İngilizce Sözlük

All | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z | Submit a name
There are currently 3379 names in this directory beginning with the letter T.
T-shirt
tişört

ta
sağ ol, eyvallah

Ta ever so
çok sağ ol

ta-ta
hoşça kal!, eyvallah!

tab
etiket, brit, askı, (Aİ) fatura, hesap

tabard
cüppe

tabasco
bir çeşit biber

tabby
tekir kedi

tabernacle
seyyar Yahudi tapınağı

tablature
resim

table
masa, yemek, sofra, tablo, keste, çizelge, tasarıyı müzakereye sunmak

table d'hôte
tabldot

table microphone
masa mikrofonu

table of contents
içindekiler

table salt
sofra tuzu

table talk
sofra sohbeti

table tennis
masatenisi

table-water
maden suyu, yeraltı suyu

tableau
tablo, keste, resim

tableaux
keste, resimler

tablecloth
sofra örtüsü, masa örtüsü

tableland
yayla, plato

tablespoon
servis kaşığı

tablet
tablet, kitabe, yazıt, tablet

tableware
sofra takımı

tabloid
küçük sayfalı, bol resimli gazete

taboo
tabu, yasak

tabouret
tabure,ketil

tabula
sümüğün sert ve düz yüzeyi

tabular
masa gibi düz, çizelge biçiminde

tabulate
cetvel haline koymak, çizelgelemek

tabulation
cetvel haline koyma, çizelgeleme

tabulator
keste yapıcı, çizelgeleyici, tabülatör

tachograph
takograf, kilometre saati

tachometer
takometre, devirölçer, dönüşölçer

tachycardia
taşikardi

tachymeter
takeometre, araziölçer

tacit
söylenmeden anlaşılan

taciturn
sessiz,sakin,suskun,az konuşan,karadinmez

taciturnity
suskunluk, sessizlik

tack
ufak çivi, raptiye, pünez, gidiş, yol, rota, teyel, çivi ya da raptiye ile tutturmak, çakmak, orsa etmek, kumaşı teyellemek, çatmak

tack about
volta etmek

tack mortgages
ipotekleri birleştirmek

tack on
eklemek, ilave etmek

tack rivet
tutturma perçini

tackiness
yapışkanlık

tackle
halat takımı, takım, donatı, marke etmek, uğraşmak, çaresine bakmak, üstesinden gelmek, topu kapmak, ayağından almak, yakalamak, saldırmak

tackweld
teyel kaynağı ile tutturmak

tacky
yapışkan, adi, kalitesiz, üçüncü sınıf, boktan

tact
zaman ve durumun gerektirdiği biçimdeki davranış, davranış inceliği, insanlarla anlaşabilme yetisi

tactful
ince düşünüşlü, sezgisi güçlü, nazik, sezinçli

tactfulness
ince düşünme, düşüncelilik, sezinç

tactic
taktik, yönlem

tactical
taktik

tactician
taktikçi, taktik veren kimse

tactics
taktik

tactile
dokunma duyusuna ilişkin, dokunsal

tactless
patavatsız, düşüncesiz, sezinçsiz, densiz

tactlessness
patavatsızlık, düşüncesizlik, densizlik

tactual
dokunma duyusu ile ilgili, dokunsal

tactual sense
dokunma duyusu

tadpole
iribaş

taenia
şerit, tenya, bağırsak kurdu, pervaz

taeniafuge
bağırsak kurdunu düşüren ilaç

taffeta
tafta

taffrail
kıç küpeştesi

taffy
karamela

tag
etiket, fiş, çok sık kullanılan laf, beylik laf, etiketlemek, fiş takmak, eklemek, (along/on ile) peşine takılmak, birlikte gitmek, takılmak, elim sende oyunu

tag with
birine yüklemek, üstüne atmak

tagger
etiket koyan kimse, ince demir levha

tail
kuyruk, göt, bozuk paranın resimsiz tarafı, yazı, kuyruk gibi peşine takılmak, yakından izlemek

tail assembly
kuyruk takımı

tail away
kötüye gitmek, azalmak

tail beam
bindirme kiriş

tail behind
birinin peşinden gitmek

tail bone
kuyruk sümüğü

tail coat
frak

tail end
en son kısım

tail feather
kuyruk tüyü

tail fin
kuyruk stabilizörü

tail fuse
dip tapa

tail lamp
arka lambası

tail light
stop lambası

tail off
kötüye gitmek, zayıflamak, gittikçe azalmak

tail parachute
kuyruk paraşütü

tail piece
bindirme kiriş, yarım kiriş

tail pipe
egzoz uç borusu, kuyruk egzoz borusu

tail rotor
kuyruk pervanesi

tail shaft
uskur şaft, kuyruk şaftı

tail spin
kuyruk virili

tail surface
kuyruk yüzeyi

tail unit
kuyruk takımı

tail wind
kuyruk rüzgârı

tail-heavy
kuyruğu ağır

tailboard
arka kapak

tailed
kuyruklu

tailgate
arka kapak

tailings
şeker topağı

tailless
kuyruksuz

tailless plane
kuyruksuz uçak

taillight
arka lamba

tailor
terzi, elbise dikmek, yeni bir biçim vermek

tailor-made
ısmarlama dikilmiş, uygun

tailored
(giysi) yeni bir biçim verilmiş, iyi oturtulmuş

tailored costume
ısmarlama kostüm

tailored suit
ısmarlama elbise

tailpiece
son kısım

tailplane
kuyruk yüzeyi

tails
frak

tailspin
kuyruk çevrintisi, panik

tailstock
(torna) gezer punta gövdesi

taint
lekelemek, leke sürmek, kara çalmak, bozmak, leke, pis koku, ayıp, kusur

take
almak, götürmek, kiralamak, tutmak, kazanmak, almak, (sınav) girmek, (fotoğrafını) çekmek, kabullenmek, üstlenmek, almak, gerektirmek, istemek, (içine) almak, taşıma, hasılat, para, kâr, çekim

take a back seat
köşesine çekilmek

take a bath
yıkanmak, banyo yapmak

take a bathroom
banyo yapmak, yıkanmak

take a bearing
kerteriz etmek

take a bus
otobüse binmek

take a chair
oturmak

take a chance
riske girmek

take a copy
suretini çıkarmak

take a cruise
vapurla geziye çıkmak

take a dim view
iyi gözle bakmamak

take a dim view of
küçük görmek

take a dip
dalış yapmak,dalmak,cummak

take a fancy to
hoşlanmaya başlamak

take a gander
göz atmak

take a hint
leb demeden leblebiyi anlamak

take a leaf out of sb's book
özüne örnek almak

take a licking
kötek yemek

take a photograph
resim çekmek

take a pity on
acımak

take a rest
dem almak

take a seat
lütfen oturun, buyrun oturun

take a shine to
kanı kaynamak

take a short break
birkaç günlük bir tatile çıkmak

take a shot in the dark
kafadan atmak

take a shower
duş almak

take a stand
tavır almak

take a stand on
kararlı olmak

take a tumble
tepetaklak gitmek

take a vote on sth
oya koymak

take a vow
ant içmek

take aback
şaşırtmak

take about
gezdirmek

take advantage of
-dan faydalanmak, kazanç sağlamak

take after
-e benzemek, -e çekmek

take aim
nişan almak

take an examination
sınava girmek

take an oath
yemin etmek

take an objection to sth
itiraz etmek

take apart
sökmek, parçalarına ayırmak

take as read
araştırmadan kabul etmek

take at one's word
sözüne güvenmek

take away
çalmak, alıp götürmek, kaldırmak, çıkarmak

take back
geri almak, eskileri düşündürmek

take by surprise
ansızın olmak, şaşırtmak

take care of
-e dikkat etmek, bakmak, ilgilenmek, dövmek

take care of yourself
özüne iyi bak!

take charge of
sorumluluğunu almak

take coals to Newcastle
denize su taşımak, gereksiz yere eşya götürmek

take courage
cesaretlenmek

take cover
sığınmak, siper almak

take down
sökmek, parçalarına ayırmak, yazmak, kaydetmek

take effect
yürürlüğe girmek, etki etmek

take exception
aynı görüşte olmamak

take for
sanmak

take for granted
itirazsız kabul etmek

take goods on approval
muhayyer almak

take great pains
özenip bezenmek

take heart
cesaretlenmek

take heed of
önem vermek, dikkat etmek

take in
almak, içine almak, içermek, kandırmak, aldatmak

take in good part
darılmamak, gücenmemek

take in hand
üstüne almak, yola getirmek

take into account
dikkate almak, hesaba katmak

take into consideration
göz önünde bulundurmak, hesaba katmak

take into custody
gözaltına almak

Take it easy
özünü yorma, kolayına bak, sakin ol

take it hard
derin acı duymak

take it on the chin
metanetle karşılamak

take it out of sb
bütün gücünü tüketmek

take kindly to
hoşlanmak

take leave
ayrılmak, veda etmek

take leave of one's senses
aklını peynir ekmekle yemek

take measures
önlem almak, tedbir almak

take my tip
öğüdümü tut

take note of
-e önem vermek

take notice of
dikkate almak, umursamak, farkına varmak

take off
(giysi) çıkarmak, (uçak) havalanmak, kalkmak

take off one's hat to sb
birisine şapka çıkarmak

take office
görev almak

take on
işe almak, görev vermek, kavga etmek, üstlenmek

take on board
kabul etmek

take on trust
kanıtsız kabul etmek, güvenmek

take one at one's word
sözünü tutmak

take one's breath away
birinin nefesini kesmek, heyecanlandırmak

take one's choice
beğendiğini almak

take one's hat off to
takdir etmek

take one's life in one's hands
kelleyi koltuğa almak, canını dişine takmak

take one's medicine
başa geleni çekmek

take one's time
acele etmemek, fazla vaktini almak

take out
içinden çıkarmak, bir yere götürmek, edinmek

take out a loan
bankadan kredi almak

take out a patent
patent çıkartmak

take out on
hırsını -den almak

take over
devralmak, yönetimi almak, üzerine almak

take pains with
çok uğraşmak

take part in
-e katılmak, iştirak etmek

take pity on
acımak

take place
meydana gelmek, olmak

take possession
ele geçirmek, almak

take pot luck
verileni almak, bulduğunu yemek

take refuge
sığınmak

take root
kök salmak

take sb aback
şaşırtmak, afallatmak

take sb by surprise
gafil avlamak

take sb down a peg or two
burnunu kırmak, bozum etmek

take sb for a ride
kazıklamak, aldatmak, kandırmak

take sb out of himself
neşelendirmek, yüzünü güldürmek

take sb to one's bosom
bağrına basmak

take sb to task
azarlamak, paylamak

take sb unawares
gafil avlamak, şaşırtmak

take sb's breath away
-in nefesini kesmek, heyecanlandırmak

take sb's measure
birinin yeteneğini tartmak

take sb's word for it
söylediğine inanmak

take seriously
ciddiye almak

take shape
biçimlenmek, gerçekleşmek, şekillenmek

take shelter
sığınmak,daldalanmak,barınmak,siperlenmek,saklanmak,siper almak,duldalanmak

take sides
taraf tutmak

take sides with
-ın tarafını tutmak

take steps
önlem almak, tedbir almak

take sth amiss
gücenmek

take sth for granted
itirazsız kabul etmek

take sth on the chin
sineye çekmek

take sth out on sb
acısını başkasından çıkarmak

take sth to heart
ağrına gitmek

take sth up with
görüşünü almak

take stock
enine boyuna düşünmek, envanter yapmak

take the air
tenek almak

take the bit in one's teeth
idareyi ele almak

take the bread out of sb's mouth
ekmeğini elinden almak

take the bull by the horns
güçlüklere cesaretle karşı koymak

take the cake
birinciliği kazanmak

take the can
ceremeyi çekmek

take the chair
bir toplantıya başkanlık etmek, celseyi açmak

take the field
savaşa girmek

take the gilt off the gingerbread
tadını kaçırmak

take the hell out of sb
iflahını kesmek

take the helm
idareyi eline almak

take the lid off
iş karıştırmak

take the offensive
saldırıya geçmek

take the piss out of
alay etmek

take the place of
birinin yerine geçmek

take the plunge
düşünüp taşındıktan sonra işe girişmek

take the rap
suçu üstüne almak

take the starch out of
hamur gibi yapmak

take the words out of one's mouth
lafı ağzından almak

take time
vakit almak, vakit istemek

take to
hoşlanmak, alışkanlık edinmek, çekilmek, kaçmak

take to drink
içkiye başlamak, özünü içkiye vermek

take to flight
firar etmek

take to heart
yüreğinde hissetmek, ciddiye almak

take to one's heels
tabanları yağlamak

take to pieces
parçalara ayırmak, sökmek

take to the road
serseri olmak, avare olmak

take trouble
zahmete girmek, zahmet etmek

take turns
sırayla yapmak

take umbrage
gücenmek

take up
girişmek, başlamak, kaplamak, işgal etmek

take up arms
silaha sarılmak

take up the cudgels for
arka çıkmak

take up with
ile arkadaş olmak

take vengeance on
intikam almak

take wings
uçmak, uçup gitmek, yok olmak

Take your pick
Seçimini yap

take-home foods
hazır gıda maddeleri

take-home pay
net gelir, safi vergin

takeaway
hazır yemek satan dükkân, hazır yemek satan dükkândan alınan

takedown
sökülebilir, demontabl, sökme, parçalara ayırma

takeoff
havalanma, kalkış, taklit

takeoff runway
kalkış pisti

takeoff speed
kalkış hızı

takeoff weight
kalkış ağırlığı

takeover
devralma, ele geçirme, yönetimi alma, devir

taker
alıcı, müşteri

taking
çekici

takings
kâr, kazanç, hasılat, gelir

talc
talk pudrası

talcum
talk

talcum powder
talk pudrası

tale
hikâye,nağıl,ertek,masal,palavra,yalan,martaval,dedikodu

talebearer
dedikoducu,gammaz,nağılbaz

talebearing
kovuculuk

talent
doğal yetenek

talent scout
yıldız avcısı

talented
yetenekli

taleteller
hikâyeci, masalcı, dedikoducu, yalancı

talion
kısas

talipes
yumru ayak

talisman
tılsım, uğur, uğurluk

talismanic
tılsımlı

talk
konuşmak, konuşma, görüşme, sohbet, konuşma biçimi, konuşma, boş laf

talk a blue streak
jet gibi konuşmak

talk a mile a minute
çan çan etmek

talk about
hakkında konuşmak, bahsetmek, lafını etmek

talk at
boşuna konuşmak

talk away
durmadan konuşmak, konuşarak vakit geçirmek

talk back
iç konuşma

talk back to
karşı gelmek, karşılık vermek

talk big
övünmek, atıp tutmak, dem vurmak

talk business
iş konuşmak

talk down to
küçümseyici bir biçimde konuşmak

talk in circles
lafı ağzında gevelemek

talk in telephone numbers
bire bin katmak

talk into
-meye ikna etmek

talk nineteen to the dozen
hızlı ve sürekli konuşmak

talk nonsense
saçmalamak, zırvalamak, çene yormak

talk one's head off
birisinin kafasını şişirmek

talk one's way out of
içini dökmek, konuşup rahatlamak

talk out of
-memeye ikna etmek, -den vazgeçirmek

talk over
görüşmek, tartışmak

talk round
caydırmak, ikna etmek

talk sense
mantıklı konuşmak, makul konuşmak

talk shop
iş konuşmak

talk through one's hat
palavra atmak, saçmalamak

talkative
konuşkan,şapır,yanşak,sirgep,çenesi düşük,geveze

talkativeness
konuşkanlık, gevezelik

talkee-talkee
palavra, masal

talker
konuşmacı

talkie
konuşkan, geveze

talking
konuşan, konuşma

talking picture
sözlü film

talking-to
azarlama, paylama, azar, fırça

talky
konuşkan

talky talk
gevezelik

tall
uzun boylu, ...boyunda, yüksek

tall order
olmayacak iş

tall story
palavra, maval, masal

tallness
uzun boyluluk, yükseklik

tallow
donyağı

tallowy
yağlı

tally
hesap, çetele, skor

tally shop
taksitle satış yapan dükkân

tally trade
taksitli alışveriş

tally-ho
haydi!, aport!

tally-sheet
hesap listesi

tallyman
ucuzcu

talon
pençe

talus
birikinti, aşık, ayak bileği, meyil

tamable
evcilleştirilebilir

tamarack
karaçam, amerikan çamı

tamarind
demirhindi

tamarisk
ılgın

tambour
kasnak

tambourine
tef

tame
evcil, yumuşak başlı, uysal, sıkıcı, yavan, tatsız, evcilleştirmek, ehlileştirmek, dize getirmek

tameable
evcilleştirilebilir

tameness
uysallık, evcillik

tamer
vahşi hayvan eğiticisi

tammy
kumaştan süzgeç

tamp
tokmaklamak, bastırıp sıkıştırmak

tamper
(with ile) karıştırmak, kurcalamak, oynamak

tamping
sıkılama, tokmaklama

tampon
(adet zamanı kullanılan) tampon

tan
(hayvan derisi) tabaklamak, sepilemek, güneşte yanmak, bronzlaşmak, bronzlaştırmak, güneş yanığı, sarımsı kahverengi

tanager
bir çeşit ispinoz

tandem
iki kişilik bisiklet

tang
keskin koku, keskin tat

tangency
teğet geçme

tangent
tanjant, teğet

tangential
teğetsel, yüzeysel

tangential acceleration
teğetsel ivme

tangerine
mandalina

tangibility
tutulabilme

tangible
dokunulabilir, elle hissedilebilen, gerçek, elle tutulur, somut, kesin

tangible property
maddi mallar

tangle
dolaştırmak,karmakarışık etmek,arap saçına çevirmek,arap saçına dönmek,dolaşmak,karışmak,dolaşık şey,dolaşmış kelep,dolaşmış yumak,cancal,karmakarışık şey,dolaşıklık,arapsaçı,düğüm,dava,münakaşa

tangle with
atışmak, kapışmak, tartışmak

tango
tango, tango yapmak

tangy
keskin

tank
tank, (gaz/sıvı/vb.) depo, tank, sarnıç, benzin deposu

tank car
sarnıçlı vagon

tank mine
tank mayını

tank truck
tanker

tankard
maşrapa

tanker
tanker

tannate
tanenli asit tozu

tanner
sepici, tabak

tannery
bkz.tanyard

tannic
tanenli

tannin
tanen

tanning
sepileme, tabaklama

tansy
solucan otu

tantalate
tantalat

tantalite
tantalit

tantalization
boşuna ümit verme, umutlandırıp vermeme

tantalize
boşuna ümit vermek, umutlandırıp vermemek

tantalizing
düş kırıklığına uğratan

tantalum
tantal

tantamount
(to ile) eşit, eşdeğer, aynı değerde, eşdeğerde

tantivy
dörtnala

tantrum
öfke nöbeti, sinir krizi

tanyard
tabakhane, sepi yeri

tap
musluk,tapa,tıkaç,tapa ya da musluğu açmak,(alısün konuşmalarını) gizli bağlantı kurarak dinlemek,delip ya da kesip içindeki sıvıyı çekmek,kullanmak,hafifçe vurmak,hafif vuruş

tap bolt
saplama, pim

tap borer
zıvana matkabı

tap dance
step dans

tap dancer
step dansçısı

tap root
kazıkkök

tap water
musluk suyu

tape
şerit, bant, ses kayıt bantı, kaset, bant, banda kaydetmek, banda çekmek, (up ile) şeritle bağlamak

tape cartridge
kaset

tape deck
dek teyp, şerit birimi

tape drive
şerit sürücü

tape feed
şerit besleme, şerit ilerletme

tape label
şerit etiketi

tape leader
bant amorsu

tape measure
şerit metre, mezür

tape operating system
şerit işletim jüyesi

tape punch
şerit delici, şerit delgileyici

tape reader
şerit okuyucu

tape recorder
teyp, kasetçalar

tape recording
banda alma, bant kayıt

tape reproducer
şerit çoğaltıcı, şerit tıpkılayıcı

tape skip
şerit atlatıcı, şerit atlatma komutu

tape unit
şerit birimi

tape up
şeritle bağlamak

taper
uca doğru incelmek, sivrilmek, inceltmek, ucunu sivriltmek, ince ve uzun mum

tapered
konik

tapering
gittikçe incelen, konik, daralan, sivrilmiş

tapestry
duvar halısı

tapeworm
tenya, şerit, bağırsak solucanı

tappet
kol, manivela

tappet rod
itici çubuk

tapping
hafifçe vurma, kılavuz çekme

taproot
kazıkkök, anakök

tapster
barmen

tar
asfalt, katran, asfaltlamak, asfalt dökmek, katranla kaplamak

tar board
katranlı levha

tar brush
katran fırçası

taradidle
yalan

tarantula
büyük zehirli bir örümcek, tarantula

taraxacum
hindiba kökü

tarboard
katranlı mukavva

tardigrade
yavaş yürüyen

tardiness
ağırlık, yavaşlık, gecikme, rötar

tardy
ağır, yavaş, geç, gecikmiş

tare
dara, burçak, darasını almak, darasını düşmek

target
hedef, hedef tahtası, amaç, erek, hedef, alay konusu kimse/şey, şamar oğlanı

target computer
hedef bilgisayar

target date
amaçlanan tarih

target language
hedef dil, amaç dil

target machine
amaç makine

target price
hedef fiyat

target program
hedef bağdarlama, amaç bağdarlama

tariff
tarife, gümrük vergisi

tariff barriers
gümrük engelleri

tariff rate
gümrük vergisi oranı

tariff wall
gümrük duvarı

tarlatan
tarlatan

tarmac
asfalt, asfalt alanı

tarmacadam
bkz.tarmac

tarn
küçük dağ gölü

tarnish
sönükleşmek, kararmak, donuklaşmak, karartmak, donuklaştırmak, sönükleştirmek

tarot
fal bakmak için kullanılan 'lik iskambil destesi

tarpaulin
katranlı muşamba

tarradiddle
yalan, kaçamaklı söz

tarred with the same brush
aynı yolun yolcusu

tarry
katranlı, oyalamak, geç kalmak, yubanmak, durmak, beklemek

tarsal
ayak bileği ile ilgili

tarsal bone
ayak bileği sümüğü

tarsia
kakmacılık

tarsus
ayak bileği, tarsus

tart
turta, orospu, keskin, acı, ters, aksi, acı, iğneleyici

tartan
ekose (kumaş)

tartar
kefeki, pesek, şirret, bela, vahşi kimse

tartar emetic
potasyum tartarat asidi

tartar sauce
sos tartar, balık sosu

tartaric
tartarik

tartaric acid
tartarik asit

Tartary
Tataristan

tartness
keskinlik, acılık, ekşilik

tartrate
tartarat

tartrazine
(boya) tartrazin

task
vazife, görev, iş

task force
özel birlik, özel görev timi

task master
angaryacı, amir, usta

task queue
görev kuyruğu

task wages
götürü vergin

task work
götürü iş

taskmaster
başkasına iş yükleyen kimse, angaryacı

tassel
püskül,kotaz

taste
tatmak, tadına bakmak, tat almak, tadını almak, belli bir tadı olmak, tat, tadımlık, beğeni, zevk

taste bud
tat alma cisimciği

tasteful
zevkli

tastefulness
zevklilik

tasteless
tatsız, zevksiz

tastelessness
tatsızlık, zevksizlik

taster
çeşnici, içki ya da yemeklerin tadına bakan kimse

tastiness
lezzetlilik

tasty
lezzetli, tatlı

tatter
çaput, paçavra

tattered
yırtık pırtık, eski püskü

tatters
yırtık pırtık giysi, paçavra

tatting
mekik oyası

tattle
dedikodu, gevezelik, gevezelik etmek, fitlemek, gammazlamak

tattler
boşboğaz, dedikoducu kimse

tattoo
dövme yapmak, dövme, trampet sesi, bando gösterisi

tatty
dağınık, pejmürde, eski püskü

taunt
alay etmek, sataşmak, iğnelemek, alay, sataşma, iğneleme

taurine
taurin, torin

Taurus
Boğa burcu

taut
gerili, sıkı, gergin, gergin, gerilmiş, telaşlı

tauten
gerginleştirmek, pekiştirmek, kasmak

tautness
gerginlik

tautology
gereksiz tekrar

tautomer
tautomer

tavern
taverna

taw
postu işleyip kösele yapmak

tawdriness
adilik, zevksizlik, cafcaflılık

tawdry
adi, zevksiz, cafcaflı

tawer
sepici

tawery
tabakhane

tawny
esmer, sarımsı kahverengi

tawny owl
alaca baykuş

tax
vergilendirmek, vergi koymak, yormak, zorlamak, vergi, külfet, yük

tax administration
vergi dairesi

tax allowance
vergi muafiyeti

tax assessment
vergi tahakkuku

tax avoidance
vergiden kaçınma

tax base
vergi matrahı

tax bracket
vergi baremi, vergi dilimi

tax collector
vergi tahsildarı

tax consultant
vergi müşaviri

tax deductible
vergiden düşülebilir

tax dodger
vergi kaçakçısı

tax evader
vergi kaçakçısı

tax evasion
vergi kaçırma

tax exempt
vergiden muaf, vergisiz

tax liability
vergi yükümlülüğü

tax on land
arazi vergisi

tax payer
vergi mükellefi, vergi sorumlusu

tax rate
vergi oranı

tax rebate
vergi iadesi

tax refund
vergi iadesi

tax relief
vergi indirimi

tax return
vergi beyanı

tax value
vergi değeri

tax with
ile suçlamak

tax-free
vergiden muaf olan, vergisiz

tax-free income
vergi dışı gelir

tax-free investment
vergiden muaf yatırım

taxable
vergiye tabi

taxable income
vergiye tabi gelir

taxation
vergilendirme, vergi miktarı, vergi

taxgatherer
tahsildar

taxi
taksi, (uçak) yerde ilerlemek, taksi yapmak

taxi driver
taksi haydavcısı

taxi meter
taksimetre

taxi rank
taksi durağı

taxi stand
taksi durağı

taxicab
taksi

taxidermist
hayvan postunu dolduran kimse, tahnitçi

taxidermy
hayvan postunu doldurma sanatı

taximeter
taksimetre

taxis
taksi, göçüm

taxonomic
taksonomik

taxonomy
taksonomi, sınıflandırma ilmi

te-hee
kıkır kıkır gülme

tea
çay, bitki çayı, öğleden sonraları yenen hafif yemek

tea caddy
çay kavanozu, çay kutusu

tea cosy
çaydanlık örtüsü

tea drinker
çay tiryakisi

tea party
çay daveti, çay partisi

tea rose
çay gülü

tea service
çay takımı

tea towel
bulaşık kurulama bezi

tea urn
semaver

tea wagon
tekerlekli servis masası

teabag
poşet çay

teach
öğretmek, ders vermek

teach one's grandmother to suck eggs
tereciye tere satmak

teach-in
tartışma, münazara

teachable
öğrenmeye hevesli

teacher
öğretmen

teaching
öğretim, ders, öğreti, öğretmenlik

teaching aids
öğretim araçları

teaching machine
öğretici araç

teaching staff
öğretim üyesi

teacup
çay fincanı

teagarden
çay ve hafif yiyecekler bulunduran açık hava lokantası, çay yetiştirilen geniş arazi

teahouse
çayevi

teak
tik ağacı

teal
çamurcun

tealeaf
çay yaprağı

team
takım, türküm, ekip, aynı aracı çeken hayvanlar

team spirit
takım ruhu

team up
birlikte çalışmak, ekip çalışması yapmak

team up with
ile birlikte çalışmak

team work
ekip çalışması

teamster
yük arabacısı

teamwork
ekip çalışması

teapot
demlik

tear
gözyaşı,yırtmak,cırmak,yırtılmak,cırılmak,kopmak,koparmak,hızla ilerlemek,paldır küldür gitmek,(giysi/kâğıt/vb.) yırtık,sökük

tear a strip off
harcını vermek

tear along
(hızla/süratle) geçmek,çapmak

tear bomb
göz yaşartıcı bomba

tear down
yıkmak, alaşağı etmek, yerle bir etmek

tear duct
gözyaşı arnası

tear gas
göz yaşartıcı gaz

tear gland
gözyaşı bezi

tear into
saldırmak

tear one's hair
saçını başını yolmak

tear up
yırtarak parçalamak, parça parça etmek

tearaway
gürültücü, vahşi genç

teardrop
gözyaşı damlası

tearful
ağlayan, gözü yaşlı, ağlamaklı

tearing
çılgınca, korkunç, müthiş, yırtma, yırtılma

tearless
ağlamayan

tearoom
çay ve hafif yemekler bulunduran lokanta

tease
sataşmak, takılmak, alay etmek, rahatsız etmek, rahat vermemek, sataşan, alaycı, muzip kimse

teasel
tarakotu, hav kabartma aleti

teaser
zor soru/sorun, sataşan, alaycı, muzip kimse

teaspoon
çay kaşığı

teat
meme ucu, biberon emziği

teatime
(öğleden sonra) çay sögeni

tec
dedektif

tech
teknik okul

technetium
teknesyum, teknetyum

technical
teknik

technical adviser
teknik danışman

technical analysis
teknik analiz

technical bureau
teknik büro

technical college
teknik okul

technical dictionary
teknik sözlük

technical feasibility
teknik olabilirlik

technical knockout
teknik nakavt

technical language
teknik dil

technical literature
teknik literatür

technical report
teknik rapor

technical school
meslek okulu

technical skill
teknik beceri

technical term
teknik terim

technically
teknik bakımından

technician
teknisyen

technics
bkz.technology

technique
teknik, yordam

technocracy
teknokrasi

technocrat
teknokrat

technological
teknolojik

technology
teknoloji, uygulayımbilim

tectology
doku bilgisi, yapıbilim

tectonic
tektonik, yapısal, jeoteknik

tectonic lake
tektonik göl

tectonics
mimarlık, yapı sanatı, tektonik

teddy bear
oyuncak ayı

tedious
sıkıcı, usandırıcı, bezdirici

tedium
usandırıcılık, bıktırıcılık, sıkıcılık

tee
(golf) ilk vuruşun yapıldığı yer

tee-shirt
tişört

teem
(with ile) dolu olmak, kaynaşmak, bardaktan boşanırcasına yağmak

teenage
13 - 19 yaş arası gençlerle ilgili

teenager
13 - 19 yaş arası genç

teens
13 - 19 arasındaki yaşlar

teeny
ufacık, genç kız/erkek

teeter
düşecek gibi olmak, sallanmak, sendelemek

teeth
dişler

teethe
(bebek) diş çıkarmak

teething
diş çıkarma

teetotal
yeşilaycı, içki içmeyen

teetotalism
içki içmeme, yeşilaycılık

teetotaller
içki içmeyen kimse, yeşilaycı

Teflon
Teflon

tegular
tuğla gibi

tegument
zar, deri, kabuk

tehee
kıkır kıkır gülmek, kıs kıs gülmek

tektite
tektit

telamon
telamon

tele
televizyon, sınalgı

tele-
(önek) tele, sınalgıyla ilgili

telecamera
telekamera, uzaktan kumandalı fotoğraf makinesi

telecast
sınalgı yayını

telecine
telesine

telecommunication network
telekomünikasyon şebekesi

telecommunication satellite
telekomünikasyon uydusu

telecommunications
telekomünikasyon, iletişim

telecourse
sınalgıyla öğretim

telediagnosis
telediyagnoz, televiyonla tanı

telefilm
sınalgı filmi

telegenic
telejenik, sınalgıya gider

telegram
telgraf, telyazı

telegraph
telgraf, telgraf jüyesi, telgraf çekmek

telegraph cable
telgraf kablosu

telegraph key
telgraf anahtarı, telgraf hattı

telegraph office
telgrafhane

telegraph operator
telgrafçı

telegraph pole
telgraf direği

telegraph system
telgraf jüyesi

telegrapher
telgrafçı

telegraphic
telgraf, telgrafla ilgili, çok kısa

telegraphic address
telgraf adresi

telegraphic money order
telgraf havalesi

telegraphic transfer
telgraf havalesi

telegraphist
telgrafçı

telegraphy
telgrafçılık

telekinesis
telekinezi, uzadevim

telelens
teleobjektif, tele merceği, ırak merceği

telemechanics
uzaktan kumanda jüyesi

telemeter
telemetre, uzaklıkölçer

telemetric
telemetrik

telemetry
telemetri

teleobjective
teleobjektif

teleologic
erekbilimsel, teleolojik

teleology
erekbilim, teleoloji

telepathic
telepatik

telepathy
telepati, uzaduyum, öteduyum

telephone
alısün,çınka,telefon,alısünlemek,telefon etmek,zeng etmek

telephone booth
alısün kulübesi

telephone capacitor
alısün kondansatörü

telephone circuit
alısün devresi

telephone directory
alısün rehberi

telephone exchange
alısün santralı

telephone frequency
alısün tezliği

telephone pole
alısün direği

telephonic
telefonik,alısünlük,alısünle ilgili

telephonist
santral memuru

telephony
çınkacılık

telephoto
telefoto

telephoto lens
tele objektif

telephotography
telefotografi

teleplay
sınalgı oyunu

teleport
ışınlamak,şualamak

teleprinter
telem, uzyazar

teleprocessing
tele işlem, uzişlem

teleprompter
telepromptır, otokö, akıl defteri

telescope
teleskop, iç içe geçerek kısalmak, içiçe geçirip kısaltmak

telescopic
teleskopa ilişkin, teleskopik, iç içe girerek uzayıp kısalan, geçmeli

telescopic antenna
teleskopik anten

telescopic fork
teleskopik çatal

telescopic jack
teleskopik kriko

telescreen
sınalgı ekranı

teletext
teletekst, yazı görüntüleme

teletube
resim tüpü, sınalgı tüpü

teletype
teletip, uzakyazıcı

teletypesetter
teletipsetter

teletypewriter
teleks cihazı

teleview
sınalgı izlemek, sınalgıda görmek

televise
sınalgıda göstermek, yayınlamak

television
televizyon, sınalgı

television antenna
sınalgı sırgavılı

television band
sınalgı bandı

television broadcast
sınalgı yayını

television broadcasting
sınalgı yayını

television cable
sınalgı kablosu

television camera
sınalgı kamerası, alıcı

television cameraman
sınalgı kameramanı

television channel
sınalgı arnası

television field
sınalgı alanı

television monitor
resim monitörü

television picture
sınalgı görüntüsü

television picture tube
sınalgı resim tüpü

television program
sınalgı bağdarlaması

television projector
sınalgı göstericisi

television receiver
sınalgı alıcısı

television station
sınalgı istasyonu

television studio
sınalgı stüdyosu

television telephone
sınalgılı alısün

television tower
sınalgı kulesi

television transmission
sınalgı yayını

television transmitter
sınalgı vericisi

television tube
resim tüpü, resim lambası, ekran lambası

televisor
sınalgı alıcısı

telex
teleks, teleks haberi, teleks çekmek, teleksle haber yollamak

telex operator
teleks operatörü

telic
sonuna gelinmiş, amacına ulaşmış

tell
söylemek, ayıtmak, anlatmak, tembihlemek, emretmek, bildirmek, göstermek, belli etmek, etkili olmak, göze çarpmak, belli olmak, bilmek, tahmin etmek, seçmek, ayırt etmek

tell a long rigmarole
zırvalamak

tell a story
masal anlatmak

tell fortunes
fala bakmak

tell off
azarlamak,abırlamak,paylamak,yüzüne vurmak

tell on
kötü etkilemek, gammazlamak, ihbar etmek

tell people apart
ayırt etmek

teller
banka veznedarı, oy sayıcı

teller's department
vezne

telling
etkili, tesirli, (duygu/görüş/vb.) açığa çıkaran, gösteren, belirten

telltale
gammaz, muhbir, ispiyoncu, (duygu/düşünce/suç/vb.) belli eden, açığa vuran

tellurate
tellürat

tellurian
dünyadaki varlık

telluric
tellürik

tellurite
tellürit

tellurium
tellür

tellurometer
tellürometre

tellurous
tellüröz

telly
sınalgı, televizyon

telophase
telofaz

telpher
teleferik

telpher line
teleferik hattı

telpherage
teleferikle gönderme

temerity
gözüpeklik, ataklık, aptalca cesaret, cüret

temp
geçici sekreter

temper
hal, keyif, huy, tabiat, mizaç, kızgınlık, öfke, (metal) sertleştirmek, tavlamak, hafifletmek, yumuşatmak

tempera
suluboya

temperament
huy, tabiat, mizaç, yaradılış, yapı, doğa

temperamental
değişken doğalı, sögeni sögenine uymayan, yapıdan ileri gelen, tabiatından kaynaklanan

temperance
ılımlılık, itidal, nefse hakimiyet, özdenetim, içki içmeme, alkolden kaçınma

temperance hotel
içki bulundurmayan konakçı

temperance society
içkiyle mücadele derneği

temperate
ılımlı, ölçülü, ılıman, ılık, mutedil

temperate climate
ılıman iklim

temperateness
ılımlılık, ölçülülük, ılımanlık, mutedillik

temperature
sıcaklık derecesi

temperature coefficient
sıcaklık katsayısı

temperature control
sıcaklık kontrolü

temperature controller
sıcaklık denetleme aygıtı

temperature difference
sıcaklık farkı

temperature distribution
sıcaklık dağılımı

temperature increase
sıcaklık artışı

temperature indicator
sıcaklık göstergesi

tempered
huylu, ahenkli

tempest
fırtına

tempestuous
fırtınalı

template
kalıp, şablon, mastar, ana kalıp, takoz, gabari

temple
tapınak, şakak

templet
kalıp, model, örnek

tempo
tempo

temporal
zamanla ilgili, maddi, geçici

temporariness
geçicilik

temporary
geçici

temporary account
geçici hesap

temporary annuity
geçici gelir

temporary arrangement
geçici düzenleme

temporary credit
kısa süreli kredi

temporary magnet
geçici mıknatıs

temporary storage
geçici bellek

temporize
ayak uydurmak, zamana uymak, savsaklamak

tempt
şeytana uydurmak, ayartmak, baştan çıkarmak, teşvik etmek, cezbetmek, özendirmek

temptation
istek uyandıran şey, cezbedici şey, ayartma, baştan çıkarma, baştan çıkma, şeytana uyma

tempter
baştan çıkaran kimse, ayartıcı

tempting
ayartıcı, baştan çıkarıcı

temptress
baştan çıkaran kadın

ten
on

ten feet tall
boyu bir karış uzamış gibi

tenable
savunulabilir, (of ile) elde tutulabilir

tenacious
inatçı, direngen, (hafıza) güçlü

tenacity
inat, azim, sebat

tenaculum
kancalı cerrah aleti

tenancy
kira süresi, kiracılık

tenancy in common
ortak mülkiyet

tenant
kiracı

tenant farmer
yarıcı

tenant for life
hayat boyu kiracı

tenantable
kiralanabilir

tenantless
kiracısız, kiracısı olmayan

tenantry
kiracılık

tench
kilizbalığı, yeşilsazan

tend
(to ile) meyletmek, eğinmek, eğilimi olmak, yönelmek, -e yönelik olmak, bakmak, ilgilenmek

tendency
eğilim

tendentious
yanlı, taraf tutan, meyilli

tender
yumuşak, gevrek, körpe, duyarlı, kolay incinir, hassas, genç, toy, deneyimsiz, sevecen, müşfik, şefkatli, dokununca acıyan, kömür vagonu, teklif, fiyat teklifi, teklif etmek, sunmak

tender for
teklifte bulunmak

tender guarantee
teklif garantisi

tender of resignation
istifa mektubu

tender offer
ihale yoluyla satış

tender one's resignation
istifasını vermek

tenderfoot
muhallebi çocuğu, acemi

tenderhearted
yufka yürekli, müşfik, şefkatli, duyarlı, duygusal

tenderness
yufka yüreklilik, şefkat, duyarlılık, duygusallık

tendinous
kiriş ile ilgili, kiriş

tendon
kiriş

tendril
asma bıyığı, sülükdal

tenebrous
karanlık, kara, kasvetli

Tenedos
Bozcaada

tenement
çok kiracılı ucuz apartman

tenesmus
idrar zorluğu

tenet
inanç, prensip

tenfold
on kat, on misli

tenia
tenya, şerit

tenner
onluk

tennis
tenis

tennis ball
tenis topu

tennis court
tenis kortu

tennis racket
tenis raketi

tenon
geçme, erkek geçme parçası, geçme parçası ile birleştirmek

tenor
tenor, en tiz erkek sesi, genel anlam

tense
zaman, gergin, sıkı, gerilmiş, gerili, sinirli, gergin, telaşlı, (up ile) gerilmek, gerginleşmek, germek, gerginleştirmek

tenseness
gerginlik

tensible
gerilebilir

tensile
gerilebilir, sündürülebilir, gerilip uzayabilir

tensile force
çekme kuvveti

tensile strength
gerilme direnci

tensile stress
çekme gerilmesi

tensile test
çekme deneyi

tensiometer
gerilimölçer

tension
(ip/tel/vb.) gerginlik derecesi, gerilim, voltaj, gerginlik, zihin yorgunluğu, asabiyet, stres

tension bar
gerilme çubuğu

tension test
çekme deneyi

tensional
gerilimle ilgili

tensor
tansör, gerey, geren kas, gerdirici, gerici

tenspot
onlu

tent
çadır

tent pole
çadır direği

tentacle
dokunaç

tentacled
dokunaçlı

tentacular
dokunaçlı

tentative
deneme niteliğinde, öneri niteliğinde, kesin olmayan

tenter
germe-kurutma makinesi, ram, gergef, germek

tenterhook
germe makinesi kancası, gergef çengeli

tenth
onuncu

tenuity
incelik, seyreklik

tenuous
çok zayıf, az, hafif

tenure
işinde kalabilme hakkı, sahiplik hakkı, memuriyet/kullanım süresi

tenure of office
hizmet süresi

tepee
yuvarlak çadır, kızılderili çadırı

tephrite
tefrit

tepid
ılık

tequila
tekila

tera-
(önek) milyar kere

terbium
terbiyum

tercel
erkek alaca doğan

tercentenary
üç yüzyıllık

tercet
üç mısarlı kıta

terdo
gemi kurdu, iskele kurdu

terebinth
sakız ağacı

terebinthine
sakız ağacına ait, terementi yağına ait

teredo
gemi kurdu, iskele kurdu

tergiversate
din/parti değiştirmek, dönmek

tergiversation
döneklik

term
(okul) dönem, süre, terim, adlandırmak, çağırmak, demek

term deposit
vadeli mevduat

term of office
görev süresi, hizmet müddeti

termagant
cadaloz, çirkef, şirret, cadaloz, çirkef, şirret

terminable
sınırlanabilir

terminal
ölümcül, öldürücü, ölen, dönemle ilgili, dönem ..., sonda bulunan, son, terminal, otobüs terminalı, kutup

terminal area
terminal alanı

terminal bud
tepe tomurcuğu

terminal illness
öldürücü hastalık

terminate
bitirmek, son vermek, bitmek, sona ermek

termination
bitirme, bitim, son

terminative
varış yağdayı

terminator
araçizgi, sınırlayan şey

terminological
terminolojik

terminology
terminoloji, terimler dizimi

terminus
son durak

termite
beyaz karınca, termit

terms
şartlar, koşullar, anlaşma koşulları

terms of delivery
teslim şartları

terms of issue
ihraç şartları

terms of payment
ödeme koşulları

terms of sale
satış şartları, satış koşulları

terms of trade
ticaret hadleri

termtime
sömestr tatili

tern
denizkırlangıcı, balıkçın

ternary
üçlü

terne
kurşun kaplı sac

terpene
terpen

terpineol
terpineol

terra
toprak, yerküre

terra cotta
kızıl balçık, pişmiş lüleci çamur

terra firma
kara toprak, kuru arazi

terra rossa
kırmızı toprak

terrace
sıra evler, teras, taraça, set, tribün basamağı

terrain
arazi

terramycin
teramisin

terraneous
toprağa ait

terrapin
küçük su kaplumbağası

terraquious
hem kara hem de suya ait

terrarium
hayvanat korusu, hayvanat bahçesi

terrazzo
palladyen, çimento mozaiki

terrene
toraktan, topraklı, dünyevi

terrestrial
karaya ait, karasal, dünyevi, dünya ile ilgili

terrestrial globe
dünya, yerküre

terrible
korkunç, rezil, berbat

terribleness
korkunçluk, rezillik, berbatlık

terribly
korkunç bir şekilde, çok kötü, çok, son derece, müthiş

terricolous
yeryüzünde yaşayan

terrier
teriyer, küçük av köpeği

terrific
çok iyi, mükemmel, harika, süper, korkunç, müthiş, süper

terrifically
çok, o biçim, süper

terrify
çok korkutmak, ödünü patlatmak

terrifying
çok korkunç

terrigenous
topraktan çıkma, topraktan oluşan

territorial
karaya ait, karasal, bölgesel

territorial waters
karasuları

territory
ülke, memleket, toprak, arazi, bölge, mıntıka

terror
tedhiş, terör, dehşet, korku, başbelası

terror-stricken
dehşete düşmüş, çok korkmuş

terrorism
tedhişçilik, terörizm

terrorist
tedhişçi, terörist

terrorist organization
terör örgütü

terrorize
korkutmak, yıldırmak

terry
havlu kumaş

terse
(söz) kısa ve özlü

tertiary
üçüncü sırada yer alan, üçüncü dereceden, üçüncü

tertiary industry
üçüncül sanayi

tertiary language
üçüncü dil

terylene
terilen

terzetto
üçlü

tessellate
mozaikle donatmak

tessellation
mozaik işi, mozaik

tessera
mozaik

test
sınav,test,deneme,sınama,ölçü,ayar,muayene,deney,çözümleme,muayene etmek,kontrol etmek,denemek,sınamak,tekşirmek,araştırmak

test acid
standart asit, numune asit

test card
tanıtma kartı, test resmi, ayar resmi

test case
emsal dava

test film
deneme filmi

test flight
deneme uçuşu

test load
deneme yükü, test yükü

test paper
turnusol kâğıdı

test pattern
test resmi, test diyas

test piece
deney parçası, deney örneği, numune

test pilot
deneme pilotu

test pit
deneme çukuru, deneme kuyusu

test program
test bağdarlaması, deneme bağdarlaması

test routine
test yordamı, deneme yordamı

test run
deneme işletimi

test score
test sonucu

test shot
deneme çekimi

test specimen
test numunesi, deney örneği

test tube
deney tüpü

test value
test değeri, deney değeri

test-tube baby
tüp bebek

testa
tohum zarfı

testacean
kabuklu

testaceous
kabuklu

testament
vasiyetname

testamentary
vasiyetname ile ilgili

testator
vasiyetçi, vasiyetname sahibi, muris

tester
deneme cihazı, kontrol cihazı, test görevlisi

testicle
testis, erbezi, taşak

testicular
testise ait, erbezi

testiculate
yumurta şeklindeki

testify
tanıklık etmek, kanıtlamak, doğrulamak

testimonial
bonservis, takdirname, başarı belgesi

testimony
tanıklık, ifade

testiness
huysuzluk, terslik

testing
dest, deney, deneme, sınama, test

testing apparatus
deney aleti

testing device
kontrol aygıtı

testing machine
deney makinesi, deneme makinesi

testing method
test metodu

testing set
test takımı

testosterone
testosteron

testy
sabırsız, kolay kızan

tetanus
tetanos, kazıklıhumma

tetchy
alıngan

tether
hayvan zinciri/ipi

tetra-
(önek) dört, dört kat

tetrad
dört rakamı, dörtlü

tetragon
dörtgen, dörtkenar

tetragonal
dört açılı

tetragram
dört harfli kelime

tetrahedral
dört yüzlü

tetrahedron
dört yüzlü şekil

tetrameter
dört vezinli mısra

tetrode
tetrot

tetrose
tetroz

tetter
temriye, bir cilt hastalığı

text
metin, tekst, parça, konu, İncil'de ayet

textbook
ders kitabı

textile
tekstil, dokuma, dokumacılık, dokuma kumaş, dokuma

textile engineer
tekstil mühendisi

textile industry
tekstil endüstrisi, dokuma sanayii

textile machines
tekstil makineleri

textual
metne ait, metne bağlı

texture
yumuşaklık/sertlik derecesi, dokuma

Thailand
Tayland

thalamus
talamus, çiçek tablası

thalidomide
talidomit

thallium
talyum

thallophyte
tallofit

thalweg
talveg

Thames
Thames nehri

than
--dan

thank
teşekkür etmek

thank God
Allah'a şükür, çok şükür

thank goodness
Allah'a şükür, çok şükür, hamdolsun

thank heaven
Allah'a şükür, çok şükür

thank you
teşekkür ederim, sağ olun

thank-you letters
teşekkür mektupları

thankful
müteşekkir, minnettar, şükreden, memnun, mutlu

thankless
nankör, iyilikbilmez, (emeğinin) karşılığını vermeyen

thanks
şükran, teşekkür

Thanks a lot!
€ok teşekkürler!

thanks to
-in yüzünden, sayesinde

thanksgiving
şükür, şükran, minnet

Thanksgiving Day
?ükran Yortusu

thankyou
teşekkür

thankyou card
teşekkür kartı

that
adl.şu, o, o kadar, öylesine, ki, -dığı(nı), -diği(ni), ki o, -en, -an, ki onu, ki ona, -dığı, -diği

that is to say
yani, bu demek oluyor ki

that makes no odds
fark etmez, önemi yok

that much
şu kadar

that's Greek to me
Anladımsa Arap olayım

that's that
işte o kadar

that's to say
yani, demek ki

thatch
(saz/samandan) dam örtüsü

thatched roof
saman çatı, kamış çatı

thaumaturge
sihirbaz, büyücü

thaumaturgy
sihirbazlık

thaw
erimek, eritmek, yakınlaşmak, samimileşmek, açılmak

thawing point
erime çekidi

the
belgili tanımlık

the Antarctic
Güney Kutbu ve çevresi, Antarktika

the bends
vurgun

the boot is on the other foot
eski çamlar bardak oldu

the City
Londra'nın iş merkezi

The Commonwealth
ingiliz Uluslar Topluluğu, ingiliz Uluslar Topluluğu

the Continent
Britanya dışındaki Avrupa ülkeleri

the contracting parties
akit taraflar, anlaşmaya taraf olanlar

the Creator
Tanrı, Yaradan

the dead
ölüler

The devil take the hindmost
Altta kalanın canı çıksın

The devil!
Vay canına!

the die is cast
ok yaydan çıktı

the earth's atmosphere
yeryüzü atmosferi

the element
hava

the ensuing year
ertesi sene

the Evil One
iblis

the fair sex
kadınlar

the Far East
Uzakdoğu

the first water
birinci sınıf

the five senses
beş duyu

the Flood
Nuh tufanı

the following
şunlar

the four elements
dört temel öğe

the Galaxy
Samanyolu

the game is not worth the candle
astarı yüzünden pahalı

the gapes
esneme nöbeti, bir kuş hastalığı

the ghost of a
bir parçacık, çok az, azıcık

the gift of the gab
konuşkanlık, çenebazlık yeteneği

the go-ahead
başlama işareti

the good God
esirgeyen ve bağışlayan Allah

the Gospel
incil

the Great War
Birinci Dünya Savaşı

the halt
topallar, sakatlar

the honeymoon is over
cicim ayları bitti

the hot seat
zor durum, çıngılı sandalye

the House
Londra borsası

the House of Lords
Lortlar Kamarası

the human body
insan vücudu

the human race
insan nesli

the last day
kıyamet günü

the last straw
bardağı taşıran son damla

the lion's share
aslan payı

the Lord
Allah, Tanrı

the Lord's Supper
Aşai Rabbani

the Lords
Lortlar Kamarası

the mammals
memeliler

the mammary glands
meme bezleri

the man in the street
sıradan bir kimse, sokaktaki adam

the merest
en ufak, en önemsiz

the Middle East
Ortadoğu

the Midlands
Orta ingiltere

the Milky Way
Samanyolu

the minute
yapar yapmaz

the more the more
ne kadar o kadar

the movies
sinema

the naked eye
çıplak göz

the origin of species
türlerin kökeni

the other day
geçen gün, geçenlerde

the other side of the coin
madalyanın öbür yüzü

the other way round
tam aksi, tam tersine

The penny dropped
Anlaşıldı, Jeton düştü

the penny has dropped
jeton düştü

the pick of
-in en iyisi

the pits
rezaletin daniskası

the Plough
Büyükayı

the public opinion
kamuoyu

the Ram
Koç burcu

the reason why
-in nedeni

the rich
zenginler

the rumour runs
söylentiye göre

the scruff of the neck
ense

the sexual organs
cinsel kılganlar

the sheep and the goats
iyiler ve kötüler

the small hours
gece yarısından sonraki üç dört sögen

the spit and image of
hık demiş burnundan düşmüş

the Supper
son akşam yemeği

the thirties
otuzlu yaşlar, otuzlu yıllar

the unemployed
işsizler

the wee hours
çok erken sögenler

the West End
Londra'nın işlek olan batı kısmı

the whole caboodle
cümbür cemaat

the wind
üflemeli çalgılar

the young
gençler

theater
bkz.theatre

theatre
tiyatro, olay yeri, sahne

theatrical
tiyatroya ait, tiyatral, yapmacık, abartmalı

theatrics
oyunu sahneleme, dramatik etki yapma

thee
eski sen, siz

theft
hırsızlık

theft insurance
hırsızlık sigortası

theine
tein, kafain

their
onların

theirs
onların, onlarınki

theism
Tanrı'ya inanma

theist
Tanrı'ya inanan

them
onları, onlara, onlar

thematic
tematik, konuya ait

theme
konu, anakonu, tema, izlek, tema

theme song
film müziği, ana müzik

themselves
kendileri, kendilerini, kendilerine, özleri, özlerini, özlerine

then
o zaman, o zamanlar, o süre içinde, sonra, ondan sonra, daha sonra, bu durumda, öyleyse, madem öyle, o zamanki

then and there
derhal, hemen

thenar
avuç, el ayası

thence
oradan

thenceforth
o zamandan beri

thenceforward
o zamandan beri

theobromine
teobromin

theocracy
teokrasi, dinerki

theocratic
teokratik, dinci

theodolite
teodolit

theologian
ilahiyatçı, tanrıbilimci

theological
tanrıbilimsel

theology
teoloji, tanrıbilim

theorem
teorem, sav, önerme

theoretic
teorik, kuramsal

theoretical
teorik, kuramsal

theoretical chemistry
kuramsal kimya

theoretical physics
kuramsal fizik

theorist
kuramcı

theorize
kuram oluşturmak

theory
teori, kuram

theory of relativity
görecelik kuramı, izafiyet teorisi

therapeutic
tedaviye ait, iyileştirici, sağaltıcı

therapist
terapist, sağaltman

therapy
terapi, sağaltım

there
orada, oraya, orayı, işte, ...var

there and back
ileri geri, oraya buraya

there are
var

there are wheels within wheels
işin içinde iş var

there is
var

there now
haydi şimdi

there you are
buyurun, demedim mi

there's no knowing
hiç bilinmez, Allah bilir

there's no question of
olasılığı yok

thereabouts
o civarda, o yakınlarda, o ara, oralarda

thereafter
ondan sonra, daha sonra

thereby
o süretle, suretiyle, -erek

therefore
bu yüzden, bu nedenle, onun için, therefore he put on his pullover

therefrom
oradan

therein
bu bakımdan

thereof
onun

thereto
ona

thereupon
bunun üzerine, o an

therewithal
bununla beraber

theriac
panzehir, tiryak

therm
ısı birimi

thermae
hamamlar, ılıcalar, kaplıcalar

thermal
termik, sıcaklıkla ilgili

thermal analysis
ısıl analiz, ısıl çözümleme

thermal capacity
termik kapasite, ısıl sığa

thermal conductance
ısıl iletkenlik

thermal conduction
ısı iletimi, ısıl iletim

thermal conductivity
ısıl iletkenlik

thermal cycle
ısıl çevrim

thermal diffusion
ısıl difüzyon, ısıl yayınım

thermal efficiency
termik verim, ısıl verim

thermal energy
termik enerji

thermal equilibrium
ısıl denge

thermal expansion
ısıl genleşme

thermal insulation
ısıl yalıtım

thermal ionization
ısıl iyonlaşma

thermal radiation
termik radyasyon, ısıl ışınım

thermal spring
kaplıca

thermal stress
ısıl gerilme

thermal unit
ısı birimi

thermal value
ısı değeri

thermal wind
termal rüzgâr

thermalization
termalizasyon

thermic
ısıl, termik

thermion
termiyon

thermionic
termiyonik

thermistor
termistör, ısıldirenç

thermite
termit

thermo-
(önek) ısı, sıcaklık, termo

thermobalance
termobalans

thermochemical
ısılkimyasal, termokimyasal

thermochemistry
ısılkimya, termokimya

thermocouple
ısılçift, termokupl

thermodynamic
termodinamik, ısıldirik

thermodynamic potential
termodinamik potansiyel

thermodynamics
termodinamik

thermoelectric
termoelektrik

thermoelectric effect
termoelektrik etki

thermoelectricity
termoelektrik

thermoelectron
termoelektron

thermofixing
termofiksaj

thermogram
termogram

thermograph
termograf, ısılçizer

thermolabile
ısılkararsız, termolabil

thermoluminescence
termolüminesans, ısılışıldama

thermolysis
termoliz, ısılçözüşüm

thermomagnetic
termomanyetik, ısılmıknatıssal

thermometer
termometre, sıcakölçer

thermometric
termometrik

thermometry
termometri, ısılölçüm

thermonuclear
termonükleer

thermopile
termoelektrik pil, ısılçift göze, termopil

thermoplastic
termoplastik, ısılplastik

thermos
termos

thermosetting
sıcakta sertleşen, termofiksaj

thermosphere
termosfer, ısılyuvar

thermostable
ısılkararlı, termostabil

thermostat
termostat, ısıdenetir

thermostatic
termostatik

thermotropic
termotropik

thermotropism
termotropizm

thesaurus
kavramlar dizini (kitabı)

these
bunlar, bunlar

thesis
iddia, sav, (birdemde) tez, bitirme araştırması

theurgy
büyü, büyücülük

thews
sinirler, güç

they
onlar, insanlar, millet, ilgililer

they say
diyorlar ki

thiamine
tiyamin

thiazine
tiyazin

thiazine dye
tiyazin boysı

thiazole
tiyazol

thick
kalın, (sıvı) koyu, katı, sık, yoğun, (with ile) ile dolu, kaplı, kalın kafalı, en hareketli an, yoğunluk, curcuna, keşmekeş

thick juice
koyu şerbet

thick-set
tıknaz

thick-skinned
duygusuz, vurdumduymaz, aldırmaz

thicken
kalınlaşmak, kalınlaştırmak, koyulaşmak, koyulaştırmak, karmaşıklaşmak, karmaşıklaştırmak

thickener
koyulaştırıcı, kıvamlaştırıcı

thickening
kalınlaştırma, koyulaşma

thicket
çalılık, ağaçlık

thicketed
sık çalılarla kaplı

thickheaded
kalın kafalı

thickness
kalınlık, koyuluk

thickset
bodur

thief
hırsız,oğru

thieve
çalmak, hırsızlık etmek

thigh
uyluk, but

thighbone
uyluksümüğü

thimble
yüksük

thin
ince,zayıf,arık,cılız,sulu,cıvık,seyrek,hafif,zayıf,güçsüz,sudan,incelmek,inceltmek,seyrekleşmek,seyrekleştirmek,ayırmak

thin excuse
sudan bahane

thin film
ince film

thin juice
sulu şerbet

thin on the ground
nadir, ender, seyrek

thin-skinned
fazla duygusal, alıngan, buluttan nem kapan

thine
(eski) senin, seninki

thing
zat,cisim,şey,nesne,olay,yaratık,canlı,gerekli şey,ihtiyaç

thingamabob
bkz.thingamajig

thingamajig
adı akla gelmeyen şey/kimse, nesne, zamazingo, şey, zımbırtı, zırıltı, karın ağrısı

things
eşya, gidişat, durum, vaziyet, işler

thingumabob
şey

thingumajig
zıpırtı, zırıltı

thingummy
bkz.thingamajig

think
düşünmek,fikirleşmek,sanmak,hatırlamak,anımsamak,beklemek,ummak,tahmin etmek

think about
düşünmek, aklına getirmek

think aloud
düşündüğünü söylemek

think better of
fikrini değiştirmek, vazgeçmek, vazgeçmek

think fit
uygun bulmak

think in terms of
düşünmek, gözden geçirmek

think much of
hakkında iyi düşünmek

think nothing of
hiçe saymak, önemsememek

think nothing of it
rica ederim, hiç önemi yok

think of
düşünmek,fikirleşmek,tasarlamak,hatırlamak,anımsamak

think out
düşünüp taşınmak

think over
üzerinde düşünüp taşınmak, iyice düşünmek

think through
üzerinde düşünmek

think twice
iyi düşünmek, düşünüp taşınmak

think up
uydurmak, icat etmek, ortaya çıkarmak

think-tank
beyin takımı

thinkable
düşünülebilir

thinker
düşünen kimse, filozof

thinking
düşünme, düşünce, görüş

thinner
inceltici, tiner

thinness
incelik, seyreklik, hafiflik

thio-
kükürtlü

thiocarbamide
tiyokarbamit, tiyoüre

thiocarbonate
tiyokarbonat

thiocyanate
tiyosiyanat

thiocyanic
tiyosiyanik

thiol
tiyol, merkaptan

thionine
tiyonin

thionyl
tiyonil

thiopental
tiyopental

thiophene
tiyofen

thiosulphate
tiyosülfat

thiosulphuric acid
tiyosülfürik asit

thiourea
tiyoüre

third
üçüncü

third class
üçüncü sınıf

third degree
üçüncü derece

third market
üçüncü piyasa

third party
üçüncü şahıs

third person
üçüncü şahıs, üçüncü kişi

third rate
üçüncü sınıf

third speed
üçüncü vites

Third World
az gelişmiş ülkeler, üçüncü dünya ülkeleri

third-order reactions
üçüncü derece reaksiyonlar

thirdly
üçüncü olarak

thirst
susuzluk, susamışlık, güçlü arzu, ihtiras, susamışlık

thirst after
susamak, arzulamak

thirst for
susamak, arzulamak

thirstiness
susuzluk

thirsty
susamış, susatıcı

thirteen
onüç

thirteenth
onüçüncü

thirtieth
otuzuncu

thirty
otuz

this
bu, bu kadar, böylesine

this and that
ıvır zıvır

this much
bu kadar

thistle
devedikeni

thistly
dikenli

thither
oraya, o yöne

thixotrope
cıvıyan, tiksotrop

thixotropy
cıvıma, tiksotropi

tho'
bkz.though

thole
ıskarmoz

thong
sırım, kamçı sırımı, kayış

thoracic
göğüsle ilgili

thoracic cavity
göğüs boşluğu

thorax
göğüs

thoria
toryum oksit

thorium
toryum

thorn
diken, dikenli bitki

thorn apple
tatula

thorn in one's flesh
başının belası

thornback
vatoz

thorny
dikenli, zor

thorough
tam ve dikkatli, eksiksiz, titiz

thoroughbred
safkan, soylu

thoroughfare
halk trafiğine açık cadde/yol, işlek cadde

thoroughly
baştan aşağı, tamamen, iyice, adamakıllı

thoroughness
mükemmellik, tamlık

those
onlar, şunlar, onlar, şunlar

though
-se bile, -e rağmen, karamazdan, yine de, herşeye rağmen

thought
düşünüş, düşünme, düşünce, görüş, kanı, düşünce, niyet, kasıt, düşünce

thoughtful
derin derin düşünen, düşünceye dalmış, düşünceli, düşünceli, nazik

thoughtfulness
düşüncelilik, özen gösterme, naziklik, nezaket

thoughtless
düşüncesiz, bencil, dikkatsiz

thoughtlessness
düşüncesizlik, bencillik, dikkatsizlik

thousand
bin

thousandth
bininci

thraldom
esaret, kölelik, bağımlılık

thrall
köle, kölelik

thrash
(sopa/kırbaç ile) dövmek, yenmek, mahvetmek, (about ile) kıvranmak

thrash about
kıvranmak

thrash out
tartışarak çözümlemek, konuyu derinleştirmek

thrash over
tekrar tekrar tartışmak

thrasher
harman dövme makinesi

thrashing
dayak atma, dayak, yenme, mahvetme

thread
iplik, lif, tel, yiv

threadbare
(giysi/vb.) eski püskü, yıpranmış, yırtık pırtık

threaded
dişli, vida dişli

threading
vida açma, vida dişi çekme

threadworm
bağırsak solucanı

threat
tehdit, gözdağı, tehlike işareti, tehlike

threaten
tehdit etmek, gözdağı vermek, (olası bir tehlikeye) işaret olmak

threatening
tehdit edici

three
üç

three dimensional
üç boyutlu

three phase
üç fazlı

three-colour
üçrenkli

three-cornered
üç köşeli, üçgen gibi

three-flowered
üç çiçekli

three-leaved
üçyapraklı

three-ply
üç katmerli, üç katlı

three-point landing
başarılı iniş

three-seeded
üç tohumlu

threefold
üç katı, üç misli

threesome
üç kişilik, üçlü

threeway
üç yollu

threonine
treonin

thresh
harman dövmek

thresher
düven,tahıldöven,harman dövme makinesi,sapanbalığı

threshing
harman dövme

threshing machine
harman makinesi

threshing sled
döven

threshold
eşik,bosağa,astana,başlangıç

threshold value
eşik değeri

thrice
üç kere

thrift
tutum, idare

thriftiness
tutum

thriftless
müsrif, savurgan, idaresiz, tutumsuz

thrifty
tutumlu, idareli

thrill
heyecan, korku, heyecan verici şey, heyecanlanmak, heyecanlandırmak

thriller
heyecanlı kitap/oyun/film

thrilling
heyecan verici, titreyen

thrive
iyi gelişmek, iyiye gitmek, iyileşmek, başarılı olmak, büyümek, sepilemek

thriving
başarılı, gelişen

throat
boğaz, gırtlak

throb
küt küt atmak, zonklamak

throes
şiddetli ağrı, sancılar

thrombin
trombin

thrombocyte
trombosit, pıhtıgöze

thrombokinase
trombokinaz, pıhtımaya

thromboplastic
tromboplastik

thromboplastin
tromboplastin

thrombosis
kan pıhtılaşması, tromboz

thrombus
trombus, kan pıhtısı

throne
taht

throng
kalabalık, kalabalık halinde gitmek, akın etmek

throstle
güzel sesli ardıçkuşu

throttle
boğazlamak, boğmak, gırtlaklamak, kısma valfı, kelebek

throttle valve
jikle supabı

through
-den geçerek, içinden, arasından, yoluyla, sayesinde, aracılığıyla, yüzünden, nedeniyle, sayesinde, her yanında, orasında burasında, her yanına, başından sonuna dek, süresince, içeriye, başından sonuna kadar, başarılı bir sonuca, sonunda, sonuna, bitirmiş, bitmiş, ilişkisi kalmamış, direkt, aktarmasız

through and through
tamamen, tümüyle, her yönden

through flight
direkt uçuş, aktarmasız uçuş

through thick and thin
iyi günde de kötü günde de

throughout
baştanbaşa, başından sonuna kadar, hep

throughput
iş çıkarma yeteneği

throughway
hız yolu, asfalt

throw
atmak, fırlatmak, (parti/yemek/vb.) vermek, düzenlemek, atmak, şok etmek, afallatmak, şaşkına çevirmek, atma, atış, fırlatma

throw a fit
tepesi atmak

throw a monkey wrench in the works
işi bozmak

throw a sop to
önüne sümük atmak

throw a spanner in the works
ortaya bir balgam atmak

throw about
saçmak, dağıtmak

throw away
boşa harcamak, çarçur etmek, vazgeçmek

throw back
geciktirmek, geri atmak, aksettirmek, aksatmak

throw cold water
pişmiş aşa soğuk su katmak

throw down the gauntlet
hodri meydan demek

throw dust in one's eyes
aldatmak, gerçeği gizlemek

throw for a loop
eşekten düşmüş karpuza döndürmek

throw in
bedavadan katmak, verginsiz sağlamak

throw in one's lot with sb
kader birliği etmek

throw in the towel
yenildiğini kabul etmek

throw light on
ışık tutmak, aydınlatmak

throw light upon
ışık tutmak, aydınlatmak

throw mud at
çamur atmak

throw off
üstünden atmak, kurtulmak

throw on
üzerine giyivermek

throw one's cap over the windmill
hayal kurmak

throw one's hat into the ring
hodri meydan demek, yarışa girmek

throw one's weight about
ağırlığını koymak

throw one's weight around
cart curt etmek

throw oneself
özünü bir yere atmak,şığımak

throw oneself at sb's feet
birinin kulu kölesi olmak

throw out
reddetmek, kovmak, dışarı atmak, ışık yaymak

throw out of gear
debriyaj yapmak

throw out the bill
yasa tasarısını reddetmek

throw over
ile ilişkisini kesmek, ayrılmak, vazgeçmek

throw to the wolves
kurban etmek

throw together
uyduruvermek, biraraya getirmek

throw up
bırakmak, vazgeçmek, ayrılmak, kusmak

throw up a job
işini bırakmak, istifa etmek

throw up the sponge
havlu atmak, pes demek

throwaway
iadesiz, atılır, geri verilmeyen, el ilanı

throwaway prices
damping fiyatı

throwback
soya çekme, ataya çekme, geri atış

thrower
atıcı, çömlekçi ustası

throwing
atma, fırlatma

thrown
atılmış, bükülmüş

thrown silk
bükümlü ipek, ibrişim

thru
s, ilg, (Aİ) bkz.through

thrum
iplik saçağı, iplik döküntüsü

thrush
ardışkuşu, pamukçuk

thrust
sokmak, saplamak, itmek, dürtmek

thrust at someone
kılıçla hamlede bulunmak

thud
gümbürtü, pat, küt

thug
cani, katil, haydut

thuggery
eşkıyalık, adam öldürme

thulium
tulyum

thumb
başparmak, otostop çekmek, (through ile) (kitaba) göz atıvermek, göz gezdirmek

thumb latch
mandal

thumb nail
başparmak tırnağı

thumb one's nose at sb
birine nanik yapmak

thumb through
göz gezdirmek

thumbnut
kelebek somun

thumbs up
kabul işareti

thumbscrew
kanatlı vida, parmakla döndürülen vida

thumbtack
raptiye

thump
yumruklamak, güm güm vurmak

thumper
katil, vurucu

thunder
gökgürültüsü, (gök) gürlemek, gümbürdemek, bağırmak, gürlemek

thunderbolt
yıldırım, ani şaşırtıcı, telaşlandırıcı haber

thunderclap
gök gürlemesi

thundercloud
oraj bulutu, fırtına bulutu

thunderhead
kümülüs kalvüs

thundering
gürültülü, kocaman, gürleyen, uğultulu

thunderstorm
yıldırımlı fırtına

thunderstruck
yıldırım çarpmışa dönmüş, şaşkın

thundery
gök gürültülü

Thursday
perşembe,cuma akşamı

thus
böylece, bu sonuçla, böyle

thus far
şu ana kadar

thwack
pataklamak, dövmek

thwart
engellemek,önlemek,önüne geçmek,aykırı,çapraz,köndelen

thy
senin, sizin

thylacine
keselikurt

thyme
kekik

thymine
timin

thymol
timol

thymus
timüs

thyratron
tiratron

thyristor
tiristor

thyroid
tiroid, kalkanbezi

thyroid gland
tiroit bezi

thyroxine
tiroksin

Tibet
Tibet

Tibettan
Tibetli

tibia
kavalsümüğü

tic
tik

tick
tıkırtı, tiktak, ``doğru'' işareti (V), (İİ) an, saniye, kene, sakırga, veresiye

tick off
fırça çekmek, paylamak, azarlamak

tick over
rölantide çalışmak

ticker
saat, kalp, yürek

ticket
bilet, etiket, (trafik) para cezası

ticket agency
bilet gişesi

ticket collector
biletçi, kondüktör

ticket conductor
biletçi, kondüktör

ticket day
hesap dönemi

ticket inspector
biletçi, kontrolör

ticket office
bilet gişesi

ticket tout
bilet karaborsacısı

ticking
kılıflık kumaş, yastık yüzlüğü

tickle
gıdıklamak, eğlendirmek, gıdıklama, gıdıklanma

tickle one's fancy
hoşuna gitmek

tickler
güç durum, muhtıra defteri, vade defteri

ticklish
gıdıklanır, zor, özel dikkat isteyen, nazik

tidal
gelgitle ilgili, gelgitli

tidal basin
gelgit havzası

tidal dock
gelgit havuzu

tidal energy
gelgit enerjisi

tidal harbour
gelgit limanı

tidal wave
dev okyanus dalgası, deprem dalgası

tidbit
bkz.titbit

tiddly
küçük, ufak

tide
gelgit, akın

tide wave
gelgit dalgası

tideland
gelgit sınırları arasındaki arazi

tidemark
gelgit nişanı, gelgit izi

tidewater
gelgit suyu

tideway
gelgit arnası

tidiness
temizlik,temizkârlık,muntazamlık,selikalılık,selika

tidings
haber

tidy
derli toplu,temizkâr,selikalı,temiz,oldukça büyük,temizlemek,yığıştırmak,selikaya salmak,(up ile) derleyip toplamak,çekidüzen vermek,yığıştırmak

tidy oneself up
özüne çeki düzen vermek

tie
kravat, bağ, beraberlik, sonuç eşitliği, düğüm, düğüm ipi, ayakbağı, bağ, bağlamak, bağlanmak, berabere kalmak, eşit olmak

tie bar
gergi çubuğu

tie beam
duvar latası

tie bolt
tespit cıvatası

tie clip
kravat iğnesi

tie down
ayakbağı olmak, zorlamak, bağlamak

tie in
uyuşmak, birbirini tutmak, uymak

tie oneself in knots
dokuz doğurmak

tie rod
bağlama çubuğu, gergi çubuğu

tie up
birleştirmek, bağlamak, kısıtlamak

tied
bağlı

tiepin
kravat iğnesi,sancak

tier
kat, sıra, dizi

tierce
yüz doksan litrelik fıçı, üçlü takım

tiff
atışma, tartışma

tiffany
ince muslin kumaş

tiffin
ikindi kahvaltısı

tige
sap

tiger
kaplan

tiger lily
pars zambağı

tigerish
kaplan gibi, vahşi

tight
sıkı, sımsıkı, gergin, (pul) zor elde edilir, esrik, cimri, sıkı, pinti, sıkı sıkı, sıkıca

tight money policy
sıkı para politikası

tight pulley
sabit kasnak

tight-fisted
eli sıkı

tight-lipped
ağzı sıkı

tighten
sıkılaştırmak, sıkmak, daraltmak, sıkılaşmak, daralmak

tighten one's belt
kemerleri sıkmak

tightener
gerdirici, sıkıcı

tightfisted
pinti, elisıkı, sıkı, cimri

tightlaced
sofu

tightlipped
ağzı sıkı, sır söylemez

tightly
sıkıca, sıkı olarak

tightly packed
çok sıkı, çok yoğun

tightness
darlık, sıkılık, gerginlik, hasislik

tightrope
cambaz ipi

tightrope walker
kendirbaz

tights
külotlu çorap, balerin/akrobat pantolonu

tiglic acid
tiglik asit

tigress
dişi kaplan

Tigris
Dicle nehri

tike
sokak köpeği, yaramaz çocuk

tilbury
iki tekerlekli araba

tilde
tilde

tile
kiremit,çini,kâşı,kiremit kaplamak

tiler
kiremitçi

till
bağ, bkz.until, para çekmecesi, kasa

till Doomsday
daima, kıyamete kadar

till money
kasa mevcudu, ankes

till the cows come home
balık kavağa çıkınca

till the dust settles
her şey yoluna düşende,ihtiraslar soğuyanda

till then
o zamana kadar

tillable
ziraata elverişli

tillage
işlenmiş tarla, sürülmüş tarla, çiftçilik, tarım

tiller
dümen yekesi

tilt
eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, eğiklik, yana yatıklık

tilt angle
meyil açısı, eğim açısı

tilt at
saldırmak, hücum etmek

tilt at windmills
hayali düşmanlarla savaşmak

tilt hammer
şahmerdan

tilt over
devirmek, devrilmek, eğilmek

tilt up
kalkmak, kaldırmak

tilter
damperli araç

tilth
toprağı işleme, toprağı sürme, tarım

timbal
dümbelek

timber
kereste,şalban

timber line
orman sınırı, ağaç sınırı

timber pile
ahşap kazık

timber yard
kereste deposu

timbering
kereste, kerestelik ağaç

timberland
ormanlık arazi

timberyard
kereste mağazası

timbre
tını, ses rengi, ses tonu

time
zaman, vakit, müddet, süre, tempo, devir, çağ, an, zamanlamak, zamanı -e göre ayarlamak, zamanını/hızını kaydetmek

time after time
sık sık, tekrar tekrar

time and time again
sık sık, tekrar tekrar

time bargain
vadeli alışveriş, alivre satış

time bill
vadeli poliçe, süreli senet

time bomb
sögenli bomba

time card
kartela, mesai kartı

time clock
kontrol sögeni

time consuming
zaman tüketici

time deposit
vadeli mevduat

time deposits
vadeli mevduat

time draft
vadeli senet

time exposure
uzun pozlu resim

time freight
ekspresle gönderilen mal

time fuse
ihtiraklı tapa, ayarlı fitil

time interval
zaman aralığı

time is up
vakit tamam

time limit
belirli limit

time loan
vadeli borç

time lock
sögenli kilit

time of payment
vade, ödeme zamanı

time payment
taksitle ödeme

time saving
zaman kazandıran

time shared
zaman paylaşımlı

time sharing
zaman paylaşımı

time sheet
kartela

time signal
sögen ayarı

time study
zaman etüdü

time work
gündelik iş

time zone
zaman dilimi

time-honored
eski ve geçerli, yıllanmış

time-out
oyunda kısa ara, mola

time-share holiday
devre mülk

timekeeper
sögen hakemi

timeless
değişmeyen, sonsuz

timeliness
uygunluk, yerindelik, vakitlilik

timely
tam vaktinde, yerinde, uygun

timeout
oyunda mola

timepiece
saat, kronometre

timer
saat hakemi, kronometre

times
kere, çarpı, şimdiki zaman, devir, kere, kez, defa

times table
çarpım kestesi

timeserver
zamana uyan kimse

timetable
(tren/otobüs/vb.) tarife, ders bağdarlaması

timeworn
eskimiş, bayatlamış

timid
korkak, ürkek, yüreksiz, çekingen, sıkılgan, utangaç

timidity
utangaçlık, çekingelik

timing
zamanlama

timing error
zamanlama hatası

timorous
korkak, ürkek, yüreksiz, heyecanlı, gergin

timpani
timpani, timballer

timpanist
davulcu

tin
kalay, teneke, teneke kutu, konserve kutusu, (yiyecek/vb.) konservelemek, kutulamak, tenekeden yapılmış, teneke

tin bronze
kalay tuncu

tin hat
miğfer

tin loading
kalay şarjı

tin mordant
kalay mordanı

tin opener
konserve açacağı

tin plate
teneke kaplı çelik, sac

tin plating
kalay kaplama

tin pot
teneke kap

tin salt
kalay klorürü

tin tack
kalaylı döşeme çivisi

tin weighting
kalay şarjı

tin-coat
kalaylamak

tin-coated
kalay kaplı

tincal
tinkal

tincture
tentür

tincture of iodine
tentürdiyot

tinder
çabuk yanan nesne

tine
diş, çatal dişi

tinfoil
kalay yaprağı, ince levha kalay

ting
çan sesi, çınlatmak, çınlamak

tinge
az miktar, nebze, renklendirmek, renk katmak, belirtmek, göstermek

tingle
ürpermek, diken diken olmak

tinker
tenekeci, (with ile) kurcalamak, oynamak

tinkle
çıngırtı, işeme, su dökme, çınlamak, çınlatmak

tinman
tenekeci, kalaycı

tinman's solder
tenekeci lehimi

tinned
kalaylı

tinned fruit
meyve konservesi

tinned meat
et konservesi

tinner
tenekeci, kalaycı

tinny
teneke gibi, tenekeli, çıngırtılı, beş para etmez, boktan, tenekeden

tinplate
teneke, teneke levha

tinsel
cicili bicili, gelin teli, simli kumaş, sahte parlaklık, gelin teli ile süslemek

tinsmith
tenekeci

tinstone
kalay cevheri

tint
hafif renk, renk tonu, (saç) hafifçe boyamak

tinware
teneke kaplar

tiny
küçücük, minicik

tip
(burun/parmak/vb.) uç, çöplük, bahşiş, tavsiye, öğüt, eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, devirmek, devrilmek, boşaltmak, dökmek, (çöp/vb.) atmak, bırakmak, bahşiş vermek, görmek

tip off
gizli bilgi vermek, uyarmak, ihbar etmek

tip over
devirmek, devrilmek, kapaklanmak

tip the scales
ağır basmak

tip the wink
kaş göz etmek

tipcat
çelik çomak oyunu

tipper
devirme tertibatı, damper

tippet
boyun atkısı

tipping
uç, bahşiş, ima

tipping platform
devirme platformu, basküllü platform

tipple
içki

tippler
ayyaş

tipsfy
sarhoş etmek

tipster
tiyocu, tiyo veren kimse

tipsy
çakırkeyf

tiptoe
ayaklarının ucuna basarak yürümek

tiptop
dört başı mamur, en yüksek derece

tirade
uzun sıkıcı konuşma, nutuk, paylama, tirad

tire
yormak, yorulmak, bkz.tyre

tire out
bitkin düşürmek, yormak

tired
yorgun, (of ile) -den bıkmış, bezmiş

tiredness
yorgunluk, bıkkınlık

tireless
yorulmak bilmeyen, yorulmaz

tiresome
bezdirici, sinir edici, yorucu, sıkıcı

tisane
ıhlamur

tissue
doku, ince yumuşak kâğıt, kâğıt mendil

tissue culture
doku kültürü

tissue paper
ince kâğıt

tit
meme, ayva, memebaşı, salak, baştankara

tit for tat
kısasa kısas, dişe diş

titanate
titanat

titanic
dev gibi, muazzam, titanyumla ilgili

titanite
titanit

titanium
titan(yum)

titbit
lezzetli lokma

titer
titre

tithe
öşür, aşar vergisi, onda bir

titian
kızıl saç rengi

titillate
heyecanlandırmak, coşturmak, zevklendirmek, icini gıcıklamak

titillation
gıdıklama, gıdıklanma

titivate
çeki düzen vermek, toparlamak

title
başlık,serlevha,ad,ünvan,hak,istihkak,şampiyonluk

title deed
tapu senedi

title page
baş sayfa

title role
başrol

titled
adlı

titler
başlık basma makinesi, yazıcı aygıt

titmouse
baştankara

titrate
titre etmek

titration
titreleme, titre etme, titrasyon

titre
titre

titter
kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak

tittle
işaret, çekit, küçük şey, zerre

tittle-tattle
dedikodu

titubation
kekeleme

tizzy
heyecan

to
(edat) -e doğru, -e, -e kadar, -e karşı

to a turn
tam kararında pişmiş

to and fro
ileri geri, bir ileri bir geri

to be reckoned with
ciddiye alınacak, hesaba katılacak

to begin with
evvela, bir kere, ilk neden olarak

to boot
üstüne üstlük

to crown it all
üstüne üstlük

to date
bugüne dek, şimdiye kadar

to death
aşırı derecede

to hand
el altında, yakın bir yerde

To my surprise
bir de baktım ki

to my way of thinking
bence, bana göre

to one's name
kendi adına

to oneself
kendine, kendisine özel

to say nothing of
da cabası

to show for
den eline geçen bir şey olarak

to some a certain extent
bir dereceye kadar

to some extent
bir dereceye kadar

to start a car
motoru çalıştırmak

to start with
her şeyden önce, bir kere, başlangıçta

to the backbone
adamakıllı, sapına kadar

to the best advantage
en faydalı şekilde

to the bitter end
en sonuna kadar, ölesiye

to the core
sapına kadar, tamamen

to the full
tümüyle

to the full extent
sonuna kadar

to the last
sonuna kadar

to the letter
harfi harfine

to the life
aynen, tıpatıp

to the tune of
miktarına kadar

to this day
bugüne kadar

To your health!
Sıhhatinize!

to-do
tantana, patırtı, gürültü, çıngar, karışıklık

toad
karakurbağası

toadflax
nevruzotu

toadstool
zehirli bir tür mantar

toady
dalkavuk, yağcı, dalkavukluk etmek, yağ çekmek

toast
kızarmış ekmek, sağlığına içme, kutlama, tebrik etme, sağlığına içilen kimse, kızartmak, ısıtmak, sağlığına içmek

toaster
ekmek kızartma makinası

tobacco
tütün, tütün yaprağı

tobacco heart
aşırı tütünün yol açtığı kalp hastalığı

tobacco pipe
pipo

tobacco pouch
tütün kesesi

tobacconist
tütün/sigara satıcısı, tütüncü

toboggan
kar kızağı

toboggan slide
kızak pisti

toby
bira bardağı

tocopherol
tokoferol

tocsin
heyecan sinyali,alarm işareti,tehlike işareti,tehlike çanı

today
bugün

toddle
tıpış tıpış yürümek

toddler
yeni yürümeye başlayan çocuk

toe
ayak parmağı

toe nail
ayak tırnağı

toe the line
emirlere uymak, hizaya gelmek

toe-in
tekerlek kapanıklığı, içe doğru yatıklık

toe-out
tekerlek açıklığı, dışa doğru yatıklık

toenail
ayak tırnağı

toff
kibar adam

toffee
bonbon, şekerleme

toffy
bkz.toffee

tog
elbise, giyinip kuşanmak

tog up
giyinip kuşanmak, şık giyinmek

toga
eski Roma giysisi

together
biraraya, birarada, birlikte, beraber, aynı anda, hep birden, üst üste, durmadan, sürekli, kesintisiz, düzenli, toplu, özdenetimli

together with
ile beraber

togetherness
birliktelik, beraberlik, arkadaşlık

toggle
tahta düğme

toggle joint
dirsek mafsalı

toggle switch
mafsallı anahtar

togs
giysi, elbise, takım

toil
yorulmadan çalışmak, çok çalışmak, zar zor ilerlemek, güçlükle hareket etmek

toil and moil
imanı gevremek

toile
tuval

toilet
hela, tuvalet, çekidüzen, giyim kuşam, tuvalet

toilet paper
tuvalet kağıdı

toilet roll
bir top tuvalet kâğıdı

toilet room
giyinme odası

toilet table
tuvalet masası

toilet water
hafif parfüm, hoş koku

toiletries
tuvalet takımı, tuvalet eşyaları

toilful
yorucu, zahmetli

toilsome
zahmetli, yorucu

token
belirti, iz, gösterge, jeton, kart, marka, fiş

token money
itibari para

token raid
sahte baskın

token strike
ikaz grevi, uyarı grevi

tolerable
şöyle böyle, idare eder, orta, dayanılabilir, çekilir

tolerance
tahammül, dayanma, dayanıklılık, müsamaha, hoşgörü

tolerant
hoşgörülü, katlanan, sabırlı

tolerate
müsamaha etmek, hoş görmek, tahammül etmek, katlanmak

toleration
müsamaha, hoşgörü

toll
(yol/köprü/vb.) geçiş vergini, bedel, çan sesi, çınlama, (çan) çalmak

toll booth
verginli geçiş gişesi

toll bridge
paralı köprü

toll call
şehirlerarası alısün konuşması

toll exchange
şehirlerarası alısün santralı

toll road
paralı yol

toll way
paralı yol

tollgate
geçiş vergini ödenen yer

toluene
toluen

toluidine
toluidin

tom
erkek kedi,kotak

tom-tom
tamtam, darbuka

tomahawk
küçük balta

tomato
domates,kızanak

tomb
mezar, kabir, gömüt, türbe

tombac
tombak

tombola
tombala oyunu

tombolo
tombolo, birleştirme dili

tomboy
erkek fatma

tombstone
mezartaşı

tomcat
erkek kedi,kotak

tome
büyük kitap

tomfool
kafasız, aptal, kuş beyinli, mankafa

tomfoolery
aptalca davranış, saçmalık

tommy
ingiliz ordusunda er, somun anahtarı

tommyrot
abuk subuk konuşma, saçma şey

tomography
tomografi

tomorrow
yarın

tomorrow morning
yarın sabah

tomtit
mavi baştankara

ton
ton, tonilato, yığın, sürü, büyük miktar, ton

ton mile
ton mil

tonal
ses perdesine ait

tonality
tonalite

tone
ses, ses tonu, ton, perde, ton, renk tonu, ton, tarz, tavır, hava

tone control
ton ayarı, perde ayarı

tone down
tonunu hafifletmek, yumuşatmak, donuklaştırmak

tone in
uyum sağlamak, uymak

tone up
güçlendirmek, dinçleştirmek, canlandırmak

tone-deaf
notaları ayırdedemeyen, müzik kulağı olmayan

tone-in-tone dyeing
aynı tonda boyama

toneless
renksiz, cansız, ruhsuz, zevksiz, tekdüze

toneme
tonbirim, titrembirim

toner
toner

toner cartridge
toner kartuşu

tongs
maşa

tongue
dil, lisan, dil

tongue in cheek
gırgırına, şakadan

tongue twister
tekerleme

tongue-and-groove joint
lamba ve zıvana

tongue-tied
dili tutulmuş, ağzı var dili yok

tongued
dilli

tonic
kuvvet ilacı, güçlendirici şey, tonik

tonic spasm
tonik kas gerilimi

tonic water
tonik

tonicity
tonus, gergi

tonight
bu gece

toning
viraj, renklendirme

tonnage
tonaj, tonilato

tonnage dues
tonaj resmi

tonne
ton

tonometre
göz tansiyonu ölçme aleti

tonsil
bademcik

tonsillar
bademcikle ilgili

tonsillectomy
bademcik ameliyatı

tonsillitis
bademcik yangısı

tonsure
başın tepesini tıraş etme

tontine
tontin

tony
lüks, aristokrat

too
(gereğinden) çok, fazla, aşırı, de, da, dahi, ayrıca, öyle, öyle yahu

too big for one's boots
burnu havada, özünü beğenmiş

too clever by half
fazla akıllı, sivri, anasının gözü

too familiar
sarmaş dolaş

too many
çok fazla

too much for
için çok fazla

tool
alet, başkasına alet olan kimse, alet, oyuncak, maşa, kukla

tool box
alet kutusu

tool car
takım arabası

tool chest
alet kutusu

tool kit
alet takımı, avadanlık

tool room
takımhane, takım odası

tool steel
takım çeliği

tooling
aletle işleme

toot
ötmek, öttürmek

tooth
diş

tooth and nail
dişe diş, kana kan, vahşice

toothache
dişağrısı

toothbrush
diş fırçası

toothed
dişli

toothed rack
kremayer, dişli çubuk

toothed wheel
dişli çark

toothing plane
dişli planya, rende

toothless
dişsiz

toothpaste
diş macunu

toothpick
kürdan

toothpowder
diş tozu

toothsome
lezzetli, tadı güzel

toothy
dişlek

tootsy
ayak

top
tepe, doruk, üst, baş, örtü, kapak, en üstün yer, zirve, doruk, üste giyilen şey, üstlük, topaç, en üstün, en iyi, baş, en üst, en üstteki, tepe oluşturmak, -den daha yüksek/iyi/fazla olmak, (meyve/sebze/vb.) sapını koparmak

top boots
uzun çizme

top brass
yüksek rütbeli subay

top dead center
üst ölü çekit

top dog
kodaman, en üst mevkideki kimse

top dressing
örtü, baş gübresi

top gear
üst dişli

top hat
silindir şapka

top heavy
baş ağır

top rail
tırabzan, üst korkuluk rayı

top roller
üst merdane

top surface
üst yüzey

top the bill
başrol oyuncusu olmak

top view
kuşbakışı, üstten görünüş

top-drawer
üstün

top-secret
çok gizli

topaz
sarı yakut, topaz

topcoat
palto

tope
camgöz balığı, ayyaş olmak, çok içmek

toper
ayyaş

topflight
en iyi kalite, üstün

topgallant
babafingo

topic
konu

topical
gündemde, güncel

topknot
tepe, ibik, saç topuzu

topless
sütyensiz, üstsüz

topmast
gabya çubuğu

topmost
en yüksek

topnotch
mükemmel

topographer
topograf

topographic
topografik

topographic map
topografya haritası

topographic survey
topografik araştırma

topographic youth
gençlik çağı

topographical
topografik

topography
topografya, yerbetim

topological
topolojik

topology
topoloji

topper
en üste konan taş, birinci sınıf mal

topping
birinci sınıf, en iyi kalite, üstün, mükemmel, tepesini kesme, üst, tepe

topple
sendelemek, düşmek, devirmek, düşürmek

topple over
düşmek, yuvarlanmak, devirmek

topsail
gabya yelkeni

topside
borda

topsoil
üst toprak

topsy-turvy
karman çorman, arapsaçına dönmüş, altüst, karmakarışık

toque
miğfer

torch
el feneri, meşale, alev makinesi

torch light procession
fener alayı

torch procession
fener alayı

torchlight
meşale ışığı

toreador
toreador, ata binmiş boğa güreşçisi

torero
boğa güreşçisi

torment
büyük acı, sancı, eziyet, acı çektirmek, eziyet etmek

tormentil
beşparmakotu

tormentor
eziyetçi kimse, işkence aleti

torn
ayrı, zıt güçlerle ayırılmış, bölünmüş

tornado
kasırga

toroidal
toroidal

torous
boğumlu

torpedo
torpil

torpedo boat
torpidobot

torpedo net
torpil ağı

torpedo tube
torpido kovanı

torpid
hareketsiz, yavaş, ağır

torpidity
hareketsizlik, uyuşukluk, cansızlık

torpor
hareketsizlik, uyuşukluk

torque
tork, buru, dönme momenti, bükme momenti

torquemeter
torsiyometre, buruölçer

torrefaction
kavurma, kurutma

torrefy
kızartmak, kavurmak, kurutmak

torrent
sel

torrid
çok sıcak, kavurucu, yakıcı, kontrolsüz duygularla ilgili

torsion
bükme, bükülme

torsion bar
torsiyon çubuğu, burulma çubuğu

torsional
burulma ile ilgili

torso
kolsuz, bacaksız, ve başsız insan vücudu, gövde

tort
haksız fiil, haksız muamele

tortfeasor
haksız fiil işleyen kimse

torticollis
boyun tutulması

tortilla
bir tür pizza

tortoise
kaplumbağa

tortoise shell
bağa

tortuosity
eğri büğrülük, hileli olma, namussuzluk

tortuous
dolambaçlı, dönen, kaçamaklı, dolambaçlı, dolaylı

torture
işkence, işkence etmek

torus
tor, yumru, kabartı

tosh
saçma

toss
atmak, yazı-tura atmak, sallamak, sallanmak, yavaş yavaş karıştırmak, sallama, sallanma, silkeleme, atma, fırlatma, yazı-tura

toss off
kolayca yapıvermek,yuvarlamak,devirmek,içki içmek

toss sth in
bir fikri ortaya atmak

toss up
yazı tura atmak

tot
(up ile) toplamak, ilave etmek, ufak çocuk, bir yudum içki, yudum

total
toplam, tüm, bütün, tam, toplam, toplam miktar, tutar, toplamı -e ulaşmak, bulmak, etmek, toplamak, tutarını bulmak

total cost
toplam maliyet

total current
toplam akım

total darkness
zifiri karanlık

total eclipse
tam tutulma

total head
toplam basınç

total loss
tam hasar

total pressure
toplam basınç

total reflection
tam yansıma

totalitarian
totaliter, erktekelci

totality
bütünlük, tamlık, yekûn, toplam miktar, tutar, tam ay/güneş tutulması

totally
tamamen

tote
taşımak

tote bag
kadınların büyük el çantası

totem
totem, ongun

totem pole
totem heykeli

totemism
totemizm

totter
sendelemek, yalpalamak

tottery
sallantılı, sarsak

toucan
tukan

touch
değmek, dokunmak, ellemek, elini sürmek, kullanmak, eline su dökmek, boy ölçüşmek, dokunmak, etkilemek, duygulandırmak, dokunma duyusu, temas, dokunma, değme, az miktar, taç, yetenek, tamamlayıcı ilave, temas, bağlantı

touch a sore point
bam teline basmak

touch a sore spot
damarına basmak

touch and go
tehlikeli durum

touch down
(uçak) yere inmek

touch for
ikna etmek, para koparmak

touch off
patlatmak, başlatmak, neden olmak

touch on
değinmek

touch on the raw
can evinden vurmak

touch sb on the raw
bamteline basmak

touch the right chord
birinin zayıf yönünden yararlanmak

touch wood
nazar değmesin diye tahtaya vurmak

touch-sensitive screen
dokunma duyarlı ekran

touch-type
bakmadan taktilo kullanmak

touchable
dokunulur

touchdown
yere iniş, Amerikan futbolunda gol

touched
minnettar, müteşekkir, üşütük, kaçık, çatlak

touchiness
alınganlık

touching
dokunaklı, etkili, acıklı, (edat) -e dayanarak, -e bağlı olarak, dair

touchline
taç çizgisi

touchstone
kriter, ölçüt

touchwood
ağaç kavı

touchy
alıngan,fazla duyarlı,çıtkırıldım,küseğen,değmedüşer

tough
güçlü, dayanıklı, (et/vb.) sert, kart, çetin, zor, güç, katı, sert, haşin, berbat, rezil, şansız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, bıçkın

tough row to hoe
çetin ceviz

toughen
sertleşmek, sertleştirmek

toughness
tokluk, dayanıklılık

toupee
küçük erkek perukası

tour
tur, gezi, turne, gezmek, dolaşmak

tour de force
yetenek gösterisi, güç gösterisi

touring
gezi, tur

touring car
büyük açık otomobil

tourism
turizm

tourism agency
turizm acentası

tourism season
turizm sezonu

tourist
turist

tourist agency
seyahat acentası

tourist attractions
turistik yerler

tourist bureau
turizm bürosu

tourist class
turistik mevki

tourist office
turizm bürosu

tourist season
turizm sezonu

tourmaline
turmalin

tournament
turnuva, yarışma

tourney
turnuva, turnuvaya katılmak

tourniquet
kanamayı durdurucu sargı, sargı bezi

tousle
(saç/vb.) karıştırmak, arap saçına çevirmek

tout
müşteri toplamak, almaya ikna etmek, çığırtkan, müşteri toplayıcı

tow
(taşıt) yedekte çekmek, yedekte çekme

tow hawser
yedek halatı

tow hook
çeki kancası

tow rope
permeçe, yedek halatı

tow truck
çekici kamyon

towage
yedekte çekme, çekme vergini

toward
(Aİ) bkz.towards

towards
-e doğru, yönünde, -e doğru, sularında, ile ilgili, -e karşı

towel
havlu, havluyla kurulamak

towel bar
havluluk, havlu asacağı

towelling
havluluk bez

tower
kule, burç, (above/over ile) yükselmek, çok yüksek/uzun olmak

tower block
apartman, yüksek bina

tower clock
kule saati

tower drier
kule kurutucu

tower silo
kule silo

tower telescope
kule teleskopu

towered
kuleli

towering
çok yüksek, şiddetli, son derece

towing
çekme

town
şehir, kent, kasaba, şehrin iş/alışveriş merkezi, çarşı, şehir halkı

town council
belediye meclisi

town councillor
belediye meclisi üyesi

town gas
havagazı

town hall
belediye binası

town house
konak

town planner
planlamacı, şehir plancısı

town planning
şehir planlaması

town tax
belediye vergisi

towns people
şehir halkı

townsfolk
kasaba halkı

township
(Güney Afrika'da) siyahilerin yaşadığı yer

townsman
kentli, şehirli

toxaemia
kan zehirlenmesi

toxic
zehirli

toxicant
zehirleyici, zehirli

toxicity
zehirlilik, ağılılık

toxicological
toksikolojik, zehirbilimsel, ağıbilimsel

toxicology
zehirbilim

toxin
toksin

toy
oyuncak

toyshop
oyuncakçı dükkânı

trabeated
kemersiz

trabecula
bağ

trace
izini sürmek, izlemek, bulmak, ortaya çıkarmak, (kopya kâğıdıyla) kopyasını çıkarmak, iz, az miktar, zerre, kalıntı

trace element
azrak element, az rastlanan element

trace program
izleme bağdarlaması

traceable
izlenebilir

tracer
kopya makinesi, izli mermi

trachea
trake, yaprak damarı

tracheal
soluk borusuna ait, yaprak damarına ait

tracheitis
soluk borusu iltihabı

tracheotomy
soluk borusunu açma ameliyatı, trakeotomi

trachoma
trahom

trachomatous
trahomlu

trachyte
trakit

tracing
kopya

tracing cloth
muşamba kâğıt

tracing paper
aydınger

track
iz,patika,keçiyolu,ray,pist,yarış pisti,parça,şarkı,müzik,palet,tırtıl,izlemek,izini takip etmek,izini sürmek

track address
iz adresi

track and field
atletizm

track angle
rota açısı

track bolt
cebire cıvatası

track circuit
hat devresi

track down
izleyerek bulmak, avlamak

track laying
hat döşeme, ray döşeme

track pad
palet pabucu

track rod
palet mili

track roller
palet makarası

track scales
vagon baskülü

track shoe
palet pabucu

track-type loader
paletli yükleyici

track-type tractor
paletli traktör

tracked
paletli, tırtıllı

tracker
izleyen kimse, izci

tracking
izleme, takip

tracking station
izleme istasyonu

trackless
izsiz, yolsuz, iz bırakmayan

tracksuit
eşofman

tract
arazi, alan, toprak, jüye, risale

tractable
kolay kontrol edilir, uysal, uslu, kolay işlenir

traction
çekme, çekiş, çekilme

traction battery
çekme bataryası

tractive
çekici, çeken

tractive force
çekme kuvveti, çekme gücü

tractive power
çekici güç, çekme kuvveti

tractor
traktör

tractor plough
traktör pulluğu

tractor tyre
traktör lastiği

trade
ticaret, alışveriş, meslek, kesp, sanat, iş, iş, satış, (in/with ile) ticaret yapmak, almak, satmak, değiş tokuş etmek, değişmek

trade acceptance
ticari kabul

trade agreement
ticari anlaşma

trade association
ticari birlik

trade balance
ticaret dengesi

trade bank
ticaret bankası

trade barriers
ticari engeller

trade bill
ticari senet

trade cycle
konjonktür dalgası

trade deficit
ticaret açığı

trade directory
ticaret rehberi

trade discount
toptancı indirimi

trade fair
ticaret fuarı

trade gap
ticari açık

trade in
üste para verip değiştirmek

trade investment
ticari yatırım

trade mark
marka, alameti farika, ticari marka

trade name
ad, marka, ticaret unvanı

trade price
toptan fiyat

trade register
ticaret sicili

trade restrictions
ticaret kısıtlamaları

trade route
ticaret yolu

trade sale
ticari ucuzluk

trade school
meslek okulu, sanat okulu

trade secret
meslek sırrı

trade show
ticari gösteri

trade symbol
ticari simge

trade union
sendika, işçi sendikası

trade unionism
sendikacılık

trade unionist
sendikacı

trade value
takas değeri

trade wind
alize rüzgârı

trademark
alameti farika, marka

trader
tüccar, tacir, tecimen

tradesman
esnaf, dükkâncı, satıcı

trading
alış veriş, değiş tokuş

trading account
ticari hesap, ticaret hesabı

trading area
ticari alan

trading capital
ödenmemiş sermaye

trading company
ticaret şirketi

trading credit
ticaret kredisi

trading profit
ticari kazanç

trading stamp
pay kuponu

tradition
gelenek

traditional
geleneksel

traditionalist
muhafazakâr

traditionally
geleneksel olarak

traduce
çamur atmak, leke sürmek, kara çalmak

traffic
trafik, ticaret, alım-satım

traffic accident
trafik kazası

traffic capacity
trafik kapasitesi

traffic congestion
trafik tıkanması

traffic density
trafik yoğunluğu

traffic flow
trafik akışı

traffic in
ticareti yapmak, alıp satmak

traffic island
rofüj, emniyet adası

traffic jam
trafik sıkışıklığı

traffic lane
trafik şeridi

traffic light
trafik ışığı

traffic lights
trafik ışıkları

traffic line
şerit çizgisi

traffic load
trafik yükü

traffic manager
trafik memuru

traffic noise
trafik gürültüsü

traffic offence
trafik suçu

traffic police
yol sakçısı

traffic roundabout
dönel kavşak

traffic rule
trafik kuralı

traffic sign
trafik işaret levhası

traffic signal
trafik sinyali

traffic signs
trafik işaretleri

traffic stream
trafik akışı

traffic volume
trafik hacmi

trafficator
sinyal

trafficker
kaçakçı

tragacanth
geven, kitre

tragedian
trajedi yazarı, trajedi oyuncusu

tragedienne
trajedi aktrisi

tragedy
trajedi, ağlatı, facia, felaket

tragic
trajik, üzücü, talihsiz, müthiş, korkunç

tragicomedy
trajikomedi

trail
iz, koku, patika, keçiyolu, kuyruk, izini sürmek, izlemek, peşinden sürüklemek, sürüklenmek

trail one's coat
belasını aramak, kaşınmak, kavga çıkarmak

trailer
römork, treyler, fragman, tanıtma filmi, karavan

trailer coupling
römork bağlantısı

trailing axle
arka dingil

train
tren, kafile, kervan, sürü, elbise kuyruğu, olaylar/düşünceler zinciri, yetiştirmek, eğitmek, yetişmek, eğitim görmek, (on/upon ile) -e nişan almak, -e yükseltmek, üstüne tutmak, çevirmek

train ferry
tren taşıyan vapur

train oil
balina yağı

train on
nişan almak, yükseltmek

train station
tren istasyonu

train upon
nişan almak, üstüne tutmak, çevirmek

trained
eğitilmiş, alışkın

trained nurse
diplomalı hastabakıcı

trainee
stajyer, öğrenci

trainer
antrenör, çalıştırıcı

training
terbiye, eğitim, antrenman, idman, çalışma

training camp
antrenman düşergesi

training center
eğitim merkezi

training plane
eğitim uçağı

training ship
okul gemisi

trait
özellik, karakter

traitor
hain, vatan haini

trajectory
yörünge

tram
tramvay

tram silk
ibrişim

tramcar
tramvay

tramline
tramvay hattı

trammel
kollu pergel, elipsograf

trammer
araba sürücüsü

tramming
araçla taşıma, elle araba itme

tramontane
yabancı kimse

tramp
serseri, avare, rap rap sesi, uzun yürüyüş, orospu, ağır adımlarla yürümek, yürüyüp geçmek, çiğnemek

trample
basmak, ezmek, çiğnemek

trampoline
tramplen

tramway
tramvay, dekovil rayı

trance
özünden geçme, esrime, trans

tranche
tranş, dilim

trank
yatıştırıcı madde

tranquil
sakin, sessiz, durgun

tranquillity
sessizlik, sük-n, asudelik, huzur, durgunluk

tranquillize
sakinleştirmek, yatıştırmak

tranquillizer
sakinleştirici, yatıştırıcı ilaç

trans-
(önek) öte, ötesinde, karşı tarafta

transact
(iş) görmek, bitirmek, yapmak

transaction
iş görme, yapma, iş, muamele, işlem

transaction file
işlem dosyası

transaction record
işlem kaydı

transatlantic
transatlantik, Antlantik Okyanusu'na ait, Atlantikaşırı

transceiver
alıcı verici ünalgı

transcend
geçmek, aşmak

transcendency
üstünlük

transcendent
üstün, ulu, yüce

transcendental
deneyüstü, insanüstü

transcendentalism
deneyüstücülük

transcontinental
kıtayı kateden, kıtaötesi

transcribe
kopya etmek, suretini çıkarmak, uyarlamak

transcriber
kopya edici, tıpkılayıcı

transcript
kopya, suret

transcription
transkripsiyon, çevriyazı

transducer
güç çevirici, çevirgeç

transect
kesit çıkarmak

transection
kesit

transept
çapraz sahın

transfer
nakletmek,taşımak,göçürmek,taşınmak,transfer etmek,transfer olmak,nakliyat değişmek,aktarma yapmak,devretmek,transfer,devir,çıkartma,yapıştırma,baskı,aktarma bileti,nakil

transfer bank
havale yapılan banka

transfer book
senet defteri

transfer by judgement
kazai temlik

transfer by law
yasal temlik

transfer case
ara şanzıman, muavin şanzıman

transfer command
aktarma komutu

transfer commission
havale komisyonu

transfer current
geçiş akımı

transfer deed
devir belgesi

transfer fee
devir vergini, transfer vergini

transfer gear
transfer dişlisi

transfer of foreign exchange
döviz transferi

transfer tax
intikal vergisi

transfer ticket
aktarma bilet

transferable
devredilebilir, nakli mümkün

transferee
devir olunan, devralan, temlik olunan

transference
transfer,nakil,aktarma,nakletme,havale edilme

transferor
devreden kimse, nakleden kimse, temlik eden

transferred charge call
ödemeli alısün konuşması

transferrer
havale eden

transferring bank
devreden banka

transfiguration
şekil değişimi

transfigure
şeklini değiştirip yüceltmek

transfinite
sonluötesi

transfix
şaşkına çevirmek, afallatmak, sersemletmek, dondurmak

transform
biçimini değiştirmek, dönüştürmek

transformation
dönüşüm, dönüştürüm

transformational
dönüşümsel

transformational grammar
dönüşümsel dilbilgisi

transformationalism
dönüşümcülük

transformationalist
dönüşümcü, dönüşümcü

transformer
transformatör, trafo

transformer oil
transformatör yağı

transfuse
(kan) nakletmek

transfusion
kan nakli

transgress
(sınırı) aşmak, bozmak, çiğnemek, karşı gelmek

transgression
deniz ilerlemesi, ihlal, çiğneme, sınırı aşma

transgressor
çiğneyen, günahkâr

transhumance
yaylacılık

transhumant
yaylacı

transience
geçici hal

transiency
geçicilik

transient
geçici, kısa süreli, süreksiz

transient current
geçici akım

transient error
geçici hata

transient state
geçici hal

transiently
geçici olarak

transistor
transistör, transistörlü ünalgı

transistor ignition
transistorlu ateşleme

transistor radio
transistorlu ünalgı

transistorize
transistorla donatmak

transistorized
transistorlu

transit
taşıma, aktarma, geçiş

transit lounge
transit yolcu salonu

transit time
geçiş zamanı

transit trade
transit ticaret

transit visa
transit vize

transition
geçiş

transition card
geçiş kartı

transition element
transisyon elementi, geçiş öğesi

transition metal
geçiş metali

transition period
geçiş dönemi

transition point
geçiş çekidi

transitional
geçişle ilgili, geçişli

transitive
geçişli (eylem)

transitive expression
geçişli ifade

transitive verb
geçişli fiil, geçişli eylem

transitivity
geçişme, geçişkenlik

transitoriness
geçicilik

transitory
geçici, süreksiz, fani, kalımsız, ölümlü

transitory income
arızi gelir

translatable
tercüme edilebilir

translate
tercüme etmek, çevirmek

translation
tercüme, çeviri

translation bureau
tercüme bürosu

translator
tercüman, çevirmen

transliterate
karakter değiştirmek, karakter dönüştürmek

transliteration
harf çevirisi, transkripsiyon

translocate
yerini değiştirmek,kenar etmek

translucence
yarısaydamlık

translucent
yarısaydam

translunar
ayın ötesindeki

transmarine
denizaşırı

transmigrant
göçmen

transmigrate
göç etmek

transmigration
göç, hicret

transmissible
devredilebilir,aktarılabilir,bulaşıcı,yolukucu

transmission
gönderme, iletme, geçirme, taşıma, (ünalgı/sınalgı) yayın, transmisyon, vites

transmission belt
transmisyon kayışı

transmission box
vites kutusu, dişli kutusu

transmission brake
transmisyon eğleci

transmission chain
tahrik zinciri

transmission gear
transmisyon dişlisi

transmission level
transmisyon düzeyi

transmission speed
gönderme hızı

transmission system
iletim jüyesi

transmit
göndermek, yayınlamak, geçirmek, iletmek, (hastalık/vb.) geçirmek, bulaştırmak

transmittance
transmitans

transmitter
verici, iletici

transmitting antenna
verici anten

transmitting microphone
verici mikrofon

transmitting station
verici istasyon

transmogrify
şeklini değiştirmek

transmutable
değiştirilebilir

transmutation
değişme, değiştirilme

transmute
aslını/şeklini değiştirmek

transnational
uluslararası, çokuluslu

transoceanic
okyanusötesi

transom
çapraz kiriş, lento

transom window
vasistas

transparency
saydamlık, slayt

transparent
saydam, açık, net, anlaşılır

transparent paper
aydınger

transpiration
terleme

transpire
ortaya çıkmak, bilinmek, olmak, vuku bulmak

transplant
nakledilen şey, aktarılan şey, kılgan nakli, (bitki) başka bir yere dikmek/aktarmak, (kılgan/saç/vb.) nakletmek

transplantation
nakil, aktarma

transplanter
fide dikme makinesi

transport
nakil,taşıma,taşımacılık,kölük,araç,taşıt,taşımak,götürmek,nakletmek,sürgüne göndermek,sürmek

transport documents
nakliye vesaiki, taşıma belgeleri

transport expenses
nakliye masrafı

transportable
taşınır, portatif, taşınabilir

transportation
sürgüne gönderme, sürme, sürgün, nakil, gönderme, taşıma, taşımacılık

transportation tax
nakliyat vergisi

transporter
araba nakil aracı, nakliyeci

transpose
yerlerini/sırasını değiştirmek, perdesini değiştirmek

transposer
aktarıcı

transposition
yerini değiştirme, yer değişikliği

transsexual
cinsiyet değiştiren

transubstantiate
başka bir cisme dönüştürmek

transudation
sızma, sızıntı

transude
deriden sızmak, terlemek

transversal
çapraz, enine

transverse
enine,köndelen,çaprazlama

transverse section
enine kesit

transverse wave
enine dalga, kesme dalgası

transvestite
karşıt cinsin elbiselerini giyen, travesti

trap
tuzak,tele,kapan,ağız,iki tekerlekli at arabası,tuzağa düşürmek

trap door
kapak biçiminde kapı

trap window
çatı penceresi

trapeze
trapez

trapezium
yamuk

trapezoid
ikizkenar yamuk

trapezoidal
ikizkenar yamuk şeklinde

trapped water
tutulmuş su

trapper
tuzakçı, avcı

trappings
süslü koşum takımı

trapse
başıboş gezmek, yavaş yavaş dolaşmak

trash
değersiz şey, adi şey, çerçöp, süprüntü, ayaktakımı

trashcan
çöp tenekesi

trashiness
adilik, değersizlik

trashy
değersiz, beş para etmez, saçma

trass
tras

trauma
travma

traumatic
sarsıcı, şok edici, derinden etkileyici

traumatology
travmatoloji

travail
doğum sancıları, doğum ağrısı çekmek, zahmet çekmek

travel
seyahat etmek, yolculuk yapmak, yol almak, gitmek, tüymek, topuklamak, gazlamak, seyahat, yolculuk

travel agency
seyahat acentası

travel allowance
yol masrafı, harcırah

travel bureau
seyahat acentası

travel expenses
yol masrafları, harcırah

travel from hand to hand
elden ele dolaşmak

travel light
az eşya ile yolculuk yapmak

travel non-stop
molasız seyahat etmek

travel through
molasız yolculuk yapmak

traveler
bkz.traveller

travellator
yürüyen kaldırım

travelled
çok seyahat etmiş, çok gezmiş

traveller
seyyah, yolcu

traveller's cheque
seyahat çeki

travelling
seyahat, yolculuk

travelling crane
seyyar vinç

travelling expenses
seyahat giderleri

travelling load
hareketli yük

travelling salesperson
seyyar satıcı

travelling wave
yürüyen dalga

travelogue
gezi filmi

traversable
öne arkaya hareket edebilen

traverse
içinden/üzerinden geçmek

travertin
travertin

travertine
traverten

travesty
kötü/gülünç taklit, travesti

trawl
tarak ağı, trol, tarak ağıyla balık tutmak

trawl line
çaparı

trawler
tarak ağlı balıkçı gemisi

tray
tepsi, tabla

treacherous
hain, dönek, tehlikeli

treacherousness
hainlik

treachery
hainlik, ihanet, döneklik, sahtelik, vefasızlık

treacle
şeker pekmezi

tread
üzerinde yürümek, katetmek, basmak, çiğnemek, ezmek, ayak basışı/sesi, lastik tırtılı, merdiven basamağı

tread down
ayak altında çiğnemek

tread on sb's corns
bamteline basmak

tread on sb's toes
gücendirmek, incitmek

tread under foot
ayak altında çiğnemek

treadle
pedal, ayaklık

treason
vatan hainliği, ülkesine ihanet

treasure
hazine, define, gömü, çok değerli şey/varlık, çok kıymetli tutmak, büyük değer vermek

treasure house
hazine dairesi

treasure up
aklında tutmak

treasurer
haznedar, veznedar

treasury
hazine, maliye dairesi

treasury bill
hazine bonosu

treasury board
maliye bakanlığı

treasury bond
hazine bonosu

treasury certificate
kâğıt para

treasury department
maliye bakanlığı

treasury note
hazine bonosu

treasury office
hazine dairesi

treasury stocks
devlet tahvilleri

treasury warrant
maliye senedi

treat
muamele etmek, davranmak, ele almak, düşünmek, saymak, görmek, (to ile) ikram etmek, ısmarlamak, vermek, kimyasal işleme tabi tutmak, elden geçirmek, tedavi etmek, geçirmek, zevk, hoş şey, hoş sürpriz

treat of
bahsetmek

treat sb like dirt
hiçe saymak, hor görmek, adam yerine koymamak

treat something as a joke
işi şakaya vurmak

treat with tannin
tanenlemek

treatise
bilimsel inceleme, tez

treatment
muamele, davranış, tedavi, sağaltım

treaty
antlaşma,muahede,saziş,mukavele

treaty powers
antlaşmayı oluşturan güçler

treble
soprano, tiz, üç misli, üç kat, üç bölüm, üçlü, tiz, üç misli olmak, üç misline çıkarmak

treble control
tizlik ayarı

tree
ağaç

tree age
ağaç yaşı

tree breeding
ağaç ıslahı

tree class
ağaç sınıfı

tree classification
ağaç sınıflandırması

tree frog
ağaç kurbağası

tree limit
ağaç sınırı

tree line
ağaç sınırı

tree of life
hayat ağacı

tree pipit
incirkuşu

tree sparrow
dağserçesi

tree volume
ağaç hacmi

treeless
ağaçsız

treenail
kavela, ağaç çivi

trefoil
yonca

trefoil arch
yonca kemer, üç dilimli kemer

trehalose
trehaloz

trek
uzun ve zor yolculuk yapmak, uzun ve zor yolculuk

trellis
bitki kafesi, sırık

tremble
titremek, ürpermek, titreme, ürperme, ürperti

trembler
titreşim aygıtı, çıngı zili

trembling
titreyen

tremendous
büyük, çok büyük, çok fazla, kocaman, harika, şahane, nefis, olağanüstü

tremendously
çok, son derece

tremolite
tremolit

tremor
titreme, sarsıntı

tremulous
titrek, titremeli, heyecanlı, gergin

trench
hendek, çukur, siper

trench coat
trençkot, yağmurluk

trench on
tecavüz etmek,göğmek

trench warfare
siper harbi

trenchancy
keskinlik

trenchant
keskin, sert, acı, etkili

trencher
hendek kazma makinesi, tahta tabak

trencherman
iştahı yerinde kimse

trend
eğilim, akım, moda

trend in prices
fiyatların eğilimi

trendy
çok moda, modaya uyan

trepan
cerrah testeresi, matkap

trepidation
telaş, kaygı

trespass
(başkasının arazisine) izinsiz girmek, başkasının arazisine izinsiz girme, araziye tecavüz

trespass on
suiistimal etmek, kötüye kullanmak

trespasser
mütecaviz

tress
saç lülesi, bukle

tressed
örgülü, bukleli

trestle
masa ayaklığı, sehpa

trestle table
taşınır masa

trestlework
iskele işi, sehpa

triacid
triasit

triad
üçlü, üçlü türküm, üçlü takım

trial
duruşma, yargılama, deneme, sınavı, başbelası, dert

trial and error
deneme-yanılma yöntemi

trial balance
geçici mizan, küçük mizan

trial flight
deneme uçuşu

trial judge
duruşma hâkimi

trial lawyer
duruşma avukatı

trial marriage
deneme evliliği

trial period
deneme süresi

triangle
üçgen,üçköşe,üçbucak,triangel

triangle of forces
kuvvetler üçgeni

triangular
üçgen, üç köşeli

triangulate
üçgenlere bölmek, nirengi yapmak

triangulation
nirengi, üçgenlere bölme

Trias
triyasik

triaxial
üçeksenli

triazine
triazin

triazone
triazon

tribal
kabileye ait

tribasic
üç bazlı

tribe
kabile, boy, oymak

tribesman
oymak üyesi

triblet
zımba

tribology
sürtünmebilim, triboloji

triboluminescence
sürtünmeli ışıldama, tribolüminesans

tribulation
sıkıntı, dert, sorun, keder

tribunal
mahkeme

tribune
kürsü, platform, tribün

tributary
kol, akarsu, geleğen

tribute
takdir, övgü, baç, haraç, vergi

tricar
üç tekerlekli araba

trice
an, lahza

triceps
üçbaşlı kas

trichina
trişin

trichinosis
trişinoz

trichloroethylene
trikloretilen

trichotomy
üç kısma bölünme

trichromatic
trikromatik, üçrenkli

trichromatism
trikromi

trick
hüner, numara, el çabukluğu, marifet, ustalık, beceri, incelik, muziplik, şeytanlık, (iskambil) el, hile, düzen, dolap, oyun, dalavere, muziplik için yapılmış, muzip, muzır, zor, kazık, (into ile) aldatmak, kandırmak, keleğe getirmek, üçkâğıda getirmek

trick film
hileli film

trickery
hilekârlık, dolap, dalavere, düzen, üçkâğıt

trickiness
aldatıcılık, hile, karmaşıklık, kurnazlık

trickle
damlamak, akmak, süzülmek

trickster
hileci, düzenbaz, üçkâğıtçı, dalavereci, kazıkçı

tricky
ustalık ve dikkat isteyen, nazik, ince, hassas, kurnaz, uyanık, üçkâğıtçı, düzenbaz

triclinic
triklinik, üç ayrı mihverli (kristal)

tricolour
üç renkli

tricorn
üç köşeli şapka

tricot
triko

tricuspid
triküspit, üçlü kapakçık

tricycle
üç tekerlekli bisiklet

tricyclic
üçhalkalı, trisiklik

trident
üç dişli çatal, üç çatallı zıpkın

tried
güvenilir, denenmiş

triennial
üç yılda bir olan

trifle
ıvır zıvır, değersiz şey, meyveli tatlı, bir tür jöle

trifle with
hafife almak, önem vermemek

trifling
önemsiz,değersiz,lağlağı

trifoliate
üç yapraklı

trifolium
yonca

trifurcate
üçlü çatal, üç yollu

trigger
tetik, (off ile) başlatmak, neden olmak, yol açmak

trigger man
gangster

triggerfish
çotira

triglyph
triglif

trigonometric
trigonometrik

trigonometrical
trigonometrik

trigonometry
trigonometri

trihedral
üçyüzlü, üç yanlı

trihedron
üçyüzlü

trilateral
üçlü, üç yanlı, üç yönlü

trilinear
üç çizgiden oluşan, üç hatlı

trilingual
üç dil konuşan

triliteral
üç harfli kelime

trill
ses titremesi, tril

trilled
titrek (ses için)

trillion
trilyon

trilobate
üç loplu, üç kısımlı

trilogy
triloji

trim
(off ile) kesip düzeltmek, budamak, kırkmak, (with ile) süslemek, kısmak, azaltmak, yenmek, (gemi/uçak) dengelemek, dengelenmek, düzenli, derli toplu, kesme, kırkma, intizam, düzen, form, kondisyon

trimester
üç aylık öğrenim süresi

trimmer
fletner ayarlayıcısı, süsleyen kimse, yağcı

trimming
süs, garnitür, kesilmiş parça

trimming machine
kordon makinesi

trimorphism
trimorfizm, üçbiçimlilik

trine
üç kat, üçlü, üç misli

trinity
üçlü (birlik)

trinket
incik boncuk, değersiz ziynet

trinomial
üçterimli

trio
üçlü, üç kişilik türküm, trio, üçlü

triode
triyot

triose
trioz

trip
çelme takmak,badalak vurmak,sendeletmek,tökezlemek,sendelemek,takılmak,hata yapmak,gezi,gezinti,kısa yolculuk,takılma,tökezleme,düşme,hata,yanılma,(dil) sürçme,uyuşturucu etkisi,uçuş,trip

trip out
uyuşturucu almak, uçmak

trip up
hata yaptırmak, yanıltmak, çelme takmak

tripartite
üç bölümlü, üç kısımlı

tripe
işkembe, zırva, saçmalık

triplane
üçkanatlı uçak

triple
üç bölümlü, üç misli, üç kat fazla, üç katına çıkmak, üç katına çıkarmak

triple alliance
üçlü ittifak

triple bond
üçlü bağ

triple jump
üç adım atlama

triple point
üçlü çekit

triple-core cable
üçlü kablo

triple-expansion engine
üç genişlemeli makina

triplet
üçüz

triplex
üç katlı, üç katlı ev

triplex glass
üç katlı kırılmaz cam

triplicate
üç benzer bölümden oluşan, üçlü

tripod
üç ayaklı sehpa, üç ayaklık

Tripoli
Trablusgarp

tripper
turist, kastanyola

tripping
çevik, kıvrak, hafif adımlarla yürüme

trisaccharide
trisakarit

trisect
üç eşit parçaya bölmek, üçe bölmek

trisection
üç eşit parçaya bölme, üçeşbölüm

trismus
çene kilitlenmesi

trisyllabic
üç heceli

trite
basmakalıp, beylik, cıvımış, suyu çıkmış

triteness
basmakalıplık, beylik olma, cıvımışlık

tritium
trityum

tritone
üç sesli müzik parçası

triturate
ezmek, öğütmek

triumph
zafer, utku, yengi

triumphal
zaferle ilgili

triumphal arch
zafer takı

triumphal procession
zafer alayı

triumphant
muzaffer, galip, sevinçli, gururlu

triune
birde üç olan

trivalent
üçdeğerli

trivia
ıvır zıvır

trivial
önemsiz, havadan sudan

triviality
önemsizlik, havadan sudan olma, bayağılık

triweekly
üç haftada bir olan

troat
geyik bağırması

trocar
trokar

trochanter
trokanter

trochilus
bir çeşit yağmur kuşu

trochlea
makara

trochoid
teker eğrisi, döner eklem

troglodyte
mağara adamı

Trojan
Truva kentiyle ilgili, Truvalı

Trojan horse
Truva atı

troll
suda oltayı çekerek balık tutmak

trolley
el arabası, yemek servis arabası

trolley car
tramvay arabası

trolley jack
seyyar kriko

trolley man
vatman, biletçi

trolley wire
troley teli

trolleybus
troleybüs

trollop
pasaklı kadın, fahişe, sürtük

trombone
trombon

trombonist
tromboncu

trommel
döner kalbur

trompe
ocak körüğü

trona
trona

troop
küme, takım, sürü, türküm, ç.askerler, bölük, tabur, alay, izci türkümü

troop away
gitmek

trooper
süvari eri, eyalet sakçısı

troops
askerler

troopship
asker gemisi

troostite
trustit

trope
mecaz, kinaye

trophic
besleyici, besinsel

trophy
yarışmacıya verilen ödül, ödül, ganimet, av

tropic
dönence, ç.tropikal bölge, sıcak bölge

tropic of Cancer
Yengeç Dönencesi

tropic of Capricorn
Oğlak Dönencesi

tropical
tropikal, çok sıcak

tropical rain forest
tropikal yağmur ormanı

tropics
tropikal kuşak, tropikal bölge, sıcak bölge

tropine
tropin

tropism
yönelim, doğrulum

tropopause
tropopoz

troposphere
troposfer

trot
tırıs, tırıs gitmek, tırısa kaldırmak, gitmek, kaçmak

troth
sadakat, vefa

trotter
domuz paçası

trouble
üzmek, telaşlandırmak, sıkmak, rahatsız etmek, zahmet vermek, zahmet etmek, acı çektirmek, acı vermek, müşkül, zorluk, güçlük, zor durum, tehlike, dert, bela, zahmet, (sosyal/siyasal) düzensizlik, ızdırap, üzüntü, sıkıntı, sorun, kötü taraf, yanlış, rahatsızlık, hastalık

trouble shooting
arıza arama, arıza tespiti

troubled
tedirgin, üzgün, meraklı, kederli, sıkıntılı

troublemaker
başbelası

troubleshooter
aksaklıkları gideren kimse, düzeltici

troublesome
zahmetli, güç, zor, sorun çıkaran, başbelası

troublous
zahmetli, güç, karışık

trough
yalak, tekne, iki dalga arasındaki çukur, alçak basınçlı hava sahası

trounce
sopa çekmek, dövmek, dayak atmak, yenmek

troupe
şarkıcı/dansçı/oyuncu türkümü

trousered
pantolonlu

trousers
pantolon,şalvar

trousseau
çeyiz, gelin eşyası

trout
alabalık

trove
define, hazine

trowel
mala, çepin, küçük bahçe çapası

troy
kuyumcu tartısı

truancy
okulu asma, dersi asma

truant
okul kaçağı, kaytarıcı

truce
ateşkes, ateşkes antlaşması

truck
kamyon, yük vagonu

truck crane
kamyonlu vinç

truck driver
kamyon haydavcısı

truck engine
kamyon motoru

truck farm
bostan

truck farming
bostancılık

truck frame
kamyon şasisi

truck garden
bostan, sebze bahçesi

truck gardener
bostancı

truck jack
kamyon krikosu

truckage
kamyonla taşıma, taşıma vergini

trucker
kamyon haydavcısı, sebze yetiştiricisi

trucking
kamyonculuk, kamyon taşımacılığı

trucking industry
kamyonculuk endüstrisi

truckle
(to ile) boyun eğmek

truculence
vahşilik, saldırganlık, kavgacılık, kabadayılık

truculent
vahşi, saldırgan, kavgacı

trudge
ağır adımlarla yürümek, güçlükle yürümek, uzun yorucu yürüyüş

true
doğru, gerçek, halis, hakiki, gerçek, katışıksız, içten, samimi, gerçek, tam, eksiksiz, düzgün, sadık

true cypress
adi servi

true sun
gerçek güneş

true to
-e uygun, ile bağdaşan

true to type
beklendiği gibi hareket eden

true-blue
dürüst, namuslu, sadık, muhafazakâr, tutucu

true-life
gerçeğe dayalı

trueborn
doğuştan

truehearted
sadık, vefalı

trueness
doğruluk, gerçeklik, bağlılık, içtenlik

truffle
yer mantarı, domalan, hafif tatlı

truism
herkesçe bilinen gerçek, su götürmez gerçek

trull
orospu, fahişe

truly
tamamen, tam olarak, tam, gerçekten, içtenlikle

trump
(iskambil) koz, koz çakmak, kozla almak

trump card
koz

trump up
uydurmak, icat etmek

trumpery
değersiz, değersiz (şey)

trumpet
trompet, boru, borazan, fil sesi, bağırış, çığlık, böğürtü

trumpeter
trompetçi, borucu, haberci, tellal, borazancı

truncate
kısaltmak, kısa kesmek

truncated
kesik, yassı

truncation
ucunu kesme, budama

truncheon
cop

trundle
güçlükle ilerlemek, güçlükle sürmek

trunk
ağaç gövdesi, kolsuz, bacaksız ve kafasız insan vücudu, fil hortumu, araba bagajı, büyük eşya kutusu, ç.erkek mayosu

trunk call
şehirlerarası alısün konuşması

trunk hose
kısa ve bol pantolon

trunk line
ana hat

trunk road
anayol

trunk stream
ana ırmak, anaakarsu

trunks
erkek mayosu, erkek mayosu

trunnion
muylu, silindir yatağı

truss
(up ile) sımsıkı bağlamak, kriş, makas, destek, kasık bağı

truss bridge
kafes köprü, makaslı köprü

trussed beam
makaslı kiriş

trust
güven, sorumluluk, bakım, koruma, mutemetlik, tröst, güvenmek, inanmak, ümit etmek, ummak

trust company
tröst şirketi

trust deed
vekâlet senedi, yediemin sözleşmesi

trust fund
vakıf fonu

trust in
inanmak, güvenmek

trust with
emanet etmek

trustee
mütevelli, emanetçi

trustee in bankruptcy
iflas idaresi

trustee in composition
konkordato komiseri

trustee process
yedieminlik işlemleri

trusteeship
yedieminlik, mutemetlik, vekillik

trustful
herkese güvenen, saf

trustification
tröstleşme

trustiness
güvenilir hal

trustworthiness
güvenilirlik

trustworthy
güvenilir

trusty
sadık, güvenilir

truth
gerçek, hakikat, doğruluk, gerçeklik, içtenlik, dürüstlük

truth function
doğruluk fonksiyonu

truth value
doğruluk değeri

truthful
doğru, kesin, doğrusözlü, dürüst

truthfully
doğru olarak, gerçekten

truthfulness
doğruluk, gerçeklik

try
denemek, uğraşmak, çalışmak, yargılamak, kızdırmak, sıkmak, sinirlerini bozmak, deneme, kalkışma, girişim

try for
elde etmeye çalışmak

try it on
üstüne üstüne gitmek, sabrını taşırmak

try on
(giysi) prova etmek, giyip denemek, denemek

try out
denemek

try sb's patience
sabrını tüketmek

try square
ayarlı gönye

trying
çetin, güç, üzücü, zahmetli

trypanosome
tripanozome

trypsin
tripsin

trypsinogen
tripsinojen

tryptophan
triptofan

trysail
yan yelken

tryst
buluşma, randevu

tsar
çar

tsarina
çariçe

tsetse
çeçe, çeçe sineği

tsetse fly
çeçe sineği

tsunami
deprem dalgası, deniz depremi dalgası

tub
tekne, leğen, küvet, yuvarlak (plastik) kap

tuba
tuba

tubby
tıknaz, bıdık

tube
tüp, boru, metro, yeraltı treni

tube clamp
boru kelepçesi

tube mill
borulu değirmen

tubed tyre
şambriyelli lastik

tubeless
iç lastiksiz

tubeless tyre
şambriyelsiz lastik

tuber
yumru

tubercle
tüberkül, yumrucuk, şiş, kabarcık

tubercular
tüberkülozla ilgili, yumrulu, veremli

tuberculin
tüberkülin, verem mikrobu

tuberculosis
tüberküloz, verem

tuberculous
tüberkülozlu

tuberose
sümbülteber

tuberous
yumrulu, urlarla kaplı

tuberous-rooted
yumru köklü

tubing
tüp/boru şeklinde şey, tüp, boru

tubular
tüp/boru şeklinde, borulu

tubular axle
boru dingil

tubular prop
boru direk

tubule
küçük tüp

tuck
(içine) sokmak, tıkmak, katlamak, pli, kırma, pasta/şeker/vb

tuck away
ortadan kaldırmak, emin/gizli bir yere koymak

tuck in
iştahla yemek, yumulmak

tucker
plise makinesi, yormak

tuckshop
pastane,kannadı mağazası

Tuesday
salı,seşembe

tufa
süngertaşı, tüf

tuff
süngertaşı

tuft
küme, öbek, top, püskül

tufted
püsküllü, sorguçlu

tufting
tafting

tufting machine
tafting makinesi

tug
şiddetle çekmek, asılmak, kuvvetli çekiş, römorkör

tug at sb's heartstrings
birinin yüreğine inmek

tug-of-war
halat çekme oyunu, mücadele, rekabet, çekişme

tugboat
römorkör

tuition
öğretim, okul harcı/taksiti

tuitional
öğretimle ilgili

tulip
lale

tulle
tül

tumble
düşmek, yuvarlanmak, çakmak, uyanmak, jetonu düşmek, çakozlamak, düşme, karışıklık, kargaşa

tumble about
yuvarlanmak

tumble down
düşmek, düşürmek

tumble drier
çamaşır kurutma makinesi

tumble-home
içe voltalı

tumbledown
yıkık dökük, harap

tumbler
su bardağı, sapsız bardak

tumbler drier
çamaşır kurutma makinesi

tumbling barrel
perdah dolabı

tumefacient
şişlik meydana getiren, şişen

tumefaction
şişlik, kabartı, şiş, şişme, şişirme

tumefy
kabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek

tumescent
şişen, kabaran

tumid
şişkin, şişmiş, kabarık

tummy
karın, mide

tummy ache
mide ağrısı

tumor
(Aİ) bkz.tumour

tumour
tümör, ur

tumult
kargaşa, gürültü, patırtı, heyecan

tumultuary
gürültülü, patırtılı, telaşlı

tumultuous
karışık, gürültülü, düzensiz, telaşlı

tumulus
höyük

tun up trumps
elini uzatmak (yardımcı olmak)

tuna
tonbalığı, orkinos

tundra
tundura, soğuk ağaçsız ova

tundra climate
tundra iklimi

tune
nağme,hava,mahnı,ezgi,akort,uyum,akort etmek,(makineyi) ayarlamak,köklemek,düzen vermek

tune in
açmak

tune up
ayar etmek, ayarlamak, düzen vermek

tuned
ayarlı, akortlu

tuneful
ahenkli, kulağa hoş gelen, dinlemesi zevkli

tuneless
ahenksiz, zevksiz

tuner
tuner, alıcı cihaz, ünalgı, akortçu

tungstate
tungstat

tungsten
tungsten, volfram

tungsten lamp
tungsten lambası

tungstic
tungstenli

tunic
tünik, asker/sakçı ceketi

tunica
gömlek, kılıf

tunicate
zarlı

tunicle
zar

tuning
akort, düzenleme, uydurma, bir istasyonu bulma

tuning fork
diyapazon

tunnel
tünel, tünel açmak

tunnel effect
tünel olayı

tunnel furnace
tünel fırın

tunnel vault
beşik tonoz

tunny
bkz.tuna

tup
koç, şahmerdan, (koç) çiftleşmek, tos vurmak

tuppence
iki peni

turban
sarık, türban

turbaned
sarıklı

turbid
bulanık, çamurlu, karışık, düzensiz

turbidimeter
türbidimetre, bulanıklıkölçer

turbidimetry
türbidimetri, bulanıklıkölçüm

turbidity
türbidite, bulanıklık

turbinal
türbinal

turbine
türbin

turbo
turbo

turbocharger
turbo kompresör, turbo

turbogenerator
türboalternatör

turbojet
türbojet

turbojet engine
türbojet motoru

turboprop
türboprop

turbot
kalkan balığı

turbulence
tenek akımı, çalkantılı hava, sertlik, haşinlik, karışıklık, düzensizlik, kargaşa

turbulent
vahşi, sert, haşin, düzensiz, karışık, fırtınalı, kontrolsüz

turd
bok, kaka, rezil, alçak

tureen
büyük çorba kasesi

turf
çimenlik, çimen, çim, at yarışı, çimle kaplamak, çimlendirmek

turf account
yarışta bahis defterini tutan kimse

turf out
sepetlemek, kovmak, atmak

turgescence
şiş, şişkinlik, şişlik

turgescent
şişkin

turgid
(dil/vb.) tumturaklı, abartmalı, şişirilmiş

turgidity
şişkinlik, mübalağa

turgidness
şişkinlik, mübalağa

Turk
Türk

Turkestan
Türkistan

turkey
hindi, Türkiye

turkey buzzard
hindi akbabası

turkey cock
baba hindi

Turkey red
Türk kırmızısı

Turkish
Türk, Türkçe

Turkish Airlines
Türk Hava Yolları

Turkish Aviation League
Türk Hava Kurumu

Turkish bath
hamam

Turkish coffee
Türk kahvesi

Turkish delight
lokum

Turkish oak
palamut meşesi

Turkish towel
havlu

Turkism
Türkçülük

turmeric
zerdeçal, hintsafranı

turmeric paper
zerdeçal kâğıdı

turmoil
kargaşa, karışıklık, telaş

turn
çevirmek, döndürmek, çevrilmek, dönmek, dönmek, sapmak, dönmek, saptırmak, döndürmek, yöneltmek, doğrultmak, üstüne tutmak, kıvırmak, katlamak, dönüşmek, dönüştürmek, ekşitmek, varmak, ulaşmak, dönme, döndürme, dönüş, sapma, yönelme, değişim, değişiklik, devir, bir şeyi yapma sırası, sıra, hastalık nöbeti, nöbet, şok, sürpriz, heyecan, dönemeç, yetenek, eğilim

turn a blind eye
göz yummak, görmezlikten gelmek

turn a blind eye to
-e göz yummak, görmezlikten gelmek

turn a deaf ear to
kulak asmamak, işitmezlikten gelmek

turn against
karşı çıkmak, düşman olmak

turn an honest penny
namusuyla para kazanmak

turn aside
bir yana dönmek, vazgeçirmek, döndürmek

turn away
geri çevirmek, sırt çevirmek, reddetmek, kovmak

turn back
geri dönmek,geri döndürmek,kaytarmak

turn bench
torna tezgâhı

turn crimson red with shame
utançtan kıpkırmızı olmak

turn down
devrik (yaka), sesini kısmak, gücünü azaltmak, reddetmek

turn green with envy
kıskançlıktan çatlamak

turn in
yatmak, (sakçıya) vermek, teslim etmek

turn in one's grave
mezarında sümükleri sızlamak

turn indicator
dönüş göstergesi

turn into
değişmek, kesilmek, dönmek

turn off
kapatmak, kesmek, sapmak, yol vermek

turn on
açmak, aniden saldırmak, heyecanlandırmak

turn on one's heels
dönüp gitmek

turn on the light
ışığı açmak

turn on the waterworks
gözyaşı dökmek

turn one's back on
sırtını çevirmek

turn one's stomach
midesini bulandırmak

turn one's toes up
nalları dikmek

turn out
söndürmek, kapatmak, kesmek, kovmak, göndermek

turn over
üzerinde düşünmek, ele almak, çevirmek, devirmek

turn over a new leaf
yeni bir yaşama başlamak

turn over to
denetimini bırakmak/vermek

turn round
çevirmek, dönmek, fikrini değiştirmek

turn sb adrift
yüzüstü bırakmak

turn sb over to
teslim etmek

turn sb's head
birinin başını döndürmek

turn sb's stomach
birinin midesini bulandırmak

turn sth over to
vermek, bırakmak

turn tail
yüz geri edip kaçmak

turn the corner
köşeyi dönmek, tehlikeyi geçiştirmek

turn the knife
yarayı deşmek

turn the scales
ağır basmak

turn the tables on sb
yağdayı birinin aleyhine çevirmek

turn to
yardım istemek, başvurmak, işe koyulmak

turn traitor
hain olmak

turn turtle
alabora olmak, altüst olmak, ters dönmek

turn up
bul(un)mak, çıkıp gelmek, gelmek, sesini açmak

turn up one's nose at
burun kıvırmak

turn up trumps
yardımcı olmak, yardımda bulunmak

turn yellow
tavşan yürekli olmak

turnable
döner, çevrilebilir

turnabout
dönge,sapma,dönme,döneklik

turnbuckle
germe donanımı, liftin uskuru

turncoat
(partiden/vb.) dönen, dönek

turncock
musluk, vana

turned
torna edilmiş, torna ile işlenmiş

turner
tornacı

turnery
tornacılık, torna işi

turning
dönemeç,dönge

turning chisel
torna kalemi

turning lathe
torna tezgâhı

turning point
dönüm çekidi

turning tool
torna kalemi, torna takımı

turnip
şalgam

turnkey
gardiyan

turnout
toplantı mevcudu, iştirakçi sayısı, toplantıya katılanların sayısı, ürün, üretim miktarı, giyim zevki/biçimi, giyiniş tarzı, geniş sapak, park yeri

turnover
iş miktarı, yapılan iş, görülen iş, toplam satış, ciro, yeni alınan işçi sayısı, sermaye devri, meyveli turta

turnover tax
muamele vergisi

turnpike
(pullu) özel sürat yolu

turnspit
kebapçı

turnstile
turnike, dönerkapı

turnstile antenna
turnike anten

turntable
pikap, pikap platformu

turnup
katlı, katlı kısım, şans

turpentine
neftyağı

turpentine tree
katran ağacı

turpitude
adilik, alçaklık, ahlaksızlık

turps
terebentin, teremerti

turquoise
turkuaz

turret
küçük kule, taret

turret lathe
torna tezgâhı

turreted
kule biçimindeki, kuleli

turtle
su kaplumbağası

turtle dove
kumru, üveyik

turtleback
balık sırtı güverte

turtledove
yusufçuk

turtleneck
balıkçı yaka

tush
Sus!, Vaz geç!

tusk
fil/yaban domuzu dişi

tusk tenon
şaşırtmalı geçme

tusker
fil

tussle
(with ile) kapışmak, döğüşmek, kapışma, döğüşme, kavga

tussore
tusor

tut
hay aksi!, tüh!

tutelage
vesayet

tutelary
vasi olan, himaye eden

tutor
özel öğretmen, (birdemde) öğretmen

tutorial
(birdemde) küçük sınıfa verilen ders

tutorship
özel öğretmenlik, vesayet, vasilik

tutu
balerinlerin giydiği kat kat eteklik

tux
smokin

tuxedo
smokin

twaddle
saçmalık, zırva

twang
genizden konuşma, tıngırtı

twat
yarak, sik, dalyarak, dangalak

tweak
(kulak/burun/vb.) burkuvermek, bükmek

tweed
tüvit, iskoç kumaşı

tweendeck
güverte arası

tweet
cik, cikleme, cıvıltı, ciklemek, cıvıldamak

tweeter
tivitır, yüksek tezlikli (tiz) hoparlör

tweezers
cımbız,minkaş

twelfth
on ikinci

twelve
on iki

twelvemonth
yıl

twentieth
yirminci

twenty
yirmi

twerk
şeveke

twerp
herif, nahoş kimse

twice
iki kere, iki katı

twice-told
eskimiş

twiddle
(parmaklarını) oynatmak

twiddle one's thumbs
zaman öldürmek

twig
ince dal

twilight
alaca karanlık

twilight airglow
tan aydınlığı

twill
kabarık dokunmuş kumaş, tuval

twin
ikiz, ikili, çifte, çift

twin axis
ikiz eksen

twin cable
ikili kablo

twin crystal
ikiz kristal

twin engine
çift motor

twin feeder
ikili besleyici

twin pump
ikiz pompa

twin tail
iki kuyruklu

twin-engined
çift motorlu

twinborn
ikiz olarak doğmuş

twine
kınnap,kendir,kalın sicim,döndürmek,çevirmek,bükmek,kıvırmak

twing
ince dal, sürgün, anlamak

twinge
sancı

twinkle
parıldamak, parıltı

twinkling
an, çok kısa zaman

twinning
ikiz kristal oluşumu

Twins
ikizler burcu

twirl
hızla dönmek, hızla döndürmek, çevirmek

twist
bükmek, kıvırmak, çevirmek, döndürmek, şeklini değiştirmek, bükmek, bükülmek, kıvırtmak, burkmak, anlamını saptırmak, çevirmek, bükme, bükülme, kıvırma, çevirme, döndürme, anlamını saptırma, dönemeç, beklenmedik değişiklik, cilve, tvist, meyil, eğilim

twist around one's little finger
parmağında oynatmak

twist off
büküp koparmak

twist sb's arm
ağzından girip burnundan çıkmak, mecbur etmek

twist the knife
yarayı deşmek

twisted
bükülmüş, burkulmuş, şaşkın

twister
üçkâğıtçı, düzenbaz, dolandırıcı

twisting
burma, burulma, torsiyon

twit
aptal, salak, budala

twitch
aniden kıpırdatmak, aniden kıpırdamak, seğirmek, aniden çekmek, asılmak, seğirme, kıpırtı, ani çekiş

twitter
cıvıldamak, şakımak, hızlı/heyecanlı bir şekilde konuşmak

two
iki

two cylinder
iki silindirli

two pin
ikikutuplu

two-chamber system
çift meclis jüyesi

two-colour printing
çift renkli basım

two-coloured
ikirenkli

two-cycle
iki zamanlı

two-dimensional
ikiboyutlu

two-edged
iki ağızlı, iki anlamlı

two-faced
ikiyüzlü, sahtekâr

two-fold
iki kat, iki misli

two-handed
iki elli

two-headed
çifte başlı

two-legged
iki ayaklı

two-piece
iki parçalı, ikili

two-ply
iki katlı (ip)

two-point
iki çekitli

two-seater
iki kişilik uçak

two-sided
ikiyanlı

two-stage
iki kademeli, iki aşamalı

two-step
iki kademeli, iki hatveli

two-storey
iki katlı

two-stroke
iki zamanlı

two-way
çift yönlü, gidiş-geliş, iki yollu, iki yönlü

two-way cock
çift yollu musluk

two-way communication
çift yönlü iletişim

two-wheeled
çift tekerlekli

two-wire
iki telli

twofaced
ikiyüzlü

twosome
ikili, iki şey/kişi

tycoon
kodaman, büyük işadamı

tying
bağlama, akit

tyke
sokak köpeği, kaba herif, yaramaz çocuk

tympanitis
timpan zarı iltihabı

tympanum
baskı plağı, kulak davulu, kulak zarı

type
tip, çeşit, tür, matbaa harfi, hurufat, örnek, daktilo ile yazmak, daktilo kullanmak

type bar
satır çubuğu, harf kolu

type metal
harf metali

type through
doğrudan yazmak

typecast
hep aynı tür rol vermek

typeface
basılan harf ölçüsü/stili

typescript
daktilo metni, daktilo yazısı

typesetter
mürettip

typesetting
dizgi, dizgicilik

typesetting machine
dizgi makinesi

typewrite
daktiloyla yazmak

typewriter
daktilo, yazı makinesi

typewriter ribbon
daktilo şeridi

typhoid
tifo

typhoid bacillus
tifo mikrobu

typhoid fever
tifo

typhoon
tayfun

typhus
tifüs

typical
tipik

typify
-in tipik bir örneği olmak

typist
daktilo kullanan kimse, daktilo

typographer
basımcı, matbaacı, dizmen

typographic
baskı/basımcılık ile ilgili

typographical
tipografik

typographical error
baskı hatası

typography
tipografya, basımcılık, matbaacılık

typological
tipoloji ile ilgili

typology
tiplendirme, tipoloji

tyramine
tiramin

tyrannic
zalim, tiran

tyrannize
zalimce yönetmek, zorbalık etmek

tyranny
zorbalık, zulüm, zorba hükümet

tyrant
zorba, zorba hükümdar, tiran

tyre
dış lastik

tyre casing
lastik kılıfı

tyre chain
patinaj zinciri

tyre iron
lastik levyesi

tyre pressure
lastik hava basıncı

tyre pump
lastik pompası

tyrian purple
koyu mor boya

tyro
acemi, deneyimsiz

tyrosinase
tirozinaz

tyrosine
tirozin

tzar
çar

Tzigane
Macar €ingenesi


Submit a name