İngilizce Sözlük

All | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z | Submit a name
There are currently 447 names in this directory beginning with the letter K.
Kaaba
Kâbe

kabob
kebap

kaftan
kaftan

kail
kıvırcık lahana

kainite
kainit, kimyevi gübre

kaiser
imparator, kayser

kakemono
kakemono

kale
kıvırcık lahana

kaleidoscope
çiçek dürbünü, kaleydoskop

kaleidoscopic
çok değişen

kamacite
kamasit

kamikaze
kamikaze

kampong
köy

Kanaka
Hawai Adalarının yerlisi

kangaroo
kanguru

kaolin
kaolin, arıkil

kaolinite
kaolinit

kapok
kapok

kaput
mahvolmuş

karat
bkz.carat

karate
karate

karma
talih

karst
karst

karst lake
düden gölü

katabatic
katabatik

katabolism
katabolizm

katavothre
düden, obruk, kaçak kuyusu

kavass
kavas

kayak
Eskimo kayığı

kebab
kebap, şiş kebap

keck
öğürmek, kusmaya çalışmak

kedge
tonoz demiri, tonozlamak

keel
gemi omurgası

keel over
alabora olmak, devrilip düşmek

keelson
iç omurga, iç karina

keen
güçlü, canlı, yoğun, hararetli, hevesli, (akıl/duygu/duyu/vb.) keskin, güçlü, sivri, keskin, (on ile) meraklı, hevesli, hasta

keen on
meraklı, hevesli, hasta

keenly
şiddetle, şevk ile

keenness
keskinlik, şiddet

keep
almak, saklamak, -de kalmak, bulundurmak, korumak, elde tutmak, saklamak, bulundurmak, (belli bir durumda) engellemek, yerine getirmek, tutmak, geçim, yiyecek, yemek, boğaz, kale

keep a low profile
dikkat çekmekten sakınmak

keep a promise
sözünü tutmak

keep a secret
sır tutmak, sır saklamak

keep a stiff upper lip
soğukkanlı olmak

keep a tight rein on
dizginlemek, sıkı denetlemek

keep abreast of
yeni gelişmeleri öğrenmek

keep an account
hesap tutmak

keep an eye on
-e göz kulak olmak

keep an eye out for
anımsamaya çalışmak

keep at
yapmaya devam etmek

keep at arms length
uzak tutmak, yüz vermemek

keep away
uzak durmak, uzak tutmak, yaklaştırmamak, yaklaşmamak

keep back
söylememek, vermemek, saklamak

keep body and soul together
kıt kanaat geçinmek

keep down
kontrol altına almak, zulmetmek, eziyet etmek, bastırmak, yükselmesine engel olmak

keep guard
nöbet beklemek

keep house
ev idare etmek, eve bakmak

keep in
içeride tutmak, salıvermemek

keep in memory
zihinde tutmak

keep in mind
akılda tutmak, unutmamak, akılda tutmak

keep in remembrance
Unutmamak

keep in the background
arka planda kalmak

keep in touch with
ile teması sürdürmek, ile ilişkiyi koparmamak

keep in with
ile dost kalmak

keep off
-den uzak durmak, yaklaştırmamak, defetmek, uzak kalmak

keep on
-e devam etmek, sürdürmek, devam etmek

keep one at arms length
bir kimseyi uzak tutmak, yüz vermemek

keep one's distance
uzak durmak

keep one's end up
özüne düşen görevi yerine getirmek

keep one's eye on the ball
tetikte olmak

keep one's eyes peeled
gözünü dört açmak

keep one's figure
vücudunu iyi muhafaza etmek

keep one's hand in
işe alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek

keep one's head
sakin olmak, özüne hâkim olmak

keep one's head above water
ayağını yorganına göre uzatmak

keep one's mouth shut
çenesini tutmak

keep one's nose clean
etliye sütlüye karışmamak

keep one's nose to the grindstone
dirsek çürütmek

keep one's pecker up
neşesini yitirmemek

keep one's powder dry
savaşa hazır olmak

keep one's side of the bargain
sözünü tutmak

keep one's temper
sakinliğini korumak

keep one's trap shut
çenesini tutmak

keep one's weather eye open
gözünü dört açmak

keep one's word
sözünü tutmak

keep oneself to oneself
kendi halinde olmak

keep open hose
evini misafirlere açık tutmak

keep open house
misafirperver olmak, kapısı herkese açık olmak

keep out
girmemek, uzak durmak, sokmamak, uzak tutmak

keep out of sight
hiç görünmemek, hiç gözükmemek

keep out!
girilmez yaklaşma!

keep pace with
ayak uydurmak, yetişmek

keep posted
gelişmelerden haberdar etmek

keep sb company
ile kalmak

keep sb guessing
meraktan çatlatmak, ne olacağını söylememek

keep sb in stitches
kahkahadan kırıp geçirmek

keep sb on tenterhooks
dokuz doğurtmak

keep sb waiting
-i bekletmek

keep step
ayak uydurmak

keep sth up one's sleeve
koz olarak saklamak

keep still
sakin ol!

keep tabs on
dikkat etmek, kontrol etmek

keep the ball rolling
devam etmek, sürdürmek

keep the home fires burning
çekip çevirmek

keep the lid on
hasır altı etmek

keep the peace
asayişi korumak

keep the wolf from the door
kıt kanaat geçinmek

keep time
(sögen) düzgün çalışmak, tempo tutmak

keep to
bağlı kalmak, sadık olmak, özünü vermek

keep track
haberdar olmak, haber almak

keep track of
izlemek

keep under one's hat
ser verip sır vermemek

keep up
yukarda tutmak, bakımını sağlamak, devam etmek

keep up with
yetişmek, ayak uydurmak

keep up with the Joneses
sidik yarıştırmak, aşık atmak

keep watch
gözetlemek

Keep your fingers crossed!
Dua et!

keeper
bekçi, bakıcı

keeping
koruma

keepsake
hatıra, yadigar, estelik

keg
küçük fıçı, varil

kelp
varek

kelpie
denizperisi

kelvin
kelvin

kemp
kaba kıl, yünde kalın kıl

ken
bilgi alanı, görüş alanı

kenaf
kenaf

kennel
köpek kulübesi

kennels
sahipleri yokken evcil hayvanların vergin karşılığı bakıldığı yer

kepi
asker kasketi

keratin
keratin

keratosis
keratoz

kerb
yaya kaldırımının kenar taşı

kerchief
başörtüsü,eşarp,mendil,destimal,desmal

kerf
kesik, çentik, kertik

kerfufle
gürültü, patırtı

kermess
kermes

kernel
çekirdek, çekirdek içi, esas, öz

kernel sentence
çekirdek cümle

kernite
kernit

kerosene
gazyağı, gaz

kerosene lamp
gaz lambası

kerosine
gazyağı, gaz

kerseymere
kaşmir

kestrel
kerkenez

ketch
iki direkli yelkenli yat, keç

ketchup
ketçap, domates sosu

ketene
keten

ketone
keton

ketose
ketoz

ketoxime
ketoksim

kettle
çaydanlık, güğüm, kazan, tencere

kettledrum
orkestra davulu

key
anahtar,açar,(to ile) çözüm yolu,anahtar,açıklama,(piyano/daktilo/vb.) tuş,müzik anahtarı,(to ile) daha uygun hale getirmek,ayarlamak,çok önemli,başarı için gerekli

key bit
anahtar dili

key man
kilit adam

key money
tenek parası

key ring
anahtarlık

key witness
en önemli tanık

keyboard
klavye, tuş

keyboard computer
klavyeli bilgisayar

keyed-up
endişeli, gergin, heyecanlı, sinirli

keyhole
anahtar deliği

keyhole saw
delik testeresi, kol testeresi

keynote
temel düşünce, ana ilke, temel, dayanak

keypunch
delgi makinesi

keystone
anahtar taşı, kilit taşı

keyway
kama yatağı, kama yuvası

keyword
anahtar kelime, anahtar sözcük

khaki
haki renk, haki, özellikle askerlerin giydiği haki renkli elbise

khamsin
hamsin

khan
han, kağan, kervansaray

khanate
hanlık

Khartoum
Hartum, Sudan'ın başkenti

khedive
hıdiv, Mısır valisi ismail Paşaya Osmanlı dev.

khedivial
hıdive ait

kibble
demir kova

kibbutz
(İsrail'de) ortaklaşa kullanılan çiftlik/yerleşim bölgesi

kibe
çatlak, yarık, soğuktan meydana gelen çatlak

kibitzer
karıştırıcı

kiblah
kıble

kibosh
saçma

kick
tekmelemek, tekme atmak, (gol) atmak, çifte atmak, tepmek, (silah) tepmek, tekme, heyecan, zevk, coşku, (alkol/uyuşturucu/vb.) etki

kick against the pricks
boşuna dırlanmak, boşa zırlamak

kick around
gereksiz emirler vermek, dolaşmak, sürtmek

kick at
tekme vurmak

kick back
geri tepmek, rüşvet vermek

kick in the teeth
adam yerine koymamak

kick off
(futbol) maça başlamak, başlatmak

kick oneself for doing sth
dizini dövmek

kick out
kovmak, defetmek

kick over the traces
gemi azıya almak

kick the bucket
nalları dikmek

kick up
kavga etmek, kavga çıkarmak, kışkırtmak

kick up a fuss
kavga çıkarmak

kick up a row
kavga çıkarmak, kavga çıkarmak

kick up one's heels
felekten bir gün çalmak

kickback
rüşvet, pay, hisse

kicker
golcü, çifte atan at, vuran şey veya kimse

kickoff
(futbol) başlama vuruşu, ilk vuruş

kickshaw
değersiz şey

kid
çocuk, genç, delikanlı, (Aİ) (kardeş) genç olan, küçük, oğlak, oğlak derisi, takılmak, şaka yapmak, aldatmak, işletmek, ayak yapmak

kid leather
oğlak derisi

kidnap
(adam/çocuk) kaçırmak

kidnapper
adam/çocuk kaçıran kimse

kidney
böbrek

kidney bean
barbunya, fasulye

kidney machine
diyaliz makinesi, böbreğin yerine çalışan cihaz

kidney stone
böbrek taşı

kidney transplant
böbrek nakli

kidney transplantation
böbrek nakli

kids' stuff
çocuk oyuncağı

kier
kazan

kieselguhr
kizelgur, diyatomit

kilderkin
küçük fıçı

kill
öldürmek, yok etmek, öldürmek, avda öldürülmüş hayvan, av, (av) öldürme

kill off
imha etmek, kökünü kazımak

kill the fatted calf
dönüşünü kutlamak, kurban kesmek

kill the goose that lays the golden eggs
bindiği dalı kesmek

kill time
zaman öldürmek, vakit geçirmek

kill two birds with one stone
bir taşla iki kuş vurmak

killer
katil

killing
vurgun, büyük kazanç, öldürücü, yorucu

killjoy
neşe kaçıran kimse, oyunbozan, kıl, gıcık, uyuz

kiln
ocak, fırın

kilo
kilo, geli

kilo-
(önek) bin

kilobyte
kilobayt

kilocalorie
kilokalori

kilocycle
kilosikl

kilogram
kilogram

kilogram calorie
kilogram kalori

kilogram-meter
kilogram-metre

kilogramme
bkz.kilogram

kilohertz
kilohertz

kilojoule
kilojul

kilolitre
kilolitre

kilometer
bkz.kilometre

kilometre
kilometre,çağrım

kilometric
kilometrik

kiloton
kiloton

kilovolt
kilovolt

kilovoltampere
kilovolt amper

kilovoltmeter
kilovoltmetre

kilowatt
kilovat

kilowatt-hour
kilovat saat

kilt
İskoç erkeklerinin giydiği eteklik

kimono
kimono

kin
akraba,kohum,hısım

kinase
kinaz

kind
tür, çeşit, cins, tip, nazik, kibar, iyi kalpli, sevecen, ince, candan, yürekten

kind of
adeta, az çok

kind-hearted
iyi kalpli, sevecen, iyi niyetli

kindergarten
anaokulu,uşak bahçesi

kindhearted
iyi kalpli, şefkatli, sevecen

kindle
yakmak, tutuşturmak, yanmak, tutuşmak

kindliness
iyilik

kindling
(gaz/çıra/ot/vb.) tutuşturucu madde,alışkan

kindling point
tutuşma çekidi

kindling temperature
tutuşma derecesi

kindling wood
çıra

kindly
arkadaşça, müşfik, sevecen, nazikçe, kibarca, lütfen

kindness
şefkat, sevecenlik, incelik, nezaket

kindred
akrabalık, soy, akraba, kodak, birbirine benzer, aynı türden, kafa dengi

kindred spirit
kafa dengi

kine
inekler

kinematic
kinematik, harekete ait, hareketle ilgili

kinematic viscosity
kinematik viskozite, kinematik ağdalık

kinematics
kinematik, kinematik bilgisi

kinescope
resim tüpü, görüntü lambası

kinetic
kinetik, devimsel

kinetic energy
kinetik enerji, devimsel erke

kinetics
kinetik bilimi

king
kral, (santranç) şah

king-size
büyük boy, kodak boyu

kingbird
bir tür sinekçil

kingbolt
ana kilit

kingcraft
kral idareciliği

kingdom
krallık, bitb, alem

kingfish
büyük uskumru

kingfisher
yalıçapkını, iskele kuşu

kinglet
küçük kral

kinglike
kral gibi

kingliness
kral heybeti, haşmet

kingly
krala yaraşır, şahane, muhteşem

kingpin
baş, elebaşı

kingship
krallık, hükümdarlık

kink
halat, tel, ip, saç, /vb.'nin dolaşması, acayiplik, tuhaflık, saçmalama, sapıtma

kinkajou
kinkaju

kinky
karışık, dolaşmış, birbirine girmiş, acayip, tuhaf

kinsfolk
kiminse kodağından kimseler

kinship
akrabalık, kandaşlık

kinsman
erkek akraba/kohum

kiosk
küçük kulübe,alısün kulübesi

kip
uyumak, kestirmek, şekerleme yapmak, uyku, şekerleme, kestirme

kipper
tütsülenmiş ringa balığı

kirschwasser
vişne rakısı

kirtle
kadın fistanı

kirver
potkopaççı, yarıkçı

kirving
potkopaç, yarık, potkopaç çekme, yarık açma

kismet
kısmet

kiss
öpmek, öpücük, öpüş

kiss each other
öpüşmek

kiss of death
öldürücü darbe

kiss of life
hayat öpücüğü, yapay solunum

kiss the book
yemin ederken incili öpmek

kiss the dust
mağlup olmak, yenilmek, öldürülmek

kit
teçhizat, donatı, avadanlık, alet takımı, (out/up ile) gerekli şeylerle donatmak

kitchen
mutfak

kitchen cabinet
mutfak dolabı

kitchen garden
meyve ve sebze bahçesi, sebze bahçesi

kitchenette
odanın mutfak olarak kullanılan bölümü, küçük mutfak

kitchenmaid
mutfak hizmetçisi

kite
uçurtma, çaylak

kite balloon
uçurtma balonu

kite cheque
karşılıksız çek

kith and kin
dostlar ve akrabalar, hısım, akraba

kitten
kedi yavrusu, yavru kedi

kittenish
oyunbaz, civelek, yavru kedi gibi

kittiwake
bir tür martı

kitty
yavru kedi, kedi, pişik, pisi, ortaya konan para, (mutfak masrafı/vb.harcamalar için) gerekince kullanmak üzere toplanan para

kiwi
kivi

klaxon
klakson, korna

kleptomania
çalma hastalığı, kleptomani

kleptomaniac
çalma hastası, kleptoman

klystron
klistron

knack
ustalık, beceri, yetenek

knacker
sakat, /vb.atları alıp et ve derisini satan kimse, yıkmacı, yıkıcı

knag
budak

knap
taş yontmak

knapper
taşçı

knapsack
sırt çantası

knar
budak

knave
hilekâr, üçkâğıtçı, (iskambil) bacak, vale

knavery
hilekârlık, alçaklık, dolandırıcılık

knavish
hilekâr, alçak

knavishly
hileyle

knavishness
hilekârlık

knead
yoğurmak, ovmak

kneadable
yoğrulabilir

kneader
yoğurma makinesi

kneading trough
hamur teknesi

knee
diz, (giyside) diz, diz yeri, (in ile) diz vurmak, diz atmak

knee joint
mafsallı dirsek, dirsekli ek, diz eklemi, marangozlukta mafsallı dirsek

knee-deep
diz boyu, diz boyu derinliğinde

knee-high
diz boyu

kneecap
dizkapağı

kneel
(down/on ile) diz çökmek

kneepan
dizkapağı

knell
matem çanı

knick-knack
süs eşyası, cici bici

knickerbockers
golf pantolon

knickers
kadın külotu

knife
bıçak, bıçaklamak

knife edge
bıçak ağzı

knife grinder
bıçak bileyici

knife sharpener
bıçak bileyicisi

knife tool
torna kalem takımı

knight
şövalye, asilzade, şövalye ünvanını kazanan kimse, (satranç) at, (kimese) şövalye ünvanı vermek

knighthood
şövalyelik

knightly
şövalyeye yakışır, kahramanca

knit
örmek, birleşmek, kaynaşmak

knit needle
örgü şişi

knit one's brows
kaşlarını çatmak

knitting
örgü

knitting machine
örgü makinesi, trikotaj makinesi

knitting needle
örgü şişi

knitting wool
örgü yünü

knitting yarn
örgü ipliği

knitwear
örgü eşya, el örgüsü giysi

knob
top, yumru, topuz, tokmak, kontrol düğmesi

knobbiness
yumru yumru olma

knobbly
yuvarlak, yumru yumru, yumrulu

knobby
(Aİ) bkz.knobbly

knobkerrie
topuzlu mızrak, topuzlu ok

knock
vurmak, kusur bulmak, acımasızca eleştirmek, şoke etmek, vurma sesi, (kapı) çalma sesi, tak tak, vurma, darbe, sıkıntı, dert

knock about
bulunmak, olmak, ile ilişki kurmak

knock against
-e çarpmak

knock back
hızla içmek, devirmek

knock down
yıkmak, yok etmek, (fiyat) düşürmek, indirmek

knock money off
fiyat kırmak

knock off
paydos etmek, vurup devirmek, işi bırakmak, aşırmak, çalmak

knock on the head
tepesine vurmak

knock on wood
şeytan kulağına kurşun

knock out
uyutmak, nakavt etmek, yenmek, elemek

knock over
çarpıp düşürmek, vurup yere sermek, devirmek

knock sb into the middle of next week
canına okumak

knock spots off
taş çıkartmak

knock the daylights out of
ağzını burnunu dağıtmak

knock up
aceleyle yapıvermek

knock-kneed
çarpık bacaklı

knockdown
portatif, demonte, en ucuz, yere serme

knocker
kapı tokmağı

knockout
(boks) nakavt, çekici kimse/şey

knoll
küçük tepe, tepecik

knot
düğüm, budak, insan kümesi, türküm, deniz mili, düğümlemek, düğüm atmak

knothole
budak deliği

knotted
düğümlü

knotty
düğüm düğüm, düğümlü

know
bilmek, tanımak, görmek, geçirmek, yaşamak, çekmek

know a thing or two
işi bilmek

know all the answers
bilgiçlik taslamak

know how
usulünü bilmek, yolunu bilmek

know how many beans make five
cin gibi olmak

know like the back of one's hand
avucunun içi gibi bilmek

know of
-den haberi olmak, duymuş olmak, bilmek

know one's own mind
ne istediğini bilmek

know sb by name
-i ismen tanımak

know sth backwards
bir şeyi çok iyi bilmek

know the ropes
kuralları bilmek, işi bilmek

know the score
işi bilmek, işten anlamak

know what's what
uyanık olmak, neyin ne olduğunu bilmek

know-all
çok bilmiş kimse, ukala

knowable
bilinebilir, fark edilir

knowing
bilgiç, uyanık, kurnaz

knowingly
bilgiçlikle, kurnazlıkla, bilerek, bile bile, kasten

knowledge
bilgi

knowledgeable
bilgili

known
tanınmış, bilinen, tanınan, ünlü

knuckle
parmağın oynak yeri

knuckle down
işe koyulmak

knuckle under
boyun eğmek, teslim olmak

knuckle-duster
demir muşta

knucklebone
aşık sümüğü

knuckledown
işe koyulmak

knuckleduster
demir muşta

knurl
tırtıl çekme aleti, budak, yumru, tırtıl çekmek

knurling tool
tırtıl çekme aleti

koala
koala

kodak
küçük fotoğraf makinesi

kohlrabi
yerlahanası

kook
antika

kooky
deli divane, mecnun, tuhaf

Koran
Kuran

Korea
Kore

Korean
Koreli

kosher
(et/vb.) Yahudilere haram olmayan

kowtow
(to ile) soru sormaksızın itaat etmek, sorgusuz sualsiz boyun eğmek

kraft
dayanıklı ambalaj kâğıdı

krait
zehirli bir Asya yılanı

krypton
kripton

kudos
onur, gurur, şeref

kung fu
kung fu

kurtosis
kürtosis, basıklık

Kuwait
Kuveyt

kyanite
kiyanit

kymograph
kimograf


Submit a name