I beg your pardonaffedersiniz, efendim!
I betbahse girerim ki, eminim ki
I fearkorkarım, korkarım ki
I hope soumarım öyle olur
I should likeistiyorum, isterim
I should thinksanırım, herhalde
I'm afraidkorkarım (ki), maalesef
I'm easybence sakıncası yok, uyar
I'm much obliged to youSize minnettarım
iambiciki heceli vezin türü
Iberianispanya ve Portekizle ilgili
ibidemönceden sözü edilen yerde
icebuz, dondurma, dondurmak, buzla soğutmak, buzla kaplamak, (kek/vb.) üzerini şekerle kaplamak
ice creamdondurma,buzkaymak
ice housebuzhane, buz deposu
ice machinebuz yapma makinası
ice packbuz torbası, buz kesesi, buz birikintisi
ice plantbuzhane, buz fabrikası
ice pointdonma çekidi, buzlanma çekidi
ice-freebuz tutmaz, buzsuz
icecapbuzul, buz örtüsü, buz tabakası
Iceland sparizlanda necefi
Icelandicizlandaya ait, izlanda dili
icemanbuz satıcısı, dondurmacı
ichneumonfiravunfaresi, yer köpeği
ichthyologistbalıkbilimci
ichthyophagousbalık yiyen
iciclesaçak buzu, buz salkımı
icilysoğuk bir şekilde, soğuk bir tavırla
icing leveldonma seviyesi
IconiumKonya'nın eski ismi
icyçok soğuk, buz gibi, buzlu
ideadüşünce, fikir, tasarı, plan, öneri, kanı, görüş, kanaat
idealideal, mükemmel, kusursuz, yetkin örnek, ideal, ülkü, ideal
ideal capacityideal kapasite
ideal crystalideal kristal
ideal elasticityideal esneklik
ideal solutionideal çözelti
ideal standardideal standart
idealismidealizm, ülkücülük
idealizemükemmel olarak görmek
ideatetasavvur etmek, tasarlamak
idee fixesabit fikir, saplantı
idempotentidempotent, eşgüçlü
identical(with/to ile) benzer, benzeş, bendeş, okşar, okşaş, hemen hemen aynı, aynı
identical twinstek yumurta ikizleri
identicallyözdeş olarak, benzer biçimde, aynı şekilde
identificationtanıma, kimlik saptaması, teşhis, kimlik, hüviyet
identification cardkimlik kartı
identification divisiontanıtım bölümü
identification signaltanıtma sinyali
identifierbelirleyici, kimlikleyici
identifytanımak, kimliğini saptamak, teşhis etmek, fark gözetmemek, aynı saymak, bir tutmak
identify withile bir ilişkisi olduğunu düşünmek, -e bağlamak
identitybenzerlik, özdeşlik, kimlik
identity cardkimlik kartı, kimlik cüzdanı
identity unitözdeşlik birimi
ideographicçizimlerle gösteren, kavramsal
ideographic writingkavramsal yazı, düşün yazı
ideologizeideoloji haline getirmek
ideologyideoloji, düşünyapı, verimsiz düşünce
idiomaticdeyimsel, deyimlerle dolu
idiopathyalerjik hastalık
idiosyncrasykişisel özellik
idiotaptal, salak, ahmak, doğuştan geri zekâlı kimse
idleişsiz, aylak, tembel, yararsız, sonuçsuz, boş, zaman öldürmek, (motor/vb.) yavaş çalışmak, yavaş gitmek
idle away timezaman öldürmek
idle capitalatıl sermaye, işlemiyen sermaye
idle moneyatıl para, işlemeyen para
idle positionrölanti yağdayı, boşta durum
idle runningavara çalışma, boşta çalışma
idlenessişsizlik, tembellik
idlerara tekerleği, avara çark, avara kasnak
idler pulleyavara kasnağı
idlingavaraya alma, boşa alma, boşta çalışma
idling adjustmentrölanti ayarı
idling noiserölanti gürültüsü
idling speedrölanti devri, rölanti hızı
idlytembelce, aylakça, (motor/vb.) boşta
idolput, tapıncak, çok sevilen kimse/şey
idolatressputperest kadın
idolatrousçok seven, puta tapan
idolatryputa tapma, putperestlik
idolizeputlaştırmak, tapmak
idyllicsaf ve sevimli, samimi, zarif
ifeğer, ise, -e rağmen, -sa bile, acaba, -mı, şart
if and onlyancak ve ancak
if he hasn't done it again!Hay Allah yine aynı şeyi yaptı
If I only knew!Keşke bilseydim
if I were yousenin yerinde olsam
if notaksi takdirde, değilse, olmazsa
if the worst comes to the worsten kötü aksilik çıksa
If you don't mindsizce bir sakıncası yoksa
igneous rockkor kayaç, püskürük kaya
ignitetutuşmak, tutuşturmak
igniterateşleyici, tutuşturucu, yemleme barutu
ignitiontutuşma, tutuşturma, ateşleme, kontak
ignition chargetutuşturma payı, ateşleme payı
ignition circuitateşleme devresi
ignition coilateşleme bobini, indüksiyon bobini
ignition controlateşleme kontrolü
ignition delayateşleme gecikmesi
ignition failureateş almama, çalışmama
ignition keyateşleme anahtarı, kontak anahtarı
ignition lockateşleme kilidi
ignition plugateşleme bujisi
ignition pointateşleme çekidi
ignition sparkateşleme kıvılcımı
ignition switchateşleme anahtarı, kontak anahtarı
ignition systemateşleme jüyesi
ignition temperatureateşleme sıcaklığı
ignition timingateşleme ayarı, avans değişimi, öndeleme değişimi
ignition troubleateşleme arızası
ignition tubetutuşturma deney tübü, ateşleme borusu
ignition voltageateşleme gerilimi
ignoblealçak, rezil, onursuz, şerefsiz, ayıp, yüz kızartıcı
ignominiousrezil, aşağılık, yüz kızartıcı
ignominyalçaklık, rezalet, kepazelik, alçakça davranış
ignoramuscahil, cahil kimse
ignorancebilgisizlik, cahillik, cehalet
ignorantbilisiz, bilgisiz, cahil, görgüsüz, kaba, inceliksiz
ignorealdırmamak, önem vermemek, bilmemezlikten gelmek, görmemezlikten gelmek
ikebanaJapon çiçek düzenleme sanatı
ileumkıvrımbağırsak, kıvrık bağırsak
iliackıvrımbağırsağa ait,kalça sümüğüne ait
illhasta, kötü, fena, zararlı, kötü biçimde, acımasızca, hoş olmayan bir biçimde, anca, güçlükle, ucu ucuna, kötü şey, kötülük
ill at easediken üstünde, huzursuz
ill willnefret, kin, kötü niyet, garaz, düşmanlık
ill-adviseddüşüncesiz, akılsız, mantıksız, ihtiyatsız
ill-bredterbiyesiz, görgüsüz, kaba
ill-disposedkötü huylu, tertipsiz
ill-fatedşanssız, talihsiz, uğursuz, bedbaht
ill-gottenyolsuz biçimde kazanılmış
ill-gotten gainshak edilmemiş kazanç
ill-humoredfena huylu, aksi
ill-judgeddüşüncesiz, tedbirsiz
ill-manneredkaba, saygısız, terbiyesiz
ill-naturedhuysuz, ters, kaba, serkeş, aksi, sert
ill-starredbahtı kara, talihsiz
ill-timedvakitsiz, yersiz, münasebetsiz, aksi
ill-treatkötü davranmak, hırpalamak
ill-usekötü muamele etmek, kötü davranmak
illationsonuç çıkarma, anlam çıkarma
illativekapalı bir yere girme, giriş yağdayı
illegal interesttefeci faizi
illegal strikekanunsuz grev
illegalityyasadışılık, yolsuzluk
illegitimacyyasaya aykırılık, piçlik
illegitimateyasalara aykırı, kurallara aykırı, yolsuz, (uşak) evlilik dışı doğmuş, gayri meşru
illiberaldar kafalı, bağnaz, kültürsüz, kaba, hasis
illicityasaya aykırı, yasadışı, yasak
illimitablehudutsuz, sonsuz
illiquiditylikidite azlığı
illiteracycahillik, cehalet, okuma yazma bilmeme
illiterateokuma yazma bilmeyen
illnesshastalık, sayrılık
illogicalmantığa aykırı, mantıksız
illuminateaydınlatmak, ışıklandırmak
illuminating mirroraydınlatma aynası
illuminationaydınlatma, ışıklandırma
illusionaldatıcı görünüş,yanlış görüş,yanılsama,düş,serap,ılgım,kuruntu,hayal
illusionaryaldatıcı, yanıltıcı
illusionistillüzyonist, gözbağcı
illusivealdatıcı, asılsız
illusoryaldatıcı, asılsız, gerçek olmayan
illustrate(kitap/sözlük/vb.) resimlemek, resimler koymak, örneklerle açıklamak/göstermek
illustrative(anlamını) açıklayıcı, aydınlatıcı
illustrator(kitap/dergi/vb.'de) ressam
imagetasvir,hayal,görüntü,suret,akis,izlenim,imaj,remiz,şekil,numune,kopya,eş,aynı,put,heykel
image attenuationgörüntü zayıflaması
image convertergörüntü değiştirici
image distortiongörüntü bozulması
image drop-outresim kesilmesi
imaginabledüşünülebilen, akla gelen, düşlenebilen
imaginalyetişkin bir böcekle ilgili
imaginaryaslı olmayan,hayali,farazdaki,rüyadaki,gerçek olmayan,esassız,uydurma,yalan,mevhum
imaginary axissanal eksen
imaginary numbersanal sayı
imaginationtahayyül,düş gücü,hayal gücü,tasavvur,düş,hayal önümü,uydurma,yalan,kuruntu
imaginativehayal gücü kuvvetli,fıtrî tahayyüle malik olan,tasavvurlu
imaginehayale getirmek,hayaline getirmek,hayal etmek,tasavvur etmek,farzetmek,zannetmek,sanmak,fikirleşmek,düşünmek,başa düşmek,anlamak,sezmek,ihtimal etmek,tahmin etmek
imbalancedengesizlik, oransızlık
imbecilegeri zekâlı,embesil,aptal,ahmak,sefih,sarsak
imbecilitybudalalık, eblehlik, salaklık
imbibeiçmek, öğrenmek, kapmak
imbricateüst üste bindirmek
imbricationüst üste koyma, bindirme
imbrogliokarışık iş, dolambaçlı mesele
imbruebulaştırmak, ıslatmak, kirletmek
imbue(with ile) aşılamak, doldurmak
imitabletaklit edilebilir
imitatetaklit etmek, öykünmek, örnek almak, benzemek
imitatedtaklit, yapma, sahte
imitationtaklit, taklit eser, yapma, imitasyon
imitation astrakhanastragan taklidi
imitation furkürk taklidi
imitation leathersuni deri, yapay deri
immaculatetertemiz, lekesiz, sağlam, yepyeni, kusursuz, tam, mükemmel
immanenceiçkin olma yağdayı, içkinlik
immanentiçkin, her yerde mevcut, hazır ve nazır
immaterialönemsiz, maddi olmayan, tinsel, manevi
immatureolgunlaşmamış, çocukça
immaturitygelişmemişlik, hamlık, toyluk
immeasurableölçülemez, ölçüsüz
immeasurably smallsonsuz küçük
immediacyyakınlık, ivedilik, önem
immediateacele, acil, çabuk, en yakın, şimdiki, hazır
immediate orderhemen emri
immediate paymentpeşin ödeme
immediate processinganında işlem
immediatelyhemen, derhal, bir an önce, -er, -ermez
immenseuçsuz bucaksız, kocaman, çok geniş
immensitygenişlik, uçsuz bucaksız olma, sonsuzluk
immersebatırmak,sokmak,koymak,salmak,daldırmak,basmak,fikrini yöneltmek,meşgul etmek,başını katmak
immersed in thoughtderin düşüncelere dalmış
immersiblesuya daldırılabilir, su altında çalışır
immersionbatırma, daldırma
immigrant populationgöçmen nüfus
immigrant workergöçmen işçi
immigrategöç etmek, göçmek
imminenceyakınlık, yaklaşma
imminentyakın, yakında olacak
immobiledevinimsiz, durağan, kımıltısız, hareketsiz, sabit
immobilityhareketsizlik, sabitlik
immobilizationsabitleştirme, hareketsiz hale getirme
immobilizedevinimsizleştirmek, durağanlaştırmak, hareketsizleştirmek
immoderateaşırı, ölçüsüz, çok fazla
immodestalçakgönüllülükten yoksun, iyi yönleriyle hava atan, özünü beğenmiş, (giysi) fazla dekolte
immodestyterbiyesizlik, arsızlık, iffetsizlik
immolationkurban etme, kesme
immoralahlaka aykırı, ahlaksız, terbiyesiz
immoralityedepsizlik, terbiyesizlik, ahlaksızlık
immortalizationölümsüzleştirme
immortalizeölümsüzleştirmek
immovabilityhareketsizlik, sabitlik, metin olma, kararlılık
immovablekımıldamaz, yerinden oynamaz, değişmez, sabit
immovablestaşınmaz mallar, gayri menkul
immunebağışık, muaf, dokunulmaz
immunitybağışıklık, dokunulmazlık
immunizationbağışık kılma, aşı
immunizebağışıklık kazandırmak, bağışık kılmak
immunodeficiencybağışıklık yetersizliği
immunologyimmünoloji, bağışıklıkbilim
immutabledeğişmez, kesin, sabit
impküçük şeytan, yaramaz çocuk, afacan çocuk, şeytan
impactçarpma, çarpışma, çarpma şiddeti, güçlü etki, etkileme
impact effectçarpma etkisi
impact pressuredarbe basıncı, vuruş basıncı
impact printervuruşlu yazıcı
impact resistancedarbe direnci, çarpma dayanıklılığı
impact testdarbe testi, çarpma deneyi
impairzayıflatmak, zarar vermek
impair investmentyatırım kısıtlamasına gitmek
impairmentzayıflatma, azalma, eksilme, bozulma, zarar
impalekazığa oturtmak, delip geçmek, delmek
impalpablekolay kavranılmaz, belirsiz
impartvermek, söylemek, bildirmek, açığa vurmak
impartialyansız, tarafsız, adil
impartialityyansızlık, tarafsızlık
impassabilitygeçit vermezlik
impassable(yol/vb.) geçilmez, geçit vermez, bozuk
impasseçıkmaz, içinden çıkılmaz durum
impassibleduygusuz, hissiz
impassionheyecanlandırmak
impassionedderin duygularla dolu, ateşli, heyecanlı, coşkun
impassivelakayt, umursamaz, kayıtsız, ruhsuz
impassivityvurdumduymazlık, aldırmazlık
impasteyoğurmak, macun kıvamına getirmek
impastokoyu boya tabakası
impatientlysabırsızlıkla, dört gözle
impawnrehine koymak, söz vermek
impeachsuçlamak, itham etmek
impeachmentsuçlama, itham, reddetme, itiraz, kuşku
impeccablekusursuz, mükemmel
impecuniousmeteliksiz, parasız, züğürt
impedance triangleempedans üçgeni
impedance voltageempedans voltajı
impedimentözür, engel, mani
impedimentalevazım, eşya, yük, yürüyüşe engel olan eşya
impellentsevk eden, harekete geçiren, sürücü, itici
impellersevk edici pervane, jet motor kompresörü
impendsarkmak, asılı olmak, tehdit etmek
impendentolması yakın, yakında gerçekleşecek
impenetrabilityiçine girilememe, delinmezlik, anlaşılmazlık
impenetrableiçinden geçilmez, içine girilmez, anlaşılmaz, akıl ermez
impenitencepişman olmayış
impenitentpişman olmayan, pişmanlık duymayan
impenitentlypişman olmayarak
imperativezorunlu, gerekli, şart, emir, buyruk
imperative orderkesin emir
imperative sentenceemir cümlesi
imperative verbemir fiili
imperativelyzorunlu olarak
imperatorimparator, komutan
imperceptibilityhissedilmezlik, fark edilmezlik
imperceptibleduyulmaz, duyumsanamaz, hissedilemez, görülemez
imperfectkusurlu, eksik, hatalı
imperfect flowerbir eşeyli çiçek
imperfectionkusur, eksiklik
imperfectivebitmemiş, tamamlanmamış
imperforatedelinmemiş, deliksiz
imperialimparator/imparatorluk ile ilgili, yüce, (ölçüler) İngiliz standartında
imperial taxesdevlet vergileri
imperiallyimparatora layık, imparator gibi
imperiltehlikeye sokmak, tehlikeye atmak
imperiousbuyurucu, otoriter, emir altında tutan, hükmeden
imperiousnessemretme, hükmetme, zorunluluk, mecburiyet
imperishablebozulmaz, ebedi, sonsuz, ölmez, çürümez
impermanencysüreksizlik, devamsızlık
impermanentsüreksiz, devamsız, devam etmeyen
impermeabilitygeçirimsizlik
impermeablegeçirimsiz, sugeçirmez, sızdırmaz
impermeable bedgeçirimsiz katman
impermeable groundgeçirimsiz zemin
impermissibleizin verilemez, müsaade edilemez, yasak
impersonalkişisel olmayan
impersonal accountkişisel olmayan hesap
impersonalitykişiliği olmama, kişiliksiz
impersonaterolüne girmek, canlandırmak, kişileştirmek, taklidini yapmak
impersonationkişilik kazandırma, taklidini yapma, taklit etme
impertinenceterbiyesizlik, laubalilik, sululuk, küstahlık
impertinentsaygısız, kaba, terbiyesiz, küstah
imperturbabilityağırbaşlılık, soğukkanlılık, sakinlik
imperturbablesoğukkanlı, sakin, heyecanlanmaz
impervioussu, /vb.geçirmez, etki altında kalmaz, etkilenmez
impervious soilgeçirimsiz toprak
imperviousnessgeçirimsizlik, sızdırmazlık
impetigoempetigo, irinli isilik
impetuosityacelecilik, coşkunluk, şiddet, tahrik
impetuouscoşkun, atılgan, tez canlı, düşünmeden hareket eden, aceleci
impetusşiddet, hız, enerji, yüreklendirme, teşvik
impiety(dine/mukaddes şeylere/tanrıya/vb.karşı) büyük saygısızlık
impinge(on ile) etkisi olmak, etkili olmak
impious(dine karşı) saygısız, dinsiz
impishşeytani,yaramaz,şuluk
implacabilityamansızlık, acımasızlık
implacabletatmin olmaz, doymaz, açgözlü
implantkafasına sokmak, aşılamak
implantationaklına sokma, aşılama, dikme, dikilme
implausibleinanılmaz, inanılması güç
impleadaleyhinde dava açmak
implementalet, tamamlamak, yerine getirmek
implementaryyerine getirilmesi gereken
implementationyerine getirme, uygulama, gerçekleştirme
impletiondolduruş, doldurma, doluluk
implicate(suç/vb.'de) ilişiği olduğunu göstermek, bulaştırmak
implication(suç) bulaştırma, karıştırma, suçlama, ima, anlam, kinaye
implicitdolaylı olarak belirten, kapalı, imalı, örtük, tam, kesin
implicitlyüstü kapalı olarak, tam olarak
implicitnessima, dokundurma
impliedanlaşılan, ima edilen
imploreyalvarmak, dilemek, rica etmek
implydemek olmak, anlamına gelmek, dolayısıyla anlatmak, sezindirmek, ima etmek, içermek, kapsamak, gerektirmek
impolicytedbirsizlik, münasebetsizlik
impolitekaba, inceliksiz, terbiyesiz
impoliticamaca uymayan, akılsız, sağgörüsüz
imponderableölçülemez, tartılamaz, önem değeri bilinmez
importithal etmek, getirtmek, ithal, dışalım, ithal malı
import certificateithalatçı belgesi
import commerceithalat ticareti
import creditithal kredisi
import dutyithalat vergisi
import handicapithalat engeli
import licenceithal lisansı
import quotaithalat kotası
import reductionithalat azalması
import regimeithalat rejimi
import restrictionsithalat yasakları
importableithal edilebilir
importationithalat, dışalım
imported articleithal mal
importerithalatçı, dışalımcı
imports and exportsithalat ve ihracat
importunatesürekli bir şeyler isteyen, doymaz, gözü doymayan, açgözlü, acil
importunedurmadan istemek, tutturmak
importunityusandırıcı ısrar, tacizlik, tedirgin etme
impose(vergi) koymak, yüklemek, zorla kabul ettirmek, yük olmak
impose a taxvergiye bağlamak
impose law and orderkanun ve nizam getirmek
impose onrahatsız etmek, zorla kabul ettirmek
imposingheybetli, görkemli
impositionkoyma, uygulama, yükleme, usandırma, taciz
imposition of taxesvergi koyma
impossibilityolanaksızlık, imkânsızlık, çıkmaz yol
impossibleimkânsız, olanaksız, çekilmez, güç, dayanılmaz
impostvergi, gümrük resmi, üzengitaşı
imposturesahtekârlık, hile
impotenceiktidarsızlık, etkisizlik, güçsüzlük, acizlik
impotencyetkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık
impotentgüçsüz, yetersiz, (erkek) iktidarsız
impoundhaczetmek, el koymak
impoverishyoksullaştırmak
impoverishmentfakirleşme, kuvvetten düşme
impracticabilitypratik olmama, elverişsizlik, yönetilemezlik
impracticableyapılamaz, uygulanamaz
impracticalyapılamaz, uygulanamaz, mantıksız, saçma, pratikten yoksun
imprecatebeddua etmek, lanet okumak
impregnablealınmaz, ele geçirilmez, zaptedilemez
impregnatehamile bırakmak, emdirmek
impregnating agentemdirme maddesi
impregnationemdirme, içirme, çektirme, dölleme, döllenme
impresario(konser/opera/vb.) organizatörü
imprescriptiblehükmü geçmez, daimi, sürekli
impresshayran bırakmak, etkilemek, kafasına sokmak
impressionetki, izlenim, kanı, fikir, baskı, taklit
impressionableçabuk etkilenir,kolay etkilenir,duyarlı,hassas,nazik yürekli
impressionismempresyonizm, izlenimcilik
impressionistempresyonist, izlenimci
impressivenessetki kuvveti, etkili oluş
imprestdevlet hazinesinden verilen avans, peşin para
imprest accountküçük kasa hesabı
imprest fundküçük kasa fonu
imprintbasmak,çap etmek,damgalamak,kafasına sokmak,iyice yerleştirmek,damga,marka,iz,yayıncı,yayınevi adı
imprisonhapsetmek, hapse atmak
imprisonmenttutukluluk, hapis, hapsetme
improbabilityihtimalsizlik, olasılık dışılık, inanılmazlık
improbableolmayacak, inanılmaz
improbityşerefsizlik, haysiyetsizlik, iffetsizlik
impromptuhazırlıksız, önceden tasarlanmadan, hemen o anda yapılıveren, doğaçlama
improperuygunsuz, yersiz, yakışıksız, yanlış, ahlaksız, terbiyesiz, açık saçık
improperlyyanlış olarak, yersizce
improprietyuygunsuzluk, yersizlik, yakışıksızlık, ahlaksızlık, terbiyesizlik, hata
improvableıslah olunabilir
improvegeliştirmek, ilerletmek, gelişmek, iyiye gitmek
improvementilerleme, gelişme
improvement cuttingimar kesimi, ayıklama kesimi
improverreformcu, ıslahatçı, çırak
improvidencetutumsuzluk, savurganlık
improvidenttutumsuz, savurgan
improvingıslah edici, yenileştirici, faydalı, yararlı
improvisationdoğaçlama, emprovizasyon
improviseirticalen söylemek, doğaçtan söylemek, uyduruvermek, yapıvermek
imprudencedüşüncesizlik, mantıksızlık, akılsızlık
imprudentdüşüncesiz, mantıksız, akılsız
impudencearsızlık, yüzsüzlük, saygısızlık, küstahlık
impudentarsız, yüzsüz, saygısız, küstah
impudicityhayasızlık, açık saçıklık
impugndil uzatmak, aleyhinde olmak
impugnmentyalanlama, inkâr
impuissancekuvvetsizlik, kudretsizlik
impuissantzayıf, kudretsiz
impulseitme, itiş, itici güç, içtepi, güdü, ani bir istek
impulse buyinggörür görmez satın alma
impulsionitme, itiş, itici güç, şevk
impulsiveitici, atılgan, düşüncesizce hareket eden
impulsivelydüşünmeden, birdenbire
impulsivenessdüşünmeyerek hareket etme
impunitycezalanmayacağından emin olma
impurepis, kirli, karışık, katışık, arı olmayan, açık saçık, ahlaksız
impuritykirlilik, pislik, açık saçıklık, ahlaksızlık, katışkı, katışık şey
imputablebaşkasının üstüne atılabilir
imputationsuçlama, töhmet
imputativebaşkasına yüklenen, suçlama türünden
impute(to ile) (suç) yüklemek, atmak
imputed costfarazi maliyet
indahili, iç, içeriye, içeride, evde, moda, iktidarda, (edat) içinde, içine, ile, -in sonunda, -ken
in a brace of shakesgöz açıp kapayıncaya kadar
in a breezekolayca, bir solukta
in a crowdkalabalık halde, küme halinde
in a dazeafallamış, sersemlemiş, şaşkın bir durumda
in a dead heatat başı beraber
in a fit of piquegücenerek, kırgın bir şekilde
in a jiffykaşla göz arasında
in a tight cornerköşeye sıkışmış vaziyette, zor durumda
in a tight spotsıkıntıda, zor durumda
in a triceen kısa zamanda, bir an önce
in abeyancekararlaştırılmamış, askıda
in absentia(toplantıda/mahkemede) gıyabında
in accordance with-e göre, gereğince
in actual factgerçekten, işin doğrusu
in additionek olarak, ilaveten
in addition toek olarak, ilaveten
in advancepeşin, zamanından önce, önünde
in all probabilitybüyük olasılıkla
in alphabetical orderalfabetik sıraya göre
in any casene olursa olsun
in any wiseherhangi bir şekilde
in apple-pie orderçok düzenli
in arrearsgeride kalan, bakaya
in black and whitekâğıt üzerinde, yazılı olarak
in blossomçiçek açmış, çiçeklenmiş
in bondgümrük deposunda tutulan
in briefkısaca, özetle, kısacası
in broad daylightgüpegündüz
in bulkbüyük miktarda, toptan
in cameragizlice, özel olarak
in care of(gönderi) eliyle
in case of-dığı takdirde, olursa
in cashnakit olarak, peşin olarak
in chainsmahk-m, tutsak, esir
in chargegörevli, sorumlu
in charge of-den sorumlu, -in sorumlusu
in cloverrefah içinde, zengin
in cold bloodsoğukkanlılıkla, acımasızca ve kasten
in common parlanceamiyane tabirle
in concertbirlikte, işbirliği içinde
in conclusionneticede, özetle, sonuç olarak
in confidencegizlilikle, özel olarak
in conjunction withile birlikte
in connection withile ilgili olarak
in demandçok aranan, rağbette
in depthderinlemesine araştırılmış, yapılmış
in detailayrıntılı olarak
in due coursezamanında, vaktinde
in effectyürürlükte, geçerli, etki itibariyle
in evidencegöz önünde, ortada, meydanda
in factgerçekte, doğrusu, hakikaten, aslında
in fashionmodaya uygun, moda
in favor oflehinde, lehine, emrine
in favour oflehinde, lehine, yanında
in forbaşına gelmek üzere
in for a pennybattı balık yan gider
in forceyürürlükte bulunan, geçerli
in fulltamamen, tam olarak
in full swingen hareketli anında, tam faaliyette
in good seasontam zamanında
in good timeerken, erkenden
in healthsıhhatte, sağlıkta
in high spiritsneşeli, keyifli
in its true coloursolduğu gibi, aynen
in jestşakadan, gırgırına
in leafyapraklanmış, yeşermiş
in legal parlancehukuk tabiriyle
in line for-e aday, için sırada
in line withile bağıntılı, bağdaşık
in low spiritsneşesiz, keyifsiz
in mint conditioniyi durumda, yeni, eskimemiş
in moderationmakul ölçüler içinde
in my humble opinionnaçizane fikrimle
in my opinionbence, kanımca, bana kalırsa
in no timeçok çabuk, çabucak
in no uncertain termsaçık açık, kızgınlıkla
in nothing flatşimşek gibi, yıldırım gibi
in on-de payı olan, bilen
in one piecehasar görmemiş, sağlam
in one's cupskafası dumanlı
in one's elementhavasında, halinden memnun, keyfi yerinde
in one's own good timehazır olduğunda
in one's right mindaklı başında
in one's tracksolduğu yerde, aniden
in order that-mesi için, -sin diye
in other wordsbaşka bir deyişle, yani
in pairsikişer ikişer, çiftler halinde
in place of-in yerine,ivazına
in poor spiritsneşesiz, keyifsiz, üzgün, mutsuz
in pressbaskıda, basılmakta
in privategizlilikle, insanlardan uzak, diğerleri yokken
in progressyapılmakta, sürmekte
in proportionmantıklı bir şekilde
in proportion to-e oranla
in protestprotesto olarak
in publicalenen, herkesin önünde, milletin içinde
in queer streetborç içinde, başı dertte
in questionsöz konusu olan, gündemdeki
in realitygerçekte, aslında
in reference to-e dair, -e ilişkin, -e gelince, dair, ilişkin
in regard tohakkında, -e gelince, -e dair
in retaliationbuna mukabil
in retrospectgeçmişe bakıldığında
in return for-e karşılık,yerine,ivazında,karşılığında
in round figuresyuvarlak hesap ile, yaklaşık
in running ordertam randımanlı, iyi çalışan
in sb's good booksbirinin gözünde değerli
in sb's shoes-in yerinde, -in durumunda
in search of-in arayışı içinde
in seasontam mevsimi, olgun
in secretgizlilik içinde, gizlice
in seriesseri olarak, seri halde
in shortkısacası, sözün kısası, yani
in situasıl yerinde, doğal durumunda
in situ combustionyerinde yanma
in some neck of the woodscehennemin dibinde
in some waysbazı bakımlardan
in successionardı ardına, sıra ile
in terms of-e göre, bir dille
In thatcihetiyle, -dığı için, çünkü, madem ki
in the absence of-ın yokluğunda
in the backgroundikinci planda
in the cleardertten beladan uzak
in the clutches of-in elinde
in the darkgizli bir şekilde, gizlilikle
in the doghousebaşı dertte, gözden düşmüş
in the doldrumscanı sıkkın, morali bozuk, keyifsiz, neşesiz
in the drakkaranlıkta, bilmeyerek
in the endsonunda, nihayet
in the event ofyağdayında,takdirde
in the extremeçok, son derece
in the eyes of-in gözünde
in the first placeher şeyden önce
in the heat of the momentbir şeyin en civcivli anında
in the lap of the godsAllaha kalmış
in the last resortbaşka çare kalmazsa, hiçbiri olmazsa
in the light of-in ışığında, -e göre
in the long runnihayet, sonunda, zamanla
in the maingenellikle, çoğunlukla
in the matter ofkonusunda
in the middle of-ın ortasında
in the name ofadına, hakkı için, namına
in the nick of timetam vaktinde, sıcağı sıcağına
in the nudeanadan doğma, çırılçıplak
in the offingaçık denizde, enginlerde
in the open airaçık havada, açıkta
in the pay of-in hizmetinde
in the pink of conditionçok iyi, tam formunda, sağlıklı
in the presence of sb-in gözü önünde
in the prime of lifehayatının baharında
in the region ofyaklaşık, civarında
in the runningkazanma ümidi olan
in the same boataynı durumda, aynı topun ağzında
in the soupbelada, zor durumda
in the throes ofile mücadele eden, can çekişen
in the twinkling of an eyegöz açıp kapayıncaya kadar
in the world(vurguyu artırmak için kullanılır) **
in the wronghatalı, kabahatli
in theoryteoride, teorik olarak
in this connectionbununla ilgili olarak, bu münasebetle
in this instancebu aşamada, bu durumda
in three monthsüç aya kadar, üç ay zarfında
in timevaktinde, erken, zamanla
in touch with-den haberdar
in transittransit halinde, transit
in truthgerçekten, aslında
in twoiki parça, iki parçaya
in two shakes of a lamb's tailkaşla göz arasında
in unisonhep bir ağızdan, hep birlikte
in unison withile uyum içinde
in usekullanılan, kullanılmakta, geçerli
in view of-den dolayı, göz önüne alındığında
in-lawsevlilik yoluyla akrabalar
in-line processinggelişigüzel veri işleme
in-plant systembüro içi jüye
in-service traininghizmet içi eğitim
inabilityyeteneksizlik, yetersizlik, yapamama
inaccessibilityulaşılmazlık, erişilmezlik
inaccuracyyanlışlık, hatalı olma, kusur, hata
inactionhareketsizlik, eylemsizlik
inactivatehareketsizleştirmek
inactivehareketsiz, pasif
inactive accounthareketsiz hesap
inactive capitalatıl kapital
inactive marketdurgun piyasa
inactivitydurgunluk, hareketsizlik, avarelik, etkisizlik
inadaptabilityuygun olmama, intibaksızlık
inadmissibilitykabul olunmazlık, dinlenmeme
inadmissiblekabul edilmez, uygun görülmez
inadvertencydikkatsizlik, kasıtsızlık
inadvertentyanlışlıkla ya da kazara yapılan, dikkatsiz, kasıtsız
inadvertentlyistemiyerek, kasıtsız olarak, kazaen
inadvisablemakul olmayan, uygun olmayan
inalienablevazgeçilmez, alınamaz
inaneanlamsız, aptal, saçma, boş
inanimationcansızlık, donukluk
inanityanlamsızlık, ahmaklık, anlamsız söz, saçmalık
inapplicableuygulanamaz, konuyla ilgisiz
inappositeuygunsuz, yersiz
inappreciabletakdir edilemez, azıcık, belirsiz, pek az
inappropriateuygunsuz, yakışıksız
inappropriatenessuygun olmama, uygunsuzluk, yakışıksızlık
inaptuygunsuz, beceriksiz, hünersiz, toy, yersiz
inaptnessuygunsuzluk, beceriksizlik, hünersizlik, toyluk
inarticulate(konuşma) anlaşılmaz, belirsiz, anlaşılmaz konuşan, iyi ifade edemeyen
inartisticsanat değeri olmayan
inasmuch asçünkü, -dığı için, madem ki
inaudibilityduyulmazlık, işitilmezlik
inaudibleişitilemez, duyulamaz
inauguratetörenle açmak, törenle göreve getirmek
inaugurationaçılış, açılış töreni
inauspiciousnessuğursuzluk, talihsizlik
inbredyakın akraba evliliğinden doğmuş, küçük yaştan alışılmış, öğrenilmiş
inbreedingyakın akraba ilişkisinden çocuk sahibi olma
incalculabilityhesaplanamazlık, belirsizlik
incandescent bulbakkor telli lamba, çıngı ampulu
incandescent lampakkor lambası, çıngı ampulü
incandescent lightakkor ışık
incantationbüyü, sihir, sihirli sözler
incapabilityyeteneksizlik, yetersizlik, güçsüzlük
incapableyeteneksiz, güçsüz, gücü yetmeyen, elinden gelmez, yapamaz
incapacitateyetersiz kılmak, aciz bırakmak, olanak vermemek
incapacitatedaciz bırakılmış, mahrum edilmiş
incarcerationhapsetme, kapatma, hapsedilme
incarnadineten renginde, pembemsi, kızıla boyamak
incarnatevücutça var olan, insan şeklinde olan
incarnationvücut bulma, canlanma, canlı simge, somut örnek
incautioustedbirsiz, düşüncesiz, dikkatsiz, gafil
incendiaryyangın çıkartan, yangına neden olan, fesatçı, kışkırtıcı
incendiary bombyangın bombası
incensetütsü, günlük, kızdırmak, çileden çıkarmak
incensorybuhurdan, buhurluk
incenteriç daire merkezi, iççevrel özek
incentive bonusteşvik primi
incentive payteşvik primi
incentive premiumteşvik primi
incentive premiumsteşvik primi
incentive wage systemözendirici vergin jüyesi
inceptivebaşlayan, baştaki, birinci
incertitudekuşku, şüphe, tereddüt, kararsızlık, değişiklik
incessantaralıksız, sürekli
incessantlysürekli olarak, devamlı olarak, harıl harıl
incesthısımla cinsel ilişki
inchinç, pus, güçlükle yol açmak, güçlükle ilerlemek
inch alongağır aksak ilerlemek
inch by inchağır ağır, azar azar, milim milim
inchoateyeni başlamış, gelişmemiş
incidencetekrar oranı, oran
incidentaltesadüfi, küçük ve önemsiz
incidental incomearızi gelir
incidentallybu arada, aklıma gelmişken, tesadüfen
incinerateyakmak, yakıp kül etmek
incineratorçöp yakma fırını
inciseoymak, kazımak, yarmak
incisionkesme, yarma, kesik, yarık
incisivesoruna doğrudan eğilen, direkt
incisivenesszekilik, açıkgözlülük
incisorön diş, kesici diş
incitationcesaretlendirme, ayartma
incitekışkırtmak, dolduruşa getirmek, körüklemek, tahrik etmek
incitementkışkırtma, tahrik, teşvik
incivilitykabalık, nezaketsizlik
inclemencysertlik (iklim), fırtınalı hava
inclement(hava) sert, soğuk, fırtınalı
inclinableeğiliminde, arzulu
inclinationeğilim, eğiklik, eğim
inclination angleeğim açısı
inclineeğmek, eğilmek, fikrini vermek, yönlendirmek, (neyese) eğilimi olmak, meyletmek, yokuş, bayır, eğim
inclinedeğimli, yatkın, meyilli
inclined planeeğik düzlem
includekatmak, dahil etmek, içine almak, kapsamak, içermek
inclusiondahil etme, alma, dahil edilme, alınma, ilave, ek
inclusiveiçine alan, dahil, her şey dahil
inclusive of tariffgümrük vergisi dahil
inclusive of taxvergi dahil
inclusive priceher şey dahil fiyat
inclusivenessiçine alma, kapsamlı olma
incognitotakma adlı, takma adla
incognizant offarkında olmayan, haberi olmayan
incoherencebkz.incoherency
incoherencytutarsızlık, anlamsızlık
incoherentbirbirini tutmayan, tutarsız, anlamsız, abuk sabuk
incoherent lightinkoherent ışık, eşevresiz ışık
incohesivebağlı olmayan, yapışık olmayan
incombustibilityyanmazlık
income accountgelir hesabı
income and expenditure accountgelir gider hesabı
income bondgelir senedi, gelir tahvili
income bracketgelir türkümü
income distributiongelir dağılımı
income effectgelir etkisi
income groupgelir türkümü
income of exercisedönem kârı
income statementgelir kestesi
incomermuhacir, göçmen, halef, ardıl
incominggelmekte olan, gelen, yeni başlayan, yeni
incoming goodsgelen mallar
incommensurableölçülemeyen, sınırsız, oransız, nispetsiz
incommensurateyetersiz, oransız, nispetsiz
incommoderahatsız etmek, sıkıntı vermek, zahmet vermek
incommodiouszahmetli,rahatsız,kullanışsız,nakolay
incommunicablesöylenilemez, nakledilemez
incommunicadodışardakilerle görüştürülmeyen
incommunicativeketum, ağzı sıkı
incomparableeşsiz, benzersiz, kıyaslanamaz, karşılaştırılamaz
incompatibilitybağdaşmazlık, uyuşmazlık
incompatiblebirbirine zıt, uyuşmaz, bağdaşmaz
incompetenceyeteneksizlik, yetersizlik, beceriksizlik
incompetencyehliyetsizlik
incompetentyeteneksiz, yetersiz, beceriksiz (kimse)
incompletetamamlanmamış, bitmemiş, eksik
incomplete programtamamlanmamış bağdarlama
incomprehensibilityanlaşılmazlık
incomprehensibleanlaşılmaz, akıl ermez
incomprehensionkavrayamama, anlayamama
incompressibilitysıkışmazlık
incompressiblesıkışmaz, sıkıştırılamaz, direngen
incomputablehesaba sığmaz
inconceivabletasavvur olunamaz, hayal edilemez, inanılmaz, olanaksız, inanılamaz
inconclusiveyetersiz, sonuçsuz
inconclusivenessyetersizlik, sonuçsuzluk
incondensableyoğunlaştırılamaz
incongruityuyuşmazlık, uygunsuzluk, tuhaflık
incongruousbirbirine uymayan, uyuşmaz, bağdaşmaz
inconsequencebirbirini tutmama, tutarsızlık, mantıksızlık
inconsequenttutarsız, mantıksız, birbirini tutmayan
inconsiderableönemsiz, az, küçük, ufak
inconsideratebaşkalarını düşünmez, düşüncesiz, bencil
inconsideratenessdüşüncesizlik, saygısızlık, tedbirsizlik
inconsistencyuyuşmazlık, bağdaşmazlık, tutarsızlık, zıtlık
inconsistentçelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan, değişken, sögeni sögenine uymayan
inconsolableavutulamaz, yatıştırılamaz, rahatlatılamaz, dinmez
inconsonanceahenksizlik, uymazlık
inconsonantuygunsuz, ahenksiz
inconspicuousgöze çarpmayan, önemsiz
inconstancysabit olmama, kararsızlık, sadakatsizlik
inconstantsebatsız, kararsız, dönek, vefasız
inconsumabletüketilemez, sarf edilemez
incontestabletartışmasız, itiraz kabul etmez, su götürmez
incontinencenefsine hâkim olamayış, sidiğini tutamazlık
incontinencyperhiz edemeyiş, iffetsizlik
incontinentçişini tutamayan
incontinentlyözünü tutamayarak, hemen, derhal
incontrovertibleapaçık, kesin, tartışılmaz, su götürmez
inconveniencesıkıntı, rahatsızlık, sakınca, uygunsuzluk, zahmet olmak, işini zorlaştırmak, yük olmak
inconvenientrahatsız edici, sıkıcı, sıkıntı veren, uygun olmayan, uygunsuz, elverişsiz
inconvertibilitykonvertibl olmama, çevrilemezlik
inconvertiblekonvertibl olmayan, çevrilemeyen
incorporatebirleştirmek, katmak, dahil etmek, içine almak, birleşmek, katılmak
incorporatedbirleşmiş, anonim
incorporated bankanonim banka
incorporated companylimitet şirket, anonim şirket
incorporationbirleştirme, birleşme, ortaklık, şirket
incorporatorkurucu, müessis
incorporealcisimsiz, manevi, maddi olmayan, tinsel
incorrigibilityyola gelmezlik, düzeltilemezlik
incorrigibleadam olmaz, düzelmez
incorrodibleaşınmaz, paslanmaz
incorruptibilitydürüstlük, bozulmazlık, çürümezlik
incorruptiblenamuslu, dürüst, rüşvet yemez
incorruptionrüşvet yememe, bozulmama
increaseartmak, çoğalmak, yükselmek, artırmak, çoğaltmak, artış
increase in lengthboy uzaması
increase in volumehacim büyümesi
increase in wagesvergin artışı
increase of capitalsermaye artışı
increase of valuedeğer artışı
increased productivityartan verimlilik
increasing costsartan maliyetler
incredibilityinanılmazlık
incredibleinanılmaz, akıl almaz, harika, müthiş, süper
incrediblyinanılmaz şekilde
incredulityinanmazlık, şüphecilik
incredulouskuşkulu, inanmadığını belirten
incrementartma, artış, zam
increment valueartan değer
increment value taxdeğer artış vergisi
incriminatesuçlamak, suçlu çıkarmak, suçlu olduğunu göstermek
incrustationkabuk bağlama, kabuk, kazantaşı
incubatekuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatırmak
incubating eggkuluçkalık yumurta
incubationkuluçkaya yatma
incubation periodkuluçka dönemi
incubatorkuluçka makinesi, erken doğan bebekleri yaşatma aygıtı, kuvöz
incubuskarabasan, kâbus, sıkıntı
inculcate(with/in ile) kafasına sokmak, aşılamak
incumbentgörev olarak yükletilmiş, zorunlu, üzerine vazife olan, boynunun borcu
incunabulabir şeyin başlangıç devirleri
incur-e uğramak, girmek, yakalanmak
incur expensesmasrafa girmek
incur liabilitiesborca girmek
incur loseszarara uğramak
incurabilitytedavi edilemezlik, çaresizlik, devasızlık
incurabletedavi edilemez, çaresiz
incuriousmeraksız, kayıtsız
indebtedborçlu, borçlu, minnettar, müteşekkir
indebtednessborçluluk, minnettarlık
indecencyahlaksızlık, hayasızlık
indecentuygunsuz, yersiz, açık saçık, çirkin, edepsiz, kaba
indecent assaultzorla ırza geçme
indeciduousbelirli mevsimlerde dökülmeyen
indecipherableçözülemez, okunamaz, anlaşılmaz
indecisivekesin olmayan, kesin bir sonuca bağlanmayan, belirsiz, ortada, kararsız
indecisivenesskararsızlık, kesin olmama
indeclinableçekim eki olmayan, çekimsiz
indecorousedebe aykırı, ayıp, yakışmaz, utandırıcı
indeedgerçekten, cidden, hakikaten
Indeed!Öyle mi?, Allah Allah!, Ya!
indefatigabilityyorulmazlık
indefatigableyorulmaz, usanmaz, yorulmak bilmez
indefeasibleiptal edilemez, feshedilemez
indefectibleçürümez, hatasız
indefensiblesavunulamaz, bağışlanamaz
indefinableanlatılamaz, tanımlanamaz, tarifsiz
indefinitebelirsiz, sınırsız, sonsuz, sınırsız bir süre için, süresiz, mühletsiz
indefinite adjectivebelgisiz sıfat
indefinite articlebelgisiz tanımlık
indefinite leavesınırsız izin
indefinite pronounbelgisiz zamir
indefinitenessbelirsizlik, bulanıklık, sınırsızlık, sayısızlık
indehiscentöz özüne açılmayan
indelibilitysilinmezlik, sabitlik
indeliblesilinmez, çıkmaz, sabit
indelible pencilkopya kalemi
indelicacykabalık, terbiyesizlik, kaba davranış
indelicatekaba, inceliksiz
indemnificationtazminat, taviz, telafi
indemnifyzararını ödemek, tazmin etmek
indemnityödence, tazminat
indentçentmek, kertmek, (satır) içerden başlamak
indentationçentik, koy, körfez
indentedsenetli, sözleşmeli
indenterçentik açıcı aygıt, dişleyici
independent accountantbağımsız muhasebeci
independent auditbağımsız denetim
independent clausebağımsız cümlecik, bağımsız tümce
independent deputybağımsız milletvekili
independent eventsbağımsız olaylar
independent variablebağımsız değişken
indescribableanlatılmaz, tanımlanamaz, betimlenemez, tarifsiz
indestructibilityyıkılmazlık, tahrip edilemezlik
indestructibleyıkılamaz, yok edilemez
indeterminablehallolunamaz
indeterminatekesin olmayan, belirsiz, ortada
indeterminatenessbelirsizlik
indeterminationbelirsizlik, kararsızlık
indexdizin, fihrist, indeks, gösterge, indeksle göstermek, indeksini bulmak
index errorgösterge hatası
index filedizin dosyası, dizin kütüğü
index fingerişaretparmağı
index linked bondendeksli tahvil
index of refractionkırılma indeksi
indexed pensionendekslenmiş emekli maaşı
indexingdizinleme, indeksleme
indexing languagedizinleme dili
IndiaHindistan, Hindistan
India rubberdoğal kauçuk, lastik
Indian filetek sıra (yürüyüş)
Indian OceanHint Okyanusu
Indian summerpastırma yazı
indicategöstermek, belirtisi olmak, göstergesi olmak, belirtmek, sinyal vermek
indicated horsepowernominal beygirgücü
indicating devicegösterme tertibatı
indicating lampişaret lambası, gösterge ışığı
indicationbelirti, iz, işaret
indicativegösterici, belirtici
indicative abstracttanıtıcı özet, geniş özet
indicative moodbildirme kipi
indicatorsinyal, ibre, gösterge
indicator chartgösterge çizelgesi
indicator tubegösterici tüp
indictsuçlamak, itham etmek
IndiesDoğu/Batı Hint Adaları
indifferenceilgisizlik, aldırışsızlık, kayıtsızlık
indifferentilgisiz, aldırışsız, kayıtsız, şöyle böyle, orta, vasat
indigencefakirlik, fakirlik, yoksulluk
indigestediyice düşünülmemiş, düzensiz, hazmedilmemiş, kaba
indigestibilitysindirilmezlik
indigestiblehazmı güç, zor hazmedilen
indigestionsindirim güçlüğü
indignantkızgın, içerlemiş, dargın
indignationkızgınlık, dargınlık
indignityonur kırıcı/küçük düşürücü durum
indigo printingindigo baskı
indigo whiteindigo beyazı
indirectdirekt/doğrudan olmayan, dolaylı, dolambaçlı, imalı
indirect addressdolaylı adres
indirect controldolaylı denetim
indirect labourdolaylı işçilik
indirect lightingdolaylı ışıklandırma
indirect methoddolaylı yöntem
indirect mortgage loandolaylı ipotek kredisi
indirect objectvasıtalı tamamlık,dolaylı tümleç
indirect speechdolaylı anlatım
indirect taxdolaylı vergi, vasıtalı vergi
indirect waveyansımış dalga, endirekt dalga
indiscernibleayırt edilemez, seçilemez, fark edilemez
indisciplinedisiplinsizlik
indiscreetdüşüncesiz, patavatsız, boşboğaz
indiscretekısımlara bölünmemiş, toplu halde
indiscretionboşboğazlık, düşüncesizlik, patavatsızlık
indiscriminaterasgele, karışık, gelişigüzel, ayırım yapmayan, fark gözetmeyen
indiscriminatelyrasgele, fark gözetmeden
indiscriminationayırt edememe, keyfilik
indispensablevazgeçilmez, gerekli, zorunlu, kaçınılmaz
indisposehasta etmek, keyfini kaçırmak, hevesini kırmak
indisposedhasta, rahatsız, keyifsiz, isteksiz, gönülsüz
indispositionrahatsızlık, keyifsizlik
indisputabletartışılmaz, kesin, su götürmez
indissolubilityçözünmezlik, erimezlik, daimilik, süreklilik
indissolubledevamlı, sürekli, bozulmaz, ayrılmaz, sabit
indistincthayal meyal, belli belirsiz
indistinctiveayırt edilemez
indistinctnessbelirsizlik
indistinguishableayırt edilemez, seçilemez
individualbireysel, kişisel, özel, tek, kişi, birey, insan
individual enterprisekişisel girişim
individual estateşahsi mal mülk
individual proprietortek sahip
individualitykişilik, bireylik, özellik
individualizebireyleştirmek, ayrı tutmak
individuallyayrı olarak, teker teker
indivisibilitybölünmezlik
indivisiblebölünmeyen, bölünmez
indocilekontrolü güç, yumuşak başlı olmayan
indoctrinate(fikir) aşılamak, öğretmek, doldurmak
indoctrinationbeyin yıkama, doktrin
indolencetembellik, uyuşukluk, üşengeçlik
indolenttembel, uyuşuk, üşengeç
indomitableyılmaz, boyun eğmez, inatçı
indoorev içinde olan/yapılan
indoor antennadahili anten, oda anteni
indoorsev içinde, ev içine
indubitablekesin, kuşkulanılmaz, kuşkusuz, muhakkak
induce-e ikna etmek, kandırmak, -e neden olmak
induced currentindüksiyon akımı
inducementkandırma, ikna, teşvik, neden, güdü
inductüyeliğe kabul etmek, askere almak
inductanceindüktans, endüktans
inductance coilendüktans bobini
inductiontümevarım, göreve getirme
induction acceleratorindüksiyon hızlandırıcı
induction coilindüksiyon bobini
induction currentendüksiyon akımı
induction machineendüksiyon makinesi
induction motorendüksiyon motoru
induction pipeemme borusu, giriş borusu
inductivetümevarımsal, endüktif, ilkel
inductive circuitendüktif devre
inductive loadendüktif yük
inductorindüktör, endüktans bobini
indulgeisteklerini yerine getirmek, şımartmak, yüz vermek, (yemek/içmek/vb.'de) aşırıya kaçmak, kaptırmak
indulgencegöz yumma, hoşgörü, şımartma, şımartılma, düşkünlük, zevk
indulgentgöz yuman, hoşgören
induratesertleş(tir)mek, duygusuzlaş(tır)mak
indurationkatılaş(tır)ma, sağlamlaş(tır)ma, duygusuzlaşma
industrialendüstriyel, işleyimsel
industrial accidentiş kazası
industrial alcoholendüstriyel alkol
industrial banksanayi bankası
industrial centreendüstri merkezi, sanayi merkezi
industrial chemistryendüstriyel kimya
industrial courtsanayi mahkemesi
industrial districtendüstri bölgesi
industrial engineerendüstri mühendisi
industrial engineeringendüstri mühendisliği
industrial enterprisesınai girişim
industrial estatesanayi bölgesi
industrial exhibitionsanayi sergisi
industrial fuelendüstriyel yakıt
industrial propertysınai mülkiyet
industrial revolutionsanayi devrimi
industrial safetysanayide güvenlik
industrial servicessınai hizmetler
industrial spyingsanayi casusluğu
industrial wasteendüstriyel atık
industrial waste watersanayi atık suyu
industrialistsanayici, fabrikatör
industrializationsanayileşme, endüstrileşme
industrializesanayileştirmek, sanayileşmek
industryendüstri, sanayi, çalışkanlık, sıkı çalışma
indwellnüfuz etmek, ikamet etmek, oturmak
inebriatesarhoş etmek, ayyaş, sarhoş
inebrietysarhoşluk, ayyaşlık
ineditedbasılmamış, yayımlanmamış
ineffableanlatılmaz, tanımlanmaz, betimlenemez, tarifsiz
ineffectiveetkisiz, sonuçsuz
ineffectivelysonuç vermeden
ineffectivenessetkisizlik, verimsizlik, yetersizlik
ineffectualetkisiz, beceriksiz, faydasız, zayıf
inefficiencyyetersizlik, etkisizlik, verimsizlik
inefficientetkisiz, yetersiz, verimsiz
inelasticesnemez, esnek olmayan
inelasticityesnek olmama, katı olma, dik olma
inelegancezarafetsizlik, çirkinlik
inelegantkaba, yontulmamış, inceliksiz, çirkin, kaba
inelegantlyzarafetsiz olarak, çirkin olarak
ineligibilityuygun olmama, hakkı olmama, seçilmezlik
ineligibleuygun olmayan, seçilemez
ineptbeceriksiz, yeteneksiz, uygunsuz, yersiz, ahmakça
ineptitudebeceriksizlik, ahmaklık
ineptnessyersizlik, uygunsuzluk, anlamsızlık, toyluk
inequalityeşitsizlik, pürüzlülük
inequitablehaksız, insafsız
inequityhaksızlık, adaletsizlik, insafsızlık
ineradicablesökülemez, kökünden çıkarılamaz
inerasablesilinmez, çıkmaz
inerthareketsiz, cansız, yavaş, tembel, uyuşuk
inert gassoy gaz, atıl gaz
inertiaatalet, süredurum, tembellik, uyuşukluk
inertnesscansızlık, hareketsizlik
inessentialgereksiz, önemsiz, gereksiz/önemsiz şey
inessiveiçindelik yağdayı
inestimablehesaplanamaz, çok önemli
inevitabilitykaçınılamazlık, çaresizlik
inevitablekaçınılmaz, eksik olmaz, kaçmaz
inexactdoğru olmayan, yanlış
inexactnesshatalı olma, yanlışlık
inexcusablebağışlanamaz, hoşgörülemez, affedilemez
inexhaustibletükenmez, bitmez tükenmez
inexorabilityamansızlık, merhametsizlik
inexorableyılmaz, değişmez, direngen
inexpediencyfaydalı olmama, gereksizlik, yersizlik
inexpedientuygunsuz, amaca uymayan
inexperiencetecrübesizlik, deneyimsizlik
inexperiencedtecrübesiz, deneyimsiz
inexpertdeneyimsiz, tecrübesiz, hünersiz, acemi, hantal
inexplicableanlatılması ve anlaşılması güç, açıklanamaz
inexplicitçapraşık, karışık, kesin olmayan
inexpressible(duygular) anlatılamaz, tanımlanamaz, sözcüklerle anlatılamayacak denli güçlü
inexpressiveifade etmeyen, ifadesiz, anlamsız, anlatımsız
inextensoenine boyuna, etraflıca
inextricablekaçılmaz, kaçınılmaz, ayrılmaz, çözülemez
infallibilityyanılmazlık, aldanmazlık
infallibleyanılmaz, şaşmaz
infamousalçak, rezil, ayıp, iğrenç
infancybebeklik, çocukluk, başlangıç
infantküçük çocuk, bebek, çağa
infant industrybebek sanayi
infantileçocukla ilgili, çocuksu, çocukça
infantry officerpiyade subayı
infantrymanpiyade, yaya er
infatuated(with ile) sırılsıklam aşık, deli gibi aşık
infatuationdelicesine aşık olma
infect(hastalık) bulaştırmak, geçirmek
infectionhastalık, enfeksiyon, mikrop kapma, (hastalık) bulaşma, bulaştırma
infectiousbulaşıcı,yolukucu,yukumlu,yukmalı
infelicitoustalihsiz, mutsuz, hoşnutsuz, uygunsuz
infelicitytalihsizlik, mutsuzluk, hoşnutsuzluk, uygunsuzluk
infer(from ile) sonucunu çıkarmak, anlamak
inferencesonuç çıkarma, anlam çıkarma, çıkarım, sonuç
inferior(to ile) aşağı, alt, ikinci derecede, ast, aşağı derecede olan kimse, rütbe ve mevkice küçük kimse, ast
inferiorityaşağılık, adilik, bayağılık
inferiority complexaşağılık duygusu
infernalberbat, rahatsız edici, sinir bozucu, cehennemi, şeytani
infernal machinesuikast bombası
infernallyşeytancasına, müthiş bir derecede
infernocehenneme benzer yer/durum, cehennem
infertilekısır, verimsiz, çorak
infertilityverimsizlik, çoraklık, bereketsizlik
infest(with ile) (fare/vb.) istila etmek, sarmak
infidelitysadakatsizlik, aldatma
infieldçiftlik evine yakın tarla
infightingrekabet, sürtüşme
infiltrate(in/into ile) içeri sızmak, süzülmek, girmek
infiltrationsüzme, süzülme
infinite spacesonsuz uzay
infinitivemastar, eylemlik
infinitive phrasemastar cümleciği
infinitudehudutsuzluk, sınırsızlık
infirm(yaşlılıktan/vb.) güçsüz, zayıf, halsiz, dermansız
infirmitybedensel ve zihinsel güçsüzlük, halsizlik
inflametutuşturmak, alevlendirmek
inflamedkızarmış ve kabarmış
inflammabilitykolayca tutuşma, yanabilme, ateş alma
inflammabletutuşur, yanar, yanıcı
inflammable liquidparlayabilir sıvı, yanıcı sıvı
inflammable matteryanıcı madde
inflammationiltihap, yangı
inflammatorytahrik eden, alevlendiren, kışkırtıcı
inflatableşişirilebilir, şişme
inflatedşişik, şişmiş, kibirli
inflationenflasyon, para bolluğu, şişme, şişkinlik
inflation rateenflasyon oranı
inflationaryenflasyonla ilgili
inflationary gapenflasyonist açık
inflationary periodenflasyon süreci
inflationistenflasyon yanlısı
inflectçekmek, kullanıma göre sözcüğün biçimini değiştirmek
inflection pointbükülme çekidi
inflexibilityeğilmezlik, azim, kararlılık, sertlik
inflexibleeğilmez, bükülmez, değişmez, inatçı, kararlı
inflict(on/upon ile) zorlamak, zorla kabul ettirmek, yamamak, yüklemek
inflictioneziyet, ceza, zorlama
inflow of foreign currencydöviz akışı
influenceetki, nüfuz, sözü geçerlik, torpil, etkili/nüfuzlu kimse, sözü geçen kimse, etkilemek
influxistila, akın, üşüşme, içeriye akma
informhaberdar etmek, bildirmek, bilgi vermek, (against/on/upon ile) ihbar etmek
informalresmi olmayan, gayri resmi, teklifsiz, gündelik
informal educationörgün öğretim
informalityteklifsizlik, merasimsizlik
informanthaber/bilgi veren kimse
informationbilgi, haber, danışma
information bitsbilgi bitleri
information channelbilgi arnası
information networkbilişim ağı
information processing centerbilgi işlem merkezi
information securitybilgi güvenliği
information servicebilişim hizmeti
information systembilişim jüyesi
informationalbilgi niteliğinde
informativebilgi verici, aydınlatıcı
informedbilgili, haberdar
infraaşağıya, aşağıda, ileride
infractionihlal, uymama, suç, kuralları bozma
infrared detectionkızılötesi detektörü
infrasonicsubsonik, enfrasonik, sesaltı
infrastructuralaltyapısal
infrastructurealtyapı jüyesi
infrequentseyrek, sık gerçekleşmeyen, nadir
infringe(hakkını) çiğnemek, bozmak, ihlal etmek
infringementtecavüz, ihlal, sakatlama, bozma
infundibularhuni şeklinde
infuriateçileden çıkarmak
infusibleerimez, kaynaşmaz, eritilmez, birleştirilemez
infusioniçine dökme, demleme, damara zerk etme
infusion pumpşeker hastaları için insülin pompası
infusorianufak ve tek hücreli hayvan
inghal ortacı soneki, hal ulaç soneki
ingatheringhasatı toplama, hasat, mahsul
ingeniousbecerikli, usta, ustaca yapılmış
ingenuesaf kız, saf kız rolü
ingenuityzekâ, ustalık beceri
ingenuoussaf, toy, deneyimsiz
ingenuouslyaçık yüreklilikle, samimi olarak
ingenuousnessmaharet, sadedillik
ingestionyeme, mideye indirme
ingloriousutandırıcı, ayıp, onursuz, gösterişsiz, mütevazı
ingoingiçeriye giren, memuriyete başlayan
ingrainkökleştirmek, ham iken boyamak
ingrain dyestuffinkişaf boyası, diazo boyası
ingrainedkökleşmiş, yerleşmiş
ingratiate-e yağ çekmek, yağcılık etmek
ingratiate oneself with sb-e yağ çekmek, yağcılık etmek
ingredientkarışımı oluşturan madde
ingressgirme, giriş hakkı, giriş
ingrowniçine batmış, kökleşmiş
ingurgitateoburca yiyip içmek, tıkınmak
inhabit-de yaşamak, oturmak
inhabitableoturulabilir, yaşanabilir
inhabited placemesk-n mahal
inhalationnefes alma, teneffüs
inhalersoluk aldırma cihazı
inharmoniousahenksiz, uyumsuz, uygunsuz
inherebir şeye bağlı olmak
inherentdoğasında olan, doğal
inherent storagekalıtımsal bellek
inherent vicemalın kendi kusuru
inheritmiras olarak almak
inheritablebabadan oğula geçebilir
inheritance taxveraset vergisi, intikal vergisi
inheritedmiras yoluyla kalmış
inhibittutmak, dizginlemek, engellemek
inhibitedçekingen, utangaç
inhibitionçekingenlik, utangaçlık
inhibitiveyasaklayıcı, önleyici
inhibitoryavaşlatıcı, inhibitör
inhibitoryengelleyici, baskı altında tutulan, yasak edici
inhumaneinsafsız, acımasız, kaba, insanlık dışı
inhumanityinsanlık dışı davranış, acımasızlık
inimicaldüşman, muhalif, aleyhtar
inimitableeşsiz, taklit edilemez
iniquitousadaletsiz, kötü
iniquityhaksızlık, adaletsizlik, kötülük, günah
initialilk, önceki, ilk harf, parafe etmek
initial advertisingtanıtım reklamı
initial approachilk yaklaşma
initial capitalbaşlangıç sermayesi
initial conditionbaşlangıç koşulu
initial expenseskuruluş giderleri, işe başlama giderleri
initial materialana madde
initial ordersbaşlangıç komutları
initial pointbaşlangıç çekidi
initial positionbaşlangıç konumu
initial speedbaşlangıç hızı, ilk hız
initial statebaşlangıç yağdayı, ilk hal
initializationbaşlangıç durumuna getirme, başlatma
initializebaşlangıç durumuna getirmek, başlatmak
initiallybaşlangıçta, baştan, önceden, ilkin, önce
initiatebaşlamak, başlatmak, (into ile) (dernek/kulüp/vb.'ne) almak, kabul etmek
initiationbaşlatma, ilk adımını atma, girme
initiativeilk adım, başlangıç, insiyatif, başkalarının yardımı olmadan karar verme yeteneği
initiatorytanıtıcı, başlatan
injectiğne yapmak, zerketmek, enjekte etmek
injectioniğne, enjeksiyon
injection cockpüskürtme musluğu
injection engineenjeksiyon motoru
injection fuelpüskürtme yakıt
injection nozzleenjektör memesi, püskürtme memesi
injection pumpenjeksiyon pompası
injection syringeenjektör, şırınga
injectorenjektör, püskürteç
injector needleenjektör iğnesi, püskürteç iğnesi
injudicious(davranış) düşüncesiz, mantıksız
injunctionemir, karar, resmi emir
injureincitmek, yaralamak, zarar vermek, incitmek
injuryhasar, zarar, ziyan
injury to personkişiye zarar
injury to propertymala zarar
injusticehaksızlık, adaletsizlik
inkymürekkep gibi, mürekkepli, kapkara
inky-dinkyküçük projektör, küçük ışıldak
inlaid(with ile) kakma, işlemeli
inlandülkenin iç kısmında olan, iç, ülkenin iç bölgelerine doğru, içerilerde
inland billülke içi poliçe
inland navigationyurtiçi seyrüsefer
inland seakapalı deniz, içdeniz
inland tariffyurtiçi gümrük tarifesi
inlawsevlenme yoluyla akrabalık
inletkörfezcik, koy, giriş, ağız
inlet pipegiriş borusu, emme borusu
inmate(hastane/hapishane/vb.'de) oda arkadaşı
innardsiç kılganlar, mide ve bağırsaklar
inneriç, içerdeki, merkeze en yakın, iç
inner layeriç katman, iç tabaka
inner synchromesh diskiç senkromeç disk
inner tubeşambriyel, içlastik
innermosten içerdeki, en içteki
innervatesinir jüyesine bağlamak
innervationsinir jüyesine bağlama
innocencesuçsuzluk, günahsızlık, cahillik, cehalet
innocentmasum, suçsuz, zararsız, saf, temiz kalpli
innocuouszararsız, incitmeyen
innominate bonekalça sümüğü
innovateyenilik getirmek, değişiklik yapmak
innuendosezindirme, ima, dokundurma, kinaye
inoculate(with/against ile) aşılamak
inoculationaşı,peyvent,calak,aşılama
inoculation gunaşı tabancası
inoffensivezararsız, incitmeyen
inoffensivenesszararsızlık
inoperableameliyat yapılamaz
inoperativegeçersiz, hükümsüz, işlemez
inoperative accountgeçersiz hesap
inopportunezamansız, sırasız, yersiz, uygunsuz, mevsimsiz
inordinateaşırı, gereğinden çok
inorganic chemistryanorganik kimya
inorganic compoundanorganik bileşik
inorganic soilinorganik toprak
inosculatebir araya gelip birleşmek, bitiştirmek
inpatienthastanede tedavi gören hasta
input datagirdi bilgisi, giriş bilgisi
input processgirdi işlemi
input programgirdi bağdarlaması
inquestsoruşturma,istintak
inquiresormak, bilgi almak, sorup öğrenmek, araştırmak
inquire about (a thing)birisi hakkında bilgi edinmek
inquire after (a person)birinin hatırını sormak
inquiringaraştırıcı, öğrenmek isteyen, meraklı
inquirysoruşturma, araştırma
inquisitionsorgu, sorgulama
inquisitivebaşkalarının işleriyle ilgilenen, meraklı
inquisitivenessçok soru sorma, meraklılık
inquisitorengizisyon memuru, tahkikat memuru
inroadsakın, baskın, engelleme, gedik
inrushani degaj, birden boşalma, içeriye hücum
insalubrioussağlığa dokunan, sağlıksız
insalubritysağlığa aykırılık
insane asylumakıl hastanesi
insanitarysağlığa zararlı, sağlıksız
insanitydelilik, çılgınlık, aptallık
insatiabledoymak bilmez, açgözlü, obur, pisboğaz
insatiablenessaç gözlülük
insatiatedoymaz, giderilemez, tatmin edilemez
inscriptiveyazılı, kayıtlı
inscrutableanlaşılmaz, esrarengiz, gizemli
insect pestszararlı haşarat
insecticideböcek öldürücü ilaç, böcek zehiri
insectivoreböcekçil hayvan, böcek yiyen hayvan
insectivorousböcekçil, böcek yiyen
insecureözüne güveni olmayan, güvensiz, endişeli, emniyetsiz, güvenilmez, sakat
inseminatetohum ekmek, döllemek
inseminationtohumlama, tohum ekme, dölleme, döllenme
insensatehissiz, duygusuz, çılgınca
insensibilityduygusuzluk, hissizlik
insensiblebilinçsiz, baygın, bilgisiz, habersiz
insensitiveduygusuz, anlayışsız, duyarsız, etkilenmeyen
insensitivenessduygusuzluk, hissetmezlik
inseparableayrılmaz, bağlı, yapışık
insertsokmak, içine koymak
insertionekleme, eklenen şey
insetilave, ek, bir şeyin ortasına ek koymak
inshorekıyıya, sahile (doğru)
insideiç, iç kısım, ç, mide, iç, içteki, iç, gizli, içerde, içeriye, kodeste, içerde, içerisine, içerisinde, içine, içinde
insiderkendisine özel bilgiler ve ayrıcalık tanıyan bir türkümün üyesi
insideskarın ve bağırsaklar
insidioussinsi, gizlice zarar veren
insightkavrama, kavrayış, anlayış
insignianişanlar, rütbeler
insignificanceönemsizlik, ehemmiyetsizlik
insignificancyönemsizlik, değersizlik
insignificantdeğersiz, önemsiz
insincereiçtenliksiz, samimiyetsiz, ikiyüzlü
insinceritysamimiyetsizlik, vefasızlık
insinuateüstü kapalı söylemek, ima etmek, anıştırmak
insinuationima, kinaye, dolaylı söz, anıştırma
insipidtatsız, yavan, lezzetsiz, sönük
insipiditysönüklük, yavanlık
insist(on/upon ile) ısrar etmek, dayatmak
insistenceısrar, ısrarlılık
insistencyısrar, zorlama, ayak direme, kararlılık
insistentısrarlı, ısrarlı, sürekli
insofar as-diğince, -diği kadar
insolategüneşe maruz bırakmak, güneşlendirmek
insolationgüneşleme, güneşe tutma, güneşe serme
insoleayakkabı astarı, keçe
insolencesaygısızlık, arsızlık, küstahlık, hakaret
insolentsaygısız, terbiyesiz, kaba
insolubilityçözünmezlik, erimezlik, katışmazlık
insolubleçözünmez, erimez, içinden çıkılmaz, çözülemez
insoluble in watersuda çözünmez
insolvable(Aİ) bkz.insoluble
insolvencyiflas, ödeme güçsüzlüğü, batma
insolventborcunu ödeyemeyen, müflis
insomniauykusuzluk, uyuyamama
insomniacuykusuz, uyuyamayan
insomucho derece, o kadar
insomuch aso kadarki, hatta
insomuch thato kadarki, hatta
insouciancealdırmazlık, dikkatsizlik, ilgisizlik
insouciantilgisiz, kaygısız, tasasız, aldırmaz, dikkatsiz
inspanarabaya koşmak, öküzü arabaya koşmak
inspectdenetlemek, incelemek, gözden geçirmek, yoklamak
inspectiondenetim, yoklama
inspection holekontrol deliği
inspection reportkontrol raporu, muayene raporu
inspectormüfettiş, sakçı komiseri
inspectorateteftiş kurulu, denetim kurulu
inspirationesin, ilham, ilham kaynağı, parlak fikir
inspiratorysoluk almaya ait
inspireesinlemek, ilham vermek, (with/in ile) -de ...uyandırmak, ile doldurmak
inspiritcanlandırmak, gayret vermek
inspissatekoyulaştırmak, yoğunlaştırmak
instabilitykararsızlık, değişkenlik
instablekararsız, istikrarsız
install(aygıt) döşemek, hazırlamak, düzenlemek, kurmak, yerleştirmek
installationtesisat,donanım,cihaz,kurgu,kuraştırma,yerleştirme
installation datekurulma tarihi
installation timekuruluş süresi
installmentbkz.instalment
installment sellingtaksitli satış
instalmenttaksit, (oyun/kitap/vb.) kısım, bölüm
instalment credittüketici kredisi
instalment plantaksit usulü
instalment saletaksitle satış
instantan, dakika, hemen olan, acil, (yiyecek/vb.) çabuk ve kolay hazırlanabilen
instantaneousanlık, bir anda olan
instantaneous water heaterçabuk su ısıtıcısı
instantaneouslyhemen, derhal, birden, hiç beklemeden
instanterderhal, birdenbire
instariki deri dökme zamanı arasındaki gelişim evresi
instateişe yerleştirmek, işe sokmak
instaurationyenileme, tazeleme
insteadonun yerine,ivazına
instead ofyerine,(önek) -in yerine,ivazına
instigatebaşlatmak, önayak olmak, teşvik etmek, kışkırtmak
instigationteşvik, öneri, uyarı
instigatorkışkırtıcı kimse, fitneci, elebaşı
instil(in/into ile) (fikir) aşılamak, öğretmek
instinctivelyiçgüdüsel olarak
instituteenstitü, kurum, kurmak
institute an inquirysoruşturma açmak
institutionkurum, kuruluş, dernek, yerleşmiş gelenek, kurum, yerleşmiş yasa, kurma
institutional economicskurumsal iktisat
institutional investorskurumsal yatırımcılar
institutionalizekurumlaştırmak, müesseseleştirmek
instructbilgi vermek, öğretmek, talimat vermek, emretmek
instructionöğretim, talimat, yönerge, tarifname
instruction booktalimat kitabı, tarifname
instruction wordkomut sözcüğü
instructionstalimat, yönerge, direktif, emir
instructoreğitmen, öğretmen
instrumentaygıt, alet, çalgı
instrument boardalet kestesi, gösterge kestesi
instrument flyingaletli uçuş
instrument landingaletli iniş
instrument panelalet kestesi, gösterge kestesi
instrumental(in ile) yardımcı, aracı olan, enstrümantal
instrumental erroralet hatası
instrumentalityvasıta olma, aracı olma
instrumentsameliyat aletleri
insubordinatebaş kaldıran, itaatsiz, asi, kafa tutan
insubordinationbaş kaldırma, asilik, itaatsizlik
insubstantialgüçsüz, zayıf, kuvvetsiz, yetersiz
insufferable(davranış) katlanılmaz, çekilmez
insufficiencyyetersizlik, eksiklik, yetmezlik
insufficientyetersiz, eksik
insufflateiçine üflemek, hava vermek
insufflationiçine üfleme, hava verme, üfleme
insularityadalı olma, tecrit, ayırma, dar görüşlülük
insulate(from/against ile) izole etmek, yalıtmak, ayırmak, ayrı tutmak, korumak
insulatedyalıtılmış, yalıtık
insulatingyalıtkan, yalıtım
insulating compoundyalıtkan madde, izolan madde
insulating jointyalıtım contası, izolasyon contası
insulating materialyalıtım malzemesi
insulating plateyalıtım plakası, izolasyon plakası
insulating switchizolasyon şalteri, ayırıcı şalter
insulating tapeizole bant
insulationtecrit, yalıtım, izolasyon, izolasyon maddesi
insulatorizolatör, yalıtkan
insultaşağılamak, hakaret etmek, hakaret
insultingküçümseyici, aşağılayıcı
insuperableaşılması güç, zorlu
insupportableçekilmez, katlanılmaz, haksız, tahammül edilemez
insurancesigorta, sigortacılık, sigorta, sigorta parası, (against ile) korunma
insurance agentsigorta acentası
insurance brokersigorta simsarı, sigorta tellalı
insurance companysigorta şirketi
insurance contractsigorta sözleşmesi, sigorta mukavelesi
insurance coversigortanın kuvertürü
insurance demandsigorta talebi
insurance expertsigorta eksperi
insurance moneysigorta bedeli, sigorta tazminatı
insurance policysigorta poliçesi
insurance premiumsigorta primi
insurance valuesigorta değeri
insuresigorta ettirmek, garantilemek, sağlama almak
insuredsigortalı, garantili
insured personsigortalı kimse
insurgentasi, başkaldıran, ayaklanan
insurmountableçok büyük, çok güç, yenilemez, başa çıkılmaz
insurrectionisyan, ayaklanma
insurrectistisyan taraftarı
insusceptibilityduygusuzluk, hissizlik
insusceptibleduygusuz, hissiz
intactbozulmamış, tam, bütün
intakeiçeri alınan miktar ya da sayı, giriş
intake of foodalınan yiyecek miktarı
intangibilitydokunulmazlık
intangiblefiziksel varlığı olmayan, elle tutulamaz, görülemez, duyumsanabilir
integralgerekli,önemli,entegral,tümlev,bitev
integral calculusintegral hesabı, tümlev hesabı
integral equationintegralli denklem, tümlevli denklem
integrandintegrand, tümlevlenen
integrate(with/into ile) bütünleşmek, kaynaşmak, katmak, kaynaştırmak
integrated circuittümleşik devre, entegre devre
integrationbütünleşme, entegrasyon, tamamlama
integratorintegratör, toplayıcı
integritygüvenilirlik, doğruluk, dürüstlük, bütünlük, tamlık
integumentkabuk, deri, zar
integumentarykabuktan oluşan, deriden oluşan
intellectualakli, zihinsel, anlıksal, akıllı, zeki, aydın, entelektüel
intellectualityzihinsel yetenek, aydın olma
intelligencezekâ, akıl, istihbarat, haber alma
intelligence departmentistihbarat servisi, ranseyman servisi
intelligence department officehaberalma dairesi
intelligence quotientzekâ bölümü
intelligence testzekâ testi
intelligibleanlaşılabilir, açık, net
intellingibilityanlaşılabilme
intemperanceaşırılık, taşkınlık, ifrat, ölçüsüzlük
intemperateşiddetli, sert, bozuk, aşırı, ayyaş, taşkın
intendtasarlamak, niyet etmek, planlamak, (...için) olmak
intendantidareci, müdür, müfettiş
intendedtasarlanmış, amaçlanmış, müstakbel, nişanlı (erkek veya kız)
intenseşiddetli, güçlü, heyecanlı, ateşli
intense lightkuvvetli ışık
intenselyson derece, şiddetle, kuvvetle
intensificationkuvvetlendirme
intensifyyoğunlaşmak, yoğunlaştırmak
intensitygüçlülük, yoğunluk
intensity levelyoğunluk düzeyi
intensity of lightışık şiddeti
intensity of light sourceışık kaynağı şiddeti
intensity of radiationradyasyon şiddeti, ışınım yeğinliği
intensity of soundses şiddeti
intensive careyoğun bakım
intensive care unityoğun bakım ünitesi
intentamaç, niyet, dikkatli, niyetli, azimli, istekli
intentionniyet, maksat, kasıt
intentional destructionkasıtlı tahribat
intentionallykasten, bile bile
intentnessdikkat, gayret, şevk
inter-(önek) arasında, birbiriyle
inter-bank borrowingbankalararası borçlanma
inter-bank money marketbankalararası para piyasası
interact(with ile) biribirini etkilemek
interactiveetkileşimli, birbirini etkileyen
interactive languageetkileşim dili
interactive programetkileşimli bağdarlama
interbank marketinterbank piyasası
interbank rateinterbank kuru
interbreedmelezleştirmek, melezleşmek
intercalatearaya sokmak, eklemek, ilave etmek
intercalationaraya sokma, ekleme
intercede(with/for ile) (korumak için) araya girmek
intercellularhücrelerarası
interceptdurdurmak, yolunu kesmek
interceptiondurdurma, engelleme, önleme, tevkif
interchangeyerlerini değiştirmek, değiş tokuş etmek, yer değiştirme, takas, değiş tokuş, araçların giriş ya da dönüş yapabildiği ve bir hız yoluyla diğer bir yolun kesiştiği kavşak
interchangeable(with ile) birbirinin yerine geçebilir
interchngeabilitydeğiştirilebilirlik
intercollegiatekolejler arası
intercolumniationsütunlar arasındaki mesafe
intercommunicatebirbiriyle haberleşmek
intercommunicationdahil haberleşme, iç haberleşme
intercommunitytoplumlararası, müşterek olma
intercompanyşirketler arası
interconnectbirbirine bağlamak
interconnectedbirbirine bağlı
interconnectionbirbirine bağlı olma
intercontinentalkıtalararası
intercorporate relationsşirket içi ilişkiler
intercourse(cinsel) birleşme, görüşme, ilişki
interdenominationalmezheplerarası
interdentalalt ve üst dişler arasında oluşan, alt ve üst dişler arasında oluşan
interdependencebirbirine bağlı olma, birbirine muhtaç olma
interdependentbirbirine bağlı, birbirine muhtaç
interdictyasak,kadağa,yasak etme,yasak etmek,kadağa koymak,menetmek,önlemek
interest(in ile) ilgi, merak, ilgi uyandırma, ilgi çekme, ilgi kaynağı, ilgi merkezi, yarar, çıkar, faiz, ilgilendirmek, ilgisini çekmek, merakını uyandırmak
interest accountfaiz hesabı
interest bearingfaiz getiren
interest ceilingfaiz tavanı
interest certificatefaiz belgesi
interest couponfaiz kuponu
interest duevadesi gelmiş faiz
interest for defaultgecikme faizi
interest in arrearsgecikmiş faiz
interest on capitalsermaye faizi
interest on moneynema, kâr payı
interest payableödenecek faiz
interest ratefaiz oranı, faiz haddi
interest tablefaiz kestesi
interestedilgili, meraklı, çıkar gözeten
interested in a thingbir şeye meraklı
interestingilgi çekici,ilginç,meraklı
interfacearayüzey, arabirim, arayüz
interfacialarayüzey ile ilgili
interfere(with/in/between ile) yoluna çıkmak, engellemek, karışmak, başkasının işine burnunu sokmak, herşeye maydanoz olmak
interference(with ile) karışma, engelleme, parazit
interference receptionalış paraziti
interference suppressionantiparazit
interferometerinterferometre, girişimölçer
interferometryinterferometri, girişimölçer
interfluentbirbirinin içine akan
interfusekarıştırmak, karışmak
interglacialbuzularası, interglasiyel
interim(zaman) aralık, ara, boşluk, geçici, ara, aradaki
interim balanceara bilanço
interim bondgeçici tahvil
interim certificategeçici belge
interim creditara kredi, geçici kredi
interim dividendara temettü
interim rategeçici tarife
interim reportgeçici rapor
interim statementara rapor
interindustrysanayilerarası
interior decorationiçmimarlık, iç dekorasyon
interior decoratoriçmimar
interior fittingsmefruşat
interior monologueiç konuşma
interior planetiç gezegen
interior wiringiç tesisat
interjectarada söylemek, eklemek, aniden söylemek
interjectiveünlem ile ilgili
interlacekarıştırmak, birbirine geçirmek, ağ gibi örmek
interlacingbirbirine geçme, geçmeli tarama
interlineorta astarı koymak
interlinearsatırlar arasına yazılmış
interlockbirbirine bağlamak, birbirine bağlanmak
interlocutionkonuşma, diyalog
interlocutory injunctiongeçici önlem
interlopergereksiz kimse, fazlalık
interludeara, teneffüs, iş arasındaki boşluk, dinlenme, (sinema/tiyatro/vb.) perde arası, ara, ara faslı
intermarry(farklı türkümden insanlar) evlenmek, evlenerek birbirine bağlanmak
intermeddlekarışmak, burnunu sokmak
intermediaryarabulucu, aracı
intermediatearada bulunan, ara, orta
intermediate colourara renk
intermediate productara ürün
intermediate tradekomisyonculuk
interment(ölüyü) gömme, defnetme
intermezzoara perdesi, ara oyunu
interminablebitmez, tükenmez, sonsuz
interminablysonsuz olarak
interminglebirbirine karıştırmak, birbirine karışmak
intermissionperde arası, ara
intermitara vermek, durdurmak, durmak, tatil olmak
intermittentkesik kesik, aralıklı, süreksiz
intermittent currentkesintili akım
intermittent dutyaralıklı hizmet
intermittentlyaralıklı olarak
intermixbirbirine karıştırmak, birbirine karışmak
intermodulationarakipleme, entermodülasyon
intermolecularmoleküllerarası
internenterne etmek, gözaltına almak, stajyer, stajyer doktor
internal combustioniçten yanmalı
internal combustion engineiçten yanmalı motor
internal pressureiç basınç
internal storageiç bellek
internal structureiç yapı, iç bünye
internal voltageiç gerilim
internallydahili olarak, içten, iç tarafta
internationaluluslararası,beynelhalk
international businessuluslararası ticaret
International Court of JusticeUluslararası Adalet Divanı
international exchangedöviz
international labour lawuluslararası iş hukuku
International LawDevletler Hukuku, devletler hukuku
international mercantile lawuluslararası ticaret hukuku
international monetary economicsuluslararası para ekonomisi
International Monetary FundUluslararası Para Fonu
international moneyuluslararası para
international nautical mileuluslararası deniz mili
international private lawdevletler özel hukuku
international sea trafficmilletlerarası deniz trafiği
international tradeuluslararası ticaret
international transportationuluslararası taşımacılık
internationalismenternasyonalizm, uluslararası teşkilat
internationalizeenternasyonal hale koymak
interpellategensoru açmak
interpenetratetamamen içine girmek
interplanetarygezegenlerarası
interplaykarşılıklı etkileşim
interpolateeklemek, katmak
interpolationenterpolasyon, iç değerleme, iç değerbiçim
interpose(in/between/among ile) araya girmek, lafa karışmak, arada söylemek, eklemek
interpositionkarışma, müdahale, araya girme
interpret(konuşarak) çevirmenlik yapmak,tercümanlık yapmak,(as ile) yorumlamak,anlamını açıklamak,(a dream) yormak
interpretableyorumlanabilir
interpretationyorum, tefsir, açıklama
interpretertercüman, dilmaç
interpretive languageyorumlamalı dil
interrelatedbirbiri ile alakası olan
interrelationkarşılıklı ilişki
interrogatesorguya çekmek, sorgulamak
interrogating judgesorgu hâkimi
interrogativesoru belirten, sorulu, soru soran (cümle/sözcük/vb.) 2.soru şeklinde, soru sözcüğü
interrogative adjectivesoru sıfatı
interrogative adverbsoru zarfı, soru belirteci
interrogative particlesoru eki
interrogative pronounsoru zamiri, soru adılı
interrogative sentencesoru cümlesi
interrogatorysoru türünden, soru belirten
interruptsözünü kesmek, akışını durdurmak, düzenini bozmak, kesmek, yarıda kesmek
interruptedkesik, kesilmiş
interrupterenterüptör, şalter, tapa, kesici
interruptionkesilme, yarıda kesme
intersect(yol/çizgi/vb.) kesişmek, birbiri üzerinden geçmek
intersectionkesişme, kavşak
intersection pointkesişme çekidi
intersexerdişi, erse, hünsa
intersexualerdişilik, erselik
interspaceara, aralık, ara vermek, aralık bırakmak
intersperse(with ile) oraya buraya serpmek, arasına katmak
interstellaryıldızlar arası
intersticeyarık, çatlak, ara, açıklık, aralık, gedik
interstitialçatlakla ilgili, dokular arasında bulunan
intertribalkabileler arası
intertropicaltropikal kuşağa ait
intertwineörülmek, sarılmak
intervalara, aralık, perde arası, ara
intervene(in ile) araya girmek, karışmak, müdahale etmek, olaylar arasında oluşmak, arada olmak, geçmek
interventionkarışma, müdahale, aracılık
intervention policymüdahale politikası
interventionistmüdahaleci
intervertebralomurlar arasında olan
interviewmülakat, görüşme, röportaj, görüşmek, röportaj yapmak
intervieweegörüşülen kimse
interviewergörüşme yapan kimse
interweave(with ile) birlikte dokumak, örmek
intestinalbağırsak, bağırsaklarla ilgili
intestinal florabağırsak florası
intimacy(with ile) özel olma, mahremlik, kişisellik, yakın arkadaşlık, dostluk
intimate(with ile) (cinsel yönden) yakın, kişisel, özel, detaylı, ayrıntılı, ima etmek, sezindirmek
intimate friendyakın dost
intimationüstü kapalı söyleme, ima, üstü kapalı anlatma
intimidate(kimise) korkutmak, gözünü korkutmak, gözdağı vermek
intoiçine, -e, -a, -e meraklı, hasta, (bölme işleminde) -de, -da
into smithereensbin bir parçaya
into the bargainek olarak, ayrıca, üstelik
into thin airtümüyle gözden uzak
intolerableçekilmez, dayanılmaz
intonationses perdesi, titremleme
intonemonoton bir makamla okumak
intonemetonlama birimi, titremlemebirim
intoxicantsarhoş edici, sarhoş edici içki
intoxicationsarhoşluk, alkol zehirlenmesi
intra-(önek) içinde bulunan, iç tarafında
intracellularhücre içi, gözeiçi
intractabilitydik kafalılık, serkeşlik, densizlik
intractablekontrol edilmesi zor, ele avuca sığmaz
intradoskemer iç sırtı, kemer iç yüzü
intransigentuzlaşmaz, sabit fikirli, değişmez
intransitive(eylem) geçişsiz
intransitive verbgeçişsiz eylem
intravenousdamar içi, damardan
intrenchmentsiper, tahkimat
intrepiditycesaret, yılmazlık, gözüpeklik
intricacykarışıklık, anlaşılmazlık, karışık şey
intrigueilgisini çekmek, entrika çevirmek, entrika, dolap
intriguingilgi çekici, şaşırtıcı, entrikacı, düzenbaz
intrinsicgerçek, aslında olan, esas
intrinsic valuegerçek değer, içsel değer
intro-(önek) içe doğru, içeriye
introducetanıştırmak, tanıtmak, ilk kez getirmek, ortaya çıkarmak, ilk kısmını oluşturmak
introductiontanıtma, tanıtım, takdim, tanıştırma, takdim, önsöz, giriş, başlangıç, kılavuz kitap
introductorygiriş niteliğinde, tanıtıcı
introspectionmurakabe, kendi duygu ve düşüncelerini inceleme
introspectiveöz özünü tahlil eden
introvertediçedönük, içine kapanık
intrudeizinsiz ya da davetsiz girmek, rahatsız etmek
intrusion(on ile) zorla girme, tecavüz
intrusivezorla giren, izinsiz giren, mütecaviz, sırnaşık
intrusive rockssokulma kayaçları
intrusttevdi etmek, vermek
intuitsezmek, içine doğmak
intuitionsezgi, önsezi, içine doğma
intumescenceşişme, kabarma, şişlik
inundatesel basmak, garketmek, boğmak
inutileyararsız, kazançsız
inutilityfaydasızlık, yararsızlık
invadeistila etmek, akın etmek, doldurup taşırmak, baskın yapmak, basmak, tecavüz etmek
invaginateiçine koymak, kılıfına koymak
invaginationkılıfına koyma
invalidhasta, sakat, hükümsüz, geçersiz
invalid chairtekerlekli sandalye
invalidategeçersiz kılmak, çürütmek
invalidationzayıflatma, güçten düşürme, geçersiz kılma, iptal
invalidityhükümsüzlük, geçersizlik
invalidity indemnitymaluliyet tazminatı
invalidity insurancemaluliyet sigortası
invaluableçok değerli, paha biçilmez
invariabilitydeğişmezlik, sabitlik
invariabledeğişmeyen, her zaman aynı olan, değişmez
invariantdeğişmeyen, sabit, değişmez değer, sabit nicelik
invasionakın, saldırı, istila
inveighveryansın etmek, çıkışmak
inveiglekandırmak, ayartmak
inveiglementaldatma, kandırma
inventicat etmek, bulmak, uydurmak, düzmek, kıvırmak
inventivehazırcevap,ferasetli,ihtiracı,zeyrek,diribaş.
inventorysayım çizelgesi, envanter
inventory controlenvanter kontrolü, stok kontrolü
inventory investmentstok yatırımı
inventory rateenvanter değeri
inverse correlationters ilişki
inverse operationters işlem
inversely proportionalters orantılı
inversioninversiyon, terselme, ters dönme, altüst olma
inverted commatırnak işareti
inverterinverter, enversör, evireç
invest(in ile) para yatırmak, yatırım yapmak
invest moneypara yatırmak
investableyatırım yapılabilir, yatırılabilir
investigatearaştırmak, soruşturmak
investigationaraştırma,soruşturma,istintak
investigation methodaraştırma yöntemi
investigativearaştırmayla ilgili
investigative journalismaraştırmacı gazetecilik
investigative reporteraraştırmacı gazeteci
investigative tourinceleme gezisi
investigative visitinceleme gezisi
investiture(kimise) yüksek memuriyete atama töreni
investmentyatırım, sağlanan gelir
investment bankyatırım bankası
investment bankeryatırım bankeri
investment bankingyatırım bankacılığı
investment billsplasman senetleri
investment bondyatırım bonosu
investment budgetyatırım bütçesi
investment capitalyatırım sermayesi
investment certificateyatırım belgesi
investment companyyatırım şirketi
investment counselyatırım danışmanı
investment credityatırım kredisi
investment goodsyatırım malları
investment incentiveyatırım teşviki
investment incentivesyatırım teşvikleri
investment incomeyatırım geliri
investment listyatırım listesi
investment reserveyatırım rezervi
investment sharekatılma belgesi
investment sharesyatırım hisseleri
inveterateyerleşmiş, kökleşmiş, alışmış, tiryaki
invidiousgücendirici, kıskandırıcı, haksız
invigilate(sınavda) gözcülük etmek
invigorategüçlendirmek, canlandırmak, dinçleştirmek
invigorationkuvvetlendirme, güçlendirme
inviolabilitydokunulmazlık
inviolablebozulamaz, dokunulmaz
inviolatebozulmamış, çiğnenmemiş
invisiblegörünmez, görülemez, (özellikle kâr zarar hesaplarında) deftere kayıtlı olmayan, resmi hesaplarda görülmeyen
invisible failuregörünmez arıza
invisible inkrenksiz mürekkep
invitation to bidsatışa davet
invitedavet etmek, çağırmak, yüreklendirmek, davetiye çıkarmak
invite tenders forihale açmak
invitingdavetkâr, çekici, göz alıcı
invocationyalvarma, yakarma, dua
invoicefatura, fatura göndermek, fatura yazmak
invoice amountfatura bedeli
invoice bookfatura defteri
invoice clerkfatura memuru
invoice costfatura maliyeti
invoice pricefatura fiyatı
invokeyakarmak, dua etmek, istemek, dilemek
involuntaryistenilmeden yapılan, gönülsüz yapılan, istençdışı
involuntary muscleistemsiz kas
involuntary nervous systemotonom sinir jüyesi
involuteinvolüt, düreç, dolaşık, içeri kıvrık
involutionüst alma, dürev, kıvırma, sarma
involve(in/with ile) karıştırmak, sokmak, bulaştırmak, içermek, kapsamak, gerektirmek
involvedkarmaşık, anlaşılmaz, (with ile) (kişisel ya da cinsel yönden) yakın, ilgili
involvementkarışma, bulaşma, ilgi, sarma, bağlılık
invulnerabilityyara almama
invulnerableyaralanmaz, kurşun işlemez, zapt edilmez
inwardiçeride olan, iç, (Aİ) bkz.inwards
inward bill of ladingithal konşimentosu
inward journeydönüş yoluculuğu
inwardnessiçyüz, maneviyat, ruhanilik
ion accelerationiyon ivmesi
ion acceleratoriyon hızlandırıcı
ion exchangeiyon alışverişi, iyon değiş tokuşu
ion exchangeriyon değiştirici
ion spectrumiyon spektrumu, iyon izgesi
Ionian IslandsYunan adaları, Yedi Adalar
ionic compoundsiyonik bileşikler
ionic migrationiyon göçmesi
ionic radiusiyon yarıçapı
ionization currentiyonlaşma akımı
ionization gaugeiyonlu manometre, iyonlu basıölçer
ionization potentialiyonlaşma potansiyeli
ionizeiyonlaştırmak, iyonlaşmak
ionosphereiyonosfer, iyonyuvarı
irasciblesinirli, huysuz, öfkesi burnunda
irehiddetli, kızgınlık, öfke
irefulkızgın, öfkeli, hiddetli
iridescenceyanardönerlik, renkli pırıltı
iridescent colouryanardöner renk
Irishirlandaya ait, irlandaca, irlandalı
irkusandırmak, bıktırmak, canını sıkmak, bezdirmek
irksomeusandırıcı, bıktırıcı, sıkıcı
iron a.demirden yapılmış, demir gibi
iron flintdemirli çakmaktaşı
iron graydemir kırı rengi
ironicalaylı, alaycı, istihzalı
ironing pressütüleme presi, pres
ironmasterdemirci ustası, demir imalatçısı
ironshoddemir nallı, demir taban
ironworkerdemir fabrikası işçisi, demirci
irradianceaydınlatma, parlaklık
irradiantparlak, ışıldayan
irradiateışınlamak,şualandırmak,aydınlatmak
irradiationışınlama, parlaklık, aydınlık
irradiativeışık saçan, aydınlatıcı
irrationalakılsız, mantıksız
irrationalitymantıksızlık, akılsızlık, saçma
irreclaimableislah edilemez
irreconcilableuzlaştırılamaz, barıştırılamaz
irrecoverabledüzeltilemez, telafi edilemez
irrecoverable debttahsil edilemeyen borç
irredeemablesilinmez, konvertibl olmayan
irreducibleazaltılamaz, küçültülemez, sadeleştirilemez
irrefrangiblebozulamaz, kırılmaz (ışın)
irrefutablereddedilemez, itiraz kaldırmaz, su götürmez
irregular(biçim) çarpık, eğri, yamuk, (zaman) düzensiz, eşit olmayan, düzensiz, kuralsız, başıbozuk, usulsüz, kural dışı, düzensiz
irregular comparisonkuralsız derece
irregular verbkuralsız eylem
irregularitykuralsızlık, usulsüzlük, düzensizlik
irrelevancekonu dışı olma, konu dışı olan şey ya da durum
irrelevancyyersiz olma, münasebetsizlik
irrelevantkonu dışı, ilgisiz, önemsiz
irreligiondinsizlik, kâfirlik, gâvurluk
irremediableçaresiz, tedavi edilemez, şifa bulmaz
irremovableoynamaz, temelli, sabit
irreparabletelafisi olanaksız, onarılamaz, onmaz
irreplaceableyeri doldurulamaz
irrepressiblebastırılamaz, zaptolunamaz, taşkın
irreproachablehatasız, kusursuz
irresistiblekarşı konulamaz, dayanılmaz, çok güçlü
irresolutekararsız, mütereddit
irrespective(of ile) -e bakmaksızın, -e aldırmadan, -i düşünmeden
irrespective ofhesaba katmadan
irresponsibilitysorumsuzluk
irresponsiblesorumsuz, bambılı
irresponsiblysorumsuzca, düşüncesizce
irresponsivemukabele etmez, karşılık vermeyen
irretrievablebir daha ele geçmez, telafi edilemez
irreverencehürmetsizlik, saygısızlık
irreverent(özellikle dine karşı) saygısız
irreversibilitytersinmezlik
irreversibletersinmez, geri alınamaz, kesin, kati
irreversible colloidtersinmez koloit
irreversible reactiontersinmez reaksiyon, tekyönlü tepkime
irrevocabledönülemez, geri alınamaz, değiştirilemez
irrigate(toprağı) sulamak
irrigation canalsulama arnası
irrigation ditchsulama arkı
irrigation efficiencysulama verimi
irritabilitysinirlilik, alınganlık, titizlik
irritableçabuk kızan, alıngan
irritanttahriş edici (madde)
irritatekızdırmak, sinirlendirmek, tahriş etmek
irritatingsinirlendirici, kızdırıcı, tahrik edici
irritationsinirlilik, kızgınlık, öfke, hiddet
irruptioniçeriye baskın, istila
isinglassbalık tutkalı, mika
isobareşbasınç eğrisi, izobar, eşbasınç, izobar
isobaric chartizobar haritası
isobaric surfaceizobarik yüzey
isochoricizokor, eşhacimli
isochronaleşsüreli, izokron
isochroneizokron, eşoylum eğrisi
isochronouseşsüreli, izokron, eşzamanlı
isoclineizoklin, eşeğim çizgisi
isoelectriceşçıngı, izoelektrik
isoelectronicizoelektronik
isogamyizogami, eşgametlilik
isogonaleşaçılı, izogonal
isohyeteşyağış eğrisi, izohiyet
isolateayırmak, izole etmek, yalıtmak, tecrit etmek
isolatedizole, ayrılmış, tek
isolated pointyalıtık çekit
isolatingayrışkan, ayrışık, çekimsiz
isolationizolasyon, yalıtım, yalnızlık
isolationismtecrit politikası
isolatorizolatör, yalıtkan
isomagnetic lineizomanyetik eğri
isometricizometrik, eşit ölçülü
isometric curveizometrik eğri
isometryizometri, eşölçüm
isomorphicizomorf, eşyapılı, eşbiçimli
isomorphismizomorfizm, eşyapılılık
isomorphousizomorf, eşyapılı, eşbiçimli
isoscelesikizkenar, ikizkenar
isosceles trapazoidikizkenar yamuk
isosceles triangleikizkenar üçgen
isoseismaleşdeprem, eşdeprem çizgisi
isothermeşsıcaklık eğrisi, izoterm
isothermaleşısıl, izotermik
isothermal layerizotermal tabaka
isotonicizotonik, eş basınçlı
isotopic spineşspin, izospin, izotop spini
isotopydilde izotopi, yerdeşlik
isotropicizotrop, eşyönlü
isotropic antennaizotropik anten
isotropyizotropi, eşyönlülük
issuepiyasaya çıkarma,yayımlama,baskı,sayı,önemli çekit,dağıtım,çap etmek,yayımlamak,dağıtmak,donatmak,(from ile) -den gelmek,kaynaklanmak
issue a decreekararname çıkarmak
issue from-den gelmek, kaynaklanmak
issuedçıkarılmış, ihraç edilmiş
issuerhisse senedi çıkaran yatırım şirketi
issuing bankemisyon bankası
issuing companyemisyon şirketi
issuing houseemisyon kuruluşu
ito, onu, ona, (oyunda) ebe
It dependsduruma göre değişir, belli olmaz
It doesn't matterÖnemi yok
It doesn't matter a brass farthingVız gelip tırıs gider
it goes to showbu da kanıtlıyor ki
it goes without sayingsöylemeye gerek yok, gayet açık
It is all the same to meBenim için hiç fark etmez
it makes no oddsfark etmez, önemi yok
it never rains but it poursfelaketler hep üstüste gelir
It serves him right!Bunu hak etti!
it stands to reasongayet açıktır ki
It's all one to meBenim için fark etmez
It's very kind of youÇok naziksiniz
It's water under the bridgeköprünün altından çok su geçti
italicizeitalik harflerle basmak
itchkaşınmak,can atmak,çok istemek,giyişik,gicişme,kaşıntı,kotur,koturluk hastalığı,güçlü istek,şiddetli arzu,şevk,ihtiras
itchinessgidişme, kaşınma
itemparça, adet, tane, madde fıkra
itemizeayrıntıları ile yazmak,dakikleştirmek
iterateyinelemek, tekrarlamak
iterationyineleme, tekrarlama
iterativeyinelemeli, tekrarlı, tekrarlayan
itinerancyseyyarlık, gezgincilik, dolaşma
itinerantdolaşan, gezgin, gezici
itineraryyolculuk josparı, yolculuk bağdarlaması
itineratedolaşmak, yolculuk etmek