İngilizce Sözlük

All | # A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z | Submit a name
There are currently 2297 names in this directory beginning with the letter G.
G clef
sol anahtarı

G flat
sol bemol

G minor
sol minor

G sharp
sol diyez

gab
gevezelik

gabardine
gabardin

gabble
çabuk çabuk ve anlaşılmaz biçimde konuşmak

gabbler
geveze, boşboğaz

gabbro
gabro, derinlik kayacı

gabby
konuşkan, geveze, boşboğaz

gable
üçgen biçiminde dam

gable roof
beşik çatı

gad
(about ile) başıboş dolaşmak, dolanmak, gezmek

gadabout
avare kimse, serseri, hovarda

gadfly
atsineği

gadget
becerikli alet, dalga, zımbırtı

gadolinium
gadolinyum

gadwall
boz ördek

gaff
balıkçı zıpkını, giz, zıpkınla vurup tutmak (balık)

gaffe
gaf, gaf yapma, pot kırma, kabahat

gaffer
patron, şef, ustabaşı, yaşlı adam, ihtiyar

gag
ağız tıkacı, şaka, espri, komik öykü, ağzını tıkamak, susturmak

gaga
bunak, ahmak, kaçık, deli, budala

gage
bkz.gauge

gaggle
kaz sürüsü

gaiety
neşe, neşelik, şenlik, eğlenti, eğlence

gaily
neşeli bir şekilde, neşeyle

gain
kazanç, kâr, çıkar, yarar, fayda, ilerleme, artma, artış, kazanmak, elde etmek, edinmek, kazanmak, sağlamak, -e varmak, ulaşmak, (sögen) ileri gitmek

gain and loss account
kâr ve zarar hesabı

gain control
kazanç kontrolü

gain ground
rağbet kazanmak, ilerlemek, önemi artmak

gain on one
(yarışta) yavaş yavaş yaklaşmak, arayı kapatmak

gain the ear of
birine söz geçirmek

gain the upper hand
üstün gelmek

gain time
zaman kazanmak

gainful
kârlı, kazançlı, verginli, maaşlı

gainful occupation
verginli çalışma

gainfully employed
para ile tutulmuş

gainings
gelir, kazanç

gainless
kazançsız, kârsız

gainsay
inkâr etmek, reddetmek

gait
yürüyüş, gidiş, yürüyüş biçimi

gaiter
tozluk

gaize
puzolanlı killi kum taşı

gal
kız

gala
gala, şenlik

galactic
galaktik, gökada ile ilgili, samanyoluna ait

galactic system
galaktik jüyesi, gökada jüyesi

galactose
galaktoz

galaxy
galaksi, gökada, seçkin kişiler topluluğu, şöhretler

gale
sert rüzgâr, bora, ani kahkaha

galena
galen, kükürt kurşunu

galimatias
saçma boş laf

galingale
kulunç otu

galipot
bir tür çamsakızı

gall
safra, öd, kin, nefret, kabalık, küstahlık, sürtünme sonucu oluşan yara

gall bladder
ödkesesi, safrakesesi

gall oak
mazı meşesi

gall-apple
elma şeklinde mazı

gallant
yürekli, yiğit, cesur, güzel, görkemli, (erkek) kibar, şık

gallantry
kadınlara karşı incelik, kibarlık, yüreklilik, yiğitlik, cesaret, kahramanlık

galleon
kalyon

galleria forest
galeri orman

gallery
galeri

galley
kadırga, gemi mutfağı

galley west
düzensiz

galliard
hareketli bir dans

Gallic
Galya ile ilgili, Fransa'ya ait, galik

gallic acid
galik asit

gallimaufry
karmakarışık şey, yahni

gallinaceous
tavuk cinsinden

galling
incitici, gurur kırıcı, can sıkıcı

galliot
hafif kadırga, çektirme

Gallipoli
Gelibolu

gallium
galyum

gallivant
gezip tozmak, eğlence/serüven peşinde koşmak

gallon
galon

galloon
dar ve sık dokumalı şerit, sırma

gallop
dörtnal,dörtnala gitmek,çapmak

gallows
darağacı

gallows bird
asılacak herif

gallstone
safra taşı

Gallup poll
kamuoyu araştırması

gallus
pantolon askısı

galluses
pantolon askısı

galore
pek çok, bol bol

galosh
ayakkabının üzerine giyilen lastik, galoş

galvanic
galvanik

galvanic cell
galvanik pil

galvanism
galvanizm

galvanization
galvanizleme

galvanize
galvanizlemek, canlandırmak, kışkırtmak, harekete geçirmek, teşvik etmek

galvanized iron
galvanize demir, çinko

galvanized pipe
galvanizli boru

galvanized sheet
galvanizli sac

galvannealing
galvaniz tavlama

galvanometer
galvanometre, küçük akımölçer

galvanoplastic
galvenoplastik

galvanoplasty
galvanoplasti

galvanoscope
galvanoskop

gam
balina sürüsü, bacak

gambado
at sıçraması

Gambia
Gambia

gambit
(satranç) gambit, hesaplı hareket

gamble
rizikolu iş, kumar, kumar oynamak, (away ile) kumarda kaybetmek

gamble away
kumarda kaybetmek

gamble with sth
ile kumar oynamak, tehlikeye sokmak

gambler
kumarbaz

gambling
kumar, kumar oynama

gambling den
kumarhane

gamboge
katalomba, hintzamkı

gambol
sıçramak, hoplamak, zıplamak, hoplayıp sıçrama

gambrel roof
Felemenk çatısı, balıksırtı dam

game
oyun, parti, oyun partisi, av, hile, dolap, plan, oyun, maç, karşılaşma, istekli, hevesli, hazır, harekete hazır, gözüpek, topal, (kol/vb.) sakat

game of hazard
şans oyunu, kumar

gamebag
av çantası

gamekeeper
av bekçisi

gamely
cesurca

gameness
yiğitlik, mertlik, yüreklilik

gamesome
neşeli, canlı

gamester
kumarbaz

gamete
gamet, cinsel hücre

gametophyte
gametofit, gametli bitki

gamin
sokak çocuğu

gaming
kumar oynama

gaming house
kumarhane

gaming laws
kumar yasaları

gaming table
kumar masası

gamma
gama

gamma detector
gama detektörü

gamma distribution
gama dağılımı

gamma factor
gama faktörü

gamma globulin
gammaglobülin

gamma particle
gama parçacığı

gamma rays
gama ışınları

gammer
yaşlı kadın, haminne

gammon
tütsülenmiş jambon

gamo-
(önek) cinsiyetle ilgili, birleşik

gamp
şemsiye

gamut
nota dizisi, gam, birşeyin tamamı, tümü

gamy
cesur, yiğit, gözüpek

gander
erkek kaz

ganef
hırsız

gang
arkadaş türkümü,ekip,takım,çete,deste,kuldur destesi

gang leader
elebaşı,kuldurbaşı

gang plow
çok bıçaklı pulluk

gang saw
katrak

gang up against
karşı birlik olmak

gang up on
karşı birlik olmak

gangboard
dosa, borda iskelesi

gangling
zayıf ve uzun boylu, sırık gibi

ganglion
gangliyon, sinir düğümü

gangplank
iskele tahtası

gangrene
kangren

gangrenous
kangrenli

gangster
gangster

gangue
gang

gangway
aralık geçit, borda iskelesi, Değmesin!, Yağlı boya!, Yoldan!

gannet
sümsük kuşu

ganoid
parlak, parlak pullu balık

gantry
(demiryolu) sinyal köprüsü

gaol
cezaevi, hapishane, cezaevine kapatmak, hapse atmak

gaoler
gardiyan, zindancı

gap
boşluk, aralık, yarık, (görüş) ayrılık

gap character
aralık karakteri

gape
ağzı açık kalmak, ağzını açıp alık alık bakmak, açılmak, yarılmak

gapeseed
hayret uyandıran şey

gaping
ağzı açık

gappy
noksan, eksik, kusurlu

gar
zargana

garage
garaj, benzin istasyonu, garaja koymak

garb
üst baş, kılık kıyafet, giydirmek

garbage
süprüntü,tullantı,çöp,zibil,zırva,garbage can // Ai.çöp tenekesi

garbage can
çöp tenekesi

garbage collection
çöp toplama

garbage disposer
kırıntı değirmeni, çöp öğütme aygıtı

garbage man
çöpçü

garbanzo
nohut

garble
bozma, tahrif etmek, bozmak

garbled
karmaşık, karışık, yanlış

garboard
burma tahtası

garçon
garson

garden
bahçe, bahçede çalışmak, bahçıvanlık yapmak, bahçeyle uğraşmak

garden crop
bahçe ürünü

garden hoe
bahçe çapası

garden hose
bahçe hortumu

garden of Eden
Cennet bahçesi, Aden bahçesi

garden plants
bahçe bitkileri

garden shears
bahçıvan makası

gardener
bahçıvan

gardenia
gardenya

gardening
bahçıvanlık

garfish
zargana

gargantuan
çok büyük, koca, devasa

gargle
gargara yapmak, gargara

gargoyle
insan ya da hayvan başlı taş oluk

garish
gösterişli, parlak, cafcaflı

garland
çelenk, çiçekten yapılmış taç

garlic
sarmısak

garlic mustard
sarmısakotu

garment
giyim eşyası, giysi

garment industry
konfeksiyon, hazır giyim

garner
tahıl ambarı, toplamak, biriktirmek

garnet
lal taşı

garnish
süs, garnitür, (yemek) süslemek

garnishee
yediemin, haczetmek, hacze bağlamak

garnishment
süsleme, haciz

garniture
garnitür, süs

garret
tavan arası

garrison
garnizon

garrison commander
merkez komutanı

garrote
boğarak idam etmek

garrulity
çenebazlık, gevezelik

garrulous
çenebaz, geveze

garter
jartiyer

garth
küçük bahçe

gas
(hava) gaz, sıvı gaz, benzin, boş laf, zırva, gaz ile zehirlemek, (about ile) laklak etmek, çene çalmak, havadan sudan konuşmak

gas about
laklak etmek, çene çalmak

gas analysis
gaz analizi

gas burner
tenek gazı memesi

gas chamber
gaz odası

gas chromatography
gaz kromatografisi

gas coal
gaz kömürü

gas compressor
gaz kompresörü

gas cooler
gaz soğutucu

gas counter
gaz sayacı

gas cutting
gaz kesme

gas density
gaz yoğunluğu

gas electrode
gaz elektrotu

gas engine
gaz motoru

gas equilibrium
gaz dengesi

gas exhauster
gaz boşaltıcı

gas flow
gaz akışı

gas furnace
gaz fırını

gas generator
gaz jeneratörü, gaz üreteci

gas heater
şofben, gaz su ısıtıcısı

gas holder
gazometre

gas jet
gaz memesi, gaz alevi

gas laws
gaz kanunları, gaz yasaları

gas main
havagazı ana borusu

gas man
havagazı memuru

gas mask
gaz maskesi

gas meter
gaz saati, gaz sayacı

gas mixture
gaz karışımı

gas oil
gaz yağı

gas oven
havagazı fırını

gas pedal
gaz pedalı

gas pipeline
gaz boru hattı

gas pressure
gaz basıncı

gas shielding
gaz maskı, gaz korumalığı

gas station
benzin istasyonu, benzinlik

gas tank
benzin deposu

gas thermometer
gazlı termometre

gas tube
gaz tüpü

gas welding
gaz kaynağı

gas-filled
gazlı, gazla dolu

gas-filled lamp
gazlı lamba

gasconade
övünme

gaseous
gaz gibi, gazlı

gaseous fuel
gazyakıt

gaseous state
gaz hali

gash
derin yara, derin yara açmak

gasification
gazlaştırma

gasify
gazlaştırmak

gasket
conta

gasoline
benzin

gasoline can
benzin bidonu

gasoline consumption
benzin sarfiyatı, benzin tüketimi

gasoline engine
benzinli motor

gasoline gauge
benzin göstergesi

gasoline level
benzin seviyesi, benzin düzeyi

gasoline pump
benzin pompası

gasoline strainer
benzin süzgeci

gasoline tank
benzin deposu, yakıtlık

gasoline tank cap
benzin deposu kapağı

gasometer
gazometre

gasometric
gazometrik

gasp
güçlükle solumak, güçlükle soluk almak, (şaşkınlıktan/vb.) soluğunu tutmak, güçlükle soluma, soluk soluğa konuşma

gassed
gazlı, zehirli gazda kirlenmiş

gasser
gaz sondajı, atıp tutan kimse

gassy
gazlı, gaz dolu, gaz gibi

gassy mine
grizulu ocak

gastralgia
karın ağrısı

gastric
mide ile ilgili, mide

gastric juice
mide suyu

gastric ulcer
mide ülseri

gastrin
gastrin

gastritis
gastrit, mide yangısı

gastro-intestinal
gastrointestinal, mide-bağırsak

gastroenteritis
gastroenterit, mide-bağırsak yangısı

gastrointestinal
gastrointestinal, mide ve bağırsaklarla ilgili

gastrological
gastrolojik

gastrology
gastroloji

gastronomer
yemek uzmanı

gastronomic
yemeğe ait, mideye ait

gastronomist
yemek meraklısı

gastronomy
iyi yemek yeme ve pişirme sanatı, gastronomi

gastropod
karındanbacaklı, karındanbacaklı

gastroscope
midenin içini inceleyen alet, gastroskop

gastrotomy
mide ameliyatı

gastrula
gastrula

gastrulation
gastrulasyon, bağırsak oluşumu

gasworks
havagazı fabrikası

gat
dar arna, tüfek, tabanca

gate
kapı, giriş yeri, giriş kapısı, (bir maçı/gösteriyi/vb.) izleyenlerin sayısı, hasılat

gate crasher
kaçak seyirci, biletsiz seyirci

gatecrash
(parti/vb.'ne) davetsiz gitmek

gatecrasher
maça davetsiz giren kimse

gatehouse
kapıcı odası

gatekeeper
kapıcı,bekçi,gözetçi

gatepost
kapı direği

gateway
giriş yeri, giriş kapısı

gather
(round ile) toplanmak, bir araya gelmek, toplamak, bir araya getirme, toplamak, koparmak, (bilgi/vb.) kazanmak, toplamak, anlamak, sonuç çıkarmak

gathering
toplantı

gauche
patavatsız, beceriksiz

gaucherie
acemice tavır, beceriksizlik

gaud
değersiz eğlenceler, gösterişli elbiseler, süs

gaudiness
aşırı süslülük

gaudy
gösterişli, parlak, cırtlak, cart, şatafatlı

gauge
ölçü, ayar, ölçü aygıtı, ölçmek, ölçüp biçmek, değerlendirmek, yargılamak

gauge pressure
manometre basıncı

gauger
ölçü aleti, ayarcı, vergi memuru, gümrük memuru

gauging
ayarlama, ölçme, mastarlama, çaplama

gaunt
arık,sıska,bir deri bir sümük,cılız

gauntlet
uzun eldiven

gauss
gauss

gaussmeter
gaussölçer, gaussmetre

gauze
tül

gauze bandage
gazlı bez

gauzy
tül gibi, şeffaf

gavotte
eski bir Fransız dansı

gawk
aval aval bakmak, öküzün trene baktığı gibi bakmak

gawky
hantal, beceriksiz, sakar

gawp
aval aval bakmak

gay
şen, neşeli, mutlu, parlak, canlı, ibne, sevici

gayness
ibnelik, sevicilik, neşelilik, neşe

gazabo
delikanlı

gazalle
ahu

gaze
gözünü dikerek bakmak, sürekli bakış

gazebo
manzaralı ev

gazelle
ceylan, gazel

gazer
ahmak, şaşkın, budala

gazette
resmi gazete

gazetteer
atlas

gazump
kimese (evini) satmaktan vazgeçip daha fazla pul veren başka birisine satmak

gear
takım, tertibat, donatı, çark, dişli, vites, kıyafet, gear lever/stick/shift // vites kolu

gear box
dişli çark mahfazası

gear case
dişli kutusu, vites kutusu

gear cutter
dişli frezesi

gear lever
vites kolu

gear ring
dişli halka

gear shaft
dişli mili, transmisyon mili

gear stick
vites kolu

gearbox
vites kutusu

geared
dişli, geçmiş

gearing
dişli çarklar jüyesi, dişli tertibatı

gearshift
vites değiştirme, vites kolu

gearshift lever
vites değiştirme kolu, vites kolu, hız kolu

gearwheel
dişli çark

gecko
bir tür kertenkele

geese
kaz, budala kimse

geezer
ihtiyar, bunak, moruk

gegenschein
karşıgün

geisha
geyşa

gel
bkz.jell

gelatine
jelatin

gelatinous
jelatinli, jelatin gibi

gelation
dondurma, katılaştırma

geld
hadım etmek, iğdiş etmek, enemek

gelid
buz gibi donmuş

gelignite
nitrik asit ve gliserinden yapılmış güçlü patlayıcı

gem
değerli taş, mücevher, önemli, değerli şey/kişi, cevher

geminate
çift olmuş, çift olmak, ikizleştirmek

gemination
çift yapma

Gemini
İkizler Burcu

gemma
tomurcuk

gemmate
tomurcuklanan, tomurcukla çoğalan, tomurcukla çoğalmak

gemmation
tomurcuklanma şekli

gemmiparous
tomurcuk oluşturan, tomurcuklarla çoğalan

gemmule
küçük tomurcuk

gemstone
değerli taş

gen
esk, doğru haber, tam bilgi, malumat

gen up
iyice öğrenmek, iyice öğretmek

gendarme
jandarma

gendarmerie
jandarma gücü

gender
cins

gene
gen

gene code
gen kodu

gene exchange
gen alışverişi

gene flow
gen akımı

gene frequency
gen frekansı

gene mutation
gen mutasyonu

gene pool
gen havuzu, kalıtımsal faktörler

gene technology
gen teknolojisi

genealogical
soyla ilgili

genealogical tree
soyağacı

genealogist
soy izleme uzmanı, şecere uzmanı

genealogize
soyunu izlemek

genealogy
soy, soy kütüğü, şecere

general
genel,yalpı,yaygın,baş,şef,general

general acceptance
tam kabul, genel kabul, koşulsuz kabul

general agreement
genel sözleşme

general assembly
genel kurul

general audit
genel denetim, umumi teftiş, umumi kontrol

general cargo
karışık yük

general delivery
post restant

general directorate
genel müdürlük, umum müdürlük

general election
yalpı saylav

general equilibrium
genel denge

general expenses
umumi masraflar

general governor
genel vali

general grammar
genel dilbilgisi

general journal
genel yevmiye defteri

general linguistics
genel dilbilim

general management
genel müdürlük

general manager
genel müdür, umum müdür

general meeting
genel kurul

general pardon
genel af

general partner
komandite ortak

general partnership
sınırsız sorumlu ortaklık

general plan
genel plan

general policy
genel poliçe

general power of attorney
umumi vekâletname

general practitioner
pratisyen hekim

general purpose
her işe elverişli

general reserve
genel rezerv

general staff
genelkurmay

general strike
genel grev

general welfare
genel refah

general-purpose computer
genel amaçlı bilgisayar

general-purpose language
genel amaçlı dil

generalissimo
başkumandan

generality
genellik, çoğunluk, yuvarlak laflar, genel sözler

generalization
genelleştirme, genelleme

generalize
genelleştirmek, genelleme yapmak

generalized
genelleştirilmiş

generally
çoğunlukla, genellikle, genelde, genellikle, ayrıntısız, genel olarak

generalship
generallik, liderlik

generate
oluşturmak, doğurmak, (ısı/çıngı/vb.) öndürmek

generating plant
çıngı santralı

generating program
öndürücü bağdarlama, üreteç

generating station
çıngı santralı

generation
(çıngı/vb.) üretme, üretim, kuşak, nesil

generation gap
kuşak farkı, nesil kopukluğu

generative
öndürücü, üretici

generative grammar
öndürücü dilbilgisi

generator
üreteç, jeneratör

generator gas
jeneratör gazı, üreteç gazı

generatrix
ana doğru, üreteç

generic
cinsle ilgili, genel

generosity
cömertlik

generous
eliaçık, cömert

generous to a fault
eli bol

genesis
başlangıç, başlama çekidi

genetic
kalıtsal, kalıtımsal

genetic code
genetik kod

genetic engineering
genetik mühendislik

genetic factor
genetik faktör

geneticist
genetikçi, kalıtımbilimci

genetics
genetik, kalıtımbilim

geneva
ardıç rakısı, cin

genial
hoş, tatlı, canayakın, güleryüzlü, nazik, (hava) ılıman, yumuşak

geniality
nezaket, sempatiklik, güler yüzlülük

genie
cin

genista
katırtırnağı

genital
üreme kılganlarıyla ilgili

genital glands
üreme bezleri

genitalia
üreme kılganları

genitals
cinsel kılganlar, üreme kılganları

genitive
-in hali, tamlayan yağdayı

genitive suffix
tamlayan eki

genitourinary
ürogenital

genius
üstün yetenek, deha, dahi

genocide
soykırım

genotype
genotip

genre
tarz, tür

gent
centilmen

genteel
ince, kibar, nazik, terbiyeli

gentian
centiyana, yılanotu

gentile
Yahudi olmayan (kimse)

gentility
kibarlık

gentle
ince, kibar, nazik, tatlı, yumuşak, hafif, yavaş

gentle as a dove
halim selim

gentle breeze
hafif meltem

gentlefolks
soylu kişiler, yüksek tabaka

gentleman
centilmen, bey, beyefendi, adam

gentleman of fortune
maceraperest adam

gentlemen's agreement
centilmenlik anlaşması

gentleness
iyi huylu olma, yumuşaklık, nezaket, şefkat

gentlewoman
kibar kadın

gently
yavaşça, tatlılıkla, nazik bir şekilde, yumuşak bir şekilde

gentry
yüksek sınıf, kibar sınıf

Gents
erkekler tuvaleti

genuflect
diz çökmek

genuflection
diz çökme

genuine
hakiki, gerçek

genuinely
gerçekten, hakikaten

genuineness
içtenlik, samimiyet

genus
cins, tür

geo-
(önek) yeryüzüne ait

geocentric
yermerkezli, jeosentrik

geochemistry
jeokimya, yerkimyası

geochronology
jeokronoloji

geode
jeot

geodesic
jeodezik

geodesy
jeodezi

geographer
coğrafyacı

geographic
coğrafyaya ait

geographical
coğrafi

geography
coğrafya

geoid
geoit

geological
jeolojik, yerbilimsel

geological erosion
jeolojik erozyon

geological formation
jeolojik oluşum, jeolojik formasyon

geological map
jeolojik harita

geologist
jeolog, yerbilimci

geology
yerbilim, jeoloji

geomagnetism
jeomanyetizm

geomancer
falcı

geomancy
fala bakma

geomantic
falcılığa ait

geometric
geometrik

geometric average
geometrik ortalama

geometric cross section
geometrik kesit

geometric distribution
geometrik dağılım

geometric mean
geometrik ortalama

geometric optics
geometrik optik

geometric progression
geometrik dizi

geometric series
geometrik seri

geometric sum
geometrik toplam

geometrical
geometrik

geometrician
geometri uzmanı

geometry
geometri

geomorphology
jeomorfoloji

geophysical
jeofiziksel

geophysical exploration
jeofizik arama

geophysics
jeofizik, yer fiziği

geopolitics
jeopolitik

georgette
jorjet

Georgia
A.B.D.eyaletlerinden biri

Georgian
Gürcü, Gürcü

geosscience
yeryüzü bilimi

geostrophic wind
jeostrofik rüzgâr

geosyncline
jeosenklinal, yer teknesi

geotechnics
jeoteknik

geothermal
jeotermal, yerısıl

geotropism
yereyönelim, jeotropizma

geranium
sardunya

geranium oil
ıtır yağı

geriatric
ihtiyarlığa ait

geriatrician
ihtiyarlık hastalıkları mütehassısı

geriatrics
yaşlılık hekimliği

germ
mikrop, başlama çekidi, başlangıç

germ cell
gamet, üreme hücresi

germ warfare
biyolojik savaş

German
Alman, Alman, öz (akraba), soy

German measles
kızamıkçık

German silver
Alman gümüşü

germander
kısa mahmut otu, yer meşesi

germane
ilgili, alakalı

germanium
germanyum

Germans
Alman, Almanya, Almanca

Germany
Almanya

germicidal
mikrop öldürücü, antiseptik

germicide
mikrop öldürücü, antiseptik

germinal
tohum

germinate
(tohum) filizlenmek, çimlenmek, filizlendirmek

germinating apparatus
çimlendirme aygıtı

germination
çimlenme, filiz verme, filizlenme

germination test
çimlenme testi

geronto-
(önek) ihtiyarlıkla ilgili

gerontologist
gerontolog, yaşlılık hastalıkları uzmanı

gerrymander
saylav propagandası yapmak

gerund
ulaç, isim-fiil

gerundial
fiilimsi

gesso
alçıtaşı

gestation
gebelik

gestation period
gebelik dönemi

gestic
bedensel

gesticulate
(konuşurken) el kol hareketleri yapmak

gesticulation
el kol hareketleriyle anlatma, jestler yapma

gesture
jest, el kol hareketi, el kol hareketi yapmak

Gesundheit
Çok yaşayın!

get
almak, elde etmek, olmak, hale gelmek, varmak, ulaşmak, uğraşmak, ilgilenmek, bakmak, gidip getirmek, gidip almak, ettirmek, yaptırmak, -tirmek, -tırmak, hazırlamak, götürmek, vurmak, anlamak

get a clean bill of health
temiz kâğıdı almak

get a cross
anlaşılmasını sağlamak, açıklamak

get a crush on sb
birine gönül bağlamak

get a hand
alkış toplamak

get a job
işe girmek

get a long
gitmek, ayrılmak, ilerlemek, başarmak, becermek

get a lump in one's throat
boğazı düğümlenmek

get a move on
acele etmek

get a passport
pasaport çıkarmak

get a rocket
papara yemek, zılgıt yemek

get a run for one's money
semeresini görmek

get a slap in the face
şamar yemek

get a slap on the wrist
fiske yemek

get a swelled head
ne oldum delisi olmak

get a way with sth
paçayı kurtarmak

get about
seyahat etmek, dolaşmak, yürümek, yayılmak

get across
anlaşılmak, benimsenmek, anlaşılmasını sağlamak

get after
eleştirmek, azarlamak

get ahead
başarmak, öne geçmek, önde olmak

get all of a dither
eli ayağına dolaşmak

get along
gitmek,ayrılmak,ilerlemek,gelişmek,uyuşmak,anlaşmak,yola gitmek

get an offer
iş teklifi almak

get around
dolaşmak, -den kaçınmak

get at
ulaşmak, erişmek, varmak, demek istemek, başlamak

get away
kaçmak, gitmek, kurtulmak, savuşmak

get back
dönmek, geri gelmek, geri dönmek, geri almak

get back at sb
-den intikam almak, öc almak

get behind
geri kalmak

get better
iyileşmek

get by
yaşamını sürdürmek, idare eder olmak, geçmek

get by on a shoestring
tencerede pişirip kapağında yemek

get carried away
heyecanlanmak, aşka gelmek

get caught in the cross-fire
iki ateş arasında kalmak

get caught in the middle
iki ateş arasında kalmak

get cold feet
gözü yememek

get dark
akşam olmak

get down
yazmak, kaydetmek, güçlükle yutmak

get down to
dört elle sarılmak, ciddiyetle girişmek

get down to brass tacks
esas meseleye gelmek, sadede gelmek

get drunk
sarhoş olmak

get even with
intikam almak, hakkından gelmek

get in
içeri girmek, varmak, (taşıta) binmek, sokmak

get in hot water
başı derde girmek, ayvayı yemek

get in on
faydalanmak, paydaş olmak

get in touch with
ile temasa geçmek, bağlantı kurmak

get in with sb
birinin gözüne girmek

get into
-e girmek, giymek

get into a mess
başı derde girmek

get into a rut
tekdüze bir yaşama başlamak

get into a temper
tepesi atmak

get into a towering rage
küplere binmek

get into hot water
başını belaya sokmak

get into in a jam
başı derde girmek, başı dertte olmak

get into scrapes
başı belaya girmek

get into trouble
başına dert almak, başını derde sokmak

get it in the neck
okkanın altına gitmek

get it through one's head
kafasına sokmak

get loose
açılmak, gevşemek, serbest kalmak, sallanmak

get lost
kaybolmak

get mad
kızmak

get married
evlenmek

get married with
ile evlenmek

get nowhere fast
yerinde saymak

get off
(bir araçtan) inmek, ayrılmak, kurtulmak

get off scot-free
kılına bile dokunulmamak

get off with
ilişki kurmak

get on
anlaşmak,geçinmek,ilerlemek,binmek

get on for
gelmek, varmak

get on like a house on fire
hemen arkadaş olmak

get on one's feet
ayağa kalkmak

get on one's nerves
-in sinirine dokunmak, gıcık etmek

get on one's tits
gıcık etmek, uyuz etmek

get on sb's back
sinir etmek, kızdırmak

get on the good side of sb
birinin gözüne girmek

get on to sb
izini araştırıp bulmak, temas kurmak, görüşmek

get on top of
fazla gelmek, aşmak

get on with sb
geçinmek,anlaşmak,yola gitmek

get on with sth
devam etmek

get one's back up
barut kesilmek, inat etmek, kızdırmak

get one's discharge
işten çıkarılmak

get one's ducks in a row
işlerini yoluna koymak

get one's fingers burnt
bir şeyden ağzı yanmak

get one's goat
kızdırmak, keçileri kaçırtmak

get one's hand in
alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek

get one's hooks into
çengel atmak

get one's knife into
diş bilemek

get one's own back
birinin yanına kâr bırakmamak

get one's own way
kendi bildiğine gitmek

get one's rag out
kafasının tası atmak

get one's sealegs
deniz tutmamak

get one's skates on
acele etmek

get one's teeth into sth
özünü bir şeye vermek

get one's ticket
ordudan atılmak

get one's way
istediğini koparmak

get one's wits about one
kafasını toplamak

get onto
konuşmak, bağlantı kurmak, bulmak

get out
ayrılmak, gitmek, çıkmak, kaçmak, kaçırmak

get out of
sorumluluktan kaçmak, vazgeçebilmek, elde etmek

get out of a scrape
yakasını kurtarmak

get out of debt
borçtan kurtulmak

get out of hand
çapraşık hale gelmek

get out of one's depth
derin suya girmek, başından büyük işe girişmek

get out of sight
ortadan kaybolmak

get out of the wrong side of the bed
sol tarafından kalkmak

get over
atlatmak, yırtmak, anlaşılmak, iyileşmek

get pissed
sarhoş olmak

get points
puan almak

get ready
hazırlamak

get religion
birden dine bağlanmak

get rid of
-den kurtulmak, başından savmak

get round
ikna etmek, kandırmak, yararlanmak, yayılmak

get sb back on his legs
birinin elinden tutmak

get sb down
neşesini kırmak, canını sıkmak

get sb in
çağırmak

get sb into
durumuna koymak, derde sokmak

get sb off
kurtarmak

get sb off the hook
beladan kurtarmak

get sb off with sb
karşı cinsten biriyle tanıştırmak

get sb's goat
birinin tepesini attırmak

get spiced
evlenmek, başı bağlanmak

get sth done
yaptırmak, ettirmek

get sth in
toplamak, içeri almak

get sth off
çıkarmak, göndermek, öğrenmek

get sth off one's chest
derdini açmak

get sth out in the open
bir şeyi açığa çıkarmak

get sth over
bitirmek

get sth wrong
yanlış anlamak

Get stuffed
Siktir ordan!

get the best of
üstün çıkmak, yenmek

get the better of
hakkından gelmek, yenmek, üstün çıkmak

get the blues
morali bozulmak

get the boot
kovulmak, sepetlenmek

get the caller off the line
çınkayı meşgul etmemek

get the chop
işten atılmak, sepetlenmek, baltalanmak

get the gate
kovulmak, işten atılmak

get the hang of sth
yöntemini kapmak, işleyişini kavramak

get the inside track
kaleyi içinden fethetmek

get the plums
yağlı kuyruğa konmak

get the push
sepetlenmek, işten atılmak

get the sack
işten kovulmak, sepetlenmek

get the upper hand
üstesinden gelmek, kazanmaya yüz tutmak

get the willies
canı sıkılmak, bıkmak

get the wind up
ödü kopmak

get the worst of
yenilmek

get the wrong end of the stick
yanlış anlamak, kazı koz anlamak

get there
amacına ulaşmak, başarmak

get through
(çınkada) çıkarmak, bulmak, anlaşılmak

get through to
bağlantı kurmak

get tired
yorulmak

get to
-e varmak, ulaşmak, yapabilmek, bağlantı kurmak

get to grips with
ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak

get to the finals
finale kalmak

get to the point
sadede gelmek

get together
toplanmak, bir araya gelmek, buluşmak

get touchy
gevremek

get under sb's skin
birinin sinirine dokunmak

get under way
başlamak

get up
yataktan kalkmak/çıkmak,durmak,artmak,kalkmak

get up steam
bir işe ısınmaya başlamak

get up to
varmak, yetişmek

get used to
-e alışmak

get wet to the skin
iliklerine kadar ıslanmak

get wind of
kokusunu almak, duymak, haberdar olmak

get wise to
-den haberdar olmak

get wise to sth
bir şeyden haberdar olmak

get worse
daha kötü olmak

getatable
ulaşılabilir, erişilebilir

getaway
kaçma, kaçış, tüyme, sıvışma, firar

getter
gaz giderici

getup
kılık, giysi

gewgaw
oyuncak

geyser
gayzer, kaynaç, şofben

Ghana
Gana

ghastliness
korkunç görünüm

ghastly
sarı benizli, sapsarı, soluk, korkunç, berbat

ghat
dağ geçidi

ghazi
gazi

gherkin
turşuluk hıyar

ghetto
azınlıkların ve yoksulların oturdukları mahalle, geto

ghost
hayalet, hortlak

ghost image
hayal, hayalet, peri, gölge

ghost town
hayalet kasaba, ölü kent

ghost writer
başkası adına yazı yazan kişi

ghostlike
hayalet gibi

ghostliness
tinsellik, maneviyat

ghostly
hayalet gibi

ghoul
mezardan ölü çalıp onları yiyen hortlak, cin, gulyabani, iğrenç şeylerden zevk alan kimse

ghoulish
cadı gibi, iğrenç

giant
dev

giant planet
dev gezegen

giant slalom
büyük slalom

giant source
dev kaynak

giant stride
dev adım

giantess
devanası, dişi dev

giantism
devleşme

giantlike
korkunç

giaour
gâvur

gib
çivi, pim, saplama

gibberish
anlamsız ses ya da konuşma

gibbet
darağacı

gibbon
uzun kollu ve kuyruksuz bir tür maymun, jibon

gibbosity
dışbükey oluş

gibbous
dışbükey, kambur

gibbsite
gibbsit

gibe
alay, istihza

giblets
(tavuk/kuş/vb.) yürek, ciğer, katı gibi iç kılganlar

Gibraltar
Cebelitarık

giddiness
baş dönmesi, sersemleme, havailik

giddy
başı dönen, baş döndürücü, hoppa, uçarı

gift
armağan, hediye, Allah vergisi, yetenek, (İİ) çocuk oyuncağı, basit iş, (İİ) kelepir, çok ucuz şey

gift cheque
hediye çeki

gift tax
hibe vergisi, teberru harcı

gift token
hediye kuponu

gift voucher
hediye kuponu

gift-wrap
hediye paketi yapmak

gift-wrapping
hediye paketi

gifted
yetenekli

gig
çalgıcının icraatı

giga
giga

gigantean
kocaman

gigantesque
dev gibi, kocaman

gigantic
devasa, kocaman

giggle
kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak, kıkırdama

giglet
hoppa ve oynak kız

gigolo
jigolo

gilbert
gilbert

gild
yaldızlamak

gild the lily
allayıp pullamak

gild the pill
göz boyamak

gilded
yaldızlanmış

gilding
yaldız, altın kaplama

gill
solungaç

gill arch
solungaç yayı

gill chamber
solungaç boşluğu

gill cover
solungaç kapağı

gill fungus
katranköpüğü

gillie
balıkçı yardımcısı

gillyflower
şebboy, karanfil

gilsonite
gilsonit

gilt
yaldız

gilt-edged
birinci derecede, güvenilir, mükemmel

gilt-edged bill
sağlam senet

gimcrack
cafcaflı, cicili bicili, değersiz süs, süslü adi şey

gimlet
burgu, delgi, matkap

gimmick
(dikkat çekmek için yapılan) hile, numara

gimp
kaytan

gin
(içki) cin,tuzak,tele,kapan

gin block
vinç tornosu

gin rummy
bir çeşit iskambil oyunu

ginger
zencefil, canlılık, çaba, kızıl renk, kızıl

ginger ale
zencefilli gazoz

gingerbread
zencefilli kek

gingerly
dikkatle, ihtiyatla

gingersnap
zencefilli çörek

gingery
zencefilli

gingham
çizgili ya da damalı pamuklu kumaş

gingival
dişeti ile ilgili, dişyuvasıl

gingivitis
dişeti iltihabı

ginned wool
çırçırlanmış pamuk

ginnery
çırçır fabrikası

gipsy
çingene

giraffe
zürafa

girandole
kollu şamdan, fıskiye

girasole
opal

gird
kuşak sarmak, kayışla bağlamak, çevrelemek

gird up one's loins
paçaları sıvamak

girded
sarmak, ihata etmek

girder
kiriş, direk

girdle
kuşak, kemer, korse

girl
kız, kadın, kadın işçi, sevgili, kız arkadaş

girl Friday
sekreter

girl scout
kız izci

girlfriend
sevgili, kız arkadaş, kız arkadaş

girlhood
kızlık, kızlık çağı

girlish
genç kız gibi

girlishly
kız gibi

girls' high school
kız lisesi

giro
ciro

girth
bel ölçüsü, çevre ölçüsü, kolan

gist
öz, ana fikir, ana çekitler

give
vermek, doğruluğunu kabullenmek, tanımak, itiraf etmek, bel vermek, eğilmek, esneklik

give a bribe
rüşvet vermek

give a command
emir vermek

give a dinner
yemek vermek

give a fair crack of the whip
özünü göstermek

give a green light
yeşil ışık yakmak

give a lick and a promise
yalapşap yapmak

give a play
temsil vermek

give a present
hediye vermek

give a promise
söz vermek

give a rap on the knuckles
azarlamak, haşlamak

give a report
rapor vermek

give a vent to
açığa vurmak

give advice
öğüt vermek

give alms
sadaka vermek

give an audience to
huzura kabul etmek

give an ear to
kulak vermek

give as a present
armağan olarak vermek

give away
vermek, dağıtmak, ele vermek, açık etmek

give back
geri vermek

give birth to
doğurmak

give chase
peşine düşmek

give chase to
kovalamak

give credence
inanmak, kabul etmek

give ear to
kulak vermek, dinlemek

give evidence
şahitlik etmek, tanıklık etmek

give forth
neşretmek, ilan etmek, dışarı vermek, yaymak

give free rein to
duyguları serbest bırakmak, kaptırmak

give guarantee
teminat vermek

give heed to
önem vermek, dikkat etmek

give in
teslim olmak, boyun eğmek, teslim etmek, vermek

give instruction
talimat vermek

give it to
azarlamak, dövmek

give mouth
havlamak

Give my regards
Selam söyleyin

give no quarter
aman vermemek

give no respite
soluk aldırmamak, göz açtırmamak

give notice
haber vermek, bildirmek

give off
çıkarmak, çalmak, (gaz) sızdırmak, (dal) salmak

give offence
darıltmak, gücendirmek, hatırını kırmak

give one a cold
bir kimseye nezle geçirmek

give one a dose of one's own medicine
anladığı dilden muamele etmek

give one one's walking papers
pasaportunu eline vermek

give one's hand to
bir kimse ile evlenmeyi kabul etmek

give one's life to
hayatını adamak

give oneself airs
çalım satmak, gösteriş yapmak, poz takınmak

give oneself trouble
sıkıntıya girmek, başını derde sokmak

give out
dağıtmak, bitmek, tükenmek, sona ermek

give over
vazgeçmek, terk etmek, teslim etmek

give place to
yer vermek, meydan vermek

give power of attorney
vekâlet vermek

give preference to
-i tercih etmek

give rise to
-e neden olmak

give sb a black eye
birinin gözünü morartmak

give sb a buzz
birine çınka etmek

give sb a call
birine çınka etmek

give sb a carte blanche
birine açık bono vermek

give sb a dirty look
birine ters ters bakmak

give sb a free hand
arzusuna bırakmak

give sb a good dressing-down
birisine verip veriştirmek

give sb a good hiding
birine sopa atmak

give sb a lift
birisini arabasına almak

give sb a nod
başıyla selam vermek

give sb a piece of one's mind
ağzının payını vermek

give sb a ring
-e çınka etmek

give sb a talking-to
azarlamak, paylamak, fırça çekmek

give sb hell
fırça atmak, haşlamak

give sb his due
hakkını yememek

give sb his quietus
öldürmek, işini bitirmek

give sb one's word
söz vermek

give sb the boot
kovmak, sepetlemek

give sb the cold shoulder
birine omuz çevirmek

give sb the eye
gözle yemek

give sb the gate
kovmak, işten atmak

give sb the once-over
birine şöyle bir göz atmak

give sb the pip
canını sıkmak, keyfini kaçırmak

give sb the push
işten atmak

give sb the shits
gıcık etmek, uyuz etmek

give sb what for
fırça çekmek, azarlamak, cezalandırmak

give someone the go-by
tanımazlıktan gelmek

give sth a miss
-e boş vermek

give suck
emzirmek, meme vermek

give the bird
yuhalamak

give the run-around
(eşini) boynuzlamak

give the sack
işten atmak

give the shirt off one's back
varını yoğunu vermek

give the slip
kaçmak, paçayı kurtarmak

give the tip
birine ipucu vermek

give umbrage
gücendirmek

give up
vazgeçmek, bırakmak, umudunu kesmek, ele vermek

give up the ghost
son nefesini vermek, ölmek

give up the struggle
teslim olmak

give utterance to
dile getirmek

give voice to
ifade etmek, açıklamak

give way
boyun eğmek, çekilmek, kuvveti tükenmek

give-and-take
karşılıklı özveri

giveaway
gizli bir şeyi/sırrı belli eden/açığa vuran

given
belirlenmiş, belirli, eğilimli, düşkün, göz önünde tutulursa, bakılırsa

given name
küçük isim, birinci isim

giver
verici, (poliçe) veren

giver of a bill
keşideci

gizzard
(kuşlarda) katı, taşlık

glabrous
düz, tüysüz, kılsız

glace
düz, parlak, glase

glacial
buz ya da buzulla ilgili

glacial acetic acid
saf asetik asit

glacial basin
buzul çanağı

glacial deposit
buzul çökeltisi

glacial drift
buzulların taşıdığı taş ve toprak

glacial epoch
buzul dönemi

glacial erosion
buzul aşındırması

glacial lake
buzul gölü

glacial man
buzul çağı insanı

glacial period
buzul çağı

glacial till
buzul toprağı

glaciation
buzullaşma

glacier
buzul

glacier breeze
buzul meltemi, soğuk meltem

glacier flow
buzul akışı

glacier wind
buzul rüzgârı

glaciofluvial deposits
buzul-akarsu birikintileri

glaciology
buzulbilim, glasiyoloji

glacis
az meyilli satıh, şev, bayır, eğinti

glad
mutlu, memnun, hoşnut, mutluluk verici, memnun edici, sevinçli

glad eye
göz etme

glad hand
el sıkma

glad rags
en iyi kıyafet, ciciler

gladden
sevindirmek, mutlu etmek

glade
ormanda ağaçsız alan

gladiate
kama şeklinde olan

gladiator
gladyatör

gladiolus
kuzgunkılıcı, glayöl

gladly
gönülden, zevkle, istekle, seve seve, memnuniyetle

gladness
hoşnutluk, memnuniyet, memnunluk

gladsome
sevindirici, hoşnut, memnun, sevinçli

gladstone bag
valiz, bavul

glair
yumurta akı, yapışkan madde

glamor
bkz.glamour

glamorize
gerçekte olduğundan daha iyi/daha güzel/daha çekici göstermek, abartmak, şişirmek

glamorous
çekici, göz alıcı

glamour
çekicilik, alım

glance
göz atmak, bakmak, kısaca bakış

glance off
sıyırmak, sıyırıp geçmek

glance over
göz gezdirmek

gland
bez

glandular
beze gibi, gudde gibi

glandular fever
öpüşme hastalığı

glans
penisin başı, klitorisin başı

glare
(göz kamaştırıcı biçimde) parlamak, parıldamak, öfkeyle bakmak, ters ters bakmak, kötü kötü bakmak, göz kamaştırıcı ışık, parıltı, kızgın bakış, ters bakış

glaring
çok parlak, göz kamaştırıcı, dikkat çeken, göze batan

glass
şişe,cam,bardak,ayna,güzgü,cam eşya,piyale,kadeh

glass bead
cam boncuk

glass blower
cam yapımcısı, şişe yapımcısı

glass bulb
ampul

glass ceramics
cam seramik

glass cloth
cam bezi

glass culture
serada bitki yetiştirme

glass cutter
cam elması

glass door
cam kapı

glass electrode
cam elektrot

glass eye
camgöz, takma göz

glass paper
cam kâğıdı, zımpara kâğıdı

glass rod
cam çubuk

glass roof
camlı çatı

glass tile
cam kiremit

glass tubing
cam boru

glass wool
campamuğu, camyünü, cam elyafı

glasses
gözlük

glassful
bir bardak dolusu

glasshouse
cam fabrikası, limonluk, sera, camlı köşk

glassman
camcı, züccaciyeci

glassware
züccaciye, cam eşya

glassworks
cam süs eşyaları

glassy
cam gibi, (bakış) cansız, donuk

glaucoma
bir göz hastalığı

glauconite
glokonit

glaucous
yeşilimsi mavi

glaze
sırlamak, cam takmak, (bakış) anlamsızlaşmak, donuklaşmak, sır, perdah, cila

glazed
camlı, sırlı, perdahlı, cilalı

glazed tile
sırlı çini, sırlı tuğla

glazier
camcı

glazier's diamond
camcı elması

glazier's putty
camcı macunu

glazing
cam, cam takma, perdahlama, sırlama

glazing knife
ıspatula

gleam
ışık, parıtlı, pırıltı, parıldamak, parlamak

gleaming
ışınlar saçan, pırıltılı

glean
azar azar, zor bela toplamak

glebe
toprak, arazi

glede
çaylak

glee
sevinç, neşe

gleeful
neşeli, şen, sevinçli

glen
küçük vadi, dar vadi

glenoid
oyuklu

gliadin
gliyadin

glib
rahat ve iyi konuşan, dilli, (söz) inandırıcı olmayan

glibness
akıcılık, hareketlerde serbestlik

glide
kaymak, akmak, süzülmek, planörle uçmak

glider
planör

gliding
kayma, süzülme, akış, planörcülük

gliding angle
süzülme açısı

gliding path
süzülme yolu

glim
ışık, mum

glim of hope
umut parıltısı

glimmer
zayıf bir şekilde parlamak, donuk ışık, zerre

glimpse
gözüne ilişme, bir anlık görme, bir an için görmek, gözüne ilişmek

glint
parıltı, parıldamak, parlamak

glisten
parıldamak, parlamak

glister
parıltı

glitter
parlamak, parıldamak, parıltı

glittering
görkemli, mükemmel, parlak

glittery
parıldayan, parlak

gloaming
akşam karanlığı

gloat
(over ile) şeytani bir zevkle bakmak/düşünmek

gloat over
şeytanca bir zevk duymak, oh olsun demek

glob
damla, topak

global
geniş çaplı, ayrıntılı, tüm dünya ile ilgili, dünya çapında, evrensel

global insurance
toplu sigorta

global variable
genel değişken

globalisation
küreselleşme

globate
küre biçiminde

globe
top, küre, dünya

globefish
kirpi balığı

globeflower
altın top

globetrotter
durmadan dünyayı dolaşan kimse

globin
globin

globular
küre biçiminde, katı damla biçiminde

globule
kürecik, damla

globulin
globülin

glomerate
kümelenmiş, yığın halinde

glomerule
çiçek kümesi

glomerulus
glomerül, yumakçık, çiçek kümesi

gloom
karanlık, üzüntü, hüzün

gloomy
karanlık, üzüntülü, mahzun, karanlık

glorification
övme, yüceltme, şükretme

glorify
övmek, ululamak, yüceltmek, güzel göstermek

gloriole
hale, ayla

glorious
şanlı, şerefli, görkemli, parlak, güzel

gloriousness
ihtişam

glory
şan, ün, şeref, görkem, güzellik, güzel görünüş

glory and honour
şan ve şeref

gloss
parlaklık, açıklayıcı yazı, açıklama, yorum

gloss over
geçiştirmek, saklamak, önemsiz göstermek

glossary
ek sözlük

glossematics
glosematik

glosseme
dilbirim

glossiness
parlaklık

glossitis
dil iltihabı

glosso-
(önek) dil veya konuşma ile ilgili

glossology
dilbilimi

glossy
parlak ve düz

glossy paper
parlak kâğıt, kuşe

glottal
gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü, gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü

glottis
gırtlaksı, glotis, nefes borusunun ağzı

glottochronology
dil tarihlemesi

glove
eldiven,elcek

glove compartment
torpido gözü

glover
eldivenci

glow
sıcaklık/ışık vermek, (yüz) kızarmak, ateş basmak, kızıl ışık, kızıllık, parlaklık, ateş, sıcaklık, hararet, çaba, gayret, şevk

glow lamp
neon lambası

glow-worm
ateşböceği

glower
ters ters bakmak

glowing
kızgın, akkor halinde, kızarmış, hararetli, kızma, akkorlaşma

glowworm
ateş böceği, kandil böceği

gloxinia
gloksinya

glucagon
glukagon

gluconic
glukonik

gluconic acid
glukonik asit

glucose
glikoz

glucoside
glukozit

glue
tutkal, zamk, yelim, tutkallamak, yapıştırmak

gluey
yapışkan, tutkallanmış, zamklanmış

glum
asık suratlı,karakabak,üzgün,morali bozuk,hüzünlü

glumaceous
kavuzlu, zarflı

glume
kavuz

glut
fazla doldurmak, taşırmak, bolluk, furya

glut oneself
tıka basa yemek

glutamic
glutamik

glutamic acid
glutamik asit

glutamine
glutamin

gluten
glüten

glutinous
yapışkan, yapış yapış

glutton
obur

gluttonous
obur, açgözlü, pisboğaz

gluttony
oburluk

glyceric
gliserik

glyceric acid
gliserik asit

glyceride
gliserit

glycerine
gliserin

glycerol
gliserol, gliserin

glyceryl
gliseril

glycine
glisin

glycogen
glikojen

glycol
glikol

glycolysis
glikoliz

glycoprotein
glikoprotein

glycoside
glikozit

glycosuria
glikozüri

glyoxal
glioksal

glyoxaline
glioksalin

glyph
glif, dik oluk

glyptics
değerli taş oymacılığı

glyptography
kıymetli taş oyma sanatı

gnarl
iri budak, burmak

gnarled
boğumlu, budaklı, pürüzlü, çarpık çurpuk

gnash
(diş) gıcırdatmak

gnat
sivrisinek, tatarcık

gnathous
çeneli

gnaw
kemirmek, üzmek, içini kemirmek

gnawer
kemirgen

gnawing
acı, sıkıntı veren, üzücü

gnawing animals
kemirici hayvanlar

gneiss
gnays

gnome
(masallarda) cüce,cırttan

gnomon
güneş saati mili

gnomonic chart
nomonik harita

gnosis
manevi bilgi

gnostic
ilmi

gnosticism
gnostisizm

gnow
kemirmek

gnu
kıvrık boynuzlu

go
canlılık, enerji, deneme, girişim, gitme, gayret, gitmek, ilerlemek, iş görmek, kaybolmak

go a long way
çok iş görmek, çok dayanmak

go about
birlikte olmak, gezmek, dolaşmak, orsalamak

go about a task
bir işi ele almak

go abroad
yurtdışına çıkmak

go after
kazanmaya çalışmak, peşinden koşmak, izlemek

go against
-e karşı gelmek, karşı koymak, aleyhinde olmak

go against the grain
tabiatına aykırı olmak

go ahead
başlamak, devam etmek, sürmek, ileri gitmek

go all to pieces
eli ayağına dolaşmak, şaşkına dönmek

go along
aynı düşüncede olmak, desteklemek, ilerlemek

Go along!
Haydi git!

go around
(hastalık) yayılmak, herkese yetmek

go around with
ile birlikte olmak, takılmak

go at
saldırmak, hücum etmek, üzerinde çalışmak

go at it hammer and tongs
dövüşmek, atışmak

go away
gitmek,ayrılmak,defolmak,reddolmak

go away empty-handed
eli boş dönmek

go awry
ters gitmek, yolunda gitmemek

go back
dönmek,kayıtmak,(eskiye) uzanmak,gerilemek

go back on
sözünden caymak, vefasızlık göstermek

go back on one's word
sözünde durmamak

go bad
fenalaşmak, bozulmak, kokmak, çürümek

go bail
kefalet etmek

go bail for sb
kefaletle serbest bıraktırmak

go bankrupt
iflas etmek

go begging
sahipsiz olmak, çok ucuza satışa çıkmak

go behind
aslını araştırmak, iç yüzünü aramak

go between
aracılık yapmak

go beyond
aşmak, öteye geçmek

go bust
iflas bayrağını çekmek, iflas etmek

go by
geçmek, geçip gitmek, -e göre davranmak, yanından

go by the board
başarısızlıkla sonuçlanmak, yatmak, batmak

go crackers
kafayı üşütmek

go dead
(alısün hattı) kesilmek

go down
azalmak, düşmek, batmak, benimsenmek, inmek

go down the drain
boşa gitmek, ziyan olmak, atılmak

go down to history
tarihe geçmek

go down with
hastalanmak

go downhill
kötüye gitmek

go driven to extremes
aşırıya kaçmak, sapıtmak

go Dutch
kendi hesabını kendi ödemek, Alman usulü yapmak

go easy on
(kimese) nazik olmak, çok kullanmamak

go far
başarmak, karşılamak, yetmek, doyurmak

go for
saldırmak, peşinden koşmak, sevmek, hoşlanmak

go for a song
çok ucuza gitmek, yok pahasına satılmak

go for a walk
yürüyüşe çıkmak

go for nothing
boşa gitmek, ziyan olmak, işe yaramamak

go from bad to worse
gittikçe kötüleşmek

go from pillar to post
mekik dokumak

go halves
(masrafı) paylaşmak

go hang
kahrolmak

go haywire
arapsaçına dönmek, altüst olmak

go hungry
aç kalmak

go in and out
girip çıkmak

go in debt
boçlanmak

go in for
katılmak, yer almak, zevk almak

go into
girişmek, ilgilenmek, araştırmak

go into a coma
komaya girmek

go into a nose dive
başaşağı gitmek

go into a tailspin
bunalıma girmek

go into action
harekete geçmek

go into effect
yürürlüğe girmek

go into one's shell
kabuğuna çekilmek

go into one's song and dance about sth
bir şey hakkında mazeret uydurmak

go into particulars
ayrıntılara girmek

go into service
hizmete girmek

go it
idare etmek

go like hot cakes
kapış kapış satılmak

go like the wind
rüzgâr gibi geçmek

go mad
delirmek,çıldırmak,kulumak

go native
yerli gibi olmak

go off
patlamak, kesilmek, sönmek, bitmek, durmak

go off at a tangent
daldan dala konmak

go off at half cock
çok erken ve hazırlıksız başlamak

go off the deep end
tepesi atmak

go off the rails
kafayı oynatmak, raydan çıkmak

go off with
izinsiz alıp götürmek

go on
olmak, yer almak, devam etmek, sürdürmek

go on a conducted tour
rehber eşliğinde geziye çıkmak

go on a cruise
vapurla geziye çıkmak

go on a diet
rejim yapmak

go on a go slow
işi yavaşlatmak

go on a guided tour
rehberli geziye çıkmak

go on a hunger strike
açlık grevine başlamak

go on a journey
yolculuğa çıkmak

go on a picnic
piknik yapmak

go on a pilgrimage
hacca gitmek

go on a round-the-world tour
dünya turuna çıkmak

go on a sight-seeing tour
tura çıkmak

go on a trip
gezintiye çıkmak

go on a world trip
dünya turuna çıkmak

go on an excursion
tura çıkmak, geziye çıkmak

go on an outing
gezmeye çıkmak

go on errand
ayak işleri görmek

go on foot
yayan gitmek

go on holiday
tatile çıkmak

go on one's knees
yola gelmek, diz çökmek

go on strike
grev yapmak

go on the dole
işsizlik tazminatı almak

go on the pill
doğum kontrol hapı almak

go on the rampage
azmak, taşkınlık çıkarmak

go on the razzle-dazzle
alem yapmak

go on the road
turneye çıkmak

go on the stage
tiyatro hayatına atılmak, aktör olmak

Go on!
Devam et!, Yapma!, inanmıyorum!

go one's own way
bildiğini okumak

go out
çıkmak, evden ayrılmak, sönmek, modası geçmek

go out of business
işi kapatmak

go out of sight
gözden kaybolmak

go over
bakmak, gözden geçirmek, (görüş) değiştirmek

go over with
ile başarılı olmak

go overboard
kapılmak, hastası olmak

go places
bahtı açık olmak, hayatta ilerlemek

go public
(şirket) halka açılmak

go right
yolunda gitmek

go shares
paylaşmak

go shopping
alışverişe çıkmak

go slow
yavaştan almak, acele etmemek

go stag
bir yere sap gibi gitmek

go the whole hog
bir işi tam yapmak, sonunu getirmek

go through
resmen kabul edilmek, onaylanmak, (acı) çekmek

go through customs
gümrükten geçmek

go through fire and water
büyük sınavdan geçmek, çok ıstırap çekmek

go through the motions
üstünkörü yapmak

go through with
tamamlamak, sonuca bağlamak

go to bed
yatmak

go to bed with the chickens
tavuk gibi erken yatmak

go to Davy Jone's locker
denizin dibini boylamak

go to extremes
ifrata kaçmak

go to great expense
masrafa girmek

go to hell
cehenneme gitmek, mahvolmak

go to hell in a handbasket
beş para etmemek

Go to hell!
Allah kahretsin!, Cehennem ol!

go to one's head
sersem etmek, başına vurmak

go to one's last head
başını döndürmek

go to pieces
paramparça olmak, parçalanmak, sıhhati bozulmak

go to pot
mahvolmak, bozulmak

go to press
(gazete/kitap) basılmak

go to raptures
sevincinden havalara uçmak

go to sb's head
başını döndürmek

go to sea
denizci olmak

go to sleep
uyumak, (kıç/vb.) uyuşmak

go to the bad
kötü yola düşmek

go to the country
saylava gitmek

Go to the devil!
Cehenneme kadar git!

go to the dogs
mahvolmak, sefalete düşmek

go to the wall
sermayeyi kediye yüklemek, altta kalmak

go to town
kafasına göre takılmak, bol para harcamak

go to waste
israf olmak, ziyan olmak

go together
birbirine uymak, düzenlenmek

go too far
çok ileri gitmek, haddini aşmak, cıvıtmak

go touring
arabayla geziye çıkmak

go under
batmak, suyun dibini boylamak, başarısız olmak

go under the knife
bıçak altına yatmak

go underground
gizli teşkilat kurmak

go up
yükselmek, çıkmak, yükselmek, yapılmak

go up in flames
tutuşup yanmak

go up in smoke
suya düşmek, duman olmak, uçup gitmek

go up to the rostrum
kürsüye çıkmak

go west
ölmek, kaybolmak, mahvolmak

go window-shopping
vitrinleri seyretmek

go with
uymak, gitmek, eşlik etmek, uygun olmak, yaraşmak

go with the tide
zamana uymak

go without
-sız idare etmek, mahrum olmak

go worse
kötüleşmek

go wrong
hata yapmak, yanılmak, ters gitmek, bozulmak

go-ahead
girgin, açıkgöz, yenilikçi, izin

go-as-you-please
serbest

go-between
arabulucu,vasıtacı,aracı

go-by
saygısızlık, çekimserlik

go-getter
tuttuğunu koparan, iş bitirici

go-kart
küçük yarış arabası, gokart

goad
kışkırtıcı şey

goad into
-e kışkırtmak, dolduruşa getirmek

goal
amaç, erek, hedef, gaye, kale, gol

goal kick
kale vuruşu

goal line
kale çizgisi, gol çizgisi

goal posts
kale direkleri

goalkeeper
kaleci,kapıcı

goat
keçi, teke

goat hair
keçi kılı

goatee
keçi sakalı

goatherd
keçi çobanı

goatish
keçi gibi

goatsbeard
teke sakalı

goatskin
keçi postu, tulum

goatsucker
çobanaldatan

gob
ağız

gobbet
et parçası

gobble
çabuk çabuk yemek, hindi sesi

gobbler
çabuk çabuk yiyen kimse, baba hindi

gobelin
goblen, duvar halısı

goblet
kadeh

goblin
gulyabani, cin

gobo
mercek siperi, ışık örtüsü

goby
kayabalığı

god
mabut, put, tapı, Tanrı, Allah

God alone knows
Allah bilir

God damn it
Allah kahretsin!

God forbid
Allah göstermesin, Allah korusun

God knows
Allah bilir

God only knows!
Allah bilir!

God willing
inşallah, Allah isterse, kısmetse

god-fearing
dindar

God's acre
mezarlık

godchild
vaftiz çocuğu

goddamn
be, (Aİ) arg, bkz.damn

goddess
tanrıça

godet
gode

godfather
vaftiz babası

godforsaken
(yer) kasvetli, sıkıcı, terkedilmiş, boş

godhead
Allah, tanrı

godless
Allahsız, dinsiz

godlessness
dinsizlik

godlike
tanrısal

godliness
dindarlık

godly
dindar, sofu

godmother
vaftiz anası

godparent
vaftiz annesi ya da vaftiz babası

godsend
büyük şans, devlet kuşu, nimet, düşeş

Godspeed
Allah yardımcın olsun!

goer
giden kimse, gidici kimse

goffer
kırmak, kıvırmak, kırma yapmak

gogetter
becerikli kimse, açıkgöz kimse

goggle
hayretle bakmak

goggle-eyed
patlak gözlü

goggles
koruyucu gözlük

going
gidiş, ayrılış, yol yağdayı, gidiş hızı, şu anki, mevcut, yaşayan, işleyen, çalışan

going concern
kârlı işyeri, başarılı işletme, devam eden iş

going-over
iyice gözden geçirme, elden geçirme

goings-on
olaylar, durumlar, gidişat, olup bitenler

goiter
guatr

gold
altın,kızıl,altın rengi

gold alloy
altın alaşımı

gold amalgam
cıvalı altın

gold brick
aldatıcı taklit

gold brocade
altın brokar

gold bullion
altın külçe

gold bullion standard
altın külçe standardı

gold chemistry
altın kimyası

gold coin
altın sikke

gold digger
altın arayıcısı

gold dust
altın tozu

gold exchange
altın borsası

gold foil
altın varak, ince altın

gold leaf
altın varak, yaprak altın

gold mine
altın madeni

gold number
altın sayısı

gold paint
altın boya

gold plated
altın kaplı

gold pool
altın havuzu

gold premium
altın primi

gold reserves
altın rezervi

gold rush
altına hücum

gold standard
altın esası, altın para jüyesi

gold thread
kılaptan, sırma tel

gold washer
altın yıkayıcı

gold-plate
altın kaplamak

golden
altından, altın, altın rengi, altın gibi

golden age
altın çağ

golden eagle
kaya kartalı, altın kartal

golden handshake
emeklilik ikramiyesi, kıdem tazminatı

Golden Horn
Haliç

golden jubilee
ellinci yıldönümü

golden rule
herkese iyilik etme kuralı

golden wedding
evliliğin ellinci yıldönümü

goldfield
altın bulunan bölge

goldfinch
saka kuşu,payiz bülbülü

goldfish
kırmızı balık

goldilocks
düğünçiçeği

goldmine
altın madeni, çok kârlı iş, altın madeni

goldsmith
kuyumcu

golf
golf

golf ball
golf topu

golf club
golf kulübü, golf sopası

golf course
golf sahası

golf links
golf sahası

golfer
golfçu

Golgi
Golgi

Golgi apparatus
Golgi aygıtı

golly!
Allah Allah!

gombroon
iran işi beyaz porselen

gonad
eşeysel bez, erbezi, yumurtalık

gonadial
eşeysel bezle ilgili

gonadic
eşeysel bezle ilgili

gondola
gondol

gondolier
gondolcu

gone
kaybolmuş, yok olmuş, ölmüş, geçmiş

gong
gong

gonidium
gonidi

goniometer
gonyometre, açıölçer

gonococcus
gonokok

gonocyte
gonosit

gonorrhea
belsoğukluğu

gonorrhoea
bkz.gonorrhea

goo
yapışkan madde, çamur

good
iyi, yakşı, uygun, yerinde, iyi ahlaklı, namuslu, yardımsever, iyiliksever, sevecen, uslu, tam, komple, sağlam, güvenilir, yetenekli, becerikli, saygıdeğer, başarılı, iyi, iyilik, yarar, kazanç, çıkar, fayda, (the ile) iyi insanlar, iyiler

good afternoon
tünaydın

good and
çok, tamamen

good at
bir işte başarılı

good breeding
terbiye

good buy
kazançlı alışveriş

good copy
ilginç haber

good day
merhaba, Allahaısmarladık, güle güle

good delivery
koşullara uygun teslim

good evening
iyi akşamlar

good faith
iyi niyet

good fellow
iyi adam, hoş şohbet kimse

good for nothing
faydasız, hiçbir işe yaramaz, serseri, mendebur

good for you!
Aferin!

good God!
aman Allahım!, Aman Yarabbi!

good gracious!
Tuhaf şey!

good grief
Hay Allah!

good Heavens!
Tanrım!, Aman Yarabbi!, Allah Allah!

good humour
hoş mizaç, şakacılık

good Lord!
Allah Allah!, Hay Allah

good luck!
Bol şanslar!

good morning
günaydın, iyi sabahlar

good night
iyi geceler

good old days
geçmiş iyi günler

good riddance
Çok şükür!, Kurtulduk!

good value
gerçek değer

good-fellowship
sohbet, arkadaşlık

good-humoured
neşeli, şen, güler yüzlü

good-looking
çekici, güzel, yakışıklı, cazip

good-natured
iyi huylu, yumuşak, yardımsever, hoşgörülü

good-will ambassador
iyi niyet elçisi

goodbye
allahaısmarladık, hoşçakal

goodish
oldukça, iyi, iyice, idare eder, epeyce, hayli

goodliness
iyilik, iyi huyluluk

goodly
güzel, yakışıklı, debdebeli, hoş görünüşlü

goodness
iyilik, (neyinse) en iyi bölümü, en iyi kısmı

Goodness knows!
Allah bilir!

goods
eşya, mal, yük

goods in transit
transit mallar

goods train
marşandiz, yük katarı

goodwill
iyi niyet, (şirket/mağaza/vb.) isim, prestij, değer, itibar

goodwill tour
iyi niyet gezisi

goodwill visit
iyi niyet ziyareti

goody
şekerleme, tatlı, sevilen/çekici/hoş/tatlı/vb.şeyler, Harika!, Ne güzel!

gooey
yapışkan

goof
aptalca hata, pot, gaf, aptalca bir hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak

goof off
aylaklık etmek, haylazlık etmek

goof up
bozmak, becerememek, altüst etmek

goofy
aptal, çatlak, kaçık

gook
çamur, balçık

goon
aptal,salak,şapşal,yöndemsiz

goop
yapıştırıcı madde, kaba kimse

goose
kaz

goose egg
sıfır

goose step
kaz adımı

gooseberry
bektaşi üzümü

gooseflesh
diken diken olmuş deri

goosefoot
kazayağı

gooseherd
kaz çobanı

gooseneck
deveboynu

gopher
bir tür kara kaplumbağası

gophering
istismarlı kazı, çalma kazı

Gordian
Gordian

Gordian knot
kördüğüm

gore
boynuzla yaralamak,boynuzlamak,kelle vurmak

gorge
geçit, boğaz

gorgeous
çok güzel, tatlı, hoş, harika

gorget
boğaz zırhı, kadın yakası, gerdanlık

gorilla
goril

gormandize
oburca yemek, çok yemek

gorse
karaçalı

gory
kanlı

gosh
Allah Allah, vay canına, hayret

goshawk
atmaca, çakırdoğan

gosling
kaz palazı

gospel
hakikat, gerçek, ilke

gospel truth
asıl hakikat

gossamer
örümcek ağı, çok ince şey

gossip
dedikodu, dedikoducu kimse, dedikodu yapmak

gossiper
dedikoducu kimse

gossipy
dedikodulu (haber)

Gothic
Gotik

Gothic arch
gotik kemer

Gothic architecture
gotik mimari

gotta
-meli, -malı, -e sahip olmak, -si olmak

gouache
guvaş, zamklı suluboya

gouge
heykeltıraş kalemi, küçük orak, ucu kıvrık bıçak

gouge out
oyup çıkarmak

goulash
tas kebabı

gourd
su kabağı

gourmand
boğazına düşkün kimse, obur kimse

gourmet
yemek ve içkinin iyisinden anlayan kimse

gout
gut, damla sayrılığı

gouty node
gut bezesi, gut şişkinliği

govern
yönetmek, idare etmek, yönlendirmek, etkilemek

governable
idare olunabilir

governance
idare

governess
mürebbiye

governing
idare eden, yöneten

governing body
yönetim birimi, yönetim kurulu

government
yönetme, idare etme, yönetim, hükümet

government bond
devlet tahvili

government enterprise
devlet işletmesi

government house
hükümet konağı, vali konağı

government loan
hükümet borçlanması

government office
resmi daire, devlet makamı

government official
hükümet görevlisi

government owned
devlet malı

government papers
devlet tahvilatı, hükümet arşivleri

government representatives
hükümet temsilcileri

government securities
devlet tahvilleri

government stocks
devlet menkul kıymetleri

governmental
devlete ait, devletle ilgili

governor
vali, yönetici, şef, amir, patron, işveren, eyalet başkanı

governor-general
genel vali

governorship
valilik, yöneticilik, amirlik

gown
uzun kadın giysisi, gece giysisi, cüppe, önlük

goy
Yahudi olmayan kimse

grab
kapmak, yakalamak, kapma, kapış

grabber
yağmacı, vinç

grabble
el yordamıyla aramak, yoklamak

graben
graben, çökük

grace
zarafet, güzellik, lütuf, kayra, şükran duası, mühlet, süre, donatmak, süslemek, bezemek, şereflendirmek, şeref vermek, teşrif etmek

graceful
zarif, hoş, güzel, çekici, nazik

gracefulness
zarafet, incelik, nezaket

graceless
kaba, görgüsüz, göze batan

gracelessness
zarafet yoksunluğu

gracile
ince yapılı, zayıf, narin

gracious
ince, hoş, nazik, (tanrı) bağışlayıcı, merhametli, (yaşam) rahat, zengin, yüce, saygıdeğer

graciousness
cana yakınlık, zarafet, sıcakkanlılık

grad
mezun kimse

gradate
derecelendirmek, derecelere ayırmak

gradation
derece derece değişme

grade
rütbe,pille,derece,cins,eğim,yokuş,meyil,sınıf,not,ayırmak,sınıflandırmak

grade A
birinci kalite

grade control
kalite kontrolü, tenör kontrolü

grade crossing
hemzemin geçit

grade school
ilkokul, ortaokul

graded
ayrılmış, sınıflandırılmış, seçilmiş, basamaklı

grader
seçici, ayırıcı, greyder

gradient
eğim, eğiklik, meyil, yokuş

grading
sınıflandırma, ayırma, sıralama

gradual
derece derece olan, aşamalı

gradually
yavaş yavaş, azar azar

graduate
birdem mezunu, hangise kursu/okulu bitirmiş, bir eğitimi tamamlamış kimse, mezun, mastır yapan öğrenci, (birdemden) mezun olmak, mezun etmek, diploma vermek

graduate of secondary school
ortaokul mezunu

graduate of the university
birdem mezunu, birdem mezunu

graduated
dereceli, taksimatlı, ayarlı, ölçülü

graduated tax
artan oranlı vergi

graduation
mezuniyet, diploma töreni

graffiti
duvar yazıları

graft
aşı,calak,peyvent,(doku) yama,rüşvet,rüşvet almak,yolsuzluk,(İİ) sıkı çalışma,(ağaç) aşı yapmak,aşılamak,calamak,doku yerleştirmek

grafter
rüşvetçi, yiyici

grafting
calak,aşı (yapma)

grafting knife
aşı bıçağı

grain
tahıl,hububat,tane,parça,zerre,tanelemek,parçalamak,hurdalamak,doğramak

grain alcohol
hububat alkolü

grain bin
zahire ambarı

grain dealer
tahıl tüccarı

grain drill
mibzer

grain elevator
tahıl ambarı

grain size
tane büyüklüğü

grained
taneli

gram
gram, ağram

gram calorie
küçük kalori, gram kalori

gram-atom
atom-gram

gram-equivalent
eşdeğer-gram

gram-molecular weight
molekül-gram ağırlık

gram-molecule
gram molekül

gram-negative
gram negatif

gram-positive
gram pozitif

gramercy
çok teşekkür!

gramineous
ot gibi, ota benzer

graminivorous
ot yiyen, otla beslenen

grammar
dilbilgisi, grammer, gramer kitabı

grammar school
orta dereceli okul

grammarian
gramer uzmanı, dilbilgisi uzmanı

grammatical
dilbilgisel

grammatical analysis
dilbilgisel çözümleme

grammatical morpheme
biçimbirim

grammaticality
dilbilgisellik

grammaticalization
dilbilgiselleşme

grammatically
gramer bakımından

gramme
bkz.gram

gramophone
gramafon

grampus
yunus

gran
büyükanne, nine

granary
tahıl ambarı, çok tahıl yetişen bölge, tahıl ambarı

grand
ulu, yüce, görkemli, büyük, heybetli, görkemli, parlak, debdebeli, muhteşem, tatlı, güzel, hoş, çok iyi, enfes, mükemmel, baş, yüksek, en önemli, ana, ince, kibar, tam, bütün, genel, (insan) önemli, bin dolar, kuyruklu piyano

grand duke
grandük

grand piano
kuyruklu piyano

grand total
genel toplam

Grand Vizier
Sadrazam, sadrazam

grandad
büyükbaba, dede, granddad, büyükbaba, dede

grandam
yaşlı kadın, büyükanne

grandaunt
büyük teyze/hala

grandchild
torun,neve

granddad
büyükbaba, dede

granddaughter
kız torun

grandee
yüksek rütbeli kimse, itibarlı kimse

grandeur
büyüklük, görkem

grandfather
baba,dede

grandiloquence
tumturaklı söz

grandiloquent
tumturaklı

grandiose
gösterişli, tantanalı, görkemli

grandma
büyükanne, nine

grandmother
büyükanne, nine

grandnephew
yeğen oğlu

grandness
azamet, büyüklük

grandniece
yeğen kızı

grandpa
büyükbaba, dede

grandparent
büyükbaba ya da büyükanne

grandson
erkek torun

grandstand
tribün

grange
çiftlik evi ile ambarları

graniferous
tahıl veren

granite
granit

granitic
granite ait

granivorous
tahıl ile beslenen

granny
büyükanne, nine

grant
vermek,bahşetmek,onaylamak,varsaymak,kabul etmek,tekaüt,burs,ödenek,tahsisat,bağış

grant-in-aid
devlet yardımı, ödenek

grantee
bağış yapılan kişi, yardım alan kimse

grantor
bağış yapan kimse

granular
taneli, tanecikli

granulate
tanelemek, kabartmak

granulated
tanelenmiş, taneli, tane haline getirilmiş

granulated refined sugar
kristal rafine şeker

granulated sugar
tozşeker

granulation
tanelenme

granulator
şeker kurutucusu

granule
tanecik

granulite
granülit

granulocyte
granülosit

grape
üzüm

grape hyacinth
salkımlı sümbül

grape juice
üzüm suyu

grape sugar
üzüm şekeri

grapefruit
greyfurt, altıntop

grapeshot
salkım, misket

grapevine
asma, söylenti, rivayet, dedikodu yayma

graph
çizge, grafik

graph paper
kareli kâğıt

graphic
çizgesel, grafik, (anlatımı/vb.) canlı, açık, tam

graphic arts
grafik sanatlar

graphic character
grafik karakter, çizge karakter

graphic display
grafik gösterim, çizge gösterim

graphic symbol
grafik sembol, çizgesel simge

graphic terminal
grafik terminal

graphically
açık ve canlı bir şekilde, çizgisel olarak

graphics
grafik

graphite
grafit

graphite brick
grafit tuğlası

graphite brush
grafit fırça

graphite paint
grafit boyası

graphite pipe
grafit boru

graphitic
grafitle ilgili, grafitli

graphitization
grafitizasyon, grafitlenme

graphitize
grafitlemek

graphitizer
grafitleyici

graphological
yazıbilimsel

graphology
yazıbilim

grapnel
filika demiri, borda kancası

grapple
(with ile) boğuşmak

grapple with
ile boğuşmak

grappling iron
borda kancası

graptolite
graptolit

grasp
yakalamak, kavramak, tutmak, anlamak, kavramak, sıkı sıkı tutma, kapma, kavrama, yakalama, elin yetişebileceği mesafe, kavrama, anlama, anlayış, kavrayış

grasp at
uzanmak, tutmaya çalışmak

grasp at a straw
yılana sarılmak

grasping
açgözlü, gözü doymaz

grass
çimen, çim, ot, çayır, çimenlik, otlak, (İİ) ispiyoncu, gammaz, ot, esrar, marihuana

grass roots
halk

grass seed
çim tohumu

grass snake
kertenkele yılanı

grasshopper
çekirge

grassiness
yeşillik

grassland
otlak

grassland farming
çayır ve mera tarımı

grassy
çimenlerle kaplı, çimenli, otlu

grate
ocak ızgarası, rendelemek, gıcırdatmak, gıcırdamak

grate on
üzmek, sinirlendirmek, (diş) gıcırdatmak

grate on sb's ears
kulağını tırmalamak

grate one's teeth
dişlerini gıcırdatmak

grate rod
ızgara çubuğu

grateful
minettar, müteşekkir

gratefulness
minnettarlık

grater
rende

gratification
hoşnutluk, sevinç, neşe, memnuniyet, haz, mükâfat

gratify
sevindirmek, mutlu etmek

grating
ızgara, demir parmaklık, (ses) kulak tırmalayıcı

gratis
bedava,müft,bedavadan,karşılıksız,havayi

gratitude
minnettarlık

gratuitous
karşılıksız, bedava, karşılık beklemeden, hakedilmemiş, gereksiz, mantıksız

gratuity
bahşiş, işten ayrılan kimseye verilen fazladan para

graunch
beklenmeyen hata

graupel
grezil, bulgur, ebebulguru

grave
mezar, ciddi, ağır

graveclothes
kefen

gravedigger
mezarcı

gravel
çakıl, (yola) çakıl döşemek

gravel pit
çakıl ocağı

graven
hakketmek

graver
hakkâk, hakkâk kalemi

gravestone
mezartaşı

graveyard
mezarlık

gravid
hamile, gebe

gravidity
gebelik

gravimeter
gravimetre

gravimetric
gravimetrik

gravimetry
gravimetri, ağırlıkölçüm

gravitate
(to/towards ile) -e hareket etmek, gitmek, çekilmek, yönelmek

gravitation
gitme, yönelme, yerçekimi

gravitational
yerçekimiyle ilgili

gravitational acceleration
yerçekimi ivmesi

gravitational field
yerçekimi alanı

gravitational force
yerçekimi kuvveti

graviton
graviton, ağıncık

gravity
yerçekimi, ciddiyet, ağırlık, önem

gravity meter
gravimetre, yerçekimölçer

gravure
tifdruk, gravür

gravy
et suyu, salça, sos, havadan, hak etmeden kazanılan para/kâr

gray
(Aİ) bkz.grey

graybeard
ak sakallı adam

graze
otlamak, otlatmak, sıyırmak, sıyırıp geçmek, sıyrık

grazier
çoban

grazing
otlak

grazing land
otlak, otlatma arazisi

grease
(hayvansal) yağ, gres, katıyağ, biryantin, yağlamak

grease box
yağ kutusu, yağdanlık

grease cup
gresör, yağdanlık

grease pump
gres pompası

grease sb's palm
rüşvet vermek

grease seal
yağ contası

grease-wrestling
yağlı güreş

greaser
yağlayıcı

greasing
gresleme, katıyağ sürme

greasy
yağlı, kaygan

greasy spoon
kalitesiz lokanta

great
büyük, önemli, yetenekli, büyük, kocaman, koca, harika, nefis, çok iyi, müthiş

Great Bear
Büyük Ayı

Great Britain
Büyük Britanya

great circle
büyük daire

great demand
çok revaçta

great white heron
akbalıkçıl

great-grandchild
netice

great-grandfather
babasının dedesi

great-grandson
oğlunun/kızının erkek nevesi,nevenin erkek uşağı

greater celandine
kırlangıçotu

greatest common divisor
en büyük ortakbölen

greatest common factor
en büyük ortakçarpan

greatly
çok

greatness
büyüklük, çokluk, şöhret, cesamet

grebe
dalgıç kuşu

Greece
Yunanistan

greed
açgözlülük

greedily
hırsla, açgözlülükle

greediness
hırs, tamahkârlık

greedy
açgözlü

Greek
Yunan, Yunanlı, Rum

Greek fire
Rum ateşi

green
yeşil, (meyve) ham, olmamış, toy, deneyimsiz, saf, keriz, benzi sararmış, solgun, yeşillik, çayır, ç.yeşil yapraklı sebzeler, yeşillik

green algae
yeşil algler

green areas
yeşil alanlar

green bean
yeşil fasulye

green belt
yeşil alan, yeşil kuşak

green card
yeşil kart

green cheese
lor, adaçayı peyniri

green finch
yeşil ispinoz, yelve

green light
izin, yeşil ışık

green manure
yeşil gübre

green onion
yeşil soğan

green pea
bezelye

green pepper
dolmalık biber

green pound
sterlin

green space
yeşil alan

green vegetables
yeşillik,göğerti

green with envy
kıskançlıktan kudurmuş

green-eyed
kıskanç, yeşil gözlü, kem gözlü

green-eyed monster
kıskançlık

greenback
dolar, A.B.D.'ne mahsus arkası yeşil banknot

greenery
yeşil yapraklar, ağaç yaprakları

greengage
bardakeriği

greengrocer
manav

greenhorn
acemi çaylak

greenhouse
limonluk, ser

greenhouse effect
sera etkisi

greenish
yeşilimsi

Greenland
Grönland Adası

greenness
yeşillik, tazelik, hamlık, çiğlik, toyluk

greenroom
tiyatroda oyuncuların dinlenme odası

greens
yeşil yapraklı sebzeler

greensickness
bir çeşit kansızlık

greensward
çimen

Greenwich
Greenwich

Greenwich Mean Time
Greenwich ortalama zamanı

greet
selamlamak, selam vermek, karşılamak

greeting
selam, iyi dilek, tebrik

greeting card
tebrik kartı

gregarious
sürü/topluluk halinde yaşayan, sokulgan, sosyal

gregariousness
toplu halde bulunma veya yaşama

Gregorian year
miladi sene

greige
bej ve gri arasındaki renk, bej ve gri arasındaki renk

gremlin
ufak bir varlık, cin

grenade
el bombası

grenadine
grenadin, nar şurubu

grenz ray
grenz ışını

grey
gri, külrengi, kır saçlı, (saç) kır, ağarmış, (yüz) soluk, bembeyaz, sıkıcı, sönük, hareketsiz, (saç) kırlaşmak, ağarmak

grey cloth
ham ürün

grey cotton
ham pamuk

grey cotton cloth
amerikanbezi

grey goods
ham tekstil ürünleri

grey matter
gri madde

grey mullet
kefal

greyhound
tazı

greyish
grimsi

greylag
yaban kazı

greyness
grilik

grid
ızgara, parmaklık, çıngı şebekesi

griddle
(et/vb.kızartmak için) saç ızgara

gridiron
ızgara

grief
acı, keder, üzüntü

grief-stricken
çok kederli

grievance
yakınma, şikayet, dert

grieve
üzülmek, acı çekmek, çok üzmek, mutsuz etmek

grievous
acı, zarar veren, ağır, acı veren

grievousness
güç durum, acıklılık

griffon
kısa ve sert kıllı bir köpek

grifter
açıkgöz ve dolandırıcı adam

grig
hayat dolu kimse, çekirge

grike
çatlak, yarık

grill
ızgara, ızgara et, ızgarada pişirmek, sorguya çekmek

grillage
temel ızgarası

grille
(kapı/pencere/vezne/vb.'de) demir parmaklık

grilled
parmaklıklı, kafesli

grilling
sorguya çekme

grillroom
lokanta

grim
sert, amansız, acımasız, korkulu, zevksiz, neşesiz

grimace
yüzünü ekşitmek, yüzünü buruşturmak

grimalkin
yaşlanmış dişi kedi, cadı karı

grime
kir tabakası, kir

griminess
pislik

grimly
gaddarca, vahşice

grimness
gaddarlık, zulüm, sertlik, ekşilik

grimy
kirli, pis

grin
sırıtma, sırıtış, sırıtmak

Grin and bear it
Sabırla tahammül et, yakınmadan katlanmak, çekmek

grin like a Cheshire cat
pişmiş kelle gibi sırıtmak

grind
öğütmek, bilemek, (diş/vb.) bastırmak, gıcırdatmak, hafızlamak, ineklemek, sıkıcı zor iş, angarya, (Aİ) çok çalışan öğrenci, hafız, inek, uzun ve sıkıcı konuşma, vaaz, nutuk

grinder
öğütücü

grinding
öğütme, ezme, bileme, taşlama, rodaj

grinding apparatus
rektifiye cihazı, bileme cihazı

grinding roll
öğütme merdanesi

grinding stone
bileğitaşı

grinding wheel
döner bileğitaşı

grindstone
bileği taşı, değirmen taşı

grip
sımsıkı tutmak,yakalamak,yapışmak,kavramak,(dikkatini/vb.) çekmek,etkilemek,sarmak,sıkıca tutma,kavrama,anlama/yapma gücü,yolculuk çantası,tutamak,tutturucu şey,kulp,sap,saplak

gripe
(at/about ile) yakınmak, sızlanmak

grippe
grip hastalığı

gripper
çıtçıt

gripping
ilgi çekici, dikkat çekici, sürükleyici

gripsack
yolcu çantası

grisly
korkunç, ürkütücü, dehşet verici, tatsız, nahoş

grist
öğütülecek tahıl, öğütülmüş zahire

gristle
kıkırdak

gristly
kıkırdaksı, kıkırdaklı

grit
çakıl, azim, kararlılık, yüreklilik, dayanıklılık

grit one's teeth
dişini sıkmak

gritstone
kum taşı

gritty
kumlu

grizzle
kurşuni, gri renk, kır saç, sızlanmak, şikâyet etmek

grizzled
kır, kırlaşmış

grizzly
Kuzey Amerika'ya özgü iri ve vahşi, gri ayı

groan
inlemek, inilti

groats
kabuğu çıkarılmış buğday/yulaf

grocer
bakkal

groceries
bakkaliye

grocery
bakkallık, bakkal dükkânı

grog
alkollü içki, ispirto

grogginess
sarhoşluk, ayyaşlık, yalpalama

groggy
dizleri tutmayan, halsiz, dermansız, bitkin

grogshop
meyhane

groin
kasık

groined
pervazlı, kuşaklı, çapraz

groined vault
çapraz kemer, çapraz tonoz

grommet
çevirme kasa

gromwell
hodançiçeği

groom
damat, seyis, (at) tımar etmek, üstüne başına bakmak, çeki düzen vermek, (kimise) bir iş için hazırlamak, çalıştırmak, eğitmek

groomsman
sağdıç

groove
yiv, oluk, plağın çizgileri, alışkanlık edinilmiş yaşam biçimi

grooved
yivli, oluklu, lambalı

grooving
yiv açma, oluk açma

groovy
moda olmuş, moda

grope
el yordamıyla aramak, yoklamak, ellemek, sarkıntılık etmek

grosgrain
grogren, gron

gross
şişko, şişman, iriyarı, hantal, kaba, inceliksiz, saldırgan, bağışlanamaz, arsız, sulu, toplam, brüt, oniki düzinelik türküm

gross amount
brüt miktar

gross domestic product
gayri safi yurtiçi hasıla

gross earning
brüt kazanç, gayri safi kazanç

gross income
brüt gelir

gross index
ana dizin, temel dizin

gross interest
brüt faiz

gross investment
gayri safi yatırım

gross national product
gayri safi milli hasıla

gross output
gayri safi üretim

gross profit
gayri safi kâr, brüt kâr

gross profit and loss
brüt kâr ve zarar

gross receipts
brüt hasılat

gross salary
brüt maaş

gross tonnage
brüt tonaj

gross value
gayri safi kıymet

gross weight
brüt ağırlık, daralı ağırlık

gross yield
brüt getiri

grossly
fena halde, kötü halde

grossnegligence
büyük gaflet

grossness
kabalık, şişmanlık

grotesque
acayip, garip, komik, saçma, grotesk

grotesqueness
gariplik, tuhaflık, acayiplik

grotto
mağara

grotty
berbat, felaket, rezil, iğrenç, pis

grouch
yakınma, dırdır, dırdırcı, durmadan sızlanan kimse, yakınmak, şikayet etmek, dırdır etmek, homurdanmak

ground
yer, zemin, toprak, alan, saha, zemin, temel, esas, (gemi) karaya oturmak, karaya oturtmak, (uçak/vb.) yerde kalmaya zorlamak, kalkışına olanak tanımamak, toprak hattı bağlamak

ground antenna
toprak anteni

ground cable
toprak kablosu

ground coat
astar, astar boyası

ground colour
zemin rengi

ground connection
toprak bağlantısı

ground cover
toprak florası, toprak örtüsü

ground crew
yer hizmetlileri, havaalanı personeli

ground effect
yer etkisi

ground fire
örtü yangını, yer yangını

ground floor
zemin katı

ground glass
buzlu cam

ground ivy
yersarmaşığı

ground level
toprak seviyesi, zemin hizası

ground line
ön çizgi

ground photograph
yer fotoğrafı

ground pine
kurdayağı

ground plan
zemin katı josparı, temel josparı, çap

ground rent
bir binanın arsa kirası

ground rice
pirinç unu

ground skidder
tomruk kızağı

ground state
taban hali, temel durum

ground station
yer istasyonu

ground swell
dip dalgası, soluğan

ground water
yeraltı suyu

ground wave
yer dalgası

ground wire
toprak teli

ground zero
bombanın patladığı yer

ground-breaking ceremony
temel atma töreni

groundage
liman resmi

grounded
topraklanmış, karaya oturmuş

grounder
yere vurulunca zıplayan top

grounding
köklü bilgi, köklü eğitim, temel

groundless
(duygu/düşünce/vb.) yersiz, nedensiz

groundnut
yerfıstığı

grounds
telve, tortu, neden

groundsel
kanarya otu

groundsman
oyun alanlarına ya da büyük bahçelere bakan adam

groundwater
yeraltı suyu, taban suyu

groundwater level
yeraltı su düzeyi

groundwork
temel, esas

group
topluluk, grup, küme, türküm, türkümlere ayırmak, gruplamak, türkümlemek, gruplara ayrılmak, gruplaşmak, türkümleşmek

group code
türküm kodu

group insurance
türküm sigortası

group mark
türküm işareti

group of companies
şirketler türkümü

group polling
türküm oylaması

group sex
türküm seks

group therapy
türküm terapi

grouper
hani balığı

grouping
türkümleme

groupoid
magma, grupoid, öbeksi

grouse
bir tür keklik, orman tavuğu, yakınmak, söylenmek, homurdanmak, dırdır etmek, yakınma, şikâyet, homurdanma

grout
duvarcı sıvası, sulu harç, sulu harç doldurmak

grouting
şerbetleme, şerbet dökme

grove
koru, ağaçlık

grovel
(korku/vb.'den) yerlerde sürünmek, dizlerine kapanmak, yağ çekmek

groveller
dalkavuk, yardakçı

grovelling
adi, aşağılık

grow
büyümek, gelişmek, (saç/sakal/bıyık/vb.) uzatmak, bırakmak, (bitki/vb.) yetişmek, yetiştirmek, olmak, -leşmek, artmak, çoğalmak

grow a beard
sakal bırakmak

grow away from
yakınlığını azaltmak, uzaklaşmak

grow into
olmak, haline gelmek

grow old
yaşlanmak

grow on
sevilmeye başlamak, sarmak, alışılmak

grow out of
çok büyümek

grow rife
tehlikeli biçimde artmak

grow together
beraber büyümek

grow too big for one's boots
yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek

grow up
büyümek, yetişmek, olgunlaşmak, gelişmek

grower
(meyve/vb.) yetiştirici

growing
büyüyen, gelişen

growing debt
artan borç

growl
hırıltı, hırıldama

growler
hırlayan köpek, homurdanan kimse

grown
büyümüş, yetişkin

grown-up
yetişkin, olgun, büyümüş, yetişkin, büyük

grown-up man
yetişkin insan

grownup
yetişkin kimse

growth
büyüme, gelişme, artış, yükseliş, büyümüş/gelişmiş şey, ur, tümör

growth rate
büyüme hızı, büyüme oranı

grub
toprağı kazmak, eşelemek, larva, yiyecek, yemek

grub screw
başsız vida

grubber
kazıcı, kök sökücü, çapa makinesi

grubby
pis, kirli

grudge
esirgemek, çok görmek, vermek istememek, istemeyerek vermek, kıyamamak, kin, garaz, haset

grudger
kinci, kıskanç

grudging
gönülsüz, isteksiz

gruel
bulamaç

grueling
(Aİ) bkz.gruelling

gruelling
çok zor ve yorucu

gruesome
korkunç, ürkünç, tüyler ürpertici

gruesomeness
dehşet

gruff
sert, hırçın, kaba

gruffness
huysuzluk

grumble
yakınmak, söylenmek, homurdanmak, şikayet etmek, (gök) gürlemek, gümbürdemek, dırdır, yakınma, şikayet

grumbling
mırıldanan, mızmız, huysuz

grump
asık yüzlülük

grumps
asık yüzlülük, suratsızlık

grumpy
huysuz, somurtkan, aksi

grunt
(hayvan) hırıldamak, hırlamak, (insan) homurdanmak, hırıltı, homurtu

grunter
domuz

guanaco wool
guanako yünü

guanidine
guanidin

guanine
guanin

guano
guano

guarantee
güvence, teminat, garanti, kefil, güvence vermek, garanti etmek, kefil olmak, (neyinse olacağına) söz vermek, güvence vermek

guarantee credit
kefalet kredisi, teminat kredisi

guarantee fund
teminat fonu, teminat akçesi

guaranteed bill
teminat senedi

guaranteed bond
teminatlı tahvil

guaranteed prices
taban fiyatları

guarantor
güvence veren kimse, teminatçı, kefil, garantör

guaranty
güvence, garanti, teminat, kefalet

guaranty fund
garanti fonu

guard
nöbet,koruma,savunma pozisyonu,gard,koruma görevlisi,koruyucu,muhafaza,karakolcu,bekçi,nöbetçi,koruyucu nesne,korumak,beklemek,önlem almak,tedbirli olmak,korunmak,nöbet tutmak,denetlemek,denetim altına almak,kontrol etmek

guard against
önceden tedbir almak

guard band
koruyucu bant, güvenlik bandı

guard cell
koruyucu hücre

guard of honour
şeref kıtası

guard plate
siper, kalkan

guard rail
parmaklık, korkuluk

guard room
askeri karakol

guard wire
koruma teli

guarded
(konuşma) dikkatli, önlemli, öz

guardedness
ihtiyatlılık, uyanıklık

guardhouse
askeri karakol

guardian
koruyucu kişi/yer, koruyucu, vasi, veli

guardianship
koruma, himaye, vesayet, vasilik, velilik

guardrail
parmaklık, korkuluk, siper demiri

guardroom
bekçi odası

Guatemala
Guatemala

guava
tropikal bir meyve, guava

guck
çamur, karışıklık

gudgeon
mil, mihver, pim, çengel, kanca

guelder-rose
kartopu çiçeği

guerdon
ödül, mükâfat, bahşiş, ödül vermek, mükâfat vermek, zarar tazmin etmek

guerilla
gerilla, guerrilla, gerilla

guerilla warfare
gerilla savaşı

guerrilla
gerilla

guess
tahmin etmek,doğru tahmin etmek,doğru kestirmek,(Aİ) sanmak,zannetmek,çama,kestirim,sanı,tahmin

guesstimate
sezgiye dayalı tahmin

guesswork
tahmin, tahmin işi

guest
konuk, misafir, konakçı ya da pansiyon müşterisi, pansiyoner

guest artist
konuk sanatçı

guest computer
ana bilgisayara destek bilgisayar

guest night
davet gecesi

guest of honour
şeref konuğu

guest room
misafir odası

guest rope
vardakava, tonoz halatı, yedek halatı

guesthouse
pansiyon

guffaw
gürültülü kahkaha, gürültülü kahkaha atmak

guidable
yönetilebilir, sevk edilebilir

guidance
yardım, öğüt, akıl, yol gösterme

guide
kılavuz,rehber,yetekçi,kılavuzluk etmek,yol göstermek,rehberlik etmek

guide book
rehber kitabı, kılavuz

guide line
tüzük

guide post
yol işareti

guide rail
sevk yatağı

guided
güdümlü

guided bomb
güdümlü bomba

guided missile
güdümlü füze

guidelines
meselenin ana çekitleri

guiding
temel, esas

guidon
tabur sancağı, alay sancağı

guild
dernek, lonca, esnaf loncası

guile
hile, hilekârlık, kurnazlık

guileful
hileci, hain

guilefulness
hilecilik

guileless
dürüst, hilesiz, saf

guilloche
burma süsü, burma çizgi, girift nakış, meneviş

guillotine
giyotin, giyotin, bıçak, kâğıt kesme makinesi, giyotinle kafasını uçurmak

guilt
suçluluk, sorumluluk, suçluluk duygusu, utanç

guiltily
suçlu gibi

guiltiness
suçluluk, günahkârlık

guiltless
suçsuz

guilty
suçlu

guinea
eskiden şiling şimdi, pound'lık para birimi

guinea corn
bir çeşit darı

guinea fowl
beçtavuğu, Afrika tavuğu

guinea hen
beçtavuğu

guinea pepper
bir çeşit kırmızı acı biber

guinea pig
kobay, denek

guipure
gipür

guise
(aldatıcı) dış görünüş, kılık

guitar
gitar

guitarist
gitarist

gulch
taşlı vadi

gulden
Hollanda para birimi

gulf
körfez, uçurum, büyük görüş ayrılığı, uçurum

Gulf Stream
Golfstrim

gull
martı,gagayı,enayi,saf

gullet
boğaz, gırtlak, yemek borusu

gullibility
ahmaklık, saflık

gullible
saf, enayi, kolay kanan

gully
küçük vadi, arık, su oluğu

gully drain
su yolu, oluk, kanalizasyon

gully erosion
sellenme erozyonu, selinti aşınımı

gully hole
lağım ağzı, arna ağzı

gulp
yutuvermek, aceleyle yutmak, yutkunmak

gulp down
yutuvermek, tıkıştırmak, örtbas etmek

gum
dişeti, zamk, sakız, çiklet, zamkla yapıştırmak

gum arabic
arapzamkı

gum mastic
sakız, mastika

gum plant
sütleğen

gum tragacanth
kitre

gum tree
zamk ağacı

gum up
işi bozmak

gumbo
bamya, yumuşak toprak, yapışkan toprak

gummy
yapışkan, sakız gibi, sakızlı, yumuşak

gumption
sağduyu ve beceriklilik, girişkenlik, yüreklilik

gun
ateşli silah, top, tüfek, tabanca

gun barrel
tüfek namlusu

gun carriage
top arabası

gun dog
av köpeği

gun down
silahla vurup düşürmek

gun fire
top ateşi

gun flint
tüfek çakmaktaşı

gun metal
top madeni

gunboat
gambot

guncotton
pamuk barutu

gunfire
silah sesi, atış, ateş

gunite
püskürtme harç

gunk
yapışkan madde

gunman
silahlı haydut

gunmetal
bakır çinko alaşımı, bakır kalay alaşımı

gunnel
küçük bir balık

gunner
topçu

gunnery
topçuluk, atış tekniği

gunning
avcılık

gunny
çuvallık bez

gunpowder
barut

gunrunner
silah kaçakçısı

gunshot
atış, menzil

gunsmith
tüfekçi, silahcı

gunstock
tüfek kundağı

gunwale
küpeşte, borda tirizi

gurgitation
fokurdayarak kaynama

gurgle
lıkırtı, lıkırdamak

gurnard
kırlangıçbalığı

guru
guru

gush
fışkırmak, aşırı hayranlık göstermek, bayılmak, gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak

gushy
konuşkan

gusset
köşebent, ek, parça

gust
bora, ani rüzgâr

gustation
tatma, tadına bakma

gustatory
tatma duyusuyla ilgili

gustiness
rüzgâr sağanaklı hava

gusto
zevk, haz, heves

gusty
rüzgârlı, fırtınalı

gut
bağırsak, bağırsaktan yapılan iplik, bağırsak tel, içten gelen, içe doğan, bağırsaklarını çıkarmak, içini temizlemek, (bir binanın içini/vb.) yok etmek, yakıp, kül etmek

guts
bağırsaklar, cesaret, göt, azim, kararlılık, içerik, öz

gutta-percha
gütaperka

guttate
benekli

gutter
oluk, suyolu, sefalet

guttering
dereler, kinişler

guttersnipe
sokak çocuğu

guttle
oburcasına yemek yemek, silip süpürmek

guttural
gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak

guy
adam, herif

guy rope
germe halatı

guy wire
germe teli

Guyana
Guyana

guzzle
hapur hupur yemek, höpür höpür içmek

gym
jimnastik salonu, beden eğitimi, jimnastik

gymkhana
yerel spor karşılaşması, yarış

gymnasium
jimnastik salonu

gymnast
jimnastikçi, jimnastik uzmanı

gymnastics
jimnastik

gymnosperm
açıktohumlu

gynaecologic
jinekolojik, kadın-doğumla ilgili

gynaecologist
jinekolog, kadın-doğum uzmanı

gynaecology
jinekoloji

gyp
hile, dubara, düzenbaz kimse, aldatmak, kandırmak, dolandırmak, cezalandırmak

gyp-joint
kazık yer, pahalı yer

gypseous
alçılı, jipsli

gypsum
alçıtaşı

gypsum cast
alçı kalıbı

gypsum plaster
alçı sıva

gypsy
bkz.gipsy

gyrate
kendi ekseni çevresinde dönmek

gyration
dönüş, dönme, deveran

gyrator
jiratör

gyratory
döner, dönücü

gyre
dönüş, dönmek

gyro
cayroskop, jiroskop

gyro pilot
otomatik pilot

gyrocompass
cayropusula, cayroskopik pusula

gyromagnetic
cayromanyetik, jiromanyetik

gyropilot
otomatik pilot

gyroscope
topaç, ciroskop

gyroscopic
cayroskopik, jiroskopik

gyrostat
cayrostat, cirostat

gyve
pranga, zincir, prangaya vurmak


Submit a name