jab(away/at ile) dürtmek, itmek, saplamak, dürtme, itme, saplama, iğne, şırınga
jabberhızlı ve anlaşılmaz bir biçimde konuşmak
jabotkırmalı dantel göğüslük
jackkriko, (iskambil) vale, bacak
jack hammerdelici çekiç, kaya matkabı
jack planekaba planya, kaba rende
jack upkrikoyla kaldırmak
jack-a-dandyçıtkırıldım delikanlı, züppe
jack-of-all-tradesiyi kötü her işi yapan kimse
jackbootkaba kuvvet, kabadayı, kabadayılık, zorba
jacketceket, mont, patates kabuğu, ciltli kitabın üzerine geçirilen kâğıt kap, plak kabı
jackpotpot, ortada biriken para, büyük ikramiye
jacob's-ladderYunan kediotu
jactitationövünme, çırpınma, sakin durmama
jadedçok yorgun, bitkin, bıkkın
jaegeryırtıcı bir deniz kuşu
jagsivri uç, diş, çentik, içki alemi, sarhoşluk, çentmek, diş diş etmek
jaggedçentikli, sivri uçlu
jailhapishane, cezaevi, hapishaneye kapatmak, hapsetmek
jailbreakhapishaneden kaçış, firar
jamreçel, sıkışıklık, tıkanıklık, sıkıştırmak, tıkamak, tıkmak, bastırmak, sıkışmak, tutukluk yapmak, (ünalgı mesajını) bozmak
jam nutkontra somun, sıkıştırma somunu
jam-packedtıka basa dolu, kalabalık, hıncahınç
jambkapı ya da pencere pervazı
jamboreecümbüş, alem, eğlenti
jammingsıkışma, tutukluk, parazit yapma, yayını bozma
jangleahenksiz sesler çıkartmak
JapanJaponya, Japon verniği, laka, japon verniği sürmek
JapaneseJaponyalı, Japonya, Japon
Japanese persimmontrabzonhurması
jarkavanoz, şok, sarsıntı, kulak tırmalamak, sarsmak, (with ile) uyuşmamak, gitmemek, uyumsuzluk oluşturmak
jardinieresaksı, garnitür
jargonanlaşılmaz dil, teknik dil
jasperdonuk akik, yeşim taşı
jatojet yardımıyla kalkış
jaundicedsarılıklı, kötü niyetli, güvenilmez
jaunt(about/around ile) gezinti yapmak, gezintiye çıkmak, kısa gezinti
jauntinesskaygısızlık, şenlik
jauntykaygısız, yaşamaktan ve özünden hoşnut, canlı, neşeli
javelincirit, kargı, mızrak
jaywalkdikkatsizce ve tehlikeli bir biçimde karşıdan karşıya geçmek
jazzcaz, zırva, boş laf, caz
jazz uphareket katmak, canlandırmak
jazzycaz müziğine benzer, caz gibi, dikkat çekici, parlak, renkli
jeansblucin, kot pantolon
jejuneyavan, besleyici olmayan, gıdasız
jellpeltekleşmek, donmak, katılaşmak, şekil almak, biçime girmek, anlaşılır olmak
jellyjöle, pelte, marmelat, jelatin
jemmykısa demir çubuk, domuztırnağı, levye
jeopardizetehlikeye atmak
jerboaaktavşan, Arab tavşanı
jerkşiddetle ve aniden çekmek, silkinmek, silkip atmak, silkelemek, ani çekiş, ani hareket, refleks, (Aİ) aptal, ayı, kazma
jerk offotuzbir çekmek, tek atmak
jerkinesssarsıntılı oluş, ani hareketler
jeroboambüyük şarap şişesi
jerrylazımlık, oturak, Alman
jerry-buildderme çatma yapmak
jerry-built(ev/vb.) kötü malzemeyle inşa edilmiş
Jerusalem artichokeyerelması
jestşaka yapmak, takılmak, şaka, espri
jestingeğlendirici, güldürücü
jesuiticalhilekâr, ikiyüzlü
jetjet uçağı, fıskiye, fıskiye ağızlığı, fışkırma, siyah kehribar, (out ile) fışkırmak, fışkırtmak
jet enginejet motoru, tepkili motor
jet propulsionjetle çalıştırma
jet pumpenjektör, püskürtücü pompa
jet setjet sosyete, yüksek sosyete
jet-blackparlak koyu siyah, simsiyah
jettison(tehlike anında eşyayı) gemiden atmak, atıp kurtulmak, fırlatıp atmak
jettison of cargoyükün denize atılması
jettydalgakıran, mendirek
jeweldeğerli taş, mücehver, takı
jewellerymücevherat, kuyumculuk
JewryMusevi halkı, Yahudi alemi
jib boombüyük baston, cıvadra
jigoynak ve hızlı bir dans, cig dansı/müziği, cig dansı yapmak, sıçramak, zıplamak, zıplatmak
jiggerjigger, palanga, kontra mizana
jiggery-pokeryhile, dolap
jigglesallamak, çalkalamak
jigsawmakineli oyma testeresi, yapboz (oyunu)
jigsaw puzzleyapboz (oyunu)
jiltevlilikten caymak, sevgiliyi reddetmek, yüzüstü bırakmak
jim-crowray bükme tertibatı
jingleşıngırdamak, şıngırdatmak, şıngırtı, basit vezinli şiir
jinxuğursuzluk getiren şey, uğursuzluk, lanet, uğursuzluk getirmek
jitterbugcaz müziği delisi
jivehızlı bir tür caz müziği, bu müzikle yapılan dans, yanıltıcı/saçma konuşma
jobiş, görev, meslek, iş, yapılması güç şey, güçlük, zorluk, iş
job centeriş ve işçi bulma merkezi
job control programiş denetim bağdarlaması
job creationyeni iş alanları açma
job evaluationiş değerlemesi
job interviewiş görüşmesi
jobberaracı, toptancı, borsa simsarı, vurguncu
jobberyvurgunculuk, karaborsacılık
jocoseşakacı, şen, eğlenceli, komik
jocosityşakacılık, soytarılık
jocularşaka türünden, şakacı, gırgır
jocularityşakacılık, neşelilik
jodhpursbinici pantolonu, potur
jogdürtmek, itmek, yavaş yavaş koşmak, ağır aksak ilerlemek, dürtme, hafifçe vurma, itme, sarsma
jog sb's memoryhatırlamasını sağlamak, hafızasını tazelemek
jogglediş, çentik, kertik, geçme, sarsıntı, hafifçe sarsmak, hafifçe sallamak, geçme ile tutturmak
John Doefilan anlamına gelen ad
joinbirleştirmek,birleşmek,üye olmak,iştirak etmek,koşulmak,katılmak,iki şeyin birleştiği yer,birleşme çekidi
join the armyaskere gitmek, asker olmak
join the queuekuyruğa girmek
join upaskere yazılmak, orduya katılmak
joinerdoğramacı, marangoz
joiner's vicemarangoz mengenesi
joiner's workshopmarangoz atölyesi
joinerydoğramacılık, marangozluk
joiningbirleştirme, bağlama, yapıştırma, ek
jointeklem, ek yeri, et parçası, ucuz/adi eğlence yeri, batakhane, esrarlı sigara, sarıkız, iki ya da daha fazla kişi tarafından paylaşılan, müşterek, ortak, birleşik, bitiştirmek, eklemek, (et) eklem yerlerinden ayırmak
joint accountortak hesap, müşterek hesap
joint adventureortak girişimi
joint and severalmüşterek ve müteselsil
joint capitalortak sermaye
joint committeekarma komisyon
joint creditmüşterek alacak
joint creditormüteselsil alacaklı
joint creditorsmüteselsil alacaklılar
joint debtmüşterek borç, müteselsil borç
joint debtormüşterek borçlu, müteselsil borçlu
joint debtorsmüteselsil borçlular
joint estateortak mal varlığı
joint heirmüşterek mirasçı
joint ownerortak mal sahibi, hissedar
joint ownershipmüşterek mülkiyet
joint plaintiffmüşterek davacı
joint procurationmüşterek vekâletname
joint propertymüşterek mülkiyet, ortak mülkiyet
joint resolutionortak karar
joint stock bankticari banka
joint stock companyanonim şirket
joint stock corporationanonim şirket
joint suretymüteselsil kefil
joint undertakingortak girişim
joint ventureortak girişim
jointedeklemli, mafsallı, çatlak
jointerplanya, geçme planyası
jointlyortaklaşa, müştereken, birlikte
jokeşaka, hezl, fıkra, (with/about ile) şaka yapmak, takılmak
joking apartşaka bir yana
jollificationeğlence, âlem, cümbüş
jollymutlu, neşeli, hoşnut, heveslendirmek, gönlünü yapmak, razı etmek, (İİ) çok
Jolly Rogerkorsan bayrağı
joltsarsmak, sarsılmak, şoke olmak, şoke etmek, şok, sarsıntı
joshşaka, takılma, şaka yapmak, takılmak
jostleitmek, itip kakmak, dürtüklemek
jotparça, zerre, (down ile) not almak, hızlı hızlı yazmak, kaydetmek
journalgazete, dergi, günlük
journal entryyevmiye kaydı
journalizeyevmiye defterine kaydetmek, gazetecilik yapmak
journeyseyahat, yolculuk, yolculuk yapmak
joustat üzerinde mızrak dövüşü yapmak
jovialiyi huylu, arkadaş canlısı
jovialityşenlik, cümbüş, güleryüzlülük
jowlgerdan, gıdık, yanak altı, çene
joysevinç, mutluluk, neşe, zevk
joyfulneşeli, sevinçli, sevindirici
joylessneşesiz, keyifsiz, mutsuz
joyrideçalıntı araç kullanma
joystick(uçak/bilgisayar/vb.'de) manevra kolu
jubilantneşe dolu, çok sevinçli
jubilateçok sevinmek, sevinçle bağırmak
jubilationzafer şenliği, bayram etme
jubileeyıldönümü şenliği, jübile
JudaizeYahudileşmek, Yahudileştirmek
judder(araba/vb.) sarsılmak, titremek
judge-e yargıçlık etmek, (yarışma/vb.'de) değerlendirmek, değerlendirme/hakemlik yapmak, hakkında yargıda bulunmak, değerlendirmek, tahmin etmek, hakim, yargıç, hakem, bilirkişi
judgement by defaultgıyabi karar, gıyap kararı
judgement creditorilamlı alacaklı
judgement daykıyamet günü
judgement debtilamlı borç
judgement hallmahkeme salonu
judgement on defaultgıyap kararı, gıyabi hüküm
judgement seathâkim makamı, mahkeme
judgeshipyargıçlık, hakimlik
judgmentyargı, hüküm, karar, doğru düşünüp karar verme yetisi, yargılama, görüş, düşünce, kanı
judicatureyargılama hakkı, adliye, hâkimlik
judicialadli, türel, hukuki, tüzel
judicial murderadli katil, yargısız infaz
judicial officeyargıçlık makamı
judicial poweryargıç gücü
judicial proceedingsadli muameleler
judicial systemadalet jüyesi
judiciaryadliye, yargıçlar
judicioussağgörülü, doğru karar veren, iyi düşünebilen
juggernautbüyük kamyon, tır
jugglehokkabazlık yapmak, hile yapmak, yolsuzluk yapmak, üzerinde değişiklik yapmak, oynamak
jugglerkendirbaz,hokkabaz,yalancı,fırıldakçı,kelekbaz,hilekâr kimse
jugularboyuna ait, korunmasız taraf
jugulatehastalığı önlemek
juicemeyve/sebze/et suyu, (vücut) salgı
juicelesskuru, suyu olmayan
juicysulu, ilginç, merak uyandırıcı
jujupejelatinli şekerleme, pastil
jukeboxpulla çalışan otomatik pikap
Julian calendarJülyen dallığı, Rumi dallık
jumblekarıştırmak,dolaştırmak,karışmak,katışmak,birbirine karışmak,karmakarışık olmak,karmakarışık etmek,cancal,düzensizlik,karmakarışık şey,karışık yığın,karışık topa,dolaşık,karışıklık,nizamsızlık,dolaşıklık,selikasızlık
jumble salekullanılmış eşya satışı
jumbonormalden büyük, kocaman
jumpsıçramak,atlamak,tullanmak,üzerinden atlamak,yerinden sıçramak,birdenbire yükselmek,fırlamak,sıçrama,atlama,zıplama,sıçrayış
jump atdünden razı olmak, can atmak
jump out of one's skinaklı başından gitmek
jump the gunyarışta hatalı çıkış yapmak
jump the queuebaşkasının sırasını kapmak
jump the trackrayından çıkmak
jump through a hoopkul köle olmak
jump to itacele etmek, fırlamak
jump upatlanmak,dingildemek
jumperkazak, süveter, bluz ya da kazak üzerine giyilen kolsuz elbise
jumping jacksıçrayan kukla oyuncağı
jumpysinirli, gergin, heyecanlı, telaşlı
junction boxbağlantı kutusu, buat
junction couplingbağlantı kuplajı
junction transistorjonksiyon transistoru, kavşak transistoru
juncturenazik zaman, önemli an, bunalım
junglebalta girmemiş orman, cengel
junioryaşça küçük, daha genç, ast, genç, küçük
junior clerkkıdemsiz kâtip
junior high school7-8-9 yıllardaki ortaöğretim
junior partnerküçük hissedar
junior staffküçük memurlar
junkıvır zıvır, döküntü eşya, pılı pırtı, süprüntü, çöp, kalitesiz, boktan şey, Çinli'lere özgü altı düz yelkenli gemi
junk dealereskici, hurdacı
junk foodsağlıksız yiyecek
junk shopeski eşya dükkânı
junketbir nevi yoğurt, yiyip içme, eğlenmek, ziyafet vermek
juridicaladli, tüzel, yasal, kanuni
juridical capacityhukuki ehliyet
juridical dayduruşma günü
juridical persontüzel kişilik, tüzel kişi
jurisconsulthukuk bilgini, kanunları iyi bilen kimse
jurisdictionyargılama yetkisi
jurisdictionalyargı hakkına ait, kaza dairesine ait
jurisprudencehukuk, hukuk bilimi
jurisprudentialhukuk bilimine ait
juristhukuk uzmanı, hukukçu
juryjüri, yarışma jürisi, jüri
jury boxmahkemede jüri mevkii
jury masteğreti direk, yedek direk, yardımcı direk, eğreti direk
jurywomanbayan jüri üyesi
justadil, doğru, dürüst, tam, tastamam, anca, darı darına, güç bela, zar zor, sadece, yalnızca
just a littleaz-maz,bir uğur
just aboutaz kalsın, neredeyse, hemen hemen
just in casene olur ne olmaz
just nowşu anda, şu tapta, hemen şimdi
just the jobtam aranılan şey
just theretam orada, şuracıkta
Just think!(önek) düşün bir kere!
justiceadalet, doğruluk, dürüstlük, adliye, mahkeme, yargıç
justice of peace magistratesulh hâkimi
justice of the peacesulh hâkimi
justiceshipyargıçlık, hakemlik
justiciableyargılanabilir
justifiablesavunulabilir, haklı çıkarılabilir
justificationhaklı neden, gerekçe, haklı çıkarma
justifyhaklı çıkarmak, haklı göstermek, doğruluğunu kanıtlamak, savunmak
justlyhaklı olarak, adaletle
justnessadalet, hak, dürüstlük
juvenescencegençleşme, gençlik, genç olma, büyüme
juvenilegenç, gençlere özgü, genç
juvenile courtçocuk mahkemesi
juvenile delinquencyçocuk suçluluğu
juvenile delinquentçocuk suçlu
juvenile labourçocuk işçi
juvenile offenderçocuk suçlu
juvenilitygençler, gençlik
juxtaposesıralamak, yanyana koymak
juxtapositionyanyana koyma