
carnetgümrük geçiş belgesi
carnifyet haline gelmek, et bağlamak
carnivoraetobur hayvanlar
carolNoel şarkısı, neşeli şarkı
Carolingian?arlman hanedanına ait
carotidkarotis, şahdamarı
carotid arterykarotis arteri, şahdamar
carouseâlem, cümbüş yapma, içki âlemi yapmak
carpmızmızlanmak, dırdır etmek, sazanbalığı
carpalel bileğine ait,el bileği sümüğü
carpelkarpel, meyve yaprağı
carpentermarangoz, doğramacı, dülger
carpenter's hammermarangoz çekici
carpenter's levelkabarcıklı düzeç, tesviyeruhu
carpenter's planemarangoz rendesi
carpenter's rulemarangoz cetveli
carpenter's vicemarangoz mengenesi
carpentrymarangozluk, doğramacılık
carpethalı, halı döşemek, kaplamak
carpet sweeperhalı süpürgesi, gırgır
carpetbagheybe, halı torba
carriagearaba, at arabası, vagon, taşıma, nakliye, nakliye vergini, makinenin oynak parçası, duruş, yürüyüş biçimi
carriage by seadeniz taşımacılığı
carriage forwardnavlun alıcıya ait
carriage freightnakliye masrafları
carriage paidnakliyesiz, navlun satıcıya ait
carriage springvagon yayı
carriage tradezengin müşteriler
carriernakliyeci, taşıyıcı, (hastalık) taşıyıcı, kariyer
carrier bagsaplı naylon çanta
carrier currenttaşıyıcı akım, kuran partör
carrier filtertaşıyıcı süzgeci
carrier linetaşıyıcı hattı
carrier noisetaşıyıcı gürültüsü
carrier pigeonposta güvercini
carrier rockettaşıyıcı roket
carrier wavetaşıyıcı dalga
carrionpis, kokmuş, leş, kokmuş et
carrothavuç,kök,yerkökü,mükafat
carrotyhavuç renginde, kırmızı saçlı
carrytaşımak, götürmek, ağırlığını çekmek, taşımak, desteklemek, yardım etmek, bulundurmak, geçirmek, bulaştırmak, içermek, taşımak, desteğini kazanmak, onaylamak, kabul edilmek, ulaşmak, erişmek
carry a messagehaber taşımak
carry a motionbir teklifi onaylatmak
carry a torchabayı yakmak
carry an electionsaylav kazanmak
carry an itembir maddeyi nakletmek
carry authorityyetki sahibi olmak
carry awaycoşturmak, büyülemek, özünden geçirmek
carry backgeçmişe götürmek
carry balance forwardbakiyeyi nakletmek
carry coals to Newcastletereciye tere satmak
carry consequencessonucu kabullenmek
carry convictioninandırıcı vasıfta olmak
carry downhesap açmak için bakiyeyi nakletmek
carry forwardnakli yek-n yapmak, yeni sayfaya nakletmek
carry forward to creditalacağa kaydetmek
carry forward to debtborca kaydetmek
carry insurancesigortalı olmak
carry interestfaiz getirmek
carry into effectuygulamaya koymak
carry offkazanmak, başarılı olmak, kapıp götürmek
carry onsürdürmek, yürütmek, devam etmek, devam ettirmek
carry on a lawsuitdavacı olmak
carry on businessiş yapmak
carry on with sbbiriyle mercimeği fırına vermek
carry one's crossbağrına taş basmak
carry outbitirmek, tamamlamak, başarmak, icra etmek
carry overnakletmek, aktarmak, tehir etmek, uzatmak
carry the daykazanmak, tam başarı sağlamak
carry throughbitirmek, tamamlamak, yerine getirmek, başarmak
carry weightönem taşımak, önemli/etkili olmak, ağır basmak
carryallkaptıkaçtı, yolcu çantası
carrybackmüdevver zarar, aktarılan zarar
carrying agentnakliyeci, taşımacı
carrying chargetaksitli satışlarda ödenen faiz
carrying companynakliye şirketi
carrying tradenakliyecilik, taşımacılık
carryovermüdevver zarar, nakli yek-n
carsickkendisini araba tutan, arabada hasta olan
cartat arabası, el arabası, taşımak, götürmek
cartagetaşıma vergini, navlun, nakliye parası
carte blanchekayıtsız şartsız yetki, tam yetki
cartelizekartelleşmek, kartel oluşturmak
cartilage bonekıkırdakdoku
cartilage cellkıkırdak hücresi
cartilage skeletonkıkırdak iskelet
cartilaginouskıkırdaklı, kıkırdak gibi
cartilaginous fishiskeleti kıkırdaktan balık
cartilaginous ringkıkırdak halka
cartographerkartograf, haritacı
cartographicalharitacılıkla ilgili
cartographyharitacılık, kartografi
cartomancyiskambil falcılığı
cartonmukavva kutu, karton kutu
cartoonkarikatür, çizgi film
cartoon filmçizgi film, miki filmi
cartoonistkarikatürcü, karikatürist
cartouchehartuç, kabartma resim
cartridgefişek, pikap kafası, kartuş
cartridge beltfişeklik, palaska
cartridge casehartuç sandığı, fişek kutusu, kovan
cartridge penhartuçlu kalem
cartularysicil defteri, sicil dairesi
cartwrightaraba yapımcısı
carveoymak, kesmek, dilimlemek, (up ile) bölmek, paylaştırmak
carve upbölmek, paylaştırmak
carving chiseloymacı kalemi
caryatidkaryatit, heykel sütun, yontudikeç
caryopsiskaryops, buğdaysı meyve
cascadeçağlamak, taşmak, taşırmak
cascade amplifierkaskat amplifikatör
cascade connectionkaskat bağlama
cascade converterkaskat konvertör
casehal, durum, olay, sorun, dava, kutu, sandık, çanta, kasa, kutulamak
case endingad durumunu belirten ek, isim çekim eki, takı
case grammardurum dilbilgisi
case hardnessdoku sertliği
case in pointkonuşma konusu olan mesele
case lawdavalarda hukuk usulü
case lawyerdava vekili, avukat
case of defamationhakaret davası
case studyörnekolay, örnek olay incelemesi
casematekazamat, mazgallı siper
casementiçe ya da dışa doğru açılan pencere
caseouspeynir ile ilgili, peynir gibi
cashnakit para, para, mangır, paraya çevirmek, bozdurmak
cash a checkçek bozdurmak
cash and carrypeşin ödeyip alma, peşinle çalışan işyeri
cash auditkasa kontrolü, nakit kontrolü
cash balancekasa mevcudu, nakit bakiye
cash before deliveryteslimden önce ödeme
cash before shipmentyüklemeden önce ödeme
cash bookkasa defteri, cari hesap defteri
cash chequeçizgili olmayan çek
cash coverkuvertür, karşılık
cash creditpara olarak verilen kredi
cash croppeşin satılan mahsul
cash deliveryteslimat, tediye
cash discountpeşin indirimi, peşin ödeme indirimi
cash dividendpeşin ödenen kâr
cash flownakit akımı, nakit girişi
cash inkazanç sağlamak, yararlanmak
cash in advancepeşin ödeme
cash in bankbankadaki nakit hesabı
cash in handkasa mevcudu, elde bulunan para
cash in one's chipsecel şerbetini içmek
cash letter of creditkredi mektubu
cash marketnakit piyasası
cash on deliveryödemeli, tesliminde ödenecek
cash on handeldeki nakit, mevcut para
cash ratiodisponibilite oranı
cash receiptskasa girişi, tahsilat
cash registerotomatik kasa, yazarkasa
cash requirementsnakit ihtiyacı
cash salepeşin satış, vadesiz satış
cash shortagenakit darlığı, nakit sıkıntısı
cash valuenakdi değer, peşin ödeme değeri
cashier's accountkasiyer hesabı
cashier's deskkasa, vezne
cashier's officekaza, vezne
casketmücre,küçük kutu,tabut
cassette recorderkasetçalar, teyp
castfırlatmak, atmak, atmak, çıkarmak, değiştirmek, (oy) vermek, dökmek, saçmak, rol vermek, dökmek, döküm yapmak, atma, atış, kalıp, döküm, oynayanlar, oyuncular, çeşit, tür, alçı
cast a shadow overgölge düşürmek
cast a spell uponbüyü yapmak
cast doubt ongölge düşürmek
cast downdevirmek, canını sıkmak
cast in sb's teethbirinin yüzüne vurmak
cast ironfont, pik demir, dökme demir
cast offçıkarmak, kurtulmak, ilişkisini kesmek, reddetmek
cast off the ropehalatı mola etmek
cast reflections onhakkında kötü şeyler söylemek, kötülemek
cast the blameiftira etmek
cast upkusmak, karaya vurmak
castanetkastanyet, ispanyol çalparası
castellatedkuleli, mazgallı
castigateağır biçimde cezalandırmak/azarlamak
castigationcezalandırma, azarlama
castigatorpaylayıcı kimse
castile soapzeytinyağlı sabun
castingdöküm, oyuncu seçme
castleşato, kale, (satranç) kale
castoffistenmeyen giysi, döküntü
castratehadım etmek, iğdiş etmek, enemek
castrationhadım etme, eneme, kısırlaştırma, iğdiş etme
casualraslantısal, tesadüfi, ciddi olmayan, hafif, sudan, günlük, resmi olmayan, (işçi) geçici olarak işe alınmış
casual clothesgünlük elbiseler
casual labourergündelikçi, geçici işçi
casualtieszayiat, kayıplar
casualtykazazede, yaralı, zayiat, kayıp
casualty departmentyaralı koğuşu, ilkyardım, acil
casualty insurancehasar sigortası, kaza sigortası
casualty wardyaralı koğuşu
casuisticahlak kuralları ile ilgili
casus bellisavaşı gerektiren olay
cat's eyereflektör, kedigözü, aynülhir
catabolismkatabolizma, anabolizmin karşıtı
catachresiskaydırma, kelimeyi yanlış kullanma
cataclasiskataklasis, kaya ezilmesi
cataclastickataklastik, ezik
cataclysmickıyamet günü gibi, tufan gibi
catacombyeraltı mezarı, katakomb
catadromouskatodrom, katadrom
catalepsiskatalepsi, istencin yitimi
cataleptickatalepsi ile ilgili
cataloguekatalog, liste, kataloglamak, listelemek, listeye almak
catalyctickatalizle ilgili
catalytic reactionkatalitik reaksiyon
catalyzekatalizlemek, çözdürmek
catamountkedigillerden jaguara benzer bir hayvan
catapultsapan,kuşatan,mancınık,(sapanla) fırlatmak
cataractbüyük çağlayan, çavlan, nehrin en akıntılı yeri, katarakt, aksu
catarrhnezle, soğuk algınlığı
catarrhalnezle ile ilgili
catastropheyıkım, felaket, facia
catastrophicfelaket gibi, felaket getiren, müthiş
catboattek direkli küçük yelkenli
catcallıslık çalma, yuhalama, yuhalanmak, ıslıklanmak, yuhalamak
catchtutmak, yakalamak, avlamak, yakalamak, tutmak, ansızın bulmak, birdenbire farketmek, görmek, yakalamak, takılmak, yetişmek, yakalamak, carpmak, vurmak, yanmaya başlamak, çalışmak, duymak, anlamak, kavramak, topu tutma, yakalama, top tutma, tutulan, yakalanan şeyin miktarı, bityeniği
catch a coldnezle olmak, üşütmek
catch a tartarçetin cevize çatmak
catch an infectionmikrop kapmak, enfeksiyon almak
catch coldnezle olmak, üşütmek
catch firetutuşmak, ateş almak
catch itzılgıtı yemek, azar işitmek
catch onpopüler olmak, ünlü olmak, moda olmak
catch one's breathdinlenmek, soluk almak
catch out(birisine) hatalı olduğunu göstermek
catch red-handedsuçüstü yakalamak
catch sb nappingkaytarırken yakalamak
catch sb on the hopgafil avlamak
catch sb red-handedbirini suç üstü yakalamak
catch sb's eyesbakışlarını yakalamak, dikkatini çekmek
catch sight ofbir an gözüne ilişmek, bir an görmek
catch upyetişmek, geri kalmamak
catch up withaynı düzeye gelmek, yetişmek
catch-allöteberi torbası, şerbet tutucu
catch-as-catch-cankıran kırana
catcheryakalayıcı, kapan, avcı, mandal
catchingbulaşıcı,yolukucu
catchment areahavza, beslenme bölgesi
catchment basinhavza, tutma havzası
catchykolayca akılda kalan
catechumendin eğitimi gören kimse
categoricalkesin, koşulsuz
categorisationulamlaştırma
categoryulam, sınıf, kategori
catenazincirleme seri, dizi, sıra
cateryiyecek ve içecek sağlamak
cater forgöz önünde bulundurmak, dikkate almak
catereryiyecek sağlayan kimse, vekilharç, kumanyacı
caterwaulazgın kedi sesi, miyavlama, haykırmak, miyavlamak
catharticmüshil, müshil ilacı
Catherine-wheelçarkıfelek
cathetometerkatetometre, düşeyölçer
cathode biaskatot öngerilimi
cathode coatingkatot kaplaması
cathode currentkatot akımı
cathode depositkatot birikintisi
cathode disintegrationkatot parçalanması
cathode emissionkatot emisyonu
cathode followerkatot çıkışlı amplifikatör
cathode gridkatot ızgarası
cathode ray tubekatot ışınlı tüp
cathode voltagekatot gerilimi
cathodic etchingkatodik gravür
cathodic evaporationkatodik buharlaştırma
catholic(beğeni/ilgi/vb.) genel, yaygın, geniş, Katolik
catholicitydüşünce özgürlüğü, geniş fikirlilik, liberallik
catholicizeevrenselleşmek
cation exchangekatyon alışverişi
catkinsöğüt çiçeği, huş çiçeği
catnapkısa hafif uyku, şekerleme, kestirme
catoptricsışık yansıtma bilimi, katoptrik
catsupketçap, domates sosu
cattishkedi gibi,acı,acıklı,zehirli,kinli,gazaplı,hırslı,hilekâr,kelekbaz
cattlebüyükbaş hayvan,karamal,sığır,davar
cattle breedinghayvan yetiştirme
cattle plaguesığır vebası
cattle-dealercelep,çodar,maldar
cattlemansığır yetiştiren kimse
catwalkiskele, geçit kalası, dar köprü
CaucasianKafkasya, Kafkasyalı
caucusparti yönetim kurulu
caudalkuyrukla ilgili, kuyruk gibi
caulkkalafatlamak, kalafat etmek
caulkingkalafatlama, üstüpü, macun
causal explanationnedensel açıklama
causativeneden olan, ettirgen
causative verbettirgen fiil, ettirgen eylem
causative voiceettirgen çatı
causeneden, sebeb, dava, amaç, hedef, ilke, -e neden olmak
cause a disturbancehuzursuzluğa sebep olmak
cause a sensational emotionsansasyona neden olmak
cause and effectsebep ve sonuç
cause damagehasar meydana getirmek
cause discordnifak sokmak
cause havoczarar vermek, berbat etmek
cause of deathölüm nedeni
cause sb a troublebaşına dert açmak
cause uneasinessrahatsızlığa neden olmak
causecelebremeşhur bir dava
causelessnedensiz, sebepsiz, asılsız
causeriesöyleşi, sohbet, konuşma
causewaygeçit, geçit yol, set
causticyakıcı, aşındırıcı
caustic alkalikostik alkali
caustic ammoniaamonyum hidroksit
caustic limesönmemiş kireç
caustic potashpotasyum hidroksit
caustic sodasudkostik, sodyum hidroksit
causticityyakıcılık, aşındırıcılık
cauterizationdağlama, yakma
cauterizedağlamak, yakmak
cauteryyakma, dağlama, yakı
cautionuyarı, ihtar, dikkat, sakınma, uyarmak, ikaz etmek
cautionaryuyaran, uyarıcı, ders veren
cautiousdikkatli, önemli, sakıngan
cavalcadesüvari alayı resmi geçidi
cavalierdüşüncesiz, saygısız, laubali, bambılı
cavalry regimentsüvari alayı
cavalry soldiersüvari askeri
cave inçökmek, yıkılmak, teslim olmak
caveathukuki işlemleri durdurma
Caveat emptorAlıcı dikkatli olsun!
cavernbüyük ve derin mağara
cavernousmağaraları olan, mağara gibi
cavetto vaultaynalı tonoz
cavilkusur bulmak, bahane aramak
cavitationkavitasyon, boşluk oluşumu, boşlama
cavityçukur, oyuk, boşluk
cavity of the eyegöz çukuru
cavorthoplayıp sıçramak, zıplamak, tepinmek
cayenne pepperarnavutbiberi
ceasedurdurmak, kesmek, durmak
ceaselesssürekli, aralıksız
cedar of LebanonLübnan sediri, katran ağacı
cedebırakmak, vermek, teslim etmek
ceiling boardtavan tahtası
ceiling joisttavan kirişi
ceiling priceazami fiyat, tavan fiyat
celandinesarı çiçekli bitki, kırlangıç otu
celebranttörene katılan kimse
celebratedünlü, bilinen, meşhur
celebrationkutlama, tören
celebrityünlü kişi, ün, şöhret
celestialgökle ilgili, semavi
celestial equatorgök büyük kuşağı
celestial globegök yuvarlağı
celestial navigationuzay seyrüseferi
celestial spheregökküresi
celiackarın boşluğuna ait
celibacydinsel nedenlerden dolayı evlenmeme, bekârlık
cellhücre, hücre, göze, pil
cell divisionhücre bölünmesi
cell membranehücre çeperi
cellaragebodrum, mahzen kirası, kiler vergini
cellularhücresel, gözesel, hücreli, gözeli
celluloid basedselüloit tabanlı
Celsius thermometerselsiyus termometresi, santigrat termometresi
celticKeltler ile ilgili, Keltçe
cementçimento, tutkal, macun, dolgu, çiriş, çimentolamak, birleştirmek
cement floorçimento döşeme
cement good relations with...ile dosluk kurmak
cement gunçimento tabancası
cement mortarçimento harcı
cement pipeçimento künk, büz
cement siloçimento silosu
cement stuccoçimentolu sıva
cementationçimentolama, yapıştırma, sementasyon
cemeterygömütlük, mezarlık
cenemeboşbirim, anlatımbirim, senem
censorsansürcü, sansürden geçirmek
censorioustenkitçi, devamlı kusur bulan
censurableeleştirilebilir
censusnüfus sayımı, sayım
census-takersayım görevlisi
centdoların yüzde biri değerindeki para, sent
centaurmit.yarı insan yarı at biçimindeki yaratık, santor
centaurykantaron, peygamber çiçeği
centenarianyüz yaşında ya da yüz yaşının üstünde kimse
centenaryyüzüncü yıldönümü
centennialyüz yılda bir olan
centerpiecesofra ortasındaki süs
centi-(önek) yüzde bir, (edat) santi
centigrade degreesantigrat derece
centigrade thermometersantigrat termometre
centimetric wavesantimetrik dalga
centnerelli kilogramlık bir ağırlık birimi
centralmerkezi, ana, temel, kolayca ulaşılan, uygun
Central AmericaOrta Amerika
Central BankMerkez Bankası
central batterymerkez bataryası
central controlmerkezi kontrol
central electrodeorta elektrotu
central governmentmerkezi hükümet
central heatingmerkezi ısıtma (tesisatı), kalorifer
central lockingmerkezi kilitleme
central nervous systemmerkezi sinir jüyesi
central officemerkez, merkez büro
central processing unitmerkezi işlem birimi
central processormerkezi işlemci, merkezi işlem birimi
central reserveyolda orta şerit
centralismmerkezcilik, merkeziyetçilik, merkezileştirme
centralistmerkezci, merkeziyetçi
centralitymerkezde olma, ortada
centralizationmerkezileştirme, merkezcilik, merkezlenme
centralizemerkezileştirmek
centralized administrationmerkezi yönetim
centralized data processingmerkezi bilgi işlem
centremerkez, orta, bir merkezde toplamak, merkezlemek, bir merkezde toplanmak, merkezleşmek, merkeze yerleştirmek, ortaya koymak
centre gaugepunta mastarı
centre holepunta deliği, merkez deliği
centre lineorta çizgi, merkez hattı
centre of attractionçekim merkezi
centre of curvatureeğrilik merkezi
centre of dragsürükleme merkezi
centre of gravityağırlık merkezi, ağırlık özeği
centre of gyrationdönme merkezi
centre of impactorta vuruş çekidi
centre of liftkaldırma merkezi
centre of masskütle merkezi
centre of pressurebasınç merkezi
centre of projectionizdüşüm merkezi
centre of tradeticaret merkezi
centre pointmerkez çekit, orta, göbek
centre punchçekit zımbası, punta zımbası
centreboardişler omurga, salma omurga
centrifugal basketsantrifüj sepeti
centrifugal brakesantrifüj eğleç
centrifugal clutchsantrifüjlü debriyaj, merkezkaç debriyaj
centrifugal drumsantrifüj tamburu, santrifüj sepeti
centrifugal dryersantrifüj kurutma makinesi
centrifugal fansantrifüj vantilatör, merkezkaç vantilatör
centrifugal filtersantrifüj filtre
centrifugal forcemerkezkaç kuvvet
centrifugal governorsantrifüjlü regülatör
centrifugal machinesantrifüj
centrifugal powermerkezkaç kuvvet
centrifugal pumpsantrifüj pompa, merkezkaç pompa
centrifugal regulatorsantrifüjlü regülatör
centrifugal runningsantrifüj şurubu
centrifugationsantrifüjleme
centrifugesantrifüj, santrifüjlemek
centringpuntalama, merkezleme
centripetalmerkezcil, ortaya çeken
centripetal accelerationmerkezcil ivme, özekçil ivme
centripetal forcemerkezcil kuvvet, özekçil kuvvet
centro-(önek) merkez, orta
centrospheredünyanın merkezi
centupleyüz misli, yüz katı
centuplicateyüz ile çarpmak
centurionyüz kişilik bölük komutanı, yüzbaşı
cephalic indexkafa indisi
cephalothoraxsefalotoraks, baş ve göğüs
ceramicseramikle ilgili, seramik
ceramic amplifierseramik amplifikatör
ceramic capacitorseramik kondansatör
ceramic filterseramik filtre
ceramic microphoneseramik mikrofon
ceramic photocellseramik fotosel
ceramic transducerseramik güç çevirici
ceramicsseramik, çömlek, seramikçilik, çömlekçilik
cerebellum hemispherebeyin yarımyuvarı
cerebral cortexbeyin zarı
cerebral hemispheresbeyin yarımyuvarı
cerebrationbeynin çalışması, düşünme
cerebrospinalbeyin-omurilik
cerebrospinal axisbeyin-omurilik ekseni
cerebrospinal fluidbeyin-omurilik sıvısı
cerebrospinal nervesbeyin-omurilik sinirleri
ceremonioustörensel, resmi, merasime düşkün
ceremonytören, merasim, resmiyet
cerisekiraz kırmızısı, kiraz kırmızısı
cerotic acidserotik asit, kerotik asit
certainkesin, muhakkak, emin, kuşkusuz, belirli, kesin, bazı, kimi, belirli, ayrım
certainlykesinlikle, tabi, elbette
certaintykesinlik, kuşkusuzluk, kesin olan şey
certifiableonaylanabilir, doğrulanabilir
certificatesertifika, belge
certificate accounttasarruf hesabı
certificate of baptismvaftiz belgesi
certificate of birthnüfus hüviyet cüzdanı
certificate of bondstahvil sertifikası
certificate of deathvefat ilmühaberi
certificate of debtborç senedi
certificate of depositmevduat sertifikası
certificate of incorporationtescil belgesi
certificate of inspectionekspertiz raporu
certificate of originmenşe belgesi, köken belgesi
certificate of qualitykalite belgesi
certificate of secondary schoolortaokul diploması
certificatedonaylı, onaylanmış
certificated engineeryüksek mühendis
certificationbelgeleme, onay, ruhsat, belge
certifiedonaylı, tasdikli, diplomalı
certified accountantyeminli muhasebeci
certified bankruptresmi iflas, belgelenmiş iflas
certified copyonaylı suret, tasdikli suret
certified engineeryüksek mühendis
certified mailtaahhütlü posta
certified true copysahih suret
certifydoğrulamak, doğruluğunu belirtmek, onaylamak, (özellikle bir incelemeden/testten sonra) açıklamak, bildirmek, ilan etmek, (belirli bir kursu/eğitim sürecini/vb.tamamlayan birine) belge vermek, sertifika vermek
certifying officeronaylayan memur, ita amiri
certitudekesinlik, katiyet, kuşkusuzluk, birşeyrden emin olma
cerumenkulak kiri, kulak kiri
cervicalrahim boynuna ait
cervixrahim boynu, serviks
cessationdurma, duruş, ara verme, mola
cessermühlet bitimi, sona erme
cession(mal/hak vs.) feragat, bırakma
cession of portfolioportföy devri
cessionarysesyoner, terk eden
cesspipekanalizasyon borusu, lağım borusu
cesspoollağım, lağım çukuru, mazgal, çok pis yer, çöplük gibi yer
cetaceanmemeli deniz hayvanı
cetane numbersetan sayısı
chafeısınmak için (ellerini/vb.) birbirine sürtmek, sürtünmekden yara olmak/yapmak, sıkılmak, sinir olmak, illet olmak
chafermayısböceği, su ısıtacak kap
chaffkepek,tahılın dış kabuğu,(hayvan yemi olarak) saman,lak
chaff cuttersaman bıçağı, saman kesici
chafferpazarlık, pazarlık etmek, çekişmek
chaffinchsarıasma kuşu, sarıcık
chaffing dishocaklı sahan
chagrinhayal kırıklığı, üzüntü, keder, iç sıkıntısı, ümidini kırmak, sıkmak, gücendirmek, küstürmek
chainzincir, (olay/dükkân/dağ/vb.için) zincir, zincirlemek, zincirle bağlamak, zincire vurmak, elini kolunu bağlamak
chain bridgezincirli asma köprü
chain bucketzincirli kova
chain compressorırgat kastanyolası
chain couplingzincirli kavrama
chain drivezincirle tahrik
chain harrowzincirli tırmık
chain hooksalyafora kancası
chain letterzincirleme mektup
chain lockerzincir dolabı
chain loomzincirli tezgâh
chain pipezincir güverte loçası
chain reactionzincirleme tepkime, zincirleme reaksiyon
chain reactoratom reaktörü
chain ropesalyafora haladı
chain smokerpeş peşe sigara içen kimse
chain storemağazalar zinciri
chain upzincirle bağlamak
chain wheelzincir çarkı, zincir dişlisi
chain-smokesürekli sigara içmek
chairiskemle,sandalye,başkanlık makamı,başkan,sadır,profesörlük makamı,kürsü,(the ile) çıngılı sandalye,(tren rayı) kalası tutturan metal nesne,(toplantı) başkan olmak,yönetmek,başkanlık yapmak,(saygı sevgi gösterisi olarak) omuzlarda taşımak
chairmanbaşkan,sadır,yönetici,toplantı başkanı
chairman of the boardyönetim kurulu başkanı
chairman of the board of directorsyönetim kurulu başkanı
chairman of the partyparti başkanı
chairmanshipbaşkanlık, riyaset, yöneticilik, yöneticilik hakları ve nitelikleri
chairmanship councilbaşkanlık konseyi
chairoplanezincirli atlıkarınca
chairshipbaşkanlık, reislik
chaisehafif gezinti arabası
ChalcedonKadıköy yakasının eski ismi
chalcedonykalseduan, kadıköytaşı, alaca akik
chalcographerbakır hakkâkı
chalcopyritekalkopirit, bakırlı pirit
chaletküçük köşk, şale, deniz kıyısında yazlık kulübe, bungalov, çoban barakası
chalkkireçtaşı, tebeşir, tebeşirle çizmek
chalk uppuan toplamak, sayı yapmak, kazanmak
chalky sandstonekireçli kumtaşı
challengemeydan okumak, (düelloya/kavgaya/vb.) davet etmek, doğruluğunu/yasallığını sorgulamak, karşı çıkmak, meydan okuma, karşılaşmaya davet, karşı çıkma, uğraştırıcı şey
challenge cupçalenç kupası
challengeablemeydan okunabilir
challengermeydan okuyan kimse
chalybeatedemirli, içinde demir tuzları olan
chalybeate waterdemirli su
chamberoda, meclis, oda, kamara, özel bir amaç için ayrılmış oda, kapalı bölüm, odacık, ilginç, düşündürücü, uğraştırıcı olma, jüri üyesine itiraz
chamber counselmüşavir avukat
chamber of accountssayıştay
chamber of agricultureziraat odası
chamber of commerceTicaret Odası
chamber of commerce and industryticaret ve sanayi odası
chamber of industrysanayi odası
chamber of shippingarmatörler birliği
chamber orchestraoda orkestrası
chamberlainsaray nazırı, mabeyinci
chambermaidoda hizmetçisi
chamferoluk, yiv, şev, oluk açmak, yiv açmak
chamferedoluklu, yivli, pahlı
champ at the bitgemini ısırmak, kabına sığmamak
championşampiyon, savunucu, destekleyici, desteklemek, savunmak
championshipşampiyona, şampiyonluk
chanceşans, talih, ihtimal, olasılık, fırsat, olanak, risk, rastlantı sonucu oluşmak, şans eseri olmak, tesadüfen olmak, göze almak, denemek, riske girmek, tesadüfi, rastlantısal, planlanmamış
chance itbir denemek, şansını bir denemek
chance ontesadüfen karşılaşmak, rastlamak
chance upontesadüfen bulmak, rastlamak
chancelleryrektörlük, elçilik kançılaryası
chancellorbakan, şansölye, başbakan, rektör
Chancellor of the ExchequerMaliye Bakanı
chancreşankr, frengi çıbanı
changedeğişmek, değiştirmek, üstünü değiştirmek, (döviz) bozdurmak, değişme, değiştirme, değişiklik, bozuk para, para üstü
change beyond all recognitiontanınmaz hale getirmek
change colourkızarıp bozarmak, rengi uçmak, rengi değişmek
change cubiclesoyunma kabini
change downaraba sürerken vitesi düşürmek
change frontcepheyi değiştirmek
change handsel değiştirmek, sahip değiştirmek
change into-e dönüşmek, -e dönüştürmek
change machinepara bozdurma makinesi
change of addressadres değiştirme
change of airtenek değişikliği
change of lifemenopoz, âdet kesilmesi
change of occupationmeslek değişikliği
change of pricefiyat değişikliği
change of quotationkur değişmesi
change of residenceikamet değişikliği
change of statemaddenin hal değişimi
change of temperatureısı değişikliği
change one's mindfikrini değiştirmek,fikrinden taşınmak
change one's tuneağız değiştirmek
change the guardnöbet değiştirmek
change upvitesi yükseltmek
changeablenessdeğişebilirlik
changelingaptal kimse, gizlice değiştirilen bebek
changeoverköklü değişim, büyük değişiklik
changingdeğişim, değişme, değiştirme
changing roomsoyunma odası
channelarna, oluk, çevirmek, yöneltmek, yönlendirmek, arna açmak
channel effectarna etkisi
channel frequencyarna tezliği
Channel IslandsAnglo-Normand Adaları
channel selectorarna seçici
channellingarnalama, oluklanım, arna açma
chant(dinsel) şarkı, zamanında ve sürekli yinelenen sözcükler, ilahi söylemek, zamanında ve sürekli sözcükler yinelemek
chant anti-government sloganshükümet aleyhinde sloganlar atmak
chant slogansslogan atmak
chanterşarkıcı, gayda borusu
chanterellesarı renkli bir tür mantar
chanteyheyamola şarkısı, gemici şarkısı
chaoskarışıklık, kargaşa, kaos
chaotickarmakarışık, altüst
chaparkadaş, adam, ahbap, (ciltte) çatlak, (cilt) çatlamak, çatlatmak
chapter(kitap/yazı/vb.) bölüm
chapullingYemek yediği kaba tükürmek gibi bir şey. Vatan hainiyim veya vatan hainlerine uşaklık ediyorum demenin bir yolu. İngilizcede böyle bir söz yoktur.
charyanıp simsiyah olmak, kömürleşmek, kömürleştirmek, gündelikçi, temizlikçi kadın
char-a-bancbüyük gezinti otobüsü
characternitelik, özellik, kişilik, karakter, doğa, kişi, insan, karakter, (kitapta/oyunda/vb.) kişi, karakter, kahraman, gırgır kimse, şamatacı, dürüstlük, ahlaklılık
character actorkarakter oyuncusu
character defectkarakter zayıflığı
character partkarakter rolü
character readerkarakter okuyucu
character recognitionkarakter tanıma
character referenceiyi durum belgesi
character registerkarakter yazmaç
characteristictipik, karakteristik, özellik
characteristic curvekarakteristik eğri
characteristic equationkarakteristik denklem
characteristic overflowkarakteristik taşması
characteristic valuekarakteristik değer, gizdeğer
characterizenitelendirmek, tanımlamak, -in ayırıcı özelliği olmak
characterlesskaraktersiz, mayası bozuk
charadessessiz sinema oyunu
charcoalmangal kömürü, odun kömürü
charcoal drawingkarakalem resim
chargefiyat istemek, (birinin borcuna) kaydetmek, (hesabına) yazmak, saldırmak, hücum etmek, atılmak, görevlendirmek, buyurmak, tenbihlemek, suçlamak, şarj etmek, doldurmak, dolmak, istenen/ödenen fiyat, vergin, bakım, denetim, sorumluluk, sorumlu kimse, görev, sorumluluk, emir, buyruk, talimat, suçlama, itham, saldırı, patlayıcı miktarı, şarj
charge accountveresiye hesabı
charge d'affairesmaslahatgüzar, işgüder
charge distributionyük dağılımı
charge offhesabı kapatmak, kayıttan silmek
charge salekredili satış, veresiye satış
charge sb with murderbirini cinayetle suçlamak
charge the juryjüriyi bilgilendirmek
charge to debitzimmete geçirmek
charge up tohesaba geçirmek
charge withsuçlamak, görevlendirmek
chargeablehesabına geçirilebilir, ödenebilir
chargelesshavayi,müft,pulsuz
chargerşarj redresörü, doldurma cihazı, şarjör
charges forwardmalın tesliminde ödemeli
charging generatorşarj dinamosu
charging timeşarj süresi, doldurma süresi
charging voltageyükleme gerilimi
charilyihtiyatla, hesaplı olarak
chariot(savaşta/yarışta kullanılan) iki tekerlikli at arabası
charioteeryarış arabası sürücüsü
charismakarizma, büyüleyim
charismatickarizmatik, büyüleyici
charitablesevecen, şefkatli, iyiliksever, hayırsever, yardımsever, eli açık
charitablenesscömertlik, yardımseverlik, hayırseverlik
charityhayırseverlik, sadaka, hayır kurumu
charity schoolhayat okulu
charivariahenksiz gürültü
charlatanşarlatan, üçkâğıtçı
Charles's lawCharles yasası
Charles's wainbüyükayı takımyıldızı
charlestonçarliston dansı
charley horseadale kasılması, kramp
charmçekicilik, alım, cazibe, nazarlık, muska, büyü, sihir, hayran bırakmak, büyülemek, cezbetmek, korumak
charmingçekici, büyüleyici, hoş
charnel housecesetlerin toplandığı mahzen
chartharita, grafik, çizim, haritasını çizmek
chart of accountshesap cetveli, hesap şeması
charterferman, beyanname, kiralama, tutma, patent, patent vermek, kiralamak, tutmak
charter contractçarter sözleşmesi
charter flightçarter uçuşu
chartered accountantimtiyazlı muhasebeci
chartered companyayrıcalıklı şirket
chartreusesarımtırak açık yeşil ren
charwomangündelikçi kadın
charydikkatli, tedbirli, sakıngan
chasepeşine düşmek, kovalamak, kovmak, koşuşturmak, takip, kovalama, av
chasmderin yarık, uçurum, büyük ayrılık
chastetemiz, erden, iffetli, yalın, süssüz, basit, sade
chastenyola getirmek, uslandırmak, aklını başına getirmek
chastenessiffetli oluş, sade güzellik
chastiseacımasızca cezalandırmak, pataklamak, acımasızca suçlamak
chastisementdayak, kötek, ceza verme
chastityerdemlik, bekaret, iffet, namusluluk
chatsohbet etmek, laklak etmek, muhabbet etmek, sohbet, muhabbet, hoşbeş
chat upkonuşarak tavlamaya çalışmak
chatelaineşato sahibi kadın
chatteltaşınabilir eşya, menkul eşya
chattel mortgagemenkul rehin
chattel papertaşıma belgesi
chatterçene çalmak,sohbet etmek,gevezelik etmek,(diş/vb.) takırdamak,çene çalma,sohbet,gevezelik,laklak,çeren,takırdama,takırtı
chatterboxgeveze,şapır,ezme
chatterergeveze,nakkal,çerenci,farfaracı
chattygeveze,şapır,sirgep,çenebaz
chaulmoogra oilşolmgra yağı
chauvinismşovenizm, bağnaz ulusçuluk
chauvinisticşoven, aşırı ulusçu
chawağız dolusu, çiğnemek
cheapucuz, kolay, basit, asan, değersiz, kalitesiz, adi, elisıkı, cimri, ucuza, ucuz ucuz olarak, adice
cheap workforceucuz işgücü
cheapenucuzlamak, ucuzlatmak, itibarını düşürmek, alçaltmak
cheatdolandırıcı, dalavereci, hileci, kazıkçı, hile, aldatma, dolandırıcılık, dalavere, kazık, dolap, aldatmak, kazıklamak, dolandırmak, kandırmak, aldatmak, hile yapmak, (sınavda) kopya çekmek, atlatmak, kaçınmak, kurtulmak, (karısını/kocasını) aldatmak
cheat deathkefeni yırtmak
checkkontrol,denetim,zapt,tutma,dizginleme,doğru işareti,inceleme,karşılaştırma,kontrol,emanet makbuzu,fiş,ekose desen/kumaş,hesap,fiş,(satranç) şah çekme,şah,kiş,(kumar) fiş,çek,kontrol etmek,gözden geçirmek,denetlemek,bakmak,tekşirmek,doğruluğunu araştırmak,incelemek,durdurmak,önlemek,engellemek,engel olmak,tutmak,yanına doğru işareti koymak,emanete vermek,vestiyere vermek,şah çekmek
check accountcari hesap, çek hesabı
check bankçek keşide eden banka
check characterdenetim karakteri
check currencyvadesiz mevduat
check deskmuhasebe departmanı
check ingelişini bildirmek, adını kaydettirmek
check listkontrol listesi
check outhesabı ödeyerek konakçıdan ayrılmak
check railkarşı ray, kılavuz ray, emniyet rayı
check registerçek defteri
check roomemanet eşya bürosu, vestiyer
check to bearerhamiline çek
check up onaraştırmak, soruşturmak
check valveçek valfı, tek yönlü supap
checkbacksoruşturma, araştırma
checkedekose desenli, kareli
checkerkontrolör, denetçi, dama, damalı yapmak, alacalı yamak
checking accountçek hesabı
checkmate(santranç) mat etmek, yenilgiye uğratmak, bozguna uğratmak, yenmek, (satranç) mat, bozgun, yenilgi, hezimet
checkpointtrafik kontrol çekidi
checkpointingdenetim çekidi koyma
checkupçekap, sağlık yoklaması
cheddarbir tür kaşar peyniri
cheekyanak, yüzsüzlük, arsızlık, küstahlık
cheek by jowlal takke ver külah
cheekinessyüzsüzlük, arsızlık
cheekyküstah, arsız, yüzsüz
cheeralkış, bağırış, neşe, keyif, bağırarak ya da alkışlayarak yüreklendirmek, alkışlamak, destekleyici şekilde bağırmak, umutlandırmak, yardım etmek, desteklemek, yüreklendirmek
cheer upneşelen(dir)mek, sevin(dir)mek
Cheer up!Keyfine bak!, Geçmiş olsun!
cheerfulneşeli, şen, keyifli
cheerfulnessneşelilik, neşe
cheeringneşelendirici, alkış
cheerio(İİ) selamet kal!,hoşça kal!,güle güle!
cheerlesssıkıcı, üzücü, keyifsiz, neşesiz
cheers(İİ) şerefe!, (çınkada) hoşça kal!
cheese mitepeynir kurdu, peynir akarı
cheese strawspeynirli çörek
cheese-paringcimri, hasislik, cimrilik
cheesypeynir gibi, peynirli
chef-d'oeuvreşaheser, baş yapıt
chelationçelatlama, kıskaçlama
chemicalkimyasal, kimyasal madde
chemical actionkimyasal etki
chemical agentkimyasal ajan
chemical analysiskimyasal analiz, kimyasal çözümleme
chemical bondkimyasal bağ
chemical changekimyasal değişme
chemical combinationkimyasal bileşme
chemical compositionkimyasal bileşim
chemical compoundkimyasal bileşik
chemical elementkimyasal element, kimyasal öğe
chemical energykimyasal enerji
chemical engineerkimya mühendisi
chemical engineeringkimya mühendisliği
chemical equationkimyasal denklem
chemical equilibriumkimyasal denge
chemical equivalentkimyasal eşdeğer
chemical extinguisherkimyasal yangın söndürücü
chemical formulakimyasal formül
chemical fuelkimyasal yakıt
chemical kineticskimyasal kinetik
chemical meanskimyasal yollar
chemical mixturekimyasal karışım
chemical propertieskimyasal özellikler
chemical reactionkimyasal tepkime, kimyasal reaksiyon
chemical shiftkimyasal kayma
chemical symbolkimyasal sembol, kimyasal simge
chemical treatmentkimyasal işlem
chemical warfarekimyasal savaş
chemical weaponkimyasal silah
chemise dresskadın elbisesi
chemisorptionkemisorpsiyon, kimyasal tutunma
chemistkimyager, kimyacı, eczacı
chemotherapykemoterapi, ilaçlarla tedavi
cheque to bearerhamiline yazılı çek
chequerekose deseni, damalı yapmak, ekose desenli yapmak
chequeredkareli, ekose, damalı
cherishsevmek, şefkat göstermek, hatırasında yaşatmak
cherish a serpent in one's bosomkoynunda yılan beslemek
cherish a viper in one's bosomkoynunda yılan beslemek
chernozemçernozyom toprağı, kara toprak
cherrykiraz,vişne,albalı,kiraz ağacı,kiraz rengi
cherry coalyarı yağlı kömür
cherry stonekiraz çekirdeği
cherubmelek, güzel, masum yüzlü çocuk
cherubicmelek gibi, masum yüzlü
chessboardsatranç/dama tahtası
chestsandık, kutu, göğüs, bağır, sine
chest cavitygöğüs boşluğu
chest of drawersçekmeceli dolap
chestnutkestane,şabalıt,kestane rengi,şabalıdı,keher,kestane ağacı,bayatlamış espri/hikaye
chestyiri göğüslü, küstah
cheviotşevyot, şevyot yünü
chevronV biçiminde süs, kol şeridi, sırma
chewçiğnemek, çiğneme, çiğnenen tütün
chew overhakkında düşünmek
chew the cuddüşünüp taşınmak, geviş getirmek
chicaneşike, hile, safsata, dalavere, hile yapmak
chicaneryhile, dalavere, safsata, düzen
chickcivciv, cüce, yavru kuş, güzel kız, piliç, yavru
chickenpiliç, tavuk, piliç eti, korkak
chicken feedaz para, kuş yemi
chicken heartedtavşan yürekli, korkak
chicken liveredtavşan yürekli, korkak
chicken outkorkup vazgeçmek
chickenfeedçok az para, üç kuruş para
chickenheartedkorkak, yüreksiz, tabansız
chiefbaşkan, baş, amir, şef, reis, patron, baş, en önemli, ana
chief clerkbüro şefi, mağaza şefi
Chief ConstableEmniyet Müdürü, emniyet müdürü
chief engineerbaşmühendis
chief judgebaşyargıç, mahkeme başkanı
chief of staffgenelkurmay başkanı
chief of statedevlet başkanı
chief of the protocolprotokol şefi
chief public prosecutorcumhuriyet başsavcısı
chief wrestlerbaşpehlivan
chieftainreis,başçı,lider,kabile başçısı,serkerde,ataman,koçu,koçubaşı,kuldurbaşı,destebaşı
chieftain of the tribeaşiret reisi
chieftaincykabile reisliği, başkanlık
childçocuk, deneyimsiz, toy, çaylak, ürün, sonuç, çocuk
child benefitçocuk yardımı
child labourçocuk çalıştırma
child prodigyharika çocuk
child reliefçocuk yardımı
child's playçocuk oyuncağı, kolay iş
childbearingçocuk doğurma, doğum yapma, çocuk sahibi olma
childbedlohusa yatağı, loğusalık
childbirthçocuk doğurma, doğum
childhoodçocukluk, çocukluk dönemi
childishçocuksu, çocuk gibi, çocukça, saçma
childishnessçocuksuluk, çocukçalık
children insuranceçocuk sigortası
children's allowanceçocuk zammı
children's hoursınalgıda çocuk sögeni
children's libraryçocuk kütüphanesi
children's wearçocuk giyimi
Chile saltpetresodyum nitrat
chiliadbin, bin yıllık devre
chillsoğumak, soğutmak, ürpertmek, korkutmak, soğuk, titreme, ürperti, soğuk algınlığı, soğukluk, soğuk
chillinesssoğukluk, soğuk
chimezil/çan sesi, (saat/zil/vb.) çalmak
chime insöze karışmak, lafa girmek
chimeravehim, kuruntu, kâbus, ejderha
chimericalhayali, imkânsız, anlamsız
chimneybaca, gaz lambası şişesi
chimney capbaca külahı, baca şapkası
chimney cornerocak başı, baca kenarı
chimney draughtbaca çekişi
chimney pieceşömine tablası, ocak rafı
chimney sweepbaca temizleyicisi
chimneysweepbaca temizleyicisi
chimneysweeperbaca temizleyicisi
chin-chinselam!, merhaba, şerefe!
China asterpat çiçeği, meydan güzeli
chinawareçin işi, çini/porselen eşya
chinebenekli,desenli,belsümüğü,dağ sırtı
Chinese arborvitaedoğu mazısı
Chinese binarysütun ikili
Chinese cabbageÇin lahanası
Chinese lanternkörüklü fener, şeytan feneri
Chinese wallÇin seddi, geçilemez engel
chinkyarık, çatlak, Çinli
chintz calenderşintz kalenderi
chintz effectparlatma efekti
chipküçük parça, kırıntı, yonga, iz, çentik, çizik, yarık, cips, mikroçip, yontmak, çentmek, küçük bir parça koparmak, yontulmak, çentilmek, (patates/vb.) doğramak
chip breakertalaş kalemi, yonga bıçağı
chip insöze karışmak, lafa girmek, iştirak etmek
chipmunkküçük Amerika sincabı
chippercanlı, şevkli, sohbet etmek
chirographel ile yazılmış vesika
chirpyneşeli, şen şakrak, cıvıl cıvıl
chirrbazı böceklerin ötüşü
chiselkeski, oymak, yontmak, dolandırmak, (out of ile) kazıklamak
chisel bitdüz matkap ağzı, keski ucu
chitküçük çocuk, küstah, saygısız ve yaygaracı kadın
chitchatsohbet, muhabbet, laklak
chivalrousşövalyelikle ilgili, yiğit, yürekli, kahraman, ince, kibar, mert, cömert, yardımsever
chivalryşövalyelik, yiğitlik, yüreklilik, kahramanlık, incelik, kibarlık
chivyavlamak, rahatsız etmek
chloralkloralhidrat, kloral
chlorate of zinclehim suyu
chloride of limekalsiyum klorür, kireçkaymağı
choc-iceçikolata kaplı dondurma
chocktakoz, takoz koymak, tıkamak
chock-a-blocktıka basa dolu, tıklım tıklım, hıncahınç
chock-a-block full withağzına kadar dolu
chock-fullağzına kadar dolu
choiceseçme, seçim, seçenek, tercih, seçilen/seçilmiş kişi/şey, seçkin, çok iyi, kaliteli
choicenessseçkinlik, nefaset
choirkoro, koro üyelerinin yeri
choir masterkoro yönetmeni
chokeboğmak, boğulmak, tıkamak, tıkanmak, tıkabasa doldurmak, boğma, boğulma, kodes
choke back(duygularını) eğleçlemek, zapt etmek, menetmek
choke coilşok bobini, tıkama bobini
choke downaceleyle yemek, (duygularını) eğleçlemek
choke offekmek, atlatmak, kurtulmak, eğleçlemek
chokerboğan şey/kimse, dik yaka
cholera bacilluskolera basili
cholericsinirli, çabuk kızan
chondritekondrit, kumlu göktaşı
chondrulekondrul, gökkumu
chooseseçmek, uygun görmek, yeğlemek, karar vermek
choosygüç beğenen, titiz, müşkülpesent
chop(balta/vb.ile) kesmek, yarmak, kıymak, doğramak, dilmek, (plan/vb.) baltalamak, (balta/vb.) vuruşu, vuruş, darbe, (deniz) çırpıntı, pirzola, külbastı, damga, mühür, kalite, derece, aynı kalitede mallar, çene
chop-chopçabucak, hemencecik
chopperbalta, satır, dikuçar, helikopter, motosiklet, ç, dişler
choppingiri yapılı, kesme, yarma, değişiklik
chopping blockkütük, et kütüğü
choppy(deniz) çırpıntılı, dalgalı, (rüzgâr) değişken
chopstickÇinlilerin kullandığı yemek çubuğu
choralekoral, ilahi beste
chordtel, tel, akor, kiriş
chordateomurgalı, omurgalı (hayvan)
choreangarya, ufak gündelik işler
choreographerkoreograf, bale direktörü
choriambdört heceli bir ölçü
chorionceninin dış zarı, koryon
choristerkoro üyesi, koro şefi
choroiddamarkatman, koroit
choroid coatdamarkatman, koroit
chortlegülmek, kıkırdamak, kahkaha
choruskoro, nakarat, uğultu, aynı anda şarkı söylemek/konuşmak
chowderbalıklı sebze çorbası
Christian areamiladi tarih
Christmas rosekara çöpleme
chromatickromatik, renkser, renklerle ilgili
chromatic aberrationkromatik sapınç, renk sapması
chromatic scalekromatik gam
chromatic sensitivityrenk duyarlığı
chromaticitykromatiklik, renkserlik
chromaticskromatik, renk bilgisi
chromatographykromatografi
chromickromla ilgili, kromlu
chrominancekrominans, renklilik
chromium platingkrom kaplama
chromium-platekromlamak, krom kaplamak
chromo-(önek) renk-, kromo-
chromogenkromogen, kromojen
chromophorekromofor, renkyapan
chromosome numberkromozom sayısı
chromospherekromosfer, renkyuvarı
chronicsüreğen, müzmin, kronik, (İİ) berbat, rezil, çok kötü
chronic unemploymentkronik işsizlik
chroniclekronik, vakayıname, kroniğini çıkarmak
chronologicalkronolojik, zamandizinsel
chronological agedallık yaşı
chronologicallykronolojik olarak, tarih sırasıyla
chronologizekronolojik olarak düzenlemek
chronologykronoloji, zamandizin
chronometerkronometre, süreölçer
chrysanthemumkasımpatı, krizantem
chrysopraseyeşilimsi kuvars taşı
chubtatlı su kefalı, sarı balık
chuckatmak, fırlatmak, dışarı atmak, sepetlemek, vazgeçmek, bırakmak, terketmek
chuck outdışarı atmak, sepetlemek
chuck sth inişini bırakmak, yapmaktan vazgeçmek
chucklekıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, kıkırdama
chuckleheadbudala kimse, ahmak
chug(motor) pat pat etmek, teklemek
chummysamimi, arkadaş canlısı
chumpodun,takoz,salak,aptal,pirzola,sümüklü et
chunkiri parça, büyük miktar
chunkybodur ve tıknaz,gödek,gebeş
churnyayık, yayıkta tereyağı yapmak, çalkalamak, çalkalanmak
churn outbol miktarda öndürmek
chuteküçük çağlayan, oluk, paraşüt
cicadaağustosböceği, orakböceği
cicatricesikatris, yara izi
cicatrizeiyileşmek, iyileştirmek, kabuk bağlamak
ciderelma şarabı, elma şırası
cider presselma cenderesi
cigar lightersigara yakacağı, çakmak
cigarette advertisingsigara reklamı
cigarette casesigara tabakası
cigarette holdersigara ağızlığı
ciliceyapağıdan dokunmuş kumaş
CiliciaKilikya, Adana bölgesinin eski ismi
cimmeriankasvetli, kapanık
cinchkolay iş, çocuk oyuncağı, kesin şey, garanti
cincturekuşak, kemer, pervaz, kuşak dolamak
cinder concretecüruflu beton
cinematographsinematograf, sinema makinesi
cinematographicsinematografik
cinematographysinematograf, sinemacılık
cinerariabileşikgillere ait bir bitki
cinerariumyakılan ölünün küllerinin muhafaza edildiği yer
cineratorölülerin yakıldığı fırın
cinnabarzincifre, sülüğen
cinquefoilbeşparmakotu, kurtpençesi
cipher messageşifreli mesaj
circatahminen, dolayında, yaklaşık
circadianyirmi dört sögenlik
circetehlikeli büyücü kadın
circleçember, daire, halka, çevre, (tiyatro/vb.) balkon, çember içine almak, daire içine almak, daire biçiminde hareket etmek, çember çizmek, çevresini dolaşmak
circle brickkemer tuğlası
circle of curvatureeğrilik çemberi
circlet(taç/bilezik/kolbak/kolye/vb.) halka şeklinde süs eşyası
circuitdolaşma, devir, tur, çevre, halka, daire, çıngı devresi, gezi, tur, ziyaret, ring seferi, tur, devre, çevrim
circuit boarddevre levhası
circuit breakerşalter, devre kesici
circuit court of appealgezici temyiz mahkemesi
circuit diagramdevre şeması
circuitousdolambaçlı, kıvrımlı, dönemeçli
circulardairesel, dolambaçlı, genelge
circular lettersirküler, genelge
circular letter of creditkredi mektubu
circular leverküresel düzeç
circular notetamim, sirküler nota, sirküler mektubu
circular ringdairevi halka
circular sawyuvarlak testere
circular vaultdairevi kemer
circularizationtamim etme
circularizetamim etmek, sirküler yollamak
circulatedolaşmak, dolaştırmak, yaymak, yayılmak
circulatingdevreden, dolaşan, devir, dolaşım
circulationdolaşım, kan dolaşımı, dolaşma, yayılma, tiraj, baskı sayısı
circulation capitaldöner sermaye
circulatorydolaşımla ilgili
circulatory systemdolaşım jüyesi
circumambientetrafını çeviren
circumambulateetrafını dolaşmak
circumcision feastsünnet düğünü
circumferenceçember, çevre
circumflexdüzeltme/uzatma imi
circumfluousetrafı su ile çevrilmiş
circumfuseetrafına dökmek (su)
circumjacentetraftaki, çevredeki
circumlocutiondolambaçlı söz, yuvarlak ifade
circumnavigateetrafını dolaşmak
circumnavigationetrafını dolaşma
circumnavigator(gemiyle) dünya turu yapan kimse
circumnutateçeşitli yönlere kıvrılmak
circumpolar starbatmayan yıldız
circumscribeçevresini çizmek, sınırlamak
circumscriptionçevresine çizgi çizme, kuşatma, daire içine alma
circumsolargüneşin etrafında dönen, güneşe yakın
circumspectdikkatli, önemli
circumspectiondikkatlilik, sakınganlık, öngörü
circumstancesdurumlar, koşullar, mali durum
circumstantialduruma bağlı, ayrıntılı
circumstantial evidenceikinci derecede deliller
circumstantiateayrıntılarıyla açıklamak
circumvent-den kaçmak, kaçınmak, atlatmak
circumventiontuzağa düşürme
circumvolutionbir merkez etrafında dönüş, döndürme
cirque glaciersirk buzulu, buzyalağı buzulu
cirrocumulussirokumulus, yumakbulut
cirrostratussirrostratüs, tülbulut
cissoidsissoid, sarmaşık eğrisi
cistern barometerhazneli barometre
citationgeldiri, celpname, alıntı, iktibas
citemahkemeye çağırmak, celpname göndermek, bahsetmek, adından söz etmek, örnek olarak vermek/göstermek
citifiedşehir hayatına uymuş, şehirleşmiş
citizenrybütün vatandaşlar
citizenshipvatandaşlık, yurttaşlık
citrineaçık sarı, limon sarısı
citrusturunçgillerle ilgili
city councilşehir meclisi
city fatherkent yöneticisi
city hallbelediye, belediye binası
city managerbelediye başkanı
city planningşehir planlama
city statesite kent, şehir devleti
civicşehirle ilgili, kentsel, yurttaşlıkla ilgili
civilsivil, uygar, medeni, kibar, nazik
civil administrationsivil idare
civil aviationsivil havacılık
civil commotionhalk ayaklanması
civil defencesivil savunma
civil disobediencekanunlara itaat etmeme
civil engineerinşaat mühendisi
civil engineeringinşaat mühendisliği
civil governmentsivil idare
civil libertiesinsan hakları
civil marriagemedeni nikâh
civil populationsivil halk
civil rightsvatandaşlık hakları
civil servantdevlet memuru
civil servicedevlet memurluğu, devlet hizmeti, kamu görevi
civil tribunalhukuk mahkemesi
civil-spokennazik, terbiyeli
civilian populationsivil halk
civilityincelik, nezaket, kibarlık
civilizationuygarlık, medeniyet, uygarlaştırma, uygarlaşma, modern toplum
civilizeuygarlaştırmak, uygarlaşmak
civilizedmedeni, uygar, sosyal
clacktıkırdamak, tıkırdatmak, tıkırtı
cladbürünmüş, kaplanmış, örtünmüş
claimhak talep etmek, almak, sahip çıkmak, iddia etmek, istek, talep, hak, iddia
claim for damageszarar ve ziyan talebi
claim for indemnitytazminat talebi
claimablehak talep edilebilir
claimanttalep sahibi, davacı
clairvoyancegeleceği görebilme gücü
clairvoyantgeleceği görebilen
clamdeniztarağı, (up ile) gıkını çıkarmamak, susmak
clam upgıkını çıkarmamak, susmak
clamantgürültülü, ısrarlı
clammynemli, yapışkan ve soğuk
clamorousgürültülü, patırtılı, yaygaracı
clamourgürültü, patırtı, yaygara, yaygara koparmak
clampmengene, kenet, kıskaç, mengeneyle sıkıştırmak
clamp boltkelepçe cıvatası
clamp down ondaha sıkı olmak, sınır koymak, menetmek
clampdownresmi kısıtlama, sınırlama, önleme
clampingbağlama, kenetleme
clamshellçift çeneli kova
clanklan, oymak, kabile, boy, büyük kodak
clandestinegizli, el altından yapılan, gizli kapaklı
clandestine meetinggizli toplantı
clandestine workerkaçak işçi
clangçınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama
clankşakırtı, şıkırtı, şakırdamak, şakırdatmak
clannish(türküm) ayrılıkçı
clap(el) çırpmak, alkışlamak, dostça vurmak, koyuvermek, gönderivermek, postalamak, alkış, alkışlama, gürleme, yavaş vurma, (the ile) belsoğukluğu
clapboardtahta kaplama, ahşap
clappingalkış sesi, alkış
claptrapzırva, saçmalık, hikâye, boş laf
claqueverginli şakşakçılar türkümü
claretkırmızı şarap, kırmızı şarap rengi
clarificationarıtma, temizleme, açıklama
clarifyaçıklamak, açıklık getirmek, aydınlatmak, açıklanmak, anlaşılır olmak, aydınlanmak, arıtmak
clarionboru sesi, yüksek ses, boru
clarityaçık seçiklik, anlaşılırlık, berraklık, açıklık
clashçarpışmak, çatışmak, (renk) uymamak, gitmemek, çatışmak, aynı zamana denk gelmek, gürültü yapmak, gürültü, patırtı, çatışma
clasptoka, kopça, kavrama, sıkı sıkı tutma, tokalamak, kopçalamak, sıkıca tutmak, kavramak
clasp one's handsellerini kavuşturmak
classtoplumsal sınıf, sınıf, zümre, tabaka, (okul) sınıf, ders, çeşit, tür, sınıf, sınıflandırmak
class bookokul kitabı, yoklama defteri
class consciousnesssınıf bilinci
class distinctionsınıf farkı
class priceen yüksek fiyat
class strugglesınıf mücadelesi
class warsınıf mücadelesi
classicklasik, birinci sınıf, klasik, bilinen, tipik, klasik yapıt, klasik
classical musicklasik müzik
classicistklasik biçim yanlısı
classicizeklasikleştirmek
classifiablesınıflandırılabilir
classificationsınıflama, bölümleme, tasnif, sınıflandırma
classifiedsınıflandırılmış, bölümlenmiş, tasnif edilmiş, (askeri bilgi/vb.) gizli
classified adküçük gazete ilanı
classified advertisementsküçük ilanlar
classifierklasifikatör, kümeleyici
classless(toplum) sınıfsız, sınıf farkı olmayan, hiç bir özel ya da toplumsal sınıfa bağlı olmayan, sınıfsız
classless societysınıfsız toplum
classroom teachersınıf öğretmeni
clastic rocksklastik kaya, mekanik tortul kaya
clastic sedimentklastik tortu, kırıntı tortu
clattertangırdamak, tangırtmak, tangırtı
clausecümlecik, yantümce, madde, fıkra
clause of statementbildirme tümcesi
clauses of reasonneden cümlecikleri, sebep cümlecikleri
claustrophobiakapalı yer korkusu, klostrofobi
clawpençe, kıskaç, pençelemek, tırmalamak
claw clutchkurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama
claw couplingkurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama
claw hammerçatal çekiç, tırnak çekici
claw hatchetçatallı balta
clay contentkil muhtevası
clay fractionkil fraksiyonu
clay layerkil tabakası, kil katmanı
cleantemiz, kullanılmamış, yeni, namuslu, masum, temiz, düzgün, adil, kurallara uygun, net, başarılı, boş, tam anlamıyla, bütünüyle, temizlemek, temizlenmek, (hayvan) iç kılganlarını çıkartmak, sakatatını çıkartmak, içini temizlemek, temizleme, temizlik
clean bill of ladingtemiz konşimento
clean letter of credittemiz akreditif
clean outtemizlemek, ayıklamak, seçmek, silip süpürmek
clean sweeptam temizlik, köklü değişim, tam zafer
clean uptemizlemek, çok kâr etmek, vurgun vurmak
clean-cutbiçimli, düzgün, belirgin, kesin, iyi yontulmuş
clean-handedsuçsuz, günahsız
clean-limbedçakı gibi, dalyan gibi
cleanertemizlik işçisi, temizlikçi, temizleyici
cleaner'stemizleyici dükkânı
cleaning brushtemizleme fırçası
cleaning suppliestemizlik malzemesi
cleaning womantemizlikçi kadın
cleanlinesstemizkârlık,selikalılık,selika,temizlik
cleanlytemiz,temizliğe dikkat eden,temizkâr,selikalı,pakize,temiz bir biçimde
cleanse(yara/vb.) temizlemek
clearaçık, parlak, berrak, açık, anlaşılır, net, belirgin, anlayışlı, kolayca kavrayan, emin, kararlı, suçsuz, belasız, açık, engelsiz, tehlikesiz, boş, masum, temiz, arı, saf, lekesiz, açık, belirgin, ortada, aşikâr, açıkça net bir şekilde, tamamen, uzağa, uzakta, dışarı, temizlemek, açmak, aklamak, değmeden geçmek, aşmak, resmi izin vermek, (borç) temizlemek, ödemek
clear awaytemizlemek, toplamak, kaldırıp götürmek
clear offçekip gitmek, kaçmak, sıvışmak, borç ödemek
clear outsıvışmak, tüymek, tertemiz etmek, çekilip gitmek
clear the airsürtüşmeyi gidermek, gerginliği gidermek
clear the lineçınkayı meşgul etmemek, hattı açık tutmak
clear up(hava) açılmak, çözümlemek, halletmek
clear violationaçıkça ihlal
clear-cutbiçimli, düzgün, açık ve net, kesin, keskin hatlı
clear-headedanlayışlı, mantıklı
clear-sightedkeskin gözlü, mantıklı
clearance(gemi/vb.) geçiş izni, temizleme, açıklık yer
clearance saletasfiye satışı
clearheadediyi düşünen, anlayışlı
clearing(orman) açıklık, meydan, ağaçsız yer
clearing bankciro bankası
clearing officetakas bürosu
clearing systemtakas jüyesi
clearinghousekliring odası, takas odası
clearlyaçık bir biçimde, açık seçik, açıkça, şüphesiz, kesinlikle, düpedüz
clearouttepeden tırnağa temizleme
cleatkoçboynuzu, kama, takoz, kelepçe, mandal
cleavageyarma, yarık, çatlak, bölünme, memelerin arasındaki boşluk
cleftyarık, çatlak, yarık, çatlak
cleft footçift tırnaklı ayak
cleft sentenceayrık tümce
cleistogamicöz özüne döllenen
clematisakasma, yabanasması
clemencyacıma, merhamet, (hava) yumuşaklık
clementmerhametli, yufka yürekli, (hava) yumuşak
clench(diş/el/vb.) sıkmak, sımsıkı kapamak, sıkıca kavramak
clerical costspersonel giderleri
clerical erroryazı hatası
clerkyazman, kâtip, tezgâhtar, satıcı
clerkshipkâtiplik, yazmanlık
cleverakıllı, zeki, usta, becerikli, parlak
clever dickukala dümbeleği
clevernessakıllılık, zekilik, maharetlilik
cleviskenet demiri, çatal
clewyumak, topak, kuka, ipucu, yumak yapmak, sarmak
clichebasmakalıp söz, beylik laf
clicktıkırtı, tıkırdamak, tıkırdatmak, anlaşılmak, çakılmak, başarılı olmak, tutulmak
clientmüşteri, alıcı, müvekkil
clientelemüşteriler, müşteri
cliffhangerbüyük çekişme, heyecanlı yarış, (ünalgı/sınalgı) en heyecanlı yerinde kesilen dizi, arkası yarın
climactericbuhranlı yaş devresi
climactericalbuhranlı devreye ait
climactic(heyecan/vb.) doruğa ulaştıran
climateiklim, ortam, hava
climatic changeiklim değişimi
climatic zoneiklim bölgesi
climatologyklimatoloji, iklimbilim
climaxen heyecanlı bölüm, orgazm, en heyacanlı çekide ulaşmak, doruğa ulaşmak
climbtırmanmak, çıkmak, yükselmek, tırmanış, tırmanma, yokuş
climb downalttan almak, inmek, vazgeçmek
climb the wallsaklı başından gitmek
climbertırmanıcı, dağcı, toplumda yükselmek isteyen kişi
climbingtırmanıcı, tırmanma
climbing roottırmanıcı kök
clinchsarılma, kucaklaşma, perçinlemek, halletmek, çözümlemek, sarılmak, kucaklaşmak
clincherperçinleme çivisi
clingyapışmak, sıkı sıkı tutmak, bırakmamak
cling like a leechsülük gibi yapışmak
clinging(giysi) yapışan, sıkan, dar, çok bağlı, kopamayan, yapışan
clinicalklinik, soğuk, ilgisiz, umursamaz
clinical thermometertıbbi termometre
clinkçınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama, kodes
clinkerklinker, sert tuğla, dışık, cüruf, cüruf oluşturmak
clinometerklinometre, eğimölçer
clipataş,sıkaç,toka,klips,kıskaç,sancak,şarjör,kesme,kırılma,darbe,(ataş/vb.ile) tutturmak,kesmek,kırkmak,vurmak
clip jointkötü şöhretli gece kulübü
clip sb's wingsayağına bağ olmak
clipboardraptiyeli yazı altlığı
clipped compoundkesintili birleşik
clippersürat teknesi, hızlı at, kırpma makası
clippingkesilen şey, kesik, kupür
clitorisklitoris, dılak, bızır
cloakpelerin, perde, paravana, gizlemek, örtmek, saklamak
cloak-and-daggercasusluk ile ilgili
cloakroomvestiyer, tuvalet
clobberpataklamak,marizlemek,yenmek,haklamak,sürekli ve acımasız saldırılar yapmak,paltar,giyim,birkese mahsus şeyler
clocheçan şeklinde şapka, kloş
clockmasa/duvar saati, hız göstergesi, hızölçer, sögen tutarak süresini ölçmek
clock inişe başlamak, işe geliş sögenini kaydetmek
clock outişten çıkmak, işten çıkış sögenini kaydetmek
clock upkaydetmek, katetmek
clockwisesaat yelkovanı yönünde
clockworksaati çalıştıran düzenek
clod(kil/vb.) toprak, aptal, salak
clodhopperhödük, andavallı, kıro
clodhoppingkaba, hödük, dangıl dungul
clognalın, takunya, tıkamak, tıkanmak
cloqueklog, kabarcıklı krep, klog, kabarcıklı krep
closekapatmak, kapanmak, eylemi durmak, eylemini durdurmak, birleşmek, birleştirmek, son vermek, son, bitim, sonuç, nihayet, katedral alanı, yakın, samimi, sık, az aralıklı, dar, sınırlı, dikkatli, titiz, (hava) sıkıntılı, boğucu, havasız, kapalı, az farklı, hemen hemen eşit, ketum, ağzı sıkı, eli sıkı, cimri, hasi, yakın, yakından, yakına
close a bank accountbanka hesabını kapamak
close callkıl payı kurtuluş
close circuitkapalı devre
close downkapamak, tasfiye etmek, kapanmak
close friendyakın arkadaş
close insarmak, kuşatmak, (günler) kısalmak
close of the yearyıl sonu
close relativeyakın akraba
close resemblanceyakın benzerlik
close shavepaçayı zor kurtarma, sinek kaydı tıraş
close shotyakın plan, göğüs çekimi
close the booksdefterleri kapatmak
close upkapatmak, tıkamak, engellemek, kapanmak, şıkışmak
close-grainedsık taneli, ince taneli
close-knitçok yakın, ayrılmaz
closed biddingkapalı usulle teklif
closed circuitkapalı devre
closed circuit televisionkapalı devre sınalgı
closed communitykapalı toplum
closed cyclekapalı devre, kapalı çevrim
closed economykapalı ekonomi
closed sessiongizli celse, gizli oturum
closed shopyalnız sendika üyelerini çalıştıran işyeri
closenessyakınlık, sıklık, darlık
closetgömme dolap, tuvalet, küçük oda
closing datekapanış tarihi
closing entrykapanış maddesi, kapanış kaydı
closing of an accounthesabı kapatma
closing pricekapanış fiyatı
closing speechkapanış konuşması, son konuşma
closing timekapanış zamanı
closurekapatma, kapanma, son, tartışmayı kesip oylamaya koyma
clotpıhtı, aptal, salak, sersem, pıhtılaşmak
cloth finishingkumaş apresi
cloth fullingkumaş dinkleme
cloth millingkumaş dinkleme
cloth printingkumaş baskısı
cloth-boundbez ciltli, bez kaplı
clothesgiysi,giyim,elbise,paltar,libas,eğin,üst baş
clothes basketçamaşır sepeti
clothes hangerelbise askısı
clothes pegçamaşır mandalı
clothes pressçamaşır dolabı, elbise dolabı
clotheshorseçamaşır kurutma askısı
clothespressçamaşır dolabı, ütü makinesi
clothinggiyecek, giyim, kıyafet
clothing industrykonfeksiyon sanayii
cloudbulut, karaltı, gölge, küme, korku ya da üzüntü kaynağı olan şey, bulutlanmak, bulandırmak, karıştırmak
cloud chartbulut haritası
cloud layerbulut tabakası
cloud-cappedbulutla kaplanmış
cloudburstani bastıran şiddetli yağmur, sağanak
cloutdarbe,yumruk,nüfuz,torpil,bulaşık bezi,cındır,vurmak,patlatmak,yapıştırmak,çakmak
clovekaranfil, sarımsak dişi
cloverleaf junctionyonca yaprağı (kavşak)
clownpalyaço, soytarı, şaklaban, maskara, soytarılık etmek, maskaralık etmek
cloybıkkınlık vermek, gına getirmek, içini bayıltmak
clubkulüp, dernek, sopa, golf sopası, sinek, sopa ile vurmak/dövmek
club of the rich nationszenginler kulübü
club togethermasrafı paylaşmak, bir araya gelmek
clubhouse(spor/vb.) kulüp binası
cluckgıdaklama, gıdaklamak
clumpküme, yığın, ayak sesi, ayak patırtısı, tok ses, ağır ve gürültülü adımlarla yürümek
clumsinesshantallık, sakarlık
clumsybeceriksiz, sakar, biçimsiz
clustersalkım, demet, küme, türküm, kümelenmek, bir araya gelmek, toplamak, kümelemek, bir araya getirmek, toplamak
clutchkavramak, sıkıca tutmak, sarmak, kavrama, tutma, pençe, debriyaj, kavrama
clutch brakekavrama eğleci, debriyaj eğleci
clutch couplingkavrama bağlantısı
clutch discdebriyaj diski, kavrama diski
clutch forkdebriyaj çatalı, kavrama çatalı
clutch liningdebriyaj balatası, kavrama tabanı
clutch pedaldebriyaj pedalı, kavrama pedalı
clutch shaftdebriyaj mili, kavrama mili
clutterkarmakarışık etmek, dağıtmak, darmadağın etmek, karışıklık, darmadağınlık, zürzavar, saçıştırılmış şeyler
co(önek) birlikte, müşterek, ortak
co-occurrencebirlikte bulunma, birliktelik
co-optüye olarak kabul etmek
co-starbaşrol oyuncularından biri
coachat arabası, fayton, yolcu otobüsü, yolcu vagonu, özel öğretmen, antrenör, koç, çalıştırıcı, çalıştırmak, yetiştirmek
coachingaraba ile gezme, özel ders
coactionbirbirini etkileme, baskı, zorlama
coagulablepıhtılaşır, pıhtılaşabilir
coagulantpıhtılaştırıcı madde
coagulatekoyulaşmak, pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak
coagulatorpıhtılaştırıcı madde
coal districtkömür havzası, kömür bölgesi
coal drawingkömür çıkarma
coal gaskömür gazı, havagazı
coal measurekömür tabakası
coalerkömür gemisi, kömür vagonu
coalescebirleşerek bir bütün haline gelmek, bütünleşmek, birleşmek
coalescencebirleşme, bütünleşme
coalescentbirleşmek üzere olan
coaling stationkömür istasyonu
coalitionkoalisyon, birleşme
coalition partnerkoalisyon ortağı
coalminermaden kömürü işçisi
coamingmezarna, ambar ağzı
coarsekaba, terbiyesiz, bayağı, adi, işlenmemiş, kaba
coarse adjustmentkaba ayar
coarse grainiri tane, kaba tane
coarse gravelkaba çakıl, iri çakıl
coarse-grainedkaba damarlı (ağaç)
coarsenkabalaştırmak, kabalaşmak, irileştirmek
coarsenesskabalık, irilik
coastkıyı, sahil, kızakla kayılabilecek yokuş, yokuştan kızakla kayma, kıyı boyunca gitmek, yokuş aşağı inmek
coast artillerysahil topçusu
coast defencesahil savunma
coast guardssahil muhafaza
coastal currentkıyı akıntısı
coastal navigationkabotaj
coastal regionkıyı bölgesi
coastal securitysahil güvenlik
coastal stripsahil şeridi
coasterkoster, bardak altlığı, altlık, kızak
coaster brakepedal eğleci
coastguardsahil koruma görevlisi
coastingkıyı seyri, kabotaj
coasting tradekabotaj, sahil ticareti
coasting vesselsahil gemisi
coastlinekıyı, rahil şeridi
coastwise shippingkabotaj
coatceket, palto, mont, post, tabaka, kat, kaplama
coat of paintbir kat boya
coatingtabaka, kat, astar, kaplama
coaxtatlılıkla ikna etmek, tatlılıkla elde etmek
coaxialkoaksiyal, eksendeş, ortak eksenli
coaxial antennakoaksiyal anten
coaxial cablekoaksiyal kablo
cobalt-platekobalt kaplamak
cobblekaldırım taşı döşemek, arnavut kaldırım taşı
cobblerayakkabı tamircisi, sakar işçi
cobblersaptalca konuşma, saçmalık, zırva
cobblestonearnavut kaldırım taşı
coccyxkoksiks,kuyruksokumu sümüğü
cochineal insectkırmızböceği
cochleakoklea, kulak salyangozu
cochlear ductkoklea arnası
cockhoroz, tetik, musluk, saman yığını, zırva, saçmalık, aptallık, cüret, (silah) kurmak, tetiğe almak, (kulak/vb.) dikilmek, kalkmak, kabarmak, dikmek, kaldırmak, kabartmak, (şapka/vb.) yana yatırmak, yan giymek, (saman) yığmak
cock an earskulak kabartmak
cock and bull storyuydurma laf, martaval
cock fightinghoroz dövüşü
cock horsetahta at, oyuncak at
cock one's hatşapkayı yan giymek
cock upiçine etmek, içine sıçmak, berbat etmek
cockatooAvustralya tepeli papağanı
cockcrowşafak, sabahın ilk sögenleri
cockeyedaptal, salak, saçma, yamuk, yan, yatık
cockhorseoyuncak at, tahta at
cockleshelltarak kabuğu, küçük sandal
cockpithoroz dövüşü yapılan küçük alan, pilot kabini, yarış arabasında sürücü yeri
cockscombhoroz ibiği, ibik
cocksureukala,özünü beğenmiş
cockyukala,özünü beğenmiş
cocohindistancevizi ağacı
cocoa beankakao çekirdeği
coconut butterhindistancevizi yağı
coconut milkhindistancevizi sütü
codbankmorina bulunan sığlık
coddleağır ateşte kaynatmak, üzerine titremek, şımartmak, çok üstüne düşmek
codeşifre, kod, kural, şifrelemek, şifreyle yazmak, kodlamak
code of ethicsahlak kuralları
codeterminationortak yönetim, yönetime katılma
codexeski bir kitabın orijinali
codgerantika adam, tuhaf adam
codicilvasiyetnameye yapılan ek
codificationkodlama, tanzim etme
codifydüzenlemek, kodlamak
coding languagekodlama dili
codlingmorina yavrusu, ham elma
codswallopsaçmalık, zırva
coedkarma okulda kız öğrenci, (okul) karma eğitim yapan, karma
coefficient of absorptionabsorpsiyon katsayısı, soğurum katsayısı
coefficient of elasticityesneklik katsayısı
coefficient of errorhata katsayısı
coefficient of expansiongenleşme katsayısı
coefficient of frictionsürtünme katsayısı, sürtünüm çarpanı
coefficient of inductionendüksiyon katsayısı
coefficient of linear expansiondoğrusal genleşme katsayısı
coefficient of loadingyükleme katsayısı
coefficient of reflectionyansıma katsayısı
coefficient of roughnesspürüzlülük katsayısı
coeliackarın boşluğu ile ilgili
coequaleş, denk, eş, denk
coercezorlamak, baskı yapmak
coerciblezorunlu, mecburi
coevalyaşıt,akran,hemasır,çağdaş
coexistbir arada olmak, aynı anda varolmak, (karşıt siyasetli ülkeler) bir arada barış içinde yaşamak
coexistencebir arada var oluş
coexistentbirlikte var olan
cofactorkofaktör, eşçarpan
coffee beankahve çekirdeği
coffee groundskahve telvesi
coffee houseçayevi, kahvehane, kahve
coffee makerkahve makinesi
coffee millkahve değirmeni
coffee potcezve,kahvedan,kahvedanlık
coffersandık, çekmece, kasa, kutu
cofferdambatardo, sugeçirmez sandık
coffin bonetoynak içindeki ayak sümüğü
coffin jointtoynak eklemi
coffin platetabut üstüne konulan levha
cofunctionkofonksiyon, eşişlev
cogencytelkin gücü, ikna yeteneği
cogentikna edici, inandırıcı, telkin edici
cogitate(birşey üzerinde) dikkatle ve ciddi olarak düşünmek, enine boyuna iyice düşünmek
cogitationiyice düşünme, enine boyuna düşünme
cogitativedüşünceli, düşünebilen, dalgın
cognateaynı kökenli, aynı soydan gelen, akraba
cognate languagesakraba diller
cognationaynı kökten gelme, akrabalık
cognitionbilme, kavrama, idrak
cognitivebilmeye, kavramaya ya da idrak etmeye ilişkin
cognizablekavranabilir, idrak edilir
cognizancekavrama, idrak, bilgi, yetki
cognizantfarkında olan, haberdar
cognomensoyadı, lakap, ad
cognosciblekavranır, anlaşılır
cognovitikrar, itirafname
cohabitbirlikte yaşamak, karı koca gibi yaşamak
cohabitationbirlikte yaşama
coheiressortak mirasçı (kadın)
cohereyapışmak, birleşmek, uyuşmak, tutarlı olmak, birbirini tutmak
coherenceyapışma, birbirini tutma, tutarlık, uygunluk
coherentuygun, tutarlı, birbirini tutan, kolayca anlaşılan
cohesionyapışma,birbirini tutma,kohezyon,uyuşma,hemreylik
cohesiveyapışkan, bağlı, yapıştırıcı
cohesive forceyapışma gücü, moleküler çekim
cohortbir lejyonun onda biri, türküm
coiftakke,külah,papak,takke giydirmek
coildolanmak, kangal haline gelmek, dolamak, kangal, bobin, tutam, gebeliği önleyici alet
coil ignitionbobinli ateşleme
coil springhelis yay, helezoni yay
coil vacuum panserpantinli vakum kazanı
coinmadeni para, para basmak, (sözcük/vb.) uydurmak, icad etmek
coin-box telephonekumbaralı alısün
coinagemadeni para basma, madeni para, (yeni sözcük/vb.) uydurma, icat
coincideaynı zamana rastlamak, çatışmak, (düşünce/vb.) uymak, uyuşmak
coincidencerastlantı, tesadüf, uygunluk
coincidence circuitçakışma devresi, koinsidens devresi
coincidenttesadüfi, mutabık
coincidentalrastlantısal, tesadüfi
coinerpara basan kimse, kalpazan
coinsuranceortak sigorta, müşterek sigorta
coitalcinsel birleşme ile ilgili
cokekok kömürü, kokain, koka kola
coke breezekok tozu, kok mıcırı
coldsoğuk,soğukluk,tumağı,zükâm,meraksız,lakayıt
cold chiselsoğuk keski, demir kalemi
cold cutssoğutma et,söğüş
cold electrodesoğuk elektrot
cold fishsoğuk kimse, soğuk nevale
cold frontsoğuk cephe, soğuk hava kitlesi
cold meatsoğutma et,söğüş
cold sawsoğuk testere, daire testere
cold shouldersoğuk davranış
cold snapani hava soğuması
cold storagesoğuk hava deposu
cold worksoğuk iş, soğuk işleme
cold-bloodedsoğukkanlı, duygusuz, acımasız, merhametsiz
cold-heartedsoğuk, duygusuz, kaba
colekolza, lahana cinsinden sebze
colickolik, buruntu, sancı
colitiskolit, kalınbağırsak iltihabı
collaboratebirlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düşmanla işbirliği yapmak
collaborationistişbirlikçi
collaboratoriş arkadaşı, işbirlikçi, mesai arkadaşı
collagekolaj, kolaj resim
collapseçökmek, çöktürmek, katlamak, katlanmak, başarısızlığa uğramak, suya düşmek, düşmek, yığılmak, bayılmak, güçten düşmek, çökmek, yıkılmak, çöküş, yıkılış, çökme, yıkılma, ani düşüş, yıkım, başarısızlık, güçten düşme
collapsiblekatlanabilir, açılır kapanır
collaryaka, tasma, yakalamak, araklamak, yürütmek
collarboneköprücük sümüğü
collatekarşılaştırmak, sıraya koymak, dizmek, düzenlemek
collateralyan yana, paralel, yardımcı, ikincil, ek, aynı soydan gelen, maddi teminat
collateral securitykarşılıklı teminat, munzam teminat, ek inanca
collateralizeteminat altına almak
collationkarşılaştırma, hafif yemek
collecttoplamak, biriktirmek, toplanmak, birikmek, toparlamak, uğrayıp almak
collect callödemeli konuşma
collect on deliveryödemeli olarak
collect oneselfözünü toplamak
collect taxesvergi toplamak
collectedözüne hakim, sakin
collectibletahsil edilebilir
collectingtoplayıcı, devşirici, toplama, devşirme
collecting agenttahsildar
collecting tankdepo, tank
collectiontoplama, toplanma, koleksiyon, derlem, biriktiri, iane, toplanan para, yığın, posta kutusunu boşaltma
collection clerktahsilat memuru
collection managertahsilat müdürü
collectiveortak, ortaklaşa, toplu, kolektif, kolektif şirket
collective agreementtoplusözleşme
collective bargaintoplusözleşme
collective bargainingtoplusözleşme görüşmesi
collective farmkolhoz, ortaklaşa çiftlik
collective labour agreementtoplu iş sözleşmesi
collective nountopluluk adı
collective ownershiportak mülkiyet, ortak iyelik
collective securityortak güvenlik
collective workortak yapıt
collectivismkolektivizm, ortaklaşacılık
collectivistkolektivist, ortaklaşacı
collectorvergi toplayan kişi, tahsildar, kolleksiyoncu
collegeyüksekokul, bilimyurdu, heyet, birlik
College of EuropeAvrupa Koleji
collegiatebirdem öğrencilerine özgü
collegiate schoolortaokul ve lise
collethalka, yüksük, bilezik
collideçarpışmak, çatışmak, zıt olmak, zıt görüşte olmak
collierkömür işçisi, kömür gemisi
collierykömür ocağı, kömür madeni
colligatebirbirine bağlamak, birleştirmek
colligativekoligatif, bağlaşık
collimatebir hizaya getirmek
collimationyönlendirme, kolimasyon
collimatoryönlendirici, kolimator
collineardoğrudaş, aynı doğru üzerindeki
collisionçarpışma, çatışma, düşünce ayrılığı
collocatedüzenlemek, yan yana koymak, yerleştirmek
collocationdüzenleme, sıraya koyma, tanzim, tertip
collogueentrika hazırlamak, gizlice konuşmak
colloidkoloit, asıltı, yapışkan, pelte
colloid dispersionkoloidal dağılım
colloid substancekoloidal madde
colloidalkoloidal, pelteli
colloidal chemistrykoloit kimyası
colloidal electrolytekoloidal elektrolit
colloidal particleskoloidal parçacıklar
colloidal solutionkoloidal çözelti
colloidal statekoloidal hal
collopkızartmalık ince et dilimi
colloquialkonuşma diline özgü
colloquial languagegünlük dil
colloquial speechgündelik dil
colloquialismkonuşma diline özgü söz/sözcük/ifade, konuşma dili
colloquiallykonuşma diliyle, sözlü olarak
colludedolap çevirmek, tezgâh hazırlamak
collusiongizli anlaşma, dolap, tezgâh
collywobblesheyecan ya da korkudan oluşan hafif karın ağrısı
colocynthacıelma, ebucehilkarpuzu
cologarithmkologaritma, eştersüstel
coloniki çekit üstüste, kolon
colonialsömürgeyle ilgili, sömürgeci
colonial administrationsömürge yönetimi
colonickolon ile ilgili, kolik
colonizationsömürge kurma
colonizekolonileştirmek, sömürgeleştirmek
colonizersömürge oluşturan ülke
colonnadesıra sütunlar, sıra direkler
colonysömürge, koloni, yabancı bir ülkede yaşayan millet, koloni
colophonbasımcının adını ve tarihini gösteren yazı
colorimeterrenkölçer, kolorimetre
colorimetryrenkölçüm, kolorimetri
colossalbüyük, kocaman, devasa, muazzam
colourrenk,tüs,renk duyumu,boya,ten rengi,canlılık,hareketlilik,boyamak,renklendirmek,renk değiştirmek,yüzü kızarmak,etkilemek
colour blindnessrenk körlüğü
colour chartrenk kataloğu
colour correctionrenk düzeltme
colour decoderrenk çözücü
colour doctorboya raklesi
colour fastnessrenk haslığı
colour killerrenk önleyici
colour matchingrenk uyuşumu
colour mixturerenk karışımı
colour negative filmrenkli negatif film
colour photographyrenkli fotoğrafçılık
colour printingrenkli baskı
colour scalerenk ölçeği, renk skalası
colour separationrenk ayrımı
colour televisionrenkli sınalgı
colouredrenkli, beyaz ırktan olmayan
coloured enamelrenkli emay
coloured filterrenk filtresi, renk süzgeci
colourfastboyası çıkmaz, solmaz
colourfulrenkli, rengârenk, canlı, parlak, renkli, hareketli
colouringboya, gıda boyası, boyama, renklendirme, ten rengi
colouring agentboya maddesi
colourlessrenksiz, solgun, sıkıcı, itici, donuk, renksiz
coloursbayrak, (okul/takım/kulüp/vb.)simgesel giysi/takı/şapka/vb.
colportageseyyar kitap satıcısı
colttay, sıpa, acemi, toy, çaylak, kolt tabanca
columnsütun, (gazete) sütun, köşe yazısı, (insan/araç/hayvan/vb.) dizi, kuyruk
columnarsütuna benzer, sütunlar halinde olan
columnistsütun yazarı, köşe yazarı
comatosekomada, bilinçsiz
combtarak, tarama, bal peteği, horoz ibiği, taramak, (bir yeri) aramak, taramak
comb outtaramak, ayırmak, temizlemek
combatmücadele etmek, savaşmak, mücadele, savaşım, çarpışma, savaş
combat aircraftmuhabere uçağı
combat troopssavaş birlikleri
combinationbirleştirme, birleşme, bileşim, terkip, birlik, sepetli motosiklet, şifreli bir kilidi açan harf ya da sayılar, kombinasyon
combination lockşifreli kilit
combinationalbileşimli, bileşimsel
combinatorialkombinasyonal, katışımsal
combinatorybirleşmiş, kaynaşmış, bağlamlı, bağlamsal
combinebirleşmek, birleştirmek, birlik, kartel
combine harvesterbiçerdöver
combinedbirleşik, karışık, kombine
combined boardkarma komisyon
combined vesselsbileşik kaplar
combustibilityyanma, yanabilme
combustibleyanabilir, kolayca tutuşabilir, yanıca
combustion chamberyanma odası
combustion engineyanmalı motor
combustion gasesyanıcı gazlar
combustion motoryanmalı motor
comegelmek, ulaşmak, gelip çatmak, olmak, başlamak, elde edilmek, üretilmek, gelmek, görünmek sight again, orgazma varmak, boşalmak, (beli) gelmek
come a croppernaneyi yemek, baş aşağı gitmek
come a purlerbaşaşağı düşmek
come aboutolmak, volta etmek
come acrosskarşılaşmak, rastlamak, etkileyici olmak
come alonggelişmek, (sağlık) iyiye gitmek, olmak
come apartkopuvermek, dağılıvermek
come apart at the seamsiler tutar yeri kalmamak
come atüstüne üstüne gelmek
come awayterk etmek, ayrılmak, çekilmek, kopuvermek
come away empty-handedeli boş dönmek
come backgeri gelmek, hatırına gelmek, aklına gelmek
come betweenaralarına girmek
come byönünden geçmek, edinmek, elde etmek
come cleansuçunu itiraf etmek, gerçeği söylemek
come down(geçmişten bugüne) gelmek, erişmek, intikal etmek
come down in the worldyoksullaşmak, gerilemek, düşmek
come down onüstelemek, cezalandırmak, acımasızca azarlamak
come down to earthayakları suya ermek
come full circledönüp dolaşıp aynı yere gelmek
come hell or high wateriki eli kanda olsa
come highpahalıya mal olmak
come home tokafasına dank etmek, farkına varılmak
come ingözde olmak, moda olmak, seçilmek, başa geçmek
come in formaruz kalmak, hak etmek
come intomiras olarak almak, başlamak, mirasa konmak
come into forceyürürlüğe girmek
come into leafyapraklanmak, yeşermek
come into operationkullanıma girmek
come into poweriktidara gelmek
come into questiongündeme gelmek
come into sightgörünmeye başlamak
come into usekullanılmaya başlanmak
come looseaçılmak, gevşemek, serbest kalmak
come of-den gelmek, ortaya çıkmak
come offkopmak, olmak, gerçekleşmek, başarmak, sona ermek
come off the hingesçığırından çıkmak
come ongörünmek, ortaya çıkmak, baş göstermek
Come on!Haydi!, Hadi!, Yok canım!
come outçıkmak, yayınlanmak, belirmek
come out againstkarşı çıkmak
come out withağızdan kaçırmak, satışa çıkarmak
come overgelmek, uğramak, taraf değiştirmek, bastırmak
come roundayılmak, özüne gelmek, dönmek, barışmak, gelmek
come round toözüne gelmek
come throughgelmek, yaşamak, atlatmak
come togelmek, ulaşmak, varmak, ayılmak
come to a dead endçıkmaza girmek
come to a decisionkarara varmak
come to a headdönüm çekidine gelmek, olgunlaşmak
come to a sticky endbok yoluna gitmek
come to an agreementanlaşmaya varmak
come to blowsyumruk yumruğa gelmek, elleşmek
come to griefbaşarısız olmak, zarar görmek, başı darda olmak
come to grips withile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak
come to lifecanlanmak, hareketlenmek, tepki göstermek
come to lightortaya çıkmak, meydana çıkmak
come to naughtboşa gitmek, ziyan olmak
come to nothingboşa gitmek, suya düşmek
come to one's earskulağına çalınmak
come to one's sensesaklı başına gelmek, özüne gelmek
come to sb's rescueimdadına yetişmek, yardımına koşmak
come to terms withkabullenmek, boyun eğmek, uzlaşmak
come to the crunchpaçası sıkışmak
come to the foresivrilmek, ilerlemek, öne geçmek
come to the pointsadede gelmek
come to the wrong shopyanlış kapı çalmak
come togetherbir araya gelmek
come under the hammeraçık artırma ile satılmak
come unstuckkötü gitmek, başarısız olmak
come upele alınmak, gündeme gelmek, olmak, yükselmek
come up againstkarşı karşıya kalmak, karşılaşmak
come up todenk olmak, eşit olmak
come up withdüşünmek, öndürmek, bulmak
come-hitherseksi, çekici, davetkâr
come-uppancehak edilmiş ceza
comeatablevarılır, erişilebilir
comebackdönüş, geri dönüş, akıllıca ve çabuk yanıtlama, karşılık
comediankomedyen, şamatacı, gırgır kimse
comedienne(bayan) komedyen
comedowndüşme, saygınlığını yitirme, düşkırıklığı
comelinessgüzellik, alımlılık
comelygüzel, hoş, iç açıcı, çekici
comeryad,özge,garip,gelen (kimse)
comestibleyenilebilir, yiyecek şey
cometkuyrukluyıldız, komet
cometickuyruklu yıldıza ait
comfortrahatlık, ferahlık, refah, konfor, avuntu, teselli, yardım, destek, rahatlatmak, ferahlatmak, avutmak, teselli etmek
comfortablerahat, konforlu, huzurlu
comforterrahatlatıcı şey, yorgan, emzik
comfortlesskonforsuz, huzursuz
comfreykarakafes, eşekkulağı
comickomik, gülünç, komediyle ilgili, komedi, resimli mizah dergisi, komedyen
comic stripçizgi resimli öykü
comic stripskarikatür şeklinde öykü dizisi
comic writerkomedi yazarı
comicalgülünç,gülmeli,komik,tuhaf
comicallykomik bir biçimde
comicsresimli mizah dergileri, karikatür öyküsü
cominggelme, geliş, varış, gelen, gelmekte olan, gelecek, başarılı, ilerleyen
coming into forceyürürlüğe girme
comitativebirliktelik yağdayı gösteren, birliktelik yağdayı
comitykibarlık, nezaket, incelik
commandbuyurmak, emretmek, komuta etmek, kumanda etmek, yönetmek, hakim olmak, hak etmek, layık olmak, buyruk, emir, komut, kontrol, komuta, kumanda, yönetim, yetki, hakimiyet
command chainkomut zinciri
command democracygüdümlü demokrasi
commanderkomutan, deniz yarbayı
commander-in-chiefbaşkomutan
commandingemreden, nüfuzlu, hâkim olan, yetkili
commandment`on emir'den biri
commando teamkomando timi
commemorateanmak, anısını kutlamak, anısı olmak, anısına olmak
commemorationanmak, anma töreni
commemorativeanmaya yarayan, anımsatıcı
commemorative plaqueanı plaketi
commemorative stampanma pulu
commencementbaşlangıç, başlama, diploma töreni
commendövmek, takdir etmek, emanet etmek
commendableövgüye layık, övülmeye değer
commendationövgü, övme, takdir, resmi takdirname, onurlandırma, ödül
commensalkomensal (hayvan), ortakçı hayvan
commensalismkomensalizm, ortakçılık
commensurabilityölçekdeşlik, aynı birimle ölçülebilme
commensurableorantılı, ölçekdeş, aynı birimle ölçülebilen
commensurateuygun, oranlı, eşit
commentyorum, yorum yapmak
comment onyorumlamak, eleştirmek, tenkit etmek, açıklamak
commentaryaçıklama, yorum, (maç/vb.) anlatma, nakil
commentate(maç/vb.) anlatmak
commentator(maç/vb.) anlatıcı
commercialtecimsel, ticari, kâr amaçlı, ticari, sınalgı/ünalgı reklamı
commercial accountçek hesabı
commercial agentticaret acentası
commercial agreementticaret anlaşması
commercial artgrafik sanatı
commercial billticari senet, kambiyo senedi
commercial companyticari şirket
commercial courtTicaret Mahkemesi
commercial creditticari kredi
commercial enterpriseticari teşebbüs
commercial exchangeticaret borsası
commercial filmreklam filmi
commercial high schoolticaret lisesi
commercial lawticaret hukuku
commercial letter of creditakreditif
commercial occupationsalım satım işleri
commercial paperticari senet
commercial policyticaret politikası
commercial schoolticaret okulu
commercial standingticari itibar
commercial treatyticari anlaşma
commercial vehicleticari araç
commercial yearticari yıl
commercialismticari anlayış, ticari terim
commercializationticarileştirme
commercializeticarete dökmek
comminglekarıştırmak, katıştırmak, karışmak
commiserate(with ile) acısını paylaşmak
commiserationacısını paylaşma, derdine ortak olma
commissariatlevazım sınıfı, komiserlik
commissaryvekil, komiser, temsilci
commissioniş, görev, yetki, kurul, heyet, komisyon, yarkurul, komisyon, yüzde, terfi belgesi, görev vermek, görevlendirmek, (gemiyi) hizmete sokmak, terfi belgesi vermek, sipariş etmek
commission agentkomisyoncu acente
commission businesskomisyon işi
commission merchantkomisyoncu
commission of bankruptcykonkordato
commissionaire(sinema/konakçı/vb.de) kapıcı
commissioned officersubay
commissionerkomisyon üyesi, hükümet temsilcisi, (devlet dairesinde) yetkili memur, şube müdürü, bahisçi, bahis toplayıcısı
commissureek yeri, birleşme yeri
commityapmak, işlemek, kalkışmak, teslim etmek, (özünü) sorumlu kılmak, üstlenmek, vaadetmek
commit a singünah işlemek
commit an irregularityyolsuzluk yapmak
commit an offencesuç işlemek
commit oneselftaahhüt altına girmek
commit oneself toözünü adamak
commit suicideintihar etmek
commit to memoryezberlemek, aklında tutmak
commitmenttaahhüt, üstlenme, söz, sorumluluk, bağlılık, teslim etme
committal(birini) tutukevine/akıl hastanesine gönderme, teslim
committeekomisyon, heyet, komite, yarkurul
committee of enquirysoruşturma kılganı
committee of expertsuzmanlar komitesi
committee of honourşeref komitesi
committee of inquirysoruşturma komisyonu
committee of inspectioninceleme kurulu
committee of investigationsoruşturma komisyonu
committee stagekomisyon aşaması
commixbirbirine karıştırmak, karışmak
commmmercial attacheticari ataşe
commodekomodin, şifoniyer
commodificationmetalaştırma, nesneleştirme
commodiousgeniş, ferah, kullanışlı, rahat
commodity creditayni kredi
commodoretuğamiral, ticari gemi filosu, kaptanı, komodor, yelken kulübü başkanı
commonortak,genel,yalpı,sıradan,toplumsal,kamusal,topluma ait,ortak,çok rastlanan,yaygın,bilinen,çok kullanılan,bayağı,adi,kaba,halka açık yeşil alan,park,ortak,müşterek
common accordmüşterek mutabakat
common actionmüşterek faaliyet
common carriertaşımacı, taşıyıcı, nakliyeci
common customs tariffortak gümrük tarifesi
common denominatorortak payda
common factorortak çarpan
common fractionbayağı kesir
common knowledgebilinen gerçek
common lawörf ve âdet hukuku, içtihatlara dayalı hukuk
common nouncins adı, cins ismi, tür adı
common rightsinsan hakları
common roomöğretmenler odası
common schooldevlet okulu
common stockadi hisse senedi
commonagegenel arazi hakkı
commonaltysıradan insanlar, vatandaşlar
commonerhalk tabakasından olan kimse
commonlygenellikle, çoğunlukla, ekseriya, adi/bayağı bir şekilde
commonnessbayağılık, adilik
commonplacealalade, sıradan, basit, beylik, basmakalıp
CommonsAvam Kamarası (üyeleri)
commonwealthulus, cumhuriyet
commotionkargaşa, karışıklık, zürzavar
communalhalka ait, toplumsal, ortaklaşa kullanılan, ortak
communegörüş alışverişinde bulunmak, söyleşmek, (komünist ülkelerde) çalışanlar türkümü, komün, komün yaşamı süren türküm, komün
communicablebulaşıcı, (görüş/vb.) yayılan
communicate(haber/bilgi/görüş/düşünce/vb.) geçirmek, nakletmek, iletmek, bildirmek, açıklamak, (with ile) görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak, birleşmek
communicate withgörüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak
communicationiletişim, haberleşme, komünikasyon, haber, mesaj, ç.komünikasyon jüyesi
communication devicesiletişim aygıtları
communication mediumiletişim aracı, medya
communication satelliteiletişim uydusu, haberleşme uydusu
communications channeliletişim arnası, iletişim oluğu
communications satellitehaberleşme uydusu
communicativekonuşkan, geveze, boşboğaz
communiongörüş alışverişi, (duygu/düşünce/vb.) paylaşma
communist blockkomünist blok
communityhalk, toplum, topluluk, ortak iyelik, ortaklaşalık
community antenna televisionortak sırgavıllı sınalgı
community chestkamu yararına tutulan fon
community developmenttoplum kalkınması
community of assetsmal ortaklığı
community of interestçıkar türkümü
community ownershiportak mülkiyet
community propertyortak mülkiyet
commutabledeğiştirilebilir, dönüştürülebilir
commutateçevirmek, değiştirmek
commutationcezayı hafifletme, değişme, akım çevirme
commutativedeğişmeli, komütatif
commutatorkomütatör, çevirici, değiştirici
commute(cezayı) hafifletmek, ev ile iş arasında gidip gelmek, değiş tokuş etmek
compactsık,sıkı,yoğun,özlü,kısa,sıkıca paketlenmiş,az yer kaplayan,küçük,pudra kutusu,pudriyer,küçük otomobil,antlaşma,sözleşme,razılaşma,mukavele,saziş,anlaşmak,anlaşma yapmak,sözleşme yapmak
compactibilitysıkışabilirlik
compactionsıkıştırma, kompaksiyon
compactnesstıkızlık, yoğunluk
companionarkadaş, yoldaş, yardımcı, kılavuz, el kitabı, eş, diğer parça
companionablearkadaş canlısı, sokulgan
companionshiparkadaşlık, dostluk, yoldaşlık
companyşirket, arkadaşlık, eşlik, arkadaş, dost, misafir, arkadaşlar, arkadaş çevresi, birlik, türküm, tayfa, bölük
company carşirket arabası
company managementşirket yönetimi
company meetingşirket toplantısı
company officialsşirket yetkilileri
company promoterşirket temsilcisi
company secretaryşirket sekreteri
company unionişçi sendikası
comparablekarşılaştırılabilir
comparativesalıştırma,karşılaştırmalı,mukayeseli,göreli,göreceli,nispi,üstünlük derecesi
comparative anatomykarşılaştırmalı anatomi
comparative degreeartıklık derecesi, üstünlük derecesi
comparative grammarkarşılaştırmalı dilbilgisi
comparative linguisticskarşılaştırmalı dilbilim
comparativelybir dereceye kadar, oldukça, karşılaştırmalı olarak
comparativismkarşılaştırmacılık
comparatorkomparatör, karşılaştırıcı
comparesalıştırmak,karşılaştırmak,mukayese etmek,benzetmek,(with ile) kıyaslanmak,mukayese edilmek
compare notesgörüş alışverişinde bulunmak
compare tobenzetmek, göstermek
compare withkıyaslanmak, mukayese edilmek
comparisonkarşılaştırma, mukayese, benzerlik
comparison of adverbszarfların karşılaştırılması, zarflarda derece
compartmentbölme, daire, (tren) kompartıman
compartmentalizebölmelere ayırmak
compasspusula, pergel, sınır, alan, erim
compass bearingpusula kerterizi
compass needlepusula iğnesi, pusula ibresi
compass sawdelik testeresi
compassionacıma, merhamet, acısını paylaşma, şefkat, sevecenlik
compassionatesevecen, merhametli, müşfik
compatibilitybağdaşabilirlik, bağdaşırlık, uyarlık, uyma
compatiblebirarada olabilir, uyuşabilir, bağdaşabilir, uyum içinde
compatible withuygun, geçimli
compatriotyurttaş, hemşeri
compelzorlamak, zorunda bırakmak, gerektirmek
compendiumkısa ve detaylı özet
compensatetazminat ödemek, karşılamak, bedelini vermek, acısını telafi etmek
compensatingdengeleyici, dengeleme
compensationbedel, tazminat, yerini doldurma, telafi
compensatorkompansatör, denkleştirgen
compensatory budgettelafi edici bütçe
compensatory financingtelafi edici finansman
comperesunucu, sunuculuk yapmak, sunmak
compete head to headbaşa baş yarışmak, başa baş rekabet etmek
competenceyetenek, beceri, ustalık, yetki
competencyyeterlik, ehliyet, yetenek, güç
competentyetenekli, becerili, usta, doyurucu, çok iyi, yetkili
competent authoritiesyetkili makamlar
competitionyarışma, musabaka, rekabet, çekişme, deneme, sınama
competitiverekabete dayanan, rekabetçi
competitive marketrekabet piyasası
competitive powerrekabet gücü
competitivenessrekabet yeteneği
competitoryarışmacı, rakip
compilingderleyici, derleme
complacencyöz özüne yetme, halinden memnun olma, gönül rahatlığı
complacentöz özüne yeten,halinden memnun,arkayın,rahat,keyfi yerinde
complainşikayet etmek, yakınmak
complainantdavacı, şikâyetçi
complaintyakınma, şikayet, resmi şikayet, hastalık, rahatsızlık, şikayet
complaisantmüşfik, lütufkâr, hoşgörülü
complementtamamlayıcı, tamamlayıcı şey, tam kadro, tamamlamak
complementary angletümler açı
complementary colourkomplementar renk, tamamlayıcı renk
completetam,bitev,eksiksiz,tamam,bitmiş,tamamlamak,bitirmek
completelytamamen, bütünüyle, tam anlamıyla
completiontamamlama, bitirme, yerine getirme
complexbirçok parçadan oluşmuş, çok parçalı, karmaşık, karışık, kompleks
complex of inferiorityaşağılık kompleksi
complex sentencebileşik cümle, karmaşık tümce
complexionten, ten rengi, karakter, doğa, tutum
complexitygüçlük, zorluk, karmaşıklık
complianceuyma, itaat, razı olma, rıza
compliantyumuşakbaşlı, uysal, itaatkâr
complicatekarıştırmak, güçleştirmek
complicatedkarışık, komplike, zor
complicationkarışıklık, yeni sorun, yağdayı güçleştiren şey
complicitysuç ortaklığı, yardakçılık
complimentövgü, iltifat, kompliman, ç.selamlar, saygılar, iyi dilekler, övmek, tebrik etmek
complimentaryövgü niteliğinde, hayranlık belirtici, övücü, bedava, parasız
complimentsselamlar, tebrikler
compliments of the seasonyeni yıl tebriği
comply(with ile) uymak, razı olmak
comply withuymak, razı olmak
component(makine/vb.) parça, bileşen
component forcesbileşen kuvvetler
comport withuymak, uygun olmak
composebirleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek, yazmak, bestelemek, beste yapmak, yatıştırmak, sakinleştirmek
compose oneselfözüne hâkim olmak
composing machinedizgi makinesi
composing roomdizgievi, dizgi odası
compositebirçok parçalardan oluşan, karma, karışık, bileşik
composite indexbileşik endeks
compositionbeste, bestecilik, bileşim, kompozisyon, düzenleme, tertip
compostçürümüş organik maddeli gübre
composuresoğukkanlılık, özüne hakimiyet, kontrol
compoundkatmak, eklemek, artırmak, birleştirmek, bileşik, bileşim, (duvar/çit/vb.ile çevrili) binalar topluluğu
compound adjectivebileşik sıfat, sıfat tamlaması
compound archkompoze kiriş, bileşik kiriş
compound circuitbileşik devre
compound curvemürekkep eğri
compound dutygümrük resmi
compound fractionbileşik kesir
compound fractureaçık kırık
compound fruitbileşik meyve
compound girderbileşik kiriş, kompoze kiriş
compound interestbileşik faiz
compound interest methodbileşik faiz yöntemi
compound leafbileşik yaprak
compound machinebileşik makine
compound microscopebileşik mikroskop
compound motorkompaund motor, bileşik motor
compound nounbileşik isim, bileşik ad
compound pendulumbileşik sarkaç
compound sentencebileşik cümle, bileşik tümce
compound signalbileşik sinyal
compound tariffkarma gümrük tarifesi
compound tensebileşik zaman
compound verbbirleşik fiil
compound wordbileşik kelime, bileşik sözcük
compradorişbirlikçi, komprador
comprehendanlamak,düşünmek,kavramak
comprehensibleanlaşılabilir
comprehensionanlama, kavrama, (okulda) kavrama testi
comprehensiveetraflı, geniş, ayrıntılı, (eğitim) çok yönlü
comprehensive insurancetoplu sigorta
comprehensive schoolsanat okulu, çok amaçlı okul
comprehensive servicekomple servis
compressbasmak, sıkıştırmak, bastırmak, bir kaç sözcükle anlatmak, özetlemek, kompres
compressedsıkıştırılmış, basınçlı, özet, kısa
compressed airsıkıştırılmış hava, basınçlı hava
compressed gassıkıştırılmış gaz
compressibilitykompresibilite, sıkışırlık
compressiblesıkışabilir, sıkıştırılabilir
compressionsıkıştırma, özetleme
compression ratiokompresyon oranı, sıkıştırma oranı
compression springbaskı yayı
compressivesıkıştıran, bastıran, sıkıştırıcı
compressive forcebasınç kuvveti
compressorkompresör, sıkmaç, sıkıştırıcı
compromiseuzlaşma, uzlaşmak, şerefini tehlikeye atmak, şerefine gölge düşürmek
comptrollerkontrolör, denetçi, murakıp, müfettiş
comptroller generalbaş müfettiş
compulsionzorlama, zor, baskı, güçlü istek, tutku
compulsivezorunlu, mecburi
compulsoryzorunlu, mecburi
compulsory auctionzorunlu satış
compulsory delayzorunlu gecikme
compulsory educationzorunlu öğrenim
compulsory insurancezorunlu sigorta
compulsory liquidationzorunlu tasfiye
compulsory military servicezorunlu askerlik
compulsory purchaseistimlak, kamulaştırma
compulsory salezorunlu satış
compulsory savingzorunlu tasarruf
compulsory subjectzorunlu ders
compunctionvicdan azabı, pişmanlık, utanma
computationölçüm, hesap, hesaplama, ölçümleme
computation of the interestsfaiz hesabı
computational linguisticsbilişimsel dilbilim
computehesap yapmak, hesaplamak
computed pricehesaplanmış fiyat
computer architecturebilgisayar mimarisi
computer centrebilgisayar merkezi
computer codebilgisayar kodu
computer engineerbilgisayar mühendisi
computer industrybilgisayar endüstrisi
computer languagebilgisayar dili
computer networkbilgisayar ağı, bilişim ağı
computer operatorbilgisayar operatörü, bilgisayar işletmeni
computer personnelbilgisayar personeli
computer programbilgisayar bağdarlaması
computer programmerbilgisayar bağdarlamacısı
computer sciencebilgisayar bilimi
computer softwarebilgisayar yazılımı
computer userbilgisayar kullanıcısı
computer utilitybilgisayar desteği
computer wordbilgisayar sözcüğü
computer-assisted instructionbilgisayar destekli öğretim
computerizebilgisayarlaştırmak, bilgisayara yüklemek
comradearkadaş, yazgı arkadaşı, (komünist ülkelerde) yoldaş
comradeshipdostluk, arkadaşlık
conaleyhte çekit/kimse, kazık, üçkâğıt, mahkûm, tutuklu, kazıklamak, dolandırmak
concatenatesıralamak, birbirine bağlamak
concatenationbirbirine bağlama
concave lensçukur mercek, obruk mercek
concave mirrorçukur ayna, obruk ayna
concave reflectoriçbükey yansıtıcı
concavityiçbükeylik, çukurluk
concavo-concaveiki yüzü çukur, çift taraflı içbükey
concavo-convexiçbükey-dışbükey
concealgizlemek, saklamak
concealablegizlenebilir, saklanabilir
concealed unemploymentgizli işsizlik
concealmentsaklama, gizleme, gizlenme, sır tutma
concedekabul etmek, itiraf etmek, vermek, teslim etmek, bahşetmek, bırakmak
conceitözünü beğenmişlik, kibir, kurum
conceitedözünü beğenmiş, burnu büyük, kibirli, kurumlu
conceivableakla yatkın, olası
conceivetasarlamak, kurmak, düşünmek, gebe kalmak, (of ile) tasavvur etmek, düşünmek
concentratekonsantre olmak, bir yerde toplamak, deriştirmek, toplanmak, derişmek, konsantre, derişik madde
concentratedçok güçlü, yoğun
concentrationtoplama, toplanma, konsantrasyon
concentration camptoplama düşergesi
concentration cellkonsantrasyon pili, derişim pili
concentratortoplayıcı, koyultucu
concentricityeksen birliği
conceptgenel kavram, genel düşünce
conceptionanlayış, kavrayış, kavrama, düşünce, görüş, kavram, fikir, gebe kalma
conceptiveanlayan, kavrayan
conceptualizationkavramsallaştırma
concernhakkında olmak, ilgili olmak, ilgilendirmek, etkilemek, kaygılandırmak, endişelendirmek, ilgilendirmek, mesele, sorun, iş, kaygı, endişe, şirket, firma
concernedilgili, ilişkili, endişeli, kaygılı
concerned oneself withkarışmak
concerninghakkında, -e dair, ile ilgili, değişli
concert goerkonser meraklısı
concert grandkuyruklu piyano
concertedbirlikte planlanmış/yapılmış, ortak, çok güçlü, sıkı
concerted actiontoplu hareket
concertinaakordeona benzer bir çalgı
concessionödün, taviz, ayrıcalık, imtiyaz
concessionaireimtiyaz sahibi kimse
concessionaryayrıcalıklı, tavizli
conchbüyük deniz kabuğu,balıkkulağı
conchayarım kubbe, kulak kepçesinin çukuru
conchiferakabuklu deniz hayvanları
conchoidkonkoid, sedef eğrisi
conciliategönlünü almak, gönlünü yapmak
conciliatoruzlaştıran kimse, arabulucu
concisenesskısalık, özlülük
concludebitirmek, sona erdirmek, bitmek, sona ermek, sonucuna varmak, çözmek, halletmek, anlaşmak, karara varmak
conclusionson, bitim, sonuç, karar, yargı, anlaşma
conclusivekesin, şüpheleri ortadan kaldıran
conclusive evidencekati delil, kesin kanıt
concoctbirbirine karıştırıp hazırlamak, uydurmak, kafadan atmak
concoctionkarışım, uydurma, tertip
concomitantbirlikte olan, beraberinde gelen
concorduyum, anlaşma, birlik, dostluk, barış
concordanceuyum, uygunluk, ahenk
concordantuyumlu, ahenkli, uygun
concoursegelme, toplanma, kalabalık, geniş yer, meydan
concretesomut, açık, kesin, belli, somut, beton, betonlamak, betonla kaplamak
concrete floorbeton döşeme
concrete mixerbetonyer, beton karıştırıcı, betonkarar
concrete roofbetonarme çatı
concrete slabbeton plaka, beton levha
concrete workbetonarme işi, beton iş
concretiontaş, kireçtaşı yumrusu, şiş, dondurulmuş cisim
concubinagekapatma olarak yaşama, flört hayatı
concubinekapatma, odalık, cariye, metres
concupiscencecinsel arzu, şehvet
concuranlaşmak, uyuşmak, aynı zamanda oluşmak, aynı zamana rastlamak, üst üste gelmek
concurrencerastlantı, uyuşma, mutabakat, uygun görme
concurrentaynı zamanda oluşan, rastlantısal, tesadüfi, anlaşma içinde, anlaşmış, uyuşmuş, mutabık
concussionbeyin sarsıntısı, sarsıntı, şok
concussion of the brainbeyin sarsıntısı
condemnkınamak, ayıplamak, mahkûm etmek, kullanıma uygunsuz bulmak
condemnablemahk-m edilebilir, istimlak edilebilir
condemnationel koyma, istimlak, mahk-miyet, ayıplama
condensableyoğunlaştırılabilir
condensateyoğuşku, kondansat
condensationyoğunlaşma, sıvılaşma, buğu, özetleme, özet
condense(gaz) yoğunlaşmak, sıvılaşmak, koyulaşmak, yoğunlaştırmak, özetlemek
condensed milkkoyulaştırılmış süt
condensed wateryoğunlaşmış su
condenserkondansatör, yoğunlaç, kondansör, yoğuşturucu
condescendtenezzül etmek, havalara girmek, tepeden bakmak
condescendingtenezzül eden, küçümseyen, hor gören
condign(ceza/vb.) hak edilmiş, yerinde, müstahak
condimentbaharat, sos, çeşni
conditiondurum, hal, vaziyet, koşul, şart, toplumsal durum, konum, mevki, gerekli ya da zorunlu olan şey, genel sağlık yağdayı, kondisyon, form, şartlandırmak, koşullandırmak, düzenlemek, alıştırmak
condition of equilibriumdenge hali
conditionalşartlı, koşullara bağlı, şarta bağlı
conditional acceptanceşartlı kabul
conditional bondkoşullu tahvil
conditional clauseşart cümlesi, koşul yantümcesi
conditional military aidşartlı askeri yardım
conditional moodşart kipi
conditional relationshipkoşullu ilişki
conditional saleşartlı satış
conditional sentencekoşul tümcesi
conditional variablekoşullu değişken
conditionallyşartlı olarak
conditionedşarta bağlı, iyi durumda, alışmış, alıştırılmış
conditioned reflexşartlı refleks
conditioningkondisyonlama, uygun duruma getirme
conditions of salesatış koşulları
condomülk mesken, iyelik konut
condolebaşsağlığı dilemek, acısını paylaşmak, avutmak, teselli etmek
condolencebaşsağlığı, acısını paylaşma paylaşma, avutma
condominiumbir ülke üzerinde iki ya da daha fazla devletin ortak egemenliği, bu şekilde yönetilen ülke, içinde oturanların sahip olduğu apartman/kat
condonationhoş görme, görmezden gelme
condonebağışlamak, affetmek, göz yummak
condor(özellikle Güney Amerika'da bulunan) iri bir tür akbaba
conduce(to/towards ile) yardım etmek, katkıda bulunmak
conduce toyardım etmek, katkıda bulunmak, neden olmak
conduce towardvesile olmak, yardım etmek
conduciveyardım eden, olanak sağlayan
conductdavranış, yönetme, idare, davranmak, hareket etmek, götürmek, kılavuzluk etmek, rehberlik etmek, yönetmek, idare etmek, taşımak, nakletmek, (çıngı/ısı/vb.) iletmek, geçirmek, orkestra yönetmek
conduct a researcharaştırma yapmak
conduct a surveyanket yapmak
conduct an inquirysoruşturma yönetmek
conduct oneselfdavranmak, hareket etmek
conducted tourrehberli tur
conductimetryiletkenlikölçüm, kondüktometri
conductingiletken, geçiren
conducting tissueiletken doku
conducting wireiletken tel, nakil teli
conductiontaşıma, götürme, iletme
conduction bandiletken bant, iletken kuşak
conduction currentiletim akımı
conduction of heatısı iletimi
conductive materialiletken gereç, iletken malzeme
conductivityiletkenlik, geçirgenlik, nakliyet
conductororkestra şefi, biletçi, kondüktör, iletken
conductor ductiletken arna
conductor raililetken ray
conduitoluk, arna, mecra, boru, kablo borusu
conduit boxçıngı kutusu, buat
cone couplingkonik kavrama
cone friction clutchkonik sürtünmeli kavrama
cone of rayskonik ışık demeti
cone shapedkonik, koni biçimli
confabulatesohbet etmek, başbaşa vermek
confectionerşekerci, pastacı
confectioner's shoppastahane
confectionery(tatlı/pasta/çikolata/vb.) şekerleme
confederacykonfederasyon, birlik
confederatekonfedere, birleşik, müttefik, suçortağı, birleşmek, birleştirmek
confederationkonfederasyon, birlik
confer(on/upon ile) (ünvan/vb.) vermek, (with ile) danışmak, görüşmek
conference(fikir alışverişi için düzenlenen) toplantı, görüşme, müzakere
conference calltoplu görüşme
conference roomkonferans salonu
confessedaleni, açık, kimseden gizlemeyen
confessionitiraf, günah çıkarma
confidantbirisinin (özellikle aşk konularında) sırrını açtığı kimse
confide(sır/vb.) söylemek, açmak, (in ile) güvenmek, açılmak
confidencegüven, sır, gizli şey
confidence coefficientgüven katsayısı
confidence gamedolandırıcılık
confidence levelgüven düzeyi
confidence limitgüven sınırı
confidence mandolandırıcı, zarfçı
confidence trickdolandırıcılık, üçkâğıtçılık
confidence tricksterdolandırıcı, üçkâğıtçı
confident agentgizli ajan
confident secretaryözel sekreter
confident speakingsöz aramızda
confidentialgizli, güvenilir
confidential accountsırdaş hesap
confidential agentgizli ajan
confidential documentgizli belge
confidential informationgizli bilgi
confidential meetingözel toplantı
confidential secretaryözel sekreter
confidentlytereddüt etmeden
confidingsaf, herkese güvenen
configurationbiçim, şekil
confinekapatmak, hapsetmek, sınırlandırmak, sınır koymak, (doğum yapmak üzere olan kadını) yatırmak, yatakta tutmak
confinedsarılmış, kuşatılmış, kapalı, sınırlı
confined to bedyatağa düşmüş
confinementkapatma, hapsetme, kapatılma, hapsedilme, sınırlama, sınır koyma, loğusalık
confirmdoğrulamak, pekiştirmek, onaylamak
confirm for sufficient fundsprovizyon almak
confirmableonaylanır, tasdik olunur
confirmationdoğrulayıcı, pekiştirici, kanıtlayıcı şey, kanıt
confirmation noteteyit mektubu
confirmativedoğrulayıcı, onaylayıcı, teyit edici (söz)
confirmatorydoğrulayıcı, teyit edici
confirmatory letterteyit mektubu
confirmedalışkanlıklarını değiştirmez, sürekli, müzmin
confirmed copytasdikli kopya
confirmed creditkonfirme kredi
confiscatorymüsadere ile ilgili, acımasız, haydut gibi
conflagrationbüyük yangın
conflictsavaş, çatışma, çarpışma, uyuşmazlık, zıtlık, anlaşmazlık, çatışma, uyuşmamak, bağdaşmamak, çatışmak
conflict of interestsçıkar çatışması
conflict of lawsyasal uyuşmazlık
conflictingçelişkili, zıt
confluenceiki akıntının/ırmağın karışması, bir arada akma
confluentbirlikte akan, birbirine karışan
confluxkavşak, birleşme, birlikte akma
confocalaynı odaklı, odaktaş
conformabilityuygunluk, yerindelik, benzerlik
conformablebenzer, uygun, münasip
conformationuygunluk, uyma, biçim, şekil
conformistkonformist, uymacı, uygitsinci
conformityuymacılık, uyum
confoundkarıştırmak, allak bullak etmek, birbirine katmak, kafasını karıştırmak, şaşırtmak
confrontkarşı koymak, göğüs germek, (with ile) yüzleştirmek
confront withyüzleştirmek
confrontationkarşılama, karşı karşıya gelme
confuseşaşırtmak, kafasını karıştırmak, birbirine karıştırmak, karıştırmak
confusedkafası karışmış, karışık, karman çorman
confusionkargaşa, karışıklık, karıştırma, düzensizlik
confutationçürütme, tekzip, yalanlama
confuteçürütmek, tekzip etmek, yalanlamak
congeayrılma, kovma, yol verme, işten çıkarma
congeal(sıvı) katılaşmak, pıhtılaşmak, katılaştırmak, pıhtılaştırmak
congelationpıhtılaşma, pıhtılaştırma
congeneraynı cinsten, aynı sınıftan
congenialhoş, kafa dengi, kafasına uygun
congenialitycana yakınlık, dostluk
congenital(hastalık) doğuştan
congenitalydoğuştan, yaradılıştan
congermığrı, bir yılanbalığı
congestdoldurmak, tıkamak, dolmak, tıkanmak, yığılmak
congestedtıkanmış, tıkalı
congested areaaşırı nüfuslu bölge
congestionkan birikmesi, tıkanıklık
conglobateküre şeklinde, top halinde, küre şekline sokmak, toplanmak
conglomerateküme, yığın, büyük işletme/şirket, çakıl, kayaç
conglomerationkümelenme, yığın, birikinti
conglutinateyapıştırmak, yapışmak
conglutinationyapışma, kaynaşma
congratulatekutlamak, tebrik etmek
congratulationkutlama, tebrik, ç.tebrikler
congratulationstebrikler!, tesenna
congratulatorkutlayan kimse
congratulatorykutlama niteliğinde, tebrik niteliğinde, tebrik eden
congratulatory messagekutlama mesajı
congregatebir araya gelmek, toplanmak
congregationcemaat, topluluk
congresskongre, kurultay, toplantı, kongre, (ABD'de) Millet Meclisi
congressionalkongre ile ilgili
congressional medalliyakat madalyası
congressmanmilletvekili, parlamento üyesi
congruenceuygunluk, ahenk, uyma, benzerlik
congruent withuygun, benzer
congruityuygunluk, uzlaşma çekidi, uyum
conic sectionkonik kesit eğrisi
conicalkoni biçiminde, konik
conical gearkonik dişli, pinyon
conical spiralkonik spiral
conjecturabletahmin olunabilir
conjecturalvarsayıma dayanan
conjecturevarsayım, tahmin, kestirim
conjoinbirleştirmek, birleşmek, bitiştirmek, bitişmek
conjoined twinsyapışık ikizler
conjointbirleşik, bitişik
conjointlybirleşik olarak
conjugalkarı kocaya/evliliğe ait, evlilikle ilgili
conjugal affectionkarı koca sevgisi
conjugal rightskarı koca hakları
conjugate(eylem) çekmek, (eylem) çekilmek
conjugate angleseşlenik açılar
conjunctionbağlaç, birleşme, birleşim
conjunctions of comparisonkarşılaştırma bağlaçları
conjunctions of concessionuzlaştırma bağlaçları
conjunctions of conditiondurum bağlaçları
conjunctions of purposeistek bağlaçları
conjunctions of reasonneden bildiren bağlaçlar
conjunctions of resultnetice bildiren bağlaçlar
conjunctions of timezaman bağlaçları
conjunctivebitiştiren, birleştiren
conjunctive moodşart kipi
conjunctivelybirleştirerek, bitiştirerek
conjunctivitiskonjonktivit, trahoma
conjuncturekonjonktür, kriz, buhran, kritik durum
conjurationyalvarma, sihir, büyü
conjurehokkabazlık yapmak, el çabukluğu ile çıkarmak
conjure uptahayyül etmek, hatırlatmak
conjurerhokkabaz, sihirbaz
conk outbozulmak, arıza yapmak, aniden durmak
connatedoğuştan olan, fıtri, aynı soydan gelen, bitişik
connaturaldoğuştan olan, fıtri
connectbağlamak, birleştirmek, (çınkayla) bağlamak, (tren/vb.) birleşmek, aktarmalı olmak
connect in seriesseri bağlamak
connected setbağlantılı küme
connectingbağlayan, birleştiren, bağlama
connecting boltbağlama cıvatası
connecting linebağlantı hattı
connecting rodpiston kolu
connectionbağlantı, ilişki, bağ, aktarma, aktarmalı taşıt, müşteri
connection pieceirtibat parçası
connection pinbağlama pimi
connectivebağlayıcı, bağlayan, birleşik
connectorbağlayıcı, ara parça, rakor, con.
conning towerkumanda kulesi
connivancegöz yumma, görmezlikten gelme
connivegizlice işbirliği yapmak, (at ile) göz yummak, görmezlikten gelmek
connive atgöz yummak, ses çıkarmamak
connoisseuryakşı bilen,bilici,başbilen,belet,uzman,ehil
connotative meaningyananlam
connubialevlilikle ilgili
conqueralmak, fethetmek, zaptetmek, yenmek, üstesinden gelmek, alt etmek
conquestfetih, fethetme, ele geçirme, yenme, alt etme, üstesinden gelme, ele geçirilmiş şey/kimse
consanguinitykan akrabalığı, kan bağı
consciencevicdan, bulunç, duyunç
conscientiousvicdanlı, dürüst, özenle yapılmış, özenli dikkatli
consciousbilinçli, kendinde, farkında, bilincinde, kasıtlı, kasti
conscriptaskere alınmış kimse, askere almak
consecratekutsamak, adamak
consecutionbirbirini takip etme, peşpeşe olma, dizi
consecutiveardarda gelen, ardışık
consensusortak karar, oy birliği, anlaşma
consensus of opinionortak görüş, görüş mutabakatı
consentizin vermek, razı olmak, izin, rıza
consentientbirbirine uygun, kabul eden
consequentsonucu olan, izleyen, uyumlu, konsekan, bağlı
consequentialsonucu olan, bağlı olan
consequentlysonuç olarak, bu nedenle
conservancykoruma, muhafaza
conservationkoruma, idareli kullanma
conservation of energyenerjinin korunumu
conservation of mattermaddenin korunumu
conservationistçevreci, doğal çevreyi koruma yanlısı
conservatismtutuculuk, muhafazakârlık
conservativetutucu, muhafazakâr, gösterişsiz, sade, yalın, alçak gönüllü, dikkatli, önlemli, mantıklı, tutucu, muhafazakâr, muhafazakâr parti üyesi
conservatoirekonservatuvar
conservatorkoruyucu, veli, vasi
conservatorykonservatuvar, limonluk, ser
consideriyice düşünüp taşınmak, hesaba katmak, olduğunu düşünmek, saymak, gözü ile bakmak, göz önünde tutmak, dikkate almak, hesaba katmak
considerablebüyük, önemli, hatırı sayılır
consideratedüşünceli, saygılı
considerationdikkat, göz önünde tutma, düşünce, saygı, husus, etmen, ödeme, ödül, karşılık
consideration for salesatış fiyatı
considering-e göre, -e karşın
consign(satılmak amacıyla bir şey) göndermek, sevketmek, vermek, teslim etmek, tahsis etmek, emanet etmek, vermek
consignationemanet, depozito
consigneealıcı, konsinye, mal gönderilen kimse
consignmentmal gönderme, gönderilen mal, parti
consignment accountkonsinye mal hesabı
consignment buyingkonsinye alım
consignment noteirsaliye, konşimento
consignment salekonsinye satış
consignorgönderen, malı gönderen kimse
consist(of ile) oluşmak, (in ile) bağlı olmak, dayanmak
consist inoluşmak, ibaret olmak, içine almak
consist ofbağlı olmak, dayanmak, ibaret olmak, kapsamak
consistencebkz.consistency
consistencykoyuluk, yoğunluk, kıvam, kararlılık, tutarlılık, uyum
consistentbirbirini tutar, istikrarlı, tutarlı, uygun, tutarlı, sürekli, devamlı
consistentlysürekli olarak, durmadan
consolationteselli, avunç, avuntu
consoleavutmak, teselli etmek, konsol, dirsek, destek
console switchkonsol anahtarı
consolidategüçlendirmek, sağlamlaştırmak, pekiştirmek, güçlenmek, sağlamlaşmak, pekişmek, birleştirmek, birleşmek
consolidatedbirleştirilmiş, konsolide edilmiş
consolidated budgetkonsolide bütçe
consolidated debtkonsolide borç
consolidationsağlamlaştırma, birleşim, ünite, birleştirme, birleşme
consolidatorgrupaj acentası
consonanceuygunluk, uyum, ahenk, mutabakat
consonantünsüz harf,ünsüz,samit
consonant harmonyünsüz uyumu
consonantalünlü harflerle ilgili
consortkarı, koca, eş, refakat gemisi, (with ile) düşüp kalkmak, sürtmek, takılmak
consortiumkonsorsiyum, birlik
conspicuousgöze çarpan, çarpıcı, dikkat çekici
conspireplan yapmak, komplo kurmak, (olaylar) bir araya gelmek, birleşmek, üst üste gelmek
constancydireşim, karar, metanet, sebat, değişmezlik, tutarlılık, bağlılık
constantdireşimli, sebatkâr, metin, kararlı, değişmez, sabit, vefalı, sadık
constant fractionsabit kesir
Constantinopleistanbul'un eski ismi
constantlydaima, sürekli, hiç durmadan, devamlı, sık sık
constateolumlu olarak belirtmek, betimlemek
constativepekiştirici, betimleyici
consternationşaşkınlık, dehşet, korku, şok
constipatekabız etmek, kabız olmak
constipationkabızlık, peklik
constituencysaylavcılar, saylav bölgesi
constituentseçmen, bileşen, öğe, oluşturan, bileşen
constituent assemblykurucu meclis
constituent bodyseçmenler
constituent sentencekurucu tümce
constituteoluşturmak, kurmak
constitutionoluşum,bileşim,yapı,bünye,anayasa,esas kanun,kural,yol yordam
constitutionalyapısal, bünyesel, anayasal
constitutional courtanayasa mahkemesi
constitutional lawanayasa hukuku
constitutional statehukuk devleti
constitutional strikeyasal grev
constitutionalismmeşrutiyet
constitutionalityanayasaya uygunluk
constitutionallyanayasaya göre
constitutivekurucu, yapıcı, oluşturan, teşkil eden
constrainzorlamak, zorunda bırakmak
constrained(davranış/vb.) doğal olmayan, zorlamalı
constraintkısıtlama, zorlama, baskı, tehdit, zor, gerçek duygularını saklama, uslu durma
constrictdaraltmak, sıkmak, kısmak
constrictiondaraltı, sıkma, büzme, dar geçit, tazyik
constructinşa etmek, yapmak, kurmak
constructed languageyapma dil, yapay dil
constructionyapılış,yapım,inşa,yapı,bina,dikinti,inşaat,abatlık,yapı endüstrisi,tümce kuruluşu,tümce yapısı,anlam,anlam verme
construction engineerinşaat mühendisi
construction industryinşaat sanayii
construction planproje, joba
construction workerinşaat işçisi
constructivegeliştirici, yapıcı, yardımcı, yararlı
constructormüteahhit, inşaatçı
construeyorumlamak, anlam vermek, (cümle) analiz etmek
consuetudeörf, âdet, usul
consuetudinaryolağan, alışılagelen
consul generalbaşkonsolos
consularkonsoloslukla ilgili
consular agentfahri konsolos
consular feeskonsolosluk vergini
consulatekonsolosluk, konsolosluk binası
consulate generalbaşkonsolosluk
consultdanışmak, başvurmak, (with ile) görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak
consult withgörüşmek, görüş alışverişinde bulunmak
consultantdanışman doktor, başhekim, uzman, danışman, bilirkişi
consultationdanışma, başvurma, geneş, konsültasyon
consultative assemblydanışma meclisi
consultative committeedanışma komitesi
consultingdanışmanlık yapan, danışman olan
consulting engineerdanışman mühendis
consulting feedanışmanlık vergini
consulting roommuayenehane
consumabletüketilir, sarf olunur, kullanılır
consumetüketmek, yemek/içmek, yok etmek, yakmak, kül etmek
consumer acceptancetüketici tercihi
consumer cooperativetüketici kooperatifi
consumer credittüketici kredisi
consumer demandtüketici talebi
consumer durabledayanıklı tüketim malı
consumer durablesdayanıklı tüketim malları
consumer goodstüketim malları
consumer loantüketici kredisi
consumer non-durablesdayanıksız tüketim malları
consumer pricestüketici fiyatları
consumer protectiontüketiciyi koruma
consumer societytüketici derneği
consumer's goodstüketim malları
consumer's striketüketici grevi
consumers' cooperativetüketim kooperatifi
consummatetam, eksiksiz, mükemmel, tamamlamak, mükemmelleştirmek, (evliliği) cinsel ilişkiyle tamamlamak
consumptiontüketim, verem
consumption goodstüketim malları
consumption loantüketim kredisi
consumption of energyenerji tüketimi
consumption societytüketim toplumu
consumption taxtüketim vergisi
consumptivetüketilecek, veremli
contactdokunma, temas, değme, bağlantı, bağ, irtibat, bağlantı kurulan kimse, kontak, kontaklens, görüşmek, bağlantı kurmak
contact breakerotomatik şalter
contact buttonçıngı düğmesi
contact lenskontaklens, lens
contactlessdeğmesiz, temassız, kontaksız
contagionhastalık bulaşması, bulaşıcı hastalık, sirayet
contagious(hastalık) temasla geçen,bulaşıcı,yolukucu,yukmalı,(insan) bulaşıcı hastalığı bulunan,bulaşıcı,herkesi etkileyen
containiçermek, kapsamak, tutmak, zaptetmek, bastırmak
container(kutu/şişe/vb.) kap
containerizationkonteynerleştirme
contaminantkirletici, bulaşkan, bulaştırıcı parçacık
contaminatebulaştırmak, pisletmek, kirletmek, zehirlemek, bozmak
contaminatingkirletici, bulaştırıcı
contaminationbulaştırma, kirletme, bulaşma, bulaşım
contamination meterGeiger cihazı
contangotehir primi, repor
contemnküçük görmek, adam yerine koymamak
contemplatebakmak, niyetinde olmak, tasarlamak, üzerinde düşünmek, düşünüp taşınmak
contemplationderin düşünme, düşünceye dalma, niyet, beklenti
contemplativederin düşünceye dalmış, düşünceli, dalgın
contemporaneousaynı zamanda olan
contemporaryaynı zamana ait,çağdaş,modern,yaşıt,akran,diğeriyle aynı dönemde doğan/yaşayan kimse,muasır,hemasır,çağdaş,hazırki,zamanevi
contemptteessüf, aşağısama, küçümseme, saygısızlık
contempt of courtmahkemeye itaatsizlik
contemptiblealçak, alçakça, aşağılık, adi
contemptuoushor gören, küçümseyici, aşağılayıcı
contendçekişmek, yarışmak, iddia etmek
contentmemnun, hoşnut, mutlu, doygun, doyurmak, hoşnut etmek, tatmin etmek, içerik
content analysisiçerik çözümlemesi
content validityiçerik geçerliliği
contentedmemnun, hoşnut, doygun
contentiontartışma, çekişme, mücadele, iddia, bakış açısı, görüş
contentioustartışmacı, kavgacı, tartışmalı, tartışma konusu olan
contentmentmemnuniyet, razı olma, gönül hoşluğu
conterminouskomşu, sınırdaş, bitişik
contestmücadele, yarışma, yarışmak, çekişmek, rekabet etmek, doğruluğu hakkında tartışmak
contextbağlam, kontekst, genel durum
context-freebağlamdan bağımsız
context-restrictedbağlama bağlı
contiguitybitişiklik, komşuluk
contiguousbitişik, yakın, sınırdaş
contiguous countrykomşu ülke
contiguous zonebitişik bölge
continenceılımlılık, ölçülülük
continentalkıtasal, Avrupa'ya ait
continental climatekara iklimi
continental dividekıta bölüm çizgisi
continental driftkaraların kayması
continental quiltkuştüyü yorgan
continental shelfkıta sahanlığı, kara sahanlığı
contingency allowancefazla mesai vergini
contingency annuityşartlı ödeme
contingency fundkarşılık fonu
contingency reserveyedek akçe, ihtiyat akçesi
contingent-e bağlı, şans eseri olan, umulmadık, tesadüfi, birlik, türküm, bölüm, grup
continualsürekli, devamlı, sık
continuallymütemadiyen, harıl harıl
continuancedevam, erteleme
continuationsürme, devam etme, devam
continuedevam etmek, sürmek, devam ettirmek, sürdürmek, kalmak
continuedsürekli, devamlı
continuity conceptdevamlılık kavramı
continuoussürekli, devamlı
continuous controlsürekli kontrol, sürekli denetim
continuous currentsürekli akım, doğru akım
continuous marketsürekli pazar
continuous powerdevamlı güç, sürekli güç
continuouslysürekli olarak, mütemadiyen
continuumkontinuum, sürem
contort(yüz/vb.) buruşturmak, buruşmak
contortionbükme, burma, bükülme, burulma, kıvrık
contourdış hatlar, (haritada) yükseklik çizgisi, kontur
contour lineeşyükselti eğrisi, tesviye eğrisi
contour mapçevre eğrisi haritası, düzey haritası
contour pençevre eğrisi kalemi
contrakontra, karşı, hesabın alacak bölümü
contra accountmukabil hesap
contra-(önek) karşı, zıt, aksi, ters
contrabandkaçak eşya, kaçak mal, kaçakçılık, kaçak
contraband goodskaçak mallar
contraceptiondoğum kontrolü, gebelikten korunma
contraceptivegebelik önleyici
contractsözleşme, kontrat, sözleşme yapmak, (hastalık/vb.) kapmak, küçülmek, büzülmek, küçültmek, büzmek, kısalmak, kısaltmak
contract a debtborca girmek
contract an engagementtaahhüt etmek
contract bookmukavele defteri
contract bridgebriç oyunu
contract for futuresvadeli sözleşme
contract of insurancesigorta sözleşmesi
contract of licencelisans sözleşmesi
contract of salesatış sözleşmesi
contractedbüzük, büzülmüş, kısaltılmış, pazarlığı edilmiş
contractilekasılabilen, büzülebilen, kasılabilir
contracting firmmüteahhit firma
contraction(hastalık/vb.) kapma, küçülme, büzülme, küçültme, büzme, (kas) kasılma
contractualsözleşmeye bağlanmış, sözleşmeli
contractual termssözleşme koşulları
contradictinkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, birbirini tutmamak, çelişmek
contradictiontersini söyleme, inkâr, yadsıma, yalanlama, zıtlık, çelişki
contradictoryçelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan
contraptiongarip alet/makine, zamazingo, zımbırtı
contrarilyaksine, bilakis
contrarinessinatçılık, aksilik
contrariwisebilakis, aksine, ters yönde
contrarykarşıt, aksi, zıt, tamamen farklı, karşı, aykırı, ters, huysuz, inatçı, kafasının dikine giden, zıt, karşıt olan şey
contrary to the specificationsşartnameye aykırı
contrastkarşıtlık, tezat, fark, farklılık, karşılaştırma, mukayese, zıt şey, çelişmek, tezat oluşturmak, (farkı görmek için) karşılaştırmak, mukayese etmek
contrast controlkontrast ayarı, sertlik ayarı
contrasting colourkontrast renk
contrastive analysisayrımsal çözümleme
contravenekarşı gelmek, aykırı davranmak, ihlal etmek, çiğnemek, karşı çıkmak, reddetmek, uyuşmamak, çatışmak
contravenerkanuna karşı gelen
contraventionkarşı gelme, ihlal, muhalefet
contributekatkıda bulunmak, katılmak, -de payı olmak, neden olmak, yazı hazırlamak, yazmak
contributionkalıtım, katkı, yardım, yazı, makale
contribution marginazami gelir
contributorkatkıda bulunan kimse, yardım yapan kimse
contributorypayı olan, neden olan
contritepişman, suçluluk duyan
contrivancetertibat, icat, buluş, hüner, cihaz, aygıt
contrivebulmak, icad etmek, uydurmak, planlamak, kurmak, bir yolunu bulup yapmak, becermek, ayarlamak
contrivedyapmacık, zoraki
controlhakim olmak,dizginlemek,düzenlemek,kontrol etmek,tekşirmek,denetlemek,denetim,kontrol,düzenleme,idare,hakimiyet,yönetim,(ç.) (uçak/vb.) kumanda donanımı
control apparatuskontrol cihazı
control boxkontrol kutusu, yönetim odası
control cablekumanda kablosu
control cardkontrol kartı, denetim kartı
control chartkontrol grafiği
control circuitkontrol devresi
control deskdenetim masası, kumanda masası
control gearkumanda dişlisi
control groupkontrol türkümü
control knobayar butonu, düğme
control leverkumanda kolu
control mechanismkumanda mekanizması
control pointdenetim çekidi
control portkontrol kapısı
control programdenetim bağdarlaması
control roomkontrol odası, yönetim odası
control systemkontrol jüyesi, denetim jüyesi
control towerkontrol kulesi
control worddenetim sözcüğü
controllableyönetilebilir, idare edilebilir, denetlenebilir
controlleddenetimli, kontrollü
controlled economykontrollü ekonomi
controlled priceskontrol altında tutulan fiyatlar
controllermüfettiş, kontrolör, kontrol aygıtı
controllingkontrol eden, kontrol
controlling companyana şirket
controversialtartışmaya yol açan
controversytartışma, anlaşmazlık, uyuşmazlık
controverttekzip etmek, yalanlamak
contumaciousasi, itaatsiz
contumacyinatçılık, isyankârlık
contumelyhakaret, aşağılama
contusionezik, bere, çürük, morartı
conurbationbirleşik kentler
convalescencenekahet, iyileşme dönemi
convectionkonveksiyon, ısıyayım
convection currentkonveksiyon akımı
convenetoplantıya çağırmak, buluşmak, toplanmak
convene in extraordinaryolağanüstü toplanmak
convenienceuygunluk, elverişlilik, rahat, çıkar, uygun zaman, halk tuvaleti
convenientuygun, elverişli, müsait, yakın, ulaşması kolay
conventiontoplama, toplanma, toplantı, anlaşma, uzlaşma
conventionalananevi, uzlaşımsal, (silah) konvansiyonel
conventional weaponskonvansiyonel silahlar, klasik silahlar
conventionalismkonvansiyonalizm, uzlaşımcılık
convergebir çekitte birleşmek
convergencebir çekitte birleşme, yakınsama
convergentbir çekitte birleşen, yakınsak
convergent lensyakınsak mercek
convergingyakınsak, birbirine yaklaşan
converging lensyakınsak mercek
converging mirroryakınsak ayna
conversant(with ile) bilgisi olan, bilen
conversant withyakından bilen, iyi bilen
conversationkonuşma, sohbet, muhabbet
conversationalkarşılıklı konuşmalı, konuşkan
conversationalistiyi konuşan kimse
conversekonuşmak, sohbet etmek, zıt, ters, karşıt
conversiondeğişme, dönüşme, değiştirme, dönüştürme, din değiştirme
conversion factoruyum katsayısı
conversion rightdeğiştirme hakkı
convertdeğiştirmek, dönüştürmek, değişmek, dönüşmek, döndürmek, dönmek, geçmek, belli bir din/siyasi inancı kabul etmeye ikna edilen kimse
converterkonvertisör, çevireç, değiştirgeç, redresör
convertibilitykonvertibilite, tahvil edilebilme
convertible(para) konvertibıl, başka bir şeye dönüştürülebilen, üstü açılır araba
convertible currencykonvertibl para, serbest döviz
convertible moneykonvertibl para
convertorkonvertisör, çevireç, değiştirgeç
convex reflectordışbükey yansıtıcı
conveytaşımak, nakletmek, götürmek, açığa çıkarmak, ifade etmek
conveyancetaşıma,götürme,nakil,tebliğ,ihbar,terk,taşıt,araç
conveyance by landkarayolu ile gönderme
conveyance of goodsmal gönderme
conveyance of lettersmektup sevki
conveyancertemlikname düzenleyen
conveyertaşıyıcı, nakliyeci
conveying plantsevk tertibatı
conveyortaşımacı, nakliyeci, taşıyıcı, konveyör
conveyor beltbantlı konveyör, kayışlı konveyör
conveyor linetaşıyıcı bant
convictsuçlu bulmak, mahkum
convicted previouslysabıkalı, eski hükümlü
convictionmahkumiyet, sağlam ve içten inanç, kanı, kanaat
convinceinandırmak, ikna etmek
convincingikna edici, inandırıcı
convivialneşeli, muhabbetli
convocationçağrı, davet, toplantı, meclis
convoketoplantıya çağırmak, toplamak
convolutesarılmış, dürülmüş, bükülmüş
convolutedkıvrık, büklümlü, anlaşılması güç, karışık, dolambaçlı
convolutionkat, kıvrım, büklüm
convolvulusçitsarmaşığı, kahkaha çiçeği
convoy(korumak amacıyla) eşlik etmek, konvoy
convoy pennantkonvoy flaması
convulsionçırpınma, sarsılma, kıvranma
coo(kumru gibi) ötmek, öpüşüp koklaşmak, kumru gibi sevişmek, sevmek
Coo!Eyah!, Hey!, Bana bak!
cookaşçı,aşpaz,(yemek) pişirmek,pişmek
cook sb's goosebirinin yuvasını yapmak, onun hakkından gelmek
cook upuydurmak, kafadan atmak
cookiekurabiye,bisküvi,koğal,kırıntı,çerez,adam
coolserin,salkın,sakin,soğukkanlı,serinkanlı,(davranış) soğuk,uzak,kafasına göre takılan,küstah,çok yakşı,soğumak,serinlemek,soğutmak,serinletmek,serinlik,sakinlik,serinkanlılık,serinkanlılıkla,heyecanlanmadan
cool and collectedaklı başında, telaşlı olmayan
cool customerhaddini bilmez kişi
cool downsakinleşmek, yatışmak, sakinleştirmek
cool one's heelsağaç olmak, sabırsızlanarak beklemek
cooling water pumpdevridaim tulumbası, su pompası
coonzenci, marsık, karaköpek, hayb, rakun
coop upkapatmak, hapsetmek, tıkmak, kafeslemek
cooperatebirlikte çalışma, işbirliği, elbirliği, yardım, destek
cooperationbirlikte çalışma, işbirliği, elbirliği, yardım
cooperativeyardımcı, yardımsever, elbirliğiyle yapılan, kooperatif
cooperative bankkooperatif bankası
cooperative marketingmüşterek pazarlama
cooperative societykooperatif şirket
cooptoyla seçmek, atamak, tayin etmek
coordinateetkinliği artırmak için birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düzenlemek, ayarlamak
coordinate clausebağlaçlı yan cümle, sıralı tümce
coordinationkoordinasyon, eşgüdüm
coordination committeekoordinasyon komitesi
coordination numberkoordinasyon sayısı
coordinativeeşgüdümlü, koordine
coordinatorkoordinatör, bağlayan, bağlaç
coownershiportak mülkiyet
cop outsorumluluktan kaçmak, yan çizmek
copartnershiportaklık, hissedarlık
copecüppe, (with ile) başa çıkmak, üstesinden gelmek
cope withile başa çıkmak, üstesinden gelmek
copingharpuşta, duvar semeri
copiousbol, çok, (yazar) çok yazmış, verimli
coplanardüzlemdeş, eş düzlemli, eş yüzlü
copolymerkopolimer, eşpolimer
copolymerizationkopolimerizasyon, eşpolimerleşme
copperbakır, düşük değerli bakır para, sakçı, aynasız, bakır rengi
copper acetatebakır asetat
copper carbonatebakır karbonat
copper chloridebakır klorür
copper colouredbakır renginde
copper engravingbakır oymacılığı
copper glancekalkosin, sülfürlü bakır
copper platingbakır kaplama
copper sulphatebakır sülfat
copper sulphidekalkopirit
copperasdemir sülfat, zaç
copperbottomedkarinası bakır kaplı, denize dayanıklı
coppersmithbakırcı, kazancı
copperybakır gibi, bakırlı
coppiceküçük koru, ağaçlık
coppice forestbaltalık, koruluk
coprakurutulmuş hindistan cevizi
coproprietormüşterek sahip
coproprietorshipmüşterek sahiplik
copulahaber edatı, koşaç, bildirme eki
copulate(hayvan) çiftleşmek
copulativebağlayan, birleştiren, haber edatı, bağlayan, birleştiren, haber edatı
copykopya,suret,(gazete/vb.'nin) bir tek sayısı,sayı,nüsha,kopyasını yapmak,kopyasını çıkarmak,göçürmek,örnek almak,taklit etmek,kopya çekmek
copy bookyazı defteri, not defteri
copycatsürekli başkalarını taklit eden kimse, taklitçi
copyright lawtelif hakları yasası
coquetcilveli hareket etmek, işve yapmak, kırıtmak
coquetrycilve, şuhluk, aşna fişne
coquetteedabaz,fettan kadın,oynak kadın,fingirdek
coral islandmercanada, atol
coral reefmercan resifi, mercan kayalığı
corallinemercandan, mercanlı, koralina
corallitemercanın tek polipi
coralloidmercana benzeyen
corbelbindirmelik, çıkma desteği
cordip,sicim,kendir,tel,şerit,(ses) tel
cord velvetfitilli kadife
cordagehalat takımı, selviçe
cordedfitilli, iple bağlanmış, ipli
cordialcandan, yürekten, içten, sıcak, dostça, meyve suyu, likör
cordialitysamimiyet, dostluk
cordiallyiçtenlikle, yürekten
corditekordit, dumansız barut
cordonsakçı kordonu, askeri kordon, kordon, şerit, (off ile) kordon altına almak
cordsfitilli kadife pantolon
corduroyfitilli kadife kumaş, ç.fitilli kadife pantolon
core(meyve) göbek,koçan,eşelek,özek,bir şeyin en önemli yeri ya da merkezi,öz,çekirdek
corgikısa bacaklı küçük bir köpek türü
coriaceousderiden yapılmış, sert
corinthian orderKorint üslubu
corkşişe mantarı, (şişe/vb.) mantarla tıkamak
cork oakmantar meşesi, sezü
corkedmantarlı, mantar kokan
corkscrewtirbuşon, sarmal, burgu, spiral, helezon
corkscrew stairhelezon merdiven, sarmal merdiven
corkymantara benzer, kuru, hafif
cornbuğday,mısır,kargıdalı,ekin,tahıl,tane,nasır
corn chandlerzahire tüccarı
corn crakebıldırcın kılavuzu
corn flourmısır unu, nişasta
cornerköşe,künç,(futbol) köşe vuruşu,künç darbesi,korner,kıstırmak,köşeye sıkıştırmak,(taşıt) köşe dönmek,(ticarette) öne geçmek,alım satımı/üretimi ele geçirmek
corner bumperköşeli tampon
corner stoneköşe taşı, kilit taşı
corner the marketpiyasayı ele geçirmek
cornerstoneköşe taşı, temel, esas
cornetkornet, dondurma külahı, kornet
cornflowerpeygamberçiçeği
cornhuskmısır koçanı kabuğu
cornicepervaz,korniş,saçak silmesi,saçak,kırak
cornymodası geçmiş, eski, bayat
corollataçyapraklar, korol
corollarybir şeyin doğal sonucu, sonuç
coronaağıl, ayla, hale, taç, korona
corona dischargekorona deşarjı, fırça deşarjı
coronarykalple ilgili, kalp krizi
coronary arterytaçdamar, koroner atardamar
coronary thrombosiskanın pıhtılaşması, tromboz
coronationtaç giyme töreni
coronersorgu yargıcı, kuşkulu ölüm olaylarını kovuşturan görevli
corporalgövdesel, bedensel, vücuda ait, onbaşı
corporallybedenen, cismen
corporatebirleşmiş, ortak, kollektif birlik halinde, tüzel, hükmî
corporate directoryönetim kurulu üyesi
corporate income taxkurumlar vergisi
corporate nameşirket unvanı
corporate savingşirket tasarrufu
corporate sealşirket mühürü
corporate statekorporatif devlet
corporate taxkurumlar vergisi
corporate trustşirket kredisi
corporationdernek, kurum, lonca, tüzel kişi, kuruluş, şirket, şişko göbek
corporation accountingşirket muhasebesi
corporation bylawşirket tüzüğü
corporation income taxkurumlar vergisi
corporation taxkurumlar vergisi
corpskurul, heyet, kolordu
corps commanderkolordu komutanı
corpulentçok şişman, şişko
corpuscularparçacık ile ilgili
corralçevresi çitle sarılı büyükbaş koyun ağılı
correctdüzeltmek, doğru, yanlışsız, kurala uygun
correctingdüzeltme, tashih etme, cezalandırma
correctiondüzeltme, ceza, cezalandırma
correction of ageyaş tashihi
correctlydoğru olarak, uygun biçimde, tam tamına
correctnessdoğruluk, dürüstlük, uygunluk
correlatearalarında ilişki kurmak, bağlantılı olmak
correlation matrixilişki dizeyi, korelasyon matrisi
correlativebağlılaşık, karşılıklı
corresponduymak, uyuşmak, uygun olmak, -in karşılığı olmak, uyuşmak, birbirini karşılamak, (düzenli olarak) yazışmak, mektuplaşmak
correspondenceuygunluk, birbirini tutma, benzerlik, uyuşma, mektuplaşma, yazışma, yazışmalar, mektuplar
correspondence coursemektupla öğretim
correspondence schoolaçıköğretim
correspondentbir kimseyle sürekli mektuplaşan kişi, taşra ya da dış ülke muhabiri
correspondent bankmuhabir banka
correspondinguygun, mutabık, benzer
corridorkoridor, aralık, geçit, iki ülke arasındaki dar arazi
corrigibledüzeltilebilir, giderilebilir
corroboratekanıtlarla desteklemek, doğrulamak, onaylamak
corroborationdoğrulama, teyit, tasdik
corrodeaşındırmak, çürütmek, aşınmak, çürümek, oksitlenmek, paslanmak
corrosionaşındırma, paslandırma, çürütme, aşınma, çürüme, paslanma, korozyon
corrosion-proofaşınmaya dayanıklı
corrosion-resistantaşınmaya dayanıklı
corrosiveaşındırıcı, yiyici, yiygen, çürütücü
corrosive poweraşındırıcı güç
corrosive sublimatebiklorit, süblime
corrugatekırıştırmak, buruşturmak, buruşmak
corrugateddalgalı, kıvrımlı, katlı
corrugated ironoluklu demir levha
corrugated paperoluklu karton
corrugated pipeoluklu sac boru
corrugationoluk, yiv, ondüle
corrupt(insanı) bozmak, baştan çıkarmak, kötüleştirmek, yozlaştırmak, rüşvet vermek, özgünlüğünü bozmak, kötü duruma sokmak, laçkalaştırmak, ahlaksız, yozlaşmış, kötü, namussuz, rüşvet yiyici, yanlış, bozuk, laçka
corruptibleayartılabilir, çürüyebilir, bozulabilir
corruptionkötüleştirme, yozlaştırma, bozma, namussuzluk, ahlaksızlık, rüşvet yiyicilik, rüşvetçilik, (sağlık) bozulma, zayıflama
cortegekortej, tören alayı
cortexkabuk, kışır, korteks
corundumkorindon, zımpara
coruscateışıldamak, parlamak
corvetteufak torpido muhribi
cosecantkosekant, eşkesenlik
cosignatorybirlikte imzalayan, ortak imza atan kişi
cosmetickozmetik, kozmetikle ilgili, kozmetik, (sorunun) yalnız dış görünümüyle ilgili, dış görüntüye önem veren
cosmicevrensel, engin, geniş, sınırsız
cosmic dustkozmik toz, yıldızlararası toz
cosmic radiationkozmik radyasyon
cosmic raykozmik ışın, evren ışını
cosmogonykozmogoni, evrendoğum
cosmographykozmografya, kâinat ilmi
cosmologyevrenbilim, kozmoloji
cosmonautSovyet uzayadamı, kozmonot
cosmonauticskozmonotik, uzay yolculuğu, uzay gemiciliği
cosmopolitankozmopolit, (insan/düşünce/vb.) geniş, sınırsız, geniş görüşlü
cossetüzerine düşmek, şımartmak, üzerine titremek
costfiyat, değer, paha, masraf, maliyet, mal olmak, değerinde olmak, etmek, yapmak, maliyet hesaplamak
cost a packettuzluya mal olmak
cost a pretty pennypahalıya mal olmak/patlamak
cost accountmaliyet hesabı
cost analysismaliyet analizi
cost freeverginsiz, masrafsız
cost of consumptiontüketim maliyeti
cost of conveyancenakliye masrafı
cost of educationeğitim maliyeti
cost of livinggeçim gideri
cost of living indexgeçim indeksi
cost of manufactureüretim maliyeti
cost of packingambalaj masrafı
cost of productionüretim maliyeti, imalat maliyeti
cost of researcharaştırma gideri
cost of salessatış maliyeti
cost or marketingpazarlama giderleri
cost overrunfazla maliyet
cost reductionmaliyeti azaltma
cost reportmaliyet raporu
costermongerseyyar sebze, meyve, balık satıcısı
costlessmüft,pulsuz,havayi
costlypahalı, pahalıya mal olan
costume ballkıyafet balosu
costume jewellerytaklit ziynet eşyası
costumerkostümleri hazırlayan kimse, elbiseci
cosyrahat, sıcacık, örtü, kılıf
coteağıl, kuş yuvası, mandıra
cottageküçük ev, kulübe, kır evi
cottage cheesesüzme peynir, lor peyniri
cotterkama, çivi, kopilya
cottonpamuk,pamuk ipliği,pamuk bezi,anlaşmak,yola gitmek,uzlaşmak
cotton beltpamuk üretme bölgesi
cotton candypamukhelva, ketenhelva
cotton clothpamuklu kumaş
cotton exchangepamuk borsası
cotton fabricpamuklu kumaş
cotton fieldpamuk tarlası
cotton millpamuk fabrikası
cotton plushpamuklu peluş
cotton threadpamuk ipliği
cotton up toyaltaklanmak, geçinmek, anlaşmak
cotton velvetpamuklu kadife
cotton woolham pamuk, hidrofil pamuk
cottonseedpamuk çekirdeği, çiğit
cottonypamuk gibi, pamuklu
cotyledonkotileden, çenek
couchifade etmek, belirtmek, bildirmek, divan, sedir, kanape
couchingkatarakt ameliyatı
coughöksürmek, yötelmek, öksürük, yötel, öksürme, yötelme
cough dropöksürük pastili
cough mixtureöksürük şurubu
cough uppara bayılmak, toslamak, sökülmek
could(`can' eyleminin geçmiş biçimi olarak) -ebilirdi, -abilirdi, (dolaylı anlatımda `can'in yerine) -ebilir, -ebileceği, (olasılık belirtir) -ebilir, -abilir, (rica belirtir) -ebilir, -abilir
coulometerkulonmetre, coulombmetre
councilkonsey, danışma kurulu, meclis, (ev/daire/vb.) yerel idare tarafından yapılan, denetlenen, kiraya verilen
Council of EuropeAvrupa Konseyi
Council of MinistersBakanlar Kurulu
Council of StateDanıştay, Devlet ?urası, Danıştay, Devlet ?urası
council of warharp meclisi
councilmanbelediye encümen üyesi
counselavukat, öneri, tavsiye, önermek, tavsiye etmek, akıl vermek
counsel feevekâlet vergini
counsellordanışman, avukat
counsellor-at-lawavukat, dava vekili
count(sayı) saymak, içermek, saymak, kapsamak, içine almak, olduğunu düşünmek, olarak saymak, önemi olmak, değeri olmak, sayma, sayım, hesap, sayı, toplam, şikayet maddesi, önemseme, umursama, dikkat, kont
count downgeriye doğru saymak
count for littleçok önemsiz olmak
count for nothingçok önemsiz olmak
count inkatmak, dahil etmek
count onbel bağlamak, güvenmek, beklemek, hesaba katmak
count one's chickensdereyi görmeden paçaları sıvamak
count outbirer birer saymak, dahil etmemek, saymamak
count the costbütün riskleri hesaplamak, enikonu düşünmek
count the pennieskemerleri sıkmak
countablesayılabilen, sayılabilir
countable nounsayılabilen isim
countenanceyüz ifadesi, uygun bulma, onama, destek, onay, tasvip, izin, desteklemek, onaylamak, uygun bulmak, izin vermek
countertezgâh, marka, fiş, sayıcı, sayaç, karşı çıkmak, karşısında olmak, muhalefet etmek, karşılamak, karşı koymak, karşılık vermek, karşı
counter currencysahte para
counter demonstrationkarşı gösteri
counter measurekarşı önlem
counter motionkarşı öneri, karşı teklif
counter offerkarşı teklif
counter proposalkarşı teklif
counter revolutionkarşı devrim
counter securityikinci kefalet
counter-intelligence servicekarşı casusluk servisi
counteractkarşılık vermek, mukabele etmek, (etkisini) yok etmek, gidermek
counteractionkarşı hareket, karşı koyma
counterattackkarşı saldırı, kontratak, karşı saldırı yapmak, kontratak yapmak
counterbalanceeş ağırlık, karşılık, denkleştirmek, denk ağırlıkla karşılamak
counterborehavşa, havşa açmak
counterchargekarşı suçlama
counterchecktepki, reaksiyon
counterclaimkarşı dava, karşı iddia
counterclockwisesaat yönünün tersine
counterespionagekarşı casusluk
counterfeit(para/vb.) sahtesini yapmak, basmak, taklit etmek, sahte, taklit
counterfeit moneysahte para, kalp para
counterfeiterkalpazan, sahtekâr
counterflangekontra flanş
counterfoilçek ya da makbuzun dip koçanı
counterfortpayanda, destek, ayak
counterintelligencekarşı haber alma örgütü
counterirritantkarşı irkilme
countermandyeni bir emirle geçersiz kılmak, iptal etmek
countermarkkalite işareti
countermeasurekarşı önlem
counterordersiparişi geri alma
counterparttam benzeri, kopyası
counterplotkarşı tedbir, karşı tedbir almak
counterpoisedenge ağırlığı, karşı ağırlık, denkleştirmek, karşı etki yapmak
counterpressurekarşıbasınç
counterrecoilyerine gelme, yerine getirme
counterrevolutionkarşı devrim
counterrevolutionarykarşı devrimci
countershafttransmisyon mili, avara mili
countersignparola, onay imzası, (onay için) ayrıca imzalamak
countersignaturetasdik imzası, ikinci imza
countersinkhavşa matkabı, havşa açmak
countersunkgömme, gömülmüş
countervailaynı kuvvetle karşı koymak
countervailingaynı kuvvetle karşı koyma
counterweightdenge ağırlığı, karşı ağırlık
countlessçok fazla, sayısız
countrifiedköylümsü, kır halkı gibi
countryülke, yurt, vatan, ulus, halk, kır, taşra, kırsal kesim, bölge, yöre, taşraya özgü, kırsal
country clubkırdaki spor ve eğlence kulübü
country cousintaşralı akraba
country houseşehir dışındaki yazlık, sayfiye
country musickantri müzik
countrymanvatandaş, yurttaş, hemşeri, taşralı, köylü
countrysidekırsal bölge,kent
countrywideülke çapında, ülkeye yayılmış
countyilçe, kontluk, il, idare bölgesi
coupbaşarılı hareket,hükümet darbesi,çevriliş
coup d'etathükümet darbesi
coupeiki kapılı spor araba
couplebirleştirmek, (hayvan) çiftleşmek, çift, karı koca, çift, (of ile) birkaç, iki-üç
couplerkuplör, bağlaştırıcı, kavrama, bağlama
couplingkavrama, bağlama, kuplaj, manşon, koşum
coupon of bondstahvilat kuponu
courageyüreklilik, cesaret, mertlik
courageousyürekli, cesur, yiğit, mert
courgettebir çeşit dolmalık kabak
courierhaberci, kurye, turist rehberi
courseyön, rota, akış, cereyan, gidişat, saha, alan, pist, kurs, dizi, seri, eğitim, tahsil, davranış biçimi, eylem biçimi, yöntem, yol, yemeğin bölümlerinden biri, tabak, yemek, (sıvı) akmak
course of businessişlerin seyri
course of flightuçuş rotası
courtmahkeme, mahkeme üyeleri, oturum, saray, saray halkı, avlu, kort, saha, gözüne girmeye çalışmak, teveccühünü kazanmaya çalışmak, dalkavukluk etmek, kur yapmak, riskine girmek, atılmak
court dangertehlike peşinde koşmak
court deathölümüne susamak
court feesmahkeme masrafları
court of admiraltydeniz mahkemesi
court of appealTemyiz Mahkemesi, Yargıtay
court of bankruptcyiflas mahkemesi
court of first instanceasliye mahkemesi
court of human Rightsinsan hakları mahkemesi
court of jurisdictional disputesuyuşmazlık mahkemesi
court of justiceadalet divanı
court of peacesulh mahkemesi
court of reviewtemyiz mahkemesi
court-martialaskeri mahkeme, divanıharp, askeri mahkemede yargılamak
courteousince, kibar, nazik
courtesyincelik, nezaket, kibarlık
courtesy callnezaket ziyareti, resmi ziyaret
courtesy titleresmi olmayan unvan
courtesy visitnezaket ziyareti, resmi ziyaret
courtiersaray adamı, nedim
courtshipkur yapma, kur, iltifat
coutureterzilik, desinatörlük
couturiermodacı, desinatör, erkek terzi
covalencekovalans, değerdeşlik
covalentkovalent, değerdeş
covalent bondkovalent bağ, değerdeş bağ
covarianceeşdeğişirlik, kovaryans, ortakdeğişke
covariantkovaryant, eşdeğişkin
covenant(dinsel) anlaşma, sözleşme, anlaşma, mukavele
covenanted employeesözleşmeli çalışan
coverörtmek, tıkamak, kapatmak, kaplamak, (yol) katetmek, gözlemek, göz altında tutmak, (ayrıntıları/vb.) aktarmak, rapor etmek, yetmek, karşılamak, sigortalamak, silahla korumak, -e silah tutmak/doğrultmak, kapak, örtü, koruyucu, kitap kabı, kap, zarf, kılıf, siper, sığınak, maske, perde, paravana, sigorta
cover chargegiriş vergini
cover cropörtü bitkisi, koruyucu bitki
cover lettertanıtma yazısı
cover upörtmek, örtbas etmek, kapatmak
coverage(sınalgı/gazete/vb.'de) bir olaya ayrılan yer/zaman
covered marketkapalı çarşı, kapalı pazar
covering letteraçıklayıcı mektup, teyit mektubu
covering notesigorta zeyilnamesi
covering warranthazine bonosu
covertgizli, saklı, örtülü
covetoushırslı, mal canlısı
covetousnessaçgözlülük, harislik
cowinek, fil gibi iri hayvanların dişisi, yıldırmak, korkutmak, sindirmek
cowardlinesskorkaklık, kancıklık
cowberrykırmızı yaban mersini
cowlingkaporta, motor kapağı
coxcombedabaz,züppe adam,horozibiği çiçeği
coxcombryzüppelik,edabazlık
coyçekingen, utangaç, nazlı, cilveli
coynessçekingenlik, mahcubiyet, cilve, naz
crabyengeç, kasık biti, eleştirmek, şikâyet etmek, dırdır etmek
crab lousekasıkbiti, ambiti
crabbedters, huysuz, karışık, anlaşılmaz
crabbingkrablama, yaş fiksaj
crackçatlamak, çatlatmak, şaklamak, şaklatmak, vurmak, çarpmak, çarptırmak, (up ile) (güçlüklere) boyun eğmek, bitmek, tükenmek, (espri/fıkra/vb.) patlatmak, şifresini, sırrını çözmek, keşfetmek, başarılı, usta, yetenekli, çatlak, şaklama, çatırtı, vuruş, darbe, tokat, girişim, şaka, nükte
crack a jokefıkra patlatmak, şaka yapmak
crack downacımasızlaşmak, daha katı olmak
crack of doomkıyamet kopması
crack upsağlığı bozulmak, gülmekten katılmak
crackdownyasaklama, kısıtlama, engelleme
crackedçatlak, kaçık, üşütük
crackerkraker, çatapat, fıstık, yavru, piliç
crackersdeli, çatlak, üşütük, kaçık
crackingçatlama, parçalanma, kraking
crackleçatırdamak, çıtırdamak, çatırdatmak, çıtırdatmak, çatırtı, çıtırtı
cracklingçatırtı, çıtırtı, kızarmış jambon kabuğu
crackpotkaçık, çatlak, çılgın, uçuk
crackupkaza, sinir krizi, çarpışma
cradlebeşik, bir şeyin başladığı yer, köken, beşik, insan yaşamının ilk yılları, çocukluk yılları, (dikinti/vb.) tahta, tezgâh, kızak, beşikte sallamak, beşikteymiş gibi sallamak
cradle of civilizationuygarlığın beşiği
craftsanat, beceri, hüner, kesp, ustalık, maharet, kurnazlık, hile, gemi, uçak, teknik eleman
craftinesskurnazlık, hile
craftykurnaz, dalavereci, üçkâğıtçı
cramtıkmak, sıkıştırmak, tıka basa doldurmak, ağzına kadar doldurmak, acele ile sınava hazırlanmak, ineklemek
crampkramp, kasınç, mengene, engel, engel olmak, kısıtlamak, tıkıştırmak, sıkıştırmak
cramped(yer) dar, sıkışık
cramponkanca, mengene, krampon, buz mahmuzu
cranberrykeçiyemişi, yabanmersini
cranevinç, turna, (boynunu) uzatmak
cranebillturnagagası, yabani sardunya
cranialkafatasıyla ilgili
cranial cavitiykafatası boşluğu
cranial nervekafatası siniri
crankdirsek,kol,kanırtmaç,saplantılı kimse,deli,kaçık,şıltak
crank armkrank kolu, anadingil kolu
crankyacayip, tuhaf, garip, sinirli, huysuz, aksi, (alet/vb.) laçka, gevşek, bozuk
crannyçatlak, gedik, yarık
crapbok, zırva, saçmalık, boktan laf, ıvır zıvır döküntü, bok
crapsiki zarla oynanan kumar, barbut
crapulenceiçkiye aşırı düşkünlük
crash(araba/vb.) gürültüyle çarpmak, çarptırmak, düşmek, düşürmek, iflas etmek, top atmak, paldır küldür gitmek/hareket etmek, çatırtı, gürültü, (uçak/otomobil/vb.) kaza, batkı, iflas, acele, ivedi, hızlı, hızlandırılmış
crash about one's earsdünya başına yıkılmak
crash dive(denizaltı) birden dalma
crash helmetkask, koruyucu başlık
crash landingmecburi iniş
crash-landmecburi iniş yapmak
crassaptal, aptalca, kaba, duygusuz, (aptallık/vb.) büyük, tam, aşırı derecede
cratekafesli sandık, kasa, külüstür araba/uçak
craterkrater, yanardağ ağzı, çukur
craveçok istemek, -e can atmak, için deli olmak
crawkursak, hayvan midesi
crawlemeklemek, sürünmek, ağır ağır yürümek/ilerlemek, (böcek/vb.ile) dolu olmak, kaynamak, tüyleri ürpermek, karıncalanmak, yaltaklanmak, yağlamak, dalkavukluk etmek, yağ çekmek, krol yüzme, çok yavaş hareket, ağır gidiş
crawlertırtıl zincirli makine
crayfishkerevit, kerevides
crayonrenkli kalem, boyalı kalem
crazeçılgına çevirmek, çıldırtmak, deli etmek, çok heyecanlandırmak, geçici akım, moda, çılgınlık, düşkünlük, hayranlık
crazinessdelilik, çılgınlık, kaçıklık, cinnet
crazydeli,çılgın,kuduruk,olanaksız,aptalca,saçma,çılgınca,kuluduk,aptal,salak,(about ile) hayran,tutkun,hasta,deli
creaky(kapı/vb.) gıcırtılı, gıcırdayan
creamkaymak, krema, krem, merhem, bir şeyin en iyi bölümü, kaymak, krem rengi, (sütün) kaymağını almak, (off ile) (en iyileri) seçmek, ayıklamak
cream of tartarkrem tartar
cream of the cropkaymak tabaka, en iyisi
creamerekramöz, krema makinesi
creamerysüthane, kaymakçı dükkanı
creamykrem gibi, yumuşak, kaygan, kremalı, krema içeren, kaymaklı
creaseburuşukluk, kırışıklık, kat, pli, buruşmak, kırışmak, buruşturmak, kırıştırmak
createyaratmak,-e yol açmak,neden olmak,oluşturmak,atamak
create a stinkkıyameti koparmak
create jobsistihdam olanağı oluşturmak
creationyaratma, yaradılış, acun, evren, kreasyon
creative poweryaratıcı güç
crechekreş, bebekevi, yuva
credenceinanma, güven, doğru kabul etme
credentialsgüven belgesi, itimatname
credibilitygüvenilirlik, inanılırlık
credibleinanılır, güvenilir
creditinanç,güven,sadakat,övgü,onur,şereflendirme,kredi,saygınlık,itibar,onur kaynağı,veresiye,nisiye,inanmak,güvenmek,itibar etmek,para yatırmak
credit accountkredi hesabı, açık hesap
credit advicealacak dekontu
credit agencykredi kurumu
credit agentsigorta acentesi
credit agreementkredi anlaşması
credit applicationkredi başvurusu
credit balancealacak bakıyesi
credit bankkredi bankası, ticaret bankası
credit controlkredi kontrolü
credit departmentkredi servisi
credit interestkredi faizi
credit marketkredi piyasası
credit moneybanka kredisi
credit periodkredi dönemi
credit ratingkredi değerliliği
credit standingkredi yağdayı, mali itibar
credit systemkredi jüyesi
credit targetkredi hedefi
credit termskredi şartları
creditableşerefli, övgüye değer
creditingkredi verme, alacaklandırma
creditorkredi veren, alacaklı
creditor's ledgeralacaklılar defteri
credits and titlesjenerik
creditworthinesskredi almaya layık olma
credulitysaflık, her şeye inanma
credulousherşeye inanan, saf
creekçay, ırmak kolu, dere
creelcağlık, çözgü sehpası, balık sepeti
creepsürünmek, sürünerek ilerlemek, sessizce sokulmak, (sarmaşık/vb.) sarılmak, sarılarak büyümek, ürpermek, tüyleri ürpermek, dalkavuk, yağcı, gıcık, kıl
creepageakış, sızıntı, dağılma
creepersürüngen bitki, sarmaşık
creepingsürünen, tırmanarak büyüyen
creeping stemsürüngen gövde
creeps(the ile) ürperti, korku
crematoriumölülerin yakıldığı yer, krematoryum
crenellationmazgallı siper
creolehem Avrupa hem de Afrika soyundan gelen (kişi), bu kişilerin konuştuğu (dil)
creosotekatran ruhu, kreozot
crepe Georgettekrepjorjet
crepe rubberkrepsol, krep lastik
crescenthilâl, ayça, yeniay
crescent wrenchayarlı anahtar
crestibik, taç, tepe, doruk
crestfallenüzgün, mutsuz, kırgın, yılgın
cresylic acidkresilik asit
cretaceoustebeşirli, kireçli, tebeşir dönemi
cretinsalak, aptal, geri zekâlı, kreten
crevasse(buz/vb.'de) derin yarık
crevice(kaya/vb.'de) çatlak, yarık
crewtayfa, mürettebat, ekip
cribçocuk karyolası, hayvan yemliği, kopya çekmek
cribbagebir çeşit iskambil oyunu
cribriformkalbur gibi, delik deşik
cribworkkafes çatkı, çerçeve çatkı
crickboyun tutulması, kasılma
cricketcırcırböceği,cırcırama,kriket
cricoidhalka şeklinde, gırtlak kıkırdağı
criermübaşir, ağlayan kimse, tellal
crimesuç, aptallık, mantıksızlık, mantıksızca hareket
crime against humanityinsanlık suçu
crime reportersakçı muhabiri
crime writercinayet romanları yazarı
criminalsuçla ilgili, cezalı, çok kötü, suçlu
criminal assaultırza tecavüz
criminal contemptmahkemeye hakaret
criminal conversationzina
criminal courtceza mahkemesi
criminal discretioncezai ehliyet
criminal liabilitycezai sorumluluk
criminal medicineadli tıp
criminal recordsabıka kaydı
criminologysuçbilim, kriminoloji
crimpkıvrım, kıvırmak, dalgalandırmak, asker toplamak
cringekorkudan sinmek, büzülmek, (birinin önünde) iki büklüm olmak
cringleradansa, halat matafyonu
crinkleburuşturmak, kırıştırmak, katlamak, buruşmak, kırışmak
cripplesakat, topal, kötürüm, sakatlamak, baltalamak, bozmak, engellemek
crippledsakat, topal, kötürüm, arızalı
crispgevrek, körpe, taze, yeni, gıcır gıcır, çabuk, tez, hızlı, (hava) soğuk, cips
crispationbüklüm, buruşukluk
crispygevrek, körpe, taze
cristateibikli, tepelikli, sorguçlu
criticeleştirmen, eleştiren kimse
criticalkusur bulan, eleştiren, eleştiri niteliğinde, eleştirel, tehlikeli, ciddi, kritik
critical anglekritik açı, dönüşül açı
critical pointkritik çekit
critical rangekritik bölge
critical temperaturekritik sıcaklık
critical voltagekritik gerilim
criticismeleştiri, kritik, kusur bulma, olumsuz eleştiri
criticizekusur bulmak, eleştirmek
critiqueeleştiri yazısı, kritik
croakkurbağa sesi çıkartmak, vraklamak, çatlak sesle konuşmak/söylemek, nalları dikmek, kurbağa sesi, vırak, hırıltı
crochettığ işi, tığ işi yapmak, tığ ile örmek
crochet hookdantel tığı, tığ
crockçanak, çömlek, toprak kap, külüstür araba, hurda, moruk, işi bitmiş adam, yaşlı at
crocodile tearssahte gözyaşları, sahte üzüntü
crofterküçük toprak sahibi
crookkanca, sopa, değnek, hırsız, dolandırıcı, kıvırmak, bükmek, kıvrılmak, bükülmek
crookedeğri, yamuk, namussuz
croonyumuşak sesle (şarkı) söylemek
cropekin, ürün, mahsul, yığın, türküm, küme, topluluk, kısa kesilmiş saç, kursak, (hayvan) otlamak, yemek, (saç/kuyruk) kesmek, kırpmak, ekmek, ürün vermek
crop failurebereketsiz ürün
crop insuranceürün sigortası
crop rotationürün rotasyonu
crop upbirden meydana çıkmak
cropperkırkma aleti, ürün veren bitki
croquetkrikete benzer bir açık hava oyunu, kroket
crossçarpı/artı işareti,çarmıh,üzüntü,gam,elem,çapraz,köndelen,geçmek,öbür tarafına geçmek,kesişmek,(kol/bacak) kavuşturmak,üst üste atmak,karşı koymak,engellemek,melezlemek,kızgın,sinirli,ters,aksi,huysuz
cross actionkarşılıklı dava
cross country racekır koşusu
cross offüstünü çizip çıkarmak
cross one's fingersiyi şans dilemek
cross one's legsayak ayak üstüne atmak
cross one's mindaklından geçmek
cross sectionkesit, enine kesit, profil
cross someone's palmbahşiş vermek
cross the't' and dot the'i'skılı kırk yapmak
cross-countrykırlar boyunca, kırlarda
cross-country racekırkoşusu
cross-examineçaprazlama sorguya çekmek, ahret suali sormak
cross-fertilizationçaprazlama dölleme
cross-fertilizeçaprazlama yöntemiyle döllemek
cross-leggedbacak bacak üstüne atmış, bacak bacak üstüne atmış
cross-pollinationçapraz tozlaşma, çapraz tozlaşma
cross-purposesfarklı ve zıt amaçlar, yanlış anlama
cross-referokuru başka bir yere göndermek
crossbraceçapraz gergi çubuğu, çapraz bağlantı
crossbracingçapraz bağlantı
crossbreedmelez, melezlemek
crosscheck(bir işlemin/yanıtın/vb.) sonucunu başka kaynaklardan ikinci kez kontrol etmek, sağlamasını yapmak
crosscutenine kesiş, enine kesim, enine kesmek
crosscut sawçapraz testere
crossed chequeçizgili çek
crossheadpiston kafası, kroshed
crossingdeniz yolculuğu, (iki yolun/nehrin/vb.) birleştiği yer, geçit, geçiş yeri, geçiş
crossovergeçit, köprü, üst geçit
crossroadyan yol, çapraz yol
crossroadsbirkaç yolun kesiştiği yer, dönüm çekidi
crosstalkdiyafoni, karışma
crosstreekurcata, kurceta
crosswiseçapraz, çaprazlama, ters, çapraz
crossword puzzleçapraz bulmaca
crotchkasık, pantalon ağı, apışlık, dalın ağaç gövdesinden ayrıldığı yer, çatak
crotchetçeyrek nota, garip, saçma düşünce
crotchety(yaşlı) huysuz, aksi, dırdırcı
crowkarga, (horoz) ötmek, böbürlenmek, hava atmak, horoz ötüşü
crow one's head offkoltukları kabarmak
crow's-footgöz kenarındaki kırışıklar
crowbardemir kol, manivela, levye
crowdtoplanmak, doluşmak, kalabalık oluşturmak, (bir alan) doldurmak, tıkıştırmak, sıkıştırmak, kalabalık, belirli bir toplumsal türküm, topluluk, yığın
crowd outsıkıştırarak çıkarmak
crowdedkalabalık, tıkış tıkış, dopdolu
crowded professionçok rağbet gören meslek
crowfootkazayağı, düğünçiçeği, boyunduruk
crowntaç giydirmek, bir şeyin tepesini/üsütünü kaplamak, tamamlamak, tamam etmek, kafasına vurmak, (diş) kaplamak, tac, çiçeklerden yapılmış tac, krallık, kraliyet iktidarı, tepe, üst kısım, penny değerinde madeni para, şampiyonluk, mükemmellik, kusursuzluk
crown jewelshükümdarlığa ait mücevherler
crown landkrala ait toprak
crowningen son, en yüksek
crowning achievementparlak başarı
crucialçok önemli, kesin, son
crucible steelpot çeliği, pota döküm çeliği
crucifyçarmıha gererek öldürmek, çarmıha germek
crudeham, işlenmemiş, kaba, inceliksiz, iyi yapılmamış, baştan savma, kaba saba
crude oilham petrol, yeryağı
crude petroleumpetrol, ham petrol
crudenesskabalık, çiğlik, hamlık
cruelacımasız, zalim, gaddar, çok acı, dayanılmaz
crueltyacımasızlık, gaddarlık, zulüm
cruetbaharatlık, baharat kutusu
cruisegemiyle gezmek, deniz gezisi yapmak, (otomobil/uçak/vb.) ortalama bir hızla gitmek, karı peşinde dolaşmak, eline alıp dolaşmak, deniz gezisi, tekne gezintisi
cruiserbir ya da iki kamaralı büyük motor, kotra, kruvazör
crumbekmek kırıntısı, kırıntı, kırıntı, çok az miktar, (Aİ) ciğeri beş para etmez adam
crumbledövmek,hurda hurda doğramak,ovalamak,ezilip büzülmek,ezmek,ovulmak,hurdalamak,çok küçük parçalara ayırmak,ufalamak,ufalanmak,harap olmak
crummypis, köhne, bakımsız, ikinci kalite, ucuz
crumpethamburger ekmeği, kafa, seksi karı
crumpleburuşturmak, kırıştırmak, buruşmak, kırışmak
crunchçatır çutur yemek, çatırdamak, çatırdatmak, çatırtı, çuturtu, zor an, karar anı, dönüm çekidi
crushezmek, sıkıştırarak ezmek, izdiham oluşturmak, sıkışıp tepişmek, izdiham, kalabalık, sıkma meyve suyu, abayı yakma, aptalca aşk
crusherkırma makinesi, konkasör, kırıcı
crustkabuk, ekmek kabuğu, tabaka, kabuk
crust of the earthyerkabuğu
crustykabuklu, gevrek, ters, huysuz, aksi
crutchkoltuk değneği, kasık, pantolon ağı, apışlık
cruxsorunun merkezi/en önemli çekidi
cryağlamak, bağırmak, haykırmak, bağırarak istemek/çağırmak, feryat etmek, (kuş/vb.) ötmek, çığlık, feryat, haykırma, bağırma, yüksek ses, seslenme, ağlama, (hayvan ve kuş) ses
cry for the moonolmayacak şey istemek
cry offsözünden dönmek, caymak, su koyuvermek
cry one's eyes outhüngür hüngür ağlamak
cry one's heart outhüngür hüngür ağlamak
cry outhaykırmak, şikâyet etmek
cry out againstkarşı gelmek
cry out forşiddetle gereksinim duymak
cry over spilt milkboşuna üzülmek
cry quitsyeter demek, dur demek
cry wolfkurt masalı okumak
cryo(önek) soğuk, buz, krio
cryogensoğutucu kimyasal madde
cryogenicskriyojeni, soğukbilim
cryolitekriyolit, soğuktaş
cryoscopykriyoskopi, donargözleyim
crypticgizli, kapalı, örtük
crypto(önek) gizli, kapalı, açık olmıyan
cryptogamçiçeksiz bitki, kriptogam
crystalkristal, kırılca, billur
crystal latticekristal kafesi
crystal structurekristal yapısı
crystal sugarkristal şeker
crystal symmetrykristal simetrisi
crystalline rockbilluri kayaç, kırılcal kayaç
crystalline structurekristal yapı
crystallizationkristalleşme, kristalleştirme, billurlaşma
crystallizebillurlaşmak, billurlaştırmak, belirginleşmek, belirginleştirmek
crystallizerkristalizatör, mayşe kazanı
crystallographickristalografik
crystallographykristalografi
cubyavru ayı/aslan/kaplan/tilki, yavrukurt, izci, acemi, toy
cub reporteracemi gazeteci
cubeküp, (neyise) küp biçiminde kesmek, doğramak, bir sayının küpünü almak
cubicküp biçiminde, kübik
cubic centimetresantimetre küp
cubic equationüçüncü derecede denklem
cubicalküp şeklinde, kübik, dört köşeli
cubicleküçük oda, kabin, odacık
cubitgez, kol boyu, arşın
cuckooguguk kuşu, deli, çılgın, kaçık, salak
cucullatekülahlı, başlıklı
cuddlesarılmak, kucaklamak, kucaklaşmak, kucaklama, sarılma
cuddle upbirbirine sokulmak
cuddlyinsanın sarılası gelen
cuddyküçük kamara, küçük kamara veya kiler
cudgel one's brainskafa patlatmak
cuebaşlama işareti, işaret, ipucu, işaret, bilardo sopası, isteka
cuffkolluk,manşet,yen,paltar kolunun katlanmış hissesi,katlanmış pantolon paçası,tokat,tokat atmak
cuisineyemek pişirme yöntemi, aşçılık, mutfak
cul-de-sacçıkmaz sokak, çıkmaz
culinaryyemek pişirmeyle ilgili, mutfakla ilgili
culliçinden en iyileri seçip ayırmak, seçip almak, güçsüz/hasta hayvanları seçip öldürmek
culminate(in ile) doruğuna yükselmek, sonuçlanmak
culminationdoruk, zirve, bitme, sonuçlanma, son
culpablesuçlanmayı hakeden
cultmezhep, tapınma, merak, rağbet, moda
cultivableişlenebilir, ekilip biçilebilir
cultivatetoprağı işlemek, ekip biçmek, yetiştirmek, dostluğunu kazanmaya/ilerletmeye çalışmak
cultivate a friendshipdostluk kazanmaya çalışmak
cultivatedkültürlü, terbiyeli, görgülü, işlenmiş, ekili
cultivated landişlenmiş arazi
cultivated plantkültür bitkisi, yetiştirim bitkisi
cultivationtoprağı işleme
cultivatorkültivatör, çiftçi
culturalkültürel, ekinsel
cultural anthropologykültürel antropoloji
cultural committeekültür heyeti
cultural ecologykültürel ekoloji
cultural heritagekültürel miras
cultural languagekültür dili, uygarlık dili
cultural missionkültür heyeti
cultural valuekültürel değer
culturekültür, ekin, yetiştirme, kültür
culvertark, arna, suyolu, menfez
cumberyük olmak, sıkıntı vermek, engel olmak
cumbersomebiçimsiz, hantal, kullanışsız, taşıması zor
cumulative dividendbirikmiş kâr
cumulonimbuskümülonimbüs, boranbulut
cumulostratuskümülostratüs
cumuluskümülüs, kümebulut
cuneiform scriptçivi yazısı
cunnilingusferce dil vurma
cuntam, amcık, amcık herif, itoğlu it, puşt, saloz
cupfincan, kupa, (ellerini/vb.) yuvarlak bir şey tutar gibi yapmak
cupelküçük pota, potada arıtmak
cupfulfincan dolusu, kadeh dolusu
cupolaküçük kubbe, kümbet, döküm ocağı
cupola furnacekupol fırını, döküm ocağı
cupreousbakırla ilgili, bakırlı
cupriciki değerlikli bakırdan oluşmuş
cuprous sulphidebakır sülfür
cursokak köpeği, adi köpek, korkak/adi herif, aşağılık köpek
curableiyileştirilebilir, tedavi edilebilir
curareok zehiri, kürar bitkisi
curativeiyileştirici, sağaltıcı, şifa verici
curatorsanat galerisi/müze/kütüphane müdürü
curbeğleç, engel, zaptetme, kontrol, kaldırım kenarı, tutmak, engellemek, dizginlemek
curbstonekaldırım kenar taşı, bordür taşı
curdle(süt) kesilmek, kesmek
cure(hastayı) iyileştirmek, sağaltmak, tedavi etmek, (kötü bir durumu) iyileştirmek, iyi duruma getirmek, düzeltmek, tuzlamak, tütsülemek, sağaltım, tedavi, ilaç, çare, iyileşme, iyi olma, şifa
cured codfüme morina, tütsülenmiş morina
curfewsokağa çıkma yasağı
curieküri, radyoaktivite birimi
curingeti tuzlama, vulkanizasyon
curionadir ve değerli eşya, antika
curiositybilseme, merak, garip, tuhaf şey
curiousmeraklı, bilmek isteyen, meraklı, her şeye burnunu sokan, herkesin işine karışan, garip, acayip, tuhaf
curl(saç) kıvırmak, kıvrılmak, bükülmek, kıvrılarak/dönerek hareket etmek, büklüm, kıvrım, bukle, helezon, sarmal biçimde herhangi bir şey
curl one's lipdudak bükmek
curl sb's hairbirinin tüylerini diken diken etmek
curlykıvırcık, cingelek, kıvrımlı
curly-topcingelek baş hastalığı
curmudgeonhuysuz adam, cimri kimse
currantkaragat,kuşüzümü,frenküzümü
currencygeçerlilik, revaç, para
currency accountdöviz hesabı
currency in circulationdolaşımdaki para
currency indexeddövize endeksli
currency inflationpara enflasyonu
currency issuedemisyon hacmi
currency reformpara reformu
currency systempara jüyesi
currency tradedöviz ticareti
currentşimdiki, bugünkü, güncel, yaygın, geçer, geçerli, genel, cari, genel, yaygın
current accountcari hesap
current capitaldöner sermaye
current densityakım yoğunluğu
current efficiencyakım verimi
current eventsgüncel olaylar, aktüalite
current exchange ratecari kur, gerçek kur
current expenditurecari masraf, cari harcama
current expensesgünlük masraflar
current liabilitycari borç, kısa vadeli borç
current operationscari işlemler
current paymentscari ödemeler
currentlyhalen, şu anda, şu tapta, devamlı olarak
curriculummüfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak
currishit gibi, terbiyesiz, kaba, huysuz
curry(içinde et/yumurta/balık/vb.bulunan) acılı bir Hint yemeği
curry favor withgözüne girmeye çalışmak
curry favour withyaltaklanmak, yaranmak
currycombkaşağı, kaşağılamak
curselanet, ilenç, lanetleme, küfür, ilenmek, lanet etmek, lanetlemek, beddua etmek, küfür etmek
cursoryacele, üstünkörü, gelişigüzel, baştansavma
curt(söz) kısa, sert, kısa ve sert konuşan
curtailkısa kesmek, kısmak, azaltmak
curtail stepbirinci basamak
curtailmentkısma, azaltma, kısaltma
curtainperde, tiyatro perdesi
curtain antennaperde sırgavıl
curtain raiserbağdarlamanın ilk kısmı
curtain ringperde halkası
curtain rodperde rayı, korniş
curtsy(kadınların yaptığı) reverans, reverans yapmak
curvaceousbiçimli, çok kavisli
curvatureeğrilik derecesi, eğim derecesi, eğrilik
curveeğmek, eğilmek, eğri, kavis, dönemeç, eğmeç
curvilineareğrili, eğrisel
cushionminder, yastık, (bilardo) bant, kenar, rahatlatmak
cushioningtamponlama, yastıkla besleme
cuspidatedilimli, ucu eğri ve sivri
cussherif, küfür, küfretmek, lanetlemek
cussednessterslik, inatçılık
custodian(kütüphane/müze/vb.) sorumlu, yönetici kimse
custodianshipmuhafaza hizmeti sağlama
custodygözetim bakım,nezaret,gözaltı,muhafaza,himayedarlık,hapis
customgelenek, görenek, töre, alışkanlık, adet, huy, müşteri
custom uniongümrük anlaşması
customarilyalışıldığı gibi, teamüle göre
customarygeleneksel, alışılmış
customer countryalıcı ülke
customer-orientedmüşteriye yönelik
customer's accountmüşteri hesabı
customizemüşteriye uydurmak, müşteriye uyarlamak
customsgümrük vergisi, gümrük
customs agentgümrük komisyoncusu
customs and traditionsörf ve âdetler
customs areagümrük bölgesi
customs barriersgümrük duvarları
customs brokergümrük komisyoncusu
customs declarationgümrük beyannamesi
customs dutygümrük resmi, gümrük vergisi
customs entrygümrük girişi
customs examinergümrük kontrolörü
customs formalitiesgümrük işlemleri
customs freegümrüksüz, gümrükten muaf
customs housegümrük idaresi, gümrük dairesi, gümrük
customs house reportgümrük beyanı
customs inspectiongümrük kontrolü, gümrük muayenesi
customs of arrivalvarış gümrüğü
customs officergümrük memuru
customs receiptgümrük makbuzu
customs revenuegümrük geliri
customs tariffgümrük tarifesi
customs territorygümrük bölgesi
customs uniongümrük birliği
customs wallgümrük duvarı
customs wallsgümrük duvarları
cutkesmek, dilimlemek, kesilmek, dilimlenmek, açmak, çıkartmak, atmak, kısaltmak, kısmak, azaltmak, seyrekleştirmek, incitmek, kırmak, üzmek, asmak, kırmak, sapmak, aniden dönmek, yön değiştirmek, (plak) doldurmak, kesik, yarık, yara, dilim, parça, kısıntı, kesinti, azaltma, indirim, kesme, pay
cut a big swathcaka satmak
cut a wide swathcaka satmak
cut acrosskestirmeden gitmek, sınırlarını aşmak
cut adriftakıntıya bırakmak, serbest bırakmak
cut and driediç karartıcı
cut backbudamak, kesinti yapmak, kısmak, azaltmak
cut cornerskestirmeden gitmek, kısa yoldan gitmek
cut downdevirmek, azaltmak, kısmak, kısaltmak, biçmek
cut down onindirmek, azaltmak, kısmak
cut inmüdahale etmek, lafa girmek
cut intoazaltmak, kısaltmak, söze karışmak
cut into small piecesküçük parçalara bölmek,hurdalamak
cut loosebaskıdan kurtulmak
cut no iceönemli olmamak, sökmemek, etkisiz kalmak
cut offkesmek, bağlantısını kesmek, izole etmek
cut one's cablesbağları koparmak
cut one's coat according to one's clothayağını yorganına göre uzatmak
cut one's eyeteeth onsaçını sakalını ağartmak
cut one's own throatbindiği dalı kesmek
cut one's wisdom tootholgunlaşmak
cut oneself adriftolayların gidişine kapılmak
cut outkesmek, kesip çıkarmak, stop etmek, durmak
cut out for sthbir şey için biçilmiş kaftan, uygun
cut out the dead woodıskartaya çıkarmak
cut sb deadbiriyle selamı sabahı kesmek
cut sb down to sizeyüzünü yere getirmek
cut sb off with a shillingbirini mirastan yoksun etmek
cut sb to the quickkalbini kırmak, derinden yaralamak
cut shortkısa kesmek, uzatmamak
cut stoneyontma taş, yapıtaşı
cut the cacklekapa çeneni, kes
cut the Gordian knotdüğümü çözmek, sorunu çözmek
cut the ground from under sb's feetayağının altına karpuz kabuğu koymak
cut the painteryuvadan ayrılmak, ilişkiyi kesmek
cut to the boneiyice kısmak, azaltmak
cut updoğramak, yıkmak, mahvetmek, acı çektirmek
cut-priceucuz, indirimli, tenzilatlı
cut-price shopucuzcu dükkân
cut-rateucuz, piyasanın altında
cuticletırnakların çevresindeki ölü deri, üst deri
cutlasspala, kıvrık uçlu kısa kılıç
cutleryçatal-bıçak-kaşık, sofra takımı
cutoffkesici düzenek, anahtar, sürgü, kestirme yol
cutoff pointsona eriş çekidi
cutoff statementara bilanço
cutoutkesici, disjonktür, enterüptör
cutthroatkatil, cani, tefeci
cutthroat competitionkıyasıya rekabet
cuttingkupür, kesik, dal çeliği, budanmış parça, geçit, yarık, tünel, acı, kırıcı, kalp kırıcı, incitici, (rüzgâr) soğuk, kesici, içe işleyen
cuttlekatlamak, paftalamak, istiflemek
cutwatertalimar, kayak tığı
cyberneticiansibernetikçi, güdümbilimci
cyberneticssibernetik, güdümbilim
cyclamensiklamen, tavşankulağı
cycledevir, tur, dönüş, bisiklet, motosiklet, bisiklet sürmek
cyclic compoundhalkalı bileşik
cyclicaldevirli, periyodik, konjonktürel, dairesel
cyclohexylaminesiklohekzilamin
cycloidsikloit, yuvarlanma eğrisi
cycloidalçevrimsi, dairevi
cyclometersiklometre, mesafe saati
cyclopedicgeniş (bilgi/malumat)
cycloramasiklorama, sayklorama, gök perdesi
cylinder boresilindir iççapı
cylinder cocksilindir musluğu
cylindricalsilindirik, yuvgusal
cylindroidsilindiroit, yuvaksı
cymatepe silmesi, çerçeve başlığı, pervaz
cynicinsanların her davranışında mutlaka bir çıkar bulunduğuna inanan kimse, iyiliğe inanmayan kimse, alaycı, sinik, kinik
cynicalsinik, iyiliğe inanmayan
CyprianKıbrıslı kimse, şehvetli, çapkın
cystitissistit, mesane iltihabı, idrar zorluğu
cytokinesishücre bölünmesi
cytologicsitolojik, gözebilimsel
cytologistsitolog, gözebilimci
cytologysitoloji, hücre bilimi, gözebilim
CzechÇek, Çekçe, Çek, Çekçe
Czech republicÇek cumhuriyeti
CzechoslovakiaÇekoslovakya