İngilizce Sözlük

All | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z | Submit a name
There are currently 3697 names in this directory beginning with the letter B.
baa
melemek

babbit
vaytmetal

babbit metal
babit alaşımı, babit metali

babble
gevezelik etmek, saçmasapan mırıldanmak, sır söylemek, tekdüze ses çıkartmak, karmaşık konuşma, aptalca konuşma, çocukça konuşma, uğultu, gürültü, anlaşılması güç konuşma, şırıltı

babble out
sır söylemek

babbler
geveze kimse,ezme,boşboğaz,çağlayan

babe
bebek,körpe,yavru,bebek,fıstık

baboon
köpek maymunu

babunbaby
bebek, (hayvan) yavru, bir türkümün en genç üyesi, yavru, bebek, fıstık, bebek muamelesi yapmak

babushka
eşarp

baby
bebek, yavru, bala

baby blue
süt mavisi

baby bottle
biberon, emzik

baby carriage
çocuk arabası

baby farm
kreş

baby grand
kısa kuyruklu piyano

baby sitter
çocuk bakıcısı

baby spot
küçük projektör

baby tooth
sütdişi

baby-minder
çocuk bakıcısı

baby-sit
çocuk bakıcılığı yapmak

babyhood
bebeklik, bebeklik devresi

babyish
bebeksi

babyminder
çocuk bakıcısı

babysit
çocuk bakıcılığı yapmak

babysitter
çocuk bakıcısı

baccalaureate
bakalorya

baccarat
bakara

baccate
çilek türünden etli ve çekirdeksiz meyve gibi

bacchanal
ayyaş

bach
bekâr hayatı yaşamak

bachelor
bekâr erkek,subay,birdem mezunu

Bachelor of Arts
Edebiyat Bilimyurdu mezunu

Bachelor of Arts degree
edebiyat bilimyurdu diploması

Bachelor of Science degree
fen bilimyurdu diploması

bachelor's-button
peygamber çiçeği

bachelorhood
bekârlık

bacillary
basil ile ilgili

bacillus
bakteri, basil, çomak bakteri

back
sırt,kürek,arka,dal,arkadaki,daldaki,(futbol) bek,eski yerine,eski yerinde,geri,geriye doğru,geriye,arkaya,geride,arkada,uzak,geri,önce,geçmişte,geçmişe,geri yine,karşılığında,karşılık olarak,(para) önceden borç olan,önceki,geriye gitmek,geriye doğru götürmek,arkaya götürmek,desteklemek,destek olmak,arka çıkmak,üzerine para koymak,bahse girmek

back and forth
ileri geri

back cloth
astar, baskı astarı

back conduction
geri iletim

back contact
geri kontak

back country
taşra, geri kalmış bölge

back current
geri akım

back door
arka kapı

back down
hatalı olduğunu kabul etmek, boyun eğmek

back down from
caymak, vazgeçmek

back flow
tersine akış, ters akış

back issue
eski tarihli yayın

back number
bir önceki sayı, çağdışı şey/kimse

back of beyond
çok uzak yer

back out
sözünü tutmamak, vazgeçmek, caymak

back pay
geri ödeme, ödenmesi gecikmiş vergin

back pressure
karşıbasınç

back pressure turbine
karşıbasınç türbini

back projection
geriden gösterim

back rest
arkalık

back room
arka oda

back saw
tırtıl testere, sıçankuyruğu testere

back scratcher
kaşağı

back seat
arka koltuk, ikinci mevki

back shaft
arka mil

back shift
bakım-onarım vardiyası

back sight
gez, geri rasat

back street
arka sokak,dönge

back talk
ters karşılık, küstahça karşılık

back the oars
siya etmek

back the sails
yelkenleri faça etmek

back to back
arka arkaya, sırt sırta

back to back loan
karşılıklı kredi

back to the drawing board
sil baştan

back up
desteklemek, arka çıkmak, yedeklemek

back-pedal
caymak, pedalı geri çevirmek

back-seat driver
sürücüye müdahale eden kişi

backache
sırt ağrısı

backbencher
kıdemsiz parlamento üyesi

backbite
arkasından konuşmak, yokken kötülemek, arkasından dedikodusunu yapmak, çekiştirmek

backbiter
dedikoducu kimse

backbiting
dedikoduculuk, birbirinin arkasından konuşma, kötüleme

backboard
arka tahtası, arkalık

backbone
belsümüğü,omurga,esas,özül,en büyük destek,belsümüğü,sağlam karakter

backboned
omurgalı

backboneless
omurgasız

backbreaking
(iş) çok zor, yorucu

backchat
ters karşılık, küstahlık

backdate
eski bir tarih atmak, daha önceki bir tarihten gecerli kılmak

backdoor
yasadışı

backdown
cayma, vazgeçme

backdrop
zemin, fon

backed
arkası olan, yardım edilmiş, astarlanmış, kaplı

backer
destekçi, destek olan kimse

backfill
dolgu

backfilling
doldurma

backfilling longwall
rambleli uzunayak

backfire
(plan/vb.) geri tepmek, olumsuz sonuç vermek

backgammon
tavla,nert,nerttahta

background
geçmiş, artyetişim, arka plan, fon, zemin

backhand
(tenis) bekhend

backhanded
elin tersi öne doğru olduğu halde yapılan

backhanded compliment
eleştiri niteliğinde iltifat

backheating
geri ısıtma

backheel
topuk vuruşu,badalak

backhouse
binanın dışındaki tuvalet

backing
destek, yardım, fon müziği, arka kaplama, arka parça

backlash
geriye doğru yapılan ani hareket, büyüyen, güçlenen bir inanca karşı oluşan güçlü tepki

backlight
arka ışığı

backlog
geciktirilmiş, ihmal edilmiş işler

backmost
en geri, en arka

backpack
sırt çantası

backpedal
bisiklette pedalı ters yöne çevirmek, geri çekilmek ya da sözünü geri almak, sözden dönmek

backrest
arkalık

backscratch
birbirini yağlamak

backside
kıç, popo

backslide
kötü yola sapmak, doğru yoldan sapmak

backslider
kötü yola sapan kimse

backspace
geriye almak, geriletmek

backspacer
(daktiloda) geri tuşu

backstage
perde arkasında olan, kulis, perde arkası

backstairs
arka merdiven, hizmet merdiveni

backstay
patrise

backstitch
iğneardı dikiş, iğneardı dikiş yapmak

backstream
ters akıntı, anafor

backstroke
sırt üstü yüzme

backsword
tek yüzlü kılıç

backtrack
aynı yere geri dönme

backup
başkasının yerine geçmeye, onun yedeği olmaya hazır kişi ya da şey, yardımcı olan, destek olan kişi ya da şey

backup file
yedekleme dosyası, yedekleme kütüğü

backup lamp
geri gidiş lambası

backup light
geri gidiş lambası

backward
geriye yönelmiş, başlangıca yönelmiş, geçmişe yönelmiş, geri, geri kalmış, gelişmemiş, çekingen, özünden emin olmayan

backward scatter
geri saçılma

backward wave
geriyürüyen dalga

backwardly
geriye doğru

backwardness
gerilik, geç kavrama

backwards
geriye, arkaya, arka tarafa, geçmişe, ters olarak

backwards and forwards
ileri geri

backwash
geriye gelen dalga

backwater
durgun yer

backwoods
kaba

backyard
avlu

bacon
domuz pastırması

bacteria
bakteri

bacterial
bakteriyel, bakteriye ait

bacterial contamination
bakteriyel enfeksiyon

bacterial crown gall
kök uru, kök tümörü

bactericidal
bakteri yok edici

bactericide
bakterisit

bacteriological
bakteriyolojik

bacteriologist
bakteriyolog

bacteriology
bakteriyoloji

bacteriophage
bakteriyofaj

bacterium
bakteri

bacteroid
bakterimsi

bacteroidal
bakteriye ait

bad
kötü,yaman,bozuk,çürük,geçersiz,yaramaz,pis,ahlaksız,zararlı,sağlıksız,mutsuz,neşesiz,ciddi,sert,şiddetli,talihsiz,yanlış,hatalı,bozuk,(para) sahte,değersiz,(dil) kaba

bad cheque
karşılıksız çek

bad debt
şüpheli alacak

bad fortune
şanssızlık, talihsizlik

bad luck
şanssızlık, aksilik

bad money
kalp para

bad patch
kötü zaman, şanssızlık anı

bad-tempered
huysuz, ters

badderlocks
denizkadayıfı

baddie
filmde kötü adam

badge
rozet

badger
porsuk, başının etini yemek

badinage
takılma, şaka

badlands
vadili çorak arazi

badly
kötü bir şekilde, çok

badly-off
fakir, parasız, şanssız

badman
eşkıya

badminton
tenis benzeri bir oyun

bae load
ana yük

baffle
şaşırtmak, kafasını karıştırmak

baffling
şaşırtıcı, kafa karıştırıcı

bag
çanta, torba, çuval, bir çuval, bir ton, yığınla, çantaya koymak, torbaya doldurmak, (hayvan) öldürmek, hayvan yakalamak, hayvan avlamak, yürütmek

bag and baggage
pılı pırtıyı toplayarak, bütün eşya ile

bagasse
bagas

bagatelle
önemsiz şey, bilardoya benzer bir oyun

baggage
bagaj

baggage car
yük vagonu, furgon

baggage room
bagaj kompartımanı

bagging
çuval bezi

baggy
bol, sarkık, asılı, düşük

bagnio
genelev, hamam

bagpipes
gayda

bah
tüü!, tüh!

bahind bars
hapiste, kodeste

bail
kefalet, kefalet vergini

bail fee
kefalet parası

bail out
kefaletle serbest bıraktırmak

bailable
kefil olunabilir

bailee
emanetçi

bailey
şatonun dış avlusu

bailiff
mübaşir, çiftlik kahyası, şerif yardımcısı

bailiwick
yetki bölgesi, uzmanlık alanı, yetki alanı

bailment
kefalet

bailor
teminatı veren mudi

bailsman
kefil

bainite
beynit

bainsmarie
benmari, iki katlı tencere

bairam
bayram

bairn
çocuk

bait
yem, dikkati çeken şey, istek uyandıran şey, oltaya ya da tuzağa yem koymak, kasten kızdırmak

baize
yeşil masa çuhası

bake
fırınlamak, fırında pişirmek, sıcaktan katılaşmak, sertleşmek, sıcaktan pişmek

baked potatoes
fırında patates, kumpir

bakehouse
fırın

bakelite
bakalit

baker
fırıncı

bakers dozen
on üç

bakery
fırın

baking
pişirme, fırında pişirme

baking powder
maya tozu

baking soda
sodyum bikarbonat, karbonat

baking temperature
pişirme sıcaklığı

baksheesh
bahşiş

balalaika
balalayka

balance
denge,terazi,kapan,bakiye,kalıntı,düşünmek,göz önünde bulundurmak,kıyaslamak,dengelemek,dengeli olmak

balance arm
terazi kolu

balance of a debt
borç bakiyesi

balance of current account
cari işlemler dengesi

balance of payments
ödemeler dengesi

balance of powers
kuvvetler dengesi

balance of services
hizmetler bilançosu

balance of trade
ticaret dengesi

balance sheet
bilanço

balance the budget
bütçeyi ayarlamak, dengelemek

balance wheel
volan, düzenteker

balanced
dengeli, aklıbaşında

balanced budget
denk bütçe

balanced development
dengeli gelişme

balanced diet
dengeli beslenme

balanced growth
dengeli büyüme

balanced representation
dengeli temsil

balanced trade
dengeli ticaret

balancing
dengeleyici, dengeleme

balcony
balkon

bald
kel, dazlak, sade, süssüz, yalın

baldachin
baldaken, sayvan

balderdash
zırva, saçmalık

baldfaced
yüzsüz, küstah

baldhead
kel kimse, dazlak kimse

balding
saçı dökülen, kelleşen

baldly
açık açık, dobra dobra, sözünü esirgemeden

baldness
kellik, açıklık

baldric
kılıç kayışı

bale
balya, denek

bale out
paraşütle uçaktan atlamak

balefire
şenlik ateşi, işaret ateşi

baleful
nefret/kötülük dolu, şeytani

balk
kütük, engel olmak, engellemek, önünü kesmek, anlaşmaya yanaşmamak, duraksamak

balky
yürümemekte direnen, inat eden

ball
top, küre, yumak, balo

ball and chain
ayak kösteği, pranga

ball and socket
bilyalı mafsal

ball bearing
bilyalı yatak, rulmanlı yatak

ball cock
bilyalı valf, bilyalı şamandıra

ball dress
balo giysisi

ball head
yuvarlak mafsal başı, küremsi uç

ball joint
bilyalı mafsal, küresel mafsal

ball mill
bilyalı değirmen

ball nut
yuvarlak somun

ball of the foot
ayak parmaklarının kökü

ball peen hammer
perçin çekici, topuzlu çekiç

ball pin
yuvarlak başlı pim

ball point hammer
yuvarlak başlı çekiç

ball point pen
tükenmezkalem

ball race
bilya yuvası

ball room
balo salonu

ball socket
bilya yuvası

ball up
şaşırtmak, berbat etmek

ball valve
küre supap, bilyalı supap

ball winding
yumak sarma

ballad
balad, türkü, şiirsel öykü

balladmonger
şarkı satan kimse

balladry
balad türünde şiirler

ballast
safra, ağırlık, balast, kırmataş

ballcock
(sifon/su deposu/vb.) şamandıra

ballerina
balerin

ballet
bale

balling
yumak yapma

ballista
mancınık

ballistic
balistik, atışlı

ballistic curve
balistik eğri

ballistic galvanometer
balistik galvanometre

ballistic magnetometer
balistik manyetometre

ballistic missile
balistik füze

ballistic pendulum
balistik sarkaç

ballistics
balistik, atış bilimi

ballonet
baloncuk

balloon
balon, balon gibi şişmek

balloontire
balon lastik

ballot
oy pusulası, gizli oylama

ballot box
oy sandığı

ballot paper
oy pusulası

ballot vote
oy

ballpoint
tükenmez kalem

ballroom
balo salonu

balls
taşaklar, Saçma!, Hassiktir!

balls up
içine sıçmak

ballyhoo
gürültü, patırtı, kötü propaganda, reklam

balm
pelesenk, avutma, teselli

balm of Gilead
belesan, belsen

balmy
(hava) yumuşak ılık, şeker gibi, kaçık, deli, çatlak, üşütük

balneology
banyo ile tedavi

baloney
zırva, saçma şey, bir cins salam

balsa
balsa

balsam
belesan, kınaçiçeği

balsam apple
kudret narı

balsamic
belesan ile ilgili

Baltic
Baltık

baluster
tırabzan direği, merdiven korkuluğu

balustered
parmaklıklı, korkuluklu

balustrade
trabzan, korkuluk, parmaklık

bamboo
bambu

bamboozle
kazıklamak, üçkâğıda getirmek

ban
(özellikle yasa ile) yasaklamak, (on ile) yasak, yasaklama

banal
adi, bayağı, banal, sıradan

banality
adilik, banallık, sıradanlık

banana
muz

banana plug
fiş banan, tekli fiş

banana republic
muz cumhuriyeti

band
şerit, kayış, bant, kuşak, renk şeridi, türküm, grup, topluluk, (together ile) birleşmek, birlik olmak

band merit
bant kalitesi

band saw
şerit testere

band selector
bant seçici

band together
birleşmek, birlik olmak

band width
bant genişliği, kuşak genişliği

band-pass
bant geçirimi, kuşak geçirimi

band-pass filter
bantgeçiren filtre

band-pass tuning
bantgeçiren akort

bandage
sargı, sarmak, bağlamak

bandanna
desenli büyük mendil

bandbox
şapka kutusu

bandeau
saç bağı, saç filesi

banderole
bandrol, flandıra

bandit
haydut

banditry
haydutluk

bandmaster
bando şefi

bandoleer
fişeklik, palaska

bandolier
palaska

bandsman
müzik topluluğu üyesi

bandstand
müzik topluluğu için yapılmış yüksek yer, sahne

bandwagon
sürüye uymak

bandy
lafa laf koymak, çabuk çabuk konuşarak ağız dalaşı yapmak, verip veriştirmek, (bacak) çarpık

bandy-legged
çarpık bacaklı

bane
felaket, kötülük, zarar, ziyan

baneful
öldürücü, zehirli, muzır, kötü

bang
büyük patlama, şiddetli ani gürültü, yaygın çaba, sevk, büyük heyecan, şiddetle çarpmak, vurmak, ses çıkartacak biçimde çarpmak, bas bas bağırmak, gürültü/tantana yapmak, sikmek, sikişmek, tam

bang up
mahvetmek, canına okumak

bang-on
çok doğru, aynen öyle

banger
sosis, havai fişek, külüstür otomobil, hurda araba

Bangladesh
Bangladeş

bangle
bilezik,kolbak,halka,halhal

bangs
perçem, kâkül, kırkma

banian
Hintli tüccar, flanel ceket

banish
(from ile) sürgün etmek, sürmek, sürgüne yollamak, düşünmemek, aklından çıkarmak

banisher
sürgüne gönderen kimse

banishment
sürgün

banister
tırabzan

banjo
banço

banjoist
banco çalan kimse

bank
banka, bankaya para yatırmak, nehir/göl kıyısı, kenar, tümsek, yığın, küme, kum yığını, bayır, (oyun) banko

bank account
banka hesabı

bank balance
banka bilançosu

bank bill
banknot

bank check
banka çeki

bank credit
banka kredisi

bank credit slip
banka alacak dekontu

bank deposit
banka mevduatı

bank discount
banka ıskontosu

bank endorsement
banka cirosu

bank extract
banka hesap ekstresi

bank guarantee
banka garantisi

bank holiday
resmi tatil

bank interest
banka faizi

bank loan
banka kredisi

bank note
kâğıt para

bank of issue
emisyon bankası

bank on
güvenmek, bel bağlamak

bank rate
banka faiz oranı

bank remittance
banka havalesi

bank statement
banka hesap yağdayı

bank up
yığmak, yığılmak

bankable
bankaca geçerli, kâr getiren, para getiren

bankbook
banka cüzdanı, hesap cüzdanı

banker
bankacı, çeşitli kumar oyunlarında kasa olan kişi, kasa

banker's draft check
banka çeki

banker's payment order
banka ödeme emri

banket
altınlı konglomera

banking
bankacılık

banking law
bankalar yasası

banking secrecy
sırdaş bankacılık

banking transactions
bankacılık işlemleri

banknote
banknot, kâğıt para

banknotes issued
emisyon

bankrupt
müflis, batkın, iflas etmiş, iflas ettirmek

bankrupt's certificate
konkordato

bankrupt's creditor
müfliszede, müflisin alacaklısı

bankrupt's estate
müflisin malları

bankruptcy
batkı, iflas

bankruptcy law
iflas kanunu

bankruptcy office
iflas dairesi

banner
bayrak, pankart

banner class
birinci sınıf

banner headline
büyük puntolu manşet

banquet
ziyafet, şölen

banshee
ölüm perisi

bantam
ispenç, çakşırlı tavuk

bantamweight
horoz sıklet

banter
şakalaşmak, laklak etmek, dalga geçmek, hafif konuşma, sohbet, laklak

banterer
şakacı

bantling
çocuk, yumurcak

banyan
banyan ağacı

baobab
baobap ağacı

bar
demir ya da tahta parmaklık, parmaklıklarla örtmek, kapatmak, engel, bariyer, hapsetmek, kapatmak ya da dışarıda bırakmak, engellemek, kısıtlamak, izin vermemek, yasaklamak, sırık, çubuk, kalıp, parça, ince ışık demeti, üniformalarda rütbe belirten metal çubuklar, bar, dışında, hariç

bar chart
çubuk grafik, sütun grafiği

bar code
barkod

bar diagram
çubuk grafiği

bar girl
konsomatris

bar graph
çubuk grafik

bar line
ölçü çizgisi

bar magnet
çubuk mıknatıs

bar none
istisnasız

bar of soap
sabun kalıbı

bar screen
çubuklu elek

bar suspension
çubuk süspansiyon

barb
(zıpkın/olta/ok/vb.gibi) çengelli uç

Barbados
Barbados, Batı Hint adalarından biri

barbarian
barbar, vahşi, uygarlaşmamış kimse

barbaric
barbar, vahşi, zalim, acımasız

barbarically
barbarca

barbarise
barbarlaştırmak, barbarlaşmak

barbarism
barbarlık

barbarity
acımasızlık, kıyıcılık, vahşilik, barbarlık

barbarous
uygarlaşmamış, görgüsüz, kaba, barbar, acımasız, zalim, (söz ve davranışta) saldırgan

barbarously
barbarca

barbarousness
barbarlık

barbate
kıllı, sakallı

barbecue
açık hava ızgarası, ızgara, açık havada ızgarada yemek pişirmek, açıkta ızgara yemeklerin yendiği toplantı

barbed
dikenli, kancalı, iğneli

barbed wire
dikenli tel

barbel
karakeçi balığı

barbell
halter

barbelled
sakallı

barber
berber,tellak

barberry
amberbaris, sarıçalı

barbershop
berber dükkânı, berber

barbet
kaniş

barbette
taret, top siperi

barbican
gözleme kulesi

barbiturate
barbitürat, yatıştırıcı

barbituric
barbitürik

barbituric acid
barbitürik asit

barbule
büyük tüy kenarındaki küçük tüy

barcarolle
Venedik gondolcularının şarkısı

bard
ozan, şair

bardic
şairane

bare
çıplak, yalın, süssüz, boş, tamtakır, açmak, açığa çıkartmak, gözle görülür hale getirmek, soymak

bare cable
çıplak kablo

bare chance
zayıf olasılık

bare living
kıt kanaat geçinme

bare stock
çotuk

bare wasteland
kellik, çorak yer

bare wire
çıplak tel

bareback
ata eyersiz binen, çıplak ata binen, eyersiz olarak, eyer olmadan

barefaced
yüzsüz, utanmaz, arsız

barefaced tenon
hampaylı zıvana, düz zıvana

barefoot
yalınayak

barefooted
yalınayak

barehanded
silahsız, eldivensiz

bareheaded
başı açık

barelegged
çıplak bacaklı, çorapsız

barely
ancak

baresark
zırhsız asker

barf
kusmak

barfly
bar kuşu

bargain
pazarlık, anlaşma, uyuşma, pazarlık etmek, kelepir, ucuz şey, (for ile) hesaba katmak

bargain basement
indirimli satış reyonu

bargain counter
indirimli eşya tezgâhı

bargain day
indirimli satış günü

bargain for
hesaba katmak

bargain price
ucuz fiyat, indirimli fiyat

bargainer
pazarlık eden kimse

bargaining power
pazarlık gücü

barge
mavna, salapurya, çarpmak, toslamak, (into ile) (konuşmayı) kesmek, bölmek, müdahale etmek, (in ile) hızla içeri dalmak

barge board
saçak pervazı

barge in
hızla içeri dalmak

barge into
konuşmayı kesmek, bölmek

bargee
mavnacı

bargeman
mavnacı

baric
baryumlu

barite
barit

baritone
bariton

barium
baryum

barium carbonate
baryum karbonat

barium hydrate
baryum hidrat

barium oxide
baryum oksit

barium sulfate
baryum sülfat

bark
(at ile) havlamak, (out ile) bağırarak söylemek, havlama, ağaç kabuğu

bark beetle
kabuk böceği

bark pit
tabakahanede kabuk çukuru

bark tree
kınakına ağacı

bark up the wrong tree
yanlış kapı çalmak

barkeeper
barmen

barker
bağıran kimse, çığırtkan

barkhan
barkan

barky
kabuklu, kabuksu

barley
arpa

barley meal
arpa unu

barley sugar
arpa şekeri

barleycorn
arpa (tanesi)

barm
bira mayası

barmaid
bayan barmen

barman
barmen

barmy
aptal, üşütük, çatlak, kaçık, manyak

barn
ambar, ağıl, ahır, büyük ve sevimsiz bina

barn owl
peçeli baykuş

barnacle
(kayalara/gemi diplerine yapışan) bir tür midye, yapışkan kişi

barnstorm
taşrada temsil vermek

barnstormer
taşrada temsil veren oyuncu

barnyard
çiftlik avlusu

barogram
barogram

barograph
barograf, yükseltiyazar

barometer
barometre, basınçölçer

barometer scale
barometre taksimatı

barometric
barometrik

barometric pressure
barometrik basınç, atmosfer basıncı

barometry
barometri, basınçölçüm

baron
baron, çok etkili ve önemli işadamı

baronage
baronluk

baroness
barones, soylu kadın

baronet
baronet

baronetage
baronetlik

baronetcy
baronet payesi

baronial
barona ait

barony
baronluk

baroque
barok

baroscope
baroskop

barostat
barostat

barouche
fayton

barque
kabuk

barrack
bağırarak sözünü kesmek

barracks
kışla

barrage
baraj, bend, su bendi, yaylım ateşi, (soru/vb.) yağmur

barrator
baratarya suçunu işleyen kimse

barratry
baratarya

barred
parmaklıklı, çizgili, yollu, yasaklanmış, çubuklu

barrel
fıçı, varil, büyük miktar, fıçı dolusu, namlu

barrel organ
latarna

barrel vault
beşik tonoz

barren
(dişi hayvan) kısır, (bitki) meyve vermeyen, ürün vermeyen, verimsiz, (toprak) çorak, verimsiz, kıraç, işe yaramaz, sonuç vermez, boş, yararsız

barrenness
kısırlık, çoraklık

barret
bere

barrette
saç tokası

barricade
barikat, engel, barikat kurmak, barikatla kapatmak/engellemek

barricader
barikat yapan kimse

barrier
engel, duvar, çit, korkuluk

barring
haricinde, dışında, hariç, ...olmazsa

barrister
avukat, dava vekili

barroom
meyhane, bar

barrow
bir ya da iki tekerlekli el arabası

barter
takas, değiş tokuş, (for/with ile) takas etmek, değiş tokuş etmek

barter for
takas etmek

barycenter
kütle merkezi, kütle özeği

barycentric
barisentrik

baryon
baryon

barysphere
barisfer

baryta
baryum monoksit

baryte
barit

bas-relief
yarım kabartma, alçak kabartma

basal
taban, temel, esasa ait

basal cell
bazal hücre

basal metabolic rate
bazal metabolik oran

basal metabolism
bazal metabolizma

basalt
bazalt

bascule
baskül, kapak

base
temel,alt kısım,bir şeyin üzerinde durduğu kısım,taban,başlangıç çekidi,baş,esas,üs,merkez,merkez şube,doğru,düzlem,öz,özül,içerik,esas,baz,aşağılık,adi,alçak,alçakça,(on/upon ile) ...üzerine kurmak,-e dayandırmak

base line
kenar izgisi, saha kenarı

base metals
adi metaller

base of a column
sütun tabanı

base of operations
hareket üssü

base of opertions
hareket üssü

base on
üzerine kurmak, dayandırmak

base price
temel fiyat

baseball
beysbol, beysbol topu

baseboard
sıvadibi, süpürgelik

baseborn
piç, alçak, zalim

based
dayandırılmış, dayalı, bulunan

based on a contract
sözleşmeli

baseless
asılsız, temelsiz

baselessness
asılsızlık, temelsizlik

baseman
beysbolda meydancı

basement
temel,esas,özül,bodrum katı,bodrum,ziri zemin

baseness
alçaklık, köpeklik

bash
şiddetle vurmak, yumruk

bashaw
paşa

bashful
çekingen, utangaç, sıkılgan

bashfully
utangaçlıkla

bashfulness
utangaçlık

bashi-bazouk
başıbozuk

basic
temel, ana, esas

basic education
temel eğitim

basic formula
esas formül, temel formül

basic industry
ana sanayi, temel sanayi

basic instruction
temel komut

basic language
temel dil

basic load
ana yük

basic materials
hammadde, çıkış maddeleri

basic needs
temel gereksinimler

basic oxide
bazik oksit

basic price
temel fiyat

basic salt
bazik tuz

basic sciences
temel bilimler

basic size
esas boy

basic slag
bazik cüruf

basic steel
baz çeliği

basically
temel olarak, esasında

basics
bir şeyin en basit ama en önemli kısımları

basil
fesleğen, reyhan

basilica
bazilika

basin
leğen, geniş kase, kap, çanak, tas, havuz, lavabo, yalak, havza

basinet
çelik miğfer

basis
temel,esas,özül

bask
tadını çıkarmak, hoşlanmak, mutlu olmak, güneşlenmek

basket
sepet, sele, (basketbol) file, (basketbol) basket, sayı

basket centrifuge
sepet santrifüj

basket coil
sepet bobin

basket fern
eğreltiotu

basket woman
seyyar satıcı kadın

basketball
basketbol

basketry
sepetçilik

basketwork
sepet örgüsü

bass
levrek, bas, basgitar

bass clef
fa anahtarı

bass control
bas ayarı, kalınlık ayarı

bass drum
bas davul

bass viol
kontrbas

bass voice
bas, basso

bassinet
sepet, beşik

basso
basso, bas

bassoon
fagot

basswood
ıhlamur ağacı

bast
sak kabuğu

bast silk
ham ipek

bastard
piç, alçak, puşt, it, adam, herif, hıyar, çizgi dışı, yasa dışı, alışılmamış, kurallara aykırı

bastard cut file
saman eğesi

bastardize
kötüleştirmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak, yozlaştırmak, piç etmek

bastards
esmer şeker

bastardy
piçlik

baste
teğellemek, (pişen etin üzerine) erimiş yağ dökmek

bastinado
falaka

basting
teyelleme

basting thread
teyel ipliği

bastion
kale burç, tabya

bat
kriket/beysbol sopası, pinpon raketi, kalın sağlam sopa, değnek, vurma, vuruş, darbe, sopa ile vurmak, yarasa

batch
dizi, türküm, küme

batch total
yığın toplam

batching
yığınlama, kumaş sarma

bate
azaltmak, indirmek

bath
küvet, banyo yapma, banyo, yıkanma, banyo yapmak, yıkanmak, banyo yaptırmak, yıkamak, banyo suyu, banyo odası, banyo, ilaçlı su, banyo, ç.hamam, kaplıca, havuz

bath salt
banyo tuzu

bath towel
hamam havlusu, banyo havlusu

bath vat
banyo teknesi

bathe
yüzmek, yüzme, suya/ilaca sokmak, yıkamak, yıkanmak

bathhouse
hamam, çimerlik, kabin binası

bathing
yıkanma, yüzme

bathing beach
çimerlik

bathing suit
kadın mayosu

bathing trunks
erkek mayosu

batholith
batolit, dipsiz kayaç

bathometer
batometre

bathos
(çok yüksek düşünce/biçim/vb.) birdenbire kötüleşme

bathrobe
bornoz

bathroom
banyo, tuvalet

baths
hamam

bathtub
banyo küveti, banyo teknesi

bathyal
batiyal

bathyscapha
batiskaf

bathyscaphe
batiskaf

bathysphere
batisfer

batik
batik

batiste
batist

batman
emireri

baton
baton, cop, sopa

batrachian
kurbağa

bats
deli, çılgın, kaçık, üşütük

batsman
(kriket) vurucu

battalion
tabur

batten
uzun tahta, tiriz

batten door
çakma kapı

batter
süt, yağ ve un karışımı hamur, pasta hamuru, bam güm vurmak, yumruklamak, hasara uğramak, paçavraya çevirmek, yıpratmak

battering-ram
şahmerdan

battery
batarya, batarya, akü, pil, takım, seri, dizi, müessir fiil, dövme

battery box
akümülatör kabı, akümülatör kutusu

battery case
akümülatör kabı, akümülatör kutusu

battery charger
akü şarj aygıtı

battery charger lamp
redresör lambası

battery clip
akü maşası

battery operated
pilli

battery pole
akü kutbu

battery switch
batarya anahtarı

battery tester
akü kontrol aygıtı

battery tray
akü kestesi

batting
tabaka halinde pamuk, sopayla vurma

battle
savaş, muharebe, çarpışma, vuruşma, savaşım, mücadele, savaşmak, çarpışmak, mücadele etmek

battle cry
savaş narası

battle fatigue
savaşın bıraktığı ruhsal çöküntü

battlecry
savaş narası

battledore
çamaşır tokmağı

battlefield
savaş alanı

battlements
mazgallı siperler

battleroyal
büyük dövüş, büyük kavga

battleship
savaş gemisi

battue
sürgün avı, sürek avı

batty
deli, üşütük, kaçık, çatlak

bauble
ucuz mücevher, incik boncuk, gösterişli/değersiz şey, geçici şey

baud
baud

baulk
balk

bauxite
boksit, alüminyumtaşı

bawd
eski genelev patroniçesi

bawdily
açık saçık bir şekilde

bawdiness
açık saçık oluş

bawdry
müstehcen söz

bawdy
seksle ilgi, açık saçık, terbiyesiz

bawdyhouse
genelev

bawl
bas bas bağırmak, kışkırmak

bawl out
azarlamak, haşlamak, paylamak

bay
defne,körfez,koy,bölme,bölüm,kısım,çıkma,cumba,havlama,uluma,(at) doru,keher,havlamak,ulumak

bay horse
doru at

bay leaf
defne yaprağı

bay tree
defne ağacı

bay window
cumba

bayonet
süngü, süngülemek

bayonet socket
süngülü duy

bazaar
çarşı, yardım amacıyla düzenlenen satışlar

bazooka
bazuka, roketatar

BC
milattan önce

bdellium
bir çeşit kokulu reçine

be
var olmak, bulunmak, -dir, -dır, -di, -dı

be a bad whip
kötü araba kullanmak

be a dead loss
bir boka yaramamak

be a disincentive
yıldırmak, cesaretini kırmak

be a good whip
iyi araba kullanmak

be a nobody
bir hiç olmak

be a nullity
bir hiç olmak

be a shot in the arm
ilaç gibi gelmek

be a whale at
ustası olmak

be able to
-ebilmek, -abilmek

be able to take a joke
şaka kaldırabilmek

be about to
-mek üzere olmak

be accustomed to doing
yapmaya alışık olmak

be acquainted
haberi olmak, bilmek, tanışmak

be acquitted
beraat etmek, temize çıkmak

be addicted
alışmak, bağımlı olmak, tiryakisi olmak

be afflicted with
-den mustarip olmak

be afraid of
-den korkmak

be afraid of one's own shadow
öz gölgesinden korkmak

be alienated
yabancılaşmak

be all ears
kulak kesilmek

be all in a dither
tir tir titremek, çok heyecanlanmak

be all skin and bones
bir deri bir sümük olmak

be all smiles
sekiz köşe olmak

be amazed
şaşırmak, hayrete düşmek

be angry about
-e sinir olmak

be angry with sb
birine gücenmiş olmak

be annoyed with
birine kızgın olmak

be anxious about
merak etmek

be anxious to
çok istemek

be as busy as a beaver
başını kaşıyacak vakti olmamak

be as busy as a bee
başını kaşıyacak vakti olmamak

be as good as one's word
sözünü tutmak

be as thick as thieves
çok sıkı dost olmak

be ashamed
utanmak, mahcup olmak

be asphyxiated
boğulmak, oksijensiz kalmak

be associated with
ile ilişkisi olmak

be astonished
hayret etmek, çok şaşırmak

be at daggers drawn with
kanlı bıçaklı olmak

be at it hammer and tongs
fena kapışmak, dövüşmek

be at loggerheads
saç saça baş başa olmak

be at odds with
araları açılmak

be at sixes and sevens
hallaç pamuğuna dönmüş olmak

be at variance
uyuşamamak, uyuşmazlık içinde olmak

be attached to
-e düşkün olmak

be awarded a bid
ihale kazanmak

be away
bulunmamak

be bad at sth
bir şeyi pek iyi bilmemek, anlamamak

be bad of sth
bir işi pek iyi bilmemek, anlamamak

be based on
-e dayanmak

be below standard
standarda uymamak

be bent on
yapmaya kararlı olmak

be biased
yanlı olmak

be bored
canı sıkılmak,darıkmak

be bored stiff
can sıkıntısından patlamak

be born
doğmak,doğulmak

be bound hand and foot
eli kolu bağlı olmak

be bushed
hoşaf gibi olmak

be caught in a cleft stick
açmaza düşmek

be caught in a quagmire
çıkmazda olmak

be caught in the middle
iki ateş arasında kalmak

be caught redhanded
suçüstü yakalanmak

be coining money
para kazanmak, para kırmak

be composed of
-den meydana gelmek

be contradictory
ters düşmek

be convenient
yakışık almak

be cut out for
biçilmiş kaftan olmak

be delivered of
doğurmak

be determined
kafasına koymak

be determined to do
yapmaya kararlı olmak

be disappointed
düş kırıklığına uğramak, üzülmek

be discharged
tezkere almak

be discharged from hospital
hastaneden taburcu olmak

be dismissed
görevden çıkarılmak

be down at the heels
üstü başı dökülmek

be due
vadesi gelmek

be dying for
çok istemek

be dying to
can atmak, çok istemek

be eaten up with
özünü yiyip bitirmek

be engaged in woolgathering
başında kavak yelleri esmek

be enough to make a saint swear
dinden imandan çıkarmak

be entitled to
-e hakkı olmak

be exasperated
tenge gelmek

be expecting
bebek beklemek

be fed up with
bıkmak, usanmak

be fond of
düşkün olmak, hoşlanmak

be for the benefit of
-in yararına olmak

be found wanting
yetersiz bulunmak

be from
-den gelmek, -li olmak

be going to
-ecek, -acak

be good at
(bir şeyi) iyi yapmak, iyi olmak

be gratified
memnun olmak

be green with envy
aşırı derecede kıskanmak

be had
kazıklanmak, aldatılmak

be hard hit by
yüzünden zarar etmek, zarara uğramak

be hard on sb's heels
birinin peşini bırakmamak

be hard up
eli darda olmak

be hell on
zararlı olmak

be hoist with
kendi kazdığı kuyuya düşmek

be hot under the collar
barut kesilmek

be hung up on
saplantısı olmak, takılıp kalmak

be in a hurry
acelesi olmak, aşıkmak

be in a position to
-cek durumda olmak

be in a quandary
ikilem içinde olmak

be in a temper
ters davranmak, huysuz olmak

be in a tight corner
köşeye sıkışmak

be in arrears
borcu vaktinde ödeyememek

be in custody
gözaltında bulunmak

be in deep water
ayvayı yemek, başı belada olmak

be in Dutch with sb
biriyle başı belada olmak

be in good shape
mali yağdayı iyi olmak

be in love with
aşık olmak, sevmek

be in luck
şanslı olmak

be in office
iktidar partisi olmak

be in power
iktidar partisi olmak

be in queer street
borca batmak

be in sackcloth and ashes
karalar bağlamak

be in sb's bad books
birinin gözünden düşmek

be in sb's debt
bir kimseye borçlu olmak

be in seventh heaven
havalara uçmak

be in stitches
gülmekten kırılmak

be in the chair
başkanlık etmek

be in the habit of
alışkanlığında olmak

be in the offing
eli kulağında olmak, -mek üzere olmak

be in the red
hesabında olandan fazla çekmek

be in the soup
ayvayı yemek

be in trouble
başı dertte olmak

be in vogue
moda olmak

be infected
bulaşmak,yolukmak

be inserted
salınmak,yerleştirilmek,sokulmak

be interested in
ile ilgilenmek

be lacking in sth
eksik olmak, yoksun olmak

be laid off
geçici olarak işten çıkarılmak

be lavish of
çok müsrif olmak

be left on the shelf
evde kalmak

be like a cat on hot bricks
burnundan solumak

be like a cat on tin roof
burnundan solumak

be located
bulunmak

be made of money
para babası olmak

be made redundant
işinden çıkarılmak

be making a bomb
büyük kâr sağlamak

be meant for
için olmak, -e ait olmak

be meant to
-mek zorunda olmak

be more royalist than the king
kraldan çok kralcı olmak

be my guest
tabii, elbette

be no skin off sb's nose
birinin umurunda olmamak

be oblivious of sth
-den bihaber olmak

be of age
reşit olmak

be off one's oats
özünü yakşı hissetmemek

be off the hook
sıkıntıdan kurtulmak, belayı atlatmak

be on a diet
rejim yapmak

be on a go slow
işi yavaşlatmak

be on a good wicket
iyi durumda olmak

be on cloud nine
ağzı kulaklarına varmak

be on days
gündüz vardiyasında çalışmak

be on display
sergilenmek

be on edge
sinirli olmak

be on guard
nöbet tutmak

be on nights
gece vardiyasında çalışmak

be on one's toes
tetikte olmak

be on one's way to
gitmekte olmak

be on piecework
parça başı vergin almak

be on pins and needles
diken üstünde oturmak

be on strike
grevde olmak

be on tenterhooks
dokuz doğurmak, diken üstünde oturmak

be on the ball
uyanık olmak

be on the board
yönetim kurulunda olmak

be on the carpet
zılgıt yemek

be on the day shift
gündüz vardiyasında çalışmak

be on the decline
azalmak, zayıflamak, güçten düşmek

be on the dole
işsizlik tazminatı almak

be on the double time
fazla mesai yaparak çift maaş almak

be on the grass
esrar çekmek

be on the market
satışa çıkarılmak

be on the night shift
gece vardiyasında çalışmak

be on the phone
alısünü olmak,hatta olmak

be on the pill
doğum kontrol hapı almak

be on the point of
-mek üzere olmak

be on the qui vive
kulağı kirişte olmak

be on the receiving end
-maruz kalmak, çekmek

be on the stage
tiyatro oyuncusu olmak

be on the telex
teleksi olmak

be on the threshold
eşiğinde olmak

be on the up and up
özünü toparlamak

be on the war path
babaları üstünde olmak

be on top of the world
dünyalar onun olmak

be oneself
kendinde olmak

be orphaned
öksüz kalmak

be out at elbows
üstü başı dökülmek

be out of luck
şanssız olmak

be out of one's depth
boyunu aşan suda yüzmek

be out of print
baskısı tükenmiş olmak

be out of shape
formda olmamak

be out of sorts
bozuk çalmak

be out of work
işsiz olmak

be out on bail
kefaletle kurtulmak

be owing
borçlu olmak

be patience of
sabır göstermek

be perplexed
şaşırmak, kafası karışmak

be pertinent to
ile ilgili olmak

be pooped out
turşusu çıkmak, bitap düşmek

be possessed of
-e sahip olmak

be proud of
ile gurur duymak

be putty in sb's hands
-in elinde oyuncak olmak

be responsible for
sorumlusu olmak

be riled
kızmak, sinirlenmek, uyuz olmak

be rolling in money
para içinde yüzmek

be second to none
kimseden aşağı kalmamak

be sensitive
hassas olmak,gevremek

be short of
yetersiz olmak, yetmemek

be sick
kusmak

be sick for
çok özlemek

be sick of
den bıkmış olmak

be sorry
üzgün olmak, üzülmek

be sorry for
üzgün olmak, üzülmek

be strong for
çok desteklemek

be struck all of a heap
küçük dilini yutmak

be subject to
bağlı olmak

be supportive
destek vermek

be supposed to
-meli, -malı, -mesi gerek

be surprised
mat kalmak,hayran olmak,taaccüplenmek

be taken aback
şaşakalmak, afallamak

be tantamount to
ile eşit olmak

be tardy
geç kalmak

be terrified of
-den çok korkmak

be through
bitirmek

be tied hand and foot
eli kolu bağlı olmak

be tired of
-den bıkmak

be under a cloud
şüphe altında olmak

be under arrest
tutuklu olmak

be under guard
koruma altında olmak

be under sedation
ilaçla yatışmak

be up to one's eyes in work
başını kaşıyacak vakti olmamak

be up to standard
standarda uymak

be up to the eyes in debt
uçan kuşa borçlu olmak

be upon doing
yapmaya kararlı olmak

be used to
alışık olmak

be wary
sakınmak

be wet behind the ears
ağzı süt kokmak

be within arms reach
yakın olmak, elinin altında olmak

be wont to do
yapmayı huy edinmek

be worn to a shadow
kan ter içinde kalmak

be worthy of
değmek, layık olmak

be wrapped up in
özünü kaptırmak

be-
(önek) hakkında

beach
kıyı, sahil, kıyı şeridi, plaj, çimerlik, kıyıya sürmek

beach buggy
çimerlik arabası

beach wear
çimerlik kıyafeti

beachcomber
sahile yakın yerde yaşayan ve sahilde bulduklarını satarak geçinen kimse

beachhead
köprübaşı, çıkarma yapılan sahil

beacon
işaret ateşi, deniz feneri, havaalanlarındaki işaret ışıkları, yol gösterici

bead
tespih tanesi,boncuk,kürecik,damla,ç.tespih,kolye

bead seat
tırnak yuvası

bead tree
tespihağacı

beaded
boncuklu

beading
köşesini kıvırma

beadle
mübaşir

beadroll
liste, katalog

beads
tespih, kolye, tespih, kolye

beadsman
dua okuyucu

beady
(göz) yuvarlak ve parlak, boncuk gibi

beady liquor
köpüklü içki

beady-eyed
boncuk gibi gözler

beagle
tazı

beak
gaga, dimdik

beaked
gagalı

beaker
büyük bardak, deney şişesi

beakless
gagasız

beaklike
gagamsı

beam
ışık, ışın, ışık demeti, tek yönde yollanan ünalgı dalgaları, sinyal, dalga, sevimli ve içten bakış, gülüş, kiriş, direk, kalas, ışıldamak, parlamak, parıldamak, gülümsemek, (ünalgı/sınalgı) dalgaları göndermek, iletmek

beam antenna
huzme anten

beam transmitter
ışın yayıcısı

beaming
parlak, sevinçle parlayan (yüz)

beamish
sevinç gösteren

beamy
ışık saçan

bean
fasulye, (bakla/bezelye/kahve/vb.) tane, çekirdek, beyin, kafa, metelik

bean broad
bakla

bean curd
yumuşak soya peyniri

bean horse
bakla

bean pod
fasulyenin tohum zarfı

beanpole
fasulye sırığı

bear
ayı, spekülatör, vurguncu, taşımak, götürmek, taşımak, kaldırmak, çekmek, aklında olmak, uygun olmak, yakışık almak, uymak, doğurmak, ürün vermek, dayanmak, çekmek, katlanmak, kaldırmak, sahip olmak, taşımak, bulundurmak

bear a grudge
kin beslemek

bear down
yenmek, çaba harcamak

bear garden
hayvanat bahçesi

bear hug
çok sıkı kucaklama (ayı gibi)

bear in mind
akılda tutmak, aklında tutmak

bear malice
kin beslemek

bear market
fiyatların düştüğü piyasa

bear on
ile ilgili olmak

bear one's cross
bağrına taş basmak

bear out
desteklemek, doğrulamak

bear the market
fiyatları düşürmek

bear up
dayanmak, neşelen(dir)mek, desteklemek

bear with
sabır göstermek, katlanmak

bear witness to
delil olmak, kanıtlamak, göstermek

bearable
katlanılır, çekilir, dayanılır

bearably
dayanılabilir şekilde

bearberry
ayı üzümü

beard
sakal

bearded
sakallı

beardless
sakalsız

bearer
taşıyan, hâmil, tabut taşıyan kişi, meyve veren ağaç, bitki

bearer bond
hamiline tahvil

bearer cheque
hamiline yazılı çek

bearer share
hamiline hisse senedi

bearer stock
hamiline hisse senedi

bearing
bedenin duruşu, duruş, duruş biçimi, ilgi, ilişki, ilinti, taşıma, dayanma, katlanma, doğurma, doğum, meyve verme, ürün verme

bearing compass
kerteriz pusulası

bearing end
yatak ucu

bearing felt
yatak keçesi

bearing metal
yatak metali

bearing pin
yatak pimi

bearish
ayıya benzer, ayı gibi, hödük

bearish operation
borsa spekülasyonu

bearskin
ayı postu

beast
(dört ayaklı) hayvan, kaba kimse, hayvan

beast of burden
yük hayvanı

beast of prey
yırtıcı hayvan

beastly
sevilmeyen, istenilmeyen, beğenilmeyen, kötü, berbat, rezil

beat
dövmek, vurmak, dövmek, çırpmak, çalkalamak, (kalp/nabız) atmak, yenmek, vurma, vuruş, yürek atışı, ritm, tempo, devriye bölgesi, çok yorgun, leşi çıkmış, hippi

beat a retreat
geri çekilmek, ricat etmek

beat about
endişeyle aramak, rota değiştirmek

beat about the bush
lafı ağzında gevelemek, bin dereden su getirmek

beat all hollow
tamamen yenmek

beat down
indirmek, azaltmak, fiyatı indirmeye ikna etmek

beat generation
asi gençlik

beat into
kafasına sokmak, öğretmek

beat it
siktir git!, defol!

beat off
defetmek, püskürtmek, bertaraf etmek

beat one's breast
dizini dövmek

beat ones brain
kafa patlatmak

beat out
(ateş) vurarak söndürmek

beat sb black-and-blue
eşek sudan gelinceye kadar dövmek

beat the air
havanda su dövmek, boşuna uğraşmak

beat the bushes
aramak

beat the living daylights out of
pöstekisini sermek

beat the rap
cezadan kurtulmak, yırtmak

beat time
tempo tutmak

beat to a pulp
öldüresiye dövmek

beat up
döverek yaralamak, pataklamak

beat up recruits
acemi asker toplamak

beaten
(metal) vurularak biçimlendirilmiş, dövme, (yol) ayak izleriyle belirginleşmiş, yenik, mağlup

beaten gold
dövme altın, varak altın

beater
mikser, çırpıcı

beatify
mutlu etmek

beating
dövme, dayak, kötek, yenilgi

beatitude
mutlak saadet, salt mutluluk

beatnik
hippi

beau
âşık, sevgili, kavalye, züppe erkek

beauteous
güzel, dilber

beautician
güzellik uzmanı

beautiful
güzel, çok iyi, harika

beautifully
güzel bir şekilde

beautify
güzelleştirmek

beauty
güzellik, güzel şey/kişi, çok iyi kişi/şey

beauty contest
güzellik yarışması

beauty parlour
güzellik salonu

beauty queen
güzellik kraliçesi

beauty shop
güzellik salonu

beauty sleep
güzellik uykusu

beauty spot
güzelliğiyle bilinen yer

beaux-arts
güzel sanatlar

beaver
kunduz, kunduz kürkü, kastor

beavertail
kunduz kuyruğu

bebop
bir tür caz müziği

becalm
yatıştırmak, teskin etmek

becalmed
(yelkenli tekne) rüzgârsızlıktan yol alamayan

because
çünkü, -dığı için

because of
yüzünden, dolayı

bechamel
beşamel

bechance
vaki olmak, başa gelmek

beck
dere, çay, birisini işaretle çağırmak, işaret etmek

becket
sancak bağı, iskota bağı, makara bülbülü

beckon
parmak işaretiyle çağırmak, el etmek

becloud
bulutlandırmak

become
olmak, uymak, gitmek, yakışmak, (of ile) -e olmak, başına gelmek

become a byword
dillere destan olmak

become acclimatized
iklime alışmak, ortama alışmak

become desiccated
kurumak

become due
vadesi gelmek

become dynamic
dinamikleşmek

become loose
gevşemek, sallanmak, çözülmek

become of
olmak, başına gelmek

become red in the face
yüzü kızarmak

become tired
yorgun düşmek,çarçamak

becoming
uygun, üzerine yakışan, yakışık alır, yerinde, doğru

becomingly
uygun bir şekilde

bed
yatak, karyola, (ırmak/vb.) yatak, tarh, çiçeklik, taban, temel, yerleştirmek, oturtmak, üzerinde yetiştirmek, üzerinde ekim yapmak

bed and board
kalacak yer ve yiyecek, tam pansiyon

bed and breakfast
yatak ve kahvaltı

bed linen
çarşaf ve yastık kılıfı

bed plate
altlık, taban levhası

bed sheet
yatak çarşafı

bed-sitter
bekâr odası

bedaub
bulaştırmak, kirletmek

bedazzle
gözünü kamaştırmak

bedbug
tahtakurusu

bedclothes
yatak takımı

bedded
tabakalı, katmanlı

bedding
yatak, yatak takımı

bedeck
(with ile) süslemek

bedevil
bozmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak

bedlam
gürültülü patırtılı yer, çıfıt çarşısı

bedlam broke loose
kızılca kıyamet koptu

bedpan
oturak, lazımlık

bedraggled
üstü başı darmadağınık, pejmürde, dağınık

bedridden
yatalak

bedrock
yerli kayaç, ana kaya

bedroll
dürülü yatak

bedroom
yatak odası

bedside
yatak başucu

bedsitter
bekâr odası

bedsore
yatak yarası

bedspread
süslü yatak örtüsü

bedstead
karyola

bedtime
yatma zamanı

bee
arı

bee balm
bir çeşit nane

bee eater
arı kuşu

bee hive
arı kovanı

bee veil
arı maskesi

beech
kayın ağacı

beef
sığır eti, dırdır, şikayet, (about ile) dırdır etmek

beef about
dırdır etmek

beef tea
sığır eti suyu

beef up
kuvvetlendirmek

beefsteak
biftek

beefy
güçlü, kuvvetli, iri yarı

beehive
arı kovanı

beekeeper
arıcı, arı yetiştiricisi

beekeeping
arıcılık

beeline
kestirme yol, düz çizgi, düz hat

been
be

been through the mill
yorgun argın

beer
bira

beer barrel
bira fıçısı

beery
bira gibi, biradan sarhoş

beestings
ağız, ağız sütü

beeswax
bulmumu

beet
pancar, şeker pancarı

beet field
pancar tarlası

beet fly
pancar sineği

beet greens
pancar yaprağı

beet grower
pancar öndürücüsü

beet hoe
pancar çapası

beet knife
pancar bıçağı

beet leaf
pancar yaprağı

beet seed
pancar tohumu

beet sugar
pancar şekeri

beetle
kanatlılardan herhangi bir böcek, iri kara böcek

beetle-browed
sarkık kaşlı, çatık kaşlı

beetroot
pancar

befall
(kötü bir şey) olmak, başına gelmek

befit
uygun olmak, münasip olmak

befitting
uygun

befog
sisle kapamak, şaşırtmak

befool
aldatmak, kandırmak

before
önce, daha önce, önceden, önünde, -den önce, -meden önce

before Christ
milattan önce

before long
çok geçmeden

before the wind
rüzgâr yönünde

before-cited
yukarıda anılan

before-mentioned
yukarıda sözü edilen

beforehand
önceden

beforetime
eskiden

befoul
kirletmek, pisletmek

befriend
arkadaşça davranmak, dostça davranmak, yardım etmek

befuddle
sarhoş etmek, sersemletmek

beg
dilenmek, dilemek, istemek, rica etmek, yalvarmak

beg off
mazeret beyan etmek

beg pardon
Efendim, Ne dedin

beget
babası olmak, vücuda getirmek, neden olmak

begetter
baba, vücuda getiren kimse

beggar
dilenci, ahbap, herif, tip, yoksullaştırmak, fakirleştirmek, süründürmek

beggardom
dilencilik

beggarly
çok az/yetersiz

Beggars can't be choosers
Dilenciye hıyar vermişler eğridir diye beğenmemiş

beggary
aşırı yoksulluk

begin
başlamak, başlatmak

beginner
yeni başlayan, acemi

beginning
başlangıç, başlangıç çekidi, köken

begird
kuşatmak

begone
defol!, yaylan!

begonia
begonya

begrime
kirletmek, pisletmek

begrudge
istemeyerek vermek, çok görmek, içine oturmak

begrudgingly
kıskanarak

beguile
(into ile) aldatmak, kandırmak, büyülemek, çekmek, cezbetmek

beguilement
aldatma, kandırma

behalf
taraf, leh

behave
davranmak, hareket etmek, nazik davranmak

behave oneself
terbiyesini takınmak, doğru durmak, uslu durmak

behaviour
davranış, hareket, tavır

behaviour pattern
davranış kalıbı

behaviourism
davranışçılık

behead
başını kesmek, kafasını uçurmak

behemoth
behemot

behest
emir, buyruk

behind
arkaya, arkada, arkada, geride, geç, arkasında, gerisinde, ardında, arkasında, desteğinde, yanında, kıç

behind closed doors
kapalı kapılar arkasında

behind ones back
birisinin arkasından, gıyabında

behind the scene
perde arkasından, gizlice

behind the scenes
perde arkasından, gizlice

behind the times
demode, modası geçmiş

behindhand
geç, gecikmiş, geç kalmış, arkada

behold
farkına varmak, görmek

beholder
seyirci

behoof
fayda, yarar, menfaat, çıkar

behove
yakışık almak, gerekmek, icap etmek

beige
bej

being
varlık, yaşam, mevcudiyet, oluş, varlık, yaratık, mahluk

bejewel
mücevherle donatmak

bel
bel

bel-esprit
şakacı kimse

belated
gecikmiş

belatedly
gecikerek, gecikmeyle

belay
suga etmek, volta etmek, sarıp bağlamak

belch
geğirmek, püskürtmek

beldame
kocakarı

beleaguer
etrafını çevirmek, kuşatmak

belfry
çan kulesi

Belgian
Belçika'ya özgü, Belçikalı

Belgium
Belçika

belie
yanıltmak, gizlemek, maskelemek

belief
güven, inanç, itimat, inanç, iman

believable
inanılır

believe
inanmak, güvenmek, sanmak, zannetmek, varsaymak

believe in
-e inanmak

Believe me!
Sözüme inan!

believer
inanan, iman eden kimse, mümin

belittle
küçümsemek, küçük görmek

bell
çan, zil

bell curve
çan eğrisi

bell dome
çan kulesi

bell jar
cam fanus

bell metal
çan yapımında kullanılan bir metal

bell tower
çan kulesi

bell-bottoms
ispanyol paça pantolon

bell-boy
konakçı garsonu

bell-shaped
çan biçimli

belladonna
güzelavratotu

bellbottoms
ispanyol paça pantolon

bellboy
konakçı uşağı

belle
çekici ve gözde kadın, dilber

belles-lettres
edebiyat

bellflower
çançiçeği

bellicose
kavgacı, huysuz, aksi

belligerence
tartışmacılık, savaşçılık, kavgacılık

belligerency
dövüşkenlik, savaş yağdayı

belligerent
(ülke) savaşmakta, savaş halinde, (insan) kavgacı, kavgaya hazır, kızgın, sinirli

bellman
çan çalan tellal

bellow
böğürmek

bellows
körük

bellwether
kösemen, boynunda çan asılı koç

belly
göbek

belly button
göbek deliği

belly dance
göbek dansı

belly dancer
oryantal dansöz

belly laugh
gürültülü kahkahalarla gülme

bellyache
karın ağrısı, dırdır, şikâyet, dırdır etmek

bellyband
karın kuşağı, kolan

bellybutton
göbek, göbek çukuru

bellyful
çok fazla, gereğinden fazla

belong
uygun olmak, yararlı olmak, doğru yerde olmak, yerinde olmak

belong to
ait olmak

belongings
birinin kişisel eşyaları

beloved
sevgili, canım, aziz

below
aşağı, aşağıda, altta, (toprak/deniz/vb.) altında, yer altında, -in altında, -den aşağı, -den düşük/az, aşağıdaki, alttaki

below par
başa baştan aşağı, paritenin altında

belt
kemer, kuşak, kayış, bölge, yöre, kuşak, kemerle/kuşakla bağlamak, kemerle dövmek, (elle) çok sert biçimde vurmak, çakmak, patlatmak, çok hızlı gitmek, jet gibi gitmek, uçmak

belt buckle
toka

belt highway
çevre yolu

belt line
çevre yolu

belt up
çenesini kapatmak, kesmek

belted
kuşaklı

belting
kayış (tertibatı)

belvedere
belvedere

bemean
değerini düşürmek

bemire
kirletmek, çamura batırmak

bemoan
kederlenmek, üzülmek, sızlanmak

bemuse
aklını karıştırmak

bemused
aklı karışık, şaşkın, iyi düşünemeyen

ben
iç oda, sorkun ağacı

bench
sıra, oturma sırası, bank, yargıç kürsüsü, yargıç, yargıçlar kurulu, tezgâh

bench clamp
işkence

bench lathe
küçük torna tezgâhı

bench mark
röper, denektaşı, kıstas, ölçüt

bench plane
tezgâh rendesi, büyük rende

bench work
tezgâh işi

benchmark
röper, referans işareti

bend
eğmek, bükmek, eğilmek, bükülmek, yöneltmek, çevirmek, eğme, bükme, dönemeç, viraj

bend sb's ear
birinin kulağını bükmek

bend to
aklı yatmak

bend towards
aklı yatmak

bender
âlem, cümbüş

bending
eğme, bükme

bending claw
kıskaç

bends
vurgun

beneath
altta, alta, altında, altına, (seviyesinin) altında, (denetimi/etkisi) altında

beneath ones dignity
-e yakışmaz

benediction
kutsama, takdis

benefaction
iyilik, yardım, bağış, ihsan, sadaka, yardım, hayır

benefactor
yardımsever, hayırsever, iyilikçi

benefactress
hayır sahibi kadın

beneficence
iyilik, lütuf, ihsan, hayır, cömertlik

beneficent
hayır sahibi, iyilikçi, hayırsever

beneficial
yararlı

beneficial association
hayır kurumu

beneficially
yararlı bir şekilde

beneficiary
(miras/kazanç/vb.) elde eden kimse, mirasçı, kâr eden kimse

beneficient
muhsin

benefit
yarar, fayda, çıkar, kâr, kazanç, avantaj, işsizlik ve sağlık ödeneği, yaramak, yararı olmak

benefit by
-den yararlanmak

benefit from
-den yararlanmak

benevolence
hayırseverlik, yardımseverlik

benevolent
iyilikçi, hayırsever, yardımsever

benevolently
yardımseverlikle

benighted
bilgisiz, cahil

benign
halim selim, iyi huylu, tatlı, sevecen, (hastalık) tehlikesiz, bulaşıcı olmayan, (ur) tehlikesiz, iyicil

benignant
merhametli, müşfik

benison
kutsama, takdis

bennet
karanfil kökü

bent
namussuz, rüşvetçi, yiyici, çatlak, üşütük, ibne, homo, eğilim, yetenek

bent on
-e kararlı

benthonic
bentonik, dip canlılarına ilişkin

benthos
bentos, dip canlıları

bentonite
bentonit

bentwood
bükülmüş ağaç

benumb
uyuşturmak,kuruyup kalmak,donmak,mat kalmak

benzaldehyde
benzaldehit

benzanilide
benzanilit

benzedrine
amfetamin

benzene
benzen

benzidine
benzidin

benzil
benzil

benzine
benzin

benzoate
benzoat

benzoic
benzoik

benzoin
aselbent

benzol
benzol

benzophenone
benzofenon

benzoquinone
benzokinin

benzoyl
benzoil

benzyl
benzil

bequeath
miras olarak bırakmak

bequest
miras, kalıt

berate
azarlamak, haşlamak

berberine
berberin

bereave
elinden almak, yoksun bırakmak

bereaved
elinden alınmış, yoksun bırakılmış

bereaved widow
geride kalan yaslı eş

bereavement
büyük kayıp, matem

bereft
(of ile) -sız, -siz, -den yoksun

beret
bere

bergamot
bergamot

bergamot oil
bergamot yağı

beriberi
beriberi

berk
aptal,salak,pezevenk

berkelium
berkelyum

Berlin black
siyah cila

berm
banket

berry
(çilek/kiraz/vb.) küçük, yumuşak meyve

berserk
öfkeden deliye dönmüş, çılgın

berth
(rıhtımda) palamar yeri, (tren ya da gemide) ranza, yatak, iş, (bağlanmak için) limana girmek, limana sokmak

beryl
beril

beryllia
berilyum oksit

beryllium
berilyum

beryllium oxide
berilyum oksit

beseech
yalvarmak, rica etmek, istemek

beseecher
yalvaran kimse, rica eden kimse

beseem
uygun olmak, yakışık almak

beset
dört bir yandan saldırmak/çevirmek ve saldırıya hazırlanmak, sıkıştırmak, rahat bırakmamak

besetting
yakayı bırakmayan, sürekli tehdit eden

beside
yanında, yanına, kıyasla, -in yanında

beside oneself
çılgın gibi, özünden geçmiş

beside the point
konunun dışında

besides
bunun yanısıra, ayrıca, bununla birlikte, üstelik, bir de, -den başka, -e ilaveten

besiege
dört bir yandan sarmak, çevirmek, sıkıştırmak, rahat vermemek, rahatsız etmek, bunaltmak, sıkmak

besmear
bulaştırmak, kirletmek

besmirch
kirletmek

besom
çalı süpürgesi

besot
sarhoş etmek, sersemletmek

besotted
sarhoş olmuş,özünü kaybetmiş,sersemlemiş,aptallaşmış

bespatter
çamur sıçratmak

bespeak
ısmarlamak, talep etmek

bespoke
ısmarlama

besprinkle
serpmek, saçmak

best
en iyi, en iyi biçimde, en iyi, en, en çok, en fazla, en iyi taraf/yan/kısım, en iyi, birinin elinden gelen, yapabileceğinin en iyisi

best man
sağdıç

best seller
en çok satılan kitap

bestial
kaba, hayvanca, hayvan gibi, acımasız, zalim

bestiality
kabalık, hayvanlık, acımasızlık, zalimlik, insan-hayvan arasındaki cinsel ilişki

bestially
hayvanca, vahşice, kabaca

bestir
harekete geçirmek, yerinden oynatmak

bestir oneself
harekete geçmek

bestow
vermek, bağışlamak, sunmak

bestowal
bağış, armağan

bestrew
saçmak, dağıtmak

bestride
bacaklarını ayırarak binmek, üzerinden geçmek

bestseller
en çok satılan (kitap/vb.)

bet
bahis, iddia, bahis olarak yatırılan para, bahse girmek, üzerine oynamak

bet one's bottom dollar
kesinlikle emin olmak

beta
beta

beta particle
beta parçacığı

beta rays
beta ışınları

betaine
betain

betake
betatron

betel
betel ağacının yaprağı

betel nut
betel cevizi

bethink
düşünmek, göz önünde bulundurmak

betide
olmak, başına gelmek

betimes
vaktinde, erkenden

betoken
göstermek, belirtisi olmak

betray
ihanet etmek, (özellikle sır) açıklamak, söylemek, yaymak, ele vermek, ele vermek, ortaya koymak, belirtmek

betray a secret
sır vermek

betrayal
ihanet, ele verme

betrayer
hain

betroth
evlilik sözü vermek, söz kesmek, nişanlanmak

betrothal
nişan

betrothed
nişanlı, nişanlı

better
daha iyi,daha yakşı,yakşırak,gelişmek,daha iyi bir hale gelmek,geliştirmek,daha iyi bir hale getirmek

better and better
gittikçe daha iyi

better half
eş, karı

better off
daha zengin

betterment
iyileşme, düzelme, şerefiye

between
arada, arasında, aralarında

between sessions
oturumlar arasında

between the lines
satırlar arası

between us
söz aramızda

between you and me
laf aramızda, aramızda kalsın

betwixt
arada, ortada

bevatron
bevatron

bevel
eğmek, şevlemek

bevel gear
konik dişli

bevelled
şevli, eğri, konik

beverage
içecek, meşrubat

bevy
kuş sürüsü, kadın türkümü, kız türkümü

bewail
ağlamak, dövünmek, hayıflanmak

beware
(of ile) sakınmak, dikkat etmek, korunmak

beware of
sakınmak, dikkat etmek, korunmak

bewilder
şaşırtmak, sersem etmek

bewilderment
şaşkınlık, hayret

bewitch
büyü yapmak, büyülemek

bewitching
çekici, cazibeli

bey
bey

beyond
öteye, ötede, ileri, ötesinde, ötesine, ...sınırlarının dışında, ötesinde, -den başka, -ın dışında, -den daha geç/sonra

beyond all reason
mantıksız, aşırı

beyond one's authority
yetkisi dışında

beyond reproach
mükemmel, hatasız, kusursuz

bezel
façeta, kaş

bezique
bezik

bi-
(önek) iki, çift

biangular
iki açılı

biannual
yılda iki kere olan

bias
önyargı, eğilim, meyil, önyargılı kılmak, önyargıyla hareket ettirmek

biased
önyargılı, yanlı, tarafgir

biased question
yanlı soru

biaxial
çift eksenli, iki eksenli

bib
bebek önlüğü

bibliographer
bibliyograf, bibliyografya uzmanı

bibliographic
bibliyografik, kaynakçasal

bibliographical
bibliyografik, kaynakçasal

bibliography
kaynakça, bibliyografi

bibliomania
bibliyomani, kitap toplama merakı

bibliomaniac
bibliyoman, kitap delisi

bibliotheca
kütüphane, kitap kataloğu

bibulous
ayyaş, içkici, emici

bicameral
iki meclisli

bicarb
bicarbonate

bicarbonate
bikarbonat

bicarbonate of soda
bikarbonat de sud, soda

bicentenary
ikiyüzüncü yıl dönümü

bicentennial
iki yüz yıllık

bicephalous
iki başlı

biceps
pazı, iki başlı kol kası

bichloride
biklorit

bichromate
bikromat

bicker
çekişme,mübahase,deyişme,mübahase etme,sözleşme,sövüşme,dalaşma,tokuşma,şırıltı,şırıldama,(incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz konularda) tartışmak,atışmak,mübahase etmek,didişmek,sözleşmek,çekişmek,deyişmek,tokuşmak,dalaşmak,sövüşmek,şırıldamak

bicoloured
ikirenkli

bicomponent
bikomponent, iki komponentli

biconcave
iki yüzeyi de içbükey

biconditional
ikikoşullu

bicuspid
iki uçlu, küçük azıdişi

bicycle
bisiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek

bicycle chain
bisiklet zinciri

bicycle fork
bisiklet çatalı

bicycle lock
bisiklet kilidi

bicyclist
bisiklet sürücüsü

bid
dilemek, demek, buyurmak, emretmek, çağırmak, davet etmek, (fiyat) teklif etmek, değer biçmek, önerilerde bulunarak/teklifler yaparak destek almaya çalışmak, deklarasyon yapmak, fiyat teklifi, teklif, bir iş karşılığında istenen vergin, deklarasyon, girişim, kalkışma

bid bond
geçici teminat mektubu

bid deadline
teklif verme son günü

bid document
şartname

bid farewell
veda etmek

bid up
açık artırmada fiyat artırmak

bidder
teklif veren kimse

bidding
buyruk, emir, buyurma, emretme, buyurulan şey, emredilen iş, deklarasyon

bide
(uygun zamanı) sabırla beklemek

bide one's time
fırsat kollamak

bidet
bide

bidirectional
ikiyönlü

bidirectional microphone
ikiyönlü mikrofon

bidirectional printer
ikiyönlü yazıcı

biennial
iki yılda bir olan, (bitki) iki yıl ömürlü, iki yıllık

bier
tabut

biff
vurmak, yumruklamak

bifilar
çift telli

bifocal
bifokal, çift odaklı

bifocals
çift odaklı gözlük

bifoliate
iki yapraklı

bifurcate
çatallanmak, iki kola ayrılmak

bifurcation
çatallanma, iki kola ayrılma

big
büyük,yeke,iri,kocaman,önemli,popüler,ünlü,büyük

big business
büyük iş, büyük sermayeli şirketler

big close-up
baş plan, yakın plan, yakın çekim

Big Dipper
Büyükayı yıldızı

big end
biyel başı

big game
büyük av

big money
çok para

big pot
önemli zat, kodaman

big shot
kodaman

big wheel
kodaman

big with
gebe, yüklü

big-hearted
eli açık, cömert

bigamist
iki eşli kimse

bigamous
ikieşli, ikievli

bigamy
ikieşlilik, bigami

bighead
ukala dümbeleği,özünü bir şey sanan kişi

bight
halat bedeni, koy, küçük körfez

bigness
büyüklük

bigot
darkafalı, bağnaz

bigoted
dar kafalı, fanatik, yobaz, yalnız, kendi düşüncesine inanan, bağnaz

bigotry
darkafalılık, fanatiklik, yobazlık, bağnazlık

bigwig
büyükbaş, kodaman

bike
bisiklet, motosiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek

bikini
bikini

bilabial
çiftdudaksıl

bilateral
iki yönlü, iki yanlı, ikili

bilateral agreement
ikili anlaşma

bilateral antenna
iki yönlü anten

bilateral contact
iki taraflı sözleşme

bilateral negotiations
ikili görüşmeler

bilateral relations
ikili ilişkiler

bilateral trade
iki yanlı ticaret

bilberry
yaban mersini

bile
safra, öd, huysuzluk, sinirlilik, aksilik

bile acids
safra asitleri

bile calculus
safra taşı

bile cyst
safrakesesi

bile duct
safra arnası

bile juice
safra

bile pigment
safra sarısı

bile salts
safra tuzları

bilge
geminin alt kısmı/dibi, sintine, sintine suyu, aptalca konuşma, zırva, saçmalık

bilge water
sintine suyu

bilharzia
bilharzios

bilinear
bilineer, ikidoğrusal, iki çizgisi olan

bilingual
ikidilli

bilious
safralı

bilk
dolandırmak,aldatmak,kandırmak,boyun kaçırmak,kelekbazlık,yalan,manasız söz,hile,fırıldakçılık,fırıldak,cefengiyat,kelek

bill
kuş gagası, gaga, dimdik, denize uzanan kara parçası, burun, yasa tasarısı, hesap pusulası, hesap, fatura, afiş, ilan, el ilanı, kâğıt para, tahvil, poliçe

bill of clearance
gümrük izni

bill of entry
gümrük beyannamesi

bill of exchange
poliçe, kambiyo senedi, tahvil

bill of fare
yemek listesi, menü

bill of health
sağlık belgesi

bill of indictment
iddianame

bill of lading
konşimento, yükleme evrakı, manifesto

Bill of Law
Kanun Tasarısı

bill of rights
insan hakları beyannamesi

bill of sale
satış bordrosu, fatura, temlik senedi

billboard
ilan tahtası

billboard advertising
ilan tahtalarıyla reklam yapma

billet
kışla, baraka

billet-doux
aşk mektubu

billfold
cüzdan

billhead
başlıklı form, antetli form

billiards
bilardo

billingsgate
ağız bozukluğu

billion
milyar, trilyon

billow
büyük dalga, dalgalanmak, kabarmak

bills for collection
tahsile verilen senetler

bills of guarantee
teminat senetleri

bills payable
borç senetleri

bills receivable
alacak senetleri

billy goat
erkek keçi, teke

bilocular
iki hücreli

bimetal
bimetal

bimetalism
çift metal para jüyesi

bimetallic
bimetalik

bimetallic bar
bimetalik çubuk

bimetallic strip
bimetalik şerit, ikimetalli şerit

bimolecular
bimoleküler, çift moleküllü

bimonthly
iki ayda bir, iki ayda bir olan, iki aylık, ayda iki kere

bimorph
bimorf

bin
teneke, kutu, bidon, çöp kutusu, tımarhane

binary
çift, ikili

binary chain
ikili sayı zinciri

binary digit
ikili sayı

binary fission
ikiye bölünerek üreme

binary number system
ikili sayı jüyesi

binary reaction
iki moleküllü reaksiyon

binary system
ikili sayı jüyesi

binary variable
ikili değişken

bind
bağlamak, yarayı sarmak, ciltlemek, yasa gücü ile zorunlu kılmak, yasal olarak bağlamak, zorunlu bırakmak, biraraya getirmek, birleştirmek, yapıştırmak, yapışmak, tutmak

bind over
göz hapsine mahk-m etmek

bind up
sargı ile bağlamak

binder
ciltçi, cilt makinası, dosya, klasör

bindery
ciltevi

binding
ciltçilik, ciltleme işi, kitap kapağı, kenar süsü, uyulması gereken, bağlayıcı

binding agent
bağlayıcı, yapıştırıcı, binder

binding contract
bağlayıcı akit

binding joist
bağlantı kirişi

binding law
bağlayıcı yasa

bindweed
kahkahaçiçeği

bine
(sarmaşık) sap

binge
eğlence, alem, cümbüş

bingo
bingo oyunu

binnacle
pusula dolabı

binocular
binoküler, çiftgözmercekli, aynı anda iki gözle bakılabilen dürbün

binocular vision
binoküler görüş, iki gözle görme

binoculars
dürbün

binomial
ikiterimli

binomial equation
ikiterimli denklemi

binominal
iki isimli, çift isimli

binuclear
iki çekirdekli

binucleate
iki çekirdekli

bio-
(önek) hayat

biochemical
biyokimyasal

biochemist
biyokimyacı

biochemistry
biyokimya

bioclimatalogy
biyoklimatoloji

bioclimatics
biyoklimatoloji

biodegradable
bakterilerle ayrışabilen

biodegradation
biyolojik bozunma

bioelectricity
biyoelektrik

bioenergetics
biyoenerjetik

bioengineering
biyoteknik

biogas
biyogaz

biogenesis
biyogenez

biogenetic
biyogenetik

biogeography
biyojeografi, canlılar coğrafyası

biographer
biyografi yazarı

biographic
biyografik

biography
yaşam öyküsü, biyografi

biological
biyolojik

biological degradation
biyolojik bozunma

biological warfare
biyolojik savaş

biological weapons
biyolojik silahlar

biologist
biyolog

biology
biyoloji, yaşambilim, dirimbilim

bioluminescence
biyoluminesans

biolysis
biyoliz

biomass
biyolojik kütle

biome
biyom, canlı topluluğu

biometrical
biyometrik

biometry
biyometri

bionic
insanüstü güçleri olan, biyonik

bionics
biyonik

bionomics
ekoloji

biophysics
biyofizik

biopsy
biyopsi

bioscopy
biyoskopi

biosphere
biyosfer

biostrome
biyostrom, taşıl döşek

biosynthesis
biyosentez

biosynthetic
biyosentetik

biotic
biyotik

biotics
biyotik

biotin
biyotin

biotite
biyotit, karamika

biotope
biyotop

bipartisan
iki partili, iki partinin üyelerinden oluşan, çift partili

bipartite
iki parçalı, ikili, iki partili

biped
iki ayaklı yaratık

bipedal
iki ayaklı

biplane
çifte kanatlı (dört kanatlı) uçak

bipolar
çiftkutuplu, ikikutuplu, bipolar

bipolar format
bipolar format

biquadratic
dördüncü kuvvetten olan

birch
huş ağacı, vurmak, dövmek, kamçılamak

birchen
huş ağacından yapılmış

bird
kuş, insan, kişi, tip, kadın, kız

bird cage
kuş kafesi

bird call
kuş ötüşü

bird catcher
kuş tutan kimse

bird dog
av köpeği

bird fancier
kuş meraklısı, kuşbaz

bird grass
kuş otu

bird in the hand
çantada keklik

bird of night
baykuş

bird of paradise
cennet kuşu

bird of passage
göçmen kuş

bird of prey
alıcı kuş, avcı kuş

bird paradise
kuş cenneti

bird watcher
kuş gözlemi yapan kimse

bird-brained
kuş beyinli

bird's nest
kuş yuvası

bird's-eye
yavşanotu, veronika

bird's-eye view
kuşbakışı görünüm

bird's-foot
taş yoncası

birdhouse
kuş evi

birdie
küçük kuş, kuşcağız

birdlime
ökse, tuzak

birdman
kuş avcısı, kuşçu, pilot

birds of a feather flock together
tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş

birefringence
çiftkırılım

biro
tükenmez kalem

birth
doğum, doğurma, dünyaya getirme, soy, sop, kodak kökeni, başlangıç, doğuş

birth certificate
doğum belgesi

birth control
doğum kontrolü

birth of place
doğum yeri

birth place
doğum yeri

birth rate
doğum oranı

birthday
doğum günü

birthday card
doğum günü kartı

birthmark
doğum lekesi

birthplace
doğum yeri

birthrate
doğum oranı

birthright
doğuştan kazanılan ulusal hak, vatandaşlık hakkı

biscuit
bisküvi, çörek, pasta

bisect
iki eşit parçaya bölmek

bisection
ikiye bölme

bisector
açıortay

bisectrix
açıortay

bisexual
çift cinsiyetli, ikieşeyli, erdişi, erselik, her iki cinse de ilgi duyan, biseksüel

bishop
piskopos, (satranç) fil

bishopric
piskoposluk

bismuth
bizmut

bison
bizon

bissextile
artık yıl, artık yıl

bistable
iki kararlı

bistort
kurt pençesi

bistro
küçük bar/lokanta

bisulphate
bisülfat

bisulphide
bisülfür

bisulphite
bisülfit

bit
gem, delgi, keski, matkap, parça, lokma, kırıntı, miktar, kısa süre

bit brace
el matkabı

bit by bit
yavaş yavaş, ufak ufak, azar azar

bit driver
bit sürücüsü, ikil sürücüsü

bitch
dişi köpek, kancık, karı, kancık, orospu, dırdır etmek, kafa şişirmek

bitchy
zor beğenir, müşkülpesent, her şeyde kusur bulan, gıcık, kıl

bite
ısırmak, (böcek/yılan/vb.) sokmak, (balık) zokayı yutmak, hoşa gitmemek, rahatsız etmek, sıkmak, tutmak, kavramak, ısırık, ısırma, sokma, ısırılarak kopartılan parça, ısırık, lokma, yiyecek, lokma, keskinlik, acılık

bite off more than one can chew
başından büyük işe girişmek

bite one's tongue off
söylediğine pişman olmak

bite sb's head off
kabaca konuşmak

bite the dust
yere düşmek, yenilmek

biting
acı verici, acıtıcı, zalim

bits and pieces
ıvır zıvır, ufak şeyler

bitter
acı, keskin, sert, (soğuk/rüzgâr/vb.) sert, şiddetli, iliklere işleyen, acı, kötü, üzücü, acı bira

bitter almond oil
acıbademyağı

bitter beer
acı bira

bitter orange
turunç,narenç

bitter sweet
hem acı hem tatlı olan, iyi ve kötü olan

bitterish
acımsı

bitterly
acı olarak

bittern
balabankuşu, okar

bitterness
acılık, keskinlik, sertlik, şiddet

bittersweet
hem acı hem tatlı olan, yabanyasemini

bitty
parçalı, kısım kısım, bölüm bölüm, çok az

bitumen
bitüm yersakızı

bituminization
bitümleme

bituminize
bitümlemek, ziftlemek

bituminous
bitümlü, ziftli, zift gibi

bituminous coal
bitümlü kömür, adi maden kömürü

bituminous grout
bitümlü harç

bituminous rocks
bitümlü kayalar

bivalent
iki değerlikli, iki valanslı

bivalve
yumuşakçalardan çift kabuklu hayvan

bivalved
iki kabuklu

bivouac
çadırsız asker düşergesi, geceyi açık havada, çadırsız geçirmek

biweekly
iki haftada bir, iki haftalık, haftada iki kere, haftada iki kere olan/çıkan

bizarre
acayip, garip, tuhaf

blab
sır vermek, ispiyonlamak

blabber
çok aptalca konuşmak, kafa ütülemek

blabbermouth
şapır,ezme

blabbermouthed
sirgep

black
siyah, kara, sütsüz, sade, siyahi, kara derili, çok kirli, kötü, uğursuz, çok kızgın, sinirli, şeytani, (mizah) kara, siyah renk, siyah giysi, zenci, karartmak, siyaha boyamak, (göz) morartmak, kara listeye almak

black and blue
çürük, morarmış

black and white
yazı, basılı şey, siyah beyaz resim

black art
büyü

black beetle
hamamböceği

black belt
siyah kuşak

black birch
kara huş, kara kayın

black bird
karatavuk

black body
siyah cisim

black book
kara liste kitabı

black box
kara kutu

black caviar
kara kürü

black coffee
sütsüz kahve

black diamond
siyah elmas, karbonado, karaelmas

black earth
çernozyom, kara toprak

black eye
siyah göz, morarmış göz, kara göz

black flag
siyah flama, korsan flaması

black frost
kuru soğuk, kuru ayaz

black game
siyah keklik

black goby
kömürcünkayası

black grouse
kayın tavuğu

black guard
alçak, edepsiz, rezil, alçak kimse, küfretmek, sövüp saymak

black hellebore
karacaot

black hole
hapishane koğuşu

black lead
grafit, kurşun tozu

black letter
gotik harf

black magic
kara büyü

black mail
şantaj

Black Maria
hapishane arabası

black mark
kara leke

black market
karaborsa,kara pazar

black marketeer
karaborsacı

black medic
kelebek otu, karayonca

black money
kara para

black out
karartma yapmak, karartmak, bayılmak

black pepper
karabiber

black powder
karabarut

black screen
siyah ekran

Black Sea
Karadeniz

black sheep
yüzkarası, kara koyun

black shirt
faşist

black spot
yolda kazaların çok olduğu yer

black spruce
kara ladin

black tea
siyah çay

black thorn
karadiken, karaçalı

black tie
siyah papyon kravat, smokin

black walnut
karaceviz

black widow
zehirli bir örümcek

black-hearted
kötü kalpli

blackball
aleyhinde oy kullanmak

blackberry
böğürtlen

blackbird
karatavuk

blackboard
karatahta, tahta

blackcock
siyah erkek keklik

blackcurrant
kuşüzümü

blackdog
kötü huy

blacken
karartmak, kararmak, karalamak, leke sürmek, kirletmek

blackeyed
siyah gözlü

blackguard
edepsiz kimse,eclaf

blackhead
deride oluşan siyah çekit

blacking
ayakkabı boyası

blackish
siyahımsı

blackjack
yirmi bir oyunu, cop

blackleg
greve katılmayan kişi

blacklist
kara listeye almak

blackmail
şantaj, şantaj yapmak

blackmail letter
şantaj mektubu

blackmailer
şantajcı

blackness
siyahlık

blackout
karartma, bayılma, baygınlık

Blackshirt
İtalyan Faşist Parti Üyesi, Karagömlekli

blacksmith
nalbant, demirci

blackthorn
karaçalı, karadiken

blacktop
asfalt (yol), asfaltlamak

blacky
zenci

bladder
sidiktorbası, mesane, deri ya da lastikten yapılmış içine sıvı ya da hava doldurulan bir tür kese

bladder wack
keseli suyosunu

bladder worm
keseli kurt

blade
(bıçak/jilet/vb.) ağız,ülgüç,(kürek/pervane/vb.şeylerde) geniş yassı kısım,buğday gibi otsu bitkilerin geniş yassı yaprakları

blade bone
küreksümüğü

blade of grass
ot sapı

blah
alelade, sıradan, can sıkıcı

blain
çıban, şiş

blamable
azarlanabilir

blame
sorumlu tutmak, suçlamak, suç, sorumluluk, kınama

blamed
kahrolası

blameful
kabahatli, suçlu

blameless
suçsuz, kusursuz, kabahatsiz

blamelessness
suçsuzluk, masumluk

blameworthy
kusurlu, ayıp

blanch
beyazlatmak, ağartmak, (with/at ile) (yüzünün rengi) solmak

blanch with
yüzü solmak

blancmange
pelte

bland
uysal, yamuşakbaşlı, ince, ağırbaşlı, (besin) fazla tatlı olmayan, hafif

blandish
yağ çekmek

blandishment
yağcılık

blandness
yumuşaklık

blank
(kâğıt/kaset/vb.) boş, (çek) açık, anlamsız, boş, boşluk, boş alan, üzerinde ilgili kişi tarafından doldurulmak üzere boşluklar bulunan kâğıt

blank ballot paper
boş oy pusulası

blank bill
açık senet

blank book
not defteri

blank cartridge
kurusıkı fişek, kurşunsuz fişek, manevra fişeği

blank cheque
açık çek

blank credit
açık kredi

blank endorsement
açık ciro

blank out
silmek, karartmak

blank signature
açığa imza

blank verse
serbest nazım, uyaksız şiir

blank vote
boş oy

blankbook
not defteri

blanket
battaniye, sınırsız, bütün olasılıkları içeren

blanket insurance
genel sigorta

blanket mortgage
genel ipotek

blanket policy
genel yangın sigortası poliçesi

blanketing
battaniyelik kumaş

blanking
silme, karartma

blankly
boş boş, ifadesiz bir şekilde

blankness
boşluk, anlamsızlık

blare
bağırmak, ötmek, cırlamak, cızırtı, zırıltı, rahatsız edici ses

blarney
övme, pohpohlama, yağ çekme

blase
herşeyden usanmış, bezgin

blast
(rüzgâr/fırtına/vb.) ani patlama, esinti, patlama, büyük ve gürültülü patlama, madeni nefesli çalgılardan çıkan yüksek ve kulak tırmalayan ses, zırıltı, (kaya/taş) havaya uçurmak, bombalamak, ateş açmak, lanetlemek, kargışlamak, öldürmek, mahvetmek, yok etmek

blast furnace
yüksek fırın, maden eritme ocağı

blast hole
lağım deliği

blast off
uzaya fırlamak

blast powder
lağım barutu

blasted
lanet olası, kahrolası, yıldırım çarpmış, yok olmuş, ölmüş, yıkılmış

blaster
barutçu, patlatman

blasthole
lağım deliği

blasting
patlayıcı, patlama

blasting agent
patlayıcı

blasting cartridge
patlatma kartuşu, lokum

blasting timer
patlatma zamanlayıcısı

blastoderm
germ yaprağı

blastula
blastula

blatant
kaba, utanmaz, arsız, terbiyesiz, küstah

blatherskite
mangalda kül bırakmayan kimse

blaze
ateş, parlama, alev, parlak ışık, büyük/tehlikeli yangın, aniden öfkelenme, öfkeden parlama, alev alev yanmak, tutuşmak, parlamak, (haber) yaymak

blaze a trail
baş çekmek, iz sürmek

blaze at
-e ateş etmek

blaze away
ateş etmeye devam etmek

blazer
spor ceket, blazer

blazing
cayır cayır yanan, aşikâr, gün gibi ortada

blazon
armacılık, fiyaka, renklerle süslemek, donatmak, kaplamak

bleach
beyazlatmak, ağartmak, beyazlamak, ağarmak, beyazlatıcı madde

bleacher
bir tür açık tribün

bleachery
kasar dairesi, kasar atölyesi

bleaching
ağartma, beyazlatma, ağartıcı, beyazlatıcı

bleaching lime
kireçkaymağı

bleaching powder
kireçkaymağı, ağartma tozu

bleak
soğuk, tatsız, nahoş

blear-eyed
mahmur

bleary
(göz) kızarmış, sulanmış

bleat
melemek, mırıldanmak, sızlanmak

bleb
kabarcık

bleed
kanamak, (for ile) yüreği kan ağlamak, içi sızlamak, acımak, (parasını) yemek, yolmak, söğüşlemek, âdet görmek, kanaması olmak

bleed for
yüreği kan ağlamak, içi sızlamak

bleed sb white
birini soyup soğana çevirmek

bleeder
hemofili hastası, şantajcı, havalandırma deliği

bleeder pipe
boşaltma borusu, tahliye borusu

bleeding
kanama, kanatma

bleeding heart
şebboy

bleep
sinyal, bip sesi, korna sesi, sinyal vermek, sinyalle/kornayla çağırmak

blemish
güzelliğini bozmak, lekelemek, çirkinleştirmek, güzelliği bozan leke/kusur/bozukluk

blench
(korkudan) irkilmek

blend
karıştırmak,(çay/tütün/içki/vb.) harmanlamak,birbirine uymak,gitmek,bütün hale gelmek,katışık,karışım,harman

blende
blend

blended
karışık

blender
karıştırıcı, mikser

blight
bitki hastalığı, kötü etki, bozmak, kötü etkilemek

blimp
keşif balonu

blind
kör, sokur, anlayışsız, kavrayışsız, dikkatsiz, düşüncesiz, denetimsiz, nedensiz, amaçsız, görünmez, kör etmek, körleştirmek, kör etmek, görmez/anlamaz hale getirmek, güneşlik, perde

blind alley
çıkmaz sokak, sonucu umutsuz iş

blind copy
mektup kopyası

blind date
(kız ve erkek) ilk buluşma/görüşme

blind flying
kör uçuş

blind gut
körbağırsak

blind man's buff
körebe

blind shaft
dahili kuyu, içkuyu

blind spot
gözdeki kör çekit

blind valley
kör vadi, kör koyak

blindfold
(birinin gözlerini) bir şeyle bağlamak, göz bağı

blinding
körleştiren

blindly
kör gibi, körü körüne, ya herrü ya merrü

blindness
körlük

blink
(göz) kırpmak/kırpıştırmak, (ışık) yanıp sönmek

blinker
pırıldak

blinkers
at gözlüğü

blip
bip sesi

bliss
çok büyük mutluluk

blissful
neşe dolu

blister
su toplamış kabarcık, kabartı, su toplamak, kabarcıklanmak, kabarmak, kabartmak, kabarmasına neden olmak

blithe
mutlu, neşeli, kaygısız

blitz
ani saldırı, ani hava saldırısı, hummalı faaliyet, sıkı çalışma dönemi

blizzard
kar fırtınası, tipi

bloat
tuzlamak ve tütsülemek, şişirmek, kabartmak

bloated
davul gibi şişmiş, olması gerekenden büyük, normalden fazla, şişirilmiş

blob
küçük damla, küçük/yuvarlak kütle

bloc
bir amaç için birleşmiş siyasal parti, politikacı ya da ülke gurubu, blok

block
kütük/kaya/taş parçası,blok,bir bütün olarak düşünülen miktar,(matbaa) blok,binalar dizisi,blok,birleşme,birlik,cellat kütüğü,arsa parçası,tıkayan şey,tıkama,tıkanıklık,engel,tıkamak,önünü kesmek,önlemek,engellemek,kapamak

block and tackle
makara takımı, palanga takımı

block letters
büyük matbaa harfleri

block of flats
apartman

block policy
toplu poliçe

block printing
el baskısı

blockade
abluka, denizden abluka etmek, ablukaya almak

blockage
tıkanma, tıkanıklık, tıkayıcı şey

blockbuster
büyük uçak bombası

blocked
bloke, bloklanmış, öbeklenmiş

blocked account
bloke hesap

blocked currency
bloke para

blockhead
dangalak, mankafa, aptal

blockhouse
korugan

blocking
bloke etme, blokaj

bloke
herif, adam

blond
(erkek) sarışın, (saç) sarı

blonde
(bayan) sarışın, (saç) sarı

blondin
kablolu vinç

blood
kan, akrabalık, kan bağı, soy, mizaç, huy

blood bank
kan bankası

blood blister
kan oturması

blood brother
kan kardeşi

blood cell
kan hücresi

blood clot
kan pıhtısı

blood clotting
kan pıhtılaşması

blood corpuscle
kan yuvarı, kan cisimciği

blood count
kan sayımı

blood donation
kan bağışı

blood donor
kan bağışında bulunan kimse

blood factors
kan faktörleri

blood feud
kan davası

blood flow
kan dolaşımı

blood group
kan türkümü

blood heat
kan ısısı

blood horse
saf kan at

blood money
kiralık katillere verilen para, diyet

blood plasma
kan plazması

blood poisoning
kan zehirlenmesi

blood pressure
kan tazyiki,kan basıncı,tansiyon

blood relation
kan bağı

blood relationship
kan bağı

blood smear
kan lekesi

blood stream
kan akımı

blood sucker
sülük

blood sugar
kan şekeri

blood test
kan türkümü

blood tissue
kan dokusu

blood transfusion
kan nakli

blood type
kan türkümü

blood vascular system
kan damarları jüyesi

blood vessel
kan damarı

bloodbath
kıyım, katliam, toplukıyım

bloodcurdling
tüyler ürpertici, korkunç

bloodhound
kan tazısı

bloodless
kansız, öldürücü olmayan, kansız, ruhsuz, cansız, ilgisiz, insanca duygulardan yoksun, kansız

bloodshed
öldürme, kan dökme

bloodshot
(gözü) kanlanmış

bloodstain
kan lekesi

bloodstone
kantaşı

bloodstream
kan dolaşımı

bloodsucker
asalak, parazit, kan emici, sülük

bloodthirstiness
kana susama

bloodthirsty
kana susamış

bloodwood
bakam ağacı

bloody
kanla kaplı, kanlanmış, kanlı, kanlı, kan dökülen, kahrolası, lanet olası, lanet, Allahın cezası, müthiş, acayip, fazlasıyla, süper, o biçim

bloody well
kesinlikle, pekâlâ, gayet iyi

bloody-minded
dik kafalı, gıcık, kıl, hunhar

bloom
çiçek, en güzel çağ/dönem, çiçek açmak, çiçeklenmek, çiçek vermek, (ürün) zenginleşmek, verimleşmek, sağlıklı ve güzel görünmek, sağlıklı bir renge kavuşmak, gelişmek

bloomer
büyük yanılgı/hata, gaf

blooming
çiçek açmış, kör olası

blossom
çiçek, ağaç çiçeği, çiçek açmak, çiçeklenmek, gelişmek, oluşmak, çiçeklenmek, (kız) büyümek, gelişmek, yetişmek, olgunlaşmak, canlanmak, neşelenmek, açılmak

blot
leke, mürekkep lekesi, ayıp davranış, kusur, leke, kara, lekelemek, kirletmek, kurutma kâğıdıyla temizlemek, (out ile) gizlemek, kapatmak

blot one's copybook
adını lekelemek, sicilini kirletmek

blot out
gizlemek, kapatmak, bozmak, ortadan silmek

blotch
deride oluşan leke ya da kırmızı çekit, mürekkep ya da boya lekesi

blotter
bir parça kurutma kâğıdı, kayıt defteri

blotting
lekeleme

blotting pad
sumen, altlık

blotting paper
kurutma kâğıdı

blouse
bluz

blow
esmek, üflemek, uçurmak, sürüklemek, üflemek, üfleyerek çalmak, öttürmek, çabuk çabuk solumak, (sigorta/vb.) atmak, yanmak, çarçur etmek, lanetlemek

blow a fuse
sigorta atmak, tepesi atmak

blow down
devirmek, yere yatırmak, istim boşaltmak

blow great guns
fırtına halinde esmek (rüzgâr)

blow hot and cold
daldan dala konmak, kararsız olmak, duraksamak

blow hot and cold about
bir iyi bir kötü davranmak, oyun oynamak

blow in
çıkıp gelmek, damlamak, düşmek

blow off steam
ağzını açıp gözünü yummak

blow one's nose
fınkırmak

blow one's own horn
yüksekten atmak, övünmek

blow one's own trumpet
özünü göklere çıkarmak

blow one's stack
özünden geçmek,özünü kaybetmek

blow one's top
tepesi atmak

blow ones stack
öfkelenmek

blow out
sönmek, (lastik) patlamak, havaya uçmak

blow over
unutulmak, (fırtına) dinmek

blow sb up
azarlamak, paylamak

blow sb's cover
kimliğini ortaya çıkarmak

blow sth up
önemini abartmak, (fotoğraf) büyütmek

blow the gaff
ağzından kaçırmak

blow up
parlamak, birden kızmak, patlak vermek

blow-by-blow
ayrıntılı

blower
körük, vantilatör

blowfly
göksinek, et sineği

blowhard
özünü öven,loka

blowhole
tenek deliği

blowing-up
patlama

blowlamp
pürmüs lambası

blown glass
şişirilerek imal edilmiş cam

blowout
cümbüş, âlem, lastik patlaması, patlak, lastikteki patlak, delik, patlama

blowpipe
(zehirli ok/taş/vb.atmakta kullanılan) boru, üfleç

blowtorch
pürmüs lambası, lehim lambası, pompa

blowy
rüzgârlı

blubber
balina türü balıkların yağı, ağlama, zırlama, zırıltı, hüngür hüngür ağlamak, zırlamak

bludgeon
sopa, cop, sopayla dövmek

blue
mavi, üzgün, hüzünlü, kederli, umutsuz

blue blood
doğuştan soyluluk, asil kan

blue cheese
(iyi cins) mavi peynir

blue devils
iç sıkıntısı

blue eyed boy
birinin gözbebeği

blue film
seks filmi

blue gum
okaliptüs

blue jacket
denizci, bahriyeli

blue jeans
blucin

blue joke
açık saçık fıkra

blue litmus paper
mavi turnosol kâğıdı

blue moon
çok uzun bir süre

blue stocking
entelektüel kadın

blue vitriol
göztaşı, bakır sülfat

blue-collar
işçi sınıfına ilişkin

blue-eyed
mavi gözlü

blue-pencil
sansürden geçirmek, makaslamak

bluebeard
mavisakal

bluebell
çan çiçeği

blueberry
yaban mersini

bluebottle
iri mavimsi sinek

bluefish
lüfer

blueing
çivitleme

bluepeter
hareket flaması

blueprint
mavi kopya, ozalit, ayrıntılı tasarı, plan

blueprint apparatus
ozalit makinesi

blues
hüzünlü müzik, blues, hüzün, keder, efkâr

bluff
kaba saba,basit,blöf yapmak,(into ile) blöf yaparak kandırmak/ikna etmek,blöf,karakorku,kurusıkı,uçurum

bluing
çivit

bluish
mavimtırak, gökçe, gökçül

blunder
büyük hata, gaf, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak, çam devirmek, yalpalayarak/sendeleyerek kör gibi yürümek

blunderbuss
karabina

blunger
karma makinesi

blunt
keskin olmayan, kör, körelmiş, kaba, dobra dobra, açık, köreltmek, körleştirmek

blur
net görülmeyen şey, hayal meyal, karaltı, net görülmesini zorlaştırmak, bulandırmak

blurb
kitap tanıtım yazısı

blurred
flu, bulanık

blurry
bulanık

blurt
(out ile) ağzından kaçırmak

blurt out
ağzından kaçırmak

blush
utanmak, kızarmak, utançtan kızarmak, utanma, utanıp kızarma

blush to the roots of one's hair
kulaklarına kadar kızarmak

bluster
kabadayılık taslamak, bağıra çağıra konuşmak, atıp tutmak, (rüzgâr) sert esmek, kabadayılık, yıldırıcı konuşma, sert esinti, rüzgâr/dalga sesi

blustery
(hava) rüzgârlı

boa
boa yılanı

boa constrictor
boa yılanı

boar
(damızlık) erkek domuz, yaban domuzu

board
tahta, kalas, kereste, oyun tahtası, ekmek tahtası, ilan tahtası, not tahtası, yemek, yönetim kurulu, tahtayla kaplamak, (tren/uçak/otobüs/otomobil/gemi/vb.) binmek, yolcu almak, pansiyoner olarak almak/kalmak

board and lodging
pansiyon, yiyecek ve yatacak

board foot
kereste ölçü birimi

board measure
kereste ölçüsü

board meeting
yönetim kurulu toplantısı

board member
kurul üyesi

board minutes
yönetim kurulu tutanağı

board of administration
idare heyeti

board of directors
yönetim kurulu, idare meclisi

board of discipline
disiplin kurulu

board of education
ABD okullar idare heyeti

board of examination
sınav kurulu

board of governors
yönetim kurulu

board of management
yönetim kurulu

board of managers
idare heyeti, yönetim kurulu

board of trustees
mütevelli heyeti

board room
yönetim kurulu odası

boarder
pansiyoner, yatılı öğrenci

boarding
tahta kaplama, yiyecek, içecek

boarding card
biniş kartı

boarding house
pansiyon

boarding lounge
biniş bekleme salonu

boarding point
kalkış çekidi

boarding school
yatılı okul

boarding student
yatılı öğrenci

boardinghouse
pansiyon

boards
kitabın kapakları, sahne

boardwalk
tahta kaldırım

boast
övünme,lokalık,böbürlenme,övünç kaynağı,böbürlenerek konuşmak/söylemek,basıp bağlamak,özünü tariflemek,lokalık etmek,özünü övmek,lokalanmak,övünmek,böbürlenmek,-e sahip olacak kadar şanslı olmak

boaster
basıp kesen,özünü öven,loka

boastful
övüngen,özünü beğenmiş

boat
sandal, kayık, tekne, gemi, kayık tabak, sandalla/kayıkla gezmek

boat house
kayıkhane

boat race
kayık yarışı

boat shed
kayıkhane

boater
hasır şapka

boatman
kayıkçı, sandalcı

boatswain
porsun, lostromo

boatswain's pipe
kumanda düdüğü, fisket

bob
aşağı yukarı hareket etmek, inip çıkmak, sallanmak, aşağı yukarı hareket ettirmek, sallamak, reverans, şilin

bobbin
bobin, makara

bobby
polis, sakçı

bobby pin
madeni saç tokası

bobsleigh
kar kızağı

bod
adam, herif

bode
işaret etmek, belirtisi olmak

bode ill
uğursuzluğa delalet etmek

bode well
iyiye işaret etmek

bodice
korsa

bodily
bütün olarak, bütün halinde, hep birlikte, tümüyle, bedensel

bodkin
şerit tığı

body
beden, vücut, gövde, ceset, kitle, heyet, kurul, nesne, madde

body activities
vücut faaliyetleri

body building
vücut geliştirme

body clock
vücut saati

body corporate
hukuki şahıs

body politic
devlet, siyasi cemiyet

body structure
vücut yapısı

body-centred
gövde merkezli

bodyguard
koruyucu, muhafız, fedai

bodywork
(taşıt) karoser

boffin
bilimadamı

bog
bataklık, hela, kenef

bog bean
su yoncası

bog down
batağa batmak, çıkmaza girmek

bog moss
bataklık yosunu

bogey
öcü, düşsel korku, sümük

boggle
ürkütmek, şaşırtmak, korkutmak, (kuşku/korku/vb.) yüzünden duraksamak

boggy
batak, çamurlu

bogie
boji

bogtrotter
bataklık arazide oturan kimse

bogus
yapmacık, sahte

bohemian
bohem

boil
kaynatmak, haşlamak, kaynamak, haşlanmak, kaynama, kaynatma, kaynama çekidi, çıban

boil away
kaynayıp gitmek, yok olmak

boil down
kaynayarak suyunu çekmek, kısaltmak, kısmak

boil down to
anlamına gelmek, olmak

boil over
kaynayıp taşmak, köpürmek, tepesi atmak

boil sth down to sth
kısaltmak, özetlemek

boil up
tehlikeli bir boyuta ulaşmak, kızışmak

boil-off
buharlaşma kaybı

boiled egg
rafadan yumurta

boiled meat
soğutma et,söğüş

boiled salt
rafine tuz

boiler
buhar kazanı

boiler house
kazan dairesi

boiler room
kazan dairesi

boiler suit
işçi tulumu

boiler tube
kazan borusu

boilermaker
kazancı

boiling
kaynayan, kaynama, kaynatma

boiling point
kaynama çekidi

boisterous
kabaca, gürültülü, şen şakrak, (hava) kötü, sert

bold
cesur, yürekli, gözüpek, atılgan, küstah, kaba, arsız, densiz, (görünüş) keskin hatlı

boldface
siyah harf

boldly
cesaretle, güpegündüz

boldness
cesaret, yüreklilik, pervasızlık

bole
ağaç gövdesi

bolide
ateştopu, bolit

Bolivia
Bolivya

boll
tohum kabuğu, tohum zarfı

boll weevil
pamuk kurdu

bollard
iskele babası, kısa kalın direk

bollocks
taşaklar, saçma, zırva

bolometer
bolometre, ışınımölçer

bolometric
bolometrik

boloney
zırva, palavra, boş laf, hikâye

Bolshevik
Bolşevik

Bolshevist
Bolşevik

bolshy
kurulu toplum düzenine karşı, yardımı esirgeyen

bolster
uzun yuvarlak yastık, (up ile) desteklemek, cesaretlendirmek

bolster up
desteklemek, cesaretlendirmek

bolt
cıvata,kapı sürgüsü,sıyırma,mandal,yıldırım,(kumaş/vb.) top,kaçış,kaçma,(at) korkudan aniden kaçmak,irkilmek,acele etmek,çabuk hareket etmek,(yemek) çiğnemeden yutmak,abur cubur yemek,iki parçayı cıvatayla tutturmak,bağlamak,(kapı) sürgülemek,kilitlemek,kilitlenmek,un elemek,dimdik ve kıpırdamadan

bolt cutter
cıvata keskisi

bolt head
cıvata başı

bolt knife
mücellit bıçağı

bolter
tohuma kalkmış pancar

bolting silk
ipek gaze bezi

boltrope
gıradin, gıradin halatı

bolus
büyük hap, kapsül

bomb
bomba, (the ile) atom bombası, bombalamak

bomb shell
bomba mermisi

bomb-proof
bombaya dayanıklı, bomba geçmez

bombard
bombalamak, bombardıman etmek, (soru/vb.) yağmuruna tutmak

bombardier
bombacı, topçu

bombardment
bombardıman

bombardment airplane
bombardıman uçağı

bombasine
bombazen

bombast
tumturaklı söz

bombazine
bombazen

bomber
bombardıman uçağı

bombing
bombardıman, bombalama

bombing airplane
bombardıman uçağı

bombshell
kötü sürpriz

bombsight
bombalama vizörü

bombsite
bombalanan yer

bona fide
gerçek, gerçekten, gerçek, gerçekten

bonanza
çok kârlı iş/şey

bond
bono, senet, resmi, yazılı anlaşma ya da söz, muhabbet, hoşlanma, karşılıklı sevgi, bağ, birbirine yapışma, bağlanma, birleşme, bağ, yapıştırmak, birleştirmek, yapışmak, birleşmek

bond debt
tahvil borcu

bond fund
tahvil fonu

bond market
tahvil piyasası

bond paper
kaliteli kâğıt

bondage
kölelik

bonded
antrepolanmış

bonded debt
rehinli tahvil

bonded docks
gümrük ambarı

bonded goods
gümrüklenmemiş mallar, antrepolanmış mallar

bonded warehouse
gümrük antreposu, gümrük ambarı

bonder
bağlantı taşı, örgü taşı

bonderize
bonderlemek

bondholder
tahvil sahibi, tahvilat hamili

bonding
birbirine bağlanma

bonding agent
tutturucu madde, bağlayıcı madde

bondmaid
cariye,keniz

bondman
toprağa bağlı köylü

bondsman
kefil

bone
sümük,üstühan,kemik,kılçık,sümüklerini ayıklamak

bone china
ince porselen

bone glue
sümük tutkalı

bone idle
tembel, miskin

bone marrow
ilik,sümük iliği

bone meal
kemik tozu

bone of contention
tartışma nedeni

bone oil
sümük yağı

bone structure
sümük yapısı

bone tissue
sümük dokusu

bone-dry
kupkuru

boneblack
sümük kömürü

bonehead
aptal, mankafa

boneless
sümüksüz,kılçıksız

boner
hata, büyük gaf

bonesetter
çıkıkçı

bonfire
şenlik ateşi

bongo
bongo

bonhomie
iyi huyluluk, canayakınlık

bonito
palamut, torik

bonk
sikişmek, sikiş

bonkers
kaçık, kontak, üşütük

bonnet
başlık, bone, kaput, motor kapağı

bonnet lock
kaporta kilidi

bonny
sağlıklı, gürbüz, güzel, yeterli, iyi

bonus
ikramiye, prim

bonus account
tasarruf hesabı

bonus share
kâr dağıtımı

bony
sümüklü,kılçıklı,sıska,zayıf

boo
yuh, yuhalamak

boob
gaf, aptalca hata, enayi, budala, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, çuvallamak

boob tube
televizyon, sınalgı

boobs
memeler

booby
salak, aptal, enayi

booby prize
en kötü yarışmacıya verilen ödül

booby trap
bubi tuzağı, şaka, sürpriz

book
kitap,hun,defter,deste,paket,kayıt,alısün rehberi,(yer) ayırtmak,deftere geçirmek,(in ile) varışını/geldiğini bildirmek,(up ile) ayırmak,tutmak,rezerve etmek

book credit
açık kredi

book debts
defterlerin arz ettiği alacaklar

book entries
defter kayıtları

book fair
kitap fuarı

book in
geldiğini bildirmek

book inventory
muhasebe içi envanter

book of account
muhasebe defteri

book of authorized signature
imza sirküleri

book of final entry
son giriş kayıtları defteri

book of original entry
ilk giriş kayıtları defteri

book review
kitap eleştirisi

book surplus
defter fazlalığı

book up
ayırmak, tutmak, rezerve etmek

book value
defter değeri, muhasebe değeri, maliyet

book week
kitap haftası

bookable
(yer/vb.) ayırtılabilir

bookbinder
ciltçi, mücellit

bookbindery
ciltçilik, ciltevi

bookbinding
ciltçilik

bookcase
kitaplık

booked
yeri ayrılmış, defterde kayıtlı

bookend
kitap dayağı, kitap desteği

bookie
bkz.bookmaker

booking
rezervasyon, yer ayırtma, kaydetme

booking clerk
gişe memuru

booking office
gişe, bilet gişesi

booking records
muhasebe kayıtları

bookish
kitabî

bookkeeper
sayman, muhasebeci

bookkeeping
saymanlık, muhasebecilik, muhasebe

bookkeeping department
muhasebe bölümü

bookkeeping entry
muhasebe kaydı

bookkeeping system
muhasebe jüyesi

booklet
kitapça,kitapçık,broşür

bookmaker
(at yarışı/vb.de) bahis paralarını toplayan kimse, bahisçi

bookmark
kitapta kalınan sayfayı belirtmek için sayfa arasına konan herhangi bir şey

bookmobile
gezici kütüphane aracı

bookseller
kitapçı

bookshelf
kitap rafı

bookshop
kitabevi

bookstall
(kitap/dergi/vb.satan) küçük büfe

bookstore
kitabevi

bookworm
kitap hastası, kitap kurdu

boom
seren, gümbürtü, akarsuların iki yakasına gerilen ve geçişi önleyen kalın zincir, hızlı büyüme, artış, yükseliş, gümbürdemek, (önem/değer/vb.) hızlı biçimde artmak, çoğalmak, gelişmek, canlanmak

boom town
hızla kalkınan kent, mantar kent

boomerang
bumerang

boon
iyilik, nimet, rahatlık, ihsan, bağış

boon companion
yakın arkadaş

boor
kaba/yontulmamış kimse, ayı

boorish
kaba

boorishly
kaba bir şekilde

boorishness
kabalık, sığırlık

boost
alttan yukarıya ittirmek, artırmak, yükseltmek, canlandırmak, artış, yükselme, teşvik, yardım, destek, cesaretlendirme

boost the morale
moralini yükseltmek

booster
itici, destekçi, hayran, destekleyen, güç ya da basınç arttıran aygıt, güçlendirici, bir ilacın etkinliğini arttıran madde

boot
çizme, bot, potin, oto, bagaj, tekme, sepetleme, işten atma, tekmelemek, sepetlemek, kovmak

boot out
kapı dışarı etmek

booted eagle
cüce kartal

bootee
bebek patiği, kadın botu

booth
satış pavyonu,kulübe,baraka,çardak,talvar,gişe

bootjack
çizme çekeceği

bootlace
ayakkabı bağı

bootleg
(içki) yasadışı, kaçak, yasadışı içki yapmak/satmak/bulundurmak

bootlegger
içki kaçakçısı

bootlick
dalkavukluk etmek, çanak yalamak

bootlicker
dalkavuk, çanak yalayıcı, yaltak

bootstrap
özünü yükleme,özyükleme

booty
ganimet, yağma, çalınmış eşya

booze
içki, kafayı çekmek

booze-up
içki âlemi

boozer
içkici, ayyaş, meyhane

bop
vurmak

boracic
borik, borakslı, borasik

boracic acid
borik asit

borane
boran

borate
borat

borax
boraks

borazon
borazon

border
kenar, sınır, sınırlandırmak, sınır koymak, sınır olmak, ile ortak sınıra sahip olmak, sınırdaş olmak

border and offshore trade
sınır ve kıyı ticareti

border gate
gümrük kapısı, sınır kapısı

border line
sınır hattı

border on
sınır komşusu olmak, eğiliminde olmak

border trade
sınır ticareti

bordereau
bordro

bordering
kıyısı olan

borderline
sınır çizgisi, sınır, belirsiz, ortada

bore
delmek, oymak, delik, sondaj çukuru, oyuk, delgi, boru, kutru, sonda, can sıkıcı/usandırıcı/bezdirici kimse, büyük gel dalgası, met dalgası, canını sıkmak, sıkmak

bore the pants off
canından bezdirmek

boredom
can sıkıntısı

borehole
sondaj deliği, yoklama deliği

borer
burgu, matkap, lağım mili

boresight
nişan kontrol aleti

boric
borik

boric acid
borik asit

boric oxide
borik oksit

boring
can sıkıcı, sıkıcı

boring bar
sondaj çubuğu, matkap mili

boring dust
lağım tozu

boring head
matkap başı, matkap aynası

boring machine
delme makinesi

boring mill
sondaj mili

boring rig
sondaj tesisatı

boring rope
delme halatı

boring tower
delme kulesi

born
doğmuş, doğuştan, kökenden, doğma

born on the wrong side of the blanket
piç

borneol
borneol

bornite
bornit

boron
bor

boron steel
bor çeliği

borough
İngiltere'de Parlamentoya üye gönderen kent

borrow
ödünç almak, borç almak

borrow trouble
tasasını çekmek

borrowed
borç alınan

borrowed funds
borç alınan paralar

borrower
borç alan, borçlu, istikraz eden

borrowing
ödünç alma, borç alma, alıntı

borrowing nation
borç alan ülke

borrowing power
borçlanma gücü, kredi limiti

borrowings
borçlanılan miktar

borstal
ıslahevi

bort
siyah elmas, karbonado, karaelmas

bosh
zırva, boş laf

Bosnia
Bosna

Bosnian
Boşnakça, Boşnak

bosom
sine, koyun, göğüs, yakın, çok yakın, samimi

bosom friend
can ciğer kuzu sarması, can yoldaşı

Bosphorus
istanbul Boğazı, Boğaziçi

boss
patron, -e emirler yağdırmak, patronluk etmek, yönetmek

boss-eyed
şaşı

bossage
bosaj

bossy
emretmeyi seven, buyurgan

botanical
bitkibilimsel, botanik, bitkilerden sağlanan, bitkisel

botanically
botanik olarak

botanist
bitkibilimci

botanize
bitkileri incelemek

botany
bitkibilim, botanik

botch
bir şeyi kötü yapmak, içine etmek, baştan savma onarmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, kötü yapılmış iş, baştan savma yapılmış şey

both
her ikisi, her ikisi de, (both ...and ...) sadece ...değil, aynı zamanda, her iki, iki

both and
hem hem (de), hem hem de

both he and I
hem o hem de ben

bother
canını sıkmak, rahatsız etmek, (with/about ile) zahmet etmek, zahmete girmek, rahatsız olmak, sıkıntı, zahmet, zorluk, kavga, kargaşa, huzursuzluk

bother with
zahmet etmek, rahatsız olmak

bothersome
can sıkıcı, rahatsız edici

Botswana
Botswana

bottle
şişe, şişelemek

bottle cap
şişe kapağı

bottle gourd
sukabağı

bottle green
koyu yeşil

bottle opener
şişe açacağı

bottle up
içine atmak, dışa vurmamak

bottle-feed
biberonla beslemek, mamayla beslemek

bottled beer
şişe birası

bottleneck
dar geçit, dar boğaz

bottom
dip, alt, son, kıç, popo, etek, çıkış sebebi neden, (out ile) en düşük seviyeye ulaşmak, iyice düşmek/azalmak

bottom dollar
son kuruş

bottom land
ovalık arazi

bottom out
iyice düşmek, üzülmek

bottom price
en düşük fiyat

bottom view
alttan görünüş

bottomless
dipsiz, sınırsız, çok derin

bottomless pit
cehennem

bottomry
gemi ödüncü

botulism
botülizm

boucle
buklet

boudoir
bir kadının odası, özel oturma odası

bough
ağacın ana dallarından biri

boulder
büyük taş/kaya

boulder clay
sürüntü kili

boulder period
buz çağı

boulevard
bulvar

bounce
zıplamak, zıplatmak, zıplamak, sıçramak, hoplamak, (çek) karşılıksız olduğu için geri çevrilmek, zıplama, hoplama, sıçrama

bounce back
toparlanmak, iyileşmek

bouncer
(konakçı/gazino/vb.yerlerde) fedai, goril

bouncing
(bebek) sağlıklı

bouncy
yaşam dolu, canlı, istekli, hevesli, yerinde duramayan, (top) iyi zıplayan

bound
(for ile) gitmeye hazır, gitmeye niyetli, giden, gidici, gitmek üzere olan, sınırlamak, sınır koymak, sınırlarını belirlemek, bağlı, bağlanmış, kesin, yükümlü, mecbur, ciltlenmiş, ciltli, kesin, niyetli, azimli, kafasına takmış, kesin kararlı, sıçrama, hoplama, zıplama, sınır, hoplamak, zıplamak, sıçramak, sekmek

bound for
-e gitmek üzere

bound to
kesinlikle, garanti

bound up in
-le meşgul, çok ilgili

bound up with
-e bağlı, -le ilgili

boundary
sınır

boundary line
sınır çizgisi

boundless
sınırsız, sonsuz

bounteous
eliaçık, cömert, cömertçe verilmiş

bounteously
cömertçe

bounteousness
cömertlik, bolluk

bountiful
cömert, eli açık, bol

bounty
cömertlik, eliaçıklık, cömertçe verilmiş şey, ikramiye, prim, ödenek, bağış

bouquet
buket, (şarap) koku

bourgeois
kentsoylu, burjuva, kapitalist, anamalcı, maddiyatçı

bourgeoisie
orta sınıf, kentsoylu sınıfı, kapitalist sınıf

bourne
çay, dere

bourse
borsa

bout
kısa dönem, devre, kriz, nöbet, boks maçı

boutique
butik

bovine
inek/öküz gibi, inek/öküz ..., uyuşuk, hantal

bovine vaccine
inek aşısı

bow
reverans yapmak, başıyla selamlamak, (başını) eğmek, eğilmek, reverans, başla selamlama, pruva, baş, (ok atmakta kullanılan) yay, yay, kavis, fiyonk, fiyonk biçiminde düğüm

bow and scrape
yağ çekmek, yaltaklanmak

bow compass
kavis kompası, çekit pergeli

bow out of
bırakmak, ayrılmak

bow saw
çelik testeresi

bow tie
papyon, papyon kravat

bow to
kabul etmek, boyun eğmek, uymak

bow-legged
çarpık bacaklı, çarpık bacaklı

bowel
bağırsak

bowels
bağırsak, iç kısımlar, iç

bower
göz demiri, kameriye, çardak

bowl
yuvarlak kase, tas, çanak, bovling topu, (kriket)/bovling/topu atmak, bovling oynamak, yuvarlamak, (along ile) hızla geçip gitmek

bowl over
çarpıp düşürmek, yere yuvarlamak

bowler
melon şapka, (kriket) topu atan oyuncu

bowler hat
melon şapka

bowline
borina halatı, borina izbarço, barço bağı

bowling
bovling oyunu

bowser
benzin pompası

bowshot
ok menzili

bowstring
yay kirişi, iple boğmak

box
kutu, sandık, kasa, (mahkeme) kürsü, loca, kulübe, (the ile) televizyon, sınalgı, kutulamak, kutuya/sandığa koymak, yumruk atmak, yumruklaşmak, boks yapmak

box number
posta kutusu numarası

box office
bilet gişesi

box on the ear
sille,şapalak

box up
sandığa koymak

boxcar
kapalı yük vagonu

boxer
boksör, boksör, buldok benzeri bir köpek

boxing
boks

Boxing Day
Noeli izleyen gün

boxing glove
boks eldiveni

boxing match
boks maçı

boxwood
şimşir tahtası

boy
erkek çocuk, oğlan, oğul, Vay canına!, Üf!, Vay be!

boy scout
erkek izci

boycott
boykot, boykot etmek

boyfriend
erkek arkadaş, sevgili

boyhood
(erkek) çocukluk çağı

boyish
çocukça

bra
sutyen

brace
destek, bağ, dişlere takılan tel, diş teli, ç.pantolon askısı, güçlendirmek, kuvvetlendirmek, desteklemek, (kendisini kötü bir şeye) hazırlamak

brace and bit
el matkabı

brace bit
matkap, delgi

brace drill
matkap kolu

bracelet
bilezik,kolbak,(ç.) kelepçe

braces
pantolon askısı

brachial
kol

brachiopod
kolsu-ayaklılar

bracing
(özellikle hava) temiz, taze, canlandırıcı, güzel, dinçleştiren

bracken
kartallı eğreltiotu

bracket
destek, dirsek, ayraç, parantez, türküm, parantez içine almak, birbirine ait kılmak

brackish
(su) hafif tuzlu

bract
brakte, bürgü

brad
karfiçe çivisi, parke çivisi

bradawl
biz

brag
övünmek, böbürlenmek

braggart
loka,basıp kesen,özünü öven,övüngen kimse

braid
saç örgüsü, şerit, kordon, örmek

braided
şeritli, şeritlerle süslü

brail
istinga, yelken ipi

braille
körler için kabartma yazı

brain
beyin, zekâ, akıl, zeki kimse, beyin, beynini dağıtarak öldürmek, beynini patlatmak, kafasına patlatmak

brain drain
beyin göçü

brain fag
zihin yorgunluğu

brain fever
beyin humması

brain pan
kafatası

brain power
beyin gücü

brain stem
beyin sapı

brain trust
bir türküm danışman

brain washing
beyin yıkama

brain wave
parlak fikir

brainchild
parlak düşünce, parlak buluş

brained
beyinli

brainless
beyinsiz, kafasız

brainstorm
aniden kafanın çalışmaması, sersemlik, ani parlak fikir

brainwash
beynini yıkamak

brainwashing
beyin yıkama

brainwave
(aniden akla gelen) parlak fikir

brainy
akıllı, zeki, kafalı

braise
kapalı kapta ve ağır ateşte pişirmek

brake
fren, eğleç, eğleçleyip durdurmak/yavaşlatmak, eğleç yapmak, eğleçlemek

brake bar
eğleç çubuğu

brake control
eğleç kumandası

brake cylinder
eğleç silindiri

brake drum
eğleç kampanası, eğleç tamburu, eğleç çanağı

brake fern
kuzgun otu

brake fluid
eğleç hidrolik yağı, eğleç yağı

brake lever
eğleç levyesi

brake light
eğleç lambası

brake lining
eğleç balatası

brake pedal
eğleç pedalı

brake power
eğleç gücü

brake resistance
eğleç direnci

brake ring
eğleç halkası

brake rod
eğleç çubuğu

brake shoe
eğleç çarığı

brake spindle
eğleç mili

braking
eğleçleme

braking distance
eğleçleme mesafesi

bramble
böğürtlen çalısı

bran
kepek

branch
dal, ağaç dalı, (akarsu/yol/demiryolu/vb.) kol, dal, şube, kol, bölüm, (ağaç) dallanmak, dallara/kollara, bölümlere ayrılmak

branch bank
banka şubesi

branch banking
şube bankacılığı

branch circuit
şube devre

branch current
şube akımı

branch manager
şube müdürü

branch of industry
sanayi kolu

branch off
ikiye ayrılmak, konu dışına çıkmak

branch office
şube

branch out
dal budak salmak, genişlemek

branch out into
işi genişletmek

branch road
yan yol, yan sokak

branch store
satış şubesi

branched
dallı

branchia
solungaç

branchial
solungaçlı

branchiate
solungaçlı

branching
dallanma

branchlet
ufak dal

brand
dağlamak, damgalamak, (kötü olaylar/vb.) iz bırakmak, derinden etkilemek, damgalamak, damga vurmak, damgalamak, ...damgası vurmak

brand choice
marka seçimi

brand name
marka adı

brand new
yepyeni, hiç kullanılmamış, gıcır gıcır

branded
markalı

brandish
sağa sola sallamak, savurmak

brandy
brendi

brash
saygısız, küstah, toy, acemi, aceleci

brass
pirinç, pirinçten yapılmış eşya, küstahlık, cüret, yüzsüzlük

brass band
bando, mızıka

brass knuckles
muşta

brass pipe
pirinç boru

brass plate
pirinç levha

brass plating
pirinç kaplama

brasserie
bira ve yiyecek satan lokanta

brassiere
sutyen

brassy
pirinç renkli, sesi pirinç çalgılarınkine benzeyen, utanmaz, cazgır

brat
yumurcak

braunite
braunit

bravado
budalaca cesaret, cüret, kabadayılık

brave
cesur, yiğit, kahraman, cesaretle karşılamak

brave as a lion
aslan yürekli

bravely
yiğitçe

bravery
cesaret, yiğitlik, kahramanlık

bravo
Bravo!, Aferin!

brawl
kavga, dalaş, dövüş, ağız dalaşı, kavga etmek, dalaşmak, ağız dalaşı etmek

brawn
kas, kas gücü

brawny
kaslı

bray
anırmak, anırma, anırtı

braze
pirinçle lehimlemek

brazed
sert lehimli

brazen
arsız, yüzsüz, şımarık, küstah

brazen it out
pişkinlikle karşılamak, yüzsüzlüğe vurmak

brazen-faced
arsız, yüzsüz, sırnaşık

brazier
mangal

Brazil
Brezilya, bakkam ağacı, kızılağaç

Brazil nut
Brezilya kestanesi

Brazil wood
bakkam ağacı, kızılağaç

Brazilian
Brezilyalı, Brezilya'ya özgü

brazing
sert lehimleme, pirinç kaynak

breach
(yasa) uymama, çiğneme, yerine getirmeme, savsama, gedik, yarık, oyuk, gedik açmak, yarmak

breach of contract
sözleşmenin ihlali, sözleşmeye uymama

breach of duty
görevin ihmali

breach of etiquette
görgü kurallarına uymama

breach of faith
güveni kötüye kullanma

breach of prison
hapisten kaçma

breach of promise
evlilik sözünü tutmama, sözünden dönme

breach of the law
yasayı çiğneme, kanunu ihlal

breach of trust
emniyeti kötüye kullanma

bread
ekmek,çörek,banak,rızk,geçim,kazanç,ekmek,para

bread and butter
ekmek parası, geçim yolu, geçim

bread basket
ekmek sepeti, tahıl ambarı, mide

bread mould
ekmek küfü

bread winner
bir kodağı geçindiren kimse

breadcrumb
ekmek kırıntısı

breadline
bedava yemek kuyruğu

breadth
genişlik, en

breadwinner
(kodağın) geçimini sağlayan kişi

break
kırılmak,sınmak,parçalanmak,kopmak,kırmak,sındırmak,parçalamak,koparmak,bozmak,bozulmak,yarmak,açmak,çatlatmak,uymamak,tutmamak,çiğnemek,kontrol etmek,dizginlemek,daha iyi yapmak,mahvetmek,yıkmak,bitmek,sona ermek,çözmek,kırma,kırılma,açıklık,kırık,ara,mola,teneffüs,dinlenme,ani değişim,değişiklik,tan,şafak vakti,şans,fırsat

break a contract
sözleşmeye uymamak, anlaşmayı ihlal etmek

break a habit
kötü alışkanlıktan kurtulmak

break a promise
sözünü tutmamak, sözünden dönmek

break a record
rekor kırmak

break a strike
grevi dağıtmak

break an appointment
randevuya gitmemek

break away
kaçmak, kopmak, ayrılmak

break down
parçalamak, yıkmak, parçalanmak, yen(il)mek

break even
ne kâr ne zarar etmek

break ground
temel atmak

break heart
kalbini kırmak

break in
söze karışmak, lafı bölmek

break in on
kesmek

break into
zorla girmek, (konuşma/vb.) kesmek

break into applaud
coşkunca alkışlamak

break jail
hapisten kaçmak

break loose
zorla ayrılmak,özünü kurtarmak

break of
-den vazgeçirmek

break off
kesmek, bitirmek, son vermek, koparmak, koparmak

break one's heart
(bir kesin) kalbini kırmak,kalbini sındırmak,hatırına değmek

break one's neck
çok çalışmak

break open
açmak, zorla açmak

break out
kaçmak, firar etmek, patlak vermek

break out in a cold sweat
soğuk terler dökmek

break sb in
birini alıştırmak

break short
kısa kesmek

break sth off
koparmak, kesmek, ayrılmak

break sth to pieces
paramparça etmek

break sth up
durdurmak, dağıtmak

break the back of sth
bir şeyin belini kırmak

break the bank
keseye dokunmak

break the ice
buzları çözmek, havayı yumuşatmak

break the news
haber getirmek

break the peace
asayişi bozmak

break the record
rekor kırmak

break through
ortaya çıkmak, görünmek

break up
parçalamak, parçalanmak, sona ermek, bitmek

break wind
osurmak, yellenmek

break with sb
ile bağını koparmak, ilişkisini kesmek

breakable
kırılır

breakage
kırma, kırılma, kırık, çatlak

breakaway
kaçma, kaçış, firar, ayrılma, kopma, kaçak, kaçan/kopan/ayrılan kimse

breakdown
arıza, bozulma, (sinirsel) bozukluk, çöküntü, çökme, inceleme

breakdown crane
kurtarıcı vinci

breakdown lorry
tamir kamyonu, arıza kamyonu

breakdown truck
tamir kamyonu, arıza kamyonu

breakdown voltage
dayanma gerilimi, çöküm gerilimi

breaker
kırıcı, ezici, kırma makinesi, konkasör, kırıcı

breakeven
toplam maliyet ve gelirin eşitliği

breakfast
kahvaltı, kahvaltı etmek

breaking
kırma, kırılma

breaking limit
kırılma sınırı

breaking strength
kırılma mukavemeti

breakneck
çok hızlı/tehlikeli

breakthrough
(düşmana yapılan) ani saldırı, hücum, ani atak, ani ve önemli gelişme/ilerleme/yenilik/buluş

breakup
(arkadaşlık/evlilik/birlik/vb.) sona erme, son, bölüm, parsel

breakwater
dalgakıran, mendirek

breast
meme, göğüs, gönül, sine

breast bone
göğüs sümüğü

breast drill
göğüs matkabı

breast stroke
kurbağalama yüzüş

breast the tape
yarışı birinci bitirmek

breast-feed
ana sütüyle beslemek, emzirmek

breasthook
çatal, yatırma paraçolu

breastrope
göğüs halatı, göğüs paleti

breaststroke
kurbağalama yüzüş

breastsummer
taşıyıcı kiriş

breastwork
göğüs siperi

breath
soluk, nefes, soluklanma, hafif rüzgâr, esinti, küçük bir hareket/işaret/iz

breathalyse
sürücüye alkol muayenesi yapmak

breathalyser
alkol muayenesi yapmakta kullanılan aygıt

breathe
solumak, soluk almak, nefes almak, fısıldamak, (koku/duygu/vb.) vermek, hissettirmek, aşılamak

breathe down sb's neck
tepesine dikilmek

breathe freely
rahat nefes almak, nefeslenmek

breathe in
soluk almak, solumak

breathe one's last
son nefesini vermek

breather
mola, ara

breather pipe
havalandırma borusu

breathing
soluk alma, teneffüs etme, teneffüs

breathless
soluk soluğa kalmış, soluk kesici

breathlessly
soluk soluğa

breathlessness
soluksuzluk

breathtaking
soluk kesici, heyecanlı

breccia
breş, köşeli yığışım

breech
kıç, dip, arka

breech block
kama gövdesi

breeches
golf pantolon

breechloader
kuyruktan dolma silah

breed
(hayvan) doğurmak, yavrulamak, damızlık olarak beslemek, yetiştirmek, yetiştirmek, büyütmek, eğitmek, neden olmak, başlangıcı olmak, cins, soy, çeşit, tür

breeder
hayvan yetiştiricisi, üretim reaktörü

breeder reactor
üretim reaktörü, üretken reaktör

breeding
doğurma, üreme, yetiştirme, görgü, soy

breeding ratio
üretim oranı

breeze
meltem,sahil küleği,esinti,çok kolay iş,çocuk oyuncağı,çıkıp gelmek/gitmek,(through ile) kolayca geçmek,atlatmak

breezy
esintili, meltemli, neşeli, canlı, şen şakrak

brethren
kardeşler, din kardeşleri

breve
iki tam notaya eşit nota, resmi yazı

brevet
fahri terfi vesikası

brevier
sekiz puntoluk harf

brevity
kısalık, (çay ya da kahve) yapmak, hazırlamak, demlemek, hazır olmak, demlenmek, (kötü bir şey) hazırlamak, tezgâhlamak, (kötü bir şey) gelmek

brew
mayalandırarak yapılan içki, bira yapmak, hazırlamak, demlemek, kurmak

brewer
bira yapan kişi, biracı

brewer's yeast
bira mayası

brewery
bira fabrikası

briar
brier

briar-root
funda

bribe
rüşvet vermek, rüşvet

bribery
rüşvetçilik, rüşvet

bric-a-brac
ufak süslemeler, ıvır zıvır

brick
tuğla, tuğla biçiminde herhangi bir şey

brick arch
tuğla kemer

brick course
tuğla dizisi

brick kiln
tuğla fırını, tuğla ocağı

brick maker
tuğlacı

brick masonry
tuğla inşaat

brick pavement
tuğla kaldırım

brick paving
tuğla kaplama

brick plant
tuğla fabrikası

brick red
kiremit rengi

brick up
tuğlalarla doldurmak

brick wall
tuğla duvar

brickbat
tuğla parçası

brickkiln
tuğla fırını

bricklayer
duvarcı, tuğla örme ustası

bricklaying
tuğla duvar örme

brickwork
tuğla işi

brickworks
tuğla fabrikası

brickyard
tuğla fabrikası, tuğla harmanı

bridal
gelin/düğün ile ilgili

bridal wreath
keçisakalı

bride
gelin

bridegroom
damat, güvey

bridesmaid
gelinin nedimesi

bridewell
hapishane, hapis

bridge
köprü, kaptan köprüsü, burun köprüsü, gözlük köprüsü, (telli çalgılarda) köprü, (diş) köprü, briç, köprü kurmak, köprüyle birleştirmek

bridge toll
köprü parası

bridgehead
köprübaşı mevzii

bridging
köprüleme

bridle
at başlığı,yular,cılav,(at) dizginlemek,dizgin takmak,yular takmak,tutmak,dizginlemek,kızmak

bridle one's tongue
gem vurmak

bridle path
atlılara mahsus yol

brief
kısa, özet, dava özeti, talimat bilgi, ç.külot, don, gerekli bilgiyi vermek, son talimatı vermek

briefcase
evrak çantası

briefing
brifing

briefly
kısaca

briefness
kısa oluş

briefs
külot, don

brier
yaban gülü

brierroot
yabani gülün kökü

brierwood
yabani gülün tahtası

brig
iki direkli yelkenli tekne, brik, askeri cezaevi

brigade
tugay, ekip, takım

brigade commander
tugay komutanı

brigadier
tugay komutanı, tuğbay, tümgeneral

brigadier general
tuğgeneral

brigand
yol kesen,kuldur,baskıncı,çapkıncı,eşkiya,soyguncu,harami,hayta,ızbandut

brigandage
haydutluk, eşkiyalık, kanunsuzluk

brigantine
gulet (gemi), pergende

bright
parlak,berrak,dupduru,aydınlık,akıllı,zeki,parlak,umut verici,parlak,neşeli,canlı

bright and early
sabahın köründe

brighten
parlamak, canlanmak, parlatmak, canlandırmak

brightener
parlaklaştırıcı

brightening
parlatma, avivaj

brightness
parlaklık

brightness control
parlaklık ayarı

brill
dikensiz kalkan

brilliance
göz alıcılık, harikuladelik, mükemmellik

brilliant
ışıl ışıl, pırıl pırıl, parlak, görkemli, hayranlık uyandırıcı, zeki, nefis, harika

brilliantine
briyantin

brilliantly
ışıl ışıl, pırıl pırıl

brim
kırak,kenar,(bardak/kap/vb.) ağız,şapkanın yukarı doğru kıvrık bölümü,gölgelik,ağzına kadar dolmak,ağzına kadar dolu olmak,(over ile) taşmak

brim over
taşmak

brimful
ağzına kadar dolu, taşmak üzere, ağzına kadar

brimmer
dolu bardak

brimstone
kükürt

brindle
kahve renkli olan

brindled
kahve rengi, kahve renkli

brine
tuzlu su, salamura

bring
getirmek, neden olmak

bring about
ortaya çıkarmak, sebep olmak, meydana getirmek

bring an accusation against
ithamda bulunmak

bring an action
aleyhine dava açmak

bring around
ikna etmek, ayıltmak, özüne getirmek

bring back
geri getirmek, hatırlatmak

bring damage
zarar vermek

bring down
düşürmek, indirmek, sürdürmek

bring down on
olmasına neden olmak, başına getirmek

bring down the house
tavan yıkılırcasına alkışlanmak

bring forth
meydana getirmek, doğurmak, sebep olmak

bring forward
ileri sürmek, ortaya atmak, öne almak, arz etmek

bring home to
ikna etmek

bring in
kazanç getirmek, kazandırmak, öne almak, kazanmak

bring in a bill
yasa tasarısı sunmak

bring in a verdict of guilty
suçlu bulmak

bring into
başlatmak

bring into daylight
gün ışığına çıkarmak

bring into line
haddini bildirmek

bring into prominence
şöhret kazandırmak

bring off
üstesinden gelmek, alt etmek, başarılı olmak

bring on
istenmedik bir işe yol açmak, sebep olmak

bring out
üretmek, öndürmek, yapmak, ortaya çıkarmak, cesaret vermek

bring over
ikna etmek

bring prices down
fiyatları indirmek

bring round
ayıltmak

bring sb in
tutuklamak, gözaltına almak

bring sb in on sth
birine bir şeyi anlatmak, söylemek

bring sb round
ayıltmak, kandırmak, razı etmek

bring sb to book
birinden hesap sormak

bring sb to his knees
yola getirmek, boyun eğdirmek

bring sb to reason
mantıklı olmaya ikna etmek

bring sb up
yetiştirmek, büyütmek

bring sth about
meydana getirmek, neden olmak

bring sth down
indirmek, azaltmak

bring sth in
öne sürmek

bring sth in its wake
bir şeyi peşi sıra getirmek

bring sth into focus
açıklamak

bring sth off
başarıyla sonuçlandırmak

bring sth on
neden olmak, meydana getirmek

bring sth to light
meydana çıkarmak

bring sth under the hammer
açık artırma ile satmak

bring sth up
ileri sürmek

bring the house down
herkesi gülmekten kırıp geçirmek

bring through
-den kurtarmak, tedavi etmek

bring to
ayıltmak

bring to an end
sonuçlandırmak

bring to light
ortaya çıkarmak

bring to mind
akla getirmek

bring to pass
yaptırmak

bring under
boyun eğdirmek

bring up
büyütmek, yetiştirmek, terbiye etmek, bahsetmek

bring up on the bottle
biberonla beslemek

bring up the rear
en sonuncu gelmek

bringing-up
çocuk bakımı ve terbiyesi, büyütme

brink
bir kayalığın ya da yüksek bir yerin kenarı, kenar, (kötü bir şeyin) eşiğinde olma, kenarında olma

briny
tuzlu, salamuralı

briquette
briket, briketlemek

brisance
brizan, parçalama gücü

brisk
çabuk ve aktif, çevik, canlı, hareketli

brisket
(hayvan) göğüs eti

briskly
canlı olarak

briskness
canlılık, faaliyet

bristle
kısa, sert saç, kıl, (tüy/kıl/saç/vb.) diken diken olmak

bristled
kıllı

bristly
(saç/kıl/vb.) sert, diken diken

Britain
Britanya

britannia metal
beyaz metal

britches
breeches

British
Britanya ile ilgili, Britanyalı, İngiliz

British gum
ingiliz zamkı

Britisher
ingiliz

Briton
Britanya imparatorluğunda oturan kimse

brittle
kolay kırılır, kırılgan, gevrek, narin, nazik, atılgan, çabuk bozulan, gücenen

brittleness
kırılganlık, gevreklik

broach
konu açmak

broad
geniş, enli, genişliğinde, sınırsız, geniş, engin, genel, yüzeysel, açık, belli

broad axe
dülger baltası

broad bean
bakla, bakla

broad jump
(spor) uzun atlama

broad-leaved
geniş yapraklı

broad-leaved hog-fennel
padişah otu

broadband
genişbant

broadcast
ünalgı yayını, sınalgı yayını, ünalgı yayını yapmak, sınalgı yayını yapmak, yayınlamak, yaymak, bildirmek

broadcast band
yayın bandı

broadcast channel
yayın arnası

broadcast receiver
yayın alıcısı

broadcast station
yayın istasyonu

broadcast transmitter
yayın vericisi

broadcaster
ünalgı istasyonu, ünalgı spikeri

broadcasting
ünalgı veya sınalgı ile yayın yapma, yayın

broadcasting area
yayın alanı

broadcasting station
ünalgı istasyonu, sınalgı istasyonu

broaden
genişlemek, genişletmek

broadminded
diğer düşüncelere saygılı, hoşgörülü, serbest fikirli

broadside
saldırı, borda, borda ateşi

broadsword
pala, geniş ağızlı kılıç

brocade
işlemeli, simli kumaş

brocatelle
brokatel

broccoli
karnabahara benzer bir bitki, karalahana

brochure
broşür,kitapçık,kitapça

brogue
kalın ve dayanıklı ayakkabı, İrlanda aksanı

broil
tavuk kızartmak, et kızartmak, balık kızartmak, ızgara yapmak, çok sıcak olmak, kaynamak, yanmak

broiler
ızgaralık piliç, çok sıcak bir gün, cehennem

broke
züğürt, meteliksiz

broken
kırık, uyulmamış, çiğnenmiş, tutulmamış, bozuk yazı, bozuk konuşma, yarım kalmış, bölünmüş, ezik, kolu kanadı kırık, engebeli, bozuk, taşlı

broken account
kesilen hesap

broken English
bozuk ingilizce

broken home
parçalanmış kodak, yıkılmış yuva

broken line
kırık çizgi

broken period interest
ara faiz

broken reed
ipi ile kuyuya inilmez kişi

broken stone
kırmataş

broken-down
çökük, bozuk, bitkin, çürük, bozulmuş, işi bitmiş

brokenhearted
kalbi kırık, umutsuzluğa kapılmış

brokenly
parça parça, kesik

broker
komisyoncu, simsar

broker agent
aracı, mutavassıt

broker's cover
tellal timenat tezkeresi

broker's return
mal listesi

brokerage
simsarlık, komisyonculuk, komisyon

brokerage commission
tellaliye, simsariye, komisyon

broking
simsarlık, komisyonculuk

brolly
şemsiye

bromate
bromat

bromic
bromik

bromic acid
bromik asit

bromide
bromür

bromine
bromin, brom

bronchi
bronş, akciğer borusu

bronchia
bronşlar, soluk borucukları

bronchial
bronşlarla ilgili

bronchial tube
bronşcuk

bronchiole
bronşiyol, solunum dalcığı

bronchitis
bronşit

bronchus
bronş, solunumdalı

brontosaurus
brontozor

bronze
bronz, tunç, bronz rengi, bronzlaştırmak

bronze age
tunç devri

brooch
broş, süs iğnesi

brood
kuş yavruları,kuluçkaya yatmak,kürt yatmak,arpacı kumrusu gibi düşünmek,kara kara düşünmek,kuşatmak,sarmak

brood mare
damızlık kısrak

brood over
kuşatmak, sarmak

brooder
ana makinesi, kuluçka makinası

broodiness
gurk olma

broody
kuluçka,kürt,kuluçkaya yatmak isteyen,düşünceye dalan,dalgın

brook
dere, çay, dayanmak, çekmek, tahammül etmek, izin vermek, kabul etmek

broom
süpürge

broomrape
canavar otu

broomstick
süpürge sopası, sapı

broth
et suyu, çorba

brothel
genelev

brother
erkek kardeş, aynı türkümün erkek üyesi, kardeş, din kardeşi

brother-in-law
kayınbirader, enişte, bacanak

brotherhood
kardeşlik, birlik, camia, topluluk

brotherliness
kardeşçe oluş

brotherly
erkek kardeşe özgü, kardeşçe, kardeş gibi

brothers in arms
silah arkadaşları

brougham
kupa arabası

brought about
hasıl etmek, vuku bulmak

brought forward
hesap toplamını nakletmek

brought out
meydana çıkarmak, belirtmek

brought up
yaklaşmasını sağlamak

brow
kaş, alın, tepe, yamaç

browbeat
sert bakış ya da sözlerle gözünü korkutmak, yıldırmak, göz dağı vermek, zorlamak

browbeat out
gözünü korkutmak, yıldırmak

brown
kahverengi,konur,esmerleşmek,esmerleştirmek,kızartmak

brown bread
siyah ekmek

brown coal
linyit, yağız kömür

brown paper
ambalaj kâğıdı

brown study
dalgınlık

brown sugar
esmer şeker

brownie
hizmet perisi, iyilik perisi

brownstone
kahverengi kumtaşı

browse
otlamak, kitap karıştırmak

brucine
brüsin

bruin
ayı

bruise
çürük, bere, ezik, çürütmek, berelemek, çürümek

bruiser
boksör, zorba

bruit
etrafa yaymak, haber yaymak

brummagem
sahte, taklit

brunch
geç kahvaltı/erken öğle yemeği

brunet
koyu renk saç

brunette
esmer kadın

brunt
asıl yük, ağırlık, darbe

brush
fırça, fırçalama, çalı, çalılık, tilki kuyruğu, sürtünme, temas, fırçalamak, hafifçe değmek, sürtünmek, temizlemek

brush aside
bir kenara itmek, boş vermek, boşlamak

brush away
bertaraf etmek

brush off
reddetmek, ilişkiyi kesmek, başından atmak

brush pasture
çalılık mera

brush up
tekrar etmek, bilgi tazelemek, yenilemek

brushing
süprüntü, çöp

brushwood
çalı çırpı, sık çalılık, fundalık

brusque
kaba saba, ters

brusquely
saygısızca, sertçe

brusqueness
nezaketsizlik, saygısızlık, haşinlik, sertlik

Brussels
Brüksel

brussels sprout
brüksellahanası

brut
sek

brutal
acımasız, insanlıktan uzak, hayvanca, (gerçek) acı

brutality
vahşilik, gaddarlık

brutalize
duygusuzlaştırmak, vahşileştirmek, acımasızlaştırmak, acımasızca davranmak

brute
hayvan, kaba kimse, hayvan, ayı, hayvan gibi, hayvani

brute-force
kaba kuvvet

brutish
hayvani, hayvanlara yakışır, kaba

brutishness
hayvanlık, kabalık

bryology
yosun bilgisi

bryony
şeytan şalgamı

bryophytic
yosun cinsinden

bub
kardeş

bubble
kabarcık, hava, gaz ya da su kabarcığı, fokurtu, boş, geçici şey, hava, balon, kabarcıklar çıkarmak, fokurdamak, (over/with ile) coşmak, taşmak

bubble company
dolandırıcı şirket

bubble gum
balonlu çiklet

bubble over
coşmak, taşmak

bubbler
fıskiye şeklinde çeşme

bubbly
kabarcıklı, kabarcık dolu, neşeli, coşkulu, fıkır fıkır

bubo
hıyarcık

bubonic plague
hıyarcıklı veba

buccal
yanakla ilgili

buccal cavity
ağız boşluğu

buccaneer
korsan, deniz eşkıyası

Bucharest
Bükreş

buck
erkek geyik/tavşan/sıçan, antilop, sorumluluk, bir dolar, (at/vb.) dört ayağı üzerinde zıplamak, (binicisini) üzerinden atmak

buck bean
su yoncası

buck for
elde etmeye çalışmak

buck saw
çerçeveli testere

buck up
geliştirmeye çalışmak, acele etmek, neşelenmek

bucket
kova, (down ile) şakır şakır yağmur yağmak, bardaktan boşanırcasına yağmak

bucket conveyor
kovalı konveyör

bucket down
şakır şakır yağmur yağmak

bucket dredger
kovalı tarak makinesi

bucket seat
çanak koltuk, öne yatar koltuk

buckle
toka, kopça, eğim, kırım, çıkıntı, toka ya da kopça ile tutturmak, kopçalamak, eğilmek, bükülmek, yamulmak, eğmek, bükmek, yamultmak

buckle down
(işe) dört elle sarılmak

buckler
küçük kalkan, siper

buckling
flambaj, buruşma, burkulma

buckram
tela

buckskin
güderi

buckthorn
topalak

bucktooth
çıkık diş

buckwheat
kara buğday, esmer buğday

bucolic
kır hayatına dair, köylü olan, köylü gibi

bud
gonca, tomurcuk, tomurcuklanmak, gonca vermek

Budapest
Budapeşte

Buddha
Buda

Buddhism
Budizm

Buddhist
Budist

budding
gelişmekte olan, ilerleme kaydeden

buddy
arkadaş, kafadar, ahbap, lan, ulan

budge
yerinden oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdamak, yerinden oynamak

budgerigar
muhabbetkuşu

budget
bütçe, bütçede yer alan para miktarı, bütçe, bütçe yapmak

budget committee
bütçe komisyonu

budget deficit
bütçe açığı

budget documents
bütçe dokümanları

budget equilibrium
bütçe denkliği

budget period
bütçe dönemi

budget program
bütçe bağdarlaması

budget surplus
bütçe fazlası

budgetary
bütçesel

budgetary accounts
bütçe hesapları

budgetary control
bütçe kontrolü

budgetary deficit
bütçe açığı

budgetary draft
bütçe taslağı

budgetary proposal
bütçe tasarısı

budgetary surplus
bütçe fazlası

buff
soluk sarı, kösele rengi, yumuşak birşeyle parlatmak, düşkün, meraklı, hasta

buffalo
bufalo

buffalo grass
boğa otu

buffer
tampon, tampon görevi gören kişi ya da şey

buffer action
tampon etkisi

buffer arm
tampon kolu

buffer beam
tampon kirişi

buffer spring
tampon yayı

buffer state
tampon devlet

buffer storage
tampon bellek

buffer zone
tampon bölge

buffered
tamponlu

buffering
tamponlama

buffet
tokatlamak, yumruk atmak, vurmak, büfe

buffoon
soytarı, maskara

buffoonery
maskaralık, soytarılık

bug
böcek, mikrop, virüs, gizli dinleme aygıtı, aptalca ya da geçici heves, merak, ilgi, saplantı, bir şeyin hastası, meraklısı, hata ya da güçlük, arıza, tahtakurusu, gizli dinleme aygıtı yerleştirmek, gıcık etmek, uyuz etmek

bug-eyed
patlak gözlü

bugaboo
umacı, korkulan şey

bugbear
umacı, öcü

bugger
adamcağız/hayvancağız, başbelası, karın ağrısı, bela, salak, kıl, gıcık, sinir, oğlancı, götçü, Kahretsin!, Hay ...!

bugger about
salakça davranmak, gıcık etmek

bugger off
siktir olup gitmek

bugger up
içine sıçmak

buggered
leşi çıkmış, gebermiş

buggery
oğlancılık

buggy
böcekli, böcek dolu, bitli, fayton, çocuk arabası

bughouse
tımarhane

bugle
borazan

bugler
borazancı, boru çalan kimse

bugloss
sığırdili

build
kurmak, yapmak, inşa etmek, oluşturmak, geliştirmek, beden yapısı, yapı

build a fire under
birine fitil vermek

build castles in the air
olmayacak duaya amin demek

build in
sabit olarak yerleştirmek, dahil etmek

build on sand
buz üstüne yazı yazmak

build up
geliş(tir)mek, büyü(t)mek, güçlen(dir)mek

build-operate-transfer
yap-işlet-devret

builder
inşaatçı, müteahhit, yapıcı, usta

builder's merchant
yapı gereci satıcısı

building
yapı,dikili,dikinti,inşaat,inşaatçılık,inşa etme

building act
bina inşaat kanunu

building code
bina mevzuatı, yapı yasaları

building construction
bina yapımı

building contractor
müteahhit, inşaatçı, üstenci

building expenses
inşaat masrafları

building license
inşaat ruhsatı, yapı oluru

building loan
inşaat kredisi

building lot
inşaat sahası, yapı alanı

building maintenance
bina bakımı

building manager
şantiye şefi

building material
yapı gereci, inşaat malzemesi

building owner
inşaat sahibi

building plot
imar parseli, yapı yerbölümü

building regulation
bina talimatnamesi, bina nizamnamesi

building regulations
yapı kuralları

building research
yapı araştırması

building scheme
yapı tasarımı

building site
şantiye, inşaat sahası

building society
inşaat şirketi, yapı kooperatifi

building stone
yapıtaşı, inşaat taşı

building tax
bina vergisi

building trade
yapı sanayi, inşaat sektörü

building zone
yapı bölgesi

buildup
gelişme, büyüme, çoğalma, artış

built-in
gömme

built-in antenna
iç anten

built-in cupboard
gömme dolap

built-in furniture
gömme mobilya, sabit mobilya

built-up
bayındır, mamur

built-up area
mesk-n yer, yerleşik alan

built-up beam
bileşik kiriş, mürekkep kiriş

bulb
çiçek soğanı, ampul

bulb barometer
hazneli barometre

bulb holder
ampul duyu, lamba duyu

bulbed
soğan biçiminde

bulbous
soğan gibi, şişman ve yuvarlak

bulbous plants
soğanlı bitkiler

bulbul
bülbül

Bulgaria
Bulgaristan

Bulgarian
Bulgar, Bulgaristan'a ait

bulge
şişkinlik, şiş, ani artış, şişmek, kabarmak

bulgy
çıkıntılı, şişkin

bulimia
doymama hastalığı

bulk
oylum, hacim, hantal gövde, en önemli kısım, esas kısım

bulk buying
toptan alım

bulk cargo
havaleli mal, ambalajsız mal

bulk cement
dökme çimento

bulk cost
ambalajsız maliyet

bulk density
yığın yoğunluğu

bulk discount
toptan indirimi

bulkhead
perde, gemi bölmesi

bulky
iri cüsseli, hantal, iri yarı, büyük, iri, çok yer kaplayan, hacimli

bull
boğa, çamyarması, erkek fil, borsacı, aynasız, polis, sakçı, saçma, zırva

bull market
borsa fiyatlarının yükselmesi

bull pine
çıralı çam, akçam

bull terrier
bulteryer cinsi köpek

bull the market
borsa piyasasını yükseltmek

bull's-eye
hedef merkezi, küçük pencere, lomboz

bulldog
buldok

bulldoze
buldozerlemek, zorla kabul ettirmeye çalışmak, zorla, tehditle kabul ettirmek, boyun eğdirmek

bulldozer
buldozer, yoldüzer

bullet
kurşun, mermi

bulletin
ilan, bildiri, belleten, bülten

bulletin board
ilan tahtası

bulletproof
kurşun geçirmez

bullfight
boğa güreşi

bullfinch
şakrakkuşu

bullfrog
iri kurbağa

bullhead
dere iskorpiti

bullheaded
dikbaşlı

bullhorn
megafon

bullion
(altın/gümüş) külçe

bullionist
külçeci

bullock
iğdiş edilmiş boğa

bullring
arena

bullshit
saçmalık, zırva, Hassiktir!, Saçma!

bully
kabadayılık etmek, zorbalık etmek, kabadayı, zorba

bulrush
saz, hasırotu

bulwark
siper, istihkam

bulwarks
küpeşte

bum
kıç, otlanmak, (around ile) başıboş dolaşmak, serserilik etmek, göt gezdirmek, serseri, serserilik, başıboşluk, işini boktan yapan kimse

bumble
(on/about ile) mırıldanmak, homurdanmak

bumble about
mırıldanmak, homurdanmak

bumblebee
yabanarısı

bumboat
bombot, satıcı kayığı

bump
çarpmak,vurmak,toslamak,çarpışmak,sarsıla sarsıla gitmek,vurma,çarpma,çarpma sesi,gümbürtü,şişlik,çıkıntı,yumru,şiş,güm diye,aniden,gafleten

bump into
rastlamak, tesadüf etmek

bump off
gebertmek

bump sb off
birini öldürmek

bump sth up
artırmak, yükseltmek

bumper
(oto) tampon

bumpkin
hödük, kıro

bumptious
(başkalarının düşüncelerine) saygısız, kaba

bumpy
yamru yumru, çıkıntılı, tümsekli, bozuk, iyi kötü, şöyle böyle, düzensiz, bozuk tempolu

bumpy landing
sert iniş

bun
kurabiye, çörek, (saç) topuz

buna
buna

bunch
demet, deste, salkım, türküm, demet yapmak, bir araya toplamak, bir araya toplanmak

bunched cost
götürü maliyet, götürü masraf

bunched income
toplu gelir, götürü gelir

bunchy
demet halinde, kabarık, şişkin

bunco
dolandırmak, kazıklamak

bund
bent, toprak set, rıhtım

bundle
bohça, çıkın, deste, tomar, paket, bir yığın, paldır küldür gitmek, paldır küldür yollamak, acele ettirmek, tıkıştırmak, sokuşturmak

bundle of fibres
lif demeti

bundle of rays
ışın demeti

bundle of rights
yasal haklar

bundle off
alelacele göndermek, postalamak

bundle sb up
birini sarıp sarmalamak

bung
tapa, tıkaç, fırlatmak, atmak

bung up
tıkamak

bungalow
tek katlı ev, bungalov

bunghole
fıçı ağzı

bungle
yüzüne gözüne bulaştırmak, bozmak

bunion
ayak baş parmağında oluşan ağrılı şişlik

bunk
ranza, kuşet, yatak, zırva, saçmalık

bunk off
sıvışmak, tüymek, (okul) kırmak

bunker
kömür ambarı, kömürlük, yeraltı sığınağı

bunkum
tavşan, tavşancık

bunny
tavşan, tavşancık

bunsen burner
bunsen gaz lambası

bunt
sürme, yanık, tos, tos vurmak, topa hafifçe vurmak

bunting
bayraklık kumaş, kiraz kuşu

buoy
şamandıra, cankurtaran simidi, su yüzünde tutmak, yüzdürmek, desteklemek, güçlendirmek

buoy rope
şamandıra halatı

buoy up
moral vermek, neşelendirmek

buoyancy
su yüzünde durabilme,yüzme özelliği,batmama,(sıvının) kaldırma gücü,özünü hemen toparlama,moral kazanma,neşelenme

buoyant
batmaz, yüzen, neşeli, kaygısız

bur
ağaç yumrusu, kozalak, (yün) pıtrağını çıkarmak

buran
buran

burble
mırıldanmak, şırıldamak, çağlamak

burden
ağır yük, yüklemek, sıkıntı vermek

burden costs
dolaylı giderler

burden of proof
ispat külfeti

burden rate
genel masraf oranı

burdensome
sıkıntı verici, ağır, yük olan

burdock
dulavratotu

bureau
kapaklı yazı masası/sıra, komodin, çekmeceli dolap, resmi daire, büro, yazıhane

bureau of assembly
başkanlık divanı

bureau of the census
nüfus memurluğu

bureau on change
döviz bürosu

bureaucracy
bürokrasi

bureaucrat
bürokrat, yazçizci

bureaucratic
bürokratik

burette
büret, damlaç

burgee
çatal gidon, gidon, özel bayrak

burgeon
tomurcuk, filiz, tomurkcuk/filiz vermek

burgess
kasabalı, şehirli

burgh
iskoçya'da kasaba

burgher
kasaba sakini, şehirli

burglar
(ev/dükkân/vb/soyan) hırsız

burglar alarm
hırsız alarmı

burglarize
hırsızlık etmek

burglary
ev soyma, hırsızlık

burglary insurance
hırsızlık sigortası

burgle
(ev/vb.) soymak

burgomaster
Hollanda'da belediye başkanı

burgundy
Fransa'da bir eyaletin ismi

burial
defin, gömme

burial ground
mezarlık

burial service
cenaze töreni

buried
gömülü

burin
hakkak kalemi

burke
boğmak

burl
nope, yumru, dokunmuş kumaştan düğümleri temizlemek

burlap
çuval bezi

burlesque
alaya alma, taşlama, yerme, taklit ederek alay etmek, yermek

burley
ince yapraklı tütün

burly
iriyarı, yapılı

Burmese
Birmanyalı, Birmanyaca, Birmanya dili

burn
yanmak, yakmak, yanık

burn away
yakıp kül etmek, yanıp kül olmak

burn cut
kanada orta çekmesi

burn down
yakıp kül etmek, yanıp kül olmak

burn one's boats
köprüleri atmak

burn one's bridges
köprüleri atmak

burn one's bridges behind one
köprüleri atmak

burn one's fingers
aptallığının cezasını çekmek

burn out
yakıp kül etmek, sönmek, söndürmek

burn sb's ears
azarlamak, fırça atmak, haşlamak

burn the candle at both ends
gecesini gündüzüne katmak

burn the midnight oil
gece yarılarına kadar çalışmak

burn to a crisp
kömür gibi yakmak

burn up
daha canlı yanmak, yakıp yok etmek

burn with a low blue flame
ateş püskürmek, barut kesilmek

burner
brülör, bek, yakmaç, gaz memesi, ocakçı

burning
yanan, yakıcı, kızgın, ivedi, çözüm bekleyen, acil, önemli

burning glass
büyüteç, pertavsız

burning oil
gazyağı

burning point
yanma çekidi

burning question
acil çözüm bekleyen sorun

burnish
cilâlamak, parlatmak

burnisher
cilacı, perdahçı, perdah kalemi

burnishing
mıskala vurma, fıçıda parlatma

burnt
yanmış, yanık

burnt sienna
kırmızımsı kahverengi boya

burp
geğirmek, (bebeği) geğirtmek

burr
çapak, kenar pürüzü, kozalak

burro
eşek

burrow
tavşan çukuru, oyuk, çukur, yuva, in, (çukur) kazmak, kazarak ilerlemek, yaslanmak, yaslamak

bursa
kese

bursar
veznedarlık, vezne, burs

burst
patlamak, patlatmak, dolup taşmak, patlama

burst in
birden içeri dalmak

burst in on
yarıda kesmek, kesintiye uğratmak

burst into
aceleyle girmek

burst into flames
ateş almak

burst into tears
gözlerinden yaş boşanmak

burst like a bubble
sabun köpüğü gibi sönmek

burst out
aniden söylemek, patlamak

bursting strength
patlama gücü, patlama dayanıklılığı

burthen
ana fikir, nakarat, mesuliyet, yüklemek, yüklenmek, ağırlaştırmak, sıkmak

bury
gömmek, defnetmek, gizlemek, saklamak

bury one's head in the sand
başını kuma gömmek

bury one's sorrows
kederini saklamak

bury the hatchet
barışmak, barış görüş olmak

burying
defnetme

burying place
mezarlık

bus
otobüs, otobüsle gitmek, otobüsle götürmek

bus driver
otobüs haydavcısı

bus station
otobüs terminali

bus stop
otobüs durağı

bus terminal
şehirlerarası otobüs terminali

busbar
çıngı bağlama çubuğu

bush
çalı, çalılık, (the ile) (özellikle Afrika ve Avustralya'da) vahşi bölge

bushed
yorgun, bitkin, şaşırmış

bushel
kile

bushhammer
taşçı tokmağı

bushing
kovan

Bushman
Güney Afrika'da yerli kabilesi üyesi

bushy
(saç/vb.) gür, çalı gibi, çalılık, çalılarla kaplı

business
iş, ticaret, işyeri, iş, konu, olay, sorun, şey

business administration
iş idaresi

business agent
ticari mümessil

business card
kartvizit

business circle
iş çevresi

business college
ekonomi okulu, iş idaresi okulu

business computer
iş bilgisayarı

business consultant
işletme danışmanı

business corporation
ticari şirket, ticari ortaklık

business data
ticari veriler

business directory
ticaret rehberi

business economics
işletme ekonomisi, işletme yönetimi

business enterprise
ticari teşebbüs

business expenses
işletme masrafları

business firm
ticari firma

business hours
iş sögenleri, çalışma sögenleri, mesai sögenleri

business income
ticari gelir

business letter
iş mektubu, ticari mektup

business like
ciddi, jüyeli

business line
iş alısünü

business lunch
iş yemeği

business machine
büro makinesi

business management
işletme yönetimi

business manager
müdür, yönetici, amir

business name
ticari unvan, ticaret unvanı

business papers
ticari senetler

business people
iş adamları

business risk
iş riski

business school
ticaret okulu

business sector
ticaret sektörü

business stamp
firma damgası

business statement
iş yağdayı

business system
iş jüyesi

business transactions
ticari işlemler

business travel
iş seyahati

business trip
iş gezisi

business woman
iş kadını

business year
iş yılı

businesslike
jüyeli, başarılı, sağduyulu

businessman
işadamı

businessman's investment
ticari yatırım

businesswoman
işkadını

busk
korse balinası

busman
otobüs haydavcısı

bust
kırmak, parçalamak, büst, (kadın) göğüsler, (kadın) göğüs çevresi ölçüsü, fiyasko, tutuklama, baskın, tutuklamak, basmak, baskın yapmak

bust-up
çıngar, kavga, bitme, sona erme

bustard
toy kuşu

buster
sert güney rüzgârı

bustle
telaş etmek, acele hareket etmek, koşuşmak, koşuşturmak, telaş, koşuşma, keşmekeş

busy
meşgul,başı karışık,hareketli,işlek,faal,meşgul olmak,başını bir şeyle karıştırmak,(with ile) meşgul etmek

busy signal
meşgul işareti

busy with
meşgul etmek

busybody
herşeye burnunu sokan kimse, işgüzar

but
ama, ama, ancak, ki, -den başka

but then
fakat sonra, bununla birlikte

butadiene
bütadiyen

butane
bütan gazı

butanol
butanol

butch
erkeksi, erkeksi kadın, erkek fatma

butcher
kasap, katil, cani, kasap, insan kasabı, (hayvan) kesmek, gereksiz yere kan dökmek, öldürmek, doğramak

butcher's
kasap dükkânı

butcher's-broom
ölmez dikeni

butchery
kasaplık,insan kasaplığı,mezbaha,salhane,sallakhane

butene
büten

butler
baş kâhya

butt
toslamak,kelle vurmak,(in ile) müdahale etmek,kesmek,alay konusu olan kimse,fıçı,sigara izmariti,göt,dipçik

butt joint
düz ek

butt weld
alın kaynağı, alın bağlantısı

butte
şahit tepe, tanıktepe

butter
tereyağı, tereyağı sürmek

butter fly valve
kelebekli valf

butter muslin
ince muslin

butter sb up
birine yağ çekmek, yağlamak

butter up
yağcılık etmek, çok methetmek

butterball
tombul kimse

buttercup
düğünçiçeği

butterfat
süt kaymağı

butterfingers
sakar kimse

butterfly
kelebek

butterfly nut
kelebek somun

butterfly screw
kelebek vida

buttermilk
yayık ayranı

butternut
akceviz

butterscotch
şeker ve tereyağı ile yapılan bir tür tatlı

butterwort
böcek kapan bir bitki

buttery
tereyağlı

buttock
but, kaba et

button
düğme, çıngı düğmesi, düğme, rozet, (up ile) düğmelemek, düğmelenmek

button one's lips
ağzına kilit vurmak

button up
sessiz olmak, başarıyla tamamlamak

buttonedup
(iş) başarıyla yapılmış, sessiz, tutuk

buttonhole
ilik, düğme iliği, yakaya takılan çiçek, durdurup dinlemeye zorlamak

buttonhook
düğme kancası

buttons
garson

buttress
payanda, destek, yardımcı, destekçi, güçlendirici, desteklemek, güçlendirmek

butyl
butil

butyl amine
butil amin

butylene
butilen

butyric
butirik

butyric acid
butirik asit

butyrin
bütirin

butyt alcohol
butil alkol

buxom
(kadın) etli butlu, dolgun

buy
satın almak, inanmak, yutmak, kabul etmek

buy a pig in a poke
gözü kapalı satın almak

buy at first hand
birinci elden satın almak

buy back
geri satın almak

buy for account
vadeli satın almak

buy for cash
peşin satın almak

buy for ready money
peşin satın almak

buy forward
önceden satın almak, stok yapmak

buy in
ortak olmak, hisse almak

buy in bulk
toptan satın almak

buy into
alışveriş yapmak, müşterisi olmak

buy off
rüşvetle elde etmek, işini almak

buy on credit
veresiye satın almak

buy on hire purchase
taksitle satın almak

buy on instalments
taksitle satın almak

buy on the never
taksitle satın almak, veresiye almak

buy oneself in
hisse almak

buy out
hissesini satın almak, işini satın almak

buy over
rüşvetle (birini) satın almak

buy retail
perakende satın almak

buy sb off
rüşvetle elde etmek, para vererek kurtulmak

buy sth in
stok tutmak

buy time
vakit geçirmek, geciktirmek

buy up
tümünü satın almak

buyer
alıcı, müşteri

buyer's credit
alıcı kredisi

buyer's market
alıcı piyasası

buyers' market
alıcı piyasası

buying
satın alma

buying power
satın alma gücü

buying price
satın alma fiyatı

buying rate
alış kuru

buzz
vızıldamak,(for ile) sinyalle çağırmak,vızıltı,sinyal,alısünle arama,alısünleme

buzz off!
bas git!, çek arabanı!, defol git!

buzz saw
daire testere

buzzard
bir tür şahin, akbaba

buzzer
sinyal veren alet, sinyal

by
geçerek, geçip, yakında, (edat) yanında, yakınında, tarafından, yoluyla

by accident
kazara, tesadüfen

by air
uçakla, havayoluyla

by all accounts
herkesin dediğine göre

by all means
elbette

by and by
birazdan, az sonra, ileride

by and large
genel olarak, genelde

by any means
her ne şekilde olursa olsun

by appointment
randevu ile, anlaşma gereğince

by attorney
vekaleten

by auction
açık artırma ile

by birth
doğuştan

by brute force
zorla

by chance
tesadüfen, şans eseri

by degrees
gittikçe

by force
zorla

By George!
Maşallah! Vallahi!

by half
çok fazla

by hand
elle, elden, el ile

by heart
ezbere

by herself
kendi kendine

by hook or by crook
allem edip kallem edip

by inch
ağır ağır

by inheritance
miras yoluyla, soyaçekimle

by instalments
taksitle

by leaps and bounds
çarçabuk

by means of
kullanarak, sayesinde

by mistake
yanlışlıkla

by mutual agreement
karşılıklı anlaşmayla

by myself
yalnız başıma, kendi kendime

by name
ismen, adıyla

by no manner of means
hiçbir şekilde, kesinlikle

by no means
kesinlikle, hiç

by now
şimdiye dek

by one's consent
rızasıyla

by one's own petard
kendi kuyusunu kazmak

by oneself
kendi kendine, tek başına, yalnız

by ourselves
tek başımıza, yalnız

by post
posta ile

by procuration
vekaleten

by proxy
vekaleten

by reason of
-den ötürü

by request
istek üzerine

by return
ilk postayla

by road
arabayla

by rote
ezbere, kafadan

by sea
deniz yoluyla

by sealed envelope
kapalı zarf usulü

by sealed letter
kapalı zarf usulü

by shank's mare
tabanvayla

by tender
arttırma veya eksiltmeyle

by the book
kurallara göre

by the numbers
kitabına göre, kitabına uydurarak

by the skin of one's teeth
kılpayı, son anda

by the sweat of one's brow
alın teriyle

by the time
-dığı zaman, -meden önce

by the way
aklıma gelmişken, bu arada

by the wayside
yol kenarında

by turns
sırayla, art arda

by virtue of
-den dolayı, -in sayesinde

by water
deniz yoluyla

by way of
yolu ile, niyetiyle

by weight
tartı ile

by your leave
izninizle

by yourself
tek başına

by-election
ara saylav

by-play
metnin dışına çıkarak konuşma

by-product
yan ürün, yan etki

by-street
ara sokak, yan sokak

bye
hoşça kal, güle güle

bye-bye
güle güle, allahaısmarladık, hoşça kal

bye-election
ara saylav

bye-line
yazar adının verildiği satır

bye-pass
kestirme yol, baypas, çevre yolu, yan geçit, atlatmak, yanından geçmek

bygone
geçmiş, eski

bylaw
yerel yasa, yönetmelik, tüzük

bypass
yan yol, yan geçit, uğramadan geçmek, atlamak, boş vermek, pas geçmek

bypass road
baypas, yangeçit

bypass transformer
köprüleme transformatörü

bypath
yanyol, özel yol

byproduct
yan ürün

byre
inek ahırı

bystander
görgü tanığı, seyirci

byte
bayt

byway
az kullanılan/az bilinen dar yol patika, sapa yol

byword
sembol, simge, deyiş, atasözü

Byzantine
Bizans'a ait

Byzantium
Bizans


Submit a name