İngilizce Sözlük

(Hıristiyanların pazar/Yahudilerin cumartesi günü olan) dinsel tatil günü

kısa yolculuk

gezmek ya da öğrenim amacıyla işten alınan verginli izin, (izin) verginli

bkz.sabre

samur, samur kürk

tahta papuç

baltalama, sabotaj, baltalamak, sabote etmek

sabotajcı

süvari kılıcı

kumlu

kese

kese şeklinde

sakarat

sakarin ile ilgili, sakarik

sakarik asit

sakarit

şekere çevirme

şekere çevirmek

şekerölçer, sakarimetre

şekerölçüm, sakarimetri

sakarin

çok tatlı, aşırı tatlı

sakaroz

kesecik

kesecik

(içindeki nesne bir defada kullanılıp biten) küçük plastik kutu/torba

çuval, torba, kahverengi büyük kesekağıdı, bir çuval dolusu miktar, çuval benzeri giysi, bol ve biçimsiz giysi, (İİ) kovma, sepetleme, işten atma, (Aİ) yatak, işten atmak, kovmak, sepetlemek, yağma, çapul, talan, (bir kenti) yağma etmek, yağmalamak, talan etmek

çuval bezi, çul

çuval bezi

kuyruksokumu sümüğüne ait

dinî, mukaddes

eleştirilemez fikir

mukaddeslik

kurban, özveri, fedakârlık, kurban etmek, feda etmek, uğrunda harcamak, gözden çıkarmak, zararına satmak

kurbanla ilgili, kurban edilen, kurbanlık

çok önemli, mukaddes

sakrum,kuyruksokumu sümüğü

üzgün,üzüntülü,gussalı,kederli,hüzünlü,acınacak,hazin,acıklı,üzücü

miskin

üzmek, üzülmek

eyer, semer, sele, oturak, (koyun/vb.) sırtın alt ucundan kesilmiş et, bel, boyun, eyerlemek, eyer ya da semer vurmak, (tatsız bir iş) vermek, yüklemek

beli çökük

sırtlı kenet

bindirme kama

beşik çatı

eyer çantası, heybe, (bisiklet/vb.) sele çantası

saraç

saraçlık, saraçhane

sadizm

sadist

sadistçe, sadist

üzüntüyle, ne yazık ki

büyük yanılgıya düşmüş

keder, üzüntü, gam, neşesizlik

sadomazoşizm

safari

güvenlikte, emniyette, emin, sağlam, güvenilir, güvenilir, önemli, ihtiyatlı, tehlikesiz, atlatmış, kurtulmuş, kesin, olumlu sonuçlanacağı kesin, kasa, yiyecek dolabı

sağ salim

güvenli alan

kasa, depo, saklama

saklama vergini, depo vergini

kasa dairesi, çelik kasa

kiralık kasa

himaye, muhafız, teminat, garanti, korumak, himaye etmek, temin etmek

güvenli yük, emniyetli yük

güvenli liman

geçiş izni

koruyucu şey, koruma, korunma, koruyucu

koruyucu gümrük resmi

koruma, saklama, korunma, saklanma, güvenlikte olma

karanlık oda ışığı

emniyetle

emniyet

güven, güvenlik, emniyet

emniyet kemeri

emniyet cıvatası

emniyet eğleci

kabza emniyet mandalı

emniyet zinciri, kar zinciri

emniyet devresi

emniyet tertibatı

emniyet faktörü

korkuluk, bariyer

emniyet tapası, sigorta

dağılmaz cam, kırılmaz cam

emniyet gözlüğü, koruyucu gözlük

rofüj, emniyet adası

emniyet lambası, güvenlik ışıtacı

emniyet kilidi

emniyet kibriti

emniyet tedbiri

güvenlik önlemleri

emniyet pimi, çengelliiğne

korkuluk

tıraş makinesi

emniyet çubuğu

rofüj, ortakaldırım

emniyet şalteri

emniyet lastiği

güvenlik subapı, emniyet supabı

bir tür deri

yalancısafran, papağanyemi

yalancısafran yağı

safran

eğilmek, bükülmek, çökmek, sarkmak, bel vermek, (neşe/mutluluk/vb.) azalmak, kaybolmak, kaçmak, çöküntü, eğilme, bel verme, sarkma

destan

akıllı, sağ görülü

anlayış, sağgörü, dirayet, öngörü

akıllı, ağırbaşlı, bilge, bilge, adaçayı

sarkık

Yay (burcu)

ok başı biçiminde

hintirmiği, sag

adı geçen, sözü edilen

yelken, yelkenli, yelkenli gezintisi, deniz yolculuğu, yeldeğirmeni kanadı, yelkenli, gemi, /vb.ile gitmek, su üzerinde seyretmek, gitmek, (yelkenli/gemi/vb.) yönetmek, götürmek, yelken açmak, yola çıkmak, süzülmek, kolayca geçmek

kuzu postuna bürünmek

rüzgâr sörfü

yelkenli kayık

yelken bezi

yelkenli gemi

gemicilik, yelken kullanma, yelkencilik, deniz yolculuğu, sefer

yelkenli kayık

sefer talimatı

yelkenli gemi

yelkenli gemi

yelkenci

denizci, gemici, bahriyeli, denizci

evliyaotu, eşekotu

aziz, evliya, ermiş, eren

merhum, ölmüş

evliya gibi, çok sabırlı

azizlik

hatır, amaç, not for the sake of money

tuz

nışadır, amonyum klorür

satılabilme

satılabilir

açık saçık, müstehcen

şehvet

salata

gençlik çağı

salata sosu

semender

salam

aylıklı, aylık vergin alan/veren

aylıkçı

aylıkla çalışan personel

aylık, maaş

maaş hesabı

aylık bordrosu, maaş bordrosu

aylık skalası, maaş baremi

satış, satım, sürüm, istek, talep, indirimli satış, indirim, açık artırma, mezat

perakende satış

artırmayla satış

tanımlama ile satış

numuneyle satış

peşin satış

esham plasmanı

kredili satış

taksitli satış, veresiye satış

satış fiyatı

satılabilir, satışı kolay

açık artırma ile satış yapılan yer, mezat salonu

satışla ilgili, satış

satış hesabı

satış acentesi

satış bütçesi

satış kontratı, satış sözleşmesi

satış bölümü

satış mühendisi

tezgâhtar kız

bayan tezgâhtar

satış mektubu

satış müdürü

satış promosyonu

eşantiyon

satış fişi

esnaf ağzı, satıcı ağzı

satış vergisi

satış tekniği

satış garantisi

tezgâhtar

bayan tezgâhtar

satıcı, satış memuru

satıcılık

satıcı, satış memuresi

salisin

salisilik asidin kökü

salisilat

salisilik

salisilik asit

dikkati çekme, çıkıntı, göze çarpma

çıkıntı, göze çarpma

göze çarpan, çarpıcı, önemli, belirgin

tuzlu, tuz içeren

tuzla, tuzlu bataklık, tuz madeni

tuzlu, tuzla ilgili

tuzluluk

salinometre, halometre, tuzölçer

tükürük, salya

tükürük getiren, salya ile ilgili

tükürük bezi

tükürük bezleri

tükürük salgılamak, ağzı salyalanmak

tükürük salgılama

(ten) soluk, sağlıksız, bodur söğüt

çıkış hareketi, çemberi yarma, saldırı, nükteli söz, nükte, gezme, dolaşma, gezinti

çıkış kapısı

som balığı

kırmızı etli alabalık

salol

salon

büyük araba, bar, meyhane, salon bar

bar patronu

tekesakalı çiçeği

tuz, tuzluk, tat, tat tuz, çeşni, heyecan verici şey, ilginç şey, tuz koymak, tuzlamak, tuzlayarak saklamak, heyecan katmak, ilginçleştirmek, renklendirmek, tuzlu, tuzlanmış

ilerisi için para biriktirmek

tuz banyosu

tuz içeriği, tuz muhtevası

tuz domu, tuz tümseği

tuzlu balık

takır, tuzlu göl

tuz bataklığı

tuzlak

tuzla çöktürmek

tuz madeni

tuz çözeltisi, tuzlu eriyik

tuzlu su kaynağı

deniz suyuna ait

hoplama, sıçrama, fırlayış, ani değişiklik

tuzluk

tuzlu

tuzla

tuzluluk

tuzsuz, tatsız, nüktesiz

tuzla

güherçile

tuzluk

tuzlu suya ait, deniz suyuna ait

tuzlu su balığı

tuzla

tuzlu, tuzlanmış

sağlığa yararlı,sağlıklı,iyi,yakşı

sağlık, sağlamlık

etkileyici, geliştirici, akıllandırıcı, ders verici

selamlama, selam

selamlamak, selam vermek, top ya da bayraklarla selamlamak, karşılamak, selam, selam verme, selamlama, karşılama

kurtarılabilir

(yangından/batan gemiden/vb.) mal kurtarma, kurtarılan mal, kurtarma parası, (yangından/kazadan) kurtarmak

kurtarma vinci

kurtarma kamyonu

kurtarma gemisi

kurtarma çalışması

kurtarma, kurtarılma, kurtuluş, selamet, kurtarıcı

merhem, rahatlatmak, yatıştırmak

gümüş tepsi

ateş çiçeği

(selamlama/vb.amacıyla) yaylım ateş, top ateşi, salvo

kurtarıcı

Samiriyeli

samaryum

samba

aynı, aynı şey, aynısı, aynı şekilde

ben de, aynen

sana da, size de, aynen

aynılık, benzerlik, sıkıcılık, tekdüzelik, monotonluk

Sisam adasına ait

altın veya gümüşle dokunmuş ipekli kumaş

yavru alabalık

Sisam adası

Semadirek adası

semaver

örnek, model, mostra, örneklemek, örnek seçmek, örnek olarak denemek, tatmak, tadına bakarak kalitesini saptamak

numune şişesi

numune büyüklüğü

numune alıcısı, pancar delici

örnekleme, numunelik, seçme, numune alma

örnekleme hatası

numune kaşığı

numune tüpü

Japon savaşçısı, samuray

bkz.sanatorium

sağlığa yararlı, şifa verici, sağlığa faydalı

sanatoryum, sağlıkevi

şifa verici, sağlığa faydalı

kutsama

onay, onaylama, izin, kabul, tasdik, yaptırım, ceza, onaylamak, uygun görmek, tasdik etmek, kabul etmek, izin vermek

kum, ç.kumsal, kumlu çimerlik, plaj, ç.kum saatiyle ölçülen zaman, kum serpmek, kumla örtmek, zımparalamak, zımparayla düzeltmek

kum asfaltı

kum banyosu

kum kutusu

kum tutucu

kum filtresi

tatarcık

bağırtlak, istep tavuğu, çöl tavuğu

kum kırlangıcı

kum ocağı

kum pompası

kum eleği

gümüş balığı, platerina

kumul

sandal, sandalet, burnu açık terlik

sandal ağacı, kahverengi tonda bir renk

kumsal sığlık

kıyı dili, kıyı kordonu, sahil kordonu, sığlık

kum püskürtmek, kum püskürterek temizlemek

kumluk

kumdan yapılan kale

zımpara makinesi

deniz çulluğu

tatarcık

tatarcık humması

kum saati

kumlu olma

zımpara makinesi

zımpara kâğıdı, zımparalamak

su çulluğu

(uşaklar için) kum havuzu

kumsal, çimerlik

kumtaşı

kum fırtınası

sandviç, sandviç yapmak, iki şeyin arasına sıkıştırmak

sandviç film

kumlu, (saç) kum rengi

kumlu marn

aklı başında, akıllı, makul, mantıklı, akla yatkın

akıllılık

sanforizasyon

özüne hakimiyet, özdenetim, soğukkanlılık

kan oluşumu

(savaş/vb.) kanlı, kana susamış, kan dökücü, zalim

umutlu, iyimser, ümitli, neşeli, kan renginde, kırmızı

sanguin

sanidin

kanlı irin

sağlıkla ilgili

sanatoryum

sağlığa ilişkin, sağlıkla ilgili, sağlıksal, temiz, sağlıklı, sıhhi

âdet bezi

âdet bezi

sağlık koruma

sterilize etmek

bkz.sanatorium

akıl sağlığı

düz harfler

besisuyu, özsu, canlılık, dirilik, güç, aptal, lağım, sıçanyolu, sıçanyolu kazmak, temelinden yıkmak, altını kazmak, çökertmek, azaltmak, zayıflatmak

lezzetli, çekici, sevimli, tatlı

çeşni, tat, tatlılık

akıl, zekâ

fidan, delikanlı

sabun gibi, sabunlu

sabunlaşır, sabunlaşabilen

sabunlaşma

sabunlaşmak, sabunlaştırmak

saponin

saponit

gökyakut, safir, mavi renk

safirin

özlü, güçlü, hareketli, (Aİ) aptalca, saçma, aşırı derecede romantik, fazla duygusal

(önek) çürük

çürüten, çürümüş maddede yetişen

çürükçül, saprofit

çürükçül, saprofit

çürükçül, saprofit

yalancı odun, kabuk altı tabakası

acı alay, küçümseme, alay, iğneleme

iğneleyici, alaylı, küçümseyici

kas zarı

sarkom

etobur

lahit

sarkoplazma

bir tür kuvars

sardalya

acı, alaylı, şeytanca

kırmızı akik

sari, Hint kadınlarının giysisi

terziliğe ait

kuşak, pencere çerçevesi

şeytan

şeytan gibi, şeytanla ilgili, şeytani, zalim, acımasız, melun

şeytana tapma

sırtta taşınan okul çantası

gidermek, tatmin etmek, doyurmak, tıka basa yedirmek

saten taklidi pamuklu kumaş

uydu, yapay uydu, bağımlı ülke

uydu yayını

uydu iletişimi

uydu bilgisayar

uydu şube

uydu istasyonu

uydu sınalgısı

uydukent

doyurulabilir

doyurmak, tatmin etmek, tam doyuma ulaştırmak, tıka basa yedirmek, bıktırmak, usandırmak

doymuşluk, tokluk

saten, atlas

Hint ağacı

satinet

Hint ağacı

saten gibi parlak

taşlama, yergi, yerme, hiciv

taşlamalı, yergili, yerici, hicivli

taşlamacı, yergi yazarı, hicivci

taşlamak, yermek, hicvetmek

memnunluk, memnuniyet, hoşnutluk, tatmin, doyum, tazmin, ödeme

doyurucu, tatmin edici, memnun edici, yeterli, elverişli

memnun etmek, hoşnut etmek, sevindirmek, doyurmak, tatmin etmek, gidermek, karşılamak, -e uymak, yetmek, inandırmak, ikna etmek

doyurucu, tatmin edici

bir tür ufak portakal, satsuma

doyurulabilir

doyuran, emici şey

doyurmak, doymuş hale getirmek, ıslatmak, sırılsıklam etmek, (kafasını) iyice doldurmak, sindirmek, yutmak, iyice doldurmak

doymuş, doygun

doymuş bileşik

doymuş tabaka

doymuş çözelti, doygun çözelti

doyma, doygunluk, doyum

doyma çekidi

cumartesi,şembe

Satürn

sefahat âlemi, cümbüş

gülmez, soğuk, asık suratlı

gövdesinin yarısı insan yarısı teke olan tanrı, satir, şevhet düşkünü adam

şehvete düşkünlük

salça, sos, terbiye, yüzsüzlük, arsızlık, pişkinlik, şımarıklık, küstahlık, saygısızlık, küstahça karşılık vermek, yüzsüzlük etmek, arsızlık etmek

kulplu tencere

çay tabağı, fincan tabağı

sırnaşıklık, yüzsüzlük, saygısızlık

saygısız, terbiyesiz, küstah

Suudi Arabistan

sauna

sallana sallana yürümek, aylak aylak gezinmek, tembel tembel gezinmek

sucuk, sosis

sucuklu sandviç

yabanıl, yabani, vahşi, yırtıcı, canavar ruhlu, acımasız, zalim, vahşi, çok sinirli, öfkeli, tepesi atmış, gözü dönmüş, vahşi adam, zalim, acımasız, gaddar adam, saldırıp ısırmak, paralamak, parçalamak

acımasızlık, merhametsizlik, vahşilik

ağaçsız büyük ova, bozkır, savan

bkz.savanna

bilgin, alim

kurtarmak, (pul) biriktirmek, artırmak, korumak, saklamak, idareli kullanmak, kazanmak, saklamak, ayırmak, korumak, -den başka, hariç

zevahiri kurtarmak

hariç

israfından kaçınmak, idareli kullanmak

çenesini yormamak

postu kurtarmak

şerbet tutucu

kurtarıcı, korucuyu, para biriktiren kimse

koruma, kurtarma, tutum, tasarruf, kurtarıcı, koruyan, tutumlu, bkz.save

tasarruf sandığı

birikmiş para, tasarruf

tasarruf hesabı

tasarruf bankası, tasarruf sandığı, tasarruf bankası

tasarruf bonosu

tasarruf mevduatı

tasarruf oranı

kurtarıcı

beceri, maharet

bkz.savour

(Aİ) bkz.savoury

tat, lezzet, çeşni, koku, ilginçlik, tadını çıkarmak, hoşlanmak

tatsız

(et/peynir/sebze/vb.) çok tatlı olmayan, hoş, küçük tuzlu yiyecek

bir tür kış lahanası, kıvırcık lahana

çakmak, çakozlamak, işi uyanmak, ustalık, beceriklilik

testere, bıçkı, testere ile kesmek, doğramak, biçmek, atasözü, özdeyiş

testere ağzı

testere eğesi, üç köşeli eğe

testere tezgâhı

kereste kütüğü, kereste tomruğu

bıçkı çukuru

çapraz, testere çaprazı

cerrah

talaş

testere balığı

yaprakarısı

bıçkı fabrikası

testere dişi

bıçkıcı

taşkırançiçeği

saksafon

demek, söylemek, okumak, varsaymak, farzetmek, tutmak, söz söyleme/karar verme hakkı/ gücü, söz sahibi olma

diyeceğini demek

yüzüne karşı söylemek

izin vermek, onaylamak, bırakmak

pes demek

söz, özdeyiş, atasözü

yara kabuğu, greve katılmayan/grevcilerin işini yapan işçi, grev kırıcı

(kılıç/vb.) kın

kabukluluk, uyuz

uyuz

uyuzlu, uyuzotu

kabuk bağlamış, pürüzlü, açık saçık

yapı iskelesi, darağacı

yapı iskelesi malzemesi

alçıdan yapılmış mermer taklidi

çekme payı

skaler, sayıl, yönsüz, basamaklı

haşlamak, kaynar su ya da buharla temizlemek, (süt/vb.) kaynatmak, haşlanma sonucu oluşan yanık

haşlama teknesi

terazi gözü, kefe, ç.tartı, terazi, ölçek, taksimat, bölüntü, ölçü, çap, cetvel, gam, skala, ıskala, derece, kademe, balık/yılan/vb.pulu, taş, kefeki, tortu, tırmanmak, çıkmak, tartmak, (belli bir orana göre) artırıp düşürmek, dengelemek

toptan satın alma

kabuklu bit

pul pul dökülmek

ondalık skala

ikili skala

pullu, orantılı

pulsuz

çeşitkenar

eğik koni

skalen kası, kaburgaları kaldıran kas

çeşitkenar üçgen

kantarcı, kazıyıcı

tartı, terazi

pullarını çıkarma, yükselme

kepek

yeşil soğan

tarak, tarak kabuğu şeklinde oya

başbelası, haylaz, yaramaz

kafa derisi, kafa derisini yüzmek, karaborsa bilet satmak

küçük bıçak, skalpel, bistüri

pulsu, kabuksu

dolap,sahtekârlık,kelek,fırıldakçılık,fırıldak,kelekbazlık,deleduzluk

hızla koşmak, kaçmak, seğirtmek

koşuşturmak

büyük karides (yemeği)

inceden inceye gözden geçirmek, iyice incelemek, süzmek, şöyle bir göz gezdirmek, göz atmak, üstünkörü bakmak, dizeleri duraklara ayırmak

skandal, rezalet, kepazelik, kara çalma, iftira, dedikodu

rezalet çıkarmak, mahcup etmek

rezil, kepaze, lekeleyici, utanılacak

iskandinavya

İskandinavyalı, İskandinavya'ya ilişkin, İskandinav

skandiyum

tarayıcı, saner

tarama

tarama bobini

tarama diski

tarama çizgisi, tarama satırı

az, kıt, zar zor yeten

bayan külotu

kıtlık, yetersizlik, kifayetsizlik

küçük kereste

az, yetersiz, kıt

sütun gövdesi, yapraksız çiçek sapı, duyarga

başkasının suçunu yüklenen kimse, şamar oğlanı, abalı

küreksümüğü

küreksümüğüyle ilgili

yara izi, yara izi bırakmak

bokböceği

nadir, seyrek, az bulunur, kıt

nadir bulunur mal

güç bela, anca, zar zor, hemen hemen hiç, pek az

kıtlık, nadirlik, azlık

azlık, kıtlık

ani korku, ürkü, panik, korkutmak, korkmak, (off/away ile) korkutup kaçırmak, korkutucu, korkunç

korkutup kaçırmak

korkutup kaçırmak

ödünü patlatmak

duman attırmak

bostan korkuluğu

korkan, korkmuş

eşarp, atkı, kaşkol

kusur yakma

deriyi kazıma

tırmık, kazıcı

kazımak, (toprağı) taramak, canını yakmak

kızıl

al, kırmızı

kızıl

orospu, yosma

uçurum, bayır, dikine kesmek

dik, sarp

korkutucu, ürkütücü, korkunç

zarar, yara, zarar vermek, yaralamak

zararsız

sert, kırıcı

müstehcen, açık saçık

açık saçık yazılar

saçmak, serpmek, dağıtmak

saçılım diyagramı, saçılım çiziti

çarçur etmek

unutkan, dağınık kafalı kimse

dağınık, yayılmış

saçma, serpme, saçılma, saçılım

(İİ) hafif kaçık, üşütük, düşünmeden hareket eden, dikkatsiz, unutkan

çöp karıştırmak, işe yarayacak şeyler aramak/bulmak, (hayvan) leş yemek

leş yiyen hayvan, çöp karıştıran kimse

leşle beslenen böcek

çürük gaz çıkarılması

senaryo

senarist

sahne, olay yeri, sahne, keste, dekor, mizansen, görünüm, manzara, olay, rezalet, patırtı, olay, heyecan

sahne dekoru ressamı

görünüm, manzara, sahne dekoru

doğal manzaralı

perspektif

kokusunu almak, koklayarak izini aramak, kokusunu almak, sezmek, -den kuşkulanmak, koku ile doldurmak, güzel koku, av kokusu, parfüm, (hayvan) koku alma gücü, sezi

koku bezesi

koku bezesi

kokulu

kokusuz

bkz.sceptre

kuşkucu, şüpheci kimse, septik

kuşkuculuğa ilişkin, septik, kuşkucu, şüpheci, kuşkulu

kuşkuculuk, şüphecilik

hükümdar asası

kamçıbaşı, şap ipeği, floret ipeği

bağdarlama, liste, cetvel, çizelge, (tren/otobüs/vb.) tarife, fiyat listesi, tasarlamak, planlamak, ileri bir tarih için gününü, sögenini saptamak, listeye kaydetmek, tarifesini yapmak

sögeninde hareket

tarifeli uçuş

bağdarlamalı bakım

şema

şematik, jüyeli

şematik diyagram

şema ile göstermek

entrika, dolap, dalavere, plan, joba, tasarı, entrika düzenlemek, dalavere yapmak, dolap çevirmek, tasarlamak, plan kurmak, düzenlemek

bölünme, bölüntü, hizip, hizipleşme

şist, yaprakkayaç, kiltaşı

yapraklanma, şistiyet

(önek) bölme

şizoid, içe kapanık

şizofreni

şizofrenili, şizofren

çekmek, sürüklemek

aşırı duygusallık, fazla hassaslık

şnitzel, dana kotlet

çok bilgili kimse, bilgin, burslu öğrenci, tahsilli kimse

bilgili

derin bilgi,bilginlik,ciddi çalışma,tekaüt,burs

okullara ve öğretime ilişkin, skolastik, kılı kırk yaran

okul, ekol, bilimyurdu, birdem, öğretmek, yetiştirmek, eğitmek, balık sürüsü

okul yönetimi

okul çağı

okul yönetim kurulu

iktisat Bilimyurdu

Tıp Bilimyurdu

Siyasal Bilgiler

teknik okul

ilahiyat Bilimyurdu

karne

okul parası

öğretim yılı

okul arkadaşı

ders kitabı

erkek öğrenci

okul arkadaşı

kız öğrenci

eğitim, öğretim

erkek öğretmen

okul arkadaşı

bayan öğretmen

sınıf, dershane

dersler, okul çalışmaları

iki direkli yelkenli, uskuna, uzun içki bardağı

siyah turmalin

ipek efekti vermek

bilim-kurgu

siyatik

siyatik

bilim, ilim, bilgi

bilimkurgu

çeviribilim

bilerek

bilimsel

bilimsel açıklama

bilim dili

bilimsel yöntem

bilimsel gösterim

bilimsel yayın

bilimsel araştırma

bilimsel çalışma

bilgin, bilim adamı

enli kılıç

kıvılcım, zerre

titreşerek parıldamak, kıvılcım saçmak, ışıldamak

parıldama, ışıldama, sintilasyon, ışık titremesi

sintilasyon sayacı, kırpışım sayacı

sintilatör

aşılık filiz, ağaç piçi

kesme, yarma, ayrılma

makasla kesmek

makas, kaycı

yarık

gözakı

sertdoku

bitki hücrelerinin iç kısımlarında birikmiş sert m

sertleşmiş doku

doku sertleşmesi

dokusu sertleşmiş, sklerozla ilgili, gözakı, sklera

katı, sert

(at ile) ile alay etmek, gülmek, hapur hupur yemek

alay etmek, dudak bükmek

alaycı

azarlamak,paylamak,haşlamak,tanlamak

azar, paylama

bağırsak şeridinin başı

bkz.scallop

aplik, duvar şamdanı, bingi

bir tür yağlı çörek

kepçe, kaşık biçiminde cerrah aleti, (gazetecilikte) haber atlatma, vurgun, kepçeyle çıkarmak, (gazetecilikte) haber atlatmak

kepçeli çark

hızla koşmak,tabanları yağlamak,kaçmak,yüğürmek

küçük motosiklet, skuter, trotinet

anlama yeteneği, kavrama gücü, hareket serbestliği, fırsat, olanak, faaliyet alanı, alan, saha, konu

yetki alanı

iskorbüt hastalığıyla ilgili

(güneş/vb.) yakmak, kavurmak, kurutmak, alazlamak, hafifçe yakmak, kavurmak, ateşe tutmak, (otomobil/vb.) çok hızlı gitmek, uçmak

çok sıcak gün, cehennem

yakıcı, kavurucu

çizgi, kertik, çentik, işaret, sıyrık, sayı, puan, skor, neden, sebep, hınç, hesap, kuyruk acısı, partisyon, hesap, günün olayları, aktüalite, yirmi sayısı, (sayı/puan) kazanmak, almak, (gol) atmak, skoru kaydetmek, çentmek, (başarı/zafer/ödül/vb.) kazanmak, elde etmek, (of/against/over ile) sözlerle atışmak, (arg.) sikişmek

morartmak, ağzının payını vermek

puan tahtası, skorbord

berabere

golcü, oyuncu, skorer, puanları kaydeden kimse

çok sayıda insan, birçok kimse

cüruf, dışık, mucur

tepeden bakma, hor görme, küçümseme, hor görmek, tepeden bakmak, küçümsemek, tenezzül etmemek, reddetmek

hor gören, küçümseyen

Akrep Burcu

akrep

cezalanmadan, zarar görmeden

Skoç viski, sonlandırmak, bitirmek, son vermek

yoğun sis

sarıçam

seloteyp, selobant

iskoç teriyer köpeği

oluk, taban oluğu

İskoçya

Londra Emniyet Teşkilatı

kör çekit

iskoçyalı

İskoç, İskoçya'ya ilişkin

alçak,eclaf,kötü adam,hergele

alçak, hain, habis

baştan başa dolaşmak, her tarafı dolaşarak karış karış taramak, (down/out/off ile) ovarak temizlemek, sürterek kazımak, (out ile) (su) aşındırmak

ovarak temizlemek, sürterek kazımak

kırbaç, kamçı, bela, musibet, afet, felaket, dert, kamçılamak, kırbaçlamak, cezalandırmak, büyük zarar vermek, felaket getirmek, acı çektirmek

erozyon, oyulma

keşfe çıkmak, keşif için dolaşmak, arayışına çıkmak, aramak, keşif eri, öncü, gözcü, izci, ufak tiyatroları, oyunları izleyerek yetenekli yıldız adayaları arayan kimse, yıldız avcısı, keşif uçağı ya da gemisi, keşif, gözcülük

keşif uçağı

izcilik

oymak beyi, izcibaşı

salapurya, mavna

kaşlarını çatmak, tehditkâr bir şekilde bakmak, kaş çatma

kaş çatan

(about ile) eşeleyip aramak, kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek, karalamak, bir tür sözcük türetme oyunu

zayıflık, sıskalık

sıska,bir deri bir sümük

siktir olup gitmek, basıp gitmek, tüymek

Haydi git!

çabucak tırmanmak ya da ilerlemek, dalaşmak, çekişmek, kapışmak, itişip kakışmak, karıştırmak, sırasını bozmak, yumurtanın akıyla sarısını karıştırarak pişirmek, tırmanma, ilerleme, kapışma, dalaşma, çekişme, itişip kakışma

yiyecek

ufak parça,kırıntı,döküntü,ıskarta,cındır,kırık dökük eşya,artık,ç.yemek artıkları,ıskartaya çıkarmak,atmak,kapışmak,dalaşmak,atışma,kapışma,şamata,dalaş

döküntü yığını

hurda demir

hurda maden

yakayı kurtarmak

albüm, koleksiyon defteri

kazımak,kazıyarak çıkartmak,temizlemek,sıyırmak,sıyırtmak,sıyırıp geçmek,sürtmek,sürtünmek,hafifçe dokunmak,zar zor geçinmek,kıt kanaat geçinmek,güç bela idare etmek,zar zor başarmak,kılpayı kurtarmak,kazıma,sürtme,sıyrık,çizik,gıcırtı,çıkmaz,varta,kıyın yağday,bela

az parayla geçinmek

raspa, greyder

kazar yükleyici

yağ sıyırma segmanı, silici halka

kazıma, raspalama, sıyırma, kazıntı, döküntü, çöp

kavgacı kimse

kavgacı

tırmalamak,cırmak,çizmek,kaşımak,eşelemek,kurcalamak,(listeden) çıkarmak,tırmık,çizik,sıyrık,cızırtı,çıtırtı,kaşıma,derme çatma hazırlanmış şey

birinci sıva, kaba sıva

parazit süzgeci, hışırtı süzgeci

kazıma sertliği, çizinti sertliği

üstünü çizmek, karalamak

karalama kâğıdı

birine yağ çekmek

ilk adımı atmak

karalama belleği, hızlı işlem belleği

kaşıntı verme

(plak/kayıt/vb.) cızırtılı

kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek, karalamak

bir deri bir sümük,sıska

deniz kırlangıcı

acı haykırış, acı acı haykırmak, cırlamak

bağırış, çığlık, feryat, komik kimse/şey, komedi, bağırmak, çığlık atmak, feryat etmek

çığlık atan kimse, manşet, bağıran kimse

haykıran, feryat eden, çığlık atan, göze çarpan

dağ eteğindeki taş/çakıl yığını

döküntü konisi

acı bağırış, keskin çığlık, feryat, gıcırtı, ani eğleç sesi

uzun ve sıkıcı konuşma/yazı

perde, kafes, paravana, bölme, tahta perde, elek, kalbur, beyazperde, sinema endüstrisi, sinema, (sınalgı/vb.) ekran, elemek, sınamadan geçirmek, (from ile) korumak, saklamak, gizlemek, perdelemek, (film) göstermek, oynatmak, gösterime sokmak

ekran parlaklığı

elek bezi

jenerik

ekran faktörü, ızgara katsayısı

ekran ızgarası

ekran parlaklığı

serigrafi, film baskısı

blendajlı tesisat

eleme, bölme, ayırma

senaryo

vida, pervane, uskur, kâğıt külah, (İİ) maaş, vergin, gardiyan, (İİ) yaşlı, zayıf at, (İİ) cimri, pinti, kâğıt rulosu, sikiş, yatak arkadaşı, vidalamak, çevirmek, burmak, çevirerek sıkıştırmak, vida gibi dönmek, sıkışmak, (out of ile) zorla almak, yolmak, sövüşlemek, kazıklamak, dolandırmak, kab, sikişmek, kab, sikmek

pervane kanadı

vidalı cıvata

helezoni konveyör, sarmal taşıyıcı

vidalı kavrama

pafta lokması

vidalamak, vidayla sıkıştırmak, fiyat düşürmek

vida başı

vidalı kanca

vidalamak, çevirerek sokmak

vidalı kriko

vidalı mikrometre

cıvata somunu

vidalamak

zorla almak, yolmak, sövüşlemek

vidalı kazık

vida hatvesi, vida adımı, diş adımı

pafta, vida lokması

vidalı pres, vidalı cendere

uskur, pervane

vida yuvası, vida duyu

vida anahtarı

vida kılavuzu

vida dişi

vida ile birleştirmek

fiyat yükseltmek, sıçıp batırmak, bok etmek

cesaretini toplamak

ingiliz anahtarı

garip kimse

tornavida,burga

vidalanmış, yivli, eğri büğrü, sarhoş

kaçık, çatlak, üşütük, tuhaf, cins

karalamak, çiziktirmek, çalakalem yazıvermek, karalama, çiziktirme

ikinci sınıf yazar, karalamacı

yazıcı

çizecek, işaretleme aleti

ince dokunmuş kumaş

itiş kakış, kavga, didişme, kör döğüşü, itişip kakışmak, döğüşmek

dişinden tırnağından artırıp (pul) biriktirmek, -den tasarruf etmek, idareli kullanmak

fildişi oyma işi

geçici senet, para kesesi

geçici sertifika

el yazısı, alfabe, abece, senaryo

yazı ile ilgili

senaryo/oyun yazarı

arzuhalci, noter

daktilo hatası

sıraca illeti

sıracalı

uzun ve kıvrımlı kâğıt belge

matkap aynası

salyangoz çarkı

oyma testeresi

tomar şeklinde süs

cimri, pinti, paragöz

avivaj

testis torbasıyla ilgili

skrotum, testis torbası

(off ile) otlanmak, çalışmadan/para vermeden almak

otlakçı kimse

bodur çalılık, fundalık, fırçalamak, ovalamak, fırçalayarak ya da ovalayarak temizlemek, iptal etmek

geçmişe sünger çekmek

fırçalayıcı, gaz yıkama makinesi

çalılık, fundalık, çalılarla kaplı, önemsiz, ufak, küçük, pis, pasaklı, dağınık

pis, pasaklı kimse

pis, kirli, leş gibi, dağınık

nefis, leziz, enfes

çatırdamak, çatırdatmak

vicdan, bilinç, vicdanı el vermemek, kaçınmak

vicdanlılık, titizlik

vicdanının sesini dinleyen, vicdanlı, adil, dikkatli, titiz

oy sayım memuru

dikkatle bakmak, incelemek, dikkatle gözden geçirmek, ince eleyip sık dokumak

dikkatli inceleme, araştırma

oksijen tüplü dalma aygıtı

balıkadam

hızla geçip gitmek

sürtmek, çizmek

itişme, çekişme, kavga, itişip kakışmak

tek kürek, tek kürekle yürütülen tek kişilik küçük sandal, kürekle küçük sandal sürmek

boynacı

bulaşıkhane

bulaşıkçı, aşçı yamağı

yontucu, heykeltıraş

kadın heykeltıraş

yontuculuk, heykeltıraşlık, heykel sanatı, yontu, heykel, yontusunu yapmak, oymak

kir tabakası, kötü insan(lar), toplumun yüz karası

ayak takımı, başbelası, ayaktakımı

resmi donuklaştırmak

mahvetmek, içine etmek, (gemi/vb.) kasten batırmak

kepek, ölü deri

kepekli

ağız bozukluğu, küfürbazlık

küfürlü, sövgülü, kaba, kötüleyici

acele etmek, seğirtmek

iskorbüt, adi, alçak, iğrenç, şerefsiz

kalkan şeklinde

ditmek, atmak, döverek temizlemek

ditme makinesi, lifleme makinesi

sıvışmak, tüymek, seğirtmek, (gemi) batırmak, kömür kovası, lumbar ağzı, lumbuz

tırpan,kerenti,(down/off ile) tırpanlamak

deniz

deniz demiri

deniz şakayığı

beyaz ayı

izmarit

deniz meltemi

kaptan, süvari

ani ve köklü değişiklik

gemici sandığı

deniz kıyısı, sahil

deniz valfı, deniz musluğu

denizayısı, denizperisi

denizhıyarı

deniz kurdu

denizfili

deniz tarımı

lületaşı

deniz sisi

sahil, rıhtım

açık denize çıkmaya elverişli(gemi)

açık mavimsi yeşil

martı

yunusbalığı

denizatı

deniz lahanası, yabani lahana

deniz seviyesi

denizlalesi

denizaslanı

deniz işareti

deniz mili

deniz yosunu

deniz kirlenmesi

deniz gücü

korsan

deniz tuzu

deniz kabuğu

deniz tutması

deniz ticareti

denizkestanesi

deniz suyu, tuzlu su

iskorpit

denizdibi

(ülkenin) sahil kesimi, kıyı

deniz tarafından taşınmış, getirilmiş

gemici

denizcilikle uğraşan

gemici, denizci

yenilebilen deniz ürünü

denizkuşu

bir kentin deniz kıyısından bulunan bölümü, sahil, kıyı

deniz tarafından çevrilmiş, denizle çevrili

açık denize çıkmaya elverişli

martı,gagayı

denizatı

fok, ayıbalığı, damga, mühür, conta, mühürlemek, mühür basmak, damgalamak, kesinleştirmek, karara bağlamak

içerde tutmak, mahsur bırakmak

girişi çıkışı engellemek

birinin kaderini çizmek

dolgu macunu

mühürlenmiş, deliksiz, tecritli

denize alışkınlık

fok avcısı, mühürleyen kimse

fok avcılığı

damgalama, mühürleme, conta

mühür mumu

fok derisi, fok kürkü

dikiş yeri, dikiş, bağlantı yeri, ek yeri, yara izi, kırışıklık, katman, tabaka, damar, dikmek

dikiş kaynağı

denizci, gemici, tayfa

denizcilik, gemicilik

dikişsiz, kaynaksız, lehimsiz

dikişçi kadın, kadın terzi

kötü, çirkin

ruh çağırma toplantısı, toplantı, oturum

deniz uçağı

liman kenti

kurumuş, sararmış, yakmak, kavurmak, dağlamak, (etin dış tarafını) kızartmak

aramak, araştırmak, araştırmak, arama tarama yapmak, üstünü aramak, yoklamak, bakmak, dikkatle incelemek, arama, araştırma, yoklama, bakma

aramak,aktarmak,izlemek

arama ekibi

arama radarı

arama emri

araştıran kişi, sonda

araştırıcı, inceden inceye araştıran, sıkı, meraklı, keskin, içe işleyen, nüfuz eden

ışıldak, projektör

deniz manzarası

deniz hayvanı kabuğu,balıkkulağı

deniz kıyısı, sahil

deniz tutmuş

deniz kıyısı, sahil

mevsim, süre, zaman, vakit, uygun zaman, dönem, devre, sezon, (with ile)yemeğe baharat koymak, çeşnilendirmek, yumuşatmak, şiddetini azaltmak, (odun) iyice kurutmak, (odun) kurumak, alıştırmak, deneyim kazandırmak, eğitmek

abonman bileti

mevsime uygun, yerinde, zamanında gelen

mevsimlik

mevsim sonu satışları

sezonluk ticaret

mevsimlik iş

mevsimlik işçi

(alanında) deneyimli, eğitilmiş

baharat, çeşni, yemeğe tat katan şey

oturacak yer,oturak,iskemle,oturga,koltuk,mevki,yer,merkez,ata oturuş biçimi,oturtmak,yerleştirmek,...kişilik oturma kapasitesi olmak

koltuk ayarı

emniyet kemeri

(bisiklet) sele mesnedi

oturacak yer

sedde

denize doğru giden

denize doğru

deniz suyu

deniz trafiği, rota, (büyük gemilerin yüzmesine elverişli) arna, ırmak, su yolu

deniz yosunu

denize elverişlilik

(gemi) denize dayanıklı, yola çıkabilir

yağlı

sebasik

sebasik asit

(şarap) sek

kesen, sekant

bahçıvan makası

budama makası

üyelikten çekilmek, ayrılmak

üyelikten çekilme, ayrılma

ayrılma yanlısı

inzivaya çekmek, başkalarından uzak tutmak

münzevi, içerlek, ıssız, tenha, gözden uzak

inziva, bir köşeye çekilip yaşama

ikinci, ikinci derecede, diğer, öteki, öbür, saniye, an, göz kırpımı, kısa süre, yardımcı, muavin, (düello) tanık, ç.ikinci kalite mallar, ikinci vites, yardım etmek, bir öneriyi desteklemek, geçici olarak göreve getirmek

bunaklık, ikinci çocukluk

ikinci sınıf posta, (tren/vb.) ikinci mevki

saniye ibresi

teğmen

ikinci derece ipotek

huy, tabiat, alışkanlık, âdet

ikinci kalite

ikinci sınıf

altıncı his, önsezi

ikinci düzeyde, ikinci kalite

ikinci dereceden, ikincil önemde

ikincilik

ikinci derecede olan, ikinci gelen, ikincil

ikincil banka

ikinci sınıf

sekonder bobin, ikinci devre bobini

karışım rengi

orta tahsil

kuşlarda ikinci kanat boğumunda çıkan tüyler

ikincil sanayi

yazılı dil, kültür dili

ikincil piyasa

ikinci derecede ipotek

gezegenin uydusu

ikincil kök, yan kök

ortaokul

ikinci olarak

özel bir göreve getirme

ıskarta mal, tapon mal

kronometre

sır saklama, ağız sıkılığı, gizlilik, gizli tutulma

gizli,yaşırın,saklı,gizemli,esrarlı,gizli şey,giz,sır,gizem,esrar,muamma

gizli ajan

gizli oylama

gizli sakçı teşkilatı

yazı masası

sekreterlikle ilgili

yazı işleri

sekreterlik, sekreterya

yazman, yazıcı, sekreter, bakan

genel sekreter

elçilik sekreteri

sekreterlik, bakanlık

salgılamak, salmak, saklamak, gizlemek, gizli bir yere koymak

sekretin

salgılama, salgı, gizleme, saklama

ağzısıkı,ketum,sır vermez,karadinmez,yere bakan

gizlice,yaşırınca

salgılayıcı, salgılayıcı beze

salgı hücresi

tarikat, mezhep

tarikatla ilgili, tarikatçı, parti çıkarını gözeten, bağnaz yandaş, darkafalı, yobaz, tarikatçı kimse, darkafalı, yobaz, bağnaz yandaş

bıçakla kesilebilir

parça, kısım, bölüm, kesit, bölge, şube, dal, kol, parçalara ayırmak, bölümlere ayırmak, bölmek

bölgesel, sökülüp takılacak biçimde yapılmış

bölgecilik

daire dilimi, kesme, sektör, bölge, kesim, sektör, mıntıka, bölge

dünyevi, dinsel olmayan, laik

laiklik

dünyasallık

laikleştirmek

tek yanlı

etene, son, döleşi

güvenli, güvencede, emniyette, emin, sağlam, güvenli, emin, kesin, kuşkusuz, şüphesiz, garantili, sıkı sıkı kapalı, güvence altına almak, korumak, ele geçirmek, elde etmek, sağlamak, almak, sağlamlaştırmak, sıkı sıkı kapamak

teminatlı tahvil

teminatlı alacaklı

teminatlı kredi

senetler, tahviller, menkul kıymetler

menkul kıymet analizi

menkul kıymetler borsası

güvenlik, emniyet, koruma, güvence, teminat, kefalet, rehin, emanet, kefil

kefalet bonosu

güvenlik soruşturması

güvenlik konseyi

menkul kıymetler borsası

güvenlik güçleri

güvenlik görevlisi

dört kapılı büyük araba

tahtırevan

sakin, ağırbaşlı, durgun, sakinleştirmek, yatıştırmak, uyku ilacı verip uyutmak

ağırbaşlılık, usluluk, ciddiyet

yatıştırma

yatıştırıcı, sakinleştirici, uyutucu, uyku ilacı

yerleşiklik

oturularak yapılan, oturularak geçirilen, bir yere yerleşmiş, yerleşik

ince kamış, saz

tortu, çökel, çökelti, posa, telve

tortul, tortulu

tortul kayaçlar

çökme, çöküm, tortulaşma, kan çökümü, sedimantasyon

sedimentoloji, tortulbilim

(hükümete karşı) kışkırtıcı yazı/konuşma/eylem, kışkırtma

(hükümete karşı) kışkırtıcı

baştan çıkarmak, ayartmak, kanına girmek, kandırmak, iğfal etmek

iğfal eden adam, gönül acısı

baştan çıkarma, ayartma, iğfal, kandırma, çekicilik, baştan çıkartan şey

ayartıcı, baştan çıkarıcı, karşı konulmaz

çalışkan, sürekli çalışan, dikkatli, sebatlı, azimli

damkoruğu

görmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, görmek, gereğini yapmak

ile ilgilenmek, uğraşmak, bakmak

zorlukların sonuna gelmek

çatal görmek, çift görmek

aynı ağızı kullanmak

uyuşmak, anlaşmak, uymak

-e karar vermek

zemin yoklamak

ağız aramak

yeni yılı karşılamak

nüfuz etmek, kavramak

yolcu etmek,uğurlamak,geçirmek,yola salmak

yapabileceğine inanmak

bitirmek, sonuna kadar sürmek

denetlemek, gözden geçirmek

kafayı bulmak, sarhoş olmak

tepesi atmak, gözü dönmek, öfkeden kudurmak

uğurlamak

yıldızları saymak, gözünde şimşekler çakmak

paranın rengini görmek

anlamak, gerçeği kabul etmek

ilginç yerleri ziyaret etmek

birinin içini okumak

ilgilenmek, bakmak

tohum, asıl, kaynak, köken, döl, evlat, meni, sperm, atmık, tohum ekmek, tohum vermek, tohum ya da çekirdeğini çıkarmak

susamlı çörek

çekirdek kapsülü

tohum temizleme aleti

tohum kabuğu

tohumluk mısır

tohum ilaçlama

tohum mibzeri, tohumeker

çenek, kotiledon, tohumdan ilk çıkan yaprak

istiridye yavrusu

küçük inci

fidelik

ekimlik patates

tohuma kalkmış pancar

ekim zamanı

meyve örtüsü, tohum kapçığı

fidelik

tohum kapsülü

mibzer

tohum ekme

çekirdeksiz

fide

tohumcu, tohum satıcısı

ekin vakti

tohumlu, partal, eski püskü, kılıksız, keyifsiz

aramak,aktarmak,izlemek,araştırmak,bulmaya çalışmak,sormak,(-meye) çalışmak,çabalamak,uğraşmak

arayıp bulmak, yerinden çıkarmak

arayan kimse

(gibi) görünmek

görünüşte, sözde

görünüşe bakılırsa, anlaşılan

uygun, yakışır, münasip

(sıvı) sızmak

sızıntı

bilici, kahin, falcı

gofre kumaş

tahteravalli, ileri geri ya da aşağı yukarı hareket, inip çıkma, aşağı yukarı ya da ileri geri sallanmak

kaynamak, fokurdamak

parça, bölüm, kesim, kısım, dilim, parça, daire parçası, segman, parçalara ayırmak, bölmek, bölünmek

dişli sektör

daire parçası

parçalı testere

parçasal, kesitsel, dilimli

bölüm ile ilgili, dilimli

bölüm, kesimleme

bölünmüş

halkalı kurt

ayırmak, ayrı tutmak

ayrı tutma, fark gözetme, ayrım, toplumsal kopma

derebeyi, senyör

senyöriaj, tuğra hakkı

deprem, yersarsıntısı, zelzele

depreme ilişkin, sismik

deprem kuşağı

sismik detektör

deprem merkezi

sismik dalga

depremyazar, sismograf

deprembilim, sismoloji

sismometre

sismoskop, deprem gösterici

yakalanabilir, haczedilebilir

tutmak, yakalamak, kavramak, kapmak, el koymak, gaspetmek, zaptetmek, ele geçirmek, yakalamak, tutuklamak, değerlendirmek

tutukluk yapmak, çalışmamak

mülk edinme, temellük

bağlama sicimi

el koyma, yakalama, ele geçirme, zapt, ani hastalık nöbeti, kriz

nadiren, seyrek, pek az, kırk yılda bir

seçme, seçkin, seçmek, seçip ayırmak

askere çağırılan kimse

seçme

seçme, seçme şey

teklif komitesi, seçici komite

seçme sınavı

seçme kuralları

ayıran, seçici, seçmeli

seçicilik

seçici

selenat

selenik

selenür

selenit

selenyum, selen

selenyum selülü

ay haritacılığı

ay bilgisi

kendi, kişi, öz, şahıs, karakter, kişilik, kişisel çıkar, bencillik, kendisi, bizzat, kişisel, bizzat

öz özüne tozlaşma

(önek) kendi

öz soğurma

otomatik

özuyumlu, bağdaşan

gönderene geri gönderilen

öz özüne yapışan

otomatik ayarlanan

öz fikrinde ısrar eden

özüne güvenme, özgüveni

otomatik öngerilim, özöngerilim

öz kapasite, özsığa

bencil

otomatik merkezlendiren

özdenetimli, otomatik denetleyen

tek renkli

özünü tutma, nefsine hâkim olma

özünün olduğunu itiraf eden

özünden emin olma, özüne güvenme

özünden emin

sıkılgan, utangaç, özünü bilen

müstakil, bağımsız, duygularını gizleyen

özüyle çatışma

özüyle çatışan

özüne hâkimiyet, özdenetim, soğukkanlılık

özünü savunma, özsavunma, meşru müdafaa

özünü tutma, özveri, feragat

öz özüne karar verme hakkı, özgür istem

öz yayılma, öz yayınım

özboşalım, öz özüne boşalma

öz disiplin

öz özünü yetiştirmiş

alçakgönüllü, ağırbaşlı

öz işinde çalışan,serbest meslek sahibi

serbest enerji, erkin erke

benbencilik, özünü beğenme

apaçık, besbelli, açık, aşikâr, belli

içgözlem, öz özünü inceleme

özuyarım, öz özünü uyarma

özuyarımlı

özdenlik

otomatik yemlik

otofinansman, iç borçlanma

öz özünü yönetme, özerklik, bağımsızlık

öz özüne sertleşen

öz özüne yetme, başkasına muhtaç olmama

otomatik ateşleme, kendiliğinden ateşleme

kibir,kurum,özünü çekme,özünü çok beğenme

özünü beğenmiş

özindüktans, self-indüktans

özindükleme, self endüksiyon

kendi zevk ve rahatına düşkünlük

kendi rahatına fazla düşkün

kişisel çıkar, bencillik

özünü yaralama

(tabanca) yarı otomatik

otomatik kilitlemeli, özkilitleyici

kendi yağlayan, otomatik yağlamalı

kendiliğinden ışık veren

öz özünü yetiştirmiş

kibirli, özünü beğenmiş

özörgütlü, özünü örgütleyen

özyükseltgenme, kendiliğinden yükseltgenme

özünü zavallı hissetme, öz özüne acıma

ressamın kendi resmi

temkinli, serinkanlı, özüne hâkim

soğukkanlılık, sakinlik, temkinlilik

özünü koruma

özsönümlü

özayarlı, özünü ayarlayan

özgüven, özüne güven

özgüvenli, bağımsız

izzetinefis, özsaygı, onur, haysiyet

özünü beğenmiş, bilgiç, ikiyüzlü

fedakârlık, özveri, feragat

özverili, fedakâr

tıpkı, aynı

özünü beğenme, büyüklenme

özünü beğenmiş, şımarık

özdoyma

özsaçılım, öz özüne saçılma

çıkarcı, bencil, menfaatperest, çıkarcı kişi, bencil insan

selfservis

özkalkanlama, öz özünü ekranlama

otomatik marş

uydurma unvanlı, sözde

öz özüne yetme

özüne yeten, başkasına muhtaç olmayan

öz özünü geçindiren, bağımsız