kainitekainit, kimyevi gübre
kaleidoscopeçiçek dürbünü, kaleydoskop
KanakaHawai Adalarının yerlisi
katavothredüden, obruk, kaçak kuyusu
kecköğürmek, kusmaya çalışmak
kedgetonoz demiri, tonozlamak
keel overalabora olmak, devrilip düşmek
keelsoniç omurga, iç karina
keengüçlü, canlı, yoğun, hararetli, hevesli, (akıl/duygu/duyu/vb.) keskin, güçlü, sivri, keskin, (on ile) meraklı, hevesli, hasta
keen onmeraklı, hevesli, hasta
keennesskeskinlik, şiddet
keepalmak, saklamak, -de kalmak, bulundurmak, korumak, elde tutmak, saklamak, bulundurmak, (belli bir durumda) engellemek, yerine getirmek, tutmak, geçim, yiyecek, yemek, boğaz, kale
keep a low profiledikkat çekmekten sakınmak
keep a promisesözünü tutmak
keep a secretsır tutmak, sır saklamak
keep a stiff upper lipsoğukkanlı olmak
keep a tight rein ondizginlemek, sıkı denetlemek
keep abreast ofyeni gelişmeleri öğrenmek
keep an accounthesap tutmak
keep an eye on-e göz kulak olmak
keep an eye out foranımsamaya çalışmak
keep atyapmaya devam etmek
keep at arms lengthuzak tutmak, yüz vermemek
keep awayuzak durmak, uzak tutmak, yaklaştırmamak, yaklaşmamak
keep backsöylememek, vermemek, saklamak
keep body and soul togetherkıt kanaat geçinmek
keep downkontrol altına almak, zulmetmek, eziyet etmek, bastırmak, yükselmesine engel olmak
keep houseev idare etmek, eve bakmak
keep iniçeride tutmak, salıvermemek
keep in memoryzihinde tutmak
keep in mindakılda tutmak, unutmamak, akılda tutmak
keep in remembranceUnutmamak
keep in the backgroundarka planda kalmak
keep in touch withile teması sürdürmek, ile ilişkiyi koparmamak
keep in withile dost kalmak
keep off-den uzak durmak, yaklaştırmamak, defetmek, uzak kalmak
keep on-e devam etmek, sürdürmek, devam etmek
keep one at arms lengthbir kimseyi uzak tutmak, yüz vermemek
keep one's distanceuzak durmak
keep one's end upözüne düşen görevi yerine getirmek
keep one's eye on the balltetikte olmak
keep one's eyes peeledgözünü dört açmak
keep one's figurevücudunu iyi muhafaza etmek
keep one's hand inişe alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek
keep one's headsakin olmak, özüne hâkim olmak
keep one's head above waterayağını yorganına göre uzatmak
keep one's mouth shutçenesini tutmak
keep one's nose cleanetliye sütlüye karışmamak
keep one's nose to the grindstonedirsek çürütmek
keep one's pecker upneşesini yitirmemek
keep one's powder drysavaşa hazır olmak
keep one's side of the bargainsözünü tutmak
keep one's tempersakinliğini korumak
keep one's trap shutçenesini tutmak
keep one's weather eye opengözünü dört açmak
keep one's wordsözünü tutmak
keep oneself to oneselfkendi halinde olmak
keep open hoseevini misafirlere açık tutmak
keep open housemisafirperver olmak, kapısı herkese açık olmak
keep outgirmemek, uzak durmak, sokmamak, uzak tutmak
keep out of sighthiç görünmemek, hiç gözükmemek
keep out!girilmez yaklaşma!
keep pace withayak uydurmak, yetişmek
keep postedgelişmelerden haberdar etmek
keep sb companyile kalmak
keep sb guessingmeraktan çatlatmak, ne olacağını söylememek
keep sb in stitcheskahkahadan kırıp geçirmek
keep sb on tenterhooksdokuz doğurtmak
keep sb waiting-i bekletmek
keep sth up one's sleevekoz olarak saklamak
keep tabs ondikkat etmek, kontrol etmek
keep the ball rollingdevam etmek, sürdürmek
keep the home fires burningçekip çevirmek
keep the lid onhasır altı etmek
keep the peaceasayişi korumak
keep the wolf from the doorkıt kanaat geçinmek
keep time(sögen) düzgün çalışmak, tempo tutmak
keep tobağlı kalmak, sadık olmak, özünü vermek
keep trackhaberdar olmak, haber almak
keep under one's hatser verip sır vermemek
keep upyukarda tutmak, bakımını sağlamak, devam etmek
keep up withyetişmek, ayak uydurmak
keep up with the Jonesessidik yarıştırmak, aşık atmak
Keep your fingers crossed!Dua et!
keepsakehatıra, yadigar, estelik
kempkaba kıl, yünde kalın kıl
kenbilgi alanı, görüş alanı
kennelssahipleri yokken evcil hayvanların vergin karşılığı bakıldığı yer
kerbyaya kaldırımının kenar taşı
kerchiefbaşörtüsü,eşarp,mendil,destimal,desmal
kerfkesik, çentik, kertik
kernelçekirdek, çekirdek içi, esas, öz
kernel sentenceçekirdek cümle
ketchiki direkli yelkenli yat, keç
ketchupketçap, domates sosu
kettleçaydanlık, güğüm, kazan, tencere
kettledrumorkestra davulu
keyanahtar,açar,(to ile) çözüm yolu,anahtar,açıklama,(piyano/daktilo/vb.) tuş,müzik anahtarı,(to ile) daha uygun hale getirmek,ayarlamak,çok önemli,başarı için gerekli
key witnessen önemli tanık
keyboard computerklavyeli bilgisayar
keyed-upendişeli, gergin, heyecanlı, sinirli
keyhole sawdelik testeresi, kol testeresi
keynotetemel düşünce, ana ilke, temel, dayanak
keystoneanahtar taşı, kilit taşı
keywaykama yatağı, kama yuvası
keywordanahtar kelime, anahtar sözcük
khakihaki renk, haki, özellikle askerlerin giydiği haki renkli elbise
khanhan, kağan, kervansaray
KhartoumHartum, Sudan'ın başkenti
khedivehıdiv, Mısır valisi ismail Paşaya Osmanlı dev.
kibbutz(İsrail'de) ortaklaşa kullanılan çiftlik/yerleşim bölgesi
kibeçatlak, yarık, soğuktan meydana gelen çatlak
kicktekmelemek, tekme atmak, (gol) atmak, çifte atmak, tepmek, (silah) tepmek, tekme, heyecan, zevk, coşku, (alkol/uyuşturucu/vb.) etki
kick against the pricksboşuna dırlanmak, boşa zırlamak
kick aroundgereksiz emirler vermek, dolaşmak, sürtmek
kick backgeri tepmek, rüşvet vermek
kick in the teethadam yerine koymamak
kick off(futbol) maça başlamak, başlatmak
kick oneself for doing sthdizini dövmek
kick over the tracesgemi azıya almak
kick the bucketnalları dikmek
kick upkavga etmek, kavga çıkarmak, kışkırtmak
kick up a fusskavga çıkarmak
kick up a rowkavga çıkarmak, kavga çıkarmak
kick up one's heelsfelekten bir gün çalmak
kickbackrüşvet, pay, hisse
kickergolcü, çifte atan at, vuran şey veya kimse
kickoff(futbol) başlama vuruşu, ilk vuruş
kidçocuk, genç, delikanlı, (Aİ) (kardeş) genç olan, küçük, oğlak, oğlak derisi, takılmak, şaka yapmak, aldatmak, işletmek, ayak yapmak
kidnap(adam/çocuk) kaçırmak
kidnapperadam/çocuk kaçıran kimse
kidney beanbarbunya, fasulye
kidney machinediyaliz makinesi, böbreğin yerine çalışan cihaz
kidney transplantböbrek nakli
kidney transplantationböbrek nakli
kids' stuffçocuk oyuncağı
kieselguhrkizelgur, diyatomit
killöldürmek, yok etmek, öldürmek, avda öldürülmüş hayvan, av, (av) öldürme
kill offimha etmek, kökünü kazımak
kill the fatted calfdönüşünü kutlamak, kurban kesmek
kill the goose that lays the golden eggsbindiği dalı kesmek
kill timezaman öldürmek, vakit geçirmek
kill two birds with one stonebir taşla iki kuş vurmak
killingvurgun, büyük kazanç, öldürücü, yorucu
killjoyneşe kaçıran kimse, oyunbozan, kıl, gıcık, uyuz
kilogram caloriekilogram kalori
kilogram-meterkilogram-metre
kilometrekilometre,çağrım
kilovoltamperekilovolt amper
kilovoltmeterkilovoltmetre
kilowatt-hourkilovat saat
kiltİskoç erkeklerinin giydiği eteklik
kindtür, çeşit, cins, tip, nazik, kibar, iyi kalpli, sevecen, ince, candan, yürekten
kind-heartediyi kalpli, sevecen, iyi niyetli
kindergartenanaokulu,uşak bahçesi
kindheartediyi kalpli, şefkatli, sevecen
kindleyakmak, tutuşturmak, yanmak, tutuşmak
kindling(gaz/çıra/ot/vb.) tutuşturucu madde,alışkan
kindling pointtutuşma çekidi
kindling temperaturetutuşma derecesi
kindlyarkadaşça, müşfik, sevecen, nazikçe, kibarca, lütfen
kindnessşefkat, sevecenlik, incelik, nezaket
kindredakrabalık, soy, akraba, kodak, birbirine benzer, aynı türden, kafa dengi
kinematickinematik, harekete ait, hareketle ilgili
kinematic viscositykinematik viskozite, kinematik ağdalık
kinematicskinematik, kinematik bilgisi
kinescoperesim tüpü, görüntü lambası
kinetic energykinetik enerji, devimsel erke
king-sizebüyük boy, kodak boyu
kingcraftkral idareciliği
kingdomkrallık, bitb, alem
kingfisheryalıçapkını, iskele kuşu
kinglinesskral heybeti, haşmet
kinglykrala yaraşır, şahane, muhteşem
kingshipkrallık, hükümdarlık
kinkhalat, tel, ip, saç, /vb.'nin dolaşması, acayiplik, tuhaflık, saçmalama, sapıtma
kinkykarışık, dolaşmış, birbirine girmiş, acayip, tuhaf
kinsfolkkiminse kodağından kimseler
kinshipakrabalık, kandaşlık
kinsmanerkek akraba/kohum
kioskküçük kulübe,alısün kulübesi
kipuyumak, kestirmek, şekerleme yapmak, uyku, şekerleme, kestirme
kippertütsülenmiş ringa balığı
kirverpotkopaççı, yarıkçı
kirvingpotkopaç, yarık, potkopaç çekme, yarık açma
kiss of deathöldürücü darbe
kiss of lifehayat öpücüğü, yapay solunum
kiss the bookyemin ederken incili öpmek
kiss the dustmağlup olmak, yenilmek, öldürülmek
kitteçhizat, donatı, avadanlık, alet takımı, (out/up ile) gerekli şeylerle donatmak
kitchen cabinetmutfak dolabı
kitchen gardenmeyve ve sebze bahçesi, sebze bahçesi
kitchenetteodanın mutfak olarak kullanılan bölümü, küçük mutfak
kitchenmaidmutfak hizmetçisi
kite balloonuçurtma balonu
kite chequekarşılıksız çek
kith and kindostlar ve akrabalar, hısım, akraba
kittenkedi yavrusu, yavru kedi
kittenishoyunbaz, civelek, yavru kedi gibi
kittyyavru kedi, kedi, pişik, pisi, ortaya konan para, (mutfak masrafı/vb.harcamalar için) gerekince kullanmak üzere toplanan para
kleptomaniaçalma hastalığı, kleptomani
kleptomaniacçalma hastası, kleptoman
knackustalık, beceri, yetenek
knackersakat, /vb.atları alıp et ve derisini satan kimse, yıkmacı, yıkıcı
knavehilekâr, üçkâğıtçı, (iskambil) bacak, vale
knaveryhilekârlık, alçaklık, dolandırıcılık
kneading troughhamur teknesi
kneediz, (giyside) diz, diz yeri, (in ile) diz vurmak, diz atmak
knee jointmafsallı dirsek, dirsekli ek, diz eklemi, marangozlukta mafsallı dirsek
knee-deepdiz boyu, diz boyu derinliğinde
kneel(down/on ile) diz çökmek
knick-knacksüs eşyası, cici bici
knickerbockersgolf pantolon
knife grinderbıçak bileyici
knife sharpenerbıçak bileyicisi
knife tooltorna kalem takımı
knightşövalye, asilzade, şövalye ünvanını kazanan kimse, (satranç) at, (kimese) şövalye ünvanı vermek
knightlyşövalyeye yakışır, kahramanca
knitörmek, birleşmek, kaynaşmak
knit one's browskaşlarını çatmak
knitting machineörgü makinesi, trikotaj makinesi
knitwearörgü eşya, el örgüsü giysi
knobtop, yumru, topuz, tokmak, kontrol düğmesi
knobbinessyumru yumru olma
knobblyyuvarlak, yumru yumru, yumrulu
knobkerrietopuzlu mızrak, topuzlu ok
knockvurmak, kusur bulmak, acımasızca eleştirmek, şoke etmek, vurma sesi, (kapı) çalma sesi, tak tak, vurma, darbe, sıkıntı, dert
knock aboutbulunmak, olmak, ile ilişki kurmak
knock backhızla içmek, devirmek
knock downyıkmak, yok etmek, (fiyat) düşürmek, indirmek
knock money offfiyat kırmak
knock offpaydos etmek, vurup devirmek, işi bırakmak, aşırmak, çalmak
knock on the headtepesine vurmak
knock on woodşeytan kulağına kurşun
knock outuyutmak, nakavt etmek, yenmek, elemek
knock overçarpıp düşürmek, vurup yere sermek, devirmek
knock sb into the middle of next weekcanına okumak
knock spots offtaş çıkartmak
knock the daylights out ofağzını burnunu dağıtmak
knock upaceleyle yapıvermek
knock-kneedçarpık bacaklı
knockdownportatif, demonte, en ucuz, yere serme
knockout(boks) nakavt, çekici kimse/şey
knotdüğüm, budak, insan kümesi, türküm, deniz mili, düğümlemek, düğüm atmak
knottydüğüm düğüm, düğümlü
knowbilmek, tanımak, görmek, geçirmek, yaşamak, çekmek
know a thing or twoişi bilmek
know all the answersbilgiçlik taslamak
know howusulünü bilmek, yolunu bilmek
know how many beans make fivecin gibi olmak
know like the back of one's handavucunun içi gibi bilmek
know of-den haberi olmak, duymuş olmak, bilmek
know one's own mindne istediğini bilmek
know sb by name-i ismen tanımak
know sth backwardsbir şeyi çok iyi bilmek
know the ropeskuralları bilmek, işi bilmek
know the scoreişi bilmek, işten anlamak
know what's whatuyanık olmak, neyin ne olduğunu bilmek
know-allçok bilmiş kimse, ukala
knowablebilinebilir, fark edilir
knowingbilgiç, uyanık, kurnaz
knowinglybilgiçlikle, kurnazlıkla, bilerek, bile bile, kasten
knowntanınmış, bilinen, tanınan, ünlü
knuckleparmağın oynak yeri
knuckle underboyun eğmek, teslim olmak
knuckle-dusterdemir muşta
knurltırtıl çekme aleti, budak, yumru, tırtıl çekmek
knurling tooltırtıl çekme aleti
kodakküçük fotoğraf makinesi
kookydeli divane, mecnun, tuhaf
kosher(et/vb.) Yahudilere haram olmayan
kowtow(to ile) soru sormaksızın itaat etmek, sorgusuz sualsiz boyun eğmek
kraftdayanıklı ambalaj kâğıdı
kraitzehirli bir Asya yılanı
kurtosiskürtosis, basıklık